Suriye: Uluslararası boykota rağmen ‘Mülteci Konferansı’ başladı

Suriye’nin kuzeybatısındaki Roma harabeleri kalıntıları üzerinde oynayan iki yerinden edilmiş çocuk (AFP)
Suriye’nin kuzeybatısındaki Roma harabeleri kalıntıları üzerinde oynayan iki yerinden edilmiş çocuk (AFP)
TT

Suriye: Uluslararası boykota rağmen ‘Mülteci Konferansı’ başladı

Suriye’nin kuzeybatısındaki Roma harabeleri kalıntıları üzerinde oynayan iki yerinden edilmiş çocuk (AFP)
Suriye’nin kuzeybatısındaki Roma harabeleri kalıntıları üzerinde oynayan iki yerinden edilmiş çocuk (AFP)

Moskova, geniş bir uluslararası boykota rağmen mülteci konferansının başarısı için çalışıyor.
Suriyeli mültecilerin geri dönüşü konulu uluslararası konferans bugün (11 Kasım) Rusya’nın geniş katılımıyla Şam’daki Konferans Sarayı’nda uluslararası ve bölgesel tarafların büyük bir bölümünün boykotuyla başlıyor. Moskova, 10 Kasım’da Lübnan’a önde gelen bir heyetin ulaşmasıyla hazırlığını tamamlarken, Şam’a yönelmeden önce de Lübnanlı yetkililerle diyaloglar gerçekleştirdi.
Rusya’nın, Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarından üst düzey katılımların yanı sıra çeşitli alanlarda uzmanlaşmış çok sayıda kurum tarafından temsil edileceği biliniyor. Kremlin’in daha önce açıkladığı gibi Rus heyetin, mültecilerin geri dönüşüyle ilgili askıda kalmış çeşitli konularla ilgilenen, 35 Rus kurumun temsilcilerini içermesi bekleniyor. Rusya Devlet Başkanının Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev’in katılımının yanı sıra Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ise konferansa video konferans aracılığıyla eşlik etmesi bekleniyor.
İki gün devam edecek olan konferans çalışmaları, mültecilerin geri dönüşleri için uygun koşulların oluşturulmasının yanı sıra, Suriye’deki mevcut durum, yerinden edilmişlerin geri dönüş koşulları ve geri dönüşlerinin önündeki ele engelleri masaya yatıracak birkaç oturum içeriyor. Aynı şekilde konferansta, insani yarım, altyapı restorasyonu, bilim ve eğitim kuruluşları arasında iş birliği, savaş sonrası dönemde Suriye’deki enerji altyapısının yeniden inşası konuları ele alınacak, konferans kapanış oturumu ve kapanış bildirgesi ile de sona erecek.
Suriye Dışişleri ve Yabancılardan Sorumlu Bakan Yardımcısı Eymen Susan, 10 Kasım’da ‘Suriye’deki terör örgütlerinin ilk destekçisi olan Erdoğan rejimi tarafından olumlu bir şey beklenemeyeceği’ gerekçesiyle, Türkiye dışında konferansa davet edildiğini duyurdu. Susan, bazı ülkelerin de kendilerini konferansa katılmaktan vazgeçmeleri için baskı altında bulduklarını dile getirdi.
Susan, konferansa katılan ülkeler arasında Çin, Rusya, İran, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Pakistan ve Umman Sultanlığı’nın olduğunu, Birleşmiş Milletler’in (BM) ise gözlemci olarak yer aldığını belirtti.
Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 10 Kasım’da Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün katılımına değindiği biliniyor ancak BM Genel Sekreteri’nin bir temsilcisinin varlığından bahsetmedi. Bu çerçevede Susan, Şam’ın ‘katılımın hacminden memnun olduğunu ve mevcut ülkelerin uluslararası sahnede oldukça önemli olduğunu’ dile getirdi.
Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı, “Bir dizi ülke, bu konferansa katılmama hususunda maruz kaldıkları baskıların hacmini bize belirtti. Suriye Devleti, yerinden edilmişlerin geri dönüşü için her türlü çabayı sarf edecek. Yerinden edilmişlerin geri dönüşü ve yeniden yapılanma koşullarını oluşturmak için tek taraflı yaptırımlar kaldırılmalıdır” dedi.
Lübnan hükümeti, Sosyal İşler ve Turizm Bakanı Remzi Muşerrefiye’nin konferansta ülkeyi temsil edeceğini duyurmuştu. Bölgesel tarafların pozisyonları net olmasa da Türkiye, Rusya ile önceki görüşmeler sırasında, konferansı düzenleme girişimi ilan edilmeden önce Moskova’nın Ankara ile istişareleri göz ardı etmesinden duyduğu memnuniyetsizliği dile getirmişti.
İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Ali Asgar Hacı ise 10 Kasım’da Devlet Başkanı Beşşar Esed’e ‘İran’ın bu konferansa yönelik vizyonu ve konferansın başarısı ile bu insani sorunun çözümüne katkıda bulunabilecek her türlü desteği sağlama istekliliği’ hakkında bilgi verdi. Yetkili, ‘Suriye topraklarındaki güvenlik durumunun önemli ölçüde iyileştiğini ve Suriye hükümetinin terörizm tarafından yıkılan her şeyi yeniden inşa etmek için gösterdiği hızlı çabaların tüm Suriyeli mültecilerin geri dönüşüne ve çoğunun sığındıkları ülkelerinde yaşadığı acıların sona ermesine yönelik güçlü bir temel oluşturduğunu’ vurguladı.
Toplantıda, Suriye konulu Astana görüşmeleri ve Anayasa Tartışma Komitesi de dahil olmak üzere, siyasi açıdan endişe uyandıran bir dizi mesele hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.
Konferansa katılımı kabul etmeyen tepkiler de ortaya koyulurken Kanada, mültecilerin dönüşü konusunda Rusya’nın sponsor olduğu Şam faaliyetine katılmayacağını duyurdu. Kanada, yayınladığı bir bildiride, ‘mültecilerin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönüşünü desteklediğini, ancak Suriye’ye böyle bir dönüş için şartların mevcut olmadığını’ açıkladı.
Bu tutum, Avrupa Birliği’nin (AB) Yüksek Temsilcisi tarafından yapılan bir açıklamasına beziyordu. AB, üye devletlerin Dışişleri Bakanları ve Yüksek Temsilcinin, Şam’daki konferansa katılmak üzere davet aldığını, ancak AB ve üye devletlerin konferansa katılmayacağını belirtti. Açıklamada, ‘şu anda önceliğin Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu şekilde geri dönüşleri için gerekli şartların uluslararası hukuk çerçevesinde sağlanması ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Suriye’nin tamamına engelsiz erişimi olması gerektiği’ vurgulandı. Açıklamada, bu nedenle konferansın erken olduğu ve Suriye’deki koşulların geniş çaplı gönüllü geri dönüşlere izin vermediği aktarıldı.
AB açıklamasında, sınırlı sayıdaki dönüşlerin birçok engeli ve tehdidi gözler önüne serdiği belirtilirken, bunlar arasında zorla askere alma, ayrım gözetmeksizin yapılan gözaltılar, işkence, fiziki ve cinsel şiddet, konuta erişimde ayrımcılık, temel hizmetlerin bulunmaması gibi unsurların yer aldığı kaydedildi.
AB, 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararının, “Suriye çatışmasına kapsamlı ve sürdürülebilir siyasi bir çözüm sağlamak için faaliyet çerçevesini tanımladığını”, ayrıca “çatışma, mülteci krizi ve yerinden edilmesinin altında yatan nedenleri ele aldığını” vurgularken, rejime ve sponsorlara da ‘Anayasa Komitesi’nin çalışmalarına ve başta tutukluların serbest bırakılması olmak üzere, 2254 sayılı BMGK kararında belirtilen diğer tüm konulara tam ve iyi niyetle katılma’ çağrısı yaptı. 
AB’nin açıklaması, yaklaşık 2 hafta önce tarafları bir araya getiren bir bakanlar toplantısının sonunda benzer bir tutum sergileyen Küçük Grup’un bildirisinin neredeyse birebir tekrarı niteliği taşıyor.
Suriye Mülteci Hakları Derneği, 10 Kasım’da Şam’da bugün başlaması planlanan Suriyeli mülteciler ve yerinden edilmişlerin geri dönüşü için bir konferans düzenlenmesini sert bir şekilde reddettiğini duyurdu.
Alman Haber Ajansı’nın (DPA) aktardığına göre Dernek, bugün yaptığı bir basın açıklamasında, “Suriyeli mültecilerin ve yerlerinden edilmişlerin geri dönüşüne yönelik konferansın düzenlenmesi için orada ve burada yapılan tüm çağrıların, terörist Esed rejimine meşruiyet kazandırmayı amaçlayan şüpheli çağrılar olduğunu tüm dünyaya duyuruyoruz” ifadelerini kullandı. Dernek, “Suriyeli mültecilerin güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşü, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından güvence altına alınmalıdır. Zira gözaltı, geri dönüşün zorluklarından biridir ve 2254 sayılı BMGK kararına göre demokratik bir geçiş sağlanmalıdır” dedi. Bu çerçevede Suriye’de hapsedilen bir Alman, Şam’daki bir ‘işkence hapishanesinde’ yaşadıklarını hakkında şahitlik yapma kararı aldı. Avrupa Anayasa ve İnsan Hakları Merkezi, 10 Kasım’da yaptığı açıklamada, Martin Lautvin’in Suriye Askeri İstihbarat’taki üst düzey yetkililere karşı, Suriye’de işkence gören 13 kişinin Alman savcılığına açtığı ceza davasına dahil olduğunu duyurdu. Lautvin, “Alman mahkemesine tanıklığımın, insan hakları suçlarının adalet bulmasına yardımcı olmasını umuyorum” dedi. Suriye Askeri İstihbaratı, Lautvin’i teknik ve insani yardımlar sağladığı gerekçesiyle 2018 yılında Kamışlı şehrinde gözaltına aldı. Martin Lautvin, daha sonra diplomatik çabalar sayesinde serbest bırakıldı.



