Moskova’da bir araya gelen Lavrov ve Salih Libya siyasi çözüm sürecini görüştü

Diyalog Komitesi’nin oluşum mekanizmasına karşı Rus çekincesi

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, iki gün önce Moskova’da Akile Salih ile görüştü (AP)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, iki gün önce Moskova’da Akile Salih ile görüştü (AP)
TT

Moskova’da bir araya gelen Lavrov ve Salih Libya siyasi çözüm sürecini görüştü

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, iki gün önce Moskova’da Akile Salih ile görüştü (AP)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, iki gün önce Moskova’da Akile Salih ile görüştü (AP)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov iki gün önce Rusya Devlet Duması’nın daveti üzerine sürpriz bir şekilde Moskova’ya gelen Libya’daki Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile birlikte bir dizi toplantı yaptı.
Toplantılar gizlilikle çevriliydi. Dışişleri Bakanlığı toplantılardan kısa bir süre önce toplantıların genelde açık olan giriş kısmına gazetecilerin girmesini yasakladı ve daha sonra Lavrov’un toplantının başında yaptığı konuşmanın da yer aldığı kısa bir açıklama yapmakla yetindi.
Rus bakan Libya konulu toplantılar için “Öncekilere göre bu kez çok daha sakin geçti. Çabalarınız sayesinde Libya’da çok olumlu şeyler oldu. Ateşkes uzun bir süre devam edecek” ifadelerini kullanarak Salih’in Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac ile geçtiğimiz ağustos ayında gerçekleştirdiği görüşmenin “siyas süreci tekrar başlatma noktasında önemli bir rolü olduğunu” ve bu sürecin “hala devam ederek hızlı bir şekilde geliştiğini” belirtti.
Lavrov, Akile Salih’in “uzlaşmanın ana siyasi güçlerin hepsini ve Libya’nın tüm bölgelerini kapsaması için” gösterdiği çabalara övgüde bulunarak “Rusya’nın da tutumunun” bu yönde olduğunu ve Moskova’nın yıllardır Libya’daki bütün siyasi güçlerle irtibat halinde olduğunu vurguladı. Aynı zamanda Lavrov, Rusya’nın Libya’nın normal hayata geri dönmesi için gösterdiği özene işaret ederek bunun genel olarak enerji, ulaşım ve ekonomi ile yatırım projeleri de dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliğinin yeniden başlamasına olanak sağladığını belirtti.
Şarku’l Avsat’a verdikleri demeçte Rus kaynaklar, Temsilciler Meclisi Başkanı ile yapılan toplantıların “Moskova’nın tüm Libya taraflarıyla özenle gerçekleştirdiği koordinasyonun devamı” çerçevesinde geldiğini kaydetti. Kaynaklar Moskova’nın “Ülkedeki siyasi çözümün gidişatını desteklemek için Salih tarafından başlatılan tüm girişimleri desteklediğine” işaret etti.
Kaynaklar Moskova’nın, uluslararası kararları uygulamak için Libya taraflarıyla diyaloğu artırmaya özen gösterdiğini vurgulayarak “Geçtiğimiz günlerde Tunus’ta tartışmaları başlatılan diyalog komitesinin yapısı hakkında Moskova’da ortaya çıkan sorulara ve komiteye eklenen bazı kişileri seçme mekanizmasına ilişkin çekincelere” dikkat çektiler. Kaynaklar “Bu mekanizma, belli başlı tarafların siyasi kazanımlar elde etme girişiminde bulunduklarını gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Kaynaklar, Moskova’nın bu yılın başında Libya’nın önde gelen taraflarını bir araya getiren bir diyalog kurmak için bir girişim başlattığını tekrar hatırlatarak “O zamanlar toplantıda istenen sonuçlara ulaşılamasa da Moskova hala bunun, Libya diyaloğunu ve bu ülkedeki çözüm sürecini ilerletmek için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarıyla uyumlu doğru bir mekanizma olduğunu savunuyor” ifadelerini kullandı.
Aynı zamanda kaynaklar özellikle Rusya’nın çabalarının başarılı olmasında önemli rol oynadığı ateşkes anlaşmasının uygulanması ile birlikte Rusya’nın çabalarının bu yönde hala devam ettiğini vurguladı. Kaynaklar “Rusya’nın Libya’ya gösterdiği özen devam edecek. Libya, Afrika kıtasında ve Doğu Akdeniz bölgesinde önemli ve etkili bir ülke. Rusya merkezli şirketlerin daha önce önemli çıkarları vardı ve eski Cumhurbaşkanı Muammer Kaddafi döneminde Libya’da faaliyetlerini başlatmak için büyük bütçeler oluşturdular ve şimdi Libya’daki varlıklarını yeniden güçlendirmeye çalışıyorlar” dedi.
 



ABD, Gazze'nin kuzeyine 25 binden fazla öğüne denk gelen insani yardımı havadan indirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD, Gazze'nin kuzeyine 25 binden fazla öğüne denk gelen insani yardımı havadan indirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Gazze'nin kuzeyine 25 binden fazla öğüne denk gelen insani yardımı havadan indirdiklerini duyurdu.

CENTCOM'un X sosyal medya platformundan yapılan açıklamada, Gazze'deki sivillerin temel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla bölgenin kuzeyine dün yerel saatle 12.15'te "C-130" tipi askeri uçaklarla havadan insani yardım indirme operasyonu gerçekleştirildiği belirtildi.

Açıklamada, operasyonla 25 binden fazla öğüne tekabül eden gıdanın havadan bırakıldığı aktarılarak bu kapsamda, ABD'nin şimdiye kadar 1082 ton insani yardım yaptığı bildirildi.

Açıklamada ayrıca, ABD'nin havadan insani yardım yapmaya devam edeceği kaydedildi.

