Sudan’ın laneti ‘bölünmeler’ sivil devlet hayalini tehdit ediyor

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan (AFP)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan (AFP)
TT

Sudan’ın laneti ‘bölünmeler’ sivil devlet hayalini tehdit ediyor

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan (AFP)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan (AFP)

İsmail Muhammed Ali
Sudan'daki siyaset sahnesi, geçiş hükümeti için siyasi bir kuluçka merkezi olan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) bileşenleri arasında çeşitli politik ve ekonomik konulardaki fikir farklılığının bir sonucu olarak, büyük sorunlar yaşıyor. Bu durum derin anlaşmazlıklar ve çatışmalara yol açıyor. Öte yandan bu geniş ittifakın oluşumundan bu yana bir yavaşlama ve mutabık olunan konular ve anlaşmalardan geri çekilmeler, karşılıklı suçlamalar söz konusu. Bu durum nedeniyle Sudan Milli Ümmet Partisi, ÖDBG bünyesindeki faaliyetlerini askıya aldı.  Ardından Sudan Komünist Partisi ve Baas Partisi ittifaktan geri çekildi. Bu durum birçok kişiyi ülkede sivil devletin hayatta kalmasını etkileyen tehditler olduğu düşüncesine sevk etti. Ayrıca mevcut geçiş döneminin sonunda genel seçimler yapılara demokratik geçiş konusunun tamamlanamaması konusunda endişelere neden oluyor.
Bu bağlamda, Sudan Komünist Partisi Resmi Sözcüsü Emel ez-Zeyn, “Yeni anayasa belgesinde temsil edilen siyasi sahnede olanlar, Nisan 2019'da bir önceki diktatörlük rejimini deviren halk devrimine karşı tam bir darbe. Bu belge, kitlelerin hareketine ve meydana gelen değişime inanmayan yumuşak iniş projesini arayan bir grubun kuralına yasal bir gerekçe haline geldi. Şimdiye kadar olan şey, sadece eski rejimin liderinin görevden alınması. Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri Koalisyonu’ndan sadece bir grup, üzerinde anlaşılan tüzük ve beyanlara aykırı politikaları destekleyerek bu eğilim lehine çalışıyor. Öte yandan Komünist Parti, geniş bir cephenin önderlik ettiği bir geçiş döneminde misyonu, Aralık Devrimi'nin sloganlarına ve hedeflerine ulaşmak olan demokratik bir sivil sistemin kurulması çağrısını sürdürüyor. ÖDBG ittifakı ile taçlanan fedakarlıklar yapıldı. Ancak ne yazık ki bu aykırı yol değişti. Partiye yönelik bir komplo olduğu ve göz ardı edilemeyen halkın iradesinden bir geri çekilme olduğu açık görünüyordu. Dolayısıyla bu ittifakı sürdürmek partimiz için suçtur” ifadelerini kullandı.

