ABD piyasalarını Çinli şirketlere kapatacak

Artan gerginlik Alibaba gibi dev şirketleri de etkileyecek

Alibaba gibi birçok Çinli şirket ABD pazarına girme yasağıyla karşı karşıya. (Reuters)
Alibaba gibi birçok Çinli şirket ABD pazarına girme yasağıyla karşı karşıya. (Reuters)
TT

ABD piyasalarını Çinli şirketlere kapatacak

Alibaba gibi birçok Çinli şirket ABD pazarına girme yasağıyla karşı karşıya. (Reuters)
Alibaba gibi birçok Çinli şirket ABD pazarına girme yasağıyla karşı karşıya. (Reuters)

ABD Temsilciler Meclisi, ülkedeki borsaları ve finans piyasalarını Çinli şirketlere kapatan, Senato tarafından da kabul edilen bir tasarıyı çarşamba akşamı onayladı. Yabancı Şirketler Sorumluluk Yasası’nın nihai onay için ABD Başkanı Donald Trump’ın ofisine gönderilmesi bekleniyor.
Louisiana eyaletinden Cumhuriyetçi Senatör John N. Kennedy tarafından 2019 yılında sunulan söz konusu önlem, ABD borsalarında listelenen yabancı şirketlerin ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’nun şartlarına uymasını gerekli kılıyor. Birçok yabancı şirket bu standartlara uymak zorunda. Ancak Çinli şirketler bundan istisna tutuluyor.
Buna ek olarak ABD finans piyasalarında listelenen Çinli grupların yönetim kurulu üyelerinden biri veya Çin Komünist Partisi üyesi olup olmadıklarını açıklamaları gerekecek.
ABD Kongresi’ndeki komisyonun verilerine göre ekim ayı başlarında ABD borsalarında toplam değeri 2,2 trilyon dolar olarak tahmin edilen Çinli 217 şirket listelendi. Bu şirketlerin çok küçük bir kısmı aynı zamanda Asya piyasalarında da yer alıyor. Söz konusu şirketler, ABD borsa listelerinden çıkarılmaları durumunda Asya piyasalarına geri dönebilir.
Bu büyük şirketler arasında, 2014 yılında 25 milyar dolarlık değeriyle New York piyasasında en büyük arza sahip olan Alibaba e-ticaret grubu da bulunuyor. Ayrıca en büyük teknoloji şirketlerinin Nasdaq endeksinde ve Hong Kong Borsası’nda listelenen rakibi JD.com da yer alıyor. Kongre tarafından onaylanan yasa, Washington ile Pekin arasındaki ticari ve siyasi anlaşmazlıklar çerçevesinde geliyor. Bu yasa ayrıca hisselerini ABD borsalarına sunan Çinli şirketler tarafından kullanılan belirsiz muhasebe uygulamalarını da hedef alıyor.
ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu bir süre önce de, çarşamba günü, Temsilciler Meclisi tarafından atılan onay adımına benzer teklifler hazırlamıştı.
Diğer ABD, Müslüman Uygur azınlığın “zorla çalıştırılmasını” gerekçe göstererek üretimi Çin’in Sincan bölgesinde gerçekleştirilen pamuğun ithalatını önlemeye yönelik yeni önlemler açıkladı.
İç Güvenlik Bakanlığı’ndan çarşamba günü yapılan açıklamaya göre, ABD gümrüklerinin bundan sonra, “Sincan Üretim ve İnşaat Şirketi” üzerinden ithal edilen pamuk sevkiyatını engellemesi mümkün hale geldi. Bu ekonomik ve yarı askeri örgüt ayrıca geçtiğimiz ağustos ayından bu yana ABD Hazine Bakanlığı’nın yaptırımlarına da uğradı. Açıklamada, Sincan’da “zorla çalıştırma” yoluyla üretilen malların önünü kesmek için bunun ABD’li yetkililer tarafından üç ay içinde alınan altıncı önlem olduğu belirtildi.
ABD, Pekin yönetimini Uygur halkını “zorla çalıştırmakla” suçlayarak eylül ayı ortasında Sincan’da üretilen pamuk, kumaş, saç ürünleri ve bilgi ekipmanları gibi bir dizi ürünün ithalatını engelledi.
ABD İç Güvenlik Bakan Yardımcısı Ken Cuccinelli konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Başkan Donald Trump ve Amerikan halkı, komünist Çin rejimi tarafından işlenen insan hakları ihlallerine müsamaha göstermeyecektir” ifadelerine yer verdi. Bakan sözlerini şöyle sürdürdü:
“İç Güvenlik Bakanlığı, yasalarımızı uygulamak için inisiyatif alıyor ve Amerikan şirketleri de dahil olmak üzere insan haklarını ihlal edenlere bedelini ödetiyor. Zorla çalıştırmadan yararlanarak sistemimize müdahale etmelerine izin verilmeyecek.”
Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi de “Uygurların zorla çalıştırılmalarıyla üretilen ürünler ülkemizin mağazalarında ve evlerimizde son buluyor” dedi. ABD Temsilciler Meclisi, eylül ayı sonlarında, söz konusu bölgeden yapılan ithal ürünlerinin birçoğunu yasaklayan Senato’dan da geçen bir yasa tasarısını ezici bir çoğunlukla onayladı. 
Batılı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar, Pekin’i Uygur bölgesine zulüm uygulamak ve bir milyonun üzerinde Uyguru Sincan’daki “rehabilitasyon kamplarına” göndermekle suçluyor. Pekin yönetimi bu iddiaları reddediyor. Söz konusu merkezlerin, bölge sakinlerinin iş bulmasına yardımcı olmayı ve böylece aşırılıktan uzaklaştırmayı amaçlayan mesleki eğitim merkezleri olduğunu iddia ediyor.



İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
TT

İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)

Ortadoğu'da İsrail ile İran arasındaki çatışma şiddetlenirken, dünya bu gerilimin olası ekonomik yansımaları konusunda endişe duyuyor. Bu hayati bölgede yaşananlar sadece çatışan ülkeleri değil, aynı zamanda birkaç kilit kanal aracılığıyla tüm küresel ekonomiyi etkiliyor; finansal ve ticari istikrarı tehdit ediyor.

cshy
Tahran'da İsrail hava saldırılarının hedef aldığı bir binanın enkazında çalışan arama-kurtarma ekipleri (AFP)

İsrail-İran çatışmasının küresel ekonomi üzerindeki temel etkileri neler?

* Enerji fiyatları... Enflasyonu ateşleyecek bir kıvılcım

Ortadoğu küresel enerjinin can damarıdır ve petrol ve gaz tedarikinin büyük bir kısmı Hürmüz Boğazı gibi hayati önem taşıyan su yollarından geçmektedir. İster petrol tesislerine doğrudan saldırılar isterse seyrüsefere yönelik tehditler yoluyla olsun, bu kaynakların kesintiye uğraması kaçınılmaz olarak petrol ve gaz fiyatlarında bir artışa yol açacaktır. İran, dünya petrolünün yaklaşık yüzde 3'ünü ve gazının yüzde 7'sini üreterek küresel enerji piyasasında önemli bir oyuncu konumunda.

tyu7
Tacoma'daki American Oil and Refining Company (EPA)

Enerji fiyatlarındaki bu artış bölgeyle sınırlı kalmayacak, doğrudan küresel enflasyona dönüşerek tüm mal ve hizmetleri etkileyecek. Küresel olarak artan üretim ve nakliye maliyetleri, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için daha uzun süre yüksek faiz oranlarını sürdürmesini zorlaştıracak ve bu küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak.

* Tedarik zinciri kesintisi: Ticaret darboğazı

Küresel tedarik zincirleri büyük ölçüde Ortadoğu'daki hayati deniz yollarına dayanır ve herhangi bir aksama dalga etkisi yaratır:

Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz'e yönelik tehdit: Hürmüz Boğazı, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir tıkanma noktasıdır. Bu boğazı kapatmaya yönelik herhangi bir tehdit, hatta boğazdaki gemilere yönelik tehditler, nakliye şirketlerini gemilerini Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendirmeye zorlayacaktır. Bu yönlendirme basit bir değişiklik olmayıp, nakliye sürelerinde ve maliyetlerinde büyük bir artış anlamına gelmekte, malların varışını geciktirmekte ve son tüketiciye ulaşma fiyatlarını yükseltmektedir. Daha yüksek navlun sigortası primleri şirketler üzerindeki mali yükü artırmakta ve bu da genel maliyetlere yansımaktadır.