CENTCOM, 24 Nisan'da da Gazze'nin kuzeyine yaklaşık 30 bin 16 öğüne denk gelen gıdayı içeren insani yardımı havadan indirdiklerini duyurmuştu.


İsrail ordusu Batı Şeria'daki Balata Mülteci Kampı'na baskın düzenledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail ordusu Batı Şeria'daki Balata Mülteci Kampı'na baskın düzenledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusu, işgal altındaki Batı Şeria'nın Nablus kentinde bulunan Balata Mülteci Kampı'na baskın düzenleyerek bir evi kuşattı.

Görgü tanıklarından alınan bilgiye göre, İsrail ordusu askeri araçlarla Huvvara kontrol noktasından girerek Balata Mülteci Kampı'na baskın düzenledi.

Kamptaki bir evi kuşatan İsrail askerleri ile baskına karşı çıkan Filistinliler arasında çatışma çıktı.

İsrail ordusunun günün ilk saatlerinden bu yana işgal altındaki Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerine baskınlar düzenlediği belirtildi.

Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin, Kalkilya ve Tulkerim ile güneyindeki Beytüllahim ve El Halil'in İsrail ordusunun baskınlarına sahne olduğu aktarıldı.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne saldırı başlattığı 7 Ekim 2023'ten bu yana işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de Filistinlilere yönelik gözaltı, baskın ve saldırılarda artış yaşanıyor.

Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te 7 Ekim'den bu yana İsrail askerleri ile yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 489 Filistinli hayatını kaybetti, 4 bin 900 Filistinli yaralandı.


Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, Türkiye ziyaretini değerlendirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, Türkiye ziyaretini değerlendirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier, Orta Doğu'daki kalıcı barışın iki devletli çözümle mümkün olacağı konusunda Türkiye ile hemfikir olduklarını söyledi.

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, Türkiye'de 22-24 Nisan'daki temaslarını ziyareti takip eden Türk gazetecilere değerlendirdi.

Steinmeier, ülkesiyle Türkiye'nin Orta Doğu'daki çatışmalar konusunda farklı bakış açılarının bulunduğuna işaret ederek, "Ancak Türkiye ile Orta Doğu'daki kalıcı barışın iki devletli çözümle mümkün olacağı konusunda hemfikiriz." ifadesini kullandı.

Türkiye'deki temaslarını yapıcı olarak niteleyen Steinmeier, "Türkiye ziyaretimin her dakikası kıymetliydi." dedi.

Steinmeier, Türkiye ziyaretinin iki ülke ilişkileri açısından önemine değinerek, "Benim için diplomatik ilişkilerimizin başlamasının 100. yıl dönümünde Türkiye'ye gelmek çok önemliydi." değerlendirmesinde bulundu.

İki ülkenin NATO'da müttefik G20 üyeleri olduklarına dikkati çeken Steinmeier, "Türkiye-Almanya olarak birbirimiz için vazgeçilmeziz, birbirimize ihtiyacımız var." diye konuştu.

- "Almanya olarak depremzedeleri unutmayacağız"

Gaziantep'te 23 Nisan kutlamasına katıldığını ve ardından Nurdağı ilçesinde depremzedeler için kurulan konteyner kenti ziyaret ettiğini anlatan Steinmeier, buradaki temaslarının kendisini etkilediğini belirtti.

6 Şubat 2023'teki depremin Türkiye ve Suriye'de birçok can kaybına yol açtığını anımsatan Steinmeier, "Depremden bir yıl sonra bölgeyi ziyaret etmek, benim için de anlamlıydı. Hayatta kalan insanlar için çok hızlı bir şekilde barınma yerleri hazırlanmasını ve çocukların okullara gidebilmesinin sağlanmasını görmek sevindirici." değerlendirmesinde bulundu.

Bölgedeki yeniden inşa çalışmalarının "takdire şayan" olduğunu ifade eden Steinmeier, "Almanya olarak depremzedeleri unutmayacağız ve desteklemeye devam edeceğiz." dedi.

Alman lojistik şirketi DHL'nin İstanbul Havalimanı'ndaki merkezine gerçekleştirdiği ziyarete değinen Steinmeier, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde bu ziyareti de ele aldıklarını söyledi.

Hızlı hava kargo taşımacılığı sektöründe bu merkezin model özelliği taşıdığını anlatan Steinmeier, Avrupa ülkeleri arasında AR-GE Merkezi kapsamında kurulan ilk Dijital Dönüşüm Ofisi'nin İstanbul'da bulunmasının da sevindirici olduğunu dile getirdi.

Steinmeier, Türk vatandaşları için vize kolaylığı ya da genel olarak vize işlemlerinde ne zaman ilerleme kaydedileceği yönündeki soru üzerine Türkiye'deki başkonsolosluk personelinin sayısının artırıldığı ve işlem süresinin kısaltılması ve daha hızlı randevu alınabilmesi için çalışmaların yürütüldüğü yanıtını verdi.

Steinmeier, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Almanya'da düzenlenecek, Türk Milli Takımı'nın da mücadele edeceği EURO 2024'e beklediğini söyledi.


ABD'de Filistin destekçisi öğrenciler antisemitizmle suçlanırken ülkede İslamofobi artıyor

ABD'de Filistin destekçisi öğrenciler antisemitizmle suçlanırken ülkede İslamofobi artıyor
TT

ABD'de Filistin destekçisi öğrenciler antisemitizmle suçlanırken ülkede İslamofobi artıyor

ABD'de Filistin destekçisi öğrenciler antisemitizmle suçlanırken ülkede İslamofobi artıyor

ABD'nin New York kentindeki Columbia Üniversitesinde Filistin'e destek için başlayan öğrenci eylemleri ülkedeki diğer üniversitelere de yayılırken, İsrail yanlısı gruplar, bu protestoları "Yahudi düşmanlığı" şeklinde yaftalamaya çalışıyor.

