Sudan’da yeni toplu mezarlar bulundu

Mezarların protestolarda hayatını kaybedenlerin olduğu düşünülüyor

Arşiv-Fotoğraf: Libya'da Tarhuna’da yeni bir toplu mezar arayışından bir görüntü (Kayıp Kişilerin Aranması ve Tespiti Genel Müdürlüğü)
Arşiv-Fotoğraf: Libya'da Tarhuna’da yeni bir toplu mezar arayışından bir görüntü (Kayıp Kişilerin Aranması ve Tespiti Genel Müdürlüğü)
TT

Sudan’da yeni toplu mezarlar bulundu

Arşiv-Fotoğraf: Libya'da Tarhuna’da yeni bir toplu mezar arayışından bir görüntü (Kayıp Kişilerin Aranması ve Tespiti Genel Müdürlüğü)
Arşiv-Fotoğraf: Libya'da Tarhuna’da yeni bir toplu mezar arayışından bir görüntü (Kayıp Kişilerin Aranması ve Tespiti Genel Müdürlüğü)

Sudan Başsavcılığı, ülkede bulanan yeni toplu mezarlarla ilgili verilerin bu mezarların ‘insan onura aykırı’ bir şekilde öldürülüp gömülen kayıp kişilere ait cesetlerin varlığına işaret ettiğini belirtti. Mezarların nerede bulunduğu açıklanmadı.
2019 Haziran ayı başlarında başkent Hartum'da Sudan ordusu karargahı önünde gerçekleştirilen oturma eylemlerinde çok sayıda ölü ve yaralanma kaydedilmişti. Aynı zamanda onlarca kişinin kayıp olduğu kaydedilmiş, bazıları canlı bulunurken bazılarının ise morglardaki cesetleri ile karşılaşılmıştı. Kaybedilen kişilerden çoğunun kaderi ise hala meçhul.
O dönemde sosyal medyada yer alan iddialara göre, oturma eylemlerinin gerçekleştirildiği meydanda çok sayıda kişi öldürülmüş, Nil'e atılan cesetlerin olduğu gündeme getirilmişti.
Sudan Başsavcısı Taceddin es-Sir el-Habr, Ömer el-Beşir’e karşı patlak veren ve Beşir’in geçen yıl Nisan ayında iktidardan düşüşüne kadar süren protestolar kapsamında ortadan kaybolanlar ile ilgili soruşturmalar yürütmesi için bir komisyon kurmuştu.
Söz konusu komisyon tarafından yapılan açıklamada, toplu mezarlara el konmasının ardından cesetlerin mezardan çıkarılacağı, yeniden otopsi prosedürlerine başlanacağı bildirildi. Alana yaklaşılmasını önlemek için koruma görevlendiren yetkili makamlar, gerekli tüm önlemleri aldırdı.
Kayıp kişilere yönelik soruşturmaların 2018 Aralık Devrimi’nden bu yana sürdüğünü ve cezadan kaçılmaması ilkesinin benimsendiğini belirten komisyon, soruşturmaların tamamlanması için kayıpların ailelerini işbirliği yapmaya çağırdı.
Komisyonun tüm morgları incelediği, morg idareleriyle inceleme ve soruşturmaların gerçekleştirildiği, ölüm ve toplu gömülme nedenlerinin araştırılması için DNA’dan elde edilen kanıtlara başvurulduğu belirtildi.
Hartum'daki Sağlık Bakanlığı Adli Tıp Kurumu, Eylül ayında yaptığı açıklamada, oturma eyleminin dağıtılmasından bu yana morglarda 800 cesedin bulunduğunu bildirmişti.
Karakollara gelen ihbarların artmasının ardından, kayıp kişilerin sayıları ve kaderlerinin öğrenilmesi için sosyal medyada da girişimler başlatıldı.
Başkent Hartum'daki polis karakollarının kaydettiği son istatistiklere göre, 100'den fazla kişinin kayıp olduğu tahmin edilmiş, bunların 70’ine ise morglarda rastlanmıştı.
Devrik rejime karşı düzenlenen protestolara katılan onlarca kişi gerçek mühimmatla öldürülmüş, binlercesi ise tutuklanmıştı. Feshedilen Ulusal Kongre liderleri ve devrik lider Beşir, askeri darbe ile iktidara geldiği 1989’dan bu yana birçok ihlale parmak basmak ve protestocuları öldürmekle suçlanıyor.
Sudanlı yetkililer, geçtiğimiz Temmuz ayında, Sudanlı 28 subayın cesetlerinin de yer aldığı toplu mezarlar bulmuştu. Bu subayların İslami cephe rejimi tarafından kurşuna dizilerek idam edildiği düşünülüyor.
Toplu mezarlarda aynı zamanda zorunlu askerlik hizmetinde bulunan, Güney Sudan'da savaşmayı reddederek kamptan kaçmaya çalıştıkları sırada vurularak öldürülen askerlerin de cesetleri bulunmuştu. Savcılığın bu davadaki soruşturmalarında çok yol kat edildiği belirtilirken, sorumluların ortaya çıkması bekleniyor.



Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi
TT

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

İbrahim Hamidi

Suriye hükümetindeki yeni bakanlardan biri, bakanlığının kayıtlarını incelediğinde ‘İran dosyalarının’ büyüklüğü ve ciddiyeti karşısında şaşırdığını söyledi. Söz konusu bakanlıktaki bu durum, Suriye'deki diğer birçok bakanlıktaki ve kuruluştaki durumla aynı. Dosyalar, sözleşmeler, anlaşmalar, bilgiler, müdahaleler ve bazen Tahran'a ulaşan uzantılar... İran’ın ‘rejimin derinliklerine’ nüfuz etmiş olması, yeni hükümetin Beşşar Esed rejiminin mirasından kurtulmasını yavaşlatıp zorlaştırıyor.

Geçtiğimiz on yıllar boyunca Suriye-İran ilişkileri, 1979 yılındaki İran İslam Devrimi'nden sonra çeşitli aşamalardan geçti. Her kriz ve sınav karşısında dikey olarak derinleşirken, yatay olarak genişledi. Hafız Esed, 1980 yılında patlak veren İran-Irak savaşında Saddam Hüseyin’e karşı Ayetullah Humeyni'nin yanında yer aldı. Esed, İsrail'in 1982 yılında Lübnan'ı işgali sırasında, Hizbullah'ın kurulması için topraklarını İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) açtı.

Hafız Esed, 1990 Körfez Savaşı sırasında Bağdat'taki ‘Baasçı’ yoldaşının (Saddam) karşısında yer aldı ve bir yıl sonra Kuveyt'i kurtarmak için yapılan savaşa katıldı. Esed, 1990'lı yıllarda ABD’nin himayesi altında İsraillilerle müzakere ederken bile İran’ın yanında olmaya ve 1993 tarihli Oslo Anlaşmalarına karşı çıkan Filistinli gruplardaki müttefikleriyle koordinasyona devam etti.

Hafız Esed bir yandan (Sovyetler Birliği sonrası) Rusya, Çin ve Kuzey Kore ile askeri ve güvenlik iş birliğini, diğer yandan Arap ülkeleriyle siyasi ve ekonomik ilişkileri sürdürdü. İran ile ise askeri, güvenlik ve füze alanlarında gizli bilimsel iş birliği programlarına devam etti.

Oğlu Beşşar Esed'in 2000 yılında iktidara gelmesiyle Şam'ın Tahran'la ilişkisi ittifak ve dengeden İran’ın dini liderinin (rehber) görüşüyle özdeşleşmeye dönüştü. Suriye ordusunun 2005 yılında Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesinin ardından Lübnan'dan çıkması ve 2006 İsrail-Hizbullah savaşı ile Suriye rejimi ‘İran'ın koynunda’ uyuyup uyanır oldu.

