UMH İçişleri Bakanı Başağa: Siyasi uzlaşıya her zamankinden daha yakınız

Başağa, Libya'da ‘silahlı çatışmaların yeniden başlayabileceği’ uyarısında bulundu

UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa (AFP)
UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa (AFP)
TT

UMH İçişleri Bakanı Başağa: Siyasi uzlaşıya her zamankinden daha yakınız

UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa (AFP)
UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa (AFP)

Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (UMH) İçişleri Bakanı Fethi Başağa, “Libya, siyasi bir uzlaşıya her zamankinden daha yakın, ancak sorun henüz çözülmüş değil” ifadelerini kullandı.
Başağa,  Alman Haber Ajansı’na (DPA) telefon aracılığıyla verdiği röportajda, son aşaması Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) öncülüğünde ve Tunus'un ev sahipliğinde yapılan Libya Siyasi Diyalog Forumu olan siyasi çözüm sürecinin, başta ‘Libyalı taraflar arasındaki güven eksikliği’ olmak üzere birçok zorluk nedeniyle durma ya da çökme ihtimaliyle karşı karşıya olduğu ve bu durumun da ülkenin yeniden silahlı kaosun pençesine düşürmesine yol açabileceği uyarısında bulundu.
Başağa, “Tüm bu acı savaş ve iç çatışmalardan sonra, siyasi bölünmüşlüğü diyalog köprüsüyle aşmaya her zamankinden daha yakın olduğumuz söylenebilir” ifadelerini kullansa da bunun ancak Libyalı taraflar arasındaki anlaşmazlıkların siyasi araçlar ve çözümlerle giderilmesiyle olabileceğini vurguladı. Başağa, bu yoldaki başarısızlığın ‘aslında güvenlik açısından feci sonuçları olacak olan silahlı kaosun ve rastgele çatışmaların yeniden başlamasına yol açabileceği’ konusunda uyardı.
Serrac’ın yerine geçmesine neredeyse kesin gözüyle bakılan Başağa, özellikle silahlı bir grubun Libya'nın Ulusal Petrol Kurumu (NOC) merkez binasını kuşatmasının ardından başkent Trablus’taki güvenlik durumuyla ilgili olarak da kararların aceleyle alınmaması ve bakanlığının ‘en büyük ve en istikrarlı hükümetlerin dahi zorlanacağı’ zorluklarla boğuştuğunun hesaba katılması çağrısında bulundu.
Siyasi bölünmeyi sona erdirmeye, bir uzlaşı projesi başlatmaya ve taraflar arasındaki güveni artırmaya çalıştıklarını söyleyen Başağa, ülke gelirinin ana kaynağı olan enerji kaynaklarını tam kapasite kullanılmasını güvence altına almak için, her türlü yasa dışı silahlı oluşumun karşısında devletin gücünü artırmanın yeterli olacağını kaydetti.
Silahlı oluşumların (milislerin) tasfiyesi ile ilgili çabaların gözden geçirilmesiyle ilgili olarak ise Başağa, ‘hepsini aynı kefeye koyulmasını ve terörist vb. gibi yasadışı ilan edilmesini’ reddettiğini bir kez daha yineleyerek, söz konusu oluşumları ‘Muammer Kaddafi rejiminin düşüşünün ardından oluşan güvenlik boşluğunu doldurmak için önemli rol oynayan oluşumlar ile yasadışı oluşumlar’ olarak bir birinden ayırdı.
