Moskova’dan Şam'a bir milyar dolar ve ticari temsilcilik desteği

Moskova’dan Şam'a bir milyar dolar ve ticari temsilcilik desteği
TT

Moskova’dan Şam'a bir milyar dolar ve ticari temsilcilik desteği

Moskova’dan Şam'a bir milyar dolar ve ticari temsilcilik desteği

Şam’da dün başlayan Suriyeli mültecilere yönelik konferansta büyük ve aktif bir Rus varlığı ön plana çıktı.
Diplomatik ve askeri üst düzey yetkililerin katılımıyla Moskova, konferans sırasında kasıtlı olarak Suriye'deki altyapı ve sanayi sektörüne bir milyar dolar destekleme planını açıkladı. Ayrıca Suriye’nin başkentinde ticari bir temsilcilik açıldığını duyurdu. İran'ın mülteci meselesini siyasallaştırmak için Batı'ya katıldığı yönündeki Rusya'ya yöneltilen suçlamalara karşılık, Rusya Savunma Bakanlığı, Suriye topraklarındaki mülteci kamplarının ‘terörizmin yuvalarına dönüşmemeleri’ için kaldırılmasını talep etti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov adına yaptığı açılış konuşmasında Suriyeli mülteciler ve yerlerinden edilmiş kişilerin dönüşü konulu uluslararası konferansın, ‘bazı ülkelerin buna karşı çıkmalarına ve konuyu siyasallaştırma girişimlerine rağmen gerçekleştiğini’ vurguladı.
Lavrov, Moskova'nın düzenlediği konferansa katılan tüm ülkelere minnettarlığını ifade ederek, ‘terör örgütlerinden kurtarılan Suriye bölgelerini yeniden inşa etme çalışmalarının başlamasından’ övgüyle söz etti.
Rusya Dışişleri Bakanı, BM Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı Kararı uyarınca, Suriyeli mülteciler ve göçe zorlanmış kişilerin Suriye'nin egemenlik ve toprak bütünlüğüne tam saygı göstererek evlerine dönüşüne yardım edildiğini vurguladı. Bunun Suriye'de uzun vadeli istikrarı sağlamanın en önemli adımlarından biri olarak görüldüğüne dikkat çeken Lavrov, ancak aynı zamanda bu sorunu çözmenin milyonlarca Suriyeli için insana yakışır yaşam koşullarının sağlanmasını ayrıca tüm uluslararası toplumun aktif katılımını gerektirdiğini belirtti.
Lavrov, Rusya'nın Suriye'ye çok yönlü destek sağlama konusundaki kararlılığını mevcut konferansın düzenlenmesine aktif ve etkili bir şekilde yardımcı olduğunu vurguladı. Kimliği belirsiz tarafları ‘Suriye mülteci sorununun siyasallaşmasından sorumlu’ tuttu. Lavrov adına yapılan konuşmada “Şam hükümetini deviremeyen ülkeler mali ve ekonomik boğma yöntemleri uygulamakta ayrıca mülteciler ve göçe zorlanmış kişilere yardım sağlanmasını engelleyen yasadışı kısıtlayıcı tedbirler tek taraflı olarak almakta” ifadelerine yer verildi.
Bu yöntemlerin insanlık dışı ve yapıcı olmadığını söyleyen Lavrov, ABD'nin başını çektiği bir dizi ülkenin konferansa katılmayı reddetmesinin, Suriye'ye karşı uygulanan çifte standartların ve bu ülkeyi ‘jeopolitik bencil çıkarlara rehin alma’ çabalarının kanıtı olduğuna işaret etti. İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Asgar Hacı, konferansın açılışında yaptığı konuşmada benzer ifadeleri kullandı. Bazı ülkelerin bu konferansı aktif olarak katılmak yerine politik nedenlerle engellediğini düşündüğünü belirtti. İran, konferansın Suriye'deki mevcut kriz ışığında takip edilmesi gerektiğine inanıyor. Mültecilerin dönüşü, altyapının yeniden inşası ve imar konusunun uluslararası toplumun desteğini alması gerektiğini düşünüyor.
