Kissinger’den, ABD-Çin anlaşmazlıklarının dünyayı küresel bir savaşa sürükleyebileceği uyarısı

Kissinger, Biden’ın Pekin ile iletişim kanallarını açmasını istedi

Kissinger, 1971 yılında Pekin'e yaptığı ziyaretin ardından Çin-ABD ilişkilerinin mimarı olarak kabul ediliyor (Getty İmages)
Kissinger, 1971 yılında Pekin'e yaptığı ziyaretin ardından Çin-ABD ilişkilerinin mimarı olarak kabul ediliyor (Getty İmages)
TT

Kissinger’den, ABD-Çin anlaşmazlıklarının dünyayı küresel bir savaşa sürükleyebileceği uyarısı

Kissinger, 1971 yılında Pekin'e yaptığı ziyaretin ardından Çin-ABD ilişkilerinin mimarı olarak kabul ediliyor (Getty İmages)
Kissinger, 1971 yılında Pekin'e yaptığı ziyaretin ardından Çin-ABD ilişkilerinin mimarı olarak kabul ediliyor (Getty İmages)

Ahmed Mustafa
ABD eski Başkanı Richard Nixon yönetiminin Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, ABD ve Çin arasındaki anlaşmazlıklar devam ettiği ve aralarında iş birliği yapmanın bir yolunu bulmadıkları sürece iki ülke arasındaki çekişmenin dünyayı küresel bir savaşa sürükleyeceği uyarısını bir kez daha tekrarladı.
Bloomberg tarafından düzenlenen ‘Yeni Ekonomi Forumu’nda değerlendirmelerde bulunan 97 yaşındaki deneyimli diplomat, ABD’nin yeni başkanı olarak seçilen Joe Biden’ın yönetiminin, Çin ile bir askeri çatışmaya doğru giden ilişkileri yoluna koymak amacıyla iletişim kanallarını yeniden açmak için hızlı hareket etmesi gerektiğini söyledi.
Kissenger, Bloomberg News Genel Yayın Yönetmeni John Micklethwait’in moderatörlüğünde düzenlenen forumda, “İş birliğine dayalı bir eylem olmadıkça, Birinci Dünya Savaşı’na benzer bir felakete sürükleneceğiz” ifadelerini kullandı. Kissinger, “Mevcut askeri teknolojiler, önceki krizlere kıyasla böyle bir krizi kontrol etmeyi zorlaştırıyor” diye konuştu.
Henry Kissinger, ABD Başkanı Richard Nixon döneminde Çin'e yönelik onlarca yıl süren uluslararası izolasyonun ardından Pekin ile Washington arasındaki ilişkileri başlatmak üzere 1971 yılında Pekin’e bir ziyaret gerçekleştirdi. O tarihten bu yana Kissenger, Çin-ABD ilişkilerinin mimarı olarak kabul ediliyor.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının oluşturduğu ortak tehdidin, Biden’ın 20 Ocak'ta göreve başlamasıyla iki ülke arasında siyasi diyalog için bir fırsat yaratmasını umduğunu ifade eden Kissenger, “Salgın, bir uyanma çağrısı olarak görülmeli. Pratikte hemen hemen her ülke salgını ayrı ayrı ele alıyor. Ancak salgınla mücadelenin uzun vadeli çözümü küresel bir temelde olmalı. Salgına alınacak bir ders olarak bakılmalı” dedi.

İki ülke arasındaki gergin ilişkiler
Şarku’l Avsat'ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, ABD-Çin ilişkileri, iki ülkenin bu yılın başlarında bir ticaret anlaşmasının ilk aşamasını imzalamalarına rağmen, şuan en kötü aşamasında. ABD Başkanı Donald Trump’ın, ısrarla Pekin’i Kovid-19’un yayılmasından sorumlu tutmasının yanı sıra iki ülke de birbirine karşı, diğer tarafın ‘düşmanca’ olarak nitelediği tedbirler almaya başladı.
Öte yandan Çin’in Hong Kong’daki özerk yönetime yönelik baskısı devam ederken, ABD’li yetkililer, Çin’e yönelik eleştirilerinin dozunu artırdılar. Bununla birlikte ABD, Washington’un Çin ordusuyla bağlantılı olduğunu söylediği, Çin merkezli 31 şirkete yeni yaptırımlar uyguladı.
Kissinger değerlendirmesinde ayrıca, iki ülkenin yeni bir soğuk savaşa doğru sürüklendiğini ve ‘aralarındaki anlaşmazlık ne boyutta olursa olsun, askeri bir çatışmaya başvurmayacaklarını teyit etmeleri gerektiğini’ daha öncede birçok kez dile getirdiğini ifade etti.
Çin'in ABD ile arasındaki ilişkileri geliştirmek için neler yapabileceği ile ilgili bir soruyu ise Kissinger, “Elbette (iki ülke arasında) insan hakları konusunda bir takım anlaşmazlıklar yaşanıyor. Tarafların her birinin diğer tarafın hassasiyetlerini anlaması önemlidir. Bu, sorunu kesin olarak çözmese de sorunun ciddiyetini azaltarak daha fazla ilerleme kaydedilmesini sağlayabilir” şeklinde yanıtladı.
Henry Kissinger, geçtiğimiz ayın başlarında, ABD ve Çin arasındaki ‘karşılıklı tehditleşmelerin sınırları’ belirlenmedikçe, küresel bir savaşa sürüklenildiği uyarısında bulunmuştu.
Diğer yandan Kissinger, New York Ekonomi Kulübü'nde ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı ile telekonferans aracılığıyla yaptığı görüşmede de ABD ve Çin'i aralarındaki artan gerilimi azaltmaya çağırdı. Kissinger, Çinli ve ABD’li liderlerin, ‘karşılıklı olarak savurdukları tehditlerde aşılmaması gereken sınırları ve bu sınırlar üzerinde nasıl anlaşmaya varılacağını tartışmaları’ gerektiğini de vurguladı.
Geçtiğimiz yıl Kasım ayında, ABD ile Çin arasındaki ticaret anlaşmasının ilk aşamasının imzalanması öncesinde Washington ile Pekin arasındaki çatışmanın ‘soğuk savaşın eşiğinde’ olduğu söyleyen Kissinger, dünyanın Birinci Dünya Savaşı'ndan daha kötü bir savaşa doğru sürüklenebileceği konusunda uyarmıştı.
Pekin'de düzenlenen Yeni Ekonomik Forum'daki konuşmasında Kissinger, “Eğer çatışmanın kontrol altına alınmadan devam etmesine izin verilirse, sonuç Avrupa'da olanlardan daha kötü olabilir” değerlendirmesinde bulundu.



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.