Çocuklara grip aşısı yapılmalı mı?

Salgının ikinci dalgasında çocukların bağışıklığı güçleniyor

Çocuklara grip aşısı yapılmalı mı?
TT

Çocuklara grip aşısı yapılmalı mı?

Çocuklara grip aşısı yapılmalı mı?

Kış mevsiminin başlaması ile yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ikinci dalgasının ortaya çıkmasına ilişkin tahminlerin artması ile mevsimsel influenza (grip) aşısının olunup olunmayacağı konusu özelliklede influenza aşısının koronavirüse yakalanma ihtimali oluşturmasına ilişkin tıbbi görüşlerin ortaya çıkmasının ardından tekrar gündeme geldi.
Mısır’da sosyal medyada eski Sağlık Bakanı’nın aşı olunmasına karşı uyarıda bulunduğu bir ses kaydı yayınlandı. Eski Bakan’ın açıklama yaparak ses kaydını yalanlamasına rağmen ebeveynlerin konuya ilişkin korkuları devam ediyor.
Dikkat çeken nokta ise böyle bir algının salgından en çok etkilenen ABD’de bile bulunuyor olması. Zira yakın zamanda yapılan bir araştırma, Amerikalı ebeveynlerin yalnızca yüzde 30'unun çocuklarına aşı yaptırmayı tercih ettiğini gösterdi.

İnfluenza aşısı
ABD Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), “herkesin influenza aşısı olmasının önemli olduğunu, aşının çocuğa kovid-19 bulaştırmasının veya buna neden olmasının mümkün olmadığını” açıkladı ve influenza virüsü ile koronavirüsün semptomları benzer olsa bile tamamen farklı fizyolojik yapılar olduğunu bilmemiz gerektiğini belirtti.
Bu nedenle, ebeveynlerin çocuklarının bağışıklarının düşeceğine dair endişeleri olsa da aşının çocukların Kovid-19’a yakalanmasına neden olması mümkün değil. Aşı etkinliği durdurulmuş virüs içerir, dolayısı ile aşının amacı hastalığa yakalanmadan önce antikor üretilmesi için vücudu uyarmaktır. Aşının yapılmasının ardından bazı hafif semptomlar görülse de bunlar ebeveynlerin düşündüğü gibi influenza semptomu değil, diğer herhangi bir aşıda da olduğu gibi, aşının vücut ile etkileşime geçmesinden kaynaklanan semptomlardır.
Bazı ebeveynler, influenza aşısının özellikle iki doz halinde alınması, 3 veya 4 bileşenden oluşması sebebiyle çocuğa kalıcı bağışıklık sağlayabileceğine ve önceki yıl aşılanan bir çocuğun bu yıl aşıya ihtiyacı olmayacağına inanıyorlar. Bu nedenle de çocuğu sağlık merkezlerine götürerek koronavirüse yakalanma tehlikesine maruz bırakılmasına gerek olmadığını düşünüyorlar.
Ancak bu tamamen yanlış bir algı, aşı kalıcı bir bağışıklık sağlamaz ve geçicidir. Zira influenzanın birçok türü bulunmaktadır ve genetik yapısı da sürekli olarak değişiklik gösterir ki bu da tekrarlanan virüs enfeksiyonlarının nedenini açıklar. Aşıya bilim insanları tarafından gerekli bileşenler eklenir bu nedenle de aşının hastalığa karşı görevini yerine getirmesi için yıllık olarak alınması gerekir.

