Rami Mahluf, Esed’e teslim bayrağı çekti: ‘Sabredeceğim’https://turkish.aawsat.com/home/article/2655841/rami-mahluf-esed%E2%80%99e-teslim-bayra%C4%9F%C4%B1-%C3%A7ekti-%E2%80%98sabredece%C4%9Fim%E2%80%99
Rami Mahluf, Esed’e teslim bayrağı çekti: ‘Sabredeceğim’
Rami Mahluf
Şam / Şarku’l Avsat
TT
TT
Rami Mahluf, Esed’e teslim bayrağı çekti: ‘Sabredeceğim’
Rami Mahluf
Suriye’de Şam rejimi Beşşar Esed’in kuzeni Suriyeli iş insanı Rami Mahluf, açık bir şekilde teslim olduğunu duyurdu. Mahluf, Facebook hesabından dün yaptığı paylaşımda, “Hayatına devam etmek isteyen kişi, kaderinin hükmüne karşı sabırlı olmalıdır. Birkaç kelime hayatımızın akışını özetler” diyerek, paylaşımını sabırla ilgili bir şiirin dizelerine yer vererek sürdürdü, “Sabır, benim sabrım karşısında çaresiz kalana kadar sabredeceğim, Rahman durumuma bakana kadar sabredeceğim, sabır, sabırdan daha acı bir şeye sabrettiğimi anlayana kadar sabredeceğim”.
Mahluf, en son 10 Kasım’da yaptığı Facebook paylaşımında, Suriye Telekom Şirketi Syriatel genel kurulunun, yeni yönetim kurulunun seçilmesi ve şirket hissedarlarına hak ettikleri kardan ödeme yapılması için şirket yönetimine vekaleten bir toplantı düzenlemesini talep etmişti. Bu çağrı, Mahluf’un daha önce Syriatel’in hissedarlarına haklarının verilmesi ve Eylül ayında sahil bölgesinde meydana gelen yangından zarar görenlere hibe ettiği 7 milyar Suriye lirasının ödenmesi talebiyle Yüksek Yargı Konseyi Başkanı’na yaptığı başvurunun yanıtlanması için gereken yasal sürenin bitmesinin ardından geldi. Mahluf, söz konusu meblağın, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı himayesindeki ihtiyaç sahibi 40 bin aileye dağıtılması talebinde bulunmuştu.
Mahluf, bağış yaptığı ailelerin yardımlardan ‘mahrum kalmaması’ için başvuruda bulunduğu ilgili kurumların bu talebi kabul edip etmediği hakkında herhangi açıklama yapılmadı. Bir aydan uzun bir süredir Facebook’taki hesabından paylaşım yapmayan Mahluf, dün yaptığı paylaşımda elinden sabırdan başka bir şey gelmediğini ifade etti. Mahluf’un dünkü ‘sabır’ paylaşımı, kuzeni Beşşar Esed’e tehdit ve cezalandırmakla uyarma arasında gidip gelen paylaşımlarının ardından geldi. Mahluf bir paylaşımında, rejim içerisinde ‘zalimlikle’ suçladığı kişilerin ayaklarının altındaki yerin sallanacağını ve ‘ilahi bir cezayla’ cezalandırılacaklarını ifade etmişti.
Rejimin en zenin iş adamı Mahluf, dünkü paylaşımında “kaderin hükmüne” teslim olduğunu belirterek, mallarına el konulması, en büyük şirketine Yargı Konseyi Başkanı’nın atanması, seyahat yasağı ve hükümet kurumlarının ihalelere girmesinin yasaklanması gibi hakkında çıkan karar ve tedbirlere teslim olduğunu kaydetti.