Güvenlik alanında önemli rol alan oluşumların ‘güvenlik, mesleki ve yasal gerekliliklere göre düzenlenmesi ve eğitilmesi gerektiğini’ söyleyen Başağa, aşırılık yanlısı ve militan fikirleri benimseyen oluşumlarla ilgili olarak ise ulusal güvenliğe karşı gerçek bir tehdit oluşturduklarından İçişleri Bakanlığı tarafından yoğun bir şekilde takip edildiklerini belirtti. Üçüncü bir oluşum türünden bahseden Başağa’ya göre bunlar ise ‘bir önceki gruptan daha az tehlikeli olmayan yozlaşmış siyasi kazanç mafyası oluşumlarıdır’. Başağa, “Bunlar, siyasi kazanç baronlarından emir alıyor ve devletin meşruiyeti dışında nüfuz ediyorlar.  Ne yazık ki bu oluşumlar devletin resmi kararını kontrol etmeye çalışırken, çeşitli yöntemlerle devletin eklemlerine sızmayı da başardılar” şeklinde konuştu.
İçişleri Bakanlığı görevine getirildiğinde, yasadışı göç ticaretinin boyutlarını öğrendiğini belirten Başağa, bu yasak ticaretten gelir sağlayan mafya liderlerinin, İçişleri Bakanlığı da dahil olmak üzere devletin tüm eklemlerine nüfuz ettiğini gördüğünü bu yüzden onlarla mücadelenin iki kat daha fazla zorlaştığını söyledi. Başağa, Bakanlığının durumu düzeltmek için bir takım tedbirler aldığını da sözlerine ekledi.
Başağa,  Türkiye'nin Libya'daki siyasi ve egemen karara müdahalesi olduğuna dair haberlere ilişkin bir soruyu cevaplarken ise UMH yetkililerinin çoğunun bu konudaki yaklaşımından çok fazla sapmadı. Başağa, ‘Türkiye ile ilişkilerin, özellikle Türkiye'nin UMH’ye sağladığı yardımlar çerçevesinde şuan için kendilerini endişelendirecek bir duruma neden olmadığını’ vurguladı.
Başağa konuya ilişkin olarak şunları söyledi:
“Ulusal egemenliğin azaldığı veya siyasi karara müdahale edildiği iddialarını kabul etmiyoruz. Türkiye ile seçkin ilişkilerimiz var. Bu, Mısır ve Fransa başta olmak üzere tüm diğer ülkelerle, bu ülkelerin çıkarlarıyla birlikte elbette Libya'nın çıkarlarına hizmet edecek şekilde seçkin ilişkiler ve ortaklıklar kurmamıza engel değildir.”
Türkiye'nin Cenevre'deki Libyalı çatışan taraflar arasında imzalanan kalıcı ateşkes anlaşmasının şartlarına aykırı olarak Libya'nın batısında çok sayıda askeri üsse silah sevkiyatı yapmaya devam ettiği yönündeki haberleri de yalanlayan Başağa, “Uluslararası kararlara bağlıyız. Askeri ve güvenlik eğitimi ile ilgili anlaşmalar, Libya'nın geleceği için bir tehdit oluşturamaz” dedi.
Başağa ayrıca, son zamanlarda bir sonraki hükümetin liderliğine koyduğu adaylığı çerçevesinde Kahire ve Paris gibi başkentlere açıldığı yönündeki haberleri de kınayarak, “Bu ziyaretler, İçişleri Bakanı sıfatımla resmi olarak gerçekleşti. Yani yurtiçi ve yurtdışındaki herkese duyuruldu. Görüşleri bir araya getirmeye, ortak ilişkileri güçlendirmeye ve güvenlik iş birliğini geliştirmeye odaklı ziyaretlerdi. Mısır kardeş bir ülkedir. Aramızda bir dereceye kadar anlayış, saygı ve iş birliğine sahip olmak bizim için önemlidir. Aynısı Fransa için de geçerlidir” ifadelerini kullandı.



Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.


Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
TT

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Hadramaut ve el-Mahra illerinde yeni bir askeri gerçeklik dayatma girişimlerine karşı net bir tavır sergiledi. Alimi, bu bölgelerde yaşananların siyasi bir anlaşmazlığın parçası olmadığını, aksine geçiş dönemi yetkililerine karşı tek taraflı eylemlerin ve isyanın kademeli bir seyri olduğunu vurguladı.

Alimi, Danışma Konseyi ile genişletilmiş bir toplantıda yaptığı açıklamada, sivilleri korumanın devletin sorumluluğu olduğunu ve siyasi liderliğin, gerilimi durdurmak, kan dökülmesini sona erdirmek ve durumu normale döndürmek için hemen müdahale eden Yemen’de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’nun müdahalesini resmi olarak talep ettiğini vurguladı.

Toplantı sırasında doğu illerindeki gelişmeleri değerlendiren Alimi, devletin, Güney Geçiş Konseyi'nin (GGK) zorla bir fiili durum dayatmak ve başta iktidarın devrinin ilanı ve Riyad Anlaşması olmak üzere geçiş döneminin referanslarını baltalamak amacıyla yaptığı askeri eylemlerle ortaya çıkan ve kendisinin ‘yüksek derecede sorumluluk’ olarak nitelendirdiği tehlikeli bir tırmanışla başa çıktığını belirtti.

Hadramut’taki gerilimin Ghayl Bin Yamin, Şihr ve ed-Deys eş-Şarkiye bölgelerini de kapsayacak şekilde yayıldığını, terörle mücadele iddiasının sahadaki kontrol dengesini değiştirmek için bir bahane olarak kullanıldığını belirtti.

cdfgth
Lahic ilindeki GGK destekçileri (AFP)

Terörle mücadelenin devlet kurumlarının münhasır sorumluluğu olduğunu vurgulayan Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, bu çerçeve dışında atılan adımların aşırılığı engellemek bir yana, sivil barışı ve sosyal dokuyu tehdit eden tehlikeli güvenlik boşlukları yarattığını vurguladı.

Alimi, gerilimle birlikte insani ihlallere değinerek, sivil kayıpları ve kamu ve özel mülkiyete yönelik saldırıları doğrulayan saha ve insan hakları raporlarına ve Yemen devletinin yasal statüsünün zayıflatılmasına atıfta bulundu.

GGK’nın eylemleri ve arabuluculuk desteği

Resmi kaynaklara göre Alimi, Danışma Konseyi'ne Ulusal Savunma Konseyi toplantısının sonuçları hakkında bilgi verdi. Toplantıda, gerginliğin geçiş döneminin şartlarını açıkça ihlal ettiği ve devletin meşru kurumlarına karşı bir isyan olduğu sonucuna varıldı.

Devletin sivilleri korumak, sükuneti sağlamak ve kan dökülmesini önlemekle yükümlü olduğunu vurgulayan Alimi, Danışma Konseyi'nin tavsiyeleri doğrultusunda, siyasi liderliğin Hadramut'taki sivilleri korumak için acil önlemler alınması talebiyle Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'na resmi bir talepte bulunduğunu ve ortak kuvvetler liderliğinin kan dökülmesini durdurmak ve istikrarı yeniden sağlamak amacıyla bu talebe derhal yanıt verdiğini söyledi.

cdfvg
Alimi, GGK’yı Hadramut'ta sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçladı (EPA)

Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, gerilimi azaltma çabalarını ihlal eden ve sivilleri tehlikeye atan her türlü askeri harekete karşı, hayatların korunmasını sağlayacak, Suudi Arabistan ve BAE'nin çabalarının başarısını devam ettirecek, GGK güçlerinin Hadramut ve el-Mahra’daki mevzilerden çekilmesini, bu mevzilerin Vatan Kalkanı Güçleri’ne devredilmesini ve yerel yetkililerin anayasal yetkilerini kullanmalarının önünü açacak şekilde derhal müdahale edileceğini vurguladı.

Riyad ve Abu Dabi'nin liderliğindeki arabuluculuk çabalarını desteklediğini bir kez daha dile getiren Alimi, Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen'in birliğini ve istikrarını desteklemede üstlendikleri öncü role övgüde bulunurken Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'ın devlet kurumlarını yeniden kurma konusundaki samimi ve kardeşçe arzuyu yansıtan açıklamalarını takdir etti.

Ayrıca, güney meselesinin çözülmesinin uzlaşı ve güven tesis edilmesi yoluyla kesin bir taahhüt olmaya devam edeceğini vurgulayan Alimi, Yemen'in düşmanlarına hizmet eden tek taraflı eylemlerin sonuçlarına karşı uyardı. Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı, diyalog kanallarının açık tutulmasının ve İran destekli Husi milisleriyle mücadele için tüm imkanların seferber edilmesinin önemini vurguladı.