Suriye'de İran destekli milisler, eğitim kampları, gizli koridorlar, geçişler, kaçakçılık ağları, yaptırımları delen şirketler, silah ve füze programları, tesisler ve anlaşmalar gibi çok daha fazlası var.

En büyük değişim son on yılda, 2011 yılında Suriye’deki devrimin patlak vermesi ve Beşşar Esed rejiminin İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’e ve Hizbullah'a boyun eğerek İran'ın Suriye'deki araçlarından biri haline gelmesiyle yaşandı. Kararlar Tahran'da ve güney banliyölerinde alınmaya ve İran'ın bölgedeki silahları tarafından uygulanmaya başladı. Suriye nüfuz savaşı için kullanılan bir arenaya ve Tahran'dan Irak'a, Lübnan'a, Filistin davasına ve Ortadoğu'nun geri kalanına silah, mühimmat ve ideoloji transferi için kullanılan bir koridora dönüştü. Suriye'de koalisyon şemsiyesi altında, İran destekli milisler, eğitim kampları, gizli koridorlar, geçişler, kaçakçılık ağları, yaptırımları delen şirketler, silah ve füze programları, askeri, ekonomik, sosyal ve dini tesisler, ekonomik anlaşmalar, sanayi bölgeleri, güvenlik koordinasyonu ve son on yılda rejimin kabiliyetleri azaldıkça ülkede gelişen siber programlar ve gizli hücrelerden oluşan bütün bir altyapı gibi çok daha fazlası var.

İran, Suriye’de her şeye sirayet etmiş durumda. Onun etkisinden ve nüfuzundan kurtulmak kolay olmayacak. Çok şey başarıldı ve geriye zor, karmaşık ve zaman alıcı bir süreç kaldı. Yeni hükümetin gizli görevlerinden biri de gizli programlardan kurtulmak.

İran, Suriye’de askeri, ekonomik, güvenlik ve sosyal örgütlenmeleriyle bir gölge devlet inşa etmeye çalıştı. Açılan her devlet dosyası, İran'ın Suriye'deki nüfuzunun boyutları ortaya koyuyor. Gayrimenkul alanında birçok mülk İranlı kurumlar adına kayıtlı. Güvenlik kurumlarında ve orduda çok sayıda koordinasyon komitesi var. Casusluk ve dinleme altyapısı da İran'a ait.

Beşşar Esed rejiminin 8 Aralık'ta çökmesi 'İran’ın Suriye’deki varlığının' açık olan kısmını sona erdirdi. İran destekli milisler ve İranlı danışmanlar geri çekildi. İnsansız hava araçları (İHA) ve uçaklar imha edildi. Ancak en tehlikeli olanı bunun görünmeyen kısmı. Bu kısım için silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ağlarının çökertilmesi, Suriye'den Irak, Lübnan ve Ürdün sınırlarına uzanan gizli koridorların kapatılması, Suriye rejiminin yapısındaki hücrelerin ve programların lağvedilmesi gerekiyor.

İran, Suriye’de her şeye sirayet etmiş durumda. Onun etkisinden ve nüfuzundan kurtulmak kolay olmayacak. Çok şey başarıldı ve geriye zor, karmaşık ve zaman alıcı bir süreç kaldı. Devrik Esed rejimi sonrası kurulan yeni hükümetin gizli görevlerinden birinin de gizli programlardan kurtulmak olduğuna şüphe yok. Arap ve Avrupa ülkelerinin yeni Suriye hükümetinin kurulmasını memnuniyetle karşılamasının, İran’ın aldığı bölgesel darbenin tamamlanması ve ‘Şii Hilali’nin Suriye ve Ortadoğu'daki gerilemelerinin istikrarlı bir şekilde devam etmesi için destek vermeye hazır olmalarını gerektirdiği de tartışmasız bir gerçek.