Mahluf ve kuzeni Beşşar Esed arasındaki ihtilaflar, geçen yılın sonlarında, Mahluf’un ayaklarının altından ekonomi halısını çekmeye başlayan Esed’in eşi Esma Esed’in müdahale ettiği yönündeki haberlerin ardından ve Şam hükümetinin Mahluf’tan devlet hazinesine büyük miktarlarda ödeme yapmasını istemesinin ardından patlak verdi. Akabinde Mahluf hakkında vergi kaçakçılığı, kamu ihalelerinde usulsüzlük yapma, zimmete para geçirme suçlamalarıyla davalar açıldı. Dava açanlardan biri de Mahluf’un eski ortaklarından bir iş insanıydı ve hükümet tarafından Mahluf’a karşı kullanıldı. Hükümet, Syriatel’i ele geçirdikten sonra, Haziran ayında aldığı bir kararla Yüksek Yargı Konseyi Başkanı’nı Mahluf’un en büyük şirketi Şam el-Kabda’nın başına atadı. Bununla birlikte Mahluf, yanında çalışan üst düzey isimleri tutuklayan hükümetin taleplerini kabul etmeyi reddetti ve Nisan ayından bu yana Facebook hesabından yaptığı paylaşımlarda hükümetin attığı adımları reddeden ifadeler kullanıyor.
Yeni Suriye'de intikam alma hırsını dizginlemek için geçiş dönemi adaletihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5097036-yeni-suriyede-intikam-alma-h%C4%B1rs%C4%B1n%C4%B1-dizginlemek-i%C3%A7in-ge%C3%A7i%C5%9F-d%C3%B6nemi-adaleti
Yeni Suriye'de intikam alma hırsını dizginlemek için geçiş dönemi adaleti
Şam'ın merkezindeki bir caddeden kaldırılan Beşşar Esed resminin üzerinden yürüyen bir adam, 10 Aralık 2024 (Reuters)
Enver el-Bunni
Artık geçiş dönemi adaletinin (geçiş hukuku), ağır suçlarla noktalanan savaşlar ve şiddetli iç çatışmalardan kaynaklanan ikilemlerle başa çıkmanın en uygun yolu olduğu kabul ediliyor. Bunun için bir önceki dönemin kapatılması, iç barışın ve toplumsal birliğin yeniden tesis edilmesi ve içeride uzlaşının sağlanması, intikam alma hırsının yatıştırılması, mağduriyetlerin giderilmesi ve hakların sahiplerine teslim edilmesi gerekiyor.
Mağdurların zararlarının tazmin edilmesi, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması, yaşananlara ilişkin gerçeklerin gözler önüne serilmesi, sorumlulukların belirlenmesi ve ihlallerin ve ağır suçların faillerinin yasal ve adli kurumlar aracılığıyla hesap vermelerinin sağlanması bir ön koşul, bir görev ve bir gerekliliktir.
Mağdurlar, haklarının kaybolmayacağını ve failin cezasız kalmayacağını hissetmedikçe, intikam ve öç alma hırsı dizginlenemez ve olası kaos kontrol altına alınamaz. İnsanlar adaletin yerini bulacağından emin olmadıkça topluma olan aidiyetlerini besleyemez ve toplumun inşasına katkıda bulunamazlar.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre geçiş dönemi adaleti, hedefleri, kuralları, standartları, organları ve mekanizmaları açısından geleneksel adaletten farklıdır. Geleneksel adalet tarafından ele alınamayan istisnai durumları ele almak için oluşturulan geçiş dönemi adaleti, birbiriyle ilişkili hedefler dizisi de dahil olmak üzere kendine has bir özgünlüğe sahiptir.
Geçiş dönemi adaleti sadece suçluları mahkum etmek ve yasaları uygulamak değil, aynı zamanda iç barışı yeniden tesis etmek, ulusal uzlaşıyı sağlamak ve kontrol edilmediği takdirde yeniden alevlenme tehlikesi bulunan şiddetli çatışmaların etkilerini silmekle de ilgilenir. Örneğin, kişilik haklarının düşmesi ya da mağdurların kendilerine karşı işlenen suçlar için şikayette bulunamaması, geleneksel adaletin aksine tüm davanın düşmesine yol açabilirken, mağdurların devletin sorumluluğunda olan tazminat haklarını koruyabilir. Burada savcılık kurumunun, tüm toplumu etkileyen davalar dışında, toplumun savunucusu olarak bir rolü yoktur.
