Irak’ta yeni eğitim sistemine yönelik tepkiler artıyor

Yeni sistemin bilimsel temellere dayanmadığı öne sürülüyor.

Irak'ta uzaktan eğitimin risklerle dolu olduğu belirtiliyor. (AFP)
Irak'ta uzaktan eğitimin risklerle dolu olduğu belirtiliyor. (AFP)
TT

Irak’ta yeni eğitim sistemine yönelik tepkiler artıyor

Irak'ta uzaktan eğitimin risklerle dolu olduğu belirtiliyor. (AFP)
Irak'ta uzaktan eğitimin risklerle dolu olduğu belirtiliyor. (AFP)

Mueyyid et-Tarafi
Irak’taki resmi çevrelerde, hem eğitim kadrosunu tatmin eden hem de öğrencilerin koronavirüs salgınına maruz kalmayacağına dair güvence veren bir formül konusunda tartışmalar hız kazandı. Nitekim eğitim süreci, okulların salgına ortam sağlayacak kalabalıkta olması dolayısıyla sınıflara sınırlı sayıda öğrencinin alınması üzerine gittikçe artan devamlılık kriziyle karşı karşıya.
Irak Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı son istatistiklere göre ülkedeki toplam vaka sayısı 519 bin 152’ye, can kaybı da 11 bin 670’e yükseldi.

Karma öğrenim
Ancak bu engeller, Ulusal Sağlık ve Güvenlik Yüksek Komisyonu’nun 29 Kasım’ı yeni okul yılının başlangıç tarihi olarak belirlemesini engellemedi. Bu karar, haftalar gerek resmi gerekse halk düzeyinde yürütülen ve son zamanlarda sosyal medyada hız kazanan tartışmaları sonlandırdı.
Komisyon, 7 Kasım’da yapılan açıklamaya göre Milli Eğitim Bakanlığı ile Yüksek Öğretim ve Bilimsel Araştırma Bakanlığı’na, hazırladıkları planları önleyici tedbirlerin uygulanmasını sağlamak için Sağlık ve Çevre Bakanlığı'na sunmaları talebinde bulundu.
Eğitim Bakanlığı, öğretime sistem getireceği, aynı zamanda öğrenciler arasındaki koronavirüs enfeksiyonunu aza indirgeyeceği ve eğitim düzeyini geliştireceği düşünülen yeni bir mekanizma olan “karma öğrenme” sistemini başlattı.
Yeni eğitim sisteminin detaylarına ilişkin bilgi veren Eğitim Bakanlığı Sözcüsü Haydar Faruk konuya dair şunları söyledi:
“Okul yılı başlarında uygulanacak olan mekanizma kapsamında bir gün yüz yüze, beş gün ise online eğitim yapılacak. Aynı zamanda öğrenciler, sınıfların büyüklüğüne göre 8 ila 12 kişilik dersliklerde eğitim görecek.”
Uygun eğitim ortamının ve okulla online iletişim kurma becerisinin olması koşuluyla öğrenciye evden öğretime devam etme seçeneğinin verileceğini dile getiren Faruk, “bu şekilde öğrencinin yıl ortası ve yıl sonu sınavlarına girebileceğini” söyledi.
Irak’ta daha önce belirli koşullarda mevcut olan bu sistemin şimdi daha genişletilmiş haline başvuruluyor.
Öğrencilerin koronavirüse yakalanmaması için okulların Sağlık Bakanlığı ile kurulacak ortak bir komite aracılığıyla periyodik olarak dezenfekte edileceğini ve gerekli kontrollerin yapılacağını belirten Faruk, Iraklı öğrencilerin derslerine devam edebilmesi için ülkede online öğrenmede başarıya ulaşılması gerektiğini vurguladı. Nitekim yeni nesillerin teknolojiye uyum sağladığına dikkat çekti.
Irak'ta genellikle ekim ayında başlayan ve haziran ayında sona eren eğitim yılı, salgın durumunda izlenmesi gereken mekanizma hakkındaki tartışmalar doğrultusunda hükümet tarafından ertelenmek zorunda kaldı.

