Irak: Çatışmalar sonrası Nasıriye’ye sükûnet hakim

Halk hareketi grupları, Kriz Hücresi ekibine 13 farklı talepte bulundu

Şair Muhammed Said el-Habubi’nin Nasiriye’deki heykeli önünde Pazar günü zafer işareti yapan bir aktivist (AFP)
Şair Muhammed Said el-Habubi’nin Nasiriye’deki heykeli önünde Pazar günü zafer işareti yapan bir aktivist (AFP)
TT

Irak: Çatışmalar sonrası Nasıriye’ye sükûnet hakim

Şair Muhammed Said el-Habubi’nin Nasiriye’deki heykeli önünde Pazar günü zafer işareti yapan bir aktivist (AFP)
Şair Muhammed Said el-Habubi’nin Nasiriye’deki heykeli önünde Pazar günü zafer işareti yapan bir aktivist (AFP)

Güney Irak’ta bulunan Zikar eyaletinden halk hareketi grupları ile Mukteda es-Sadr güçleri arasında yaşanan şiddetli çatışmalar sonrası merkezi hükümet güçleri bölgede sükuneti sağladı.
Halk hareketi Nasıriye’de yaşanan gerginliği kontrol altına almak için Bağdat tarafından gönderilen Kriz Hücresi ekibine 13 farklı talepte bulundu.
Geçtiğimiz Cuma günü patlak veren çatışmalarda can kaybı ve yaklaşık 100 kişinin yaralandığı kaydedilmişti.
Sadr takipçileri ile halk hareketi arasında daha fazla çatışma çıkmamasını sağlamak ve güvenliği artırmak için Bağdat tarafından gönderilen federal polis güçlerinin Habubi Meydanı ve Nasıriye sokaklarında konuşlanması üzerine şehirde sakinlik sağlandı.
Gözlemciler, Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım el-Araci başkanlığında yerel yönetimin yerini alan Kriz Hücresi ekibinin halk hareketi gruplarının sunduğu listedeki talepleri uygulamada zorlanacağını düşünüyor. Ancak söz konusu taleplerin otoriteye, partilere ve silahlı gruplara karşı aylardır öfkeli olan ilde istikrar ve sükunete kapı açacağı düşünülüyor.
Göstericilerin talepleri; valilikteki yerel meselelerle ve hareketin ulusal düzeydeki genel talepleriyle ilgili olmak üzere çift yönlüydü. Yerel meselelerin başında “Habubi Meydanı’na girişlerin korunması, göstericilerin çadırlarının kaldırılması üzerine pazarlık yapılmaması, buna yalnızca göstericilerin karar vermesi” talepleri yer aldı. Cuma günü gerçekleşen olaylara sebebiyet verenlerin hesaba çekilmesi, bilhassa güvenlik ve hizmet dosyalarında gösterdiği eksik performans dolayısıyla başta vali olmak üzere yerel yönetimin görevden alınmasını da şart koşan halk hareketi, eylül ayında silahlı bir grup tarafından kaçırılan sivil aktivist Seccad el-Iraki’nin hala bilinmeyen kaderinin aydınlatılması talebinde bulundu.
“Tüm partilerin güvenlik kurumlarından uzaklaştırılması, hassas güvenlik makamlarındaki bazı rütbelerin incelenmesi, barışçıl göstericilere yönelik art niyetli suçlamaların düşürülmesi, aleyhlerinde art niyetli propagandalar uydurulan tutukluların salıverilmesi, işsizlere iş imkanı sağlanması ve tüm dairelerde yöneticilerinin görevden alınması, Kriz Hücresi’nden bir komite gözetiminde aynı daireden bir komite temelinde seçimlerin yapılması, siyasi partilerin işgal ettiği karargahların devlete iade edilmesi” gibi hususlar da göstericilerin talepleri arasında yer alıyor. Ulusal düzeydeki talepler arasında ise, “erken seçim tarihinin belirlenmesi, gösterilerdeki şehit ve yaralıların şehitlere yönelik kanunda öngörülen tüm ayrıcalık ve haklara sahip olması” çağrıları bulunuyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan üniversite profesörü Abdulvehhab el-Hamdani, Kriz Hücresi ekibinin tüm bu talepleri, özellikle de Cuma günü gerçekleşen olaylara sebebiyet verenlerin hesaba çekilmesi talebini yerine getirebileceğinden şüphe ediyor. Hamdani, ifadelerine şu şekilde devam ediyor:
