Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD bizimle, Soğuk Savaş zihniyeti doğrultusunda sıfır toplamlı bir oyun oynuyor’

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi.
TT

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD bizimle, Soğuk Savaş zihniyeti doğrultusunda sıfır toplamlı bir oyun oynuyor’

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi.

Çin Devlet Müsteşarı ve Dışişleri Bakanı Wang Yi, dünyanın koronavirüs salgınıyla mücadelede Suudi Arabistan önderliğindeki G20’ye büyük umutlar bağladığını söyledi. Wang Yi açıklamasında, Riyad’ın aşılar, makroekonomik politikalar, gelişmekte olan ülkelerin borçları, ticaret, yatırım ve dijital ekonomi alanlarında somut olumlu sonuçlar elde ettiğine dikkat çekti.
Suudi Arabistan’ın talebiyle grup liderlerinin geçen mart ayında düzenlediği olağanüstü zirvenin pandemiyle mücadele konusunda dünya ülkelerinin güvenini artırdığını belirten Bakan şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu durum, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in zirvede belirttiği meseleyi, yani dünya ülkelerinin çıkarlarının birbirine bağlı olduğunu ve insanlığın tek bir geleceği paylaştığını doğruluyor. Virüs sınır tanımıyor. Irklar arasında ayrım yapmıyor. Onu ancak uyumlu çabalarla yenebiliriz.”
Çinli Bakan, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda uluslararası toplumun Riyad Zirvesi’ni büyük bir ilgiyle takip ettiğini, zirvenin olumlu bir mesaj göndereceğini ve koronavirüs karşısında uluslararası iş birliği için pratik bir vizyon sağlayacağını ümit ettiğini belirtti. Zirvede, küresel yönetim sisteminde salgının ortaya çıkardığı eksikliklerin derinlemesine yeniden düşünüleceğini vurgulayan Wang “Uluslararası toplumun büyük ve acil endişelerine, çok taraflılığı uygulama ve küresel yönetimi tamamlama taahhüdüne cevaben pandemi sonrası dönemde reform çözümleri arıyoruz” dedi.
Wang Yi, koronavirüs konusunda ülkesine yönelik ‘şeffaflık eksikliği’ suçlamalarını reddederken, araştırma ve kanıtların bu durumun tam tersini kanıtladığına dikkat çekti. Bakan, aynı şekilde koronavirüs salgınının siyasallaşmasının yanı sıra “ABD zorbalığı” olarak nitelendirdiği durumu ve Soğuk Savaş zihniyetiyle sıfır toplamlı bir oyun oynanmasına da karşı çıktı. ABD tarafının ‘rasyonaliteye dönmesi’, ‘Çin’in ve diğer yükselen ekonomilerin gelişimine objektif ve adil bir şekilde bakması’ yönündeki umudunu dile getirdi.
Çinli Bakan, Yemen’de siyasi bir çözüm için Stockholm Anlaşması ve Riyad Anlaşması’nın uygulanmasının önemine dikkat çekti.
Suriye meselesine barışçıl bir çözüm konusunda yeni fırsatlarla karşı karşıya olunduğunu belirten Wang, Libya meselesine ilişkin de  “Libya sorununun, siyaset dışında bir çözümü yok” ifadesini kullandı. Wang Yi, ülkesinin Libya’daki ateşkes anlaşmasına verdiği desteği yinelerken Libya’nın egemenliğine saygı duyulduğunu ve dış güçlerin Libya’nın iç meselelerine  müdahalesini kabul etmediklerini kaydetti.
Çin Dışişleri Bakanı, uluslararası alanda yaşanan çekişmelerden koronavirüse, çatışma bölgelerinden ekonomiye kadar birçok başlıkta Şarku’l Avsat’ın sorularını cevapladı:

Size göre G20 gündemindeki en acil başlıklar nelerdir?
Bugün dünya, yeni koronavirüs salgını ile yüz yıldır eşi görülmemiş büyük değişikliklere tanık oluyor. Aynı zamanda korumacılığın ve tek taraflılığın artmasına, küreselleşmeye karşı esen rüzgarlara ve uluslararası durumların sürekli bozulmasına da tanık oluyor. Küresel ekonomi; sosyal ve canlı refah üzerinde tehlikeli yansımalara yol açan büyük buhrandan bu yana en tehlikeli durgunluk ve küçülme haline saplanmış durumda. Dünya nereye gidecek? Devletler, komşusunu yoksullaştırma noktasına ulaşana kadar tek başlarına mı hareket edecekler yoksa zorlukları dayanışma ve yardımlaşma ile mi aşacaklar? Bu önemli kavşağın önünde dünya çoğulculuk, dayanışma, destek ve ekip ruhu çağrısı yapan seslerin yeniden ortaya çıkması için küresel krizlerle mücadelede önemli bir platform ve uluslararası ekonomik iş birliğinde ana forum olarak G20’ye umut bağlıyor. Dünya bunların, salgınla mücadele, küresel ekonomiyi canlandırma ve yeniden inşa etme, zamanın geçmesiyle paralel bir gidişata öncülük ve tarihsel gelişimle tutarlı bir yön belirlemek için küresel çabaları harekete geçirecek şekilde gerçekleşmesini umuyor. Bu yılın başından bu yana ana devlet olarak Suudi Arabistan’ın güçlü liderliği sayesinde aşılar, makroekonomik politikaların koordinasyonu, gelişmekte olan ülkelerin borçlarıyla ilgilenme, ticaret, yatırım, dijital ekonomi ve insanların hareketliliği alanlarında somut olumlu sonuçlar elde edildi. Geçen mart ayında grup zirvesi başarıyla gerçekleştirildi. Dünya ülkelerinin güveni artırıldı ve pandemiyle mücadelenin önü açıldı. Zirve, uluslararası toplum tarafından büyük bir takdir topladı. Bu durum, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in olağanüstü zirvede söylediği şeyi, yani dünya ülkelerinin çıkarlarının birbirine bağlı olduğunu ve insanlığın tek bir geleceği paylaştığını bir kez daha doğruluyor. Virüs sınır tanımıyor ve ırklar arasında ayrım yapmıyor. Bu yüzden onu ancak uyumlu çabalarla yenebiliriz.
Şu anda pandemi dünyada ciddi şekilde yayılmaya devam ediyor ve ikinci dalga şiddetli bir şekilde geliyor. Bu da pandemiyi kontrol etme, halkın geçimini garanti altına alma ve ekonomik istikrarı sağlama görevlerini zorlaştırdı. Bu koşullar altında uluslararası toplum, Riyad Zirvesi’ni ilgiyle takip ediyor. Zirvenin olumlu bir mesaj göndermesini ve koronavirüs karşısında uluslararası iş birliği için pratik bir vizyon sağlamasını ümit ediyoruz. Aynı zamanda tüm taraflar, küresel yönetim sisteminde salgının ortaya çıkardığı eksiklikleri ve zayıflıkları derinlemesine yeniden düşünmeye başladı. Bu zirvede ‘pandemi sonrası dönemde’ küresel yönetim reformu hususunda bir çözüme ulaşmak için sabırsızlanılıyor.
Çin tarafı, Riyad Zirvesi’nin sadece bu yılın başından itibaren G20 çerçevesinde iş birliği deneyimlerinin çıkarılacağı bir toplantı olmadığına ve bir sonraki aşamada yalnızca iş birliği için planlama adımlarının planlanmadığına inanıyor. Aksine zirve, ‘pandemi sonrası çağda’ küresel yönetim sistemini tamamlamak için önemli bir fırsat oluşturmaktadır. Uluslararası toplumun büyük ve acil endişelerine yanıt olarak bu zirve aracılığıyla aşağıdaki alanlarda iş birliğini güçlendirmek için sabırsızlanıyoruz.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, açıklamasının devamında takip edilmesi gereken adımları şöyle sıraladı:
Birincisi, çok taraflılığı uygulama ve küresel yönetimi tamamlama taahhüdüdür. Pandeminin ortaya çıkardığı küresel yönetim eksikliklerinin giderilmesi, halk sağlığı, iklim değişikliği ve veri güvenliği alanlarındaki tüm küresel zorluklarla yüzleşme kapasitesinin artırılması için Birleşmiş Milletler’in (BM) merkezi olduğu uluslararası sistem güçlendirilmeli ve küreselleşme yönetim sistemi tamamlanmalıdır.
İkincisi, ‘önce yaşam’ kavramına bağlılık ve sağlığın herkes için erişilebilir olduğu ortak bir toplumu kurulmalı.  Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) liderlik ve koordinasyon rolü desteklenmeli ve dünya için bir kamu yararı olarak koronavirüs pandemisine karşı aşı geliştirme, üretme ve dağıtma süreci hızlandırılmalı, herkes için erişilebilir hale getirilmelidir.

