Sudan ekonomisi dünya ile entegrasyona hazır mı?

Sudan’ın adının, Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılması, ülke ekonomisinin önündeki büyük bir engeli ortadan kaldıracak.

Sudan’ın Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılması, tek başına ülke ekonomisinin sorunlarını çözeceği anlamına gelmez (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Sudan’ın Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılması, tek başına ülke ekonomisinin sorunlarını çözeceği anlamına gelmez (Independent Arabia - Hasan Hamid)
TT

Sudan ekonomisi dünya ile entegrasyona hazır mı?

Sudan’ın Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılması, tek başına ülke ekonomisinin sorunlarını çözeceği anlamına gelmez (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Sudan’ın Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılması, tek başına ülke ekonomisinin sorunlarını çözeceği anlamına gelmez (Independent Arabia - Hasan Hamid)

Mina Abdulfettah
Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk'un, 11 Aralık'ta ülkenin adının, ABD’nin ‘Terörü destekleyen Ülkeler’ listesinden çıkarılacağını açıklamasının ardından Sudanlıları ihtiyatlı bir beklenti ve umut atmosferi kuşattı. Sudan, geçtiğimiz Ekim ayında, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Sudan'ın adını Terörü Destekleyen Ülkeler listesinden çıkartmanın karşılığında 1998'de ABD'nin Kenya ve Tanzanya'daki büyükelçiliklerine düzenlenen terör saldırılarının kurbanları ve yakınları için talep ettiği 10 milyar doların üzerindeki tazminatın, müzakereler sonucu 335 milyon dolara düşürülmesiyle Washinton’a transfer edildiğini açıkladı. Bu gelişmenin, Sudan’ın ekonomik sorunlarının çözülmesi ve zorlu hayat şartlarını hafifletmesi umutları ile ABD’nin başka taleplerinin de olacağı yönündeki uyarılar arasında “Hükümet 11 Aralık sonrasına hazırlandı mı? Bir sonraki aşama için ne gibi düzenlemeler yapıldı?” şeklinde bir takım sorular ortaya atıldı.

Fırsatlardan yararlanma şartları
Şarku’l Avsat’ın haberine göre Independent Arabia’ya konuşan Sudan Ticaret ve Sanayi Bakanı Medeni Abbas, “Sudan’ın adının, Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılması, ülke ekonomisinin önündeki büyük bir engeli ortadan kaldıracaktır. Bu her ne kadar bir adım olsa da tek başına tüm ekonomik sorunları çözeceği anlamına gelmiyor” ifadelerini kullandı.
Sudan’ın adının, Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılmasının bir takım fırsatlar sunduğunu belirten Abbas, bu fırsatlardan yararlanmak için başta bankacılık sistemindeki reformları, kamu hizmeti ve yatırıma elverişli ortam reformları ile özel sektör reformları olmak üzere bir takım temel koşulların sağlanması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Ticaret ve Sanayi Bakanı Abbas açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Sudan Merkez Bankası, bankacılık sistemi ile reformlardaki bu değişikliklere öncülük etmek amacıyla üzerine düşeni yapıyor. Son yıllarda bankacılık sistemine ağır darbe indiren derin çarpıklıklar sebebiyle bu çabanın meyve vermesi için belirli bir süre gerekmektedir. Kamu hizmeti sektörüne gelince, özellikle yabancı yatırım fırsatlarıyla ilgilenen nitelikli kadroların yanı sıra işi otomatikleştirerek ve daha verimli dijital çalışmaya dönüştürerek reformların uygulanmasını hızlandırması gerekiyor.”
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın, Sudan'daki iş ve yatırım ortamını iyileştirecek ve bir takım kolaylıklar sağlanacak şekilde düzenleyecek ticari çalışmalar ile ilgili diğer tüm taraflarla iş birliği içinde ‘Tek Pencere Programı'nı başlatmak üzere çabalarını yoğunlaştırdığını söyleyen Bakan Abbas, “Sudan'daki iş koşullarının iyileştirilmesi için birkaç tarafla prensipte anlaşmaya varıldı” şeklinde konuştu. Bakanlığın ticaret ve sanayi alanıyla ilgili yeni yasaları olduğunu söyleyen Abbas, ayrıca Maliye Bakanlığı Yatırım Komisyonu’nun, Sudan'daki yatırım koşullarını iyileştirmenin, dış dünyaya açılma fırsatlarından yararlanmak amacıyla özel sektörle görüşmeleri sürdürmenin ve gerekli reformları uygulamanın yanı sıra ayrıca Sudan'da çalışmak isteyen uluslararası şirketlerle daha rekabetçi olabilmek için yeni bir yatırım yasası hazırladığını açıkladı.