Halk iradesi
Zeyn, sözlerine şöyle devam etti: “Bu acı gerçek bize iki seçenek bırakıyor. Ya bu ittifakla devam edecek ancak kitleler hareketinden soyutlanacağız ya da devrimin açık sloganlarını, hedeflerini ve sorunlarını ifade eden sokağın sesiyle birlikte duracağız. Partimiz, ülkeyi bilinmeyene sürükleyen siyasi uygulamalar ve düzenlemelerden uzakta, bu gelişme ve tutumları uzunca bir düşündü. Bu dönemde güçleriyle birlikte devrimin gidişatını düzeltmeye odaklanmak üzere Ulusal Mutabakat Güçleri ve ÖDBG’den çekilme kararı aldı.”
Emel Zeyn, “Mevcut iktidar hem sivil hem de askeri kanatlarıyla asalak kapitalizme hizmet ediyor. Komplolar, ÖDBG’nin Ekonomi Komitesi’nin stratejik malları serbestleştirme politikası benimseme, sübvansiyonların kaldırılmasını talep eden Uluslararası Para Fonu reçetesini uygulamaya yönelik tavsiyelerini hedef aldı. Piyasada dolar fiyatının sürekli ve ürkütücü şekilde artması, yüksek enflasyon oranları ve gençler arasında yaygın işsizliğin yanı sıra yaşam koşullarının bozulması bizi endişelendiriyor” dedi.
Komünist Parti'nin resmi sözcüsü, halkın iradesinin, gizli güçler tarafından, bu halkın özgürlük, adalet ve barış elde etmek için yaptığı fedakarlığa saygı göstermeyecek şekilde saptırıldığını düşünüyor. Halkın bunları elde etmek için yüzlerce şehit ve binlerce yaralı verdiğine işaret eden Zeyn, çok sayıda insanın bu uğurda kaybolduğunu söyledi. Sözcü, Yasama Konseyi, yerel yönetim ve komisyonların oluşumunda yavaşlama ve erteleme yapıldığı, özgürlüklere yönelik saldırı ve alan daraltıldığına işaret etti. Devrimci hareketi durdurmak için hakların ihlal edildiği ve devrim sloganlarının reddedildiğine vurgu yapan Zeyn’e göre bunlar bir tesadüf değil, daha ziyade halk devrimini yok etmeye çalışan tam bir şema içinde sistematik ve organize bir eylem.
Emel Zeyn, partisini geçiş hükümeti için siyasi inkübatörden çekme kararının sivil devleti ve ülkedeki demokratik geçişi tehdit etmeyeceğini belirtiyor. Zeyn, “Olan şey, çeşitli biçimlerde devrime karşı dönen bir güç nedeniyle ‘sokağın görüşüne doğru yönelmekti’. Ancak net hedeflere sahip bir ittifakı kristalize etmek için özellikler olduğu kesindir. Halk devriminin nedenlerini ve sloganlarını destekleyecek ve biz, parti olarak, kendisiyle birlikte duran bir otorite isteyen sınıfın çoğunluğuyla uyumlu bir sivil devletin kurulmasını destekleyen kitle hareketinin parçasıyız. Ülkeyi geçişe yönlendiren ve onu mevcut ekonomik krizlerden kurtaran politikalar uygulanmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Güç dengesi
Öte yandan Sudan Milli Ümmet Partisi’nin Devlet İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdulcelil el-Paşa, “Ülkenin savaştan barışa, totalitarizmden demokrasiye bir geçiş aşamasından geçmesi doğaldır. Önceki rejimin 30 yıl süren iktidarının çeşitli alanlarda birçok kriz bırakması sonucunda, zorluklar ve problemlerle karşı karşıya kalmamız normal bir durum. Ancak mesele artık siyasi inkübatör, Bakanlar Konseyi ve Egemen Konsey tarafından temsil edilen otorite partileri arasında uyum ve birlik gerektiriyor” şeklinde konuştu.
Paşa, “Siyasi sahne, ÖDBG’yi zayıflatan bölünmeler ve partizan değişkenlerle karakterize edilen akışkan bir süreçten geçiyor. Bu durum geçiş hükümetinin performansında bir gerilemeye yol açtı. Aynı zamanda askeri ve sivil unsurlar arasında bir güç dengesizliği yaratılmasına neden oldu. Askeri taraf, geçiş aşamasının seyrini tehdit eden bir şekilde iktidar üzerinde egemen bir hale geldi” dedi.
Abdulcelil Paşa, “Ne eğri gölge ne de sopa hiçbir şekilde düzeltilemez. Pek çok çatışmaya tanıklık eden siyasi inkübatörde reform yapılması gerekiyor. Ümmet Partisi'nin net bir vizyonu vardı. Geçiş hükümeti kurulduğundan beri bu kusur konusunda uyarılarda bulunmaya devam etti. Bunun yerine, özellikle de barış anlaşması imzalandıktan ve devrimci cephe ülkeye girdikten sonra radikal reformlar başlatmayı amaçlayan kapsayıcı bir konferansın kurulmasını isteyen sosyal sözleşme taslağına odaklanmayı önerdi” dedi. Paşa, durumun yeniden düşünülmeyi ve izlenen politikalarla ve iç cephenin uyumuna öncelik verilmesi gerektiğini belirtti. Bu hedeflere ulaşılmadığı müddetçe geçiş döneminin devamlılık tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını söyledi.
Abdulcelil Paşa, “Milli Ümmet Partisi, siyasi sahnenin karmaşıklığını iki temelden ele almak için bir girişim başlattı. Birincisi, siyasi inkübatörün, geçiş hükümetini desteklemek için partiler ve sivil toplum kuruluşları, sivil idare ve Sufi tarikatları da dahil olmak üzere Sudan halkının en fazla sayıda bileşenini içerecek şekilde genişletilmesidir. İkinci temel ise, performans ve politikalar açısından gerçek bir reforma ulaşma ihtiyacıdır” dedi. Paşa, geçiş aşamasının hedeflerine ulaşmanın ve ülkeyi yönetenleri zorunlu kılan adil genel seçimlere ulaşmanın tek yolunun ulusal fikir birliği ve siyasi bütünlüğe ulaşmak olduğunu vurguladı.



