Biden döneminde Mısır’ı neler bekliyor?

Yeni ABD Başkanı olarak seçilen Joe Biden (AP)
Yeni ABD Başkanı olarak seçilen Joe Biden (AP)
TT

Biden döneminde Mısır’ı neler bekliyor?

Yeni ABD Başkanı olarak seçilen Joe Biden (AP)
Yeni ABD Başkanı olarak seçilen Joe Biden (AP)

İnci Mecdi
Mısır sokaklarında ABD başkanlık seçimleri için yaygın bir beklenti hali mevcut. Sosyal medya organları, daha çok yerel seçimleri takip etmeye benzeyen bir sahnede oy sayma sürecine ilişkin yorumlarla doldu. Ancak Ortadoğu’dan binlerce mil uzaktaki bir ülkede yapılan seçimlere yönelik bu tutku, eski Başkan Barack Obama yönetiminden sonra aynı partiden kazanan adayın geçmişiyle ilgili. Genel olarak Arap halklarının ve özel olarak da Mısırlıların kalbinde ‘Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) Teşkilatıyla ilgili tutumundan dolayı tepki duyulan Obama yönetimi, Temmuz 2013’te İhvan yönetiminin devrilmesine karşı çıkmıştı.
ABD medyası tarafından zaferi ilan edilen yeni ABD Başkanının İhavn konusunda nasıl tavır alacağı ise gelecek 4 yıl içerisinde ABD ile Mısır arasındaki ilişkilerde yaşanabilecek değişiklikle ilgili birçok soruyu gündeme getiriyor. İki taraf arasındaki ilişkiye, seçim sonucuna itiraz etse bile Beyaz Saray’dan gitmeye hazırlanan Başkan Donald Trump yönetimindeki sakinlik ve işbirliği dönemi damgasını vurmuştu.

Eski ilişkiler
ABD Senatosunda senatör, ardından başkan yardımcısı ve iki kez başkan adayı olarak siyasi geçmişi 48 yıl öncesine dayanan Biden, Ortadoğu ve Mısır’a yabancı değil ve Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile ondan önceki Cumhurbaşkanı Enver Sedat’la çok sayıda fotoğrafa sahip. Hillary Clinton’un, bir bölümü Arap Baharı devrimlerine ayrılan ‘Zor Seçimler’ kitabına göre Ocak 2011 protestoları sırasında Biden, ‘Mübarek’in ani ayrılışının, düpedüz kaosa olmasa bile dostça olmayan bir İslamcı yönetime yol açabileceğine dair endişelerini dile getiren’ Beyaz Saray’daki diğerleri arasındaydı.
Joe Biden, Mübarek’in ABD ile birlikte terörizme karşı koymada ve İsrail ile barışı ve diğer stratejik çıkarları korumada iyi bir iş çıkardığına inanıyordu. Bunun yanı sıra karşı bir halk devrimi gerçekleştiren eski Mısır Cumhurbaşkanını diktatör olarak tanımlamayı reddetmişti. Biden 27 Ocak 2011 tarihinde BBC’ye röportaj veren Biden, “Mübarek pek çok konuda müttefikimizdi. Bölgedeki jeopolitik çıkarlara, Ortadoğu’da barış çabalarına ve Mısır’ın İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda aldığı önlemlere karşı son derece sorumluydu. Ben, ona diktatör demezdim” dedi.