Üçüncüsü, makroekonomik politika koordinasyonunun geliştirilmesi ve küresel ekonomik iyileşmenin desteklenmesidir. Tüm ülkelerin birbirine yakın bağımlılığı daha olumlu görülmeli, endüstri zinciri açık ve istikrarlı bir durumda tutulmalıdır. İnsanların temel geçim kaynakları garanti altına alınmalı, özellikle dijital ekonominin büyümesi için gizli potansiyeli açığa çıkaran, ayrıca açık, adil ve ayrımcı olmayan bir pazar ortamı oluşturan yeni büyüme noktaları bulunmalıdır.
Dördüncüsü, kalkınma, uluslararası iş birliğinin merkezine yerleştirilmeli, gelişmekte olan ülkelerin karşılaştıkları zorluklar dikkate alınmalı ve şiddetli pandemi nedeniyle büyük baskı altında olan ülkelere verilen destek, borç hizmetinin uygulanma girişimiyle ve diğer tedbirlerle desteklenmelidir. 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’ndeki taahhütlerin yerine getirilmesine ve gelişmekte olan ülkelerin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne erken bir tarihte ulaşmalarına yardımcı olunmalıdır.
Çin, pandemiyi etkili bir şekilde kontrol altına aldı ve şimdi yeni bir kalkınma denklemi oluşturmak için çalışıyor. Yakın bir zamanda 14’üncü beş yıllık planı başlatacak. Çin tarafı, Suudi Arabistan’ın ana devlet olarak liderlik rolünü desteklemek, Riyad Zirvesi’nin başarısını sağlamak, uluslararası toplumun zorlukların üstesinden gelme konusundaki güvenini pekiştirmek ve insanlık için ortak bir geleceğe sahip bir topluluk oluşturmak amacıyla tüm taraflarla birlikte çalışmaya isteklidir.

Koronavirüs salgınının dünya ve Çin üzerindeki yansımaları ve bunun sonucunda ortaya çıkan aşı geliştirme yarışına dair değerlendirmeleriniz nedir?
Koronavirüs aniden ortaya çıktı. Zaman zaman dalgaları tekrarlandı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana insanlık için halk sağlığı alanında en tehlikeli, en acil durum haline geldi. İnsanların güvenliği ve sağlığı için büyük tehditler, küresel halk sağlığı güvenliği için büyük zorluklar oluşturdu. Dünya ülkeleri üzerinde tehlikeli yansımaları oldu ve küresel ekonomiye büyük zarar verdi. Şiddetli ve ürkütücü salgın karşısında uluslararası toplum geri adım atmadı. Aksine büyük felaketlerin karanlığını aydınlatan beşeri cesareti, kararlılığı ve sevgiyi somutlaştıran tek bir ekip ruhuyla dünya halklarını destekledi ve iş birliği yaptı. Devlet Başkanı Şi Cinping’in Çin Uluslararası İthalat Fuarı’nın üçüncü oturumunun açılışında belirttiği gibi; beşeri toplumun çarkı her zaman ilerliyor ve riskler, felaketler ve olumsuz akımlardan bağımsız olarak kesinlikle ilerlemeye devam edecek.
Pandemi karşısında Çin hükümeti, her zaman önce insan ve önce hayat kavramına bağlı kaldı. Önleyici eylemleri, ekonomik ve sosyal kalkınma arasında bilimsel olarak önemli stratejik sonuçlar elde edici uzlaşı için çalıştı. Çin ekonomisi, istikrar ve iyileşme ivmesine tanık oldu. İlk üç çeyrekte pozitif büyüme sağladı ve vatandaşların yaşamlarını etkili bir şekilde garanti altına almayı başardı. Her yönden orta derecede müreffeh bir toplum inşa etmek ve yakın gelecekte yoksulluğu ortadan kaldırmak gibi iki hedefe ulaşacağız. Çin Komünist Partisi’nin 19’uncu Merkezi Komite’sinin 5’inci Genel Oturumu, 14’üncü beş yıllık aşamada kapsamlı bir kalkınma planlaması hazırladı. Bu durum, Çin’in, çok yönlü şekilde modern bir sosyalist ülke inşa etmek için yeni bir yol başlatacağı ve yeni bir gelişme aşamasına gireceği anlamına geliyor. Çin, yerel ekonomik döngünün, yerel ve uluslararası oturumlar arasındaki pozitif etkileşimin temel dayanağı olduğu yeni bir kalkınma modelinin oluşumunu hızlandırmaya kararlıdır. Bu, devasa Çin pazarına dayalı daha açık bir ekonomik sistem oluşturacaktır. Çin, ülke pazarını herkes için küresel ve ortak hale dönüştürmek ve Çin’in kalkınmasını dünya ülkelerinin gelecekte karşılıklı fayda elde etmeleri için bir fırsat sunmak amacıyla daha geniş, kapsamlı ve derin bir şekilde açılma kararı aldı.
Virüs, sınır tanımıyor. Tüm dünya halkları, aşı ve ilaçlardan yararlanma hakkına sahiptir. Aşıların geliştirilmesi konusunda tüm ülkelerin katkılarını içtenlikle bekliyoruz. Bu bağlamda Devlet Başkanı Şi Cinping birçok uluslararası vesileyle, Çin aşısının başarılı bir şekilde geliştirilmesi ve üretilmesinin ardından gelişmekte olan ülkelerin aşıyı uygun bir fiyata kullanmalarına olanak tanıyıcı bir katkı sağlayarak tüm dünyanın kamu yararına olacağını ciddi şekilde ilan etti. Çin, sözlerinde samimi ve eylemlerinde kararlı olacak. Yukarıda belirtilen vaatleri ciddiyetle yerine getirecektir.
Çinli şirketler, bilimsel yasalara ve denetim gerekliliklerine sıkı sıkıya bağlı kalarak gece gündüz aşı geliştirmeye çalışıyorlar. Tatmin edici sonuçlar elde edildi. Klinik deneme aşamasına giren 11 Çin aşısı var. Bunlardan 4’ü sertifika aldıktan sonra yurt dışında klinik denemelerin üçüncü aşamasına başlamıştır. Veriler, aşının araştırma ve geliştirme açısından Çin’i dünyanın ön saflarına koyarak güvenliklerini doğruluyor. Çin tarafı, aşı konusunda uluslararası iş birliğine yönelik olumlu bir tutum benimsemeye devam ediyor. WHO ve diğer kurumların çok taraflı girişimler başlattığı ‘Yeni Tip Koronavirüse Karşı Aşı ve İlaçların Geliştirilmesini, Üretilmesini ve Adil Dağıtımını Hızlandırmak İçin İş Birliği Girişimi’ ve ‘COVAX’ programına dahil oldu. Koronavirüse karşı aşılama alanında uluslararası iş birliğine dair tüm taraflarla görüşmelere devam etmek istiyor.

ABD, Çin’i koronavirüsü dünyaya yaymakla suçladı. Bu konuya ilişkin düşünceleriniz nedir?
Koronavirüs salgını, bilinmeyen bir virüsün insanlığa karşı başlattığı ani bir saldırı olarak geldi. Her an her yerde görülebilir. Devlet Başkanı Şi Cinping’in liderliği ve kişisel planlaması sayesinde Pekin hükümeti, virüsün yayılma zincirini ilk anda etkili bir şekilde keserek hızlı, kapsamlı ve doğru önleyici tedbirleri aldı. Salgının yayılma ivmesini yaklaşık 1,5 aylık bir sürede sınırlamayı başardık. Yaklaşık iki ay içerisinde günlük hasta sayısını 10’un altına düşürdük. Wuhan ve Hubei eyaletini savunma savaşında, halkın güvenliğini ve sağlığını etkin bir şekilde koruyarak yaklaşık 3 ay içinde kararlı bir zafer kazandık. Çin geçen haziran ayında pandemiyle mücadeledeki yürüyüşünü kapsamlı ve eksiksiz bir şekilde dünyaya sunan ‘Yeni Tip Koronavirüs Pandemisiyle Mücadele: Çin Hareketleri’ başlıklı bir beyaz bülten yayınladı. Gerçekler, veriler ve kronoloji nettir. Dünyanın karşısında tanıklık etmektedir ve zaman ile tarihin sınavına dayanmaktadır.
Salgını ilk kaydeden ülke olarak Çin açık, şeffaf ve sorumlu bir tutum benimsemiş, ilk anda dışarıyla bilgi paylaşımında bulunmuş ve uluslararası iş birliğini hızlı bir şekilde sürdürmüştür. Çin’in attığı güçlü ve etkili adımlar, WHO uzmanları da dahil olmak üzere dünyadaki ilgili kişiler tarafından büyük takdir topladı.
Çin’in Wuhan’dan çıkışları 23 Ocak’ta kapattığını tekrarlamak istiyorum. Virüs enfeksiyonu vakaları bilimsel çalışmalarla doğrulanır doğrulanmaz bireylerin ülke genelindeki hareketlerine katı kısıtlamalar getirildi. Ve bu önemli adımlar dünyaya en güçlü uyarıyı verdi. O zamanlar, diğer ülkelerde ve bölgelerde yalnızca 9, ABD’de ise 1 vaka vardı. ABD, 2 Şubat’ta sınırlarını tüm Çin vatandaşlarına kapattığında, Washington’ın açıklamalarına göre ülkede 10’dan fazla teyit edilmiş vaka mevcuttu. Ancak ABD’deki bazı kimseler temel gerçekleri görmezden gelerek virüsü kendisine ve dünyaya yayanın Çin olduğu söylentilerini yaydı. Virüse coğrafi bir işaret koymak, pandemiyi siyasallaştırmak ve Çin’in itibarını zedelemek için yapılan bu eylemler bencil çıkarlara hizmet eden siyasi manipülasyondan başka bir şey değildir. Amaçları, sorumluluğu, uluslararası toplumda büyüyen bir muhalefetle karşılaşırken diğerlerine yüklemektir.
Artan araştırma ve kanıt sayısı, pandeminin dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelme ihtimalinin yüksek olduğunu göstermiştir. Tüm tarafların gerçeklere ve bilime saygı duymasını, çabalarını kendi ülkelerindeki salgınla mücadeleye odaklamasını ve uluslararası iş birliğini etkin bir şekilde yürütmesini umuyoruz.