Üniversite yönetimlerinin polis gücü ile eylemleri dağıtmak istemesi "ifade özgürlüğü" engellemeleri tartışmalarını, öğrencilere yöneltilen "antisemitizm" suçlaması da ülkede artışa geçen İslamofobik ve Filistin karşıtı vakaları tekrar gündeme getirdi.

Amerikan-İslam İlişkileri Konseyinin (CAIR) nisan başında yayımlanan raporuna göre, 2023'te bir önceki yıla göre Müslüman karşıtı olaylarda yüzde 56 artış görülmesi ve bunların yüzde 44'ünün 7 Ekim 2023'ten sonra kaydedilmesi ABD'de antisemitizmden ziyade Müslümanların daha fazla ön yargı ve ayrımcılığa uğradığına işaret olarak değerlendiriliyor.

CAIR New Jersey Ofisi İletişim Direktörü Dina Sayedahmad, soykırımla yargılanan İsrail'in Gazze saldırıları ile ABD'de artışa geçen Müslüman ve Filistin karşıtı nefret suçları vakalarına dair AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

- "Bu, öğrencilerin ifade özgürlüğü haklarının doğrudan ihlalidir"

Sayedahmad, siyonist grupların, tarihsel olarak İsrail'i her eleştirdiklerinde Filistinli ve Müslüman öğrencilerle müttefiklerini susturmak için Yahudi düşmanlığıyla suçladığına dikkati çekerek, bugün de üniversitelerdeki öğrenci eylemlerine karşı aynı taktiğin kullanıldığını söyledi.

Bu söylemleri "samimiyetsiz" bularak "gerçek Yahudi düşmanlığı vakalarının soruşturulmasına zarar" verdiğini belirten Sayedahmad, "Devlet, meydana gelen gerçek Yahudi karşıtı olayları gerçekten araştıramıyor çünkü bu olaylar, sırf öğrenciler İsrail Devleti'ni eleştirdikleri ve Filistinlilerin özgürlük haklarını destekledikleri için Yahudi karşıtlığıyla ilgili asılsız suçlamalarla dolup taşıyor. Bu, öğrencilerin ifade özgürlüğü haklarının doğrudan ihlalidir." diye konuştu.

Sayedahmad, yerel siyasetçilerden Beyaz Saray'a kadar, üniversitelerde devam eden öğrenci eylemlerinin "antisemitik" olarak yaftalanmasının "çok endişe verici" olduğunu ifade ederek, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Öte yandan, aynı zamanda ülke çapında Müslüman ve Filistin karşıtı bağnazlığın da keskin bir yükselişe geçtiğini görüyoruz. Burada, New Jersey'deki CAIR'de, 2023'ten 2024'e kadar Müslüman karşıtı vaka ve bağnazlıkta yüzde 200'ün üzerinde bir artışa tanık olduk. Bunun temel nedeni, kamu görevlilerinin Filistin ve Müslümanlar hakkındaki dengesiz, samimiyetsiz ve sahtekar açıklamalarından kaynaklanıyor."

Buna son örnek olarak New Jersey Rutgers Üniversitesi İslami Yaşam Merkezi'ne yapılan saldırıyı gösteren Sayedahmad, 7 Ekim'den bu yana, aynı kampüsteki Müslüman ve Filistinli öğrencilerden kendilerine 100'den fazla şikayet geldiğini söyledi.

Sayedahmad, Müslüman bağnazlığı konusunda yeterli önlem almayan Rutgers Üniversitesi yönetimi hakkında da sivil haklar organizasyonu olarak ABD Eğitim Bakanlığına şikayet dilekçesi gönderdiklerini kaydetti.

- "(İslamofobik) Olaylar ciddi oranda arttı"

Ramazan Bayramı'nda vandalizme uğrayan Rutgers Üniversitesi İslami Yaşam Merkezi'nin imamı Kaiser Aslam, merkezin, özellikle 7 Ekim'den bu yana başta Filistinli öğrenciler olmak üzere Filistin'i savunan herkesin evi haline geldiğini söyledi.

Aslam, "(İslami Yaşam Merkezi) Bu şekilde çok daha gözle görülür şekilde aktif oldu, işte o zaman merkezimize saldırı oldu. Yani bizim için bu, kampüs iklimi veya genel olarak Amerika'daki Filistin destekçisi eylem savunuculuğunun iklimi, sadece karalama kampanyalarının değil, bu durumda gerçek şiddetin de hedefi oldu. Yani bu onu temsil ediyor." dedi.

Kampüslerdeki genel atmosferde, öğrencilere yönelik İslamofobik olaylarda büyük artış yaşandığını vurgulayan Aslam, "Bu korku gerçek" diyerek ekimde Chicago'da bıçaklanarak öldürülen 6 yaşındaki Filistinli çocuk ile ocakta Vermont'ta Filistin kefiyesi kullandıkları için silahlı saldırıya uğrayan 3 üniversite öğrencisi olayını örnek gösterdi.

Aslam, "Öğrenciler elbette kampüsteki giydikleri kefiyelerle anma gecelerine gelmekle sanat setleriyle öğretilere ve kampüsteki protestolara katılmakla daha fazla dayanışma gösteriyorlar. Bunun sonucunda da bazen tükürüklenerek bazen belli isimlerle çağırılarak, bazıları tarafından araçlardan bağırılarak hedef alınıyor, bu (İslamofobik) olaylar ciddi oranda arttı." ifadelerini kullandı.

Kampüslerdeki Filistin'e destek hareketlerinin antisemitizm ile ilgisi olmadığını, bilakis antisemitizme karşı da mücadele ettiklerini belirten Aslam, "Ancak bu, İsrail Devleti'nin tekrar tekrar insan hakları ihlallerine yol açan politikalarını eleştirmeyeceğimiz anlamına da gelmiyor." diye konuştu.