Geçiş dönemi adaleti, sadece failleri sorumlu tutmayı ve mağdurlara haklarının kaybolmayacağı konusunda güvence vermeyi, aynı zamanda fail olmayanlara da işlemedikleri suçlardan dolayı sorumlu tutulmayacakları ve cezalandırılmayacakları konusunda güvence vermeyi amaçlar. Bunun yanında faillere de misillemeye maruz kalmayacakları ve adalet kurumları ile yargının işledikleri suçlarla ilgili kanıtlarla ve delillerle onları sorumlu tutacakları konusunda önemli bir güvence verir.
Geçiş dönemi adaletini düzenleyen ilkelerin ve standartların belki de en önemli özelliği evrensel ilkelere ve yasalara dayanmaları olabilir. İstisnai iç çatışma durumlarında işlenen suçların birçoğunun iç hukukta yer almayabileceği ve bir metinle ele alınamayabileceği gözden kaçmamalı. Bu tür suçlar istisnai nitelikte olduklarından, benzer durumların ve olayların ortaya çıkardığı uluslararası bir referansa ihtiyaçları vardır.
Kişilik haklarının düşmesi ya da mağdurların kendilerine karşı işlenen suçlar için şikayette bulunamaması, tüm davanın düşmesine yol açabilir.
Bir diğer ayrım ya da fark, geleneksel adalet kurumunun doğal yargıya dayanması ve sadece yargıçlar tarafından yönetilmesidir. Geçiş dönemi adaleti kurumu ise yargı yapısından farklı bir modele sahiptir. Toplumun bazı temsilcilerini ve çeşitli organlarını içerir ve adaletin sağlanmasında hakimler ve mahkemelerle ortak olan çeşitli organlardan oluşur.
Suriye’de Suriyeliler 50 yılı aşkın bir süredir en çok adaletin olmamasından dolayı acı çektiler. Devlet Başkanı, Anayasa'nın 117’nci maddesiyle kendisine karşı soruşturma açılmasına ve ceza verilmesine karşı tam anayasal dokunulmazlık sağladı. Savunma Bakanı ya da Devlet Güvenlik Dairesi Başkanı izin vermediği sürece güvenlik görevlilerine, ordu personeline ve polise soruşturma açılmasına ve ceza verilmesine karşı da yasal dokunulmazlık sağladı.
Tüm bunlar da onlara 2011 yılından önce istedikleri ihlalleri, bu tarihten sonra da savaş suçları ve insanlığa karşı suçları denetimsiz bir şekilde işleme yetkisi verdi.
Devlet Başkanlığının yargı üzerindeki kontrolü
Esed döneminde Devlet Başkanı, Yüksek Yargı Konseyi'nin başı olarak yargıyı kontrol etti, Yargının içi boşaltıldı, atamalar sadece sadakate dayandırıldı ve yargı Suriyelilerin haklarına yönelik bir baskı ve sindirme aracı haline geldi. Suriyelileri 2011 yılında rejime karşı ayaklanmaya iten ilk ve en önemli nedenlerden birinin adalet eksikliği olduğuna inanıyorum.
Suriye'de 2011 yılından bu yana işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar, iğrençlik ve canilik açısından tarihte eşine az rastlanır nitelikte suçlar. Şimdiye kadar ortaya çıkarılanlar, Suriye halkının tüm kesimlerine karşı işlenen bu vahşetin buzdağının sadece görünen kısmını oluşturuyor. Bu durum kaçınılmaz olarak her Suriyeliyi etkilemiş ve adalet meselesini yeni Suriye'nin üzerine inşa edileceği yapı taşı ve temel taşı haline getirdi.
Tüm bu suçlar ve on yılı aşkın bir süredir devam eden adaletsizlikler, toplumsal bir gerilim durumu yaratmış ve Suriye toplumunda mezhepsel, bölgesel ve hatta ailesel çizgiler boyunca enlemesine ve boylamasına uzun çatlaklar oluşturdu. Hiçbir Suriyeli, ailelerini öldüren, evlerini yıkan ve onları terk edenlerin hiçbir şey olmamış gibi yanlarında aileleriyle birlikte yaşadığını gördüğü sürece kendini bir daha güvende hissedemez.