Ali Asgar Hacı, Suriyeli mültecilerin dönüşü meselesiyle uğraşmanın ‘bir zorunluluk haline geldiğini’ vurgulayarak, uluslararası topluma Suriye'de yaşamı geri getirmeye çağrısında bulundu.
Hacı ayrıca, "Terörist akını, Suriye'de kan dökülmesine ve milyonlarca Suriyelinin zorla başka ülkelere sürülmesine neden olan savaşı ateşledi. Washington tarafından desteklenen terörist gruplar, Rukban kampı sakinlerinin oradan ayrılmalarını engelliyor” ifadelerini kullandı. İran'ın hala Suriye'deki duruma siyasi bir çözüm bulmakta ısrar ettiğini açıkça belirtti. İranlı yetkili, "Yeniden yapılanmanın önemi ve bunun mültecilerin dönüşü üzerindeki etkisi göz önüne alındığında, İran, Suriye'nin yeniden inşası için uluslararası bir fon kurmayı teklif ediyor" dedi.
Bunun yanısıra Rusya Savunma Bakanlığı Ulusal Kontrol Merkezi Başkanı Mihail Mizintsev, Suriye topraklarının bir kısmını işgal eden yabancı silahlı kuvvetlerin yasadışı varlığının ülkenin egemenliğini ihlal ettiğini ve mültecilerin dönüşünü engelleyen en önemli nedenlerden birini oluşturduğu ifade etti.
El-Tanf'taki (Tenef) ABD askeri üssünü çevreleyen alan ve göçe zorlanan kişilerin çok daha kötü bir durumda yaşadığı Haseke'deki el-Hol kampı da dahil olmak üzere, Suriye devletinin egemenliği dışındaki tüm bölgelerin çok zor şartlar yaşadığına dikkat çekti. Mizintsev, “Suriye topraklarının yasadışı işgali, Suriye halkının doğal kaynaklarının yağmalanmasına ve militanları finanse etmek için kullanılmasına yol açar. Bu durum da bölgelerdeki gerginliğin devam etmesine neden olur” şeklinde konuştu.
Mizintsev, Suriye’deki mülteci kampların kapatılması çağrısında bulunarak, “Yasadışı silahlı oluşumlar için bir insan kaynağı olan tüm Ülke İçinde Yerinden Olmuş Kişilerin (ÜİYOK) barındığı kamplarının sökülmesini sağlamak ve sakinlerini yaşamayı seçtikleri alanlara yerleştirip normal yaşam koşullarına uyum sağlamalarına yardımcı olmak zorunludur” dedi.
Rusya Devlet Mültecilerin Dönüşü Koordinasyon Merkezi'nin Başkanı Mizintsev, uluslararası hukuk hükümlerine sıkı sıkıya bağlı kalmanın ve işgal edilen toprakların mümkün olan en kısa sürede meşru Suriye hükümetinin kontrolüne geri verilmesinin sağlanmasının önemini vurguladı.
Suriye'ye yönelik yaptırım politikasının durdurulması ve banka hesaplarındaki yasağın kaldırılması gerektiğinin de altını çizdi.
Mizintsev, ekonomik düzeyde Rusya'nın ‘Suriye'deki elektrik şebekelerinin yeniden inşası, sanayi sektörünün rehabilitasyonu ve diğer insani ihtiyaçların karşılanması için bir milyar dolardan fazla kaynak ayırdığını’ duyurdu. Ayrıca, Rusya ve Suriye temsilcilerinin konferansın oturum aralarında enerji, gümrük birliği ve eğitim faaliyetleri alanlarında iki taraf arasında 8 adet işbirliği anlaşması imzalayacağını doğruladı.
Bu duyuru, Rusya Başbakanı Mihail Mişustin'in Suriye'de Rusya için ticari bir temsilcilik açma kararnamesi çıkarmasıyla aynı zamana denk geldi.



Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

TT

Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

Lübnan’da esrarengiz kayıp: Emekli subay Ahmed Şükr nasıl tuzağa düşürüldü?

