Rus Wagner paralı askerlerinin sırları ilk kez açıklandı

Rus paralı asker Marat, Sovyet ordusunda bir askerdi ve bir iş insanını öldürme suçlamasıyla üç yıl hapis yattı

“Wagner” üyesi Marat Gabidullin Suriye’de turistik ziyaret esnasında (Facebook)
“Wagner” üyesi Marat Gabidullin Suriye’de turistik ziyaret esnasında (Facebook)
TT

Rus Wagner paralı askerlerinin sırları ilk kez açıklandı

“Wagner” üyesi Marat Gabidullin Suriye’de turistik ziyaret esnasında (Facebook)
“Wagner” üyesi Marat Gabidullin Suriye’de turistik ziyaret esnasında (Facebook)

“Ben gerçek bir paralı askerim. Asker ve aynı zamanda bir vatanseverim. Rusya’nın, görevi dünyanın her yerine ve özellikle de Suriye’ye kollarına uzatmak olan bir ahtapota benzediğine inanıyorum. Bu sahalarda verdiği savaşları kazanmamız gerekiyor. Sorun şu ki, Wagner ordusu mensupları olmaları gerektiği yeterlilikte değil. Düşüncelerimin bedelini ödedim ve böbreğimi kaybettim. Bu yüzden, Rusya’nın azametini her yerde yeniden tesis edebilmek için bu orduyu revize etmek amacıyla bir imdat çığlığı gerekiyor”
Bu ifadeler, paralı asker ordusu Wagner şirketinin önde gelen mensuplarından Marat Gabidullin’in “Büyükbaba Martin” adını verdiği kitabında anılarını yazması ve yayınlanması için Sibirya’ya göndermesinden sonra bir takım baskılara maruz kalmasının ardından iki gün önce Moskova’da kendisiyle karşılaşan kişilerin aktardıklarıdır. Söz konusu baskılar, kitabın yayından çekilmesini ve Rus makamları tarafından ailesine yönelik tehditler içeriyor.
Anı kitabının taslağı, Suriye, Libya, Ukrayna ve muhtemelen Sudan’a kadar uzanan gizemli “Wagner Ordusu” hakkında ilk kez gün yüzüne çıkan ayrıntıları içeriyor. Yazar bu kitabında, 2015 yılında Suriye savaşına katılmasından yaralanmasına, böbreğini kaybetmesine ve 2016’nın Mart ayında patlayan bir mayın sebebiyle karaciğerinin hasar almasına kadar “dehşet” dolu anılarını anlatıyor. 2017 yılında “paralı ordunun” finansörü Rus iş adamı Yevgeniy Prigozhin’in özel danışmanı olarak çalıştığını, yaralandıktan sonra askeri “yeteneklerini” kullanmayı bıraktığını ve “emekli” olmadan önce 2018 yılında Suriye’deki kamplarda “DEAŞ avcılarını” eğittiğini, son iki yılını da “anılarını” yazmaya ayırdığını ifade ediyor. Sosyal medyadaki sayfasında, savaşçılar, askerler, Suriye ordusundan subaylar ve “yardımcı kuvvetlerle” birlikte çektirdiği fotoğrafların yer aldığı görülüyor.
Marat kitabının taslağında ve Meduza adlı basın kuruluşuyla verdiği röportajında sözünü detayların ardından, yanlışlıkla kendilerine isabet eden Rus hava saldırısı gibi bağlı olduğu askeri birliğin başına gelenlerden söz etti. Ayrıca, Humus kırsalındaki savaşlardan kaçmasınlar diye diğer askerlerin gözünü korkutmak için Suriye ordusundaki bazı askerlerin kafalarına çekiçle vurmak ve bazılarının kafalarını kesmek gibi “silah arkadaşlarından” duyduğu diğer ayrıntılara da yer verdi. Kendisiyle sürekli temas halinde olan ve onunla birkaç kez karşılaşan Liliya Yapparova Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Bir gün Humus’taki Hayyan Gaz Fabrikası’ndaki odasına girdi ve orada asılı bulunan bazı önemli yıkıntı parçaları buldu. Onlar bu yıkıntı parçalarını Palmira’dan çalmamıştı, ama bir meslektaşı onu çalmış ve odasına koymuştu.” ifadelerine yer verdi.
Marat 1966 yılında doğdu ve çocukluğundan beri asker olmayı hayal etmişti. Gerçekten de orduya katıldı. Yapparova’ya göre Marat, Sovyetler Birliği’nin çöküşü karşısında büyük bir şok yaşadı. 1980’lerin sonuna kadar bir kısmı Ukrayna’da olmak üzere 4 yıl askerlik yaptı. Ancak bürokratik bir hata nedeniyle ordudan ihraç edildi. 90’lı yılların ortalarında, “özel bir güvenlik şirketinde çalışırken, bir iş adamını öldürme suçlamasıyla” üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bundan sonra, “Suriye’deki Wagner’e katılma hayalinin gerçekleştirmenin yolunu bulana kadar kayıp bir dönem yaşadı.
Suriye hükümeti, 2015 yılı sonundaki Rus müdahalesinin ardından, petrol ve gaz tesislerinin DEAŞ’tan korumak ve kurtarmak için karının yüzde 25’i karşılığında, Evgeniy Prigozhin’e bağlı Evro Polis şirketiyle anlaşma imzaladı. Wagner Ordusu’nun emri altında çalıştığı bu gizli anlaşma ve Sovyet ordusu, Marat’ı Wagner’e katılmaya sevk etti. Marat’a göre, Sovyetler Birliği’nin varisi “Büyük Rusya” için savaşma rüyası böylece gerçekleşmiş oldu.
2018 yılında Suriye’deki savaş alanlarında, saha eğitim kamplarında veya Rusya’daki hazırlık kamplarında faaliyet gösteren Wagner savaşçılarının sayısının 2 bin 500 olduğu tahmin ediliyor.
Şarku’l Avsat’ın haberine göre Yapparova, “Marat sıradan bir savaşçı değil. Bilakis o, vatansever bir asker ve gerçek bir paralı askerdir. O, ülkesinin çıkarlarında önemli bir rol oynadığına ve tüm dünyada Rusya’yla birlikte ulusal bir savaş verdiğine inanıyor” dedi. Ayrıca şu sözünü aktardı, “Suriye’deki savaş, Büyük Rusya rolümüzü yeniden kazanmamız için başlangıçta harikaydı, ancak son dönemde saçma bir hal aldı.”
Prigozhin’in yıllar önce, “Büyükbaba Martin” kitabının taslağını gördüğünü, beğenisini ifade ettiğini ve 2022’de yayınlanması için bazı değişiklikler yapılmasını önerdiğini açıkladı. Yapparova, “Belki de Prigozhin, Kremlin’e yeni bir başkanın geleceğini düşünmüştü, ancak anayasa değişikliğinden sonra, yapılan değişiklikle birlikte Vladimir Putin 2036 yılına kadar Rusya Devlet Başkanı olarak kalabilecek” dedