Golan Tepeleri’ni ziyaret eden Pompeo yerleşim birimlerinin İsrail’in parçası olduğunu söyledi

Filistinlilerin protestoları ve İsrail solunun tepkisi sürüyor.

Mike Pompeo dün sıkı güvenlik önlemleri altında işgal edilen Golan Tepeleri’ni ziyaret etti. (Reuters)
Mike Pompeo dün sıkı güvenlik önlemleri altında işgal edilen Golan Tepeleri’ni ziyaret etti. (Reuters)
TT

Golan Tepeleri’ni ziyaret eden Pompeo yerleşim birimlerinin İsrail’in parçası olduğunu söyledi

Mike Pompeo dün sıkı güvenlik önlemleri altında işgal edilen Golan Tepeleri’ni ziyaret etti. (Reuters)
Mike Pompeo dün sıkı güvenlik önlemleri altında işgal edilen Golan Tepeleri’ni ziyaret etti. (Reuters)

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo dün Ramallah’ın doğusundaki, işgal altındaki Psagot Yahudi yerleşim birimini ziyaret etti. Ziyaret, İsrail solundan gelen tepkiler ve Filistinlilerin protestoları ortasında gerçekleşti.
Pompeo ülkesinin Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim birimlerinde üretilen ürünleri “İsrail malı” olarak sınıflandıracağını belirttiği açıklamasında yerleşimleri de “İsrail’in bir parçası” olarak niteledi.
Yahudi yerleşim birimlerini ziyaret eden ilk ABD Dışişleri Bakanı olan Pompeo kendisine yöneltilen eleştirilere cevaben ziyareti kişisel olarak gerçekleştirdiğini, hiçbir İsrailli yetkilinin kendisine eşlik etmediğini ve amacının Pompeo adında bir şarabın üretildiği şarap evini ziyaret etmek olduğunu vurguladı.
Pompeo, alınan sıkı güvenlik önlemleri doğrultusunda yerleşim birimine askeri helikopter ile geldi. Filistinlilerin büyük bir gösteri düzenlemelerinden korkulduğu için alana yaklaşması engellendi. Zira iki gün önce alanda gösteri yapan Filistinliler işgal güçlerinin sert müdahalesi ile dağıtılmıştı. Pompeo, Trump yönetiminin İsrail’i boykot eden BDS hareketini ve onu destekleyen partileri Yahudi karşıtı örgüt olarak sınıflandıracağını belirttiği açıklamasında bu hareketi “kanser” olarak nitelendirdi.
Mike Pompeo, İsrail’i boykot etmeye çağıran her örgüte karşı yaptırım uygulama taahhüdünde bulunarak Trump yönetiminin geçtiğimiz dört yıl boyunca İsrail’e daha önce hiçbir ABD yönetiminin vermediği kadar destek verdiğini kanıtladığını söyledi. Psagot yerleşim birimini ziyaret edenler için bulundurulan protokol defterine “Yahudiye ve Samiriye’de olmak bir nimet” yazarak Batı Şeria için İbranice isimler kullandı.
Pompeo bir ilke daha imza atarak daha önce hiçbir ABD Dışişleri Bakanı’nın ziyaret etmediği işgal altındaki Golan Tepeleri’ne gitti.
Trump yönetimi geçtiğimiz yıl, İsrail’in Suriye’ye ait olan işgal altındaki Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanıdığını duyurmuştu. Bu adım büyük tartışmalara sebep olmuştu.
Pompeo, alınan sıkı güvenlik önlemleri ile birlikte İsrailli mevkidaşı Gabi Aşkenazi ile birlikte Suriye-İsrail sınırında bulunan bölgeye gitti. ABD Dışişleri Bakanı bölgede yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Burada durup sınırın ötesine bakarak Başkan Donald Trump’ın bu bölgenin İsrail’e ait olduğunu söylemesinin altında yatan temel nedeni ve durumu inkar edemezsiniz. Bu daha önceki ABD başkanlarının reddettiği bir şeydi.”
Avrupa’daki salonlarda ve ABD’deki seçkin kurumlarda yapılan, “İsrail’in 1967 yılında gerçekleşen savaşın ardından Golan Tepeleri’ni Suriye’ye geri vermesine” yönelik çağrılarla alay eden Pompeo, “Esed’in burayı kontrol etmesi ile birlikte Batı ve İsrail’in uğrayacağı zararın büyüklüğünü hayal edin” dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD’ye ihraç edilen İsrail mallarını alırken yeni bir yaklaşım uygulamaya başlayacaklarını duyurdu. Böylece İsrail’in kontrolü altındaki bölgelerde üretilen mallara “İsrail ürünü” ibaresi konulacak ve her bölge ayrı olduğu için Batı Şeria ve Gazze’den gelen bütün malların üretimi ayrılacak.
Söz konusu duyuruya göre özellikle de Oslo Anlaşmaları’na tabi olan bölgelerdeki üreticilerin hepsinin malların “İsrail”, “İsrail ürünü” ya da “İsrail Malı” etiketi ile ihraç edilmesini kabul etmesi gerekecek ve bu ABD’ye ihraç edilen tüm mallarda uygulanacak.
Pompeo, bu yaklaşım ile C Bölgesi’ndeki üreticilerin İsrail’in ekonomik ve idari çerçevesi içinde çalıştığını ve mallarının buna göre ele alınması gerektiğini kabul etmiş olduğunu söyledi. Bu yeni adımın kabulüyle, Batı Şeria’nın diğer bölgelerindeki üreticilerin idari olarak ayrıldığını ve mallarının üzerine buna göre işaret konulması gerektiğini kabul ederek karışıklığı ortadan kaldırması hedefleniyor.
Pompeo konuya dair şunları söyledi:
“Batı Şeria’da üretilen mallara benzer bir işaret konulacak.. Filistin Yönetimi’nin ilgili makamlara sahip olduğu Batı Şeria bölgelerinden gelen mallar ‘Batı Şeria’ ürünleri olarak işaretlenecek. Gazze’de üretilen mallardaki ibare ‘Gazze’ ürünü olacak. Bu yeni yaklaşıma göre şu andan itibaren ‘Batı Şeria/ Gazze’ işaretini ya da benzer ibareleri kabul etmeyeceğiz.”
Mike Pompeo bu sözleriyle Gazze ve Batı Şeria’nın siyasi ve idari olarak ayrı olduğunu ve buna göre davranılması gerektiğini vurguladı.
Pompeo, Başkan Trump’ın vizyonunda da belirtildiği gibi Washington’ın halen kalıcı ve sürdürülebilir bir barışa bağlı olduğunu ve bu meşruiyeti kabul etmeyen, İsrailli üreticilere ya da fiili gerçeklere karşı çıkan “kötü niyetli” uygulamalar doğrultusunda Batı Şeria’daki İsraillileri cezalandıran muhalif devletlere ve uluslararası kurumlara yöneleceğini belirtti.
Diğer taraftan Filistin yönetimi dün Pompeo’nun işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinlilere ait olan El-Bire topraklarındaki Psagot yerleşim birimine yaptığı ziyareti ve ABD’nin Batı Şeria yerleşimcilerinin yaptıkları ihracatı “İsrail endüstrisinin” bir parçası olarak görme kararını “şiddetle” kınadı.
Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Bu, tüm uluslararası meşruiyet kararlarına açık bir şekilde meydan okuma demektir (...) ABD’nin bu hamlesi er ya da geç tarihe karışacak olan İsrail yerleşimlerinin meşrulaşmasını sağlamayacak. Başta Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası toplumu sorumluluklarını yerine getirmeye ve kararlarını, özellikle de önceki ABD yönetiminin onayıyla gelen 2334 sayılı son kararını uygulamaya çağırıyorum.”



İran'ın kötü şöhretli Evin Cezaevi’nde yıkım ve can kayıpları

Sosyal medyada paylaşılan bir fotoğrafta, İsrail'in dün düzenlediği hava saldırısının ardından Tahran'ın üzerinde yükselen duman görülüyor. (AFP)
Sosyal medyada paylaşılan bir fotoğrafta, İsrail'in dün düzenlediği hava saldırısının ardından Tahran'ın üzerinde yükselen duman görülüyor. (AFP)
TT

İran'ın kötü şöhretli Evin Cezaevi’nde yıkım ve can kayıpları

Sosyal medyada paylaşılan bir fotoğrafta, İsrail'in dün düzenlediği hava saldırısının ardından Tahran'ın üzerinde yükselen duman görülüyor. (AFP)
Sosyal medyada paylaşılan bir fotoğrafta, İsrail'in dün düzenlediği hava saldırısının ardından Tahran'ın üzerinde yükselen duman görülüyor. (AFP)

İranlı yetkililer bugün, Birleşmiş Milletler'in (BM) uluslararası insancıl hukukun ağır bir ihlali olduğunu söylediği, mahkûmların ölümüne ve yaralanmasına neden olan dünkü İsrail saldırısında kötü şöhretli Evin Cezaevi'nin ‘idari binasının bir kısmının’ yıkıldığını doğruladı. İran Yargı Erki Sözcüsü Asgar Cihangir, Evin Cezaevi'ndeki ‘idari binanın bir kısmının’ yıkıldığını, idari ve adli personelin yanı sıra bazı ziyaretçilerin de yaralandığını duyurdu. Cihangir ayrıca, şehitlerin de olduğunu bildirdi. Cihangir, ölü ve yaralı sayısına ilişkin kesin rakam vermedi ve konunun halen soruşturma aşamasında olduğunu vurguladı. Evin Cezaevi, İsrail'in Tahran'da ‘baskı organı’ olarak nitelendirdiği çeşitli merkezlere düzenlediği saldırılardaki hedeflerden biriydi.