Günlerdir kayıp olan Lübnanlı emekli Genel Güvenlik subayı Ahmed Şükr’ün ailesinin yaşadığı şok sürerken, Lübnanlı güvenlik ve yargı kaynaklarından sızan bilgiler, Şükr’ün 1986 yılında Güney Lübnan’da kaybolan İsrailli pilot Ron Arad dosyasıyla bağlantılı “şüpheli ilişkiler” nedeniyle İsrail istihbaratı tarafından kaçırılmış olabileceğine işaret ediyor.

Şükr’ün kardeşi Abdüsselam Şükr, ağabeyinin kayboluşuna giden süreci şöyle anlattı: “Kongo’nun başkenti Kinşasa’da yaşayan Lübnanlı bir gurbetçi (A.M.), aylar önce Ahmed Şükr’le temasa geçerek Şuveyfat bölgesindeki dairesini kiralamak istedi. Taraflar anlaşmaya vardı ve 500 dolar kira ödendi. Söz konusu kişi daha sonra birkaç kez Lübnan’a geldi; bu ziyaretlerden birinde Şükr’le evinde görüştü. Ardından, Afrika’da büyük bir yatırımcı olduğunu söylediği Selim Kassab adlı bir kişinin (sonradan sahte isim olduğu ortaya çıktı) Zahle’de arazi satın almak istediğini, bu konuda yardıma ihtiyaç duyduğunu iletti.”

Abdüsselam Şükr, gurbetçinin araziyi yerinde incelediğini, ülkeyi terk ettikten iki hafta sonra da yatırımcının satın almaya karar verdiğini bildirdiğini söyledi. Görüşmenin, Ahmed Şükr’ün kaybolduğu gün saat 16.30’da yapılmasının özellikle dayatıldığını belirten Abdüsselam, ağabeyinin “o saatte bölgenin karanlık olacağı ve arazinin net görülemeyeceği” uyarısına rağmen bu ısrarın sürdüğünü aktardı. Gurbetçi ise ayağının kırıldığını öne sürerek görüşmeye katılamayacağını, yatırımcının Ahmed Şükr’le birlikte araziyi tek başına ziyaret edeceğini bildirdi.

fgtyuı
Doğu Lübnan’dan kaçırılan Lübnan Genel Güvenlik Teşkilatı’ndan emekli subay Ahmed Şükr (Aile arşivi – Şarku’l Avsat)

Belirlenen saatte yapılan buluşmanın ardından Ahmed Şükr’ten bir daha haber alınamadı. Abdüsselam Şükr, “Onunla ilgili bildiklerimiz yalnızca güvenlik ve yargı kaynaklarından sızan bilgiler” dedi. Bu bilgilere göre, kaçıranlar Zahle’de bir ev kiraladı ve Şükr’ün kaçırılmasının ardından tüm izleri sildi. Güvenlik kameraları aracın Batı Bekaa’daki Soveyra Belediyesi yönüne gittiğini tespit etti; ancak bu noktadan sonra izler kayboldu. Soveyra’nın, geçmişte Güneybatı Şam’dan Lübnan’a uzanan bir kaçakçılık hattı olarak kullanıldığı belirtiliyor.

“Devlete sadıktı”

Abdüsselam Şükr, ağabeyinin kırk yıl boyunca askeri görev yaptığını vurgulayarak, “Onun sadakati yalnızca devlete ve kurumlara oldu; hayatı boyunca hiçbir partiyle ilişkisi olmadı. Biz siyasetten uzak bir aileyiz” dedi.