Yossi Cohen: Gazze halkı için ‘geçici yerinden edilme’ planını başlattım... Sisi bunu engelledi

Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)
TT

Yossi Cohen: Gazze halkı için ‘geçici yerinden edilme’ planını başlattım... Sisi bunu engelledi

Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kalan Gazze sakinleri, kuzeydeki evlerine geri dönüyor, 11 Ekim 2025. (Reuters)

Eski Mossad Başkanı Yossi Cohen, yakın zamanda yayınlanan ‘Hileyle Savaş Yaparsın’ adlı kitabında, mevcut savaş sırasında Filistinlileri Gazze Şeridi'nden çıkarma planının mimarı olduğunu ortaya koyuyor, ancak bunun kalıcı değil, ‘geçici bir yerinden etme’ önerisi olduğunu iddia ediyor. Şarku’l Avsat’ın yaptığı kapsamlı kitap incelemesine göre Cohen, Mossad’ın çalışma yöntemleri ve ajan devşirme tekniklerinden söz ediyor. Cohen, yürüttüğü istihbarat faaliyetleri kapsamında Lübnan’da ‘arkeolog’, Sudan’da ise ‘çay tüccarı’ kılığına girdiğini anlatıyor.

Cohen'in kitabının İbranice baskısının adı ‘Hileyle Savaş Yaparsın’ iken, İngilizce baskısının adı farklı: The Sword of Freedom: Israel, the Mossad and the Secret War (Özgürlüğün Kılıcı: İsrail, Mossad ve Gizli Savaş).

Gazzelilerin ‘geçici yerinden edilmesi’

Yossi Cohen, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın saldırısına yanıt olarak Gazze Şeridi'nden yaklaşık 1,5 milyon Filistinliyi Mısır'ın Sina Yarımadası'na sınır dışı etme planının arkasında kendisinin olduğunu açıkladı. Cohen, planının ‘geçici bir yerinden edilme’ öngördüğünü savunuyor. Anlattığına göre, İsrail kabinesi bu plana onay verdi ve siviller arasındaki kayıpları azaltmayı amaçladığı gerekçesiyle Arap ülkelerini ikna etme görevi kendisine verildi.

frgt
Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan yerinden edilmiş insanlar, 23 Eylül 2025 (AP)

Cohen, bu çerçevede çeşitli Arap başkentlerine gittiğini söylüyor, ancak Arap liderlerin, ‘geçici’ diye sunulan göçün kalıcı bir sürgüne dönüşmesinden endişe ettiklerini aktarıyor. Bunun üzerine, göçün gerçekten geçici olacağına dair uluslararası güvence sağlamaya hazır olduğunu ilettiğini belirtiyor. Bu amaçla ABD, Birleşik Krallık, Japonya, Çin ve Hindistan ile temas kurduğunu ifade ediyor. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin planı kesin bir dille reddetmesiyle konu kapanmış.

Kibir... İsrail propagandasının başarısızlığı

Yossi Cohen kitabında İsrail liderlerinin alçakgönüllü olması gerektiğini defalarca vurguluyor. Ancak aynı zamanda, kendi anlatımında kibirli davranışları tekrar ettiğine dair izlenim veriyor. Örneğin, dünyanın birçok yerinde İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü savaş nedeniyle ülkeye karşı tepkiler oluşmasını ve Gazze’den gelen görüntülerin yoğun şekilde paylaşılmasını şaşkınlıkla karşılıyor.

