Moderna, geliştirdiği aşının uzun vadeli bağışıklık kazandırabileceğini iddia ediyor

Moderna, geliştirdiği aşının uzun vadeli bağışıklık kazandırabileceğini iddia ediyor
TT

Moderna, geliştirdiği aşının uzun vadeli bağışıklık kazandırabileceğini iddia ediyor

Moderna, geliştirdiği aşının uzun vadeli bağışıklık kazandırabileceğini iddia ediyor

Bill Gates Vakfı tarafından finanse edilen Washington Üniversitesi Sağlık Araştırma Enstitüsü, koronavirüs kaynaklı ölümlerin sayısının, Ocak ayı sonuna kadar önemli ölçüde artacağını, bu artışların özellikle birkaç gün önce rekor sayıda ölüm kaydedilen ABD ve İtalya'da fazlasıyla yaşanacağını açıkladı.
Bu açıklamalardan birkaç saat sonra değerlendirmelerde bulunan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Acil Durumlar Programı Direktörü Mike Ryan, “Aşılar, salgınla yüzleşmenin önemli bir yoludur, ancak tek başına onu kalıcı olarak ortadan kaldırmak için yeterli değildir. Sürü bağışıklığı seviyesine ulaşılıncaya kadar enfeksiyon ve ölüm sayısı artmaya devam edecek.” ifadelerini kullandı.
Moderna şirketi, geliştirmekte olduğu aşının virüs enfeksiyonundan daha fazla bağışıklık oluşturduğunu belirten verileri dün yayınlamıştı. Geçen yazın sonlarında bu şirket tarafından geliştirilen aşıyı kullanmış olan yirmi beş ila yetmiş beş yaş arasındaki bir grup insan ilk dozu almalarının üzerinden dört ay geçmesine rağmen vücutlarında hala yüksek antikor barındırıyorlar.
Veriler, aşı tarafından üretilen bu antikorların, virüsü çevreleyen proteinlerle kaynaşarak onları inaktive edebilen küçük proteinler olduğunu göstermektedir. Bu antikorlar milyonlarca kopya üreterek, virüsün vücut hücrelerine girmesini engeller. Aşıyı geliştirmek için Moderna ile işbirliği yapan ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü'nde araştırmacı olan Virolog Alice Wedge şöyle diyor: “Bu sonuçlar olumlu ve cesaret verici. Özellikle klinik araştırmalara katılanların tamamı ilk dozdan 28 gün sonra verilen ikinci dozu aldıktan üç ay sonra hala büyük miktarda antikor taşıyor. Bu, aşının oluşturduğu bağışıklığın uzun süre devam ettiğini göstermektedir. Özellikle sevindirici olan durum, aşının ilk olarak enjekte edilmesinden dört ay sonra, aşılananların hepsinin antikor seviyelerine sahip olmasıdır. Yetmiş yaşın üzerindekiler de buna dahil.”
Moderna şirketi, 30 bin gönüllü üzerinde yapılan klinik deneyler sonucunda, aşının etkinliğinin yüzde 94'ün üzerinde olduğu, ciddi vakalarda ise bu oranın yüzde 100'e kadar çıktığını açıklamıştı. Bu aşı 17 Aralık’ta ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nin (FDA) onayına girecek. Avrupa İlaç Ajansı'nın (EMA) bahse konu aşıyı önümüzdeki ayın 12'sinde, "Biontech-Pfizer" aşısını ise bu ayın sonunda onaylaması bekleniyor. Pfizer tarafından üretilen diğer aşı ile bağışıklık süresi hakkında hala karşılaştırmalı veri bulunmamaktadır. Pfizer tarafından üretilen diğer aşıda da nükleik asit kullanıldı. İlk kez denenmekte olan bu yenilikçi teknolojinin kullanıldığı aşılar, kullanımları için henüz nihai onayı almamış olsalar da uzmanlar onların biyomedikal bilimlerde devrim yaratmalarını bekliyor. Çünkü virüsler ve tümörlerle savaşmak için benzeri görülmemiş bir hızda aşı geliştirme kapısını aralamaktadırlar.
"Pfizer" tarafından üretilen aşıyı geliştiren Alman "Biontec" şirketinin CEO'su Prof.Dr Uğur Şahin, Moderna tarafından açıklananlara benzer sonuçlar bekliyoruz. Sonuçlar muhtemelen önümüzdeki hafta yayınlanacak. Aşımızın hafızayı depolayan hücreler ürettiğini biliyoruz. Ayrıca antikor seviyelerinin zamanla azaldığını da biliyoruz. Bu da ilk iki dozun ardından iki veya üç yıl sonra üçüncü bir dozun verilmesinin gerekebileceğini gösteriyor.”
Oxford Üniversitesi tarafından AstraZeneca şirketi ile geliştirilen ve 560 gönüllü üzerinde denenen aşı hakkında yayınlanan son verilerde, ikinci dozdan 28 gün sonra aşı alanlarda antikorların olduğu bilgisi yer alıyor. Bu aşı, nükleik asit bazlı bir aşıdır. Nüklesik asit inaktive edilmiş bir virüsün üzerindeki hücrelere girer. Daha önce kullanılmayan bu teknoloji, şirket verilerine göre yüzde 1 ile yüzde 90 arasında etkinlik göstermiştir. WHO uzmanlarının bu verilerden yola çıkarak, aşı geliştirmeye yönelik bu teknolojinin geleceğine dair ilk gözlemleri iyimser nitelikte. Uzmanlar, bir kişinin virüse karşı yeterli bağışıklık elde etmek için hangi seviyede antikora ihtiyaç duyduğunun henüz bilinmediğini kaydediyor. Ancak WHO verilerine göre iyileştikten sonra tekrar virüs bulaşan kişi sayısının az olması ve enfeksiyon sonrası oluşan bağışıklık seviyesinin yeni bir virüse bir daha maruz kalmamak için yeterli olmasına rağmen uzmanlar; aşılananların salgın nedeniyle bağışıklık kazananlara göre daha güçlü bir bağışıklığa sahip olacağını öne sürüyor.
Bu aşıyı geliştiren uzmanlar, bu deneylerden elde edilen en önemli sonucun, ikinci aşı dozunun alınmasından dört ay sonra vücudun virüsü etkisiz hale getirme becerisini kazanması olduğunu vurgulamaktadırlar. Alice Wedge, bu aşının ürettiği antikorların, virüsün özelliklerini koruyan hafıza hücrelerine eşlik eden bir gruptan olduğunu ve aylar veya yıllar sonra onu ve enfekte olmuş hücreleri yok eden antikorlar ürettiğini söylüyor.