xvfdghy
Sosyal medyada paylaşılan bir fotoğrafta, İsrail'in dün düzenlediği hava saldırısının ardından Tahran'ın üzerinde yükselen duman görülüyor. (AFP)

İranlı yetkililer bugün, İsrail saldırısı sırasında Evin Cezaevi yakınlarına düşen iki füzeyi etkisiz hale getirdi. Tasnim haber ajansı bir polis sözcüsünün şu açıklamasını aktardı: “Dün ateşlenen ve Evin Cezaevi yakınlarına düşen patlamamış iki füze etkisiz hale getirildi ve güvenli bir yere taşındı.” İran yargısı da Evin'deki tutukluları Tahran eyaletindeki diğer cezaevlerine ‘naklettiğini’ duyurdu. Yargı kaç tutuklunun nakledildiğini belirtmedi. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, İran'da üç yıldır tutuklu bulunan Fransız vatandaşları Jacques Paris ve Cecile Koehler'in ‘zarar görmediğini’ doğruladı ve İsrail saldırısını ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, siyasi tutukluların bulunduğu cezaevine düzenlenen hava saldırısının uluslararası insancıl hukukun ciddi bir ihlali olduğunu söyledi.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Semin el-Haytan Cenevre'de gazetecilere yaptığı açıklamada, İsrail'in adını anmadan, “Evin Cezaevi askeri bir hedef değildir ve hedef alınması uluslararası insancıl hukukun ciddi bir ihlalini teşkil etmektedir” dedi. Sözcü ayrıca, İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin cezaevinde yangın çıktığına ve belirsiz sayıda yaralı olduğuna dair raporlar aldığını belirtti.

sadfrgt
İsrail saldırıları sonucu yanan bir ambulans Tahran'da bir caddede duruyor. (Reuters)

Tahran'daki Evin Cezaevi'ne düzenlenen saldırı, İsrail'in hedeflerini askeri ve nükleer tesislerin ötesine taşıyarak, İran rejiminin temel direklerini doğrudan hedef almaya başladığının açık bir işaretiydi.

İsrail güçleri ayın 23'ünde İran'ın başkenti Tahran'daki Evin Cezaevi'nin kapısını, idari bölümleri ve yardımcı tesisleri hedef alan hassas bir hava saldırısı gerçekleştirdi. İsrail'in ‘nitelikli’ olarak nitelendirdiği saldırı, İran'ın kalbindeki hassas güvenlik ve istihbarat bölgelerine yönelik bir dizi saldırının parçasıydı.

Verilere göre bombalama sonucunda hapishanenin ana kapısında ciddi hasar meydana geldi. Söz konusu saldırıda revir ve kütüphane gibi bölümler de hasar görürken, binlerce tutuklunun kaldığı koğuşlar da kısmen zarar gördü.

sdfgthy
Sosyal medyada paylaşılan bir fotoğrafta, İsrail'in dün düzenlediği hava saldırısının ardından Tahran'ın üzerinde yükselen duman görülüyor. (AFP)

Her ne kadar toplu bir firar olayı teyit edilmemiş olsa da, özellikle İranlı yetkililerin tam sayıyı ya da kurbanların kimliğini açıklamadan mahkumlar arasında ölüm ve yaralanmalar olduğunu duyurmasının ardından, cezaevindeki kaos ve panik sahneleri parmaklıklar ardındaki kişilerin trajedisini ön plana çıkardı.

Cezaevi hakkında

Tahran'ın kuzeybatısında yer alan Evin Cezaevi, 1972 yılında Şah döneminde kurulan, ancak en karanlık ününü 1979 İslam Devrimi'nden sonra kazanan devasa, ağır tahkimatlı bir komplekstir. Bugün siyasi baskının sembolü olarak bilinen hapishanede çoğu siyasi muhalifler, gazeteciler, akademisyenler ve insan hakları aktivistleri olmak üzere 15 binden fazla mahkûmun yanı sıra diplomatik çatışmalarda pazarlık kozu olarak kullanılan çifte uyruklular da tutulmaktadır.

Uluslararası insan hakları örgütleri düzenli olarak cezaevindeki insan hakları ihlallerini belgeleyen raporlar yayınlıyor.