Hiçbir iktidar, insanları sakinleştirmeden hükmedemez. Geçiş dönemi adaleti, gerilimleri azaltmak ve bireysel ve kolektif intikamı önlemek için tam da bu anlama geliyor. Suriye toplumu, adaletin yerini bulacağını, kendilerine yapılan tüm bu zulümlerin faillerinin adalet karşısına çıkmasını ve cezalandırılmasını sağlayacak somut tedbirler alınacağını hissetmeden istikrara kavuşamaz ve geleceğe doğru adım atamaz.
Tüm bu suçlar ve on yılı aşkın bir süredir devam eden adaletsizlikler, toplumsal bir gerilim durumu yaratmış ve Suriye toplumunda mezhepsel, bölgesel ve hatta ailesel çizgiler boyunca enlemesine ve boylamasına uzun çatlaklar oluşturdu.
Ancak Suriye'deki yeni otoritenin bunu gerçekleştirmesinin önünde bir takım yasal engeller var. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1- Yargı kurumlarının, tüm yargı sistemini saran yolsuzluklar, yetersizlikler ve mevcut yapısı sebebiyle geçiş dönemi adaletindeki rolünü yerine getirememesi.
2- Suriye Ceza Kanunu'nda savaş suçları ve insanlığa karşı suçların cezalandırılmasını öngören yasal hükümlerin bulunmaması, suçluların bu tür suçlarla itham edilmesini engelleerken suçlamalar, suçun ciddiyetini asla yansıtmayan ve suçun gerçek hikayesini anlatmayan şahsi cinayet suçlamalarına indirgeniyor.
3- Başta üst düzey isimler olmak üzere savaş suçlularının çoğu başka ülkelere kaçtığından, Suriye Ceza Kanunu'nda öngörülen ve uluslararası hukukta yasaklanan ölüm cezasıyla karşı karşıya kalmaları halinde bu ülkelerden bazılarının onları iade etmesi pek olası görünmüyor.
Yapısal adaletin önemi
Bu yüzden anayasal adalet yoluyla geleceği inşa etmeye başlamak için, bağımsız bir geçiş dönemi adaleti organının kurulması gerekiyor. Bu geçiş dönemi adaleti organının görevleri arasında şunlar yer alıyor:
1- Tüm dünyanın gözü bu mahkemenin üzerinde olacağından, tarafsızlığı ve adil ve şeffaf yargılamaların olması için Suriyeli ve uluslararası yargıçlardan oluşan özel bir ya da birkaç mahkeme kurulması. Bu mahkeme ya da mahkemeler, 2011 yılından bu yana işlenen suçları kovuşturmak, suçluları yargılamak ve tutuklamak, yağmalanan ve çalınan fonlara ve val valıklarına el koymak ve gerektiren durumlarda mevcut durumu eski haline getirmek için Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) mekanizmalarını ve UCM Roma Tüzüğü’nün ceza kanunlarını benimseyecektir. Bu mahkeme ya da mahkemelerin yargıçları dürüst, tarafsız ve bağımsız oldukları kabul edilmiş kişiler olmalıdır.
2- Devlet, uluslararası ve yerel hibeler ve suçluların el konulan taşınır ve taşınmaz malları tarafından finanse edilen, kişisel olarak yaralanan yahut ailelerinden ve sevdiklerinden bir ya da daha fazlasını kaybeden vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararı telafi etmek, yaralılar ve engelliler ile evleri, işyerleri ve mülkleri tamamen ya da kısmen zarar görenlere tazminat ödemek için özel bir fon kurulması. Bu adım, ülkenin dört bir yanında saha araştırması yapacak, mağdurların ve kayıp kişilerin isimlerinin bir listesini oluşturacak, maddi hasarın değerini değerlendirecek, yaralıların ve engellililerin sayısını belirleyecek ve tedavilerinin devamını sağlayacak uzman teknik komiteler aracılığıyla atılabilir. Bu fonun yetkisi daha sonra 2011 yılından önce meydana gelen ihlalleri de kapsayacak şekilde genişletilebilir.