“Nasıriye halkı, söz konusu olayların arkasında Sadr takipçilerinin olduğunu ve Sadr Hareketi'nin siyaset ve parlamentodaki nüfuzu nedeniyle devletin onları hesaba çekemeyeceğini çok iyi biliyor. Bu nedenle insanlar, faillerin hesaba çekilmesi için aşiret gibi davranmaya başladı. Kriz Hücresi ekibiyle görüşen gençler, ekibin kendilerine iyi yönde söz verdiğini, aktivist Seccad el-Iraki’yi kaçıran tarafla müzakere ettiğini ve yakında bir çözüm beklendiğini bildirdiğini aktardı. Bugünkü vaziyet nispeten sakin. Ancak, yoksulluk, işsizlik, kötüleşen altyapı ve hizmetler gibi huzursuzluk ve protesto faktörlerinin varlığı nedeniyle Nasıriye ve il genelinde sürdürülebilir bir istikrar durumunun sağlanabileceğini düşünmüyorum. Diğer yandan, Habubi Meydanı’ndaki oturma eylemlerinin sürdürülmesi gibi yerine getirilebilecek bazı talepler de mevcut. Nitekim gençler, Sadr Hareketi’nin çadırları yıkması ardından da alana geri dönmüştü. Valinin görevden alınması talebinin ise yakın zamanda gerçekleştirileceği anlaşılıyor. Kriz Hücresi ekibi, valinin yetkilerini çoktan geri çekmiş, istifası istenmişti.”
Görevden alınma tehdidiyle karşı karşıya kalan Zikar Valisi Nazım el-Vaili, dün yaptığı açıklamada, “Gösteri düzenlemek anayasal bir haktır. Bunu engellemeye yönelik bir yönelim mevcut değil. Göstericilerin anayasal ve yasal haklarının kullanılmasını engelleyecek özel bir yaklaşım veya gündem bulunmuyor” ifadelerini kullandı. Aynı zamanda “valiliğin 2019 yılı projelerinin açıklandığını, bunların gerçekleştirilmesi için şirketlerin davet edildiğini” bildirdi.
Kriz Hücresi ekibi, son iki gündür, durumu yatıştırmak amacıyla aşiret şeyhleri, şehirdeki Necef otoritesi temsilcileri ve halk hareketi gruplarından temsilcilerle uzun soluklu birçok görüşme gerçekleştirdi. Ekip başkanı Kasım el-Araci ise dün, kaçırılan aktivist Seccad el-Iraki’nin ailesini ziyarette bulundu.
Ulusal Güvenlik Servisi Başkanı Korgeneral Abdulgani el-Esedi, göstericilerden üniversite mezunlarıyla dün yaptığı görüşmede, göstericileri ve meşru haklarını korumak için acil kriz heyeti ile birlikte Zikar’da olduğunu vurguladı. Ulusal Güvenlik Servisi’nden yapılan açıklamaya göre Esedi, “Göstericilerin seslerinin ulaştığı yüksek makamlar, göstericilerin taleplerini anlıyor ve bu talepleri mümkün olan en kısa sürede çözmek için çalışıyor” dedi. Göstericileri “Nasıriye’deki güvenlik ve istikrarı bozabilecek her türlü husustan kaçınmaya” çağıran Esedi, “tatmin edici çözümlere ulaşmak için ortak bir dilde konuşma ihtiyacını” vurguladı.



Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde artık bir tampon bölge yok

Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
TT

Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’nde artık bir tampon bölge yok

Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)
Stratejik öneme sahip Şeyh Dağı'nın zirvesindeki İsrail askerleri (Reuters)

Halil Musa

İsrail ordusu, ‘ileri savunma cephesi’ kurmak amacıyla Suriye'nin işgal altındaki toprakları Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgede askeri üsler kurmaya devam ediyor. Bu üsler, tampon bölgenin ötesine geçerek Golan Tepeleri’nin doğusundaki Suriye topraklarının derinliklerindeki köylere kadar ilerliyor.

Söz konusu askeri üsler, Şeyh Dağı'nın (Hermon Dağı) kuzeyinden batıya doğru Dera'nın batı kırsalındaki Yermuk Havzası’na kadar uzanan Suriye-Ürdün-İsrail sınır üçgeninde yer alıyor.