Çin’in uluslararası barışın ve güvenliğin, ayrıca küresel yönetimin sürdürülmesi alanlarında rolü nedir?
Dünya, artık benzeri görülmemiş büyük değişikliklerle karşı karşıya ve koronavirüs salgını değişim çarkını hızlandırıyor. Salgından sonra dünya eski haline dönemez. İlerlemeliyiz ve daha iyi bir geleceğe yol açmalıyız. Şi Cinping, geçen eylül ayında BM’nin kuruluşunun 75’inci yıl dönümünü için düzenlenen üst düzey toplantılara katılırken ‘Çin’in çok taraflılığa bağlı kalacağını, BM’nin güvenilirliğini, karşılıklı kazanç için barışçıl kalkınma ve iş birliği yolunu sıkı bir şekilde savunacağını ve ortak bir gelecek topluluğunun kurulmasını sağlam bir şekilde destekleyeceğini’ açıkça belirtti. Aynı şekilde Çin’in uluslararası barış ve kalkınmayı teşvik etme sorumluluğunu somutlaştıran bir dizi yeni önemli girişim ve adım ilan etti. Çin, dünya barışını korumaya, küresel kalkınmaya katkıda bulunmaya ve uluslararası sistemi savunmaya devam edecek. Çin, Suudi Arabistan da dahil olmak üzere uluslararası toplumla iş birliğini güçlendirmek, çoğulculuğun desteklenmesine, BM’nin rolüne, uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesine, ortak kalkınmanın teşvik edilmesine, küresel yönetim sisteminin reform edilmesine ve tamamlanmasına daha büyük bir katkı sağlamak istiyor.

Dijital güvenlik korunarak güvenlik ve geliştirme arasındaki denge nasıl sağlanır?
Şu anda dünya, insanlığı dijital çağa getiren yeni teknoloji ve yeni endüstriler devrimine tanık oluyor. Dijital teknoloji ile reel ekonomi arasındaki derin birleşmeden ortaya çıkan yeni model ve ticari faaliyetler, ekonomik büyümeye yeni dinamik bir güç kattı. Bu güç, özellikle de artan ve akıcı bir şekilde toplanan küresel verilerin dünya ülkelerindeki ekonomik ve endüstriyel büyümenin güç kaynağı olması dolayısıyla görüldü. Aynı zamanda veri güvenliği riskleri gün geçtikçe artmakta, zaman zaman diğer ülkelerin internet ağlarının yaygın gözetimi ve kişisel gizlilik ihlalleri yaşanmakta ve tedarik zincirlerinin güvenliği konusu dünyanın dikkatini çekmektedir.
Güvenlik ve kalkınma, birbirini destekleyen iki tamamlayıcı koldur ve bunlardan biri diğeri için ön koşuldur. Kalkınma endişesi olmaksızın mutlak güvenlik arayışı, dijital ekonomiyi geliştirme fırsatını kaçıracak ve ardından güvenlik, köksüz bir ağaç ve kaynağı olmayan bir nehir haline gelecektir. Bazı ülkeler, diğer ülkelerden önde gelen şirketlere keyfi olarak baskı uygulamak için ‘ulusal güvenlik’ bahanesinden aşırı derecede yararlanmaktadır. Bu durum, dünyadaki dijital ekonomi için iş birliği ve kalkınma ufkuna bir gölge düşürdü. Bu da nihayetinde bu ülkelerin kalkınma yolunu engelleyecektir. Diğer yandan güvenlik pahasına kalkınma sağlanamaz. Dijital ekonominin, gerekli kontroller yapılmadan sağlıklı ve sağlam bir gelişmeye tanık olması zordur.
Çin, küresel verileri ve internet güvenliğini korumak, dijital ekonominin iş birliğini ve gelişimini teşvik etmek için dünya ülkelerine ‘küresel tedarik zincirlerinin açıklığını, güvenliğini ve istikrarını sürdürme’ çağrısı yapan ‘Küresel Veri Güvenliği Girişimi’ni başlattı. Girişim ayrıca ‘diğer ülkelerdeki hayati altyapının önemli verilerini çalmak için bilgi teknolojisinin kullanılmasıyla mücadele etme, kişisel bilgilerin ihlalini ve diğer ülkeleri yaygın şekilde gözetlemeyi engelleme, yerel şirketleri ‘dış verileri ülke içinde depolamaya’ zorlamama, şirketlerin veya bireylerin ilgili devletlerin iznini almadan dışarıdan veri sağlamalarını önlemeyi hedefliyor. Ayrıca kullanıcıların ürünlerine bağımlılığından yararlanarak şirketlerin ürün ve hizmetlerinde arka kapılar kurmasını veya meşru olmayan çıkarlar elde etmesini önleme’ çağrısında bulunuyor.
Girişim, ortaya koyulmasından bu yana uluslararası toplumda büyük bir ilgi uyandırdı. Çoğu ülke, küresel veri güvenliği kuralları oluşturma ihtiyacını düşünmekte ve Çin’in küresel veri güvenliğini sürdürme çabalarını övmektedir. Çin tarafı, G20 çerçevesinde ilgili hususlarda tüm taraflarla görüşmeler yapmaya isteklidir ve bu girişime yararlı içerikler eklemek amacıyla tüm taraflardan gelen yorumları memnuniyetle karşılamaktadır. Çin ayrıca dünya ülkelerinin arzularına, çıkarlarına saygı duyan, dünyadaki veri ve internet güvenlik kurallarına ulaşmak, ayrıca barış, güvenlik, açıklık ve iş birliğinin hüküm sürdüğü bir siber alan inşa etmek için tüm taraflarla birlikte çalışmaya isteklidir.

ABD, Başkan Donald Trump yönetimi boyunca Çin’e tehditlerde bulundu ve ticari olarak boykot etti. TikTok ve diğer Çin uygulamalarının kullanımını yasakladı. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Çin- ABD ilişkilerindeki son derece zorlu aşamanın temel nedeni, bazı ABD’li politikacıların bu ilişkilere Soğuk Savaş zihniyeti ve sıfır toplamlı bir oyun mantığıyla bakmasıdır. Aynı zamanda Çin’in meşru kalkınma haklarını tanımayı, bunlara saygı göstermeyi kabul etmemeleri ve dünyada yükselen ekonomilerin başarısını istememeleri de bu nedenlerin başında gelmektedir. Zorbalık zihniyeti ve tek taraflılık, uluslararası ilişkileri düzenleyen temel kurallarla çelişir, piyasadaki adil rekabet kurallarını ihlal eder, insani kalkınma ve ilerlemenin kaçınılmaz eğilimini ihlal eder. Bu, halkın desteğini kazanmayacak ve kalıcı olmayacaktır. Küreselleşme çağında dünya, ortak çıkarlar nedeniyle birbirine bağlanmıştır. Diğer ülkelerin gelişimsel meyvelerini şantaj yoluyla ele geçirmeye ve gelişimlerini durdurmaya yönelik herhangi bir girişim, uygulamada başarılı olmayacaktır. ABD tarafının rasyonaliteye dönmesini, Çin ve diğer yükselen ekonomilerin gelişimine objektif ve adil bir şekilde bakmasını, Çin-ABD ilişkilerini bir an önce sağlıklı ve istikrarlı yoluna döndürmek için Pekin ile aynı yönde ilerlemesini umuyoruz.