Aslam, kampüslerdeki eylemler hakkında sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunlar Yahudi halkına karşı protestolar değil. Aslında bu protestolara destek veren çok sayıda Yahudi öğrenci, öğretim üyesi var çünkü onlar da Gazze'de ve yurt dışında bu kadar acıya yol açan politikaları eleştiriyorlar. Antisemitizm gerçekten var olduğu için Amerika'da antisemitizm olduğunu düşünenleri çok iyi anlıyorum. Bu çok gerçek bir şey. Ama Filistin'i, soykırımın durdurulmasını savunanları antisemitizm olarak adlandırmak aslında antisemitizm terimini ucuzlatıyor."

- "Burada gerginlikler her zaman vardı"

Rutgers Üniversitesi Müslüman Öğrenciler Birliği'nden Auzan Amjad, Müslüman öğrenciler olarak antisemitizm nefretine her zaman karşı olduklarını vurgulayarak, diğer yandan, kampüsteki Müslüman öğrencilerin 7 Ekim'den önce bile kendilerini güvende hissetmediklerine dikkati çekti.

Amjad, "Burada gerginlikler her zaman vardı. Ne yazık ki devam eden protestolar ve buna benzer olaylar nedeniyle İslamofobi bu kampüsün doğal bir parçası haline geldi." dedi.

Adının Sümeyye olduğunu söyleyen ve güvenlik endişesiyle yüzünün görünmesini istemeyen Filistin kökenli Müslüman öğrenci, kampüslerde İslamofobinin arttığını belirtti.

Sümeyye, "Kampüste sadece arkadaşları ile yürüyen hiçbir şey yapmayan insanlara bağırılıyor, onlar hakarete uğruyor. Bunların hepsi (İslamofobiye) biriken örnekler ve Rutgers Üniversitesi yönetiminden herhangi bir yanıt alamadık." diye konuştu.

- ABD'deki üniversitelerde Filistin protestoları

Columbia Üniversitesinde Filistin destekçisi öğrenciler, okulun, Gazze'deki soykırımı ve Filistin işgalini destekleyen şirketlere devam eden finansal yatırımlarını protesto amacıyla kampüsün bahçesinde oturma eylemi başlatmıştı.

Üniversite yönetiminin talebiyle polis, 108 öğrenciyi gözaltına almış, okul yönetimi de eyleme karışan 80 civarında öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası vermişti.

Columbia Üniversitesindeki Filistin destekçisi gösteriler, New York Üniversitesi (NYU), Yale Üniversitesi, Massachusetts Teknoloji Ensititüsü (MIT), Tufts Üniversitesi, The New School ve Kuzey Carolina Üniversitesi gibi ABD'nin diğer önde gelen yükseköğrenim kurumlarına da yayılmıştı.

Öte yandan, İsrail yanlısı siyasetçi ve gruplar, ABD'deki öğrenci eylemleriyle "Yahudi düşmanlığı" yapıldığını öne sürerek, protestoların dağıtılması için Ulusal Muhafız birliklerinin kullanılması çağrısında bulunmuştu.

ABD'nin New Jersey eyaletindeki Rutgers Üniversitesi İslami Yaşam Merkezi'ne Ramazan Bayramı'nda yapılan saldırı da Müslüman öğrencileri ve toplum üyelerini endişelendirmiş, antisemitizm iddiaları sürerken bununla ABD'deki İslamofobi vakalarındaki artışa tekrar dikkat çekilmişti.


Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Peters: Gazze'de şimdi barış istiyoruz

Fotoğraf: Hakan Nural / AA
Fotoğraf: Hakan Nural / AA
TT

Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Peters: Gazze'de şimdi barış istiyoruz

Fotoğraf: Hakan Nural / AA
Fotoğraf: Hakan Nural / AA

Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters, Gazze Şeridi'ndeki durumu "felaket" olarak nitelendirerek, "Kalıcı barış, mümkün olan en hızlı şekilde iki devletli çözüm istiyoruz. Gazze'de şimdi barış istiyoruz. Bu felakete bakmayı, beklemeyi ve hiçbir şey yapmamayı göze alamayız." dedi.

Çanakkale'de Anzak Günü törenlerine katılan Peters, kaldığı otelde AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Çanakkale Kara Muharebeleri'nin olduğu dönemde neredeyse bütün Yeni Zelandalı ailelerin savaştan olumsuz etkilendiğini belirten Peters, Birinci Dünya Savaşı'nda yaşanan bu "felaketin" hafızalarında yer ettiğini söyledi.

Peters, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1934'te Anzak askerleri ve annelerine hitaben yazdığı mektuptaki, "Sizler, Mehmetçikler ile yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır." şeklindeki ifadelerini anımsatarak, Atatürk'ün bu konuda gösterdiği büyüklüğü her yıl Anzak Günü'nde andıklarını dile getirdi.

- Ekonomik alanda gelişen ilişkiler

Türkiye ile Yeni Zelanda arasındaki ikili ilişkilerin geliştiğini vurgulayan Peters, "Türkiye'de deprem onarımı, deprem önleme çalışmaları gibi pek çok şey yapıyoruz. Yeni Zelanda, o konuda oldukça gelişmiş durumda. Bu anlamda pek çok çalışma yapıyoruz." ifadelerini kullandı.

Peters, Türkiye'de denizcilik sektöründe de çalışmalar yürüttüklerine işaret ederek, "İşimiz, genişletilmiş ekonomik ilişkilere sahip olmak için her fırsatı değerlendirmek. Türkiye ile kültürel ve siyasi ilişkilerimiz de var. Bundan dolayı burada çok vakit geçiriyoruz." diye konuştu.

- "Gazze'de barış" çağrısı

İsrail'in Gazze'ye saldırıları sonucu 14 binden fazla çocuğun yaşamını yitirmesini kınayıp kınamadığı sorusuna Peters, "Biz, her türlü saldırıyı kınıyoruz." yanıtını verdi.