Rapor: Washington, Gazze'de Hamas'ın bulunmadığı bir ‘yeşil bölge’ kurulmasını istiyor

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)
TT

Rapor: Washington, Gazze'de Hamas'ın bulunmadığı bir ‘yeşil bölge’ kurulmasını istiyor

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)

ABD, Gazze Şeridi ile İsrail arasındaki sınır hattının İsrail tarafında Filistinliler için konut inşa etme planlarını ilerletiyor. Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal’dan aktardığına göre, sahaya gönderilen ekipler alan temizliği çalışmalarına başladı. Söz konusu planla, Hamas’ın kontrolündeki bölgelerden sivillerin uzaklaştırılması hedefleniyor.

Bu girişim, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’ye ilişkin 20 maddelik barış planında öngörüldüğü gibi silahlı grubun etkisiz hale getirilmesi ve yetkilerden uzaklaştırılmasının yakın gelecekte gerçekleşmeyeceğine dair dolaylı bir kabul olarak değerlendiriliyor.

Alternatif güvenli alanlar

ABD, Gazze Şeridi’nin İsrail kontrolündeki bölgelerinde ‘alternatif güvenli alanlar’ oluşturmayı planlıyor. Bu bölgeler, Amerikalı yetkililer tarafından ‘yeşil bölge’ olarak adlandırılıyor.

İsrail’in güneyindeki Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi’nde, ABD ordusunun çok uluslu bir çaba ile savaş sonrası Gazze’de istikrar sağlamayı ve geleceğe yönelik planlar geliştirmeyi yürüttüğü bildirildi. Yetkililer, mühendis ekiplerinin yeni yerleşim yerlerinin planlarını hazırladığını, enkaz ve patlamamış mühimmatların temizlenmesi çalışmalarını yürüttüğünü belirtti. İnşaat süreci henüz başlamadı.

ABD’li yetkililere göre bu yerleşim alanları, savaş nedeniyle yerinden edilmiş Gazze sakinlerine geçici olarak konut, okul ve hastane imkânı sunmayı amaçlıyor. Yetkililer, bu toplulukların gelecekteki yeniden imar projeleri için bir model oluşturmasını ve Gazze halkını Hamas’ın kontrolündeki bölgelerden uzaklaştırmasını hedefliyor.

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Reuters)

Gazze'nin ikiye bölünmesi

İlk konutlar, İsrail saldırıları nedeniyle ağır hasar gören ve mayıs ayından bu yana İsrail'in tam kontrolü altında bulunan, Mısır sınırındaki Refah'ta inşa edilecek. İsrailli ve Amerikalı yetkililer, Refah planının henüz erken aşamalarda olduğunu söylediler.

Gazze Şeridi'nin kontrolü, Trump'ın arabuluculuğunda yapılan ateşkes anlaşması kapsamında ekim ayında kabaca ikiye bölündü. Filistinlilerin çoğu, Hamas'ın kontrolündeki batı yarısında yaşıyor. İsrail ise diğer yarısını kontrol ediyor.