dcfrgt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz ekim ayında Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasını duyurmak üzere Şarm eş-Şeyh zirvesine katılanlarla birlikte (Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü’nün Facebook hesabı)

Cohen, Gazze’deki sivillere yönelik kitlesel şiddeti ve on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden olan operasyonları eleştirmek yerine, sorunu İsrail’in kamu diplomasisinde ve propaganda çalışmalarındaki eksikliklerde görüyor. Ona göre hükümet, gerçekleri yeterince ortaya koymak ve İsrail’in duruşunu doğru şekilde tanıtmak için yeterince çaba harcamıyor. Öte yandan, Cohen dünya genelindeki İsrail lobisinin yabancı medya üzerindeki etkisini ve çok sayıda Yahudi’nin İsrail’in uygulamalarını protesto eden kampanyalara katıldığını göz ardı ediyor.

Cohen daha da ileri giderek, İsrailli liderlerin halktan uzaklaştıklarını ve İsrail vatandaşlarına karşı insani duygulardan ve şefkatten yoksun olduklarını söylüyor. Bu nedenle, halkın acısını yeterince hissetmiyorlar ve dolayısıyla halkın yaşadığı acının gerçekliğini küresel ve hatta yerel kamuoyuna nasıl aktaracaklarını bilmiyorlar. Ona göre bu durum, dünyayı Hamas'ın ve propagandasının etkisine karşı savunmasız hale getiriyor.

Cohen, barış yanlısı olarak bilinen Gazze çevresindeki İsrail kasabalarının sakinlerine yönelik toplu tecavüz, kafa kesme, cesetlere zarar verme ve çocukları yakma gibi acımasız saldırılara rağmen, dünyanın İsrail'den savaşı durdurmasını istediğini söylüyor. İsrail, Hamas mensuplarının Aksa Tufanı Operasyonu sırasında bu eylemleri gerçekleştirdiğini iddia ediyor, ancak hareket bunu reddediyor.

dfr
Gazze şehrinin er-Rimal mahallesinde bir çadırın içinde yemek yiyen Filistinli çocuklar, 5 Kasım 2025 (AFP)

Bu bağlamda Cohen, İsrail'in benimsemesi gereken propaganda türünü özetliyor. Örnek olarak, iki devletli çözümü reddettiğini ve Filistin'de nehirden denize kadar İsrail işgaline direnmek istediğini söyleyen Hamas lideri Halid Meşal'in açıklamalarını gösteriyor. Cohen, var olma hakkını tanımayanlarla barışın sağlanamayacağını savunuyor. Ancak Cohen, Filistin halkının meşru temsilcisi olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) de Oslo Anlaşmaları ile İsrail’i tanımasına rağmen İsrail tarafından baskı ve yıldırma politikalarına maruz kaldığını göz ardı ediyor.

Muhammed Ali

Cohen, geçirdiği istihbarat deneyimlerini anlatırken, hayatını kaybeden efsanevi boksör Muhammed Ali’den etkilendiğini belirtiyor. Ali’nin, zaferin veya mağlubiyetin seyirciler görmeden, yani ringe çıkmadan önce kazanıldığını söylediğini aktarıyor: “Antrenman yaparken veya arabayla yolculuk ederken, ringde dansa başlamadan çok önce.” Cohen, kendi gençlik hayalini de paylaşıyor: “Kendimi bir ajan olarak, şahin gözüyle, tilki kurnazlığıyla ve kaplanın sıçrama gücüyle hayal ediyordum. Görev başındayken keskin nişancı sabrına, sihirbaz çevikliğine sahip oluyordum ve Beyrut, Gazze, Hartum gibi yerlerde görev yapmanın getirdiği risklerle yüzleşiyordum.”

fgthy
Kitabın İbranice versiyonunun kapağı

Eski Mossad Başkanı, bir istihbarat görevlisinin karşısındakiler karşısında üstünlük sağlamasının önemine değiniyor. Baalbek’te bir ‘arkeolog’ ve Sudan’da bir Lübnanlı çay tüccarına karşı ‘çay poşeti koleksiyoncusu’ kimliğine bürünme deneyimlerini anlatıyor. İsrail istihbaratının ajan toplama yöntemlerini açıklarken, bu yöntemlerin binlerce yıldır casuslukta kullanılan klasik yöntemlerin aynısı olduğunu ortaya koyuyor: İnsan zaaflarını tespit etme, alışılmadık davranışları kullanma, çıkarları ve çıkar çatışmalarını araştırma, motivasyonları (mali, ideolojik, cinsel, duygusal, kin, kıskançlık vb.) değerlendirme.