Peters, Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın 7 Ekim 2023'teki kapsamlı saldırısını "terörizm" olarak gördüğünü söyledi.

Gazze'de yaşananları "felaket" olarak nitelendirdiğini ve bu felakete karşı olduklarını vurgulayan Peters, "Kalıcı barış, mümkün olan en hızlı şekilde iki devletli çözüm istiyoruz. Gazze'de şimdi barış istiyoruz. Bu felakete bakmayı, beklemeyi ve hiçbir şey yapmamayı göze alamayız." dedi.

Peters, barışı teşvik etmek için ellerinden geleni yaptıklarının altını çizerek, "İnsani bakımdan, insani felaketin yaşandığı bu yerlerden bu kadar uzakta olmamıza rağmen yardım edebildiğimizden emin olmak için önemli bir çaba harcıyoruz." ifadelerini kullandı.

Çocukların katledilmesini ahlaksızca görüp görmediğine ilişkin soru üzerine Peters, bu konuda cinsiyet ve yaş ayrımı yapmadığını, herhangi birinin öldürülmesini ahlaksızca gördüğünü söyledi.


Karabağ'daki Türk-Rus Ortak Merkezi görevini tamamladı

Fotoğraf: Resul Rehimov / AA
Fotoğraf: Resul Rehimov / AA
TT

Karabağ'daki Türk-Rus Ortak Merkezi görevini tamamladı

Fotoğraf: Resul Rehimov / AA
Fotoğraf: Resul Rehimov / AA

2. Karabağ Savaşı'nın ardından Karabağ'da ateşkesin kontrolü ve ihlallerin önlenmesi maksadıyla Azerbaycan'ın Ağdam bölgesinde oluşturulan Türk-Rus Ortak Merkezi görevini tamamladı.

Merkezin görevini tamamlaması dolayısıyla düzenlenen törene Azerbaycan Genelkurmay Başkanı Korgeneral Kerim Veliyev, Rusya Genelkurmay Başkan Yardımcısı Korgeneral Sergey İstrakov, Türk Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Levent Ergün, Azerbaycan Görev Grup Komutanı Korgeneral Bahtiyar Ersay, Rus Barış Gücü Komutanı Tümgeneral Kiril Kulakov, Türkiye'nin Bakü Büyükelçisi Cahit Bağcı ve Rusya'nın Bakü Büyükelçisi Mihail Yevdokimov katıldı.

Azerbaycan Genelkurmay Başkanı Korgeneral Veliyev, törende yaptığı konuşmada, Türk-Rus Ortak Merkezi'nin barış için büyük katkılarda bulunduğunu söyledi.

Veliyev, Türk-Rus Ortak Merkezi'nde görev yapan asker ve subaylara teşekkür etti.

Azerbaycan'ın Karabağ'da egemenliğini tam sağladığını, Ermenistan ordusunun bölgeden çıkartıldığını hatırlatan Veliyev, bu nedenle Türk-Rus Ortak Merkezi'nin görevinin de tamamlandığını kaydetti.

Rusya Genelkurmay Başkan Yardımcısı Korgeneral İstrakov, Türk-Rus Ortak Merkezi'nin üç ülkenin başarılı işbirliğinin örneği olduğunu belirtti.

İstrakov, merkezde görev yapan Rus ve Türk askerlerin bölgede ateşkesin sağlanması ve kontrolü için güvenli sistem kurduğunu anlattı.

Tüm görevlerin Rus ve Türk askerlerce dostane şekilde yerine getirildiğini vurgulayan İstrakov, bölgedeki Rus Barış Gücü'nün görevinin de tamamlandığını aktardı.

- "Türk ve Rus askerleri görevlerini başarıyla yerine getirdi"

Türk Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Ergün, merkezde Türk ve Rus askerlerin karşılıklı saygı ve dayanışma anlayışıyla görevlerini başarıyla yerine getirdiklerini belirtti.

Ergün, merkezde bugüne kadar 331 toplantı icra edildiğini bildirerek, Türk ve Rus askerlerin birlikte ve eşgüdüm halinde çalışılabileceğinin en güzel örneğini sergilediklerini ifade etti.

Türk-Rus Ortak Merkezi'nin, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü sağlanana kadar ateşkesin gözlemlenmesi sürecinin sorunsuz olarak gerçekleşmesini sağladığını belirten Ergün, Türkiye ve Rusya'nın bölgesel barış ve istikrarı sağlamadaki kararlılığının dünya kamuoyunca da takdirle takip edildiğini söyledi.

Ergün, Türk-Rus Ortak Merkezi'nde görev yapan tüm askerlere teşekkür etti.

Konuşmaların ardından gönderden indirilen Türk ve Rus bayrakları, merkezin Türk ve Rus komutanlarına teslim edildi.

Karşılıklı hediyelerin takdim edildiği tören, Azerbaycanlı sanatçıların müzik ve dans gösterileriyle sona erdi.

- Türk-Rus Ortak Merkezi hakkında

Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarını kurtardığı 2. Karabağ Savaşı, 10 Kasım 2020'de Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan üçlü bildiri ile sona ermişti.

Bildiride, tarafların ateşkese uyması denetiminin verimliliğinin artırılması amacıyla gözlem merkezi oluşturulması kararlaştırılmıştı.

Türk-Rus Ortak Merkezi'ne ilişkin mutabakat zaptı, dönemin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu arasında 11 Kasım 2020'de imzalanmıştı.

Ağdam'ın Merzili köyü yakınlarında oluşturulan merkezin açılışı, Azerbaycan Savunma Bakanı Zakir Hasanov'un katılımıyla 30 Ocak 2021'de yapılmıştı.

4 hektar alana kurulu, 65 prefabrik yaşam ve hizmet alanının yer aldığı merkezde İHA personeli de dahil 60 Türk, 60 Rus askeri görev yapıyordu.