Aşı konusundaki yanılgılar
İnfluenza aşısının üst solunum yolu hastalıklarına neden olabileceğine ve bir salgın sebebiyle ciddi sorunlar doğurabileceğine yönelik bir düşünce var. Bu, oldukça popüler bir düşünce olmasına rağmen gerçeği yansıtmıyor.
Söz konusu düşünce, 2012 yılında yayınlanan ve aşı olan kişilerde öksürük, burun akıntısı ve boğaz ağrısı gibi semptomlarının görülme olasılığının arttığını gösteren tek bir araştırmaya dayanıyor ancak bu hipotezi çürüten, aşı ile semptomların ortaya çıkması arasındaki bir bağlantı oluşmasının çok nadir olduğunu, böyle bir durum söz konusu olsa dahi semptomların hafif olduğu ve alt solunum yolu iltihabına dönüşmediğini gösteren birçok araştırma bulunuyor.
Ebeveynler arasında yaygın olan bir diğer düşünce ise, çocuğun aşı olsa bile grip olacağı düşüncesidir. Ebeveynler bu düşünce sebebiyle bu yıl çocukların aşı olmasının gerekmediğini düşünse de aşı yapıldıktan sonra bile soğuk algınlığı olasılığı zaten bulunur. Ancak aşının ardından soğuk algınlığı semptomları çok hafif ve neredeyse hissedilmeyecek seviyede olur. Özellikle soğuk algınlığı çocuklarda bazı komplikasyonlara neden olabiliyor bunlardan biri ishal sebebiyle oluşan dehidrasyondur ve bağışıklığın zayıflamasına neden olur. Aşının ardından semptomların bu kadar hafif olması çocuğun Kovid-19’a yakalanması durumunda vücudunun iki hastalıkla birlikte savaşması yerine, direnç sağlayarak bağışıklık sisteminde tam kapasite bir koruma oluşturmasını sağlar.
Bazı ebeveynler çocuklarının yeterince sağlıklı olduğuna, nadiren herhangi bir hastalığa yakalandıklarına güvenerek soğuk algınlığının basit bir hastalık olduğu da bilindiği için aşı yaptırmaya gerek olmadığına inanıyorlar. Ancak aslında bu düşünce tamamen yanlıştır. Her çocuk bağışıklığı ne kadar güçlü olursa olsun, güçlü semptomlar nedeniyle hastaneye yatırılacak derecede soğuk algınlığı yaşayabilir. Bu yıl bu tehlike, koronavirüsün ikinci dalgasına yakalanma riskinin artması ile ikiye katlanıyor. Bu nedenle “Hastalık Önleme Merkezi” ebeveynlere herhangi bir zamanda çocuklarına aşı yaptırmalarını tavsiye ediyor.
Bu yıl, toplumsal bir koruma olarak aşının yaptırılması oldukça önemli bir konu. Zira soğuk algınlığı semptomları koronavirüsü bulaştırmanın ana yolu olarak görülüyor ve özellikle çocuklar herhangi bir semptom göstermeden taşıyıcı görevi üstlenebiliyor.
Virüs öksürük ve hapşırık yolu ile bağışıklığı aynı şekilde güçlü olmayan birine bulaşabilir. Erken ve orta dönemdeki çocukların maske takmamalarının ve sosyal mesafeyi korumamalarının hesaba katılmaması hastalığın yayılmasına neden olabilir.
Ebeveynler çocukların koronavirüsten etkilenmediklerine yönelik bilgilere güvenmemeleri gerekiyor. Zira hastalığın bazı çocuklarının yoğun bakıma alınmasına neden olduğu durumlar gözlemlendi.

*Danışman Çocuk Doktoru



Artan nefret, İsveç'teki kadınları siyasetten uzaklaştırıyor

Ülkenin ilk ve tek kadın başbakanı Magdalena Andersson, Kasım 2021-Ekim 2022'de bu görevi sürdürdü (AFP)
Ülkenin ilk ve tek kadın başbakanı Magdalena Andersson, Kasım 2021-Ekim 2022'de bu görevi sürdürdü (AFP)
TT

Artan nefret, İsveç'teki kadınları siyasetten uzaklaştırıyor

Ülkenin ilk ve tek kadın başbakanı Magdalena Andersson, Kasım 2021-Ekim 2022'de bu görevi sürdürdü (AFP)
Ülkenin ilk ve tek kadın başbakanı Magdalena Andersson, Kasım 2021-Ekim 2022'de bu görevi sürdürdü (AFP)

İsveç Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ajansı, kadın siyasetçilere yönelik nefret, tehdit ve tacizin arttığını ve bu durumun kadınları korkutarak siyasetten uzaklaştırdığını bildirdi. 