Kendi yöntemlerini şöyle gerekçelendiriyor: “Hedef, iş birliği yapmazsa çok şey kaybedeceğini bilmeli; böylece onu İsrail istihbaratının tuzaklarına düşürürsünüz. Çoğu zaman hedef, Suriye ordusunun üst düzey bir subayı veya İranlı bir atom bilimcisi olduğunda, onu öyle bir tuzağa düşürürsünüz ki bir noktada ihanette bulunacak bir eylem yapar. Tuzak kurulduğunda, onu son ana kadar kullanırsınız; çünkü ihaneti ortaya çıkarmakla tehdit ediyorsunuz.”

Dünyada İsrail

Cohen, Mossad'ın İsrail'i doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen her türlü gelişmeyi izlediğini söylüyor. İran, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve bağlı silahlı örgütlerdeki gelişmelerle yakından ilgileniyor. Ancak, istihbarat teşkilatlarının gerekli özeni göstermesi gereken, tüm insanlığı tehdit eden bir sorun olduğunu düşünüyor: iklim krizi. Bu konuyla, görevinden ayrıldıktan sonra da kişisel olarak ilgilendiğini ve ilgilenmeye devam ettiğini belirtiyor.

fgtyh
Eylül ayında Gazze'de kıtlık ve yerinden edilme dalgaları devam ederken, Han Yunus'ta gıda yardımı almak için bekleyen Filistinliler (AFP)

Ancak, istihbarat konularında uluslararası iş birliği Mossad için en önemli proje olarak görülüyor. Cohen, dünya çapındaki istihbarat kurumlarıyla nasıl ilişkiler kurduğunu anlatıyor. Bunun, 2016 yılında DEAŞ'ın Belçika'da terör saldırıları düzenlemesiyle başladığını söylüyor. Terör saldırısının gerçekleştiği gün, Cohen operasyonlarla ilgili önemli bir ihbar aldı. Ancak ihbar çok geç geldi. Yine de Belçikalı meslektaşıyla iletişime geçerek onu bilgilendirdi. Soruşturmaya yardımcı olacak daha fazla bilgi verdi. O yılın ilerleyen aylarında, Abu Dabi'den Sidney'e uçan bir sivil uçağı havaya uçurma planı hakkında Avustralya'yı bilgilendirdi. Mossad sayesinde operasyon engellendi ve silahları ve patlayıcıları hazır olan hücre ortaya çıkarıldı.

Cohen, Mossad’ın operasyonları ve terör hücrelerini ortaya çıkarmasıyla birçok ülkenin İsrail’e borçlu olduğunu belirtiyor. Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa istihbarat teşkilatlarının üst düzey yöneticilerinden bazılarını alıntılayarak, bu ülkelerin halklarının, Mossad’ın ortaya çıkardığı terör hücreleri sayesinde İsrail’e minnettar olduklarını aktarıyor. Cohen, İsrail’in de bu istihbarat teşkilatlarından faydalandığını vurguluyor.

Türkiye de bu kuralın dışında değil. İlişkilerin kötü olmasına rağmen Cohen, Türkiye’ye topraklarındaki terör hücreleri hakkında bildiklerini aktarmaktan çekinmemiş. Cohen, “2018 yazında, iki ülke arasındaki kötü ilişkilere rağmen İsrail, Türkiye’nin 16 saldırı gerçekleştiren terör hücreleri hakkında bilgi toplamasına yardımcı oldu” diyor. Ayrıca, o dönemde Türk istihbaratının başında bulunan kişinin, günümüzde Dışişleri Bakanı olan Hakan Fidan olduğunu özellikle vurguluyor.