Potansiyel bağışçılar, Hamas'ın kontrolünde bulunan bölgelerdeki yeniden inşa çalışmalarına fon sağlamayacağından, Hamas ortadan kaldırılana kadar yeniden inşa çalışmalarına başlamak için Amerikan önerisi muhtemelen tek yol. Bağışçılar, İsrail tarafındaki çalışmalara da fon sağlamayabilirler.

Ayrıca, yeni konut alanlarına sadece sivillerin girmesini ve Hamas'ın bu alanlara sızmamasını sağlamak için Gazze nüfusunun nasıl taranacağı sorusu da var.

İsrail ve Hamas, hareketin yaklaşık 100 mensubunun Refah'ın altındaki tünellerde saklandığını söylüyor. Bu güçler, ekim ayında ateşkesin başlamasından bu yana İsrail güçleriyle birkaç kez çatışmaya girdiler. Bölgede çatışma riski tamamen ortadan kalkmadan yeniden imar çalışmaları için güvenli bir ortam sağlanamayacak.

ABD ve Hamas, İsrail'e Hamas mensuplarının bölgeden ayrılmasına izin vermesi için baskı yaparken, İsrail onların teslim olmasını talep ediyor.

İsrail ordusu dün, 15 Hamas mensubunun Refah'ın doğusunda yeraltından çıktığını duyurdu. Altısını öldürdüğünü, beşini gözaltına aldığını ve diğer dördünü aradığını bildirdi. İsrail, ‘sarı hat’ olarak adlandırılan ve Gazze’yi bölen hattı asker, tank ve toprak setleriyle güçlendirdi; bu durum, bölgede bir süre kalmayı planladığını gösteriyor. Ordu ayrıca, hattın kendi tarafındaki gelişmeleri desteklemek için elektrik ve su altyapısı inşa ediyor.

Uluslararası güvenlik gücü

ABD ve müttefikleri, Gazze Şeridi’nde güvenliği sağlamak için uluslararası bir güç kurma çalışmalarını sürdürüyor. Bu hafta söz konusu plan, BM Güvenlik Konseyi’nden onay aldı. Ancak gücün görev tanımlarına ilişkin anlaşmazlıklar (silahsızlandırma ve uygulama yetkisi mi yoksa sadece barışı koruma rolü mü üstleneceği) oluşturulmasını zorlaştırıyor.

İsrailli yetkililere göre, gündeme gelen önerilerden biri, Hamas’a karşı olan ve İsrail tarafından desteklenen silahlı grupların yeni yerleşim alanlarının güvenliğini sağlaması. Bu grupların, Gazze’deki ‘yeşil bölge’ içinde yerleşim alanları kurmaya başladığı belirtiliyor. Farklı tahminlere göre, bu bölgede şimdiden yüzlerce, hatta birkaç bin sivil yaşamaya başlamış durumda.

Bu yerleşim yerlerinin ilki, Gazze savaşı sırasında İsrail kontrolündeki Refah'ta ortaya çıktı.

İsrail, Gazze savaşı sırasında Hamas karşıtı gruplarla güçlerini birleştirerek onlara silah ve mühimmat sağladı.Şarku'l Avsat'ın Wall Street Journal'den aktardığına göre, İsrail bu gruplara istihbarat da sağladı ve bazen Hamas saldırılarından korumak için müdahale etti.

Bir Amerikalı yetkiliye göre, ABD bu gruplarla Gazze’de çalışmayı planlamıyor. Yetkililer, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerin zamanla küçülmesini ve nihayetinde ortadan kalkmasını, güvenliğin ise uluslararası istikrar gücü ve Filistin polisi tarafından sağlanmasını umuyor. Trump’a bağlı Barış Konseyi ise sivil yönetim ve yeniden imar sürecini denetleyecek, nihayetinde yetki Filistin hükümetine devredilecek.

Ancak Hamas silah bırakmayı reddediyor ve ABD'nin Gazze vizyonuna karşı olduğunu, bunun Filistinlilerin siyasi haklarını zedelediğini savunuyor.