İskandinav devletine bağlı kurum, bu durumun "demokrasiye yönelik büyük bir tehdit" oluşturduğu uyarısında bulundu.

52 yaşındaki Anna-Karin Hatt'ın ekimde Merkez Parti liderliğinden çekilmesi sonrasında kadınların İsveç siyasetindeki rolüne dair tartışma başladı. 

Bu görevi yalnızca 5 ay sürdürebilen Hatt, aldığı tehditleri istifasına gerekçe gösterirken şu ifadeleri kullanmıştı:

Sürekli tetikte olmak zorunda kaldığını ve tamamen güvende olmadığını hissetmek… Evde bile böyle… Bu durum, beni düşündüğümden çok daha fazla etkiledi.

Guardian, üç yıl önce bir erkeğin, aynı görevi üstlenen Annie Lööf'ü hedef alan bir suikast planı düzenlemekten hüküm giydiğini hatırlattı. 

Birleşik Krallık gazetesi için Hatt'ın kararını yorumlayan Lööf, "Anlattığını anlıyorum, ne hissettiğini biliyorum" dedi.

fgthy
10 milyonu aşkın nüfusuyla İsveç, dünyada en yüksek eşitlik standartlarına sahip ülkeler arasında gösteriliyor (Reuters)

Ülkedeki araştırmacılar, siyasi sahnenin son yıllarda daha kutuplaşmış ve bölünmüş bir hale geldiğine dikkat çekiyor. Bu durumun toplumsal tartışmayı ve kanun yapımını zorlaştırdığı bildiriliyor. 

İsveç Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ajansı yöneticilerinden Line Säll, bu siyasi ortamın "pek çok grubu korkuttuğunu" ve kadınların politikaya atılmadan önce "iki kere düşündüğünü" aktardı.

İfade özgürlüğü ve cinsiyet eşitliği konusunda dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında sayılan İsveç'te istatistikler bu iddiaları yalanlıyor. 

İsveç Ulusal Suç Önleme Konseyi'nin bu yıl siyasetçilerin güvenliğine dair yaptığı anket, seçilmiş kadınların yüzde 26,3'ünün üstlendikleri pozisyonlar yüzünden tehdit ve tacizlere maruz kaldıklarını ortaya koydu. Erkeklerdeyse bu oran yüzde 23,6 olarak ölçüldü.

Savunmasız hissetmede fark daha da büyüdü. Kadınların yüzde 32,7'si, erkeklerinse yüzde 24'ü bu tarz hisler yaşadığını bildirdi. 

Cinsiyetten bağımsız olarak yabancı kökenlilerde bu oran yüzde 31,5 çıkarken, aileleri de İsveç geçmişine sahip olanlarda yüzde 24,1. 

Katılımcılar, başta sosyal medya olmak üzere çeşitli platformlardaki görünürlüklerini azaltmak zorunda kaldıklarını söyledi. 

Guardian, konuyla ilgili haberinde İsveç'teki bilgi edinme özgürlüğü yasalarının pek çok yurttaşın adres gibi özel bilgilerinin internette açık bir şekilde gösterilmesine neden olduğunu bildirdi. 

Bu durumun siyasetçilerin savunmasız hissetmesinde etkili olduğuna işaret edildi. 

Independent Türkçe, Guardian, AP


Yıldız isimden kendisini meşhur eden Scorsese'ye eleştiri: Film değil dizi olmalıydı

Amerikalı yıldız Jodie Foster, Kuzuların Sessizliği'ndeki (The Silence of the Lambs) çaylak FBI Ajanı Clarice Starling rolündeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazanmıştı (Orion Pictures)
Amerikalı yıldız Jodie Foster, Kuzuların Sessizliği'ndeki (The Silence of the Lambs) çaylak FBI Ajanı Clarice Starling rolündeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazanmıştı (Orion Pictures)
TT

Yıldız isimden kendisini meşhur eden Scorsese'ye eleştiri: Film değil dizi olmalıydı