Stratejik ilişki
Başkan Obama’nın ikinci döneminde Mısır ile ABD arasındaki ilişkilere hakim olan gerilime rağmen gözlemciler, iki ülke arasındaki çıkarların ve stratejik ilişkinin, çeşitli ABD idarelerinin Mısır’a yönelik yönelimini kontrol eden ana aktör olduğuna inanıyor. Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Cemal Bayumi, yaptığı özel açıklamada, “ABD’de dış ilişkiler konusunda karar alma dört departman etrafında döner: Başkan, Kongre ve Dışişleri ve Savunma bakanlıkları” ifadelerini kullandı.
Bayumi, ABD’li siyasetçilerin özellikle ABD’in ulusal güvenliği açısından stratejik olarak Mısır ile ilişkilerin önemine inandıklarını ve anlaşmazlığın 2013’te Müslüman Kardeşler yönetiminin devrilmesinden sonra ortaya çıkmasıyla bile Kongre’nin ekonomik yardımlarını kesmediğini dile getirdi. Büyükelçi, Obama yönetiminin iki yıl boyunca 260 milyon dolarlık askeri yardımı dondurmasına ve Kahire’ye baskı yapmak amacıyla Mısır ile ortak askeri tatbikatları da askıya almasına rağmen bu yardımların devam ettiğini kaydetti.
Biden’ın, bu çalkantılı döneme göre yargılanamayacağını söyleyen Cemal Bayumi, “Mısır’daki manzara, o zamanlar net değildi. Mısır’ın kuruluşuna ortak olduğu Afrika Birliği (AfB) bile yaşananların bir halk devrimi olduğu anlaşılana kadar üyeliğimizi askıya aldı” dedi. Aynı şekilde Bayumi, Obama yönetiminin, Müslüman Kardeşler’e verdiği desteğin inandırıcı olmadığını söylerken, “Muhammed Mursi’yi seçenler bizdik. Daha sonra ABD’liler, bu grubun o zamanlar popüler olduğunu gördüler ve bu yüzden onu desteklediler. Hepimiz, bu suçu işledik” değerlendirmesinde bulundu.

Yasal dosya
Birçok gözlemci, birbirlerini takip eden ABD yönetimlerinin müttefikleriyle devamlı ve aleni şekilde ele aldıkları insan hakları meselesinin yeni yönetimde değişeceğine inanıyor. Biden, 12 Temmuz’da bir tweet atarak, Mısır’da hapsedilen bir ABD’li- Mısırlı vatandaşın serbest bırakılması hakkında yorum yaparken, dış politikada öncelik olarak demokrasiyi ve insan haklarını teşvik etme taahhüdünde bulundu.
Adaylarının ön seçimleri kaybetmesi sonrasında Biden’ı destekleyen, Demokrat Parti’nin radikal sol kanadı gibi bir dizi ilerici açısından Biden’in taahhüdü, heyecan verici ve önemli. Ancak Politico gazetesine göre Washington merkezli ulusal güvenlik alanında aktif olan ‘Savaşsız Zafer’ grubu müdür Steven Miles, Biden’ın başkan olarak yaptıklarıyla başkan adayı sıfatıyla yaptığı konuşmalar arasında fark olduğunu vurguladı.

Çıkar önceliği
Carnegie Kuruluşu’nda Araştırma Birimi Başkan Yardımcısı ve Ürdün’ün eski Dışişleri Bakanı Yardımcısı Mervan el-Muaşer, dünyadaki herhangi bir ülkenin dış dünya ile ilişkilerinde değerlerini çıkarlarının üstüne koymasının nadir bir durum olduğunu dile getirdi. Muaşer, “ABD de bu konuda diğer ülkelerden farklı değil. Ancak Trump’ın iktidardaki varlığı, insani değerlerin ve insan haklarının kendisinde herhangi bir ilgi uyandırmadığı konusunda dünyaya kesin bir izlenim verdi” dedi. ABD’nin, dışsal olarak çıkarlarını insani değerlere göre önceliklendirmeye devam ettiğini söyleyen Muaşer, en azından bölgedeki birçok ülkenin bazı politikaları derinleştirmek için varsaydığı yeşil ışığın azalacağını kaydetti.
ABD medyasına göre ise eski ABD’li yetkililer, yeni ABD Başkanının Trump’ın uzağında ve bir dereceye kadar Obama’nın solunda bir orta yol bulmasını bekliyor. Ancak bu yol, bazı ilericilerin görmek isteyeceklerine yakın olmayacak. Mısır açısından ise Biden’ın, askeri yardımın tamamını veya önemli bir bölümünü keserek ilişkiyi kökten değiştirmesi pek olası değil. Ama bazı iç politikaları muhtemelen daha fazla eleştirecek.
Foreign Policy dergisi, daha önce Senatör Bernie Sanders liderliğindeki ilerici radikal sol kanadın ‘yeni yönetimde radikal politikalar ve kişilikler için’ baskı yapma girişimleri konusunda uyarıda bulunurken, Politico ise bu kanadın veya sözde ‘ilericilerin’ homojen bir grup olmadığına dikkat çekti. Dergiye göre ilericiler, dış politikadaki en endişe verici ikilemlerden birinde kendi aralarında ayrışıyorlar. 