Çin, ABD ve diğer ülkeler arasında Müslüman Uygurlar meselesine dair bir anlaşmazlık var. Bu konuya ilişkin değerlendirmeleriniz neler?
ABD ve diğer bazı Batı ülkelerinin Sincan ile ilgili davalarda Çin’e yönelik suçlamaları tamamen temelsizdir. Sincan ile ilgili konular insan hakları, ırk veya din meselesi değildir. Daha ziyade terörizm, şiddet eylemleri ve ayrılıkçılıkla mücadele davasıdır. Geçtiğimiz yıllarda Sincan, uluslararası terörizm unsurlarının sızıntılarına maruz kaldı. Binlerce şiddet ve terörizm olayını gerçekleştiren ‘üç gücün’ (ulusal ayrılıkçı güçler, aşırı dinci güçler ve şiddetli terörist güçler) büyümesine tanık oldu. Sonuç olarak masum insanlar öldürüldü ve yaralandı. Sahip oldukları her şey gasp edildi. Sincan Uygur Özerk Bölgesi Halk Hükümeti, ülkenin güvenliğini sağlamak, Sincan’da istikrar ve kalkınmayı sürdürmek, insanların can ve mal güvenliğini sağlamak ve her milletten insanın acil çağrılarına cevap vermek amacıyla uluslararası toplumun terörizmle mücadeledeki deneyimlerinden yararlanmış, yasalar uyarınca terörizm ve radikalleşmeyle mücadele için önlemler almıştır. Teröre karşı alınan bu ihtiyati tedbirler somut sonuçlar elde etmiştir. Her milletten insanın yaşam, sağlık ve gelişme haklarını olabildiğince koruyan, onlara mutlu ve güvenli bir yaşam sağlayan, ülke egemenliğinin, birliğinin ve güvenliğinin korunmasına katkıda bulunan bir durumun yansıması olarak üst üste 4 yıldır şiddet eylemleri yaşanmamaktadır. Aynı zamanda Sincan, her zaman yasalara uygun olarak, tüm milletlerden insanların devlet işlerine eşit şekilde katılma, kendi bölgelerinin ve milletlerinin işlerini özerk bir şekilde yönetme haklarını garanti etmiştir. Her milletten insanlar tarafından uygulanan dini inanç özgürlüğü yasalara uygun olarak korunmaktadır.
Çin’in Sincan bölgesinde terörle mücadele için aldığı ihtiyati tedbirler ve Suudi Arabistan gibi birçok ülkenin terörizm ve radikalleşme ile mücadelede aldığı önlemler arasında niteliksel olarak bir fark yoktur. Uluslararası toplumun geneli, Çin’in Sincan ile ilgili konulardaki politikalarını olumlu olarak değerlendiriyor. 2018’in sonundan bu yana Suudi Arabistan’ın Çin Büyükelçisi de dahil binden fazla kişi içerisindeki en az 90 yabancı heyet ardı ardına Sincan’ı ziyaret etti. Sincan’daki sosyal istikrarın, milletler arası uyumun ve ekonomik büyümenin kapsamını kendi gözleriyle incelediler. Geçen ekim ayında, BM Genel Kurulu’nun 75’inci oturumunun 3’üncü Komitesi’nin genel görüşmelerine Suudi Arabistan ve diğer 48 ülke, Çin’in Sincan ile ilgili politikalarını desteklemek için ortak bir bildiriye katıldı. Bu ülkelerin gerçeğin yanında yer alması ve adil bir ses yükseltmeleri, hakikatin ve adaletin uluslararası toplumda hakim bir eğilim olduğunu göstermektedir.
Sincan ile ilgili davaların istismar edilmesinin neden olduğu korkunç söylentiler, gerçeğin testine dayanamayacaktır. Yalanlar bin defa tekrarlansa da gerçeğe dönüşmeyecektir. Tarafsız herkesi her milletten insanın yaşadığı güzel yaşama tanıklık etmeleri için Sincan’ı ziyaret etmeye çağırıyoruz.

Yemen krizi, Riyad Anlaşması, Libya ve Suriye krizleri hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Çin, Yemen’deki durumu ilgiyle takip ediyor. Yemen’in egemenliğinin, bağımsızlığının, birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasını destekliyor. Meşru Yemen hükümetine destek veriyor. Yemen krizinin siyasi yollarla ve çatışma tarafları arasında bir ateşkesle çözülmesine destek oluyor. Ana mercii olarak BM’nin arabuluculuk rolünü destekliyor. İlgili tarafların devletin ve halkın çıkarlarına öncelik vermesini, Stockholm Anlaşması ve Riyad Anlaşması’nı somut adımlarla uygulamasını ve siyasi çözüm sürecini ilerletmeye devam etmesini umuyoruz. Bu çerçevede Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyesi ve Yemen’e dost bir ülke olarak Çin, uzlaşmayı tavsiye etmek ve müzakere çağrısı yapmak için büyük çaba göstermiştir ve Yemen’e olabildiğince yardım sağlamıştır. Çin ayrıca Yemen krizini mümkün olan en yakın zamanda çözmek için uluslararası toplumla ortak çaba göstermeye isteklidir.
Libya’daki duruma gelirsek… Ülke son dönemde olumlu gelişmelere sahne oldu. Libya’daki iki çatışma tarafının askeri heyetleri ateşkes anlaşması imzaladılar ve bir dizi siyasi ve askeri diyalog yürüttüler. Bu gelişmeler, Çin tarafından memnuniyetle karşılandı. Çin her zaman askeri çözümün çıkmaz bir yol olduğuna ve Libya sorununun ancak siyasi yollarla çözülebileceğine inanmıştır. Bu çerçevede ilk olarak Libya’nın egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne saygı gösterilmelidir. İkinci olarak sarsılmadan, genel yol olarak siyasi çözüme bağlı kalınmalıdır. Çin, BM’nin arabuluculuk rolünü desteklemekte, Libya’nın komşu ülkelerinin, Arap Birliği’nin ve Afrika Birliği’nin Libya sorununa siyasi çözüm sürecine katılımını memnuniyetle karşılamaktadır. Üçüncü olarak siyasi müzakerelere ve terörizme karşı mücadeleye aynı anda bağlı kalınmalı, yabancı teröristlerin sınırdan geçişi engellenmelidir. Çin, ilgili tarafların aralarındaki mesafeyi kapatmasını, ateşkes anlaşmasını somut adımlarla uygulamasını ve diyalogun erken bir vakitte yeniden başlamasını içtenlikle umut ediyor. Aynı şekilde uluslararası topluma, Libya’da barış ve güvenliği yeniden tesis etmek için çabaları birleştirme ve olumlu bir rol oynama çağrısı yapıyor. Çin, Libya sorununa siyasi bir çözüm bulmak ve Libya’ya geç olmadan barış getirmek için ilgili taraflarla aralıksız çalışmalarını sürdürecektir.
Suriye’deki durumda ise genel olarak bir dönüm noktasına tanık olunuyor. Suriye sorununun barışçıl çözüm süreci için yeni bir fırsatla karşı karşıya. Çin, her zaman siyasetin Suriye meselesine yönelik tek çözüm olduğuna inanmıştır. Siyasi çözüm sürecini ilerletmek ve ülke içerisindeki terörist güçleri ortadan kaldırma çabalarını birleştirmek amacıyla Suriye’nin bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruma ve ayrıca Suriye halkı için mülkiyet ve liderlik’ ilkesine bağlı kalma çağrısı yapmıştır. Suriye sorununun doğru bir şekilde gecikme yaşanmadan çözülmesi, Ortadoğu’daki tüm ülkelerin çıkarınadır. Çin, Suriye halkının krizden kurtulup geç olmadan güvenlik, istikrar, barış ve kalkınma yoluna dönmesini ummaktadır. Çin, Ortadoğu ülkeleriyle iletişimi artırmaya, ortak çaba sarf etmeye ve Suriye sorununun geç olmadan çözülmesinde yapıcı bir rol oynamaya isteklidir.