Yardımların yeniden başlaması
Öte yandan Sudan’ın Ottawa Büyükelçisi Tarık Ebu Salih, “Sudan’ın adının, Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılması ve Aralık ayı ortalarında egemen dokunulmazlığını geri kazanması konusunda Cumhuriyetçi ve Demokrat partiler arasında bir fikir birliği var. Kararın ABD Kongresi'nde onaylanacağına inanıyorum. Bu konuda geri adım atılacağını düşünmüyorum. Sudan'ın adının bu listeden çıkarılması kararı, Sudan hükümeti ile ABD yönetimi arasındaki zorlu müzakerelerin ardından alındı. ABD'nin Kenya ve Tanzanya'daki büyükelçiliklerine düzenlenen terör saldırılarının kurbanları ve yakınları için 335 milyon dolar tazminat ödenmesi yönünde bir anlaşmaya varıldı” ifadelerini kullandı.

Sudan’ın adı, Aralık ayı ortalarında Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılacak ve egemen dokunulmazlığını geri kazanacak (Independent Arabia - Hasan Hamid)
Büyükelçi Ebu Salih, ABD Başkanı Donald Trump’ın Sudan’ın adının 1993 yılından bu yana yer aldığı Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarmasıyla ilgili başkanlık emrini imzalamasının ve kararı, ABD Kongresi’ne bildirmesinin, ABD yönetiminin Sudan'ı bu listeden çıkarma konusunda ciddiyetini gösterdiğini vurguladı.
Büyükelçi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sudan’ın ihtiyacı, ülkenin yatırımcı çekmesi için gerekli ortamın sağlanması, mevzuatın yeniden düzenlenmesi, yatırımla ilgili yasaların cazip hale getirilmesi, endişelerin giderilmesi, üretimin iki katına çıkarılması ve ihracatın teşvik edilmesidir. Çünkü Sudan, muazzam doğal kaynaklar bakımından oldukça zengin bir ülkedir ve adının Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılmasının ardından uluslararası şirketlerin çeşitli alanlarda yatırımlar yapmak için gelmesi bekleniyor.”
Altın madenciliği alanında faaliyet gösteren Kanadalı şirket Orco Gold'un, Sudan’ın adının Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılacağının duyurulmasının ardından bir açıklama yaptığını belirten Büyükelçi Ebu Salih, “Şirket açıklamasında, Sudan'ın adının bu listeden çıkarılmasının, ülkede daha olumlu bir siyasi değişim ve ekonomik toparlanmanın önünü açacağından bahsedildi. Şirketin CEO’su Richard Clark'a göre bu gelişme aynı zamanda, uluslararası yatırım topluluğuna verilen olumlu bir işareti temsil ediyor ve Sudan'a yönelik ekonomik yardımı da teşvik edecek. Clark, Afrika Kıtası’ndaki maden arama ve madencilik geliştirme alanında Sudan’ın önemli bir yere sahip olduğunu ve Sudan’a uygulanan tüm yaptırımların kaldırılmasının hemen ardından, heyecan verici yatırım ve büyüme fırsatları nedeniyle dünya tarafından takdir edildiğini görmeyi dört gözle beklediklerini söyledi” şeklinde konuştu.

Geciken hazırlık
Sudan Komünist Partisi (SCP) Merkez Komitesi Üyesi ve ekonomi profesörü Sıdki Kebilu, yaptığı değerlendirmede, “Sudan, Başbakanlık, Merkez Bankası, Maliyet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın iş birliğiyle kararın kalkınma üzerindeki etkilerini ve uluslararası ekonomik ilişkilerin haritasını göz önünde bulundurarak erkenden hazırlıklarını tamamlamış olmalıydı. Başta yağlı tohumlar, sakız ve pamuk olmak üzere 1989 yılı öncesindeki gibi geleneksel pazarlarımızla aracı olmadan doğrudan ticari ilişkilerimizi yeniden nasıl kurabileceğimize dair programlı ve uygulamaya hazır bir plan yapılmalıydı” yorumunda bulundu.
Kebilu, başta ulaşım, demiryolları, limanlar ve Port Sudan’ın suyu olmak üzere altyapı için finansör aranması ve yerlerinden edilmiş kişilerin, mültecilerin geri dönüşü ve yeniden yapılanma ile ilgili barış gündeminin uygulanması gerektiğini sözlerine ekledi. Kebilu ayrıca, bu karardan sonra Sudan için daha fazla fon bulabilecek Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarının çalışmalarının koordinasyonundan en iyi şekilde yararlanmak için Ocak ayında Sudan’a gelecek olan BM misyonundan yararlanılması gerektiğini vurguladı.