Bireysel karar
Irak Parlamentosu’nun Sağlık Komitesi, okulların bu ayın sonunda açılmasının ‘acil atılan bir adım’ olduğunu ve bilimsel temellere dayanmadığını, öğrencilerin koronavirüse yakalanmasına yol açabileceğini’ öne sürdü.
“Bu, acil ve bireysel bir karar” ifadelerinde bulunan komite üyesi Falih ez-Ziyadi, söz konusu kararın komiteye danışılmadan alınmasını eleştirdi. Ziyadi şu değerlendirmelerde bulundu:
 “Dünyanın dört bir yanındaki ülkelerdeki vakaların ciddi ölçüde artması ve ülkenin epidemiyolojik düzeyde istikrar sergilememesi sonrasında ülkede ikinci bir virüs dalgasının patlak vermesi bekleniyor.”
Bir gün yüz yüze, beş gün online dersin “eğitimin gereken amacına ulaşılamamasına neden olacağını” öne süren Ziyadi, öğretimin bir sonraki duyuruya kadar ertelenmesi çağrısında bulundu.

Uygulama engelleri
Öğretmenler Sendikası da ilkokullarda online eğitimin zorluğu dolayısıyla söz konusu komite ile aynı yaklaşım sergiledi. Sendika Sözcüsü Nasır Kabi şunları söyledi:
“Irak’taki eğitim için yeni olan online eğitimin ilkokul düzeyindeki öğrencilerde uygulamaya geçilmesi kolay değil. Zira bilhassa birinci sınıftakilerin öğretmenle doğrudan etkileşim gerektiriyor. Bu, online eğitim ile sağlanamaz. Aynı zamanda öğretmenlerin yaklaşık dörtte üçü uzaktan eğitim konusunda bilgi sahibi değil.”
Irak'ta internet hizmetlerindeki gerilemeye rağmen bazı öğretmenler online öğretimin salgın nedeniyle bir ‘zorunluluk’ haline geldiği görüşünde. Arapça profesörü olan Ali Haşim, “öğretmenle birebir iletişim kurmaları gereken ve bazı derslerde telaffuz yöntemlerine ihtiyaç duyan ilkokul öğrencileri hariç online öğretimin mümkün olduğunu” savunuyor.
Son okul döneminin online eğitimin ortaokul ve üniversitedeki başarısını kanıtladığını, Irak'ta internet hizmetinin düşük kalitede olmasına rağmen eğitim sürecinin tamamlandığını belirten Haşim, mevcut salgın durumunun online eğitimi gerekli kıldığını savunuyor. Ancak Arapça gibi bazı dersler için okula gidilmesi gerektiğini vurguluyor.



Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan’ın Hamas’a topraklarını ulusal güvenliğini etkileyecek ve egemenliğini ihlal edecek eylemler için kullanmaması yönünde yaptığı resmi uyarı, Lübnan-Filistin ilişkilerinin Kahire Anlaşması'nın iptaline yol açacak yeni bir aşamaya girmek üzere olduğu anlamına geliyor. Kahire Anlaşması 1987 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Selim el-Hus hükümeti tarafından iptal edilmiş, ancak Filistin koalisyonu güçlerini kucaklayan eski Suriye rejiminin, dönemin Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'a karşı savaşındaki baskısıyla yeniden yürürlüğe girmişti.

Lübnan hükümeti ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında 1969 yılında Mısır'ın himayesinde imzalanan Kahire Anlaşması, Filistinli grupların her türlü silaha sahip olmasına izin verdiği için Lübnan’ın egemenliğinin ihlali anlamına geliyordu. Bu durum daha sonra 1975 baharında patlak veren iç savaşta Filistinli grupların Hıristiyan gruplara karşı ulusal hareketin yanında yer almasına izin vererek Lübnanlılar arasındaki uçurumu derinleştirdi.