Azerbaycan ile Ermenistan ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ bölgesinde yaşanan askeri çatışma, geçtiğimiz eylül ayının sonunda patlak vermesinden bu yana uluslararası toplum tarafından yakından takip ediliyor. Azerbaycan ve Ermenistan, 10 Kasım 2020 tarihinde Rusya’nın kararlı arabuluculuğuyla yeni bir ateşkes anlaşması imzaladı. Çin, bu gelişmeyi memnuniyetle karşılamaktadır. Aynı şekilde ilgili tarafların bu anlaşmayı sahada uygulamalarını, bir an önce siyasi müzakere yoluna dönmelerini, anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmelerini, ayrıca sorunu diyalog ve istişare yoluyla çözmelerini ummaktadır. Çin, Dağlık Karabağ sorununun çözümüne dair, yapıcı rolünü sürdürmek için uluslararası toplumla ortak çaba göstermeye hazırdır.
Türkiye ve Yunanistan, Doğu Akdeniz bölgesindeki önemli ülkelerdir. İki taraf arasında iyi ilişkilerin sürdürülmesi; bölgede barış ve istikrara katkıda bulunan ve bölge ülkeleri ile uluslararası toplumun ortak çıkarlarıyla uyumlu olan bir durumdur. Çin, hem Türkiye hem de Yunanistan’ın yakın zamanda anlaşmazlığı müzakereler yoluyla çözme niyetlerine yönelik açıklamalarına içten inanıyor. Çin ayrıca her iki tarafın da bölgede barışı, istikrarı ve kalkınmayı teşvik etme, tarihten kalan sorunları ele alma, diyalog ve müzakere yoluyla anlaşmazlıkları giderme, bölgede kalkınmayı ve refahı teşvik etmek için birlikte çalışma eğilimine bağlı kalmasını ümit ediyor.



Eski Devlet Bakanı ve Trabzonspor Kulübünün eski başkanlarından Mehmet Ali Yılmaz vefat etti

Fotoğraf:AA
Fotoğraf:AA
TT

Eski Devlet Bakanı ve Trabzonspor Kulübünün eski başkanlarından Mehmet Ali Yılmaz vefat etti

Fotoğraf:AA
Fotoğraf:AA

Eski Devlet Bakanı ve bir dönem Trabzonspor Kulübü Başkanlığı da yapan Mehmet Ali Yılmaz (78), evinde ölü bulundu. İlk incelemede, Yılmaz'ın ölümünde şüpheli bir durum tespit edilemediği öğrenildi.

Eski Devlet Bakanı Mehmet Ali Yılmaz (78), evinde ölü bulundu.

Alınan bilgiye göre, bir dönem Trabzonspor Kulübü Başkanlığı da yapan Yılmaz, Beşiktaş'taki ikametinde henüz belirlenemeyen nedenle hayatını kaybetti.

İlk incelemede, Yılmaz'ın ölümünde şüpheli bir durum tespit edilemediği öğrenildi.


Gazze Savaşı'nın 200’üncü günü

Gazze Şeridi'nin kuzeyine hava yoluyla bırakılan gıda kolilerini almak için koşturan Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyine hava yoluyla bırakılan gıda kolilerini almak için koşturan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze Savaşı'nın 200’üncü günü

Gazze Şeridi'nin kuzeyine hava yoluyla bırakılan gıda kolilerini almak için koşturan Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyine hava yoluyla bırakılan gıda kolilerini almak için koşturan Filistinliler (AFP)

İsrail ile Hamas arasında Gazze topraklarında patlak veren savaşın üzerinden 200 gün geçti. Lakin ateş, başlangıçta kimsenin beklemediği kadar büyüdü, cesetlerin üzerini örttü, mezarlar kazdı, dersler yazdı ve onlarca yıldır yerleşmiş olan angajman kurallarını değiştirdi. Bunca gün ve akan kana rağmen savaş çözümsüz kaldı; ne İsrail Hamas'ı yok edebildi ne de Hamas hayal ettiği gibi onu (İsrail) kendisini bekleyen ‘bataklıktan’ çekilmeye zorladı... Şarku’l Avsat bu dosyada, savaşın topraklarında, bölgesinde ve dünyadaki sahnesine daha derinlemesine bakmayı, tarafların çatışma çağının bu anındaki konumlarını haritalandırmayı ve savaşın müttefikler ve düşmanlar arasında neleri değiştirdiğini okumayı amaçlıyor.


Kuzey Koreli yetkililer İran'a geldi

Tahran'da bir caddede Dini Lider Ali Hamaney'in resmi ve yanında sergilenen Şahab 3 karadan karaya füzesi (EPA)
Tahran'da bir caddede Dini Lider Ali Hamaney'in resmi ve yanında sergilenen Şahab 3 karadan karaya füzesi (EPA)
TT

Kuzey Koreli yetkililer İran'a geldi

Tahran'da bir caddede Dini Lider Ali Hamaney'in resmi ve yanında sergilenen Şahab 3 karadan karaya füzesi (EPA)
Tahran'da bir caddede Dini Lider Ali Hamaney'in resmi ve yanında sergilenen Şahab 3 karadan karaya füzesi (EPA)

Kuzey Kore devlet medyası bugün (Çarşamba), gizli askeri bağları olduğuna inanılan iki ülke arasındaki ilişkilere dair bir kamu raporunda, Dış Ekonomik İlişkiler Bakanı başkanlığında Pyongyang'dan bir heyetin şu anda İran'ı ziyaret ettiğini bildirdi.

Kuzey Kore Merkezi Haber Ajansı (KCNA), Dış Ekonomik İlişkiler Bakanı Yun Jong Ho'nun İran'ı ziyaret etmek üzere bir bakanlık heyetinin başında dün (Salı) hava yoluyla Pyongyang'dan ayrıldığını bildirdi. Konuyla ilgili daha fazla ayrıntı verilmedi.

Kuzey Kore ve İran'ın uzun süredir balistik füze programları konusunda iş birliği yaptıklarından, muhtemelen teknik uzmanlıklarını ve füze üretiminde kullanılan parçaları paylaştıklarından şüpheleniliyor.

Reuters Şubat ayında İran'ın Rusya'ya Ukrayna ile savaşında kullanması için çok sayıda balistik füze sağladığını bildirmişti.

Her ne kadar her iki ülke bu iddiayı reddetse de, Kuzey Kore'nin Rusya'ya füze ve top tedarik ettiğinden şüpheleniliyor.

Güney Kore hükümetinin veri tabanına göre Yun, daha önce Kuzey Kore'nin Suriye ile bağlarını güçlendirmek için çalışmıştı.

Şarku’l Avsat’ın KCNA’dan aktardığı habere göre Yun, Kuzey Kore ve Rusya arasında artan işlemlerde aktif rol oynadı; bu ay Moskova'yı ziyaret eden bir heyete liderlik etti.


ABD'deki üniversitelerde Filistin yanlısı öğrencilerin eylemleri yayılıyor

Fotoğraf: Selçuk Acar / AA
Fotoğraf: Selçuk Acar / AA
TT

ABD'deki üniversitelerde Filistin yanlısı öğrencilerin eylemleri yayılıyor

Fotoğraf: Selçuk Acar / AA
Fotoğraf: Selçuk Acar / AA

ABD'de Columbia Üniversitesi yönetimi ile öğrenciler arasında geçen hafta başlayan ve yüzlerce kişinin gözaltına alınmasına sebep olan Filistin yanlısı protestolar, ülke genelindeki diğer üniversitelere de yayıldı.

Columbia Üniversitesinin Gazze'deki soykırımı destekleyen şirketlere sağladığı mali yatırımlara tepki göstermek için kampüsün bahçesinde oturma eylemi başlatan Filistin yanlısı göstericilere New York polisinin müdahalesi sonrası, yönetim ile öğrenciler arasındaki gerginlik arttı.

Eylemin üniversitenin işleyişi için "tehdit oluşturduğunu" savunan Rektör Minouche Shafik'in yardım talebi üzerine göstericilere müdahale eden polis 108 öğrenciyi gözaltına almış, okul yönetimi de eyleme karışan yaklaşık 80 öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası vermişti.

Bunun üzerine, ABD'nin dört bir yanında öğrenciler, dayanışma amacıyla üniversitelerinde kendi eylemlerini başlattı.

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurmasını isteyen üniversite öğrencileri, protestolar kapsamında okullarının Gazze'de ateşkes çağrılarına destek vermesini, İsrail'e silah tedarik eden şirketlerle iş yapmayı durdurmasını, İsrail'in askeri çabalarına yardımcı projeler için bu ülkeden araştırma parası kabul etmeyi sonlandırmasını ve "Gazze'deki soykırıma destek veren şirketlere" finansal yatırımı durdurmasını talep ediyor.

- The New School

New York kentinde bulunan araştırma üniversitesi The New School'da Filistin halkının yaşadığı sorunlara yönelik farkındalık oluşturmayı amaçlayan "Filistin'de Adalet için Öğrenciler (TNS SJP)" grubunun üyeleri, üniversitenin merkez binasında kamp kurdu.

Öğrencilerin kurdukları çadırların yanında "Soykırımdan hemen vazgeçin" yazılı pankartlar gözlemlenirken protestocular kampüsün pencerelerine sokaktan görülebilecek şekilde "Gazze Dayanışma Kampı" yazılı afişler yapıştırdı.

Üniversitenin New York Polisi ile ilişiğini kesmesini isteyen öğrenciler, üniversitenin İsrail'i boykot etmesini de istedi.