Sudan'ın bu karar sonrası için erkenden hazırlanmış olmalıydı (İndependent Arabia - Hasan Hamid)
Kebilu borç konusuyla ilgili olarak ise işi zorlaştıran meselenin Sudan'ın Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkisi olduğunu, çünkü Sudan’ın IMF aracılığıyla borçlarını görüşmek istemediğini, bunun da borçların silinmesi veya yeniden planlanmasına yönelik ikili anlaşmaların olmadığı ve Sudan'ın IMF ile kararlaştırılan programı uyguladıktan sonra Paris Kulübü aracılığıyla yapılacağı anlamına geldiğini söyledi. Kebilu’ya göre bu nedenle Sudan ile belirli malları üreten şirketler arasında olacak emtia kredileri büyük önem taşıyor.

Ekonomik düzenlemeler eksik
Sudan’da yayın yapan Elaph Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Halid et-Ticani, “11 Aralık, Başkan Trump’ın yaptırımların kaldırması ve Sudan'ın Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılması ile ilgili başkanlık kararnamesini imzaladığına dair ABD Kongresi'nin bilgilendirilmesi sonrasındaki 45 günlük sürenin sona ereceği tarihtir. Sonuç olarak, bu süre içinde herhangi bir itirazda bulunulmazsa, kararname geçerli sayılacaktır” şeklinde konuştu.
Sudan’ın adının listeden çıkarılmasıyla ilgili bu düzenlemelerdeki temel sorunun, Sudan'ın her türlü yeni iddiaya konu olmasını engelleyen egemen dokunulmazlığını geri kazanması meselesi olduğunu vurgulayan Ticani, “11 Eylül 2001 saldırısı kurbanlarının ailelerinin, ABD büyükelçiliklerine düzenlenen terör saldırısı ve Amerikan Muhribi Uss Cole'nin bombalanması olaylarının kurbanlarının yakınlarına 402 milyon dolarlık tazminat ödenmesi anlaşmasına, kendilerinin dahil edilmedikleri gerekçesiyle itiraz ettikleri biliniyor. Kongre'de ve Senato'da, bu konuda bir tartışma çıktı. Sudan'ın adının Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılması, egemen dokunulmazlığını sağlamazsa sadece listeden çıkmış olması hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bu da hatalı bir karar olacaktır. Çünkü hükümetin bu hamlesinin asıl amacı, yaptırımların kaldırılması ve sadece ABD ile değil, IMF, Dünya Bankası ve Afrika Kalkınma Bankası (AfDB) gibi uluslararası finans kurumlarıyla ilişkilerinin de normalleşmesi ve böylece Sudan’ın küresel finansal sistemiyle ilişkilerinin normale dönmesidir. Eğer Sudan egemen dokunulmazlığını geri kazanmazsa ve ileride Sudan’a karşı herhangi bir dava açılırsa ve bu davada Sudan aleyhine kararlar verilirse, o zaman Sudan'dan tazminatın tahsis edilmesi için yurtdışındaki mal varlıklarına ve fonlarına el konulmasının yolu açılacaktır. Böylece Sudan, küresel finansal sistemiyle başa çıkamama sorunuyla yeniden karşı karşıya gelecektir. Bu nedenle, iki konu birbiriyle bağlantılıdır. Ekim 2017'de yaptırımların kısmen kaldırıldığı bir deneyim yaşandı. Ancak bu deneyim iki nedenden ötürü meyve vermedi. Birincisi, Sudan'la ilişkilerde risk derecesinin yüksek olmasıydı. Bu yüzden çoğu uluslararası finans kurumu ve banka, tıpkı 2014 yılında bir Fransız bankasının başına gelenler gibi ABD'nin kendilerine de yaptırım uygulayacağı korkusuyla Sudan’la ilgilenmedi. Buna bağlı olarak durum devam etti. İkinci neden ise, Sudan hükümetinin bundan faydalanmak için gerekli düzenlemeleri olmamasıdır. Bu sorun halen devam ediyor. Tüm söylenenler, sadece siyasi çerçeve içinde kalıyor. Ekonomik düzenlemeler konusunda ise ne Sudan Merkez Bankası’nın ne de diğer bankaların ve finans kuruluşlarının yeniden düzenlemesi konusunda hiçbir hazırlık yapılmıyor. Bu da Sudan'ın, adının Terörü Destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılmasının faydasını görmesi için gerçekten uzun bir zaman beklemesi gerektiği anlamına geliyor” şeklinde konuştu.