İsrail'in 8 Aralık 2024 tarihinden bu yana Suriye’de işgal ettiği toprakların yüzölçümü 500 kilometrekareyi aşarak Golan Tepeleri’nin yarısı kadar bir alana ulaştı.

En büyük ve stratejik açıdan en önemli üs, deniz seviyesinden 2 bin 814 metre yüksekliğindeki Şeyh Dağı'nın zirvesinde yer almakta ve başkent Şam’a, Lübnan'ın Bekaa Vadisi’ne ve İsrail’in kuzeyine hâkim bir konumda.

İsrail ordusu, bu üssü Suriye ordusunun geçen yılın sonunda Esed Beşşar rejiminin düşüşüyle birlikte çekilmeden önce kullandığı yerlerde kurdu.

Üs, 1974 yılında İsrail ile Suriye arasında imzalanan Ayrışma Anlaşması ile kurulan tampon bölgenin dışında yer alıyor.

Her sabah Şam'da

Birkaç ay önce üssü ziyaret eden İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın her sabah Şam'daki başkanlık sarayında gözlerini açtığında İsrail Savunma Ordusu'nun onu Şeyh Dağı'nın tepesinden izlediğini ve bizim burada, Suriye’nin güneyindeki tüm güvenlik bölgesinde Golan Tepeleri ve Celile halkını onun tehditlerinden korumak için bulunduğumuzu hatırlayacak” ifadelerini kullandı.

İsrail’in söz konusu askeri üslerinde, İsrail ordusunun üç tugayı konuşlu. Bu tugaylar 210. Bölgesel Bashan Tümeni'ne bağlı. İsrail, Şeyh Dağı'nın eteklerinden Dera’nın batı kırsalındaki Hamma bölgesine (Yermuk Nehri havzası) kadar uzanan 70 kilometre uzunluğundaki tampon bölge boyunca 10'dan fazla askeri üs kurdu.

Üsler, Cibata el-Haşeb, el-Hamidiye, Kuneytra, Kahtaniye, Tel Kuna, Tel el-Ahmer eş-Şarki ve Tel el-Ahmer el-Garbi köylerine kuruldu.

jı8uk

İndependent Arabia’ya konuşan kaynaklar, İsrail ordusunun şu anda Kenitra kırsalındaki Kudna kasabası yakınlarındaki Tel Ahmer’in doğusunda bir askeri üs inşa ettiğini ve bu üssün Tel Ahmer'in batısındaki başka bir askeri üsse ekleneceğini söyledi.

İsrail ordusu, bu askeri üslerin yakınlarındaki evleri yıkıyor. Son haftalarda, Kuneytra kırsalında yer alan Hamidiye köyünde 16 evi yıktı.

İsrail ordusu, Dera’nın batı kırsalında güvenlik ve askeri operasyonlar yürütmek üzere Mariye beldesi yakınlarında bir askeri üs kurdu.

İsrail, bu üsleri kurarak ordusunun bölge üzerindeki kontrolünü güçlendirmeyi ve iki taraf arasındaki ‘çatışmayı önleme anlaşmasına’ aykırı olarak Suriye'nin güneyinde yeni bir gerçeklik oluşturmayı hedefliyor.

Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF), Kuneytra’daki başlıca karargahı ve Nebe el-Fevvar köyündeki başka bir karargahı ile Şeyh Dağı eteklerindeki diğer karargahları aracılığıyla tampon bölgede çalışmalarını sürdürüyor.

Dişleri olmayan bir ülke Suriye

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Suriye’nin Golan Tepeleri’nde kontrol ettiği bölge, bin 800 kilometre karelik yüzölçümüyle Suriye'nin yüzölçümünün yaklaşık yüzde birini oluşturuyor. İsrail 1967 yılında Golan Tepeleri’nin bin 160 kilometre karelik kısmını ele geçirmişti. Son aylarda ise kontrolünü 500 kilometre karelik bir alana daha genişletti.

İsrail ordusu bu üsler aracılığıyla kuzeyde Şeyh Dağı'ndan güneyde sınır üçgenine kadar uzanan onlarca Suriye köyüne baskınlar ve aramalar düzenleyerek, ‘terörizmin altyapı tesisleri’ olarak adlandırdığı yerleri hedef alıyor ve ‘kuzey cephesinden gelebilecek tehditleri önlemek’ için askeri faaliyetlerde bulunuyor.