Grubun sosyal medya platformu Instagram üzerinden yaptığı paylaşımlarda, "Gazze dayanışma kampına katılın!", "Columbia Üniversitesindeki yoldaşlarımızın ayak izlerini takip ediyoruz." ifadeleri yer aldı.

"Filistin'de Adalet için Öğrenciler (TNS SJP)" grubunun organizatörlerinden Kartik Gupta, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Columbia Üniversitesindeki öğrencilerle dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

Gupta, "Kampı, Filistin yanlısı sesleri bastıran ve Gazze'de yaklaşık 7 aydır devam eden soykırıma sessiz kalan ülkemizdeki eğitim kurumlarının suç ortaklığını protesto etmek için süresiz olarak kurduk." dedi.

Okulda İsrail'in Gazze'ye saldırılarını kınadıkları için haklarında soruşturma başlatılan ve gözetim altında tutulan öğrenciler ile öğretim üyeleri olduğunu vurgulayan Gupta, "Halktan yana olduğunu iddia eden bir kurumunun, öğrencileri ve öğretim üyeleri için doğru olanı yapmaması bizi rahatsız ediyor." ifadesini kullandı.

- New York Üniversitesi

New York Üniversitesi (NYU) öğrencileri de İsrail'in Gazze'deki saldırılarına karşı çıkmak ve Columbia'daki öğrencilere destek olmak amacıyla kampüste eylem başlattı.

Washington Square Park yakınındaki Gould Plaza önünde protestolarını sürdüren NYU öğrencileri, üniversite yönetiminden İsrail’in Filistin işgaline destek veren şirketlerle yatırım ilişkilerini sonlandırması talebinde bulundu.

Eylem sırasında New York polisi, protesto eden 100'den fazla Filistin yanlısı öğrenciye müdahale ederek gözaltına aldı.

NYU'nun Stern İşletme Fakültesinin önüne kontrplak duvar örüldü.

- Yale Üniversitesi

ABD'nin prestijli okullarından Yale Üniversitesinde de öğrenciler, soykırımla yargılanan İsrail'in Gazze'de devam eden saldırılarına karşı Beinecke Plaza'da oturma eylemi başlattı.

Öğrenciler, Yale yönetiminden, üniversitenin İsrail ile bağlantılı "silah üreten" şirketlere yatırımlarına son vermesi talebinde bulundu.

Üniversite yönetimi ise yaptığı yazılı açıklamada, "Yale topluluğunun emniyeti ve güvenliği" gerekçesiyle polisten yardım istediğini ve eyleme son vermek istemeyen 47 öğrencinin gözaltına alındığını belirtti.

Yale yönetimi, ayrıca söz konusu öğrencilerin "okuldan uzaklaştırma" talebiyle disiplin kuruluna sevk edildiği bilgisini paylaştı.

- Massachusetts Teknoloji Enstitüsü

ABD'nin diğer önde gelen okullarından Massachusetts Teknoloji Ensititüsü (MIT) öğrencileri de üniversite bahçesinde kamp kurdu.

Üniversitenin, İsrail Savunma Bakanlığından 2015'ten bu yana araştırmalar için 11 milyon dolar fon aldığını belirten öğrenciler, MIT'nin İsrail ordusu ile bağlantılarını koparmadan protestolara son vermeyeceklerini açıkladı.

- Tufts Üniversitesi

Tufts Üniversitesinden bir grup öğrenci de okulun Medford'daki kampüsünde oturma eylemi başlattı. Filistin yanlısı öğrenciler, çadırdan oluşan kamp kurdu.

Tufts Üniversitesi yönetim sözcüsü Patrick Collins, yerel basına yaptığı açıklamada, "durumu yakından izlediklerini" belirtti.

Öğrencilerin kampüste gösteri yapmak da dahil olmak üzere görüşlerini ifade etmelerine izin verildiğini ifade eden Collins, üniversite politikasını ihlal eden davranışlarda bulunan tüm topluluk üyelerinin sorumlu tutulacağını kaydetti.

Collins, "Bu konudaki tutumumuz birkaç yıldır açık ve tutarlıdır. Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar (BDS) Hareketi'ni desteklemiyoruz." dedi.

- Emerson College

Emerson College öğrencileri de Filistinlilere destek için düzenledikleri ve Boston'daki Boylston Caddesi'nde kamp kurdukları protestolarına devam ediyor.

Emerson College yönetimi yetkililerinden Jay Bernhardt, öğrencilerin kendi düşüncelerini protestolarla ifade etme hakkı olduğunu ancak yönetimin güvenliği veya eğitimin devamını tehdit edecek faaliyetlere tolerans göstermeyeceğini açıkladı.

- Kuzey Carolina Üniversitesi

Kuzey Carolina Üniversitesi (UNC) öğrencileri de Columbia Üniversitesi eylemlerinde tutuklanan öğrencilere destek için kampüste protesto düzenledi

"Filistin'de Adalet için Öğrenciler (UNC SJP)" adlı öğrenci topluluğunun organize ettiği eylem kapsamında öğrenciler, rektörün ofisinin bulunduğu Güney Binası'nın dışındaki avluda toplandı.

Çadırlarda, sandalyelerde ve piknik örtülerinde oturan öğrenciler, Gazze ile dayanışma sloganları attı.

UNC SJP'in sosyal medya hesabında yapılan açıklamada, "Her yerde bilinçli öğrenciler ayağa kalkıyor ve kurumlarının İsrail'in Filistin ve Filistinlilerin yaşamına yönelik soykırımındaki suç ortaklığına karşı seslerini yükseltiyor." denildi.

- Stanford Üniversitesi

California eyaletindeki Stanford Üniversitesinde Filistin yanlısı öğrenciler, Gazze Şeridi'nde devam eden İsrail saldırılarına tepki gösterdi.

Düzenledikleri gösteri kapsamında Filistin bayrakları ve pankartlar taşıyan öğrenciler, İsrail aleyhine sloganlar attı.

- Minnesota Üniversitesi

Minnesota Üniversitesi, Filistin'e desteklerini göstermek ve üniversitenin İsrail'i destekleyen şirket ve akademik enstitülerle ilişiğini kesmesini talep etmek için Walter Library önünde kamp kurdu.

Öğrenciler, üniversitenin Lockheed Martin, General Dynamics, Boeing ve Honeywell gibi şirketlerle Tel Aviv Üniversitesi, Kudüs İbrani Üniversitesi ve Hayfa Üniversitesi gibi akademik enstitülerle ilişiğini kesmesini talep etti.

Bir üniversite sözcüsü, izinsiz çadırların üniversite arazisinde yasak olduğunu belirterek protestolar sırasında 9 öğrencinin gözaltına alındığını açıkladı.

- California Üniversitesi

California Üniversitesinden (UCLA) öğrenciler, Gazze'de saldırıların sona ermesi ve üniversitenin İsrail'le bağlantılı şirketlere yatırımını sonlandırmasını talep etmek amacıyla Sproul Plaza'da kamp kurdu.

Geçen hafta 100'den fazla kişinin tutuklandığı Columbia Üniversitesinde devam eden Filistin yanlısı protestolarla dayanışma amacıyla çadır kurduklarını belirten öğrenciler, eylemi "dayanışma kampı" olarak adlandırdı.

Öte yandan, üniversite yönetimi sözcüsü, okulun yatırım politikalarını ve uygulamalarını değiştirmeye yönelik planı olmadığını söyledi.

- Michigan Üniversitesi

Michigan Üniversitesi öğrencileri de 22 Nisan'da Filistin'e desteklerini göstermek için merkez kampüste onlarca çadır kurdu.

Üniversitenin İsrail'i destekleyen kuruluş ve şirketlerle olan anlaşmalarını bitirmesini isteyen öğrenciler, protestolarına gelecek iki hafta devam etmeyi planladıklarını bildirdi.

Protestoya 100'den fazla öğrenci katıldı.

- Harvard Üniversitesi, protestoları engellemek için avlusunu kapattı

Üniversite yönetimi, Harvard Avlusu girişlerine astığı yazıda, çadır veya masa gibi binalara girişi kısıtlayacak eşyaların getirilmesi halinde bu eşyaları getirenlere disiplin cezası verilebileceğini açıkladı.

Avluda çalışan öğrencilere yollanan e-postada ise avlunun "tedbirli davranmak ve toplumun güvenliğini ön planda tutmak" amacıyla cuma gününe kadar kapatıldığı aktarıldı.


