Sudanlı göçmen entelektüeller aidiyet sorunlarıyla mücadele ediyor

Anavatanlarına olan bağlılıkları, göç ettikleri ülkelerin kültürlerine ne kadar dahil olurlarsa olsunlar onları iç güdüsel olarak dürtmeye devam ediyor

Sudan görsel sanatları artan bir hareketliliğe tanık oluyor (Getty İmages)
Sudan görsel sanatları artan bir hareketliliğe tanık oluyor (Getty İmages)
TT

Sudanlı göçmen entelektüeller aidiyet sorunlarıyla mücadele ediyor

Sudan görsel sanatları artan bir hareketliliğe tanık oluyor (Getty İmages)
Sudan görsel sanatları artan bir hareketliliğe tanık oluyor (Getty İmages)

Heba ed-Desouky
Sudan’ın yetenekli ve güçlü kadrolarının çoğunu 1990’lı yıllarda dünyanın farklı ülkelerine göç etmeye iten nedenlerle Sudanlı entelektüelleri göç ettiren nedenler aynıdır. Göçün başlıca nedeni, ülkede aile üyeleri ve akrabalar arasında acı bir engel oluşturan siyasi dalgalanmaların gölgesinde daha iyi bir hayata olanak sağlayacak geçim yolları bulmak amacıyla göç edilmesi ve anavatandan ayrılma kararı alınmasıdır.
Bu göç, Sudanlılara ne kadar ağır gelirse gelsin, anavatanlarını terk etmelerinin; adalet eksikliği, eleştirilere ve diğer görüşlere tahammülsüzlükten kaynaklı dışlama politikası yürütülmesi, kamu özgürlüklerinin ve haklarının kısıtlanması, yolsuzluk vakalarının yaygın olması ve baskıcı bir yönetimin bulunması gibi birçok nedeni var.
İndependent Arabia’ya konuşan bir grup Sudanlı göçmen, sadece bedenlerinin göç ettiğini, fakat yeni göçmenler için yaratıcı ve insani bir atmosfer yaratmanın yanı sıra deneyimlerini, uzmanlıklarını, bilgilerini ve küresel bir lezzete sahip sanatsal ve kültürel başarılarını paylaşarak anavatanlarıyla yakın temas halinde kaldıklarını söylediler.