Ahmed Şükr’ün, kuzeydoğudaki Bekaa bölgesine bağlı Nebi Şit kasabasındaki memleketinden başlayan titiz bir planla tuzağa düşürüldüğünü ve Zahle kentine çok yakın bir noktada kaybolduğunu aktaran aile, olayın ardından kasaba muhtarı Abbas Şükr’ün evinde taziye ve protesto ziyaretlerinin sürdüğünü belirtti.

cgt
Kaçırılan Ahmed Şükr’ün kardeşi Abdüsselam Şükr, Nebi Şit kasabasından Şarku’l Avsat’a konuştu (Şarku’l Avsat)

Aileye göre Ahmed Şükr, dokuz yıl önce Genel Güvenlik’ten emekli oldu; hizmeti sırasında Suriye sınırındaki el-Masnaa ve el-Kaa sınır kapıları dahil birçok noktada görev yaptı. Abdüsselam Şükr, “Ağabeyim 1979’da askeri hizmete girdi. Bu da Ron Arad’ın 1986’daki kayboluşu sırasında onun ‘devlet görevlisi’ olduğunu gösterir. Devlet görevlilerinin parti ilişkileri olmaz” ifadelerini kullandı.

Aile, İsrail’in Temmuz 2024’te Beyrut’un güney banliyösünde öldürdüğü Hizbullah yöneticisi Fuad Şükr’le akrabalık iddialarını da reddetti. Abdüsselam Şükr, “Kasabada kimse Fuad Şükr’ü tanımıyordu. 1980’lerin başında kasabadan ayrıldı ve bir daha dönmedi; akrabalarından da uzaktı” dedi. Ağabeyinin emeklilikten sonra Bekaa dışına çıkmadığını, evinde kaldığını ve akşamları arkadaşlarıyla kâğıt oynadığını söyledi.

Dosyada resmi temaslar

Ailenin evinde şaşkınlık ve belirsizlik hâkim. Dosyanın resmi makamlarca ele alınması ise, Şii Yüksek İslam Konseyi Başkan Yardımcısı Şeyh Ali el-Hatib’in Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve İçişleri Bakanı Ahmed el-Haccar ile temasa geçmesinin ardından hız kazandı. Abdüsselam Şükr, Cumhurbaşkanı Avn’ın güvenlik ve yargı makamlarından soruşturmanın genişletilmesini ve olayın aydınlatılmasını istediğini aktardı. Ayrıca Emel Hareketi yetkililerinin de Meclis Başkanı Nebih Berri ile dosya konusunda temas halinde olduğunu belirtti.

Kayıp gizemi

Abdüsselam Şükr, “Ron Arad dosyasıyla ilişkilendirmeye dair sızıntıların doğru olup olmadığının yargı ve güvenlik makamlarınca net biçimde açıklanmasını istiyoruz. Bizi ilgilendiren, Genel Güvenlik ve İç Güvenlik Güçleri Bilgi Şubesi’nin resmi bulgularıdır” dedi.

Şükr, kayboluşun kilit isminin Kinşasa’da yaşayan ve Güney Lübnan’ın Kana kasabasından olduğu belirtilen (A.M.) olduğunu savundu. “Devlet, Interpol üzerinden bu kişinin yakalanmasını ve Lübnan’a getirilmesini sağlamalı” diyen Şükr, söz konusu kişinin telefonlarına cevap vermediğini, hakkında elde edilen tüm bilgi ve video kayıtlarının güvenlik birimlerinin elinde bulunduğunu ifade etti.

Aile, gurbetçi A.M.’nin “Mossad ile planı kuran ve operasyonu profesyonelce yürüten” kişi olduğuna inanıyor. Lübnanlı güvenlik kaynaklarından aktarılan bilgilere göre, kaçıranlar ne Zahle’nin Duhur bölgesindeki evde ne de Şuveyfat’taki dairede parmak izi bıraktı; kullanılan araç da henüz tespit edilemedi.


Gazze’nin imarı denkleminde sessiz rekabet: Mısır ve ABD planları

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
TT

Gazze’nin imarı denkleminde sessiz rekabet: Mısır ve ABD planları

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)
Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndan bir kare (AFP)

Kahire ile Washington’un Gazze’nin yeniden imarı için bir planın hayata geçirilmesi gerektiği konusunda uzlaşmasına rağmen, izlenecek yol haritası hâlâ belirsizliğini koruyor. Ayrıca bu kapsamda düzenlenmesi planlanan konferansın tarihi de netleşmiş değil.