İsrail anketi: Nüfusun beşte biri 7 Ekim’de başlayan savaşın ardından ülkeyi terk etmeyi düşünüyor

Tel Aviv'de Başbakan Binyamin Netanyahu karşıtı gösteriler düzenleyen İsrailli protestocular (Reuters)
Tel Aviv'de Başbakan Binyamin Netanyahu karşıtı gösteriler düzenleyen İsrailli protestocular (Reuters)
TT

İsrail anketi: Nüfusun beşte biri 7 Ekim’de başlayan savaşın ardından ülkeyi terk etmeyi düşünüyor

Tel Aviv'de Başbakan Binyamin Netanyahu karşıtı gösteriler düzenleyen İsrailli protestocular (Reuters)
Tel Aviv'de Başbakan Binyamin Netanyahu karşıtı gösteriler düzenleyen İsrailli protestocular (Reuters)

Reichman Üniversitesi Özgürlük ve Sorumluluk Enstitüsü tarafından yapılan ve dün (Salı) Yedioth Ahronoth tarafından yayınlanan anketin sonuçlarına göre ‘İsrailliler kendilerini halen güçlü hissediyor, ancak geceleri uyuyamıyor ve hükümete güven duymuyorlar.’ Anket sonuçları hakkında konuşan İsrailli yorumcu Nadav Eyal, “İsrailliler halen orduya güveniyor ve İsrailli olmaktan gurur duyuyorlar” değerlendirmesinde bulundu. Ankete göre İsraillilerin yüzde 87‘si, 48 Arapları’nın ise yüzde 61’i İsrail vatandaşı olmaktan gurur duyuyor.

Eyal, “Bu şaşırtıcı bir gösterge, ancak anketten ortaya çıkan sert tabloyu gizlememeli. Nüfusun en az beşte biri ülkeyi terk etmeyi düşündüğünü söylüyor. Merkez ve sol görüşlü seçmenler arasında bu oran biraz daha yüksek, sağ görüşlüler arasında ise çok daha düşük. Ancak tablo çok net. Yahudiler, Araplar, solcular, merkezdekiler ve sağcılar devletin varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğuna inanıyor” ifadelerini kullandı.

Eyal'e göre, “her 10 İsrailliden altısından fazlası İsrail'in bugün yok olma tehdidi altında olduğuna inanıyor. Devletin varlığına yönelik en büyük tehdidin ne olduğu sorulduğunda ise farklılıklar net bir şekilde ortaya çıkıyor: Sağ görüşlüler için en büyük tehdit sırasıyla ‘İran, terör örgütleri ve nüfusun bölünmesi’ iken, merkez ve sol görüşlüler için en büyük tehdit sırasıyla, ‘siyasi liderlerin kalitesi (yani Netanyahu ve hükümeti), nüfusun bölünmesi, İran ve terör örgütleri.’ Sağ görüşlü seçmenler arasında siyasi liderlerin kalitesi neredeyse hiçbir etkiye sahip değil.”

Anket ayrıca merkez ve sol seçmenlerin yüzde 98'inin; sağ seçmenlerin ise yaklaşık yüzde 66'sının hükümete güvenmediğini ortaya koyuyor.

İsrail ordusuna gelince, Hamas saldırısını izlemedeki başarısızlığına ve caydırıcılık ve performansındaki olumsuzluğa rağmen, ankete göre orduya büyük bir güven duyuluyor (sağ seçmenler arasında yüzde 77, merkez ve sol seçmenler arasında ise yüzde 80). Anketi hazırlayanların katılımcılara yönelttikleri “Hamas, İsrail'e yönelik saldırısını başlattığından beri geceleri rahat uyuyor musunuz?” sorusuna her 10 kişiden yedisi daha fazla kaygı yaşadığını söylerken, Arap halkı arasında durum daha iyi. Zira Arap halkı içinde her 10 kişiden sadece beşi endişe seviyesinde bir artış olduğunu bildirmiş. Diğer yandan ankete katılanların yüzde 12'si psikolojik yardım aldıklarını bildirmiş (yaklaşık bir milyon kişi). Eyal'in anket okumasına göre İsrail, 7 Ekim öncesinde Yahudi toplumunda da Arap toplumunda da daha muhafazakâr, sağcı ve dindar bir doğrultuda ilerleyen bir ülke idi. Savaş bu eğilimleri daha da güçlendirdi. Eyal, “Sağ, merkez ve sol arasında fark olmaksızın yüzde 56‘lık bir kesim, Filistinlilerle siyasi bir anlaşmaya varma olasılığının sadece yüzde 22’ye düştüğüne inanıyor” dedi.


İsrail ordusu Gazze'nin kuzeyinde yeni tahliye emri verdi

Gazze Şeridi sınırındaki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)
Gazze Şeridi sınırındaki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)
TT

İsrail ordusu Gazze'nin kuzeyinde yeni tahliye emri verdi

Gazze Şeridi sınırındaki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)
Gazze Şeridi sınırındaki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)

İsrail ordusu sözcüsü dün (Salı), İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki "tehlikeli bir savaş bölgesi" olarak tanımladığı Beyt Lahya bölgesinde yeni tahliye emri verdiğini açıkladı.

Reuters'in bildirdiğine göre bölge sakinleri, dün erken saatlerde İsrail'in haftalardır gerçekleştirdiği en ağır bombalama operasyonlarından birini gerçekleştirerek Gazze Şeridi'ndeki saldırılarını yoğunlaştırdığını ve daha önce güçlerini geri çektiği Şeridi'nin kuzeyini bombaladığını söyledi. Bölge sakinlerinin neredeyse sürekli bombardıman olduğunu söylediği orta ve güney bölgelerde, hava saldırıları ve tank atışları yapıldığına dairler haberler de vardı.

Bölge sakinleri ve Hamas hareketine bağlı medya kuruluşları, ordu tanklarının dün gece Gazze Şeridi'nin kuzey ucundaki Beyt Hanun'un doğusuna yeniden girdiğini, ancak şehrin içine doğru ilerlemediklerini, ancak çatışmanın yerinden edilmiş insanların barındığı bazı okullara ulaştığını belirttiler.


Rusya Savunma Bakan Yardımcısı yolsuzluk şüphesiyle tutuklandı

Rusya Bayrağı (Reuters)
Rusya Bayrağı (Reuters)
TT

Rusya Savunma Bakan Yardımcısı yolsuzluk şüphesiyle tutuklandı

Rusya Bayrağı (Reuters)
Rusya Bayrağı (Reuters)

Rusya Soruşturma Komitesi'nin dün (Salı) yaptığı açıklamaya göre Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Timur İvanov yolsuzluk şüphesiyle tutuklandı.

Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre komite Telegram hesabından yaptığı açıklamada “Rusya Federasyonu Savunma Bakan Yardımcısı Timur Vadimovich Ivanov tutuklandı. Ceza Kanunu'nun 290'ıncı maddesinin altıncı fıkrasına göre suç işlediğinden, yani rüşvet aldığından şüpheleniliyor" ifadeleri yer aldı.


BM Gazze'deki ‘toplu mezarlar’ nedeniyle alarma geçti

Filistin Sivil Savunma Kurumu görevlileri Gazze'deki Nasır Tıp Kompleksi'nde toplu mezarlardan çıkarılan cesetleri taşıyor. (DPA)
Filistin Sivil Savunma Kurumu görevlileri Gazze'deki Nasır Tıp Kompleksi'nde toplu mezarlardan çıkarılan cesetleri taşıyor. (DPA)
TT

BM Gazze'deki ‘toplu mezarlar’ nedeniyle alarma geçti

Filistin Sivil Savunma Kurumu görevlileri Gazze'deki Nasır Tıp Kompleksi'nde toplu mezarlardan çıkarılan cesetleri taşıyor. (DPA)
Filistin Sivil Savunma Kurumu görevlileri Gazze'deki Nasır Tıp Kompleksi'nde toplu mezarlardan çıkarılan cesetleri taşıyor. (DPA)

İsrail dün (Salı) Gazze Şeridi'nde son haftaların en ağır bombardımanlarından birini gerçekleştirirken, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Ravina Shamdasani yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki Nasır ve Şifa hastanelerinin yıkılması ve yüzlerce cesedin bulunduğu ‘toplu mezar’ raporları karşısında ‘dehşete düştüğünü’ söyledi.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği dün, Gazze'de bulunan ‘toplu mezarlar’ ile ilgili olarak uluslararası bir soruşturma başlatılması çağrısında bulundu.

Suudi Arabistan, İsrail işgal güçlerini ‘Gazze Şeridi'nde iğrenç savaş suçları işlemeye devam ettiği ve son olarak Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta Nasır Tıp Kompleksi'nde toplu mezarlar bulunduğu’ için kınadığını ifade etti.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, “Uluslararası toplumun İsrail işgalinin uluslararası hukuk kurallarını ihlal etmesine yönelik hesap verebilirlik mekanizmalarını harekete geçirmemesi, sadece daha fazla ihlalle sonuçlanacak, insani trajedileri ve yıkımı arttıracaktır” denildi.