Kitapların yayınlanması
Sudanlı şair Nassar el-Hac, konuyla ilgili değerlendirmesinde, Sudanlı entelektüellerin, 1990’lı yılların başlarından itibaren otuz yıl boyunca kültürel, siyasi, kişisel ve insani birçok nedenlerle dünyanın dört bir yanına göç ettiklerini belirtti. Hac’a göre Sudan’da özgürlüklerin kısıtlanması, çeşitli sanatsal ve kültürel faaliyetleri içeren platformların olmayışı ve yapılan çalışmaların taciz edilmesi, herkesin uyum sağlayabileceği bir zaman diliminde entelektüellerin anavatanlarında yaşama nedenlerinin artık ağır basmamasına yol açtı. Bu nedenle yeni göçmenlerin de, entelektüel, yaratıcı ve insani olmak üzere her düzeyde sanatsal ve kültürel başarılarını sürdürmeleri için çalışmaya devam ettiler. Tüm enerjileri ve yetenekleriyle göç ettikleri ve kültürel hayatın bir parçası oldukları yeni toplumları zenginleştirmek için çabaladılar.
Hac sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ayrıca, iletişim için köprüleri kurmak konusunda mümkün ve mevcut olan tüm alanlarda yeteneklerini kullanarak ülkelerindeki yakınlarına, arkadaşlarına ve yardıma muhtaç kişilere yardım ettiler. Belki de bu göçlerin sağladığı en önemli özelliklerden biri, anavatandaki mevcut koşulların izin vermediği çeşitli alanlarda kitap yayıncılığının gelişmesidir. Ayrıca göçmenlerin anavatanlarından kopmamaları için sınır ötesi iletişim kanallarından ve platformlardan yararlanılmasını sağladı.”
Ancak, modern teknolojiler alanındaki devasa gelişmelerin yurtiçi ve yurtdışı arasındaki uçurumu doldurmaya başladığına dikkati çeken Hac, “Bu teknolojik gelişmeler, kültürel iletişim için birçok olanak sağladı. Sudan’da kalanlara katkıda bulundu” ifadelerini kullandı.
Aynı şekilde Sudanlı yazar Lamia Şemt, Sudanlı entelektüellerin ülkelerinden göç etmelerinin, uluslararası alanda ‘beyin göçü’ olarak adlandırılan olgudan farklı olmadığına işaret ederek, “Uluslararası kurum ve kuruluşlar, bu olguyu analiz ettiler. Bir takım rakamlar elde ettiler ve bu göçün şimdiden muazzam bir boyuta ulaştığını ortaya koyan kapsamlı bir veri tabanı sağladılar. Özellikle Sudan’ın bu yaratıcı, entelektüel ve bilimsel yeteneklere ihtiyaç duyan bir ülke olmasına rağmen önemli entelektüel ve sanatsal katkıları olan gücün kaybolmasına yol açan ve yol açmaya devam eden de bu beyin göçüdür’ ifadelerini kullandı.
Şemt sözlerine şöyle devam etti:
“Sudan, özellikle 1989'daki askeri darbeden sonraki dönemde, çok sayıda entelektüelini, akademisyenini ve eğitimli insanını kaybetti. Kısıtlanmalarının, kovulmalarının ve çalışmalarından uzaklaştırılmalarının ardından dünyanın dört bir yanına göç ettiler. İyi bir hayat yaşamalarına fırsat sağlayacak işler bulmak umuduyla göç etmeyi ve darbe sonrası çetin koşullardan kaçmayı seçtiler. Entelektüel göçmenler, dünyanın uçsuz bucaksız köşelerine dağıldılar. Siyasi ve sosyal istikrarsızlık, özgürlüklerin kısıtlanması ve hak ihlalleri, yaygın yolsuzluk vakaları, baskıcı yönetim ve adaletsizliğin yanı sıra sanatsal ve kültürel faaliyetlere yönelik boğucu baskılar ve ilgili tüm olumsuz faktörler, entelektüelleri ve alanlarında uzmanlaşmış yetkin kişileri göçe zorlayan itici bir güç oldu. Bu itici güce insani durumun kötüleşmesi, sosyal durumun güçleşmesi, gelir seviyesinin düşmesi, kamu hizmetlerinin zayıflaması ve yaşama kalitesinin gerilemesi de dahil. Hepsinin neden olduğu ahlaki ve psikolojik çöküş de bu itice güce ekleniyor. Tüm bunlar genel anlamda baskı, adaletsizlik, kısıtlamalar ve iyi işlerin takdir edilmemesinden kaynaklanıyor.”


Sudanlı bir göçmen olan yazar Tayyib Salih, Arap dünyasının önde gelen edebiyatçılarından biridir (independent Arabia)

Destekleyici bir ortam
Göçün belki de umut veren tek noktasının, Sudanlı entelektüellerin çoğunun ülkeleriyle ve kendi sosyal ve sanatsal çevreleriyle yakın ilişki içinde olmaları olduğunu söyleyen Lamia Şemt, “Bu da deneyim, uzmanlık ve bilgi alışverişi için etkili iletişim kanallarının ve platformlarının önünü açtı. Entelektüellerin birçoğu ülkelerindeki kültürel sahneye katkıda bulunmaya devam ettiler. Deneyimlerini ve küresel bir lezzete sahip sanatsal ve kültürel başarılarını anavatanlarıyla paylaştılar. Bunu, göç ettikleri yeni toplumlara uyum sağlama süreçlerinden kaynaklanan olumlu insani, medeni ve kültürel etkileşimin yanı sıra toplumsal yapılarına ve öncü ruhlarına katkıda bulunan bir değer olarak görüyorlar. Böyle yapmaları ayrıca sanatsal ve entelektüel çeşitliliğe yardımcı olan destekleyici bir ortam sağlar. Özellikle söz konusu entelektüellerin çeşitli yaratıcılık alanları aracılığıyla yaptıkları ve ilgi çektikleri olağanüstü katkıları, dünyanın dört bir yanından hak ettikleri takdiri toplamalarına neden olan muhteşem ve parlak bir imajı yansıtıyor. Bu dar alanda gözlemlenmesi zor olan pek çok örnek var. Mesela Tayyib Salih kaleme aldığı kitaplarla, Arap dünyasının önde gelen edebiyatçılarından biri oldu. Sudanlı romancı Abdulaziz Baraka Sakin'in ‘Les Jango’ adlı romanıyla Fransa'da ‘Institut du Monde Arabe’ (Arap Dünyası Enstitüsü) ödülüne layık görülmesinden de bahsedebiliriz. Ayrıca Sudan yapımı filmler ve belgeseller de uluslararası ödüller kazandı. Sudanlılar, şiirden çeviriye, müzikten güzel sanatlara geniş bir sanatsal ve kültürel alanın yanı sıra insan ufkuna hitap eden otantik yaratıcılığa da katkıda bulunuyorlar” şeklinde konuştu.
Sudanlı akademisyen ve yazar Dr. Ahmed es-Sadık Berir, Sudanlı entelektüeller arasındaki göç fenomeni ile ilgili değerlendirmesinde, “Kültürüne en yabancı olduğu insanların anavatanlarında bir yabancı olmaya karar veren ilk kişi Ebu Hayyan et-Tevhidi oldu. Suriyeli şair Selim Berakat ise bir röportajında, ‘en garip olanı da; yazıyor olmanız ve yazdıklarınızın sizi yerinizden etmesidir. İkisi arasında oldukça yorucu bir mesafe vardır. Bu yorucu mesafenin özünde, gurbetteki bir yazar, bir edebiyatçı, bir entelektüel ve bir aktivist olarak hangi alanda yazarsa yazsın köklerinden koparılmış ve sürgünde olma hissi vardır’ demiştir” ifadelerini kullandı.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dana çevrilmiştir.