Ancak Suudi Arabistan'ın himayesinde Taif Anlaşması'nın imzalanmasıyla siyasi koşullar değişti. Taif Anlaşması savaşın sona ermesinin bir sonucu olarak silahların meşru otoritenin elinde toplanmasını öngörüyordu. Bunu takiben, 2006 baharında Meclis Başkanı Nebih Berri'nin daveti üzerine düzenlenen ilk Ulusal Diyalog Konferansı'nda siyasi partiler Filistinlilere ait silahların kampların içinde ve dışında toplanması konusunda anlaştılar, ancak Suriye rejimi bu anlaşmanın uygulanmasını engelledi.

Yasadışı silahların toplanması ve bu silahların sadece devletin elinde bulunmasına ilişkin aynı tutum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 1701 sayılı kararının tüm hükümleri için de geçerli. Hizbullah'ın Gazze Şeridi’ne verdiği tek taraflı destek ve İsrail’in tepkisini yanlış hesaplaması sonucu ortaya çıkan daha önce eşi ve benzeri görülmemiş yıkımın ardından Lübnan ve İsrail arasında ateşkesin uygulanması için ABD ve Fransa tarafından desteklenen anlaşmaya verilecek bir yanıt olarak da uygulanmalı. Hizbullah'ın, Lübnan ordusunun Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü’nün (UNIFIL) desteğiyle uluslararası sınıra konuşlanmasının önünü açmak için Litani Nehri’nin güneyinden çekilme talebinin yanı sıra İsrail de ele geçirdiği birçok mevkiyi koruyarak bu konuşlanmayı engelledi.

Dolayısıyla Hamas dosyası durup dururken yeniden açılmadı. Aksine, Gazze'nin Lübnan'ın egemenliğini ihlal etmesine verdiği destek, son olarak Litani Nehri’nin kuzeyinden İsrail’in Metulla ve Kiryat Shmona yerleşim birimlerine roketli saldırı düzenlenmesi ve Lübnan ordusu tarafından basılan ve çok sayıda roket ve bunları fırlatmak için kullanılan rampalar bulunan deponun arkasında Hamas'ın olması nedeniyle ortaya çıktı.

Lübnan hükümetinin, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın başkanlığında, Başbakan Nevvaf Selam'ın da katıldığı Yüksek Savunma Konseyi toplantısının tavsiyesine dayanarak Hamas'a yaptığı uyarı, istisnasız tüm Filistinli gruplar için geçerli bir uyarıydı. Uyarı, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) 21 Mayıs'ta Beyrut’a yapacağı ve Filistinlilere ait ağır ve daha hafif silahları kamplardan toplamayı amaçlayan ziyaretinin de önünü açıyor. Çünkü artık Hamas’ın Lübnan'ın güneyde istikrarı yeniden tesis etmek için savaşı sona erdirme çabalarıyla çelişen kendi gündemi çerçevesinde Lübnan’ın güneyini roket fırlatmak için kullanmasına artık izin verilmiyor.

Şarku’l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Lübnan Devlet Güvenliği Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Hasan Şakir, Hamas'ın Lübnan'daki temsilcisi Ahmed Abdulhadi'yi beraberinde Hamas yetkililerinden Eymen Şanaa ile birlikte Devlet Güvenliği Başkanlığı’ndaki ofisinde kabul etti. Tuğgeneral Şakir, Lübnan Askeri İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Toni Kahveci’nin de hazır bulunduğu görüşmede, Abdulhadi'den Lübnan hükümeti tarafından Yüksek Savunma Konseyi’nin cuma günü yapılan toplantıdan çıkan tavsiyesi üzerine alınan kararları Hamas yönetimine bildirmesini istedi.