Bakanlık, ‘uluslararası toplumun, İsrail işgalinin Gazze Şeridi'ndeki sivillere yönelik saldırılarını durdurma ve işlediği katliamlardan sorumlu tutma sorumluluğunu üstlenmesi’ talebini yineledi.

Gazze savaşının başlamasının 200’üncü gününde İsrail, ordunun daha önce kuvvetlerini çektiği Gazze Şeridi'nin kuzeyini bombaladı. Şarku’l Avsat’ın bölge sakinleri ve Hamas’a bağlı medya kuruluşlarından edindiği bilgilere göre ‘İsrail ordusuna ait tanklar salı gecesi Gazze Şeridi'nin kuzey ucundaki Beyt Hanun'un doğusuna tekrar girdi, ancak şehrin içine kadar ilerlemedi. Ateş, yerinden edilmiş insanların barındığı bazı okullara kadar ulaştı.’

İsrail'de devlet daireleri ve işyerleri Hamursuz (Fısıh) Bayramı nedeniyle kapalıydı. Sirenler güney sınır kasabalarında roket ateşi uyarısında bulundu, ancak herhangi bir can kaybı rapor edilmedi.

İslami Cihad Hareketi’nin silahlı kanadı, Sderot ve Kibbutz Nir Amir'e yönelik roket saldırılarının sorumluluğunu üstlenerek, savaşçılarının Gazze Şeridi'nin büyük bölümünü dümdüz eden ve 2,3 milyon kişinin neredeyse tamamını yerinden eden savaştan yaklaşık 200 gün sonra, halen roket atabildiğini gösterdi.

Gazze Şeridi’nin başka bir yerinde, tankların bölgeyi bombalamasının ardından güneydeki Han Yunus'un doğusu bombalanırken, orta bölgede Nuseyrat Mülteci Kampı’nda gece boyunca vurulan bir evden dört ceset çıkarıldı.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Gazze'ye yönelik yeni bombardımanı kınayarak, bombardımanda çoğunlukla kadın ve çocukların öldüğünü söyledi. Türk, İsrail'e Refah'a yönelik planladığı saldırıya devam etmemesi yönündeki uyarısını yineleyerek, bunun ‘daha iğrenç suçlara’ yol açabileceğini ifade etti.

Gazze'nin güneyindeki ana sağlık tesisi olan Nasır Tıp Kompleksi'ndeki yetkililer, bölgede bulunan en az üç toplu mezardan biri olduğunu söyledikleri yerden 35 ceset daha çıkardı ve bir hafta içinde burada bulunan toplam ceset sayısı 310'a ulaştı.

Filistinliler, İsrail güçlerinin suçlarını gizlemek için cesetleri buldozerlerle gömdüğünü söylüyor. İsrail ordusu ise güçlerinin alandaki cesetleri çıkardığını ve aralarında esir olmadığından emin olmak için inceledikten sonra yeniden gömdüğünü söyledi.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, dün Gazze Şeridi'ndeki Şifa ve Nasır yerleşkelerinde bulunan toplu mezarlarla ilgili uluslararası soruşturma açılması çağrısında bulunarak, ‘cezasızlık iklimine’ karşı bağımsız hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.

Türk, Gazze'deki en büyük hastane olan Şifa yerleşkesinin ve Gazze'deki ikinci büyük hastane merkezi olan Han Yunus'taki Nasır Tıp Kompleksi'nin yıkılmasını ‘dehşet verici’ olarak nitelendirdi. Volker Türk yaptığı açıklamada, söz konusu ölümlerle ilgili ‘bağımsız, etkili ve şeffaf soruşturmalar’ yapılması gerektiğini vurguladı.


İran, nükleer bomba malzemesine ‘haftalar uzaklıkta’

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, İran'ın 14 Nisan'da İsrail'e verdiği yanıttan saatler sonra yabancı diplomatlarla konuşuyor. (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, İran'ın 14 Nisan'da İsrail'e verdiği yanıttan saatler sonra yabancı diplomatlarla konuşuyor. (İran Dışişleri Bakanlığı)
TT

İran, nükleer bomba malzemesine ‘haftalar uzaklıkta’

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, İran'ın 14 Nisan'da İsrail'e verdiği yanıttan saatler sonra yabancı diplomatlarla konuşuyor. (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, İran'ın 14 Nisan'da İsrail'e verdiği yanıttan saatler sonra yabancı diplomatlarla konuşuyor. (İran Dışişleri Bakanlığı)

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi'ye göre İran'ın nükleer bomba geliştirmeye yetecek materyale sahip olmasına ‘aylar değil, haftalar’ kaldı.

Tahran'ın bu seviyeye yaklaşmasından duyduğu endişeyi dile getiren Grossi, bunun, İran'ın bu süre içinde nükleer silaha sahip olduğu ya da olacağı anlamına gelmediğini belirtti. Grossi, “Etkili bir nükleer savaş başlığı, yeterli bölünebilir malzemeye sahip olmanın yanı sıra birçok ek şey gerektirir” dedi.

Grossi, Deutsche Welle'ye (DW) verdiği röportajda, Tahran'a UAEA müfettişleriyle iş birliği düzeyini UAEA’nın talepleri doğrultusunda arttırması çağrısını yineleyerek, İran'ın programının şeffaflığı üzerine artan şüpheler konusunda uyarıda bulundu. Grossi, İran'ın faaliyetlerine ilişkin üç aylık bir rapor yayınlamadan önce iki taraf arasında çözüm bekleyen konuları görüşmek üzere önümüzdeki ay Tahran'ı ziyaret etmeyi planladığını söyledi.

Batılı güçler Grossi'den, İran'la ilgili kararları görüşebilmeleri için haziran başında Viyana'da yapılması planlanan UAEA Yönetim Kurulu'nun üç aylık toplantısına kadar, üç aylık bir rapor sunmasını istediler.

Bu arada İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komitesi üyesi Cevad Kerimi Kuddusi, İran'ın izin verilmesi halinde bir hafta içinde ilk nükleer denemesini yapabileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın İran merkezli internet sitelerinden aktardığına göre Kuddusi, İran Dini Lideri Ali Hamaney'in silahların yasaklanmasına ilişkin fetvasına atıfta bulundu.

Diğer yandan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı açıklamada “İran'ın nükleer doktrininde silahların yeri olmadığını” söyledi. İranlı bir yetkili ise tesislerin İsrail bombardımanı altında kalması halinde, nükleer politikalarını gözden geçirecekleri tehdidinde bulundu.


NASA uydusu, Dubai'deki seli görüntüledi

Selin vurduğu Dubai'de yaklaşık 3,3 milyon kişi yaşıyor (Reuters)
Selin vurduğu Dubai'de yaklaşık 3,3 milyon kişi yaşıyor (Reuters)
TT

NASA uydusu, Dubai'deki seli görüntüledi

Selin vurduğu Dubai'de yaklaşık 3,3 milyon kişi yaşıyor (Reuters)
Selin vurduğu Dubai'de yaklaşık 3,3 milyon kişi yaşıyor (Reuters)

Ortadoğu'yu vuran selin, Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) en kalabalık şehri Dubai'de yarattığı etki uydu görüntüleriyle ortaya kondu.

16-17 Nisan'da etkili olan yoğun yağışta Dubai'de birçok yer sular altında kaldı. 

BAE'de 24 saatten kısa sürede düşen yağış miktarı 254,8 milimetreye ulaştı. Bu, ülkede 75 yıldır görülen en yüksek yağış miktarı olarak kayda geçti.

Dubai'de de bir yıllık yağış miktarına sadece 12 saatte ulaşıldı. 

sdef
Dubai'de birçok nokta su altında kaldı (NASA)

NASA'nın gözlem uydusu Landsat 9'un 19 Nisan'da BAE üzerinden geçerken topladığı görüntüler, yolların ve havalimanlarının sular altında kaldığı Dubai'de selin etkisini gözler önüne serdi.

3 Nisan-19 Nisan'daki görüntülerde koyu mavi noktalar, sel sularının vurduğu alanları işaret ediyor.

NASA uydusu, selin ülkenin başkenti Abu Dabi'de yarattığı etkiyi de görüntüledi. Aynı zaman aralığında yakalanan görüntülerde, suların şehrin içlerine kadar ulaştığı dikkat çekiyor.

sdef
Şehrin sel öncesi uydu görüntüsü farkı dikkat çekici kılıyor (NASA)

Sel felaketi nedeniyle BAE'de üçü Filipinler yurttaşı 4 kişi ölürken, Umman'da da en az 20 kişi yaşamını yitirdi. 

Dubai Havalimanı'ndan bugün yapılan açıklamada, yoğun yağış nedeniyle askıya alınan seferlerin yeniden başladığı da duyuruldu.

Independent Türkçe, CNN, AA