Merkezde görevli askerler bölgeden İHA'larla alınan görüntüleri birlikte izliyor, ateşkese uyulup uyulmadığını gözlemliyordu.


Çernobil nükleer felaketi, 38. yılında Rusya-Ukrayna Savaşı'nın gölgesinde hatırlanıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Çernobil nükleer felaketi, 38. yılında Rusya-Ukrayna Savaşı'nın gölgesinde hatırlanıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Çernobil Nükleer Santrali’nde meydana gelen dünyanın en büyük nükleer faciası, 38. yılında Rusya-Ukrayna Savaşı'nın gölgesinde sonuçlarıyla hatırlanıyor.

Ukrayna’nın başkenti Kiev'e 110 kilometre uzaklıktaki santralde 26 Nisan 1986'da yaşanan kaza, hafızalardaki yerini korurken sonuçları, uluslararası gündemde yer tutmaya devam ediyor.

Çernobil Nükleer Santrali, Sovyet biliminin en büyük başarılarından biri olarak nitelendiriliyordu. O tarihteki patlama, 1 saat 24 dakika süren güvenlik testinin kontrolden çıkması üzerine 4. reaktörde meydana geldi. Patlamada 2 bin tonluk çatı havaya uçtu ve 8 tonluk radyoaktif yakıt atmosfere karıştı. Reaktördeki yangını söndüren itfaiyecilerden 31’i yüksek radyasyona maruz kalarak olay yerinde hayatını kaybetti.

Yıkılan reaktör, öldürücü radyasyon yaymaya devam ederken Sovyet yetkilileri, olayı gizlemek için ellerinden gelen her şeyi yaptı.

Çernobil Nükleer Santrali'nde çalışan işçilerle ailelerinin yaşadığı Pripyat şehrinin tahliyesi için gizli hazırlık yapılmış, tahliyeye ancak ertesi gün öğleden sonra başlanabilmişti. Üç saat içinde Pripyat, hayalet şehre dönmüş, sonraki günler helikopterlerle patlayan reaktörün üstüne binlerce ton kimyasal malzeme atılmıştı.

Patlama sonrası çıkan zehirli bulut, Ukrayna ve Belarus başta olmak üzere Rusya ve Avrupa’nın bir kısmını etkiledi. Zehirli bulutlar, on gün sonra da ABD, Kanada ve hatta Japonya’ya kadar ulaştı.

- 5 milyon kişi radyasyon riski olan yerlerde yaşıyor

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, felaketin gerçekleştiği 30 kilometrelik bölgede yaşayan, çalışan, güvenlik hizmetleri yapan, tasfiye ve temizleme işlemlerine katılan 600 bin kişi, yüksek dozda radyasyona maruz kaldı. Ukrayna, Belarus ve Rusya’da yaklaşık 5 milyon kişi radyasyon riski bulunan bölgelerde yaşamayı sürdürüyor.

Felaketin ardından bölgedeki ülkelerde lösemi ve tiroit kanserinin de aralarında olduğu kanser türleri, katarakt ve bebeklerde doğuştan patolojik rahatsızlık oranları arttı. Psikolojik rahatsızlıkların yanı sıra sosyal ilişkilerde dışlanmalar nedeniyle sıkıntılar ortaya çıktı. Yüksek düzeyde radyasyona maruz kalan 120 bin kişi kanserden ölme riskiyle karşı karşıya kaldı.

Felaketin sonucu, Türkiye’de de tartışma konusu olmuş, dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, çayda radyasyon olduğu iddialarını yalanlamak amacıyla kameralar önünde çay içerek poz vermişti.

- 4. reaktörün üstü özel çelik çadırla kapandı

Çernobil’deki patlamanın üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen felaketin izlerini silme çalışmaları hala sürüyor.

Santraldeki patlamanın olduğu ve radyasyon yayma riski devam eden 4. reaktör binasının üzeri özel çelik çadırla tamamen kapatıldı.

Üzeri betonla kapatılan reaktördeki riski sıfıra indirmek için kemer şeklinde özel çelik çadır inşa edildi. Çadır, Kasım 2016’da reaktör blokunun üzerine doğru kaydırıldı ve reaktör tamamen izole edildi. Çalışmalar, Avrupa Birliği'ne üye ülkeler ile Türkiye’nin de dahil olduğu 44 ülkenin desteğiyle finanse edildi.

Çernobil Nükleer Santrali yetkililerine göre, binalardaki radyoaktif yakıtlar temizlendi ve risk etkisi on bin kat daha azaltıldı. Kazadan sonra santraldeki durum stabil hale getirildi, tesislerin izolasyonu, tasfiyesi ve rehabilitesi için çalışmalar ise devam ediyor. Çalışmaların ancak uluslararası katılımla sonuçlandırılabileceğine işaret edilerek insanların Çernobil çevresindeki bölgenin sadece yüzde 60’ına ancak 60 yıl sonra dönebileceği belirtiliyor. İzolasyon, tasfiye ve rehabilitasyon çalışmaları tamamlansa bile bölgenin yüzde 40’ında yerleşim hiçbir zaman mümkün olmayacak.

Ukrayna Parlamentosunun aldığı karara göre Çernobil Nükleer Santrali, 2065 yılına kadar tamamen ortadan kaldırılacak. Programa göre, 2010-2013 yıllarındaki ilk etapta nükleer yakıt, santrallerden depolara taşındı.

2013-2022 yıllarındaki ikinci etapta reaktörler muhafaza altına alındı ve kazanın meydana geldiği reaktör izole edildi.

2022-2045 yıllarını kapsayan üçüncü etapta uzmanlar, izolasyon sonrası radyasyonun azalmasını gözlemleyecek. 2045-2065 yıllarındaki son etapta ise santralin sökülmesi ve temizlik işlemi gerçekleştirilecek.