İsrail basınında “kısmi imar” seçeneğine dair girişimlere ilişkin sızıntılar gündemdeki yerini korurken, Washington’un bu İsrail çizgisiyle örtüşen yeni bir yaklaşım geliştirdiği görülüyor. Buna karşın ABD’nin, Gazze’nin tam ve kapsamlı yeniden inşasını öngören Mısır planını açık biçimde dışlamadığı da dikkat çekiyor. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hilaf, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Kahire’nin hedefinin “Gazze’nin yeniden imarı konusunda entegre bir sürecin başlatılması” olduğunu vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı da Şarku’l Avsat’a, Gazze’nin yeniden imarı konusunda ortaklarla etkin şekilde temas hâlinde olunduğunu doğruladı.

Birinci yol: Mısır girişimi

Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının 10 Ekim’de yürürlüğe girmesinin ardından iki ayrı hat ortaya çıktı: Biri Mısır öncülüğünde, diğeri ise İsrail yaklaşımıyla uyumlu görünen ABD hattı. Her iki yaklaşım da yaklaşık iki yıldır İsrail saldırılarıyla büyük ölçüde yıkılan Gazze’nin yeniden imarına dair sahadaki tasavvurları şekillendiriyor.

Ateşkesin ardından daha hızlı devreye giren Mısır hattında, Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi Gazze’nin yeniden imarı için bir konferans düzenleneceğini yineledi. Kasım ayı sonu olası tarih olarak telaffuz edilse de konferans gerçekleşmedi. Mısır Dışişleri Sözcüsü, haftalar önce yaptığı açıklamada, gecikmenin nedenini “erken toparlanma ve yeniden imar konferansının başarısı için uygun ortamın hazırlanması” olarak açıkladı.

Süreci hızlandırmak amacıyla Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdülati, Aralık ayı başında Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlenen basın toplantısında, “ABD ile yeniden imar konferansı için ortak başkanlık oluşturulmasını görüşüyoruz ve en kısa sürede tarih üzerinde uzlaşmayı umuyoruz” dedi.

fg
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’ta, sert hava koşulları altında kurulan yerinden edilmiş kişilere ait çadırların genel görünümü, 18 Aralık 2025. (Reuters)

4 Mart’ta Kahire’de düzenlenen “Arap Olağanüstü Zirvesi”nde kabul edilen “Gazze’nin Yeniden İmarı ve Kalkınması Planı”, Filistinlilerin yerinden edilmeden erken toparlanma ve yeniden inşa sürecini öngörüyor. Beş yıla yayılan planın maliyetinin yaklaşık 53 milyar dolar olduğu belirtiliyor. Kahire ayrıca, Birleşmiş Milletler koordinasyonunda uluslararası bir bağış konferansı çağrısında bulundu.

“Tehcir olmadan imar”

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve akademisyen Ahmed Fuad Enver’e göre Mısır, hangi plan uygulanırsa uygulansın Gazze’nin “yaşanabilir bir yer” hâline getirilmesini ve bunun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit edecek bir tehcire yol açmamasını hedefliyor. Enver, “Mısır diplomasisi, daha önce Şarm eş-Şeyh Barış Konferansı’nda olduğu gibi bu süreçte de başarı sağlayabilir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Enver’e göre Mısır’ın önceliği, Filistinliler için bir “can simidi” oluşturmak ve ortaklarla ciddi iş birliği içinde yeniden imar için gerekli ivmeyi sağlamak. Bu yaklaşımın, Filistinlilerin haklarına zarar vermemesi ve güvenlik kaygılarını artırmaması temel şart olarak görülüyor.

İkinci Yol: ABD–İsrail uyumlu hat

ABD hattının ilk işaretleri 21 Ekim’de ortaya çıktı. Donald Trump’ın damadı Jared Kushner, İsrail’de düzenlediği basın toplantısında, İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelerde Gazze’nin yeniden imarının “titizlikle ele alındığını” söyledi. Kushner, “Hamas’ın kontrolünde olan bölgelere herhangi bir yeniden imar fonu tahsis edilmeyecek” ifadesini kullandı.