Sudan'ın adının Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılmasının psikolojik etkisi
Sudan'ın borçlarının silinmesi meselesinin, Sudan'ın adının Terörü destekleyen Ülkeler listesinden çıkarılmasıyla ABD ile ilişkilerin normalleştirilmesine ilişkin siyasi şartlar dışında bir takım koşullar gerektiren karmaşık bir süreç olduğunu söyleyen Ticani, “Bazı önkoşullar var. Bunlardan en önemlisi, IMF’nin önümüzdeki Haziran ayında sona erecek olan yıllık izleme programının ardından yayınlanacak olan Sudan'ın ekonomik reformları gerçekleştirip gerçekleştirmediğine ve bunların IMF’yi tatmin edip etmediğine dair rapordur. Bu konuda geçtiğimiz ay yayınlanan son rapor, pek de umut verici değildi. Raporda Sudan'ın IMF ile anlaşarak vaat ettiği göstergelere ulaşmasının zor olduğu belirtildi” dedi.
Sudan’ın Paris Kulübü ve Londra Kulübü gibi farklı taraflara borçlu olmasından ötürü borçların ödenmesi için uzun bir süreye ihtiyacı olduğunu söyleyen Ticani, “Dolayısıyla bu konu siyasi ve psikolojik etki sınırları içinde kalacaktır. Tüm uyarılarla birlikte yakın bir tarihte Sudan'a yönelik ekonomik yaptırımların kaldırılmasının etkilerini ve mevcut dengenin değiştiğini görmek oldukça zor” ifadelerini kullandı.



Lübnan Ordusu: Güneyde bir UNIFIL devriyesine saldıran altı kişi yakalandı

Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)
Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)
TT

Lübnan Ordusu: Güneyde bir UNIFIL devriyesine saldıran altı kişi yakalandı

Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)
Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)

Lübnan Ordusu bugün, Lübnan'ın güneyindeki el-Tayri-Bint Cebeli yolunda Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü'ne (UNIFIL) ait bir devriyeye saldıran altı kişinin yakalandığını duyurdu.

Ordu "X" platformunda yayınlanan bir açıklamasında, UNIFIL gücüne yönelik saldırıda bir UNIFIL aracının hasar gördüğünü, ancak personel arasında herhangi bir yaralanma bildirilmediğini ifade etti.

Ordu, UNIFIL'e yönelik herhangi bir saldırının ciddiyetini vurgulayarak, olaya karışanların cezalandırılmasında hiçbir hoşgörü ve müsamaha gösterilmeyeceğini belirtti.

Ayrıca, UNIFIL'in Litani Nehri'nin güneyinde bulunan bölgedeki temel rolünü, ordu ile yakın koordinasyonunu ve istikrarın yeniden sağlanmasına aktif katkısını vurguladı.

UNIFIL dün yaptığı açıklamada, Güney Lübnan'daki devriyelerinden birine ateş açıldığını, ancak herhangi bir yaralanma bildirilmediğini duyurdu.

Bint Cubeyl yakınlarında devriye gezen üç motosikletli altı kişinin barış gücüne yaklaştığını ve içlerinden birinin aracın arkasına yaklaşık üç el ateş ettiğini açıkladı. Olayda yaralanan olmadı.


Arap ve İslam dünyası, İsrail'in Gazzelileri Mısır'a sürme niyetinden endişe duyuyor

Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
TT

Arap ve İslam dünyası, İsrail'in Gazzelileri Mısır'a sürme niyetinden endişe duyuyor

Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)

Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Pakistan, Türkiye ve Katar, İsrail'in Gazze Şeridi sakinlerinin Mısır'a geçişine olanak sağlamak için Refah sınır kapısını tek yönlü açacağı yönündeki açıklamalarından derin endişe duyduklarını belirtti.