Ekonomik ilişkiler
İlericilerin, son aylarda diplomasi için daha fazla kaynak ayırma karşılığında ‘ABD’nin savunma harcamaları ile ABD’nin küresel askeri müdahalesini azaltmak ve sınır ötesi zorluklar hususunda müttefikler ve ortaklarla daha fazla etkileşim kurmak’ gibi, en önemli önceliklere karar verdikleri belirtildi. Ilımlı Demokratlar veya geleneksel Cumhuriyetçilerle karşılaştırıldığında ilerici dış politika düşünürleri, ticaret anlaşmalarının etkisi gibi ekonomik konuları stratejilerinin merkezine koyma eğilimi gösteriyor.
Bu durum, özellikle Doğu Akdeniz bölgesindeki gaz keşifleri ve Mısır’ın bölgesel bir enerji ihracat merkezine dönüşmesi çerçevesinde, Mısır’ın ABD ile ilişkilerinde sahip olduğu özel ekonomik önemle de tutarlı.
Bu bağlamda Bayumi, ‘Örneğin Mısır’ın ABD’den yaptığı ithalat hacminin, Washington’un yıllık olarak sağladığı ekonomik yardım hacminin 66 katına eşit olduğunu göreceğiz. Bunun yanı sıra Mısır, ABD çıkarlarını ve bölgenin istikrarını korumada önemli. Bundan daha da fazlası Doğu Akdeniz gazı açısından önemli. Hatta Washington, geçen yıl Mısır ve bölgedeki yedi ülke tarafından kurulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na gözlemci üye olarak katılmayı talep etti” dedi.
Mısır Ticaret ve Sanayi Bakanı Nevin Camia’nın Ekim ayında yaptığı bir açıklamaya göre Mısır’daki ABD yaptırımları, çeşitli sanayi, hizmet, inşaat, finansman, tarım, turizm, iletişim ve bilgi teknolojisi sektörlerinde yaklaşık 21,8 milyar doları buluyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Ekonomik Büyüme, Enerji ve Çevre Bakanı Yardımcısı Keif Karak liderliğindeki bir ABD heyetiyle yaptığı görüşme sırasında Camia, geçen yıl ticaret hacminin, 2018 yılındaki 7 milyar 530 milyon dolara kıyasla, 8 milyar 618 milyon dolar olduğunu belirtti.



Ahmed eş-Şara: Eski rejimin kalıntıları Suriye'yi bir iç savaşa sürüklemeye çalışıyor

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Suriye’nin kıyı illerindeki olaylarla ilgili konuşması sırasında (Videodan alınan ekran görüntüsü)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Suriye’nin kıyı illerindeki olaylarla ilgili konuşması sırasında (Videodan alınan ekran görüntüsü)
TT

Ahmed eş-Şara: Eski rejimin kalıntıları Suriye'yi bir iç savaşa sürüklemeye çalışıyor

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Suriye’nin kıyı illerindeki olaylarla ilgili konuşması sırasında (Videodan alınan ekran görüntüsü)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Suriye’nin kıyı illerindeki olaylarla ilgili konuşması sırasında (Videodan alınan ekran görüntüsü)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara dün yaptığı açıklamada, Suriye'nin son zamanlarda ‘istikrarı bozmayı ve ülkeyi kaos bataklığına sürüklemeyi amaçlayan çok sayıda girişime maruz kaldığını’ söyledi.

Ülkede son günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili konuşan Şara, ülkenin yeni bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu belirterek, ‘eski rejimin kalıntıları ve dış aktörlerin ülkeyi bölmek amacıyla yeni ihtilaflar yaratma ve bir iç savaşa sürükleme girişimleri’ olduğunu ifade etti.

Suriye'nin karşı karşıya olduğu tehditlerin geçici olmadığını, bunların kaosu sürdürmek isteyen güçlerin her fırsatı değerlendirmesinin doğrudan sonuçları olduğunu söyleyen Şara, Suriye’nin bazı kıyı bölgelerinde son yaşanan olayların bir ilk olmadığını vurgulayarak, benzer bir girişimin bir buçuk ay önce de yaşandığını ve bastırıldığını hatırlattı.

Suriye Cumhurbaşkanı, şunları söyledi:

“Düşen rejimin iktidarı boyunca derin yaralar açtığı gerçeğini kabul etmeliyiz. Far’ Filistin (Filistin Şubesi/Şube 235), Sednaya, güvenlik birimleri, tecavüz, kimyasal silahlar, yerinden edilme ve evlerin içinde yaşayanların başlarına yıkılması, devletin ilk andan itibaren bunun olmasını engellemek için gösterdiği çabalara rağmen dün yaşananlar da dahil olmak üzere hepsi iyileşmesi zor yaralar açtı.”

Şara, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İlk andan itibaren iç barışı korumak ve misillemeyi önlemek için bölgeyi güvenlik güçleriyle takviye ettik. Bu güçlere saldırıldı ve birçoğu öldürüldü, yakıldı ve oradaki insanlara saldırıldı. Bu iğrenç suçun failleri, geçtiğimiz 14 yıl boyunca Suriye halkına karşı iğrenç suçlar işleyenlerle aynı kişilerdir.”

Ordu güçlerine ve devlet kurumlarına karşı suç işleyen, hastanelere saldıran, masum sivilleri öldüren ve güvenli bölgelerde kaos tohumları eken eski rejimin kalıntılarına müsamaha gösterilmeyeceğini vurgulayan Şara, “Kendilerinin adalete teslim olmaktan başka seçenekleri yok” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Şara, şöyle devam etti:

“Elinde sivillerin kanı olan herkesten hesap soracağız. Devletin yetkilerini aşanlar ve otoriteyi kendi amaçlarına ulaşmak için kullananlar ve elleri Suriyelilerin kanına bulaşmış olan herkes er ya da geç adaletin karşısına çıkarılacak.”

Şara, kıyı illerinde son dönemde yaşanan olayları araştırmak, bu olaylara karışanları adalete teslim etmek ve gerçekleri Suriye halkına açıklamak üzere bir araştırma komitesi kurulduğunu açıkladı.

İç barışın korunması için bir üst komite kurulduğunu açıklayacaklarını belirten Şara, “Bu komite, Cumhurbaşkanlığı tarafından Suriye’nin kıyı illerinde halkla doğrudan iletişim kurmak, onları dinlemek, bu hassas aşamada güvenliklerini korumak ve ulusal birliği teşvik etmek için gerekli desteği sağlamakla görevlendirilecek” diye konuştu.

Öte yandan Şarku’l Avsat’ın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nden (SOHR) aktardığına göre Suriye'deki gerginlik, perşembe günü Suriye’nin kıyı illerinden Lazkiye'nin kırsal kesiminde Alevi nüfusun yoğun olduğu bir köyde, aranan bir kişinin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınması üzerine başladı ve kısa sürede silahlı Alevilerin ateş açmasıyla çatışmalara dönüştü.

Yetkililer, güvenlik güçlerinin Beşşar Esed yanlılarının izini sürmek için geniş çaplı operasyonlar başlattığı batı kıyısındaki Lazkiye ve Tartus illerine takviye kuvvetler gönderdi.

Kıyı illerindeki bu gelişmeler, Suriye’deki Alevi azınlığın bir üyesi olan Beşşar Esed'in rejiminin 8 Aralık'ta devrilmesinden bu yana ülkede yaşanan en şiddetli olaylar oldu.