Mısır ve Türkiye'deki toplantılar... Gazze anlaşmasının önündeki engelleri kaldırma çabaları

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

Mısır ve Türkiye'deki toplantılar... Gazze anlaşmasının önündeki engelleri kaldırma çabaları

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)

Gazze Şeridi’nde halen tıkanmış durumda olan ateşkes anlaşmasını ilerletmek amacıyla arabulucuların temasları sürüyor. Kahire ve Ankara, anlaşma maddelerinin uygulanmasına ilişkin iki ayrı toplantıya ev sahipliği yaptı. Bu görüşmeler, yaklaşık bir hafta önce ABD’nin Miami kentinde yeni bir ilerleme sağlanması amacıyla yapılan kapsamlı toplantının ardından gerçekleştirildi.

Mısır ve Türkiye’de yapılan bu yeni toplantıların, Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre, tıkanan anlaşmanın önündeki engelleri aşmaya yönelik girişimler niteliği taşıdığı belirtildi. Uzmanlar, İsrail’in ABD baskısı altında anlaşmanın ikinci aşamasına geçmeye itiraz etmeyebileceğini, ancak çekilmeler ve benzeri konulara ilişkin müzakereleri uzatarak uygulama sürecini aksatabileceğini vurguladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, “Başbakanın talimatıyla, Esirler ve Kayıplar Koordinatörü Gal Hirsch, ordu, iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet ve Mossad yetkililerinden oluşan bir heyetin başında Kahire’ye gitti” denildi.

İsrail heyeti, üst düzey yetkililer ve arabulucu ülkelerin temsilcileriyle bir araya geldi. Görüşmelerde, Ran Gvili’nin cesedinin geri alınmasına yönelik çabalar ve bu sürecin ayrıntıları ele alındı.

Filistinli gruplar, 10 Ekim’de başlayan ateşkesin ilk aşamasından bu yana 20 İsrailli esiri sağ olarak, 27’sinin de cesedini teslim etti. Ran Gvili’nin cesedi ise henüz bulunamadı. Hamas, Gazze’deki büyük yıkım nedeniyle aramaların zaman alacağını belirtirken, İsrail anlaşmanın ikinci aşamasını başlatmaya yönelik müzakereleri, söz konusu cesedin teslim edilmesine bağlamış durumda.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak Hamas, yaptığı açıklamada, Halil el-Hayye başkanlığındaki bir heyetin Ankara’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştüğünü duyurdu. Açıklamada, söz konusu görüşmede ‘Gazze Şeridi’nde savaşı sona erdiren anlaşmanın uygulanma süreci ile sahadaki gelişmelerin’ ele alındığı ifade edildi.