Bel ağrısı için yürüyüşün hızı değil, mesafesi önemli

Araştırmacılar cuma günü, kronik sırt ağrısı riskini azaltmak için daha fazla yürümenin ne kadar hızlı yürüdüğümüzden daha önemli bir faktör olduğunu söyledi. Ayrıca her gün 100 dakika veya daha fazla yürümenin bu riski yüzde 23 oranında azaltabileceğini buldular (AFP)
Araştırmacılar cuma günü, kronik sırt ağrısı riskini azaltmak için daha fazla yürümenin ne kadar hızlı yürüdüğümüzden daha önemli bir faktör olduğunu söyledi. Ayrıca her gün 100 dakika veya daha fazla yürümenin bu riski yüzde 23 oranında azaltabileceğini buldular (AFP)
TT

Bel ağrısı için yürüyüşün hızı değil, mesafesi önemli

Araştırmacılar cuma günü, kronik sırt ağrısı riskini azaltmak için daha fazla yürümenin ne kadar hızlı yürüdüğümüzden daha önemli bir faktör olduğunu söyledi. Ayrıca her gün 100 dakika veya daha fazla yürümenin bu riski yüzde 23 oranında azaltabileceğini buldular (AFP)
Araştırmacılar cuma günü, kronik sırt ağrısı riskini azaltmak için daha fazla yürümenin ne kadar hızlı yürüdüğümüzden daha önemli bir faktör olduğunu söyledi. Ayrıca her gün 100 dakika veya daha fazla yürümenin bu riski yüzde 23 oranında azaltabileceğini buldular (AFP)

Yürümek uzun süreli kronik bel ağrısı riskini azaltmada faydalı olsa da uzmanlar, asıl önemli olanın nasıl yürüdüğünüz olduğunu söylüyor.

