Zombi diyeti: Tarih öncesi dönemden modern çağa 10 yamyamlık örneği

Yamamlık insalık tarihinde birçok topluluk tarafından uygulandı (Pixabay)
Yamamlık insalık tarihinde birçok topluluk tarafından uygulandı (Pixabay)
TT

Zombi diyeti: Tarih öncesi dönemden modern çağa 10 yamyamlık örneği

Yamamlık insalık tarihinde birçok topluluk tarafından uygulandı (Pixabay)
Yamamlık insalık tarihinde birçok topluluk tarafından uygulandı (Pixabay)

Zombilerin gerçek olmadığını biliyoruz ama yamyamlık tarihte farklı dönemlerde ve topluluklarda uygulandı.
İşte tarihten en çarpıcı 10 yamyamlık örneği.

Tarih öncesi atalarımız
Yamyamlık çok eskilere dayanıyor. Yaklaşık 900 bin yıl önce şimdiki İspanya’da bugünkü insan türünün atası Homo antecessor yamyamlığı pratik nedenlerden ötürü tercih etmişti.
2019’un Temmuz ayında Journal of Human Evolution isimli bilimsel dergide yayımlanan bir çalışmaya göre insanlar kolay yakalanabilir ve kısmen yararlı yüksek bir besin kaynağı olduğu için Homo antecessorlar tarafından tercih edilmiş.

Neandertaller 
Evrimsel süreçte daha yakın akrabalarımızdan Neandertaller de bazen yamyamlık yapıyordu.
Arkeloglar İspanya’daki Sidrón mağarası, Fransa’daki Moula-Guercy mağarası ve daha yakın dönemde Belçika’daki bir mağara da dahil olmak üzere dünyanın farklı noktalarında Neandertal toplulukların yamyam olduğuna ilişkin kanıtlar tespit etti.
Yamyamlık dışında Neandertaller, yedikleri hısımlarının kalıntıarından aletler de tasarlıyordu.

Biami kabilesi
Papua Yeni Gine’de insan öldürüp yiyen birbirinden izole birkaç topluluk var. Fakat bunların on yıllardır yamyamlık yapmadığı düşünülüyor.
2011’de Britanyalı televizyon sunucu Piers Gibbon, ülkedeki Biami topluluğunu ziyaret etmişti.
Kabilenin yaşlı üyelerinden biri Gibbon'a bir seferinde ölüm döşeğindeki kocası hakkında kötü konuştuğu şüphesiyle iki kadını öldürdüklerini anlatmıştı.
Kadınları öldürdükten sonra ateşte çevirip pişiren kabile üyleri, sonrasında da kadınların cansız bedenlerini yemişlerdi.

Fore kabilesi
Papua Yeni Gine’deki bir başka yamyam kabileyse Fore.
Fore kabilesindeki yamyamlık geleneği, ölümcül bir beyin hastalığı olan “kuru” epidemisine yol açmıştı.
Kabiledeki herkes epidemide yaşamını yitirmedi. Bazılarının vücudunda bu hastalığa ve deli dana gibi diğer “prion hastalıklarına” bağışıklık sağlayan genler bulunuyor.
Topluluğun 1950’lerde yamyalık yapmayı bırakması, epidemi vakalarında azalış sağladı.
Öte yandan, hastalığın semptom göstermesi uzun sürdüğünden, on yıllar boyunca vakalar tespit edildi.

Xiximes kabilesi
2011'de arkeologlar, Meksika’nın kuzeyinde yer alan Cuevas del Maguey bölgesindeki antik Xiximes topluluğunun yaşadığı alanda yamyamlığa kurban gittiklerine ilişkin belirtiler taşıyan insan kemikleri buldu.
Kemikler, 1400’lerin başında inşa edilmiş sığınaklarda bulundu.
Xiximes topluluğunun, kazançlı bir tahıl hasadı vereceği inancıyla düşmanlarının etlerini yediği düşünülüyor.

Aztekler
Azteklerin insan kurban ettiği biliniyor. Fakat son çalışmalarla birlikte topluluğun yamyamlık ritüelleri düzenlediğine dair kanıtlar da bulundu.
Buna göre kurban edilenin bedeni soylu birine ya da toplumda öne çıkan kişilere yemeleri için sunuluyordu. 
Bazı uzmanlarsa Azteklerde yamyamlığın kıtlık döneminde çok daha yaygın olabileceğini düşünüyor.

Brezilya'daki Wari' topluluğu
Brezilya’daki Wari' topluluğu hem kendi kabilesinden ölenlerin hem de savaşta tutsak aldıkları düşmanlarının etini yiyordu.
Wariler düşmanlarının etlerini öfke ve nefretlerini ifade etmek için yiyordu.
Kendi kabilelerinden yaşamını yitirenlerin etlerini yemeleriyse başka bir anlam taşıyor.
1960’ların sonuna kadar kendi topluluğundan hayatını yitirenlerin etlerini yiyen Wariler, böylelikle ölülerin arkasından yas tuttuklarına ve onları onurlandırdıklarına inanıyor.