Heyet, Gazze Şeridi’nde ‘İsrail’in süregelen hedef alma eylemleri ve tekrarlanan ihlallerine’ karşı uyarıda bulunarak, bunların ‘anlaşmanın ikinci aşamasına geçişi engellemeyi ve mevcut mutabakatları boşa çıkarmayı amaçladığını’ ifade etti.

Söz konusu iki temas, yaklaşık bir hafta önce ABD’nin Miami kentinde ateşkes anlaşmasının arabulucularını bir araya getiren toplantının ardından gerçekleşti. Toplantı sonrası yayımlanan ortak açıklamada, anlaşmanın uygulanmasına yönelik yolların ele alındığı bildirilmişti.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail uzmanı olan Dr. Said Ukkaşe, Kahire ve Ankara’daki görüşmelerin, anlaşmanın uygulanmasını hızlandırmak, engelleri somut biçimde aşmak ve Washington’u İsrail üzerinde baskıyı artırarak tıkanan ikinci aşamaya geçmeye zorlamak açısından kritik bir zamanda yapıldığını söyledi. Ukkaşe, son kalan ceset meselesinin ise Hamas ve İsrail’in karşılıklı kazanım elde etmeye çalıştığı bir oyuna benzediğini dile getirdi.

Ukkaşe’ye göre, kulislerde dile getirildiği üzere Hamas cesedin yerini biliyor, ancak arabulucuların ve zaman baskısının etkisiyle ikinci aşamaya girerken elinde bir pazarlık unsuru tutmak istediği için teslim etmiyor. İsrail ise bundan yararlanarak, çekilmelerle bağlantılı yeni taahhütler üstlenmeden ilk aşamayı sürdürmeye devam ediyor.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava ise bu toplantılarda, özellikle cesedin ciddi bir engel oluşturması nedeniyle mevcut boşlukların nasıl kapatılacağının ele alındığını belirtti. Mutava, Hamas’ın Türkiye’deki temaslarının silahsızlanma düzenlemeleri ve uluslararası güçlerin sahaya girişi gibi konulara odaklandığını, Ankara’nın bu süreçte rol üstlenmeyi ve Washington ile ilişkilerini güçlendirmeyi hedeflediğini ifade etti.

r
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)

İsrail, anlaşmayı zorlaştıran tutumlarını sürdürmeye devam ediyor. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ülkesinin ‘Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat’ın Ynet internet sitesinden aktardığına göre Katz, yerleşimleri korumak amacıyla Gazze Şeridi içinde bir güvenlik kuşağı oluşturulacağını belirterek, Hamas’ın silah bırakması gerektiğini, aksi takdirde ‘İsrail’in bu görevi bizzat üstleneceğini’ ifade etti.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, salı akşamı Refah’ta patlayıcı infilakı sonucu bir İsrail subayının yaralanmasından Hamas’ı sorumlu tutmaya çalıştı ve ekim ayında yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ihlal edildiğini öne sürdü. Hamas ise patlamanın İsrail’in tamamen kontrolü altındaki bir bölgede meydana geldiğini, olayın ‘savaş kalıntılarından’ kaynaklanmış olabileceğini belirtti.

Netanyahu’nun Hamas’a yönelik suçlamaları, ABD’de Başkan Donald Trump ile yapması beklenen görüşmeden birkaç gün önce geldi. İsrail basınında yer alan haberlere göre Netanyahu, Trump’ı İsrail ile Hamas’ın kontrol alanları arasında kalıcı sınır olarak sarı hattın kabul edilmesine ikna etmeyi hedefliyor. Bu durumun, Gazze Şeridi’nin yüzde 58’inin İsrail tarafından işgal edilmesi anlamına geleceği ifade ediliyor.

Ukkaşe, İsrail’in Trump ile yapılacak görüşmenin ardından ikinci aşamaya geçilmesine karşı çıkmadığını açıklayabileceğini, ancak bunun teorik düzeyde kalacağını belirterek, uygulamada müzakere takvimini ve maddelerin hayata geçirilmesini uzatacağını, bu süreçte belirleyici unsurun ABD baskısı olacağını söyledi.

Mutava ise İsrail’in engelleyici tutumunu sürdüreceğini, Trump’ın da tüm sorunların tek seferde çözülemeyeceğinin farkında olduğunu dile getirdi. Mutava’ya göre, devam eden toplantılar engelleri aşamalı olarak çözmeyi amaçlıyor ve Trump, anlaşmanın çökmediğini göstermek için ikinci aşamanın gelecek ocak ayında başlatılmasını istiyor.