Hamas: Netanyahu'nun Gazze'de oldubitti dayatma girişimlerini reddediyoruz

Gazze Şeridi'nin merkezinden bakıldığında, İsrail ordusunun Nuseyrat'ın doğusunda gerçekleştirdiği bombardımanın ardından yükselen dumanlar görülüyor (AP)
Gazze Şeridi'nin merkezinden bakıldığında, İsrail ordusunun Nuseyrat'ın doğusunda gerçekleştirdiği bombardımanın ardından yükselen dumanlar görülüyor (AP)
TT

Hamas: Netanyahu'nun Gazze'de oldubitti dayatma girişimlerini reddediyoruz

Gazze Şeridi'nin merkezinden bakıldığında, İsrail ordusunun Nuseyrat'ın doğusunda gerçekleştirdiği bombardımanın ardından yükselen dumanlar görülüyor (AP)
Gazze Şeridi'nin merkezinden bakıldığında, İsrail ordusunun Nuseyrat'ın doğusunda gerçekleştirdiği bombardımanın ardından yükselen dumanlar görülüyor (AP)

Hamas, bugün yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümetinin, Gazze Şeridi'ndeki ateşkeste varılan mutabakata aykırı yeni bir gerçeklik dayatma girişimlerini tamamen reddettiğini vurguladı.

Hamas açıklamasında, İsrail'in ihlallerinin artmasının, arabulucuları ve ABD yönetimini, ateşkes anlaşmasını baltalama girişimlerine karşı koyma sorumluluğuyla karşı karşıya bıraktığını belirtti.

Hamas, arabuluculara acilen müdahale etmeleri ve İsrail'in ateşkesi ihlallerini durdurması için baskı yapmaları çağrısında bulundu.


Irak, sınır şeridi boyunca "entegre savunma ağı"nın tamamlandığını duyurdu

7.Sınır Tugayı'na bağlı 3. Alay, sınır şeridi boyunca güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla sorumluluk alanındaki engebeli vadilerde denetim operasyonu yürütüyor (Irak Sınır Kuvvetleri Komutanlığı Facebook hesabı)
7.Sınır Tugayı'na bağlı 3. Alay, sınır şeridi boyunca güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla sorumluluk alanındaki engebeli vadilerde denetim operasyonu yürütüyor (Irak Sınır Kuvvetleri Komutanlığı Facebook hesabı)
TT

Irak, sınır şeridi boyunca "entegre savunma ağı"nın tamamlandığını duyurdu

7.Sınır Tugayı'na bağlı 3. Alay, sınır şeridi boyunca güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla sorumluluk alanındaki engebeli vadilerde denetim operasyonu yürütüyor (Irak Sınır Kuvvetleri Komutanlığı Facebook hesabı)
7.Sınır Tugayı'na bağlı 3. Alay, sınır şeridi boyunca güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla sorumluluk alanındaki engebeli vadilerde denetim operasyonu yürütüyor (Irak Sınır Kuvvetleri Komutanlığı Facebook hesabı)

Irak Haber Ajansı'nda bugün yer alan habere göre Sınır Kuvvetleri Komutanlığı, tüm komşu ülkeler dahil olmak üzere Irak'ın bütün sınır şeridinde "entegre savunma ağı"nın tamamlandığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Ajans’tan aktardığına göre Komutanlık, “Suriye sınırında 618 kilometreden uzun tahkimat çalışmalarına 2022'de başladığını ve "Şu ana kadar beton güvenlik duvarının 350 kilometresinde çalışmaların tamamlandığını, sızma ve kaçakçılığı önlemek için kalan tüm boşlukların kapatılması çalışmalarının devam ettiğini" ifade etti.

7. Sınır Tugayı'na bağlı 3. Alay, sınır şeridi boyunca güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla sorumluluk alanındaki engebeli vadilerde denetleme operasyonu yürütüyor (Irak Sınır Kuvvetleri Komutanlığı Facebook hesabı)7. Sınır Tugayı'na bağlı 3. Alay, sınır şeridi boyunca güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla sorumluluk alanındaki engebeli vadilerde denetleme operasyonu yürütüyor (Irak Sınır Kuvvetleri Komutanlığı Facebook hesabı)

Sınır Kuvvetleri Komutanlığı, tahkimatların sadece beton duvarla sınırlı olmadığını, hendekler, dikenli teller, erken uyarı sistemleri, gece ve gündüz gözetleme kameraları gibi çok sayıda engelin bulunduğunu belirtti.

Komutanlık, tüm komşu ülkelerle sınırlarda sınır tahkimatlarının uygulandığını, ancak "her bölgedeki güvenlik tehditlerine bağlı olarak farklı derecelerde" uygulandığını vurguladı.