İsrail sağı Netanyahu'nun zaferinden emin

Netanyahu - Gantz koalisyonun devam edip etmeyeceği bilinmiyor. (AFP)
Netanyahu - Gantz koalisyonun devam edip etmeyeceği bilinmiyor. (AFP)
TT

İsrail sağı Netanyahu'nun zaferinden emin

Netanyahu - Gantz koalisyonun devam edip etmeyeceği bilinmiyor. (AFP)
Netanyahu - Gantz koalisyonun devam edip etmeyeceği bilinmiyor. (AFP)

İsrail'de siyasi liderlerin istemedikleri ancak kendilerini mecbur ettikleri bir erken seçim ufukta belirmeye başladı. Erken seçim çanlarının çaldığı bu dönemde, soruların yalnızca halkın sağ kesimine yöneltildiği bir kamuoyu anketi yapıldı. Anketin sonuçları, Başbakan Binyamin Netanyahu’yu cesaretlendirecek cinsten.
Anket, sağ seçmenin çoğunluğunun Netanyahu'ya güvendiklerini ve bu kez merkez ve sol partiler karşısında ezici bir zafer kazanacağından emin olduklarını ortaya koydu. Ancak seçmenlerin öncelikleri yerleşimler ve ilhak değil. Öncelikler, Netanyahu'yu mahkemeye taşıyan yargının yapısını değiştirmek ve resmi devlet dairelerinde çalışabilmek.
Anket, Direct Falls Enstitüsü tarafından, yerleşimcilerin haftalık yayını "Macor Rishon" adına yapıldı. Batı Şeria Yerleşim Konseyi'nin eski genel müdürü Shlomo Filber’in öncülüğünde yapılan anketin hedefinde Netanyahu'nun sağ kesimdeki gerçek konumunun, sağ seçmenin görüşlerinin ve önceliklerinin belirlenmesi vardı. Ankete göre Netanyahu hükümetinin çeşitli alanlardaki politikaları ile ilgili seçmenlerin memnuniyet yüzdeleri şu şekilde sıralandı:
Dış politika: Yüzde 66
Güvenlik:   Yüzde 59
Ekonomi: Yüzde 53
Yerleşimler: Yüzde 27
Ankete göre Netanyahu’nun yargı ve hukuki alanda politikasını tanıtmada başarılı olduğunu düşünenlerin oranı yalnızca yüzde 12 olurken katılımcıların yüzde 53'ü Netanyahu'yu sağ kesimin lideri olarak gördüğünü belirtti. Zira bu defa tamamen sağcı bir hükümet kurmayı başaracağına inanılıyor. Ankete göre sağ seçmenin beklentileri şöyle sıralandı:
Yüzde 66: Yargı mekanizmasında ve diğer üst düzey makamlar için yapılan atamalarda sağın konumunu güçlendirmek.
Yüzde 59: Piyasayı açmak ve sağ bir ekonomi politikası uygulamak.
Yüzde 59: Sağcı kültürel figürlerin kültür ve eğitim merkezlerine dahil edilmesi.
Yüzde 39: Yahudiye ve Samiriye'deki (Batı Şeria) yerleşimlerin güçlendirilmesi.
Yüzde 35: İlhak planı ve egemenliği empoze etme politikası.
Yüzde 25: Kudüs'teki El-Aksa Camii'nin avlularının kapılarının açılması.
Ankete katılanların yüzde 69’u, dördüncü tur seçimlerini desteklediğini belirtirken yüzde 49’luk kesim Netanyahu liderliğindeki sağcı bloğun zafere ulaşacağından ve bu kez merkez veya sol partilere ihtiyaç duymadan tamamen sağ bir hükümet kurmayı başaracağından emin olduklarını aktardı. Katılımcıların yüzde 52’si İsrail'de Likud ile birlikte başka bir sağ parti görmek istediklerini ifade etti. Ankete katılanlara “Sağın lideri olarak kimi görmek isterisiniz?” sorusu yöneltildi. Verilen yanıtlara göre sıralama ve oranlar şu şekilde oldu:
Netanyahu              : Yüzde 53
Naftali Bennet       : Yüzde 18
Avigdor Liberman : Yüzde 12,1
Bezalel Smotrich   : Yüzde 3
Itamar Ben-Gvir: Yüzde 2
Moşe Feiglin     : Yüzde 06
Rafi Peretz         : Yüzde 0.4.
Netanyahu ile İsrail Savunma Bakanı ve alternatif Başbakan Mavi-Beyaz Partisi lideri Benny Gantz’in erken seçimler için bir tarih belirlenmesi için gizli görüşmeler gerçekleştirdikleri bildirildi. İkili, kamuoyunda ise karşılıklı ithamlarda bulunuyorlar. Seçim takvimi hususunda yapılan görüşmelerin neticesinde seçim günü Likud'un başkanlığını yürüttüğü ve çoğunluğunu oluşturduğu Parlamento Hukuk ve Anayasa Komitesi’nde belirlenmek yerine Mavi-Beyaz’ın başkanlığını yürüttüğü ve çoğunluğunu oluşturduğu Knesset Düzenleme Komitesi’nde belirlenecek. Bu, Gantz'ın bir sonraki seçim tarihini kontrol ettiği anlamına geliyor. Pazar günü yaptığı açıklamada seçimlere gitmeden önce Netanyahu ile anlaşmayı tercih edeceğini belirten Gantz, şunları söyledi:
“Eğer anlaşma sağlanamazsa Netanyahu'nun istediği gibi sürenin uzamasına veya gecikmeye izin vermeyeceğim. Aksine bunu acil, hızlı ve uygun maliyetli bir seçim savaşı haline getirmek için çalışacağız.”