İsrail ordusu, birkaç gün önce ‘Suriye'nin güneybatısındaki Ummu el-Lahs ve Ayn el-Bustali bölgelerinde İran'a bağlı dört silahlı kişiyi’ tutukladığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, ‘İsrail'in kuzey sınırlarının güvenliğini sağlamak için tampon bölgede ve ona yakın birkaç ek noktada faaliyet gösterildiği’ belirtilirken nerelerde konuşlandığına değinmekten kaçındı.

Suriyeli kaynaklara göre İsrail ordusu birkaç hafta önce bu köylerde, özellikle de Yermuk Havzası'nda bulunan Dera ilinin batı kırsalında ve Kuneytra kırsalında nüfus ve sosyal araştırmalarını tamamladı.

İsrail ordusu, Suriye'nin güneyindeki güvenlik bölgesinin silahsız ve tehditlerden arındırılmış olmasını sağlamak amacıyla Suriye'de süresiz olarak kalmaya hazır olduğunun altını çizdi.

Suriyeli stratejist Fayez el-Esmer, “İsrail, Beşşar Esed rejiminin düşüşünü fırsat bilerek Suriye'yi dişsiz ve pençesiz hale getirmeye ve Golan Tepeleri’ndeki kontrol alanını genişletmeye çalışıyor” yorumunda bulundu.

Tel Aviv'in bunun durumun perde arkasında Ayrışma Anlaşması dışında yeni bir anlaşma dayatmak istediğini düşünen Esmer, “Bu anlaşma, Tel Aviv'e tampon bölgede erken uyarı istasyonları kurma ve güvenliğini sağlama bahanesiyle bölgeye ABD askerleri konuşlandırma imkanı verecek” dedi.

Suriyeli stratejist, İsrail’in Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni Suriye yönetimine güvenmediği için tıpkı 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu gibi bu kez Suriye topraklarından yeni bir saldırı düzenlenmesinden çekindiğini söyledi.

1974 tarihli Ayrışma Anlaşması’nın çöküşü

Stratejist Anan Vehbi ise İsrail'in bu üsler aracılığıyla güvenlik tehditlerine karşı önleyici saldırılar düzenlemeye dayanan yeni çatışma kuralları dayatmak istediğini düşünüyor. Bu yeni üslerin çatışmanın devam etmesini sağlamak, ancak büyük bir savaşa değil, düşük yoğunluklu bir çatışmaya yol açmak amacıyla kurulduğunu söyleyen Vehbi, “İsrail ordusunun bu bölgelerden çekilmesini imkânsız görüyorum, çünkü Tel Aviv bu bölgelerden hareketle Suriye'nin güneybatısının tamamında güvenlik hakimiyeti kurmak istiyor” değerlendirmesinde bulundu.

8ı
Netanyahu, Golan Tepeleri konusunda Ayrışma Anlaşması’nın çöktüğünü açıkladı (Reuters)

Öte yandan Suriye Dışişleri Bakanlığı, Tel Aviv'in Şam ile ilişkilerin ‘normalleştirilmesi’ konusundaki ilgisini dile getirmesinin ardından, Suriye'nin 1974 yılında İsrail ile imzalanan Ayrışma Anlaşması’na geri dönmek için ABD ile iş birliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı.

Suriyeli yetkililer, İsrail'in Suriye'nin askeri cephaneliğine yüzlerce hava saldırısı düzenlemesi ve Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra ülkenin güneyine girmesinin ardından ‘tansiyonu düşürmek için’ İsrail ile dolaylı müzakereler yürüttüğünü kabul etti.

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suriye ve İsrail'in ABD'nin arabuluculuğunda ‘sınırlarında sükuneti yeniden tesis etmeyi amaçlayan’ ciddi görüşmeler yaptığını doğruladı.

Suriye'den resmi bir kaynak ise ‘İsrail ile barış anlaşması imzalanacağına dair açıklamalar yapmak için zamanlamanın doğru olmadığını, ancak Tel Aviv'in 1974 tarihli anlaşmaya tam olarak uyması ve işgal ettiği bölgelerden çekilmesi halinde yeni anlaşmaların müzakere edilebileceğinden söz edilebileceğini’ söyledi.