Sekiz ülkenin dışişleri bakanları yaptıkları açıklamada, Filistin halkını topraklarından çıkarma girişimlerini tamamen reddettiklerini vurgulayarak, ABD Başkanı Donald Trump'ın Refah sınır kapısının her iki yönde de açılması, bölge sakinlerine hareket özgürlüğünün garanti altına alınması, Gazze Şeridi halkından hiçbirinin ayrılmaya zorlanmaması, aksine topraklarında kalmaları ve vatanlarının inşasına katılmaları için uygun koşulların yaratılması, istikrarın yeniden sağlanması ve insani koşulların iyileştirilmesine yönelik bütünleşik bir vizyonun oluşturulması planına tam bağlılık gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Bakanlar, Başkan Trump'ın bölgede barışı sağlama konusundaki kararlılığına ilişkin takdirlerini yineleyerek, güvenlik ve barışın sağlanması ve bölgesel istikrarın temellerinin sağlamlaştırılması amacıyla, planının tüm yönleriyle, gecikme veya aksama olmaksızın uygulanmasının önemini vurguladılar.

Ateşkesin tam olarak sağlanması, sivillerin çektiği acılara son verilmesi, Gazze'ye insani yardımların kısıtlama veya engel olmaksızın ulaştırılmasının sağlanması, iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarına erken başlanması ve Filistin Yönetimi'nin sektördeki sorumluluklarını yeniden üstlenmesi için gerekli koşulların oluşturulması ve böylece bölgede yeni bir güvenlik ve istikrar aşamasının başlatılması gerektiğini vurguladılar.

Bakanlar, ülkelerinin, Güvenlik Konseyi'nin 2803 sayılı Kararı ve ilgili tüm Konsey kararlarının tam olarak uygulanmasını sağlamak ve uluslararası hukuk kararları ve iki devletli çözüm ilkesi uyarınca adil, kapsamlı ve sürdürülebilir bir barışa ulaşmak için elverişli bir ortam sağlamak amacıyla Amerika ve tüm ilgili bölgesel ve uluslararası taraflarla çalışmaya ve eşgüdüm sağlamaya hazır olduğunu teyit ettiler. Bu, işgal altındaki Gazze ve Batı Şeria toprakları da dahil olmak üzere 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla sonuçlanacaktır.


Katar: Gazze savaşını sona erdirme müzakereleri kritik bir aşamada

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
TT

Katar: Gazze savaşını sona erdirme müzakereleri kritik bir aşamada

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani bugün yaptığı açıklamada, Gazze savaşıyla ilgili müzakerelerin kritik bir aşamada olduğunu açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Katar'daki Doha Forumu'nda düzenlenen bir panelde konuşan el Sani, arabulucuların ateşkesin bir sonraki aşamasına geçmek için birlikte çalıştıklarını ifade etti.

Başbakan, Gazze'de ateşkesin, İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi olmadan tamamlanmayacağını açıkladı.

"Şu anda kritik bir noktadayız... Ateşkes olduğunu düşünemeyiz; ateşkes ancak İsrail'in tamamen çekilmesi ve Gazze'ye istikrarın geri dönmesiyle tamamlanır" ifadelerini kullandı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze'ye istikrar gücü kurulmasına ilişkin müzakerelerin sürdüğünü, gücün yetki ve angajman kurallarının da ele alındığını açıkladı.

Katar'daki Doha Forumu'nda konuşan Fidan, gücün temel amacının sınır boyunca İsrailliler ve Filistinliler arasında ayrım yapmak olduğunu belirtti.

Bugün Gazze'nin kuzeyinde, İsrail İHA'sının hedef alması sonucu bir Filistinli hayatını kaybetti, üç kişi de yaralandı. Filistin Bilgi Merkezi yerel kaynaklara dayanarak, "Gazze'nin kuzeyindeki el Atatra kavşağında İsrail'e ait bir İHA tarafından hedef alınanlardan bir şehit ve üç yaralının eş Şifa Hastanesi'ne getirildiğini" bildirdi.

Merkezden yapılan açıklamada, "10 Ekim'de ateşkes anlaşmasının başlamasından bu yana çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 369 vatandaşımız hayatını kaybetti, 920'den fazla kişi de yaralandı" denildi.