- Sovyet yönetimine sorumsuzluk eleştirisi

Hiroşima’da atılan atom bombasından daha tehlikeli olarak nitelendirilen felaketin ardından Sovyetler Birliği yönetiminin gösterdiği sorumsuzluk, eleştiri konusu olmaya devam ediyor.

Sovyetler Birliği yönetimi, küresel felakete neden olan kaza hakkında ilk günlerde kendi halkına dahi bilgi vermemişti.

Batılı ülkeler, İsveç’teki nükleer santralde çalışan uzmanların, Sovyetler Birliği topraklarından nükleer bulutun geldiğini belirlemesiyle kazanın farkına varmış ve Sovyet yönetimine bilgi vermesi için baskı yapmıştı.

Acil toplantı yapan Sovyet yönetimi, önce kendisine ideolojik olarak yakın devletleri bilgilendirmeyi, Batılı ülkelere ise sadece yerel bir kazanın meydana geldiğini söylemeyi kararlaştırmıştı. Dünya basını felaketi duyurmuş, Sovyet basını ise adeta yok saymıştı.

Sovyetler Birliği genelinde olduğu gibi Kiev'de de halk, 1 Mayıs 1986’da her şeyden habersiz İşçi Bayramı'nı kutlamak için sokaklara dökülmüştü. Sağlık görevlileri, iki hafta boyunca kazayla ilgili kimseye bilgi vermemişti. Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, ancak iki hafta sonra halka pencerelerini kapatması ve ayaklarını silmeden eve girmemeleri konusunda tavsiyede bulunmuştu. Bu yetersiz açıklama, halk arasında daha da çok panik yaşanmasına neden olmuştu.

SSCB Sağlık Bakanlığı, 27 Haziran 1986’da “Çernobil Kazası'nın ardından tasfiye işlerinin gizlilik içinde yapılmasına” yönelik karar çıkararak felaket sonucu hastalananların tedavisi ve radyasyona maruz kalanlarla ilgili bilgilerin gizlenmesini istemişti. Milyonlarca kişi, radyasyondan etkilenerek hasta olmuştu. Sovyetler Birliği, bu gizlilik ve gerçekleri örtme politikasıyla gelecek nesilleri bile etkileyecek sağlık trajedisine imza atmıştı.

- Rus ordusu, Çernobil üzerinden Ukrayna’ya girdi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya başlattığı savaşta Rus ordusunun ilk eylemlerinden birisi Belarus sınırından geçerek Kiev’in kuzeyinden kuşatma başlatması oldu.

Rus birlikleri, Kiev’i kuşatmadan önce Çernobil Nükleer Santrali’nin kontrolünü ele geçirdi. Çatışma yaşanmadan santral bölgesindeki kontrolü eline alan Rusya, Ukraynalı askerlerle santralde güvenliği sağladıklarını duyurdu.

Rusya, Ukraynalı milliyetçi güçlerin santralde provokasyon yapabileceği iddiasında bulundu. Ukrayna da santralde Rus güçlerinin nükleer felakete yol açabilecek eylemde bulunabileceği suçlamasını ortaya attı.

Başta bölgedeki ülkelerde olmak üzere dünya kamuoyunda bu iddialar endişe yarattı.

Ukrayna, 9 Mart 2022’de Çernobil Nükleer Santrali ve oradaki tüm nükleer tesisleri besleyen tek elektrik şebekesinin hasar gördüğünü açıkladı ve arızanın giderilmesi için Rusya’dan acilen ateşkes talep etti.

Soğutma sisteminin çalışmama riskiyle karşı karşıya kalan santralde sadece 48 saatlik kapasiteye sahip yedek jeneratörler devreye girdi.

Çok geçmeden Rusya Enerji Bakanlığı, Belarus üzerinden santrale yeniden elektrik verildiğini açıkladı. Ukrayna Enerji Bakanlığı da tamir çalışmalarının sona erdiğini bildirdi.

Rusya ile Ukrayna arasında İstanbul’da yapılan ateşkes müzakereleri sonrasında 30 Mart 2022’de Rusya Savunma Bakanlığı, Kiev yönünden birliklerini çekme kararı aldı.

Bu karar sonrasında Çernobil Nükleer Santrali’ndeki Rus askerleri de çekildi. Rusya Savunma Bakanlığı, Rus askerlerinin santrali Ukraynalı yetkililere teslim-tesellüm belgesiyle bıraktığını açıkladı.

- Avrupa'nın en büyük nükleer santralinde Çernobil tehlikesi yaşanıyor

Çernobil’de bunlar yaşanırken 4 Mart 2022'de Ukrayna’nın güneydoğusundaki Avrupa’nın en büyük santrali Zaporijya Nükleer Santrali sahası Rus ordusunun kontrolüne geçti. Sahaya zaman zaman insansız hava araçları ve top atışlarıyla saldırılar yapıldı. Ukrayna ve Rusya, saldırılar konusunda birbirini suçluyor.

Rusya'nın kontrolündeki santrale 7 Nisan’da, Kasım 2022'den sonra ilk kez saldırı düzenlendi. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Mariano Grossi, ana reaktörü çevreleyen yapıların doğrudan en az 3 kez saldırıya uğradığını belirterek, "olası bir nükleer kaza yaşanma riskinin ciddi oranda arttığını" ifade etti.


ABD Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu Sözcüsü Rharrit, ülkesinin Gazze politikasına tepki olarak istifa etti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu Sözcüsü Rharrit, ülkesinin Gazze politikasına tepki olarak istifa etti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD Dışişleri Bakanlığında Ağustos 2022'den bu yana Orta Doğu ve Kuzey Afrika Sözcüsü olan Hala Rharrit, ülkesinin Gazze politikasına tepki göstererek görevini bıraktı.