Öcalan, 26 yıl hapis yattıktan sonra kendisini ‘barış elçisi’ olarak nitelendiriyor

Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
TT

Öcalan, 26 yıl hapis yattıktan sonra kendisini ‘barış elçisi’ olarak nitelendiriyor

Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)
Dünyanın dört bir yanındaki Kürtler Öcalan'ı bir kahraman olarak görüyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. (AFP)

PKK’nın feshedildiğini ve silah bıraktığını açıklayan kurucu lider Abdullah Öcalan, Türkiye tarihine ‘barış elçisi’ olarak adını yazdırdı.

27 Şubat'ta yüz binlerce Kürt Türkiye'nin güney ve doğusundaki şehirlerde, Suriye'nin kuzeydoğusunda binlerce Kürt  sokaklara dökülerek Öcalan'ın PKK'ya yaptığı dağılma ve silah bırakma çağrısına destek verdi.

76 yaşındaki Öcalan, 26 yıldır Türkiye'nin batısındaki Marmara Denizi'nin güneyinde, İstanbul'a 51 kilometre uzaklıkta Bursa iline bağlı İmralı Adası’ndaki izole bir cezaevinde tek başına tutulmasına rağmen, Türkiye'deki Kürt sorununun çözümü konusunda halen ‘anahtar’ ve ‘gerekli adam’ olarak görülüyor.

hyuı
Öcalan'ın PKK'ya silah bırakma ve dağılma çağrısını duyururken çekilen son fotoğrafı (EPA)

4 Nisan 1949'da Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Ömerli köyünde bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Öcalan’ın fikirleri, 1970'lerde solcular ve sağcılar arasında yaşanan şiddetli sokak çatışmalarıyla şekillendi.

Kürtlerin ‘kahraman’ olarak gördüğü Öcalan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden ayrıldıktan sonra bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için mücadele etmeye yemin ederek Türk solundan ayrıldı ve 28 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesinde PKK’yı kurdu.

1984'ten bu yana Suriye'de on binlerce insanın ölümüne neden olan bir isyana liderlik etti (kurbanların sayısına ilişkin tahminler 15 bin ila 40 bin arasında değişmekte). Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği (AB) PKK’yı terör örgütü olarak tanımlıyor.

zxcdfgt
Öcalan'ın 1999'da Kenya'da yakalandıktan sonra Türkiye'ye getirilişi sırasında çekilmiş fotoğrafı (Arşiv - Türk medyası)

Türkiye'nin 1998'de Öcalan yüzünden Suriye'yi savaşla tehdit etmesinin ardından Şam, savaşın patlak vermesini önlemek için Mısır ve İran'ın araya girmesiyle Öcalan'ı sınır dışı etmek zorunda kaldı ve bunun sonucunda Türkiye'ye, güvenliğine yönelik bir tehdit oluşması halinde PKK üyelerini kovalamak için Suriye topraklarına 5 kilometre mesafeye kadar girme hakkı veren Adana Anlaşması imzalandı.

Öcalan, 15 Şubat 1999'da Kenya'nın başkenti Nairobi'de yakalanıp Türk özel kuvvetlerinin koruması altında Ankara'ya getirilmeden önce Rusya'ya, ardından İtalya ve Yunanistan'a sığınmıştı. 29 Haziran 1999'da terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan idama mahkûm edildi.

Türkiye'nin 2004 yılında AB'ye katılım müzakereleri çerçevesinde idam cezasını kaldırması üzerine cezası infaz edilmedi ve İmralı Cezaevi’ndeki bir hücrede tek başına tutulmak üzere şartlı tahliye imkânı olmaksızın müebbet hapis cezasına çevrildi.

xsdfgrt
Öcalan, 1992 (AFP)

Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısı, 2000'li yılların başında ve 2013'te başarısızlıkla sonuçlanan iki girişimin ardından üçüncü ateşkes çağrısıydı. Müzakerelerde varılan mutabakatın reddedilmesi ve Türkiye'de Kürt sorunu olmadığı iddia edilmesiyle çatışmaların tetiklemesiyle ikinci çağrı da çöktü. Ancak Erdoğan'ın AK Parti'nin büyük gerilemeler yaşadığı bir seçim dönemine denk gelen önceki tutumuna rağmen, bizzat Öcalan, Kürtler ve Türkler arasında kardeşliği sağlamak ve topluma barış getirmek umuduyla yeni bir barış çağrısıyla, PKK'nın feshedilmesi ve silahsızlandırılması arzusuyla geri döndü... Ancak bu yeni çağrının Türkiye'de ve bölgede Kürt sorununa kalıcı bir çözüm getirip getirmeyeceğini ya da siyaset koridorlarında ve seçim taktiklerinde kaybolup gitmeyeceğini kimse bilmiyor.