16. ve 17. yüzyıl Avrupası
18. yüzyılın sonuna kadar Avrupa’da tıbbi amaçlarla yamyamlık uygulamalarına başvuruluyordu. 
Örneğin, 16. yüzyılda yaşamış hekim Paracelsus, kan içmenin sağlıklı olduğunu savunuyordu.
İlaç almak için yeterli parası olmayanlar, idam edilenlerin kanlarından cüzi bir fiyata içmek için darağaçlarının etrafında toplanırdı.

19. yüzyılda Kuzey Kutbu'nda yamyamlık
Kuzey Kutbu'ndaki zorlu keşif görevlerinde de hayatta kalmak için mürettebat yamyamlığa başvurmak zorunda kalmıştı.
19. yüzyılda HMS Erebus ve HMS Terror isimli iki keşif gemisi hava şartlarından ötürü mahsur kaldığında, mürettebat en yakındaki sığınağa 1609 kilometrelik yolu yürümeye koyuldu. Yolculuk tabii ki de iyi sonlanmadı.
150 yıl boyunca araştırmacılar, yolculuk sırasında hayatını kaybeden mürettebatların kalıntılarını keşfetti.
Kalıntılarda yamyamlık izleri olduğu tespit edildi.

Hindistan’daki Aghori yerlileri
Hindistan’daki Aghori yerlileri de yamyam kabilelerden.
Bu aşırılıkçı grup, cesetlerin üzerinde meditasyon yapıyor ve kafataslarından kase tasarlıyor.
Bazı araştırmalara göreyse kabilenin üyeleri yamyamlık ritüelleri düzenliyor.
 
Independent Türkçe, Live Science



Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
TT

Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)

Yeni bir çalışma, özellikle günlük kalorinin yüzde 22'sinden fazlasının proteinden geldiği yüksek proteinli beslenme biçimlerinin, ateroskleroz gelişimine yani atardamarların sertleşmesine katkıda bulunarak kalp sağlığı sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Pittsburgh Üniversitesi'nden araştırmacılar hem hayvan hem de küçük ölçekli insan deneylerini kullanarak fazla proteinin, özellikle de et ve yumurta gibi hayvansal kaynaklarda bulunan lösin adlı amino asidin, arteriyel plak oluşumunda rol oynayan temel bağışıklık hücreleri makrofajlarda mTOR sinyalini tetiklediğini keşfetti.

Hakemli dergi Nature Metabolism'de çarşamba günü yayımlanan çalışmanın başyazarı Dr. Babak Razani, "Yaklaşık yüzde 22 kilokalori protein içeren yemekler yemek, protein ve lösinin riski artırdığı eşik noktasına denk geliyor" diyor.

Ancak tüm uzmanlar aynı fikirde değil. Razani'nin ekibinin 2020'de yaptığı bir çalışma, yüksek proteinli beslenme biçimlerini kardiyovasküler hastalık riskinin artmasıyla ilişkilendirmişti.

2023'te insanlar üzerinde yapılan daha büyük bir çalışmada, yüksek ve standart seviyede protein içeren diyetler arasında kardiyovasküler çıktılar açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştı.

Araştırmada yer almayan kardiyolog Dr. Stephen Tang, çalışmanın herhangi bir sonuca varılamayacak kadar küçük ölçekli olduğunu iddia ediyor. Yine de bu çalışmanın, kalp uzmanlarının bitki ağırlıklı beslenme biçimlerine giderek daha fazla yöneldiğine dair artan kanıtlara işaret ettiğine değiniyor.

Medical News Today'e konuşan Tang, "Ben olsam farklı bir şey yapmazdım" diyor. 

Ancak bu çalışma, yüksek proteinin doğru yol olmadığına dair daha fazla kanıt sunuyor. Kardiyologlar genellikle proteine değil, kolesterol ve yüksek tansiyona odaklanır. Bu çalışma, bitki temelli beslenmenin kalp sağlığına iyi geldiğini doğruluyor.

1984'te yapılan bir çalışmada ekmek, sebze, meyve, kuruyemiş, fasulye ve makarna gibi gıdalardan elde edilenler bitkisel protein diye tanımlanmıştı. Bunlardan daha fazla tüketen kadınların sağlıklı yaşlanma olasılığı yüzde 46 daha fazlayken, hayvansal proteinlere bel bağlayanların yaşlandıkça sağlıklı kalma ihtimali yüzde 6 daha azdı.

Mevcut beslenme kılavuzları genel olarak proteinin günlük kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını tavsiye ederken, alt sınırı vücut ağırlığının bir kilogramı başına yaklaşık 0,8 gram (enerjinin yaklaşık yüzde 11'i) olarak belirlemek çoğu yetişkin için yeterli.

Amerikan Kalp Derneği de protein niteliğinin kritik olduğunu belirtiyor. Fasulye, mercimek, kuruyemiş, tohumlar ve omega-3 bakımından zengin yağlı balıklar gibi bitki bazlı proteinleri tercih edip kırmızı ve işlenmiş etlerle doymuş yağ tüketimini sınırlandırmayı öneriyor.

Harvard araştırmacıları da aşırı proteinin doğası gereği zararlı olmadığını ancak hayvansal proteine fazla bel bağlamanın bitkisel proteine kıyasla kolesterolü ve ölüm riskini artırabileceğini ifade ediyor.

Independent Türkçe