Norveçli araştırmacılar cuma günü, daha fazla yürümenin ne kadar hızlı yürüdüğümüzden daha önemli bir faktör olduğunu belirtti.

JAMA Network Open adlı akademik dergide yayımlanan çalışmada, "Bulgularımız, kronik bel ağrısı riskini azaltmada günlük yürüyüş miktarının ortalama yürüyüş yoğunluğundan daha önemli olduğunu gösteriyor" diye yazdılar.

Yazarlar ayrıca, günde 100 dakikadan (1 saat 40 dakika) fazla yürüyüş yapmanın, günde 78 dakikadan az yürüyüş yapmaya kıyasla kronik bel ağrısı riskini yüzde 23 azalttığını buldu. Günde 125 dakika veya daha fazla yürüyüş yapmak da riski yüzde 24 azalttı.

Çalışma, Trøndelag Sağlık Çalışması'na katılan 20 yaş ve üstü 11 binden fazla hastanın verilerini içeriyordu.

Katılımcıların sağlık durumları ilk olarak 2017'yle 2019 arasında değerlendirildi. Yazarlar daha sonra 2021'le 2023 arasında takip çalışması yaptı. Katılımcılar çalışmanın başlangıcında kronik bel ağrısı yaşamıyordu. Yürüyüşlerini ölçmek için ivmeölçerler taktılar.

4 yılı aşkın süre sonra, 1659 katılımcı kronik bel ağrısı yaşadığını bildirdi.

Yazarlar, daha fazla yürüyen katılımcıların daha sık egzersiz yapma eğiliminde olduğunu ve kronik bel ağrısı riskindeki azalmanın günde 100 dakika yürüyüşün ötesinde sabitlendiğini belirtti.

dfvgthy
Yürüyüş, omurgayı destekleyen kasları güçlendirmeye yardımcı olabilir. Doğada aktif olmak da işe yarar (AFP)

Yine de bu bulguların gelecekte bu maliyetli rahatsızlıkla ilgili politikaların belirlenmesinde yardımcı olabileceğini vurguladılar.

Bu bulgular, aktifliğin kronik bel ağrısını hafifletmenin bir yolu olduğunu belirleyen önceki araştırmalardan sonra ortaya çıktı. Bel ağrısı, Amerikalıların dörtte birinden fazlasını etkiliyor. UCLA Health'e göre, geçen yıl yapılan başka bir araştırmada, haftanın 5 günü 30'ar dakika yürüyen kronik bel ağrısına sahip kişilerin, yürümeyenlere göre iki kat daha uzun süre ağrısız yaşadığı ortaya çıktı. Avustralyalı araştırmacılar, bireylerin yaklaşık yüzde 70'inin bir atak geçirdikten sonra 12 ay içinde bel ağrısının nüksettiğini buldu.

Healthline'a göre yürüyüş, omurgayı destekleyen kasları güçlendirmeye, dolaşımı ve eklem hareketliliğini artırmaya yardımcı olabilir.

Bu, ABD'de en maliyetli 6. rahatsızlık ve inanılmaz derecede zayıflatıcı olabilir, hatta ayakta durmayı veya işte oturmayı bile zorlaştırabilir.

Araştırmacılar, "Gelecekteki araştırmalarla doğrulanırsa, bu sonuçlar kronik bel ağrısını önlemeye yönelik halk sağlığı stratejilerine bilgi sağlayabilir ve fiziksel aktiviteyi ikincil bir önleme aracı olarak rapor eden mevcut kılavuzları tamamlayabilir" dedi.

Independent Türkçe