Washington Husilere terör örgütü diyecek mi?

‘Meşruiyeti’ destekleyen koalisyon tarafından imha edilen balistik füzeler, geçen Temmuz ayında sözcü Tuğgeneral Turki el-Maliki’nin düzenlediği basın toplantısında sergilendi (Getty)
‘Meşruiyeti’ destekleyen koalisyon tarafından imha edilen balistik füzeler, geçen Temmuz ayında sözcü Tuğgeneral Turki el-Maliki’nin düzenlediği basın toplantısında sergilendi (Getty)
TT

Washington Husilere terör örgütü diyecek mi?

‘Meşruiyeti’ destekleyen koalisyon tarafından imha edilen balistik füzeler, geçen Temmuz ayında sözcü Tuğgeneral Turki el-Maliki’nin düzenlediği basın toplantısında sergilendi (Getty)
‘Meşruiyeti’ destekleyen koalisyon tarafından imha edilen balistik füzeler, geçen Temmuz ayında sözcü Tuğgeneral Turki el-Maliki’nin düzenlediği basın toplantısında sergilendi (Getty)

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Washington’un Yemen politikasının hedeflerini değiştirmediğini belirtti. Sözcü, hedeflerin ‘istikrarlı’ olduğunu söylerken, ‘Yemen’de barış, refah ve güvenliği sağlamak için uluslararası ortaklarla birlikte çalışıldığını’ dile getirdi.
Açıklamayla eş zamanlı olarak Washington’un Husileri bir terör grubu olarak sınıflandırma niyetiyle ilgili haberler ortaya koyuldu. Gelişme, bazı taraflarca iyi bir baskı kartı olarak nitelendirilirken, bazı taraflar da Yemen sahnesinin karmaşık bir düğümü olduğunu belirtti.
Washington, hala ‘Çatışmanın askeri çözümü yok’ klasik ifadesine itimat ediyor. Ancak sözcü, Husilerin davranışlarının, barış konusunda ciddi olmadıklarını gösterdiğini vurguladı.
20 Kasım’da geç saatlerde Şarku’l Avsat, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ile e-posta aracılığıyla iletişime geçti. Şarku’l Avsat’ın soruları, ABD medyasının ‘Husileri bir terör grubu olarak nitelendirmesi hususunda ABD Dışişleri Bakanlığı çevrelerinde şiddetli bir tartışma yaşandığı’ yönündeki haberlerine odaklandı.
Ertesi gün Reuters Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan’ın, “ABD’nin, Yemen’deki İran bağlantılı Husi grubu yabancı bir terör örgütü olarak sınıflandırması tamamen yerinde olacaktır” ifadelerini aktardı. Prens Faysal, “Herkes, Husi silahlarının ve ideolojilerinin büyük bir kısmının İran’dan geldiğini biliyor. Bu sebeple o, kesinlikle yurt dışından desteklenen bir terör örgütüdür” dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ‘terörizmle ilgili olası sınıflandırmaları veya sınıflandırmalar hususundaki görüşmeleri alenen yapmadıklarını’ dile getirdi. Ancak ABD yönetimindeki üst düzey yetkililer konu hakkında açıklamada bulundu.
ABD’nin İran ve Venezuela Özel Temsilcisi Elliott Abrams, 11 Kasım Çarşamba günü Riyad’da Suudi Arabistan Savunma Bakanı Yardımcısı Prens Halid bin Selman ile bir araya geldi.
Ertesi gün Şarku’l Avsat, Özel Temsilcinin “Husilerin, terörist olarak belirlenmesi, Washington’da tartışılan bir meseledir. Çünkü konu, siyasi ve hukuki tartışmalarla bağlantılıdır” şeklindeki açıklamasını yayınladı.
Sınıflandırma meselesine değinmeden önce, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün ifadelerini de belirtmekte fayda var. Öyle ki Sözcü, “ABD, Birleşmiş Milletler’in (BM) Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths ve Yemen’in komşularının, ‘çatışma taraflarını siyasi bir uzlaşıya götürme yolundaki’ çabalarını desteklemeye devam ediyor. Kalıcı bir çözümün, tüm tarafların uzlaşmasını gerektireceğine dair şüphe yok. Çabalarımız, çatışmayı sona erdiren ve korkunç insani duruma bir çözüm sağlayan kapsamlı bir siyasi anlaşmayı desteklemeye odaklanmıştır” ifadelerini kullandı.
Aynı şekilde Washington, İran’ın Husilere yönelik ölümcül yardımlar sağlamasının, çatışmayı körüklediğini ve Yemen’deki insani krizi daha da şiddetlendirdiğini belirtti. Sözcü, “Husilerin davranışlarını değiştirmeleri ve Yemen’deki insani krizi tırmandırmayı bırakmaları gerektiğine yürekten inanıyoruz. İnsanları keyfi olarak tutuklamayı, sivil nüfusa, altyapıya ve gemicilik sektörüne saldırmayı bırakmalı, ayrıca yabancı terör örgütü olarak sınıflandırdığımız İran Devrim Muhafızları ile çalışmayı sonlandırmalıdır. İran rejimi, geçen ay İran Devrim Muhafızları’nın bir üyesi olan Hasan Erlo’yu Sana’ya kaçırdı. Şu anda kendisine Büyükelçi deniliyor. Tüm bu eylemler, Husilerin Yemen’e barış getirmek için siyasi bir çözüm aramada ciddi olmadığını gösteriyor” dedi.
Sözcüye göre ABD, İran’dan ‘Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarını ihlal eden bir eylem olan Husilere silah kaçakçılığını durdurmasını ve Husilerin, Yemen’deki ve Suudi Arabistan dahil komşularına yönelik saldırgan eylemlerini durdurmasını’ talep ediyor.