‘Güçlü bir lider, uzlaşmaya hazır olan kişidir’

Cohen’in kitabında Mossad’ı olumlu bir ışık altında göstermeye çalıştığı açık, ancak kitapta kendi kariyerini ve başarılarını ön plana çıkardığı da gözleniyor; bu, kitabın kişisel bir anlatı olmasından kaynaklanıyor. Eleştirmenler, Cohen’in amacının açık olduğunu, yani başbakanlık görevine ulaşmak istediğini söylüyor. Cohen, hem İsraillilerin hem de diğer ülkelerden okuyucuların aklına gelebilecek her soruya yanıt vererek, bu makam için en uygun kişi olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Kitap boyunca farklı bakış açılarını memnun edecek şekilde ilerliyor, ancak en dikkat çekici yönü, kendisine hayran olanlar arasında Yahudi, Arap, sağcı, solcu, dindar, laik, İsrailli ve yabancı pek çok kişinin sözlerine yer vermesi.

fgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (solda) ve 7 Aralık 2015 tarihinde Netanyahu tarafından Mossad başkanlığına atanan Yossi Cohen. (Getty Images)

İsrail’in sonsuz bir savaş içinde yaşamasını isteyenlere, “1973 Ekim Savaşı’ndan sonra, sadece beş yıl içinde Mısır’la tarihi bir barış anlaşması imzalanacağını kimse düşünemezdi” diyerek cevap veriyor. Cohen, güçlü liderin gerektiğinde taviz verebilen lider olduğunu vurguluyor. İsrail ile Arap ülkeleri arasında imzalanan İbrahim Anlaşması sırasında duygulandığını ve ağladığını belirtiyor. Kitapta, gerçek bir barış arzusunu gösteren Arap liderleri övdüğünü de ifade ediyor. Ancak Cohen’e göre barışın sağlanabilmesi için önce güç gösterilmesi gerekiyor.


İsrail ordusu, Gazze'de bir Hamas liderinin öldürüldüğünü duyurdu

Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısında hedef alınan bir araç (AFP)
Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısında hedef alınan bir araç (AFP)
TT

İsrail ordusu, Gazze'de bir Hamas liderinin öldürüldüğünü duyurdu

Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısında hedef alınan bir araç (AFP)
Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısında hedef alınan bir araç (AFP)

İsrail ordusu, Gazze şehrinde bir Hamas liderini öldürdüğünü duyurdu. Şarku’l Avsat’ın İ24 NEWS’ten aktardığına göre dün Gazze şehrinde bir araca düzenlenen İsrail saldırısında dört kişi hayatını kaybetti. Saldırının Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın Operasyon Komutanı Ala el-Hadidi'yi hedef aldığı belirtildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi dün, Hamas’ın Yahudi devletiyle olan kırılgan ateşkes anlaşmasını ihlal ettiğini gerekçe göstererek, İsrail'in Gazze Şeridi'nde beş üst düzey Hamas yetkilisini öldürdüğünü açıkladı.

Netanyahu'nun ofisi tarafından X platformu üzerinden yapılan paylaşımda şu ifadeler yer aldı: “Bugün Hamas, İsrail askerlerine saldırmak için teröristleri İsrail kontrolündeki bölgelere göndererek ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti. Buna karşılık İsrail, beş üst düzey Hamas teröristini ortadan kaldırdı.”


Tunus’ta adaletsizliğe karşı ve özgürlükler talebiyle protesto yürüyüşleri düzenlendi

Tunus’ta daha fazla özgürlük ve sosyal adalet talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (Reuters)
Tunus’ta daha fazla özgürlük ve sosyal adalet talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (Reuters)
TT

Tunus’ta adaletsizliğe karşı ve özgürlükler talebiyle protesto yürüyüşleri düzenlendi

Tunus’ta daha fazla özgürlük ve sosyal adalet talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (Reuters)
Tunus’ta daha fazla özgürlük ve sosyal adalet talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinden bir kare (Reuters)

Tunus’ta çoğunluğu gençlerden oluşan protestocular, sivil toplum örgütleri, aktivistler ve bağımsız siyasetçiler dün, ‘adaletsizliğe karşı’ ve özgürlük talepleriyle bir yürüyüşe katıldı. Yürüyüş, İnsan Hakları Meydanı’ndan başlayarak başkentin merkezindeki 5. Muhammed Caddesi’ni geçerek devam etti.