Tuğgeneral Şakir’in Abdulhadi'nin şahsında Hamas yönetimine iletilmesini istediği mesaj, Hamas'ı, Lübnan topraklarından egemenliği ve ulusal güvenliği ihlal eden herhangi bir saldırı gerçekleştirmekten kaçınması, mültecilerin ikamet koşullarına uyması, Lübnan yasalarına saygı göstermesi ve halen saklanmakta olan dört şüpheliyi teslim etmesi konusunda uyarı niteliğindeydi.

Öte yandan Hamas’ın mesaja yanıt verdiğini ve aranan dört kişiyi teslim etmeye hazır olduğunu ifade eden Abdulhadi, Hamas'ın Yüksek Savunma Konseyi'nin tavsiyelerine, hükümetin kararlarına ve ateşkes anlaşmasına atıfta bulunarak yaptığı tüm anlaşmalara uyduğunu ve Lübnan'ın ulusal güvenliğine zarar verecek eylemlerden kaçındığını söyledi.

Lübnan topraklarından gerçekleşen roketli saldırıların Hamas'ın merkezi bir kararı değil, bireysel bir eylemin sonucu olduğunu ve amaçlarının Lübnan'da onurlu bir şekilde yaşamak, geri dönüş hakkına sahip olmak, Lübnan yasalarına uymak ve ülkenin güvenlik ve istikrarını zayıflatacak herhangi bir eylemden kaçınmak olduğunu vurgulayan Abdulhadi, Hamas'ın roketli saldırılardan eyleme karışanların tutuklanmasından sonra haberdar olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre aranan dört kişi de Filistin uyruklu ve bunlardan bazılarının Sayda yakınlarındaki Ayn el-Helva ve Miye Miye kamplarında saklanıyorlar. Gözaltına alınan ve iki Filistinli, birinin ise annesi Filistinli olan Lübnanlı üç kişiyle ilgili soruşturmalar ise devam ediyor.

Silah toplama kararının alındığını ve bundan geri dönülmeyeceğini vurgulayan kaynaklar, Lübnan güvenlik güçlerinin Filistinlilerin kampların dışına dağılma girişimlerine karşı koyacağını ve roket saklamak için bir sığınağa dönüştürüldüğünden şüphelenilen her yere baskın düzenleyeceğini aktardılar.

Kaynaklar, Filistinli mültecilerin yaşadığı kampların güvenliğinin Lübnan güvenlik güçlerine emanet edileceğini ve özellikle İran liderliğindeki direniş ekseninin gerilemesi ve içe kapanmasıyla birlikte bölgedeki rollerini kaybetmelerinin ardından silahların artık çatışmalarda kullanılmak ve komşu ülkelerin güvenlik ve istikrarına zarar vermekten başka bir işlevi kalmadığını belirttiler.

Hizbullah’ın silahlarının toplanması meselesinin Yüksek Savunma Konseyi toplantısında gündeme gelmediğini, ancak bunun tartışılmadığını düşünenlerin yanıldıklarını belirten kaynaklar, Filistinlilere ait silahların Hizbullah'ın silahlarıyla hiçbir bağlantısı olmadığına dikkati çekerek, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinden çekilmeyi kabul ettiği sürece Cumhurbaşkanı Avn'ın silahların devletle sınırlandırılması konusundaki ısrarına olumlu yaklaşması, ateşkesi ihlal etmemesi, BMGK’nın 1701 sayılı kararının uygulanmasını desteklemesi ve karşılık vermekten kaçınması gerektiğini ifade ettiler. Tüm bunların İsrail'i geri çekilmeye zorlamak için devlet tarafından benimsenen diplomatik seçeneği desteklemek üzere Hizbullah’ın silahlarını müzakere masasına koymayı gerçekten istediğinin bir göstergesi olduğunu vurgulayan kaynaklar, bu yüzden Hizbullah'ın terör kartını ve angajman kurallarını kaybettikten sonra silahlarını elinde tutmaya çalışmasının yersiz olacağını söylediler.