3- Hem aralarında hem de kendi içlerinde yaşanan kanlı çatışmalar da dahil olmak üzere ihlallere tanık olan köylerdeki ve ilçelerdeki geçici bölünmeleri ele almak için sivil barış ve ulusal uzlaşı komiteleri oluşturulmalı. Bu komitelerde, intikam duygularını dizginlemek, uzlaşı sağlamak, şüpheleri ortadan kaldırmak ve toplumun farklı kesimleri arasındaki güveni yeniden tesis etmek için dini, mezhepsel ya da ulusal çatışmalara yahut anlaşmazlıklara tanık olan bölgelere giden kültür, bilim, hukuk, sanat, din ve sosyal alanlardan saygın isimler yer almalı. Bu komiteler aynı zamanda kayıp kişilerin, kaçırılanların ve alıkonulanların bulunmasına ve ailelerine iade edilmesine yardımcı olmakla görevlidir. Suçluların ceza alması ve mağdurlara tazminat ödenmesinin yanında mağdurların desteklenmesi ve psikolojik tedavi hizmeti verilmesi için komiteler ve dernekler kurulması için de çalışırlar.
4- Geçiş dönemi adaleti kavramını, araçlarını, organlarını ve rolünü açıklamak için kapsamlı bir kampanya yürütmekle görevli bir medya ofisi kurulması. Bu medya ofisi, misyonunu yerine getirmek için tüm görsel, işitsel ve yazılı medyayı kullanmalı. Hukuk ve sosyal uzmanlar tarafından yönetilmeli. Onlara gönüllü gençlerden oluşan komiteler yardımcı olur. Sivil toplum kuruluşlarıyla (STK) iş birliği içinde oluşturulan gönüllü gençlik komiteleri, geçiş dönemi adaleti kavramını tüm vatandaşlara iletmek ve geçiş dönemi adaleti kurumlarıyla etkileşime girmelerine, onlara güvenmelerine, taleplerini onlara iletmelerine ve takip etmelerine yardımcı olmak için eğitilirler.
5- Geçmiş olayları belgelemek, açıklığa kavuşturmak ve unutulmaz hale getirmek olan bir hafıza merkezinin kurulması. Hafıza merkezi, kurbanların isimlerinin anıtlar aracılığıyla ölümsüzleştirilmesini ya da katledikleri coğrafi bölgelerdeki okullara, mekanlara ve meydanlara isimlerinin verilmesiyle de ilgilenir. Bu bilgiler okullarda okutulan tarih kitaplarına dahil edilmeli. Böylece ülkenin yaşadıkları herkes için bir ders olsun ve gelecek nesillere örnek teşkil etsin. Yapılan büyük fedakarlıklar unutulmaz ve onların örnekliği toplumun hafızasında her zaman var olur, ulusun hafızasında ölümsüzleşir.
Af meselesinden ve affın adaletsizlikten değil, uzlaşının sağlanmasındaki rolünden bahsetmek mümkündür. Bu yol kullanılmalı, ancak yaralar hala kanarken üstünü kapatacak kadar genelleştirilemez.
Burada af meselesinden ve adaletsizlikten değil, uzlaşının sağlanmasındaki rolünden bahsedebiliriz. Bu yol kullanılmalı, ancak yaralar henüz kanarken üstü kapatılacak ve dolayısıyla küllerin altında her an tutuşabilecek bir ateş oluşturacak kadar genelleştirilemez. Sınırlı ve spesifik olmalı. Dosyaların ‘Allah affetsin’ yaklaşımıyla değil, medeni bir şekilde çözülmüş ve uzlaşıya varılmış olarak kapatılması için kullanılmalı.
Suriye halkının en şiddetli diktatörlükten özgürlüğe kavuşmak için kurbanlar vererek ve fedakarlıklar yaparak ödediği çok yüksek bedel, geçiş dönemi adaletini, kurumlarının ve organlarının kurulmasını bu aşamada en önemli görev haline getiriyor. Geçiş dönemi adaletini Yeni Suriye’nin yeniden inşasının ilk yapı taşını ve temel taşını oluşturmak üzere derhal tesis edilmeye başlamalı, kavramını yaygınlaştırmak ve halkı bu kavrama alıştırmak için toplumsal bir kampanyası yürütmeliyiz.