Senaryolar ve müzakereler
Şarku’l Avsat, sınıflandırma hususunda Yemenli aktivistlerle görüşürken, konuya ilişkin olarak Batı medyasında yer alan tartışmaları da izledi.
Bu hususta iki senaryo ortaya çıkıyor. İlk olarak, bu durumun uluslararası yardım kuruluşlarının insani yardım çalışmalarını bozacağı ve siyasi açıdan karmaşık olan sahneyi daha da karmaşıklaştıracağı görüldü. İkinci olarak ise sınıflandırma, Husiler üzerinde siyasi bir baskı kartı olarak görülüyor. Aynı şekilde insani yardım çalışmalarının engellenmesini önleyecek istisnalar mevcut.
Washington Post, Uluslararası Kriz Grubu analisti Peter Salisbury’nin “Eğer sınıflandırma hızlıca gerçekleşirse Yemen’de, ticaretin ve finansmanların kurutulmasına ve diplomatik sürecin infilakına tanık olabiliriz. Husiler, Suudi Arabistan’a yönelik saldırıların sıklığını artırarak karşılık vermeleri gerektiğine karar verecek ve daha fazla destek için İran’a başvuracak” değerlendirmesini aktardı.
Yemenli bir siyasi araştırmacı olan Bera Şayban, “Geçen yıla bakarsak, Husilerin başlangıçta Suudi Arabistan’a yönelik saldırılarını artırdıklarını görüyorduk. Buna karşılık koalisyonun hava saldırıları önemli ölçüde azaldı” dedi.
Şayban, bu koşullar altında uluslararası toplumun grup üzerinde gerçek baskı kartlarına sahip olmadığına inanıyor. Hiç kimsenin onu güvenlik veya askeri açıdan cephede uzlaştırmaya, hatta barışa doğru ciddi adımlar atmaya zorlamadığını söyleyen Şayban, çünkü uluslararası toplumun onlara karşı hiçbir şeye sahip olmadığını ve gerçeklerin, milislerin döşediği mayınları kaldırmayı reddettikleri zaman bu durumu Hudeyde’de kanıtladığını vurguladı. Bera Şayban ayrıca, Taiz vilayetindeki kuşatmanın kaldırılmasına yönelik görüşmelerin reddedildiğini, BM’nin bile tüm kurumlarıyla Husileri, çocukları orduya almaktan vazgeçmeye ikna edemediğini ve şu an ise grubun Sana’daki ve diğer bölgelerdeki bankaları kontrol etmesi nedeniyle büyük bir finansal çöküş yaşandığını dile getirdi.
Şayban, “BM’nin bir süredir piyasaya sürdüğü ve kağıt üzerinde konuştuğu fikirlerin güzel olduğunu düşünüyorum. Ancak gerçekler, sahada uygulanamayacaklarını kanıtladı. Bunun en belirgin örneği, üzerinde mutabık kalınan tüm güvenlik ve askeri planların, sakinlik ve ateşkes çağrıları da dahil olmak üzere başarısız olması ve asıl neden olarak baskı kartının olmamasıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan Yemenli siyasi aktivist Haldun Bakhil, “Bölgesel barış ve güvenlik meseleleriyle ilgilenen bir aktivist olarak, Yemen’deki ve bölgedeki çatışmanın dinamiğine herhangi bir karışıklık eklemenin, bölgedeki zaten karmaşık olan sahneye sadece ağır yükler getireceğine inanıyorum. Aynı şekilde belki de ABD yönetimindeki tarafların, Husiler olarak bilinen Ensarullah hareketini bir terör örgütü olarak sınıflandırmaya yönelik niyetlerine dair yinelenen ​​haberlerin, belki de yakın gelecekteki siyasi çözüm umutlarını gömme kararı olacağı kanaatindeyim. Yemen’de BM önderliğindeki barış süreci ve 2216 sayılı BM kararının uygulanması baltalanacak, yıkıcı ekonomik ve insani sonuçlara yol açacak” açıklamasında bulundu.