Protesto yürüyüşü, Tunus’un güneyindeki Gabes'te çevre kirliliğine karşı geniş kapsamlı protestoların, sektörel grevlerin ve ‘devlet güvenliğine karşı komplo kurmak’ suçlamasıyla hapiste tutulan politikacılar için uzaktan yapılan duruşmalara tepki olarak düzenlendi.

Bu durum, gazetecilerin yargılanması, sivil toplum kuruluşlarının ve basın kuruluşlarının faaliyetlerinin dondurulmasına ilişkin mahkeme kararları, vergi denetim kampanyası ve siyasi partilerin faaliyetlerinde önemli bir düşüşün yaşandığı bir dönemde ortaya çıktı.

Protesto yürüyüşü organizatörlerinden oluşan komisyonun sözcüsü gazetecilere yaptığı açıklamada, “Amacımız safları birleştirmek. Bildiğiniz gibi, bugün iklim zorlu. Adaletsizliği durdurmayı ve ülkenin uçuruma sürüklenmesini önlemeyi amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Protestolar sırasında göstericiler “Özgürlük, özgürlük, polis devleti bitti” ve “İş, özgürlük, ulusal onur” sloganları attılar. Göstericiler ayrıca üzerinde ‘Sadece adaletsizlik ve tehditleri bilen bir başkan! Halkın ve halkın isteklerinden uzaklaşan yolun nereye gidiyor?’ yazan büyük bir pankart açtılar.

Muhalefet kanadından Ulusal Kurtuluş Cephesi lideri Riyad Şuaybi, Alman Basın Ajansı DPA’ya yaptığı açıklamada, “Ulusal sahnede yaşanan çok yönlü siyasi, sosyal ve çevresel gelişmeler çerçevesinde, bu yürüyüş, beş yıldan fazla bir süredir durmuş olan demokrasi ve kalkınma sürecinin yeniden başlatılması hedefine ilişkin gerçek bir ulusal konsensüsü ifade ediyor” dedi.

Bu hareket, sokakta yetkililer ile Tunus'un en büyük sendikası olan Tunus Genel İşçi Sendikası (UGTT) da dahil olmak üzere çeşitli parti ve örgütlerden muhalefet kanadındaki gruplar arasındaki gerginliğin bir göstergesi olarak görülüyor.

Paris'te yaşayan Tunuslu muhalif siyasetçi ve Fransa'daki Tunuslular Demokratik Derneği Başkanı Tarık Tukabri, “Siyasi partilerin genel sekreterlerinin çoğu bugün hapiste. Siyasi görüşleri ne olursa olsun, kamu özgürlüklerini savunmak ve onların serbest bırakılmasını talep etmek önemli” ifadelerini kullandı. Tukabri, “Siyasi ve demokratik hayata dönmemiz, partilerin ve sivil toplumun rolünü yeniden tesis etmemiz ve uzaktan yargılamalara son vermemiz gerekiyor” diye ekledi.

2019 yılında iktidara gelen Cumhurbaşkanı Kays Said, muhaliflerini devleti içeriden parçalamaya çalışmakla, yabancı güçlerle bağlantıları olmakla ve devlet kurumlarında yaygın şekilde yolsuzluğa neden olmakla suçluyor.

Öte yandan Adalet Bakanı Leyla Ceffal, ifade özgürlüğüne karşı davalar veya kovuşturmalar ya da hapishanelerde muhaliflere işkence uygulandığı iddialarını reddediyor. Ancak Tunus İnsan Hakları Birliği ve Tunus Gazeteciler Sendikası gibi insan hakları örgütleri, kamusal özgürlüklerde ciddi bir gerileme olduğuna işaret ederken hapishanelerde tutuklu bulunan politikacıların sağlık durumunun kötüleştiğini vurguluyor.

Yetkililer, özgürlük kısıtlamalarını kaldırmak, kamu hizmetlerini ve yaşam koşullarını iyileştirmek ve artan fiyatlarla mücadele etmek konusunda çifte baskı altında bulunuyor.

Tukabri, yaptığı açıklamada ayrıca “Bu boşluk bir an önce kapatılmalı ve vatandaşların sağlık, çevre kirliliği, barınma ve diğer alanlardaki gerçek sorunlarına çözüm bulmaya özen gösterilmeli” diye vurguladı.