Al Arabiya'nın haberine göre, Rharrit, LinkedIn hesabından paylaştığı iletide, ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde 18 yıldır çalıştığını belirterek, "ABD'nin Gazze politikasına karşı çıkarak nisanda istifa ettim. Silahlar değil diplomasi. Barışın ve birliğin gücü olun." ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel, Rharrit'in istifasına dair haberleri gördüğünü ancak kişisel bir mesele hakkında konuşmayacağını belirtti.

- Bakanlıkta 2005'ten bu yana görev yapıyordu

ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde 2005'ten bu yana görev yapan Rharrit, Ağustos 2022'den bu yana Orta Doğu ve Kuzey Afrika Sözcülüğünü yürütüyordu.

Rharrit, İsrail'in Gazze saldırılarını başlattığı 7 Ekim 2023'ten bu yana ülkesinin politikalarını protesto amacıyla istifa eden üçüncü ABD Dışişleri Bakanlığı çalışanı oldu.


Kanada'da kefiye takan milletvekilinin meclis oturumundan çıkması istendi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Kanada'da kefiye takan milletvekilinin meclis oturumundan çıkması istendi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Kanada'nın Ontario Eyaleti meclis üyelerinden Sarah Jama'nın, Filistin ile dayanışma amacıyla giydiği kefiye nedeniyle meclis oturumundan çıkması istenirken, komisyon çalışmalarına katılmasına da izin verilmedi.

Yerel medyadaki haberlere göre, Ontario Eyalet Meclisi Başkanı Ted Arnott, kefiye takan milletvekili Sarah Jama'dan parlamentoyu terk etmesini istedi.

Ancak Jama meclisten çıkmayı reddetti.

Bunun üzerine Arnott, Jama'nın herhangi bir konuyla ilgili oy veremeyeceğini ve komite çalışmalarına katılamayacağını belirtti.

Arnott gazetecilerin, Jama'yı neden meclisten çıkarmadığına ilişkin sorusuna da "Tek yol onu fiziki olarak çıkarmaktı ve ben buna hazır değildim." yanıtını verdi.

- Arnott'un eylemine tepki

Kanada Müslümanları Ulusal Konseyinden yapılan açıklamada, Arnott'un Jama'ya yönelik eylemi kınandı.

Açıklamada, bugünün Ontario tarihinde utanç verici bir gün olduğu belirtilerek, "Bu, Filistin karşıtı ırkçılık. Kefiye, Filistin'in kültürel kimliğinin bir sembolü. Yasak, Ontario Eyalet Meclisi Başkanı Ted Arnott tarafından kaldırılmalı." ifadeleri kullanıldı.

Yeni Demokratik Parti lideri Marit Stiles da Jama'ya yönelik eylemi şok edici bulduğunu ve dehşete düştüğünü belirtti.

Ontario Eyalet Meclisi'nde 18 Nisan'da kefiye takmak yasaklanmıştı. Meclis Başkanı Arnott, kefiye takmanın açık bir siyasi mesaj olduğunu belirtmiş ve bunun politik mesaj içeren kıyafetleri mecliste giymenin yasak olduğuna yönelik kuralları ihlal ettiğini savunmuştu.

Yeni Demokratik Parti lideri Marit Stiles, 18 ve 23 Nisan'da kefiyeye yönelik yasağın kaldırılması talebinde bulunmuştu. Fakat yeterli destek sağlanamadığı için söz konusu girişimler başarısız olmuştu.

Ontario Başbakanı Doug Ford'un partisi dahil olmak üzere eyaletteki 4 siyasi parti, kefiye yasağının kaldırılmasını talep etmişti.


Blinken, Refah'a olası kara saldırısını görüşmek için gelecek hafta İsrail'e geliyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Blinken, Refah'a olası kara saldırısını görüşmek için gelecek hafta İsrail'e geliyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın İsrail ordusunun Refah'a olası kara saldırısı ve Hamas ile Tel Aviv arasında esir takası mutabakatını görüşmek için gelecek hafta İsrail'e geleceği bildirildi.

İsrail devlet televizyonu KAN'da yer alan haberde, Blinken'ın 30 Nisan'da İsrail'i ziyaret edeceği belirtildi.

Ziyarette Blinken'ın, İsrail'in Refah'a olası kara saldırısı ve Hamas ile Tel Aviv arasında esir takası gibi konuları İsrailli yetkililerle görüşeceği ifade edildi.

Bunun, ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın 7 Ekim 2023'ten bu yana bölgeye yapacağı 7. ziyaret olacağı kaydedildi.

- İsrail'in Refah'a olası kara saldırısı

Gazze'nin güneyinde Mısır sınırında yer alan Refah şehri, İsrail saldırılarından önce yaklaşık 280 bin Filistinliye ev sahipliği yapıyordu. İsrail'in 7 Ekim'deki saldırıları nedeniyle 2,3 milyon nüfusa sahip Gazze Şeridi'nde 1,9 milyon kişi yerinden oldu.

Yerinden edilen Filistinlilerin büyük bölümü, İsrail'in daha önce "güvenli olduğunu" iddia ettiği Refah'a sığındı. Kuzey bölgelerden gelenlerle Refah'ın nüfusu 4 katından fazla artarak 1,5 milyona ulaştı.

Yeterli konut olmaması nedeniyle Refah'a sığınan Filistinlilerin büyük bir bölümü derme çatma çadırlardan oluşan kamplarda yaşam mücadelesi veriyor.

İsrail ordusu, Refah kentini sık sık hava saldırılarıyla hedef alıyor. İsrail'in Refah kentine kara saldırısı başlatması halinde sivillerin Gazze Şeridi'nde sığınacak bir yerinin kalmayacağından endişe ediliyor.

Uluslararası uyarılara rağmen Refah'a saldırı planını onayladığını defalarca yineleyen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 8 Nisan'da yaptığı açıklamada saldırı için tarih belirlendiğini belirtmişti.

İsrail devlet televizyonu KAN, İsrail ordusunun Refah'a kara saldırısını "çok yakında" başlatacağını bildirmişti.