İsrail ordusu Gazze'de iki Filistinliyi öldürdü

 Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
TT

İsrail ordusu Gazze'de iki Filistinliyi öldürdü

 Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu bugün Gazze Şeridi'nde iki Filistinliyi öldürdüğünü açıkladı.

İsrail ordusu, iki "teröristin" Gazze'nin güneyindeki "sarı hat"ı geçerek İsrail güçlerine yaklaştığını belirtti.

Açıklamada, iki adamın "acil bir tehdit" oluşturduğu ve kimliklerinin tespit edilmesinin ardından "etkisiz hale getirildiği" belirtildi.

İsrail güçleri, Filistinli Hamas grubuyla 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkesin ardından Gazze Şeridi'ndeki sarı hattın gerisine çekildi.

Beton bloklar ve sarı işaretlerle belirlenen hat, Gazze Şeridi'nde yeni bir toprak bölünmesini temsil ediyor ve kıyı şeridine doğru 1,5 ila 6,5 ​​kilometre uzanıyor. Böylece İsrail, Gazze'nin alanının yarısından biraz fazlasını kontrol ediyor.

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyyal Zamir, geçtiğimiz günlerde Sarı Hat’ı Gazze Şeridi ile yeni sınır olarak ilan etti.

Ateşkese rağmen, Gazze'de ara sıra yaşanan olaylar can kayıplarına yol açmaya devam ederken, İsrail ordusu da Hamas liderlerini ve merkezlerini hedef almayı sürdürüyor.


Suriye, Türk ve Rus varlıkları arasında bir denge kurmayı hedefliyor

Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
TT

Suriye, Türk ve Rus varlıkları arasında bir denge kurmayı hedefliyor

Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)

İsrail televizyon kanalı i24NEWS, dün Suriyeli kaynaklara dayandırdığı haberinde Şam'ın, İsrail ile bir güvenlik anlaşmasına varmak için topraklarındaki Türk ve Rus varlığı arasında denge kurmak istediğini bildirdi.

Kanal, Suriye'nin ülkenin güneyinde ve Golan Tepeleri yakınlarında Rus güçlerinin konuşlandırılmasını İsrail ile müzakereleri güçlendirmenin bir yolu olarak gördüğünü belirtti.

Televizyon haberinde, İsrail'in Suriye'deki Rus varlığının devamı konusunda Amerika Birleşik Devletleri ile görüşmeler yaptığı ifade edildi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'ya yakın bir kaynak, İsrail ve Suriye arasında güvenlik anlaşması konusunda son haftalarda önemli ilerleme kaydedildiğini ve yakında imzalanmasının mümkün olduğunu bildirdi.

İsrail'in i24NEWS haber sitesine konuşan kaynak, bu son atılımın ABD Başkanı Donald Trump'ın önemli çabaları sayesinde gerçekleştiğini belirterek, diplomatik bir ilave içerecek olan anlaşmanın, yakın gelecekte bir Avrupa ülkesinde yapılacak üst düzey bir Suriye-İsrail görüşmesinde imzalanmasının muhtemel olduğunu kaydetti.

Suriyeli kaynak, Eş-Şara ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılacak bir görüşmede doğrudan imzalanma olasılığını da göz ardı etmediğini ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail kanalından aktardığına göre Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani geçen ay, Şam'ın 1974 Ateşkes Anlaşması'na dayalı, bazı küçük değişikliklerle ve tampon bölgeler olmaksızın, yıl sonuna kadar Suriye ve İsrail arasında bir güvenlik anlaşmasına varılmasını beklediğini söyledi.

İsrail ise eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra İsrail ordusunun Suriye'de ele geçirdiği tüm mevzilerden İsrail'in çekilmesi yönündeki Suriye'nin talebini reddediyor.

i24NEWS'e göre İsrail kaynakları, İsrail ordusunun Suriye topraklarında şu anda kontrol ettiği dokuz noktadan bazılarından çekilmesinin ancak Suriye ile tam bir barış anlaşması karşılığında gerçekleşeceğini, güvenlik anlaşması karşılığında olmayacağını belirtiyor.