Bu transferler limanlar ve küresel dağıtım ağları üzerinde büyük lojistik zorluklar yaratır. Bu da belirli malların kıtlığına ve temel bileşenlerin endüstrilere tesliminde gecikmelere yol açarak küresel üretim zincirlerini sekteye uğratabilir.

u7ı8
Hürmüz Boğazı'ndan geçen bir petrol tankeri (Reuters)

Analiz firması Kpler tarafından yayınlanan verilere göre, geçen hafta İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından navlun oranları yükseldi. Arap Körfezi'nden Çin'e giden tanker navlunlarının cuma günü yüzde 24 artarak varil başına 1,67 dolara yükseldiği belirtildi. VLCC (Çok Büyük Ham Petrol Taşıyıcısı) navlunlarındaki artış yıl başından bu yana görülen en büyük günlük hareketi yansıtıyor ve bölgede algılanan risk düzeyini vurguluyor.

Kpler'deki analistler, deniz savaşı risk primi şu ana kadar değişmemiş olsa da, aşırı istikrarsızlık devam ettikçe navlun oranlarının daha da yükselmesini bekliyor.

* Çalkantılı gökyüzü

Mevcut çatışma ortamı, hava sahasının kapanmasının ardından yolcularını ve mürettebatını korumak için acil önlemler almak zorunda kalan küresel havayolu şirketlerini uçuşlarını yeniden yönlendirmeye ya da iptal etmeye zorladı. Bu da yolcular için büyük aksaklıklara ve zorlukla toparlanan seyahat ve turizm sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye neden oldu. Bu durum, daha fazla yakıt tüketimi gerektiren daha uzun rotalar nedeniyle operasyonel maliyetlerde artışa yol açarak bilet fiyatlarına yansıyabilir ve özellikle ekonomik zorluklarla mücadele eden şirketler üzerinde ek mali baskı yaratabilir.

tyu7
Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı'nda boş bir giden yolcu salonu (EPA)

* Finansal piyasalar ve yatırımcı güveni: Volatilitenin dehşeti

Jeopolitik gerilimler finans piyasaları için bir kâbustur. Çatışmalar arttıkça yatırımcılar altın ve ABD doları gibi güvenli varlıklara yönelir, bu da borsalarda ve para birimlerinde keskin dalgalanmalara neden olur. ‘Güvenli limana sığınma’ aynı zamanda bölgeden sermaye kaçışına yol açarak bölgesel sermaye piyasalarını zayıflatabilir ve doğrudan yabancı yatırımları azaltabilir. Ülkelerin kredi itibarları da kötüleşerek borçlanma maliyetlerini artırabilir ve bütçelerine yük getirebilir.

* Yavaşlayan ekonomik büyüme: Resesyon hayaleti

Yüksek enflasyon, yüksek navlun maliyetleri ve düşük yatırımcı güveninin bir araya gelmesi, küresel ekonomik büyümede yavaşlama için bir reçetedir. Çatışmanın uzun sürmesi ve yayılması, özellikle de tedarik zincirlerinin tamamen kesintiye uğraması ve enerji fiyatlarının görülmemiş seviyelere ulaşması halinde, dünyayı bir durgunluğa, hatta bir depresyona itebilir. Bölgesel istikrara ve yakıt fiyatlarına büyük ölçüde bağlı olan turizm ve havacılık gibi sektörler bu durumdan ilk etkilenenler arasında yer alacaktır.

frgty
Almanya'nın DAX endeksi Frankfurt Borsası'nda düştü. (Reuters)

* Güvenlik harcamaları: Bütçeler üzerinde bir yük

Riskler arttıkça, bölgedeki ve dünyadaki hükümetler kendilerini savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak zorunda bulabilirler. Kaynakların üretken yatırımlardan güvenlik harcamalarına kayması, hükümet bütçeleri üzerinde ek bir baskı oluşturarak temel hizmetleri ve kalkınma planlarını etkileyebilir.

* Merkez bankaları altınla korunuyor

Jeopolitik gerilimler ve belirsizlik, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarını, kriz zamanlarında rezervlerin değerini koruyan güvenli bir liman olarak altın rezervlerini önemli ölçüde artırmaya itiyor. Bu eğilim son üç yılda önemli ölçüde arttı ve Dünya Altın Konseyi önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla merkez bankasının altın varlıklarını dolar aleyhine arttırmasını bekliyor.

Sonuç olarak, İsrail-İran anlaşmazlığı küresel ekonomik istikrar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sadece bölgesel bir anlaşmazlık değil, küresel ekonominin gölüne atılabilecek ve iç içe dalgalara neden olabilecek bir taştır. Bakalım uluslararası toplum bu gerilimi kontrol altına alabilecek ve dünyayı bunun yıkıcı ekonomik sonuçlarından koruyabilecek mi?