Bu hafta başında Wall Street Journal’da yayımlanan bir haberde ise Kushner ve ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff tarafından hazırlandığı belirtilen “Gündoğumu Projesi”nden söz edildi. Plana göre, Hamas’ın silahsızlandırılması şartıyla, yeniden imar süreci 10 yıla yayılacak ve güneyde Refah’tan başlayacak. “Yeni Refah” olarak adlandırılan bu yaklaşımda, yaklaşık 2 milyon Filistinlinin yeniden inşa sürecinde nerede yaşayacağına dair net bir çerçeve bulunmuyor.

Enver, bu ABD yaklaşımını “İsrail’in taleplerini önceleyen, müzakereci bir paket” olarak nitelendiriyor ve Kahire ile Tel Aviv arasında temel vizyon farkı olduğuna dikkat çekiyor.

Hangi Yol ağır basacak?

Bu farklı yaklaşımlar sürerken, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da cumartesi günü yaptığı açıklamada, “İsrail’in katı tutumuna rağmen umut verici bazı mutabakatlar bulunduğunu” belirtti. Fidan, Gazze’nin yeniden imarına dair “ön değerlendirme niteliğinde bir çalışmanın” ele alındığını söyledi.

fg
Filistinli işçiler, birkaç gün önce Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaş nedeniyle zarar gören bir yolu onarıyor. (AFP)

Öte yandan Bloomberg, ABD ve müttefiklerinin Gazze’nin yeniden imarı için gelecek ay başında bir konferans düzenlemeyi değerlendirdiğini, toplantının Washington, Mısır ya da başka bir merkezde yapılabileceğini yazdı. Mısır Dışişleri Sözcüsü Hilaf, bu haberlere ilişkin olarak “Mısır ve ABD dâhil olmak üzere ilgili tüm taraflar arasında istişare ve koordinasyonun sürdüğünü” vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise konuya ilişkin ayrıntı vermekten kaçınarak, “Ortaklarla etkin temas hâlindeyiz, şu aşamada resmî bir açıklama yok” demekle yetindi.

Ahmed Fuad Enver’e göre, devam eden müzakereler ışığında Mısır hattının başarı şansı daha yüksek. Enver, Washington’un sürecin ikinci aşamasında İsrail’e tamamen angaje olma riskini göze almayacağını ve Mısır–Arap önerilerine daha açık bir yaklaşım geliştirebileceğini savunuyor.


Netanyahu, Refah'taki patlamada bir subayın yaralanmasının ardından Hamas'ı tehdit etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu, Refah'taki patlamada bir subayın yaralanmasının ardından Hamas'ı tehdit etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün yaptığı açıklamada, Refah'ta bir İsrail ordu subayının patlayıcı cihazla yaralanmasının ardından Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasını ihlal ettiğini söyledi.

Netanyahu, Hamas'ın "iktidardan uzaklaştırılması, silahsızlandırılması ve aşırıcılığın ortadan kaldırılması"nı içeren ateşkes anlaşmasına uyması gerektiğini belirterek, hareketin silahsızlanmayı açıkça ve sürekli olarak reddetmesinin "açık ve devam eden bir ihlal" olduğunu vurguladı.

Netanyahu açıklamasında, "İsrail, askerin yaralanmasına neden olan hareketin ihlallerine karşılık verilecektir" uyarısında bulundu.

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşması geçen ekim ayında yürürlüğe girmişti ve ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Hamas'ın silahsızlandırılmasını da içermesi beklenen anlaşmanın ikinci aşamasına geçmeyi hedefliyor.

Anlaşmanın ikinci aşaması, İsrail'in Gazze'nin bazı bölgelerinden daha fazla çekilmesini, uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılmasını ve Trump liderliğindeki "barış konseyini" içeren yeni bir yönetim yapısının uygulanmasını içeriyor.Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre planlanan uluslararası gücün, şu anda İsrail askeri kontrolü altında bulunan Gazze Şeridi'nin bir bölümüne konuşlandırılması bekleniyor.