Sınıflandırma mekanizmaları
Siyasi aktivist Haldun Bakhil, “Bir Yemen vatandaşı olarak, herhangi bir ülkenin herhangi bir Yemenli tarafı terör örgütü olarak sınıflandırması, onu El-Kaide, DEAŞ ve tekfirci gruplarla eş tutması üzücü. Bu durum, objektifliğe ve gerçeğe zarar veren bir şeydir ve ülkeme hizmet etmemektedir” değerlendirmesinde bulundu. Bakhil, “ABD’deki dostlardan, bir Yemenli olarak umduğum şey, BM temsilcisinin çabalarını, diyalog kanallarını, müzakere kanallarını, sakinliği, güven inşa etmeyi ve ortak ateşkes beyannamesini imzalamayı desteklemektir” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Bera Şayban, “Grubu, terörist olarak sınıflandırmak, tabi ki Taliban gibi terör grupları olarak sınıflandırılmak üzere gereken tüm şartları karşılıyor. Uluslararası toplumun, onunla diyalog yürütmesine izin verilecek. Gelecekte, grubun adını terör listesinden çıkarma seçeneği sunmak bir baskı faktörü olacaktır. Yeni bir hükümetin kurulmasına izin verirseniz ve ciddi şekilde barışa doğru ilerlerseniz. Tüm bu adımlar, BM’nin müzakere edebileceği belgelerdir ve bu açıdan bakıldığında doğru yönde atılmış bir adım olduğunu düşünüyorum” dedi.
Yemenli araştırmacı, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin İran’a karşı uyguladığı maksimum baskı politikasına da değinirken, “Tahran’ın bölgede yeni maceralara atılmamasına katkı sağladı. Bunun nedeni, Washington’daki ABD yönetiminin İran’a karşı büyük bir caydırıcılığa sahip olmasıdır” dedi.
Şayban, BM’nin bu adımdan yararlanabileceğini ve aynı hatayı iki kez yapmaması gerektiğini savundu. Araştırmacı, “Haziran 2014’te Sana düşmeden önce, Husilerin liderlerini yaptırım listelerine koymaları için BM’ye çağrıda bulunduk. Ancak geç oldu ve sonuç olarak Sana düştü. BM, Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi ve Abdulhalık el-Husi’yi listeye aldığında artık çok geçti. Bu hata bir daha tekrar etmemeli. Özellikle grubun askeri operasyonlarının kapsamını genişlettiğini ve Suudi Arabistan hedefini tırmandırdığını görüyoruz. Buradaki sorun ise hızlı hareket gerekliliğidir. Grubun uluslararası ve bölgesel güvenlik için daha büyük bir tehdit ve tehlikeye dönüşmesini, dünyanın bir felakete uyanmasını bekleyemeyiz. Daha sonra grup terörist olarak sınıflandırılırsa, çok geç olacaktır” ifadelerini kullandı.
Bera Şayban, “Husiler, istemedikleri için Suudi Arabistan’ı daha geniş şekilde hedef almadılar. Ancak bu, büyük saldırılar başlatmak için yeterli kapasiteye sahip olmamalarından kaynaklanıyor. Husi grubunu anlamadaki sorun burada yatıyor. Yani Husilerin ABD ya da İsrail’e saldırmadıkları söylendiğinde bu, bunu yapamamalarından kaynaklanıyor, istememelerinden değil. Grup, Yemen’de Bahailer ve Yahudiler gibi azınlıklara hakim olduğunda, Husilerden ilk etkilenenler onlar olmuştu” dedi. Şayban, “Bu durum, onları terörist olarak sınıflandırmak, görüşmelere ve taahhütlere geri döndürmek için yeterli bir sebeptir” değerlendirmesinde bulundu.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.