Amerikalı yıldız Jodie Foster, Kuzuların Sessizliği'ndeki (The Silence of the Lambs) çaylak FBI Ajanı Clarice Starling rolündeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazanmıştı (Orion Pictures)
Amerikalı yıldız Jodie Foster, Kuzuların Sessizliği'ndeki (The Silence of the Lambs) çaylak FBI Ajanı Clarice Starling rolündeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazanmıştı (Orion Pictures)

Oscar ödüllü oyuncu ve yönetmen Jodie Foster, Martin Scorsese'nin 2023 tarihli epik filmi Dolunay Katilleri'nin (Killers of the Flower Moon) üç buçuk saatlik bir sinema filmi yerine 8 saatlik bir dijital platform dizisi olarak daha iyi işleyeceğini söyledi.

Foster, hafta sonunda onur ödülüne layık görüldüğü Marakeş Film Festivali'nde katıldığı bir sahne söyleşisinde sinemanın geleceğine ve özellikle True Detective deneyiminin ardından dijital platformlarda anlatı üretimine nasıl baktığına dair değerlendirmelerde bulundu.

Foster, ABD'de kapsamlı hikayelerin artık sinema yerine daha çok dijital platformlarda hayat bulduğunu söyleyerek şöyle devam etti:

Dijital platformlar artık, ana akım sinemanın sunduğu anlatım olanaklarının çok ötesine geçebiliyor. Amerika'da gerçek anlatılar artık internet tabanlı platformlarda hayat buluyor. Sinemalarda gördüğünüz şey büyük gişe hedefleyen süper kahraman filmleri ama gerçek hikaye anlatıcılığı dijital platformlarda.

Sektörün iki ayrı uçta ilerlediğini söyleyen Foster, bir yanda ana akım Hollywood filmlerinin, diğer yanda ise Avrupa'daki bağımsız sinema geleneğini anımsatan daha küçük yapımların bulunduğuna dikkat çekti. Ancak üçüncü bir alan olarak dijital platformlarda benzersiz bir özgürlük sunduğunu vurguladı:

8 saatlik hikayeler anlatabiliyorsunuz, hatta 5 sezon boyunca bir karakterin her yönünü keşfedebiliyorsunuz. Bunu geleneksel bir sinema filminde gerçekleştirmeniz mümkün değil. Bu özgürlüğe bayılıyorum.

63 yaşındaki Foster, Scorsese'nin David Grann'ın kitabından uyarlanan ve Osage Ulusu'nun gerçek hikayesini anlatan epik bir suç dramasını da bu bağlamda örnek gösterdi. 

Foster'a göre Scorsese, o dönemde Amerika Yerlileri'nin yaşadığı deneyimi derinlemesine anlatmayı hedefliyordu. Ancak film, sonunda Leonardo DiCaprio ve Robert De Niro'nun canlandırdığı iki karakter arasındaki ilişkiye odaklanan bir yapıya dönüştü:

Herkes Amerika Yerlileri'nin hikayesinin anlatılacağını düşünerek çok heyecanlanmıştı fakat izleyicinin karşısına, çoğu yerli kadının öldürüldüğü bir anlatı çıktı.

Foster, film ekibinin "Bu bir film, yeterli zaman yoktu" yanıtının da kendi içinde sorunlu olduğunu belirtti:

Aslında zaman da imkan da vardı. O hikayeyi 8 saatlik bir mini diziye dönüştürmek mümkün olabilirdi. Erkeklerdeki toksik maskülenliği ayrıntılı incelemek istiyorsanız bunu yapabilirdiniz. Ama ikinci bölüm tamamen yerli karakterlere odaklanabilirdi.

Foster, Martin Scorsese'nin kült filmi Taksi Şoförü'ndeki (Taxi Driver) ergen hayat kadını rolüyle, henüz 14 yaşındayken ilk Oscar adaylığını kazanmıştı.

Independent Türkçe, Deadline, ScreenRant


Fişi çekilen dizinin hayranları 7 yıldır umutla bekliyor: İptal edilmemeliydi

43 yaşındaki Brit Marling, Babylon ve Göz (I Origins) gibi yapımlarla da tanınıyor (Netflix)
43 yaşındaki Brit Marling, Babylon ve Göz (I Origins) gibi yapımlarla da tanınıyor (Netflix)
TT

Fişi çekilen dizinin hayranları 7 yıldır umutla bekliyor: İptal edilmemeliydi

43 yaşındaki Brit Marling, Babylon ve Göz (I Origins) gibi yapımlarla da tanınıyor (Netflix)
43 yaşındaki Brit Marling, Babylon ve Göz (I Origins) gibi yapımlarla da tanınıyor (Netflix)

Eleştirmenlerden tam not alan ve bilimkurguyla psikolojik gerilim türlerini başarıyla harmanlayan The OA, aradan geçen yıllara rağmen hâlâ sadık hayran kitlesini peşinden sürüklüyor. 

Brit Marling'in canlandırdığı Prairie Johnson'ın kaybolmasından 7 yıl sonra geri dönmesiyle başlayan gizemli hikaye, izleyiciler tarafından "büyüleyici", "benzersiz" ve "hipnotik" diye tanımlanıyor. Ancak tüm bu övgülere rağmen dizi, Netflix'in ikinci sezonun ardından verdiği ani iptal kararıyla yarım kaldı.

Dizi, kaybolmadan önce görme engelli olan Prairie'nin eve döndüğünde artık görebildiğinin ortaya çıkmasıyla başlıyor. 

Sırtındaki gizemli izler, travmatik bir deneyim geçirdiğini gösterirken, Prairie'nin yetkililere hiçbir şey anlatmaması ailesinin endişesini artırıyor. 

Zal Batmanglij ve Brit Marling'in yaratıcısı olduğu dizi, boyutlar arası geçiş, travma, bilinç ve inanç gibi temaları işleyerek kısa sürede kült bir fenomene dönüşmüştü.

Ani iptal büyük bir hayal kırıklığı yarattı

İzleyici ve eleştirmenlerin yoğun desteğine rağmen Netflix, 2019'da yayımlanan ikinci sezonun ardından dizinin fişini çekti. Üstelik kritik bir noktada yarım kalan sezon, hayranları merakta bırakarak sona ermişti. 

O dönem Netflix'in orijinal içerik sorumlusu Cindy Holland, dizinin "16 bölümlük büyüleyici bir yolculuk" sunduğunu söylemekle yetinmiş ve iptalin nedenine dair net bir açıklama yapılmamıştı.

IMDb ve sosyal medyada binlerce izleyici dizinin geri dönmesi için çağrıda bulunmaya devam ediyor. 

Bir hayran, "İptal edilmemeliydi! Müzikleri, atmosferi, gizemi, her şeyiyle olağanüstüydü. Özellikle Brit Marling'in performansı parlıyordu" diye yazdı. 

Bir diğeri, "Harika bir dizi. Kusursuz oyunculuk ve güçlü bir hikaye var. Neden iyi reyting alan bir diziyi iptal edersiniz ki?" diyerek tepki gösterdi.

Başka bir izleyici ise diziyi "duyulara ve ruha hitap eden eşsiz bir deneyim” diye tanımlayarak, anlatımının ve görselliğinin günlerce aklından çıkmadığını söyledi.

"Devamı gelecek ama biraz sabır gerek"

Dizinin yıldızlarından Jason Isaacs, temmuzda Fan Expo Denver'da konuşarak diziyi hâlâ çok özel bulduğunu belirtmiş ve hayranlara umut veren açıklamalar yapmıştı:

The OA, yer aldığım en özgün ve en insani projelerden biri. Ben hikayenin çok büyük bir parçası değilim ama dizide olağanüstü şeyler yapıldı.

Isaacs, uzun süreli sessizliğe rağmen üçüncü sezon ihtimalinin tamamen ortadan kalkmadığını ima etmiş ve "Biraz beklemeniz gerekecek ama hikayenin devam edeceğine inanıyorum" demişti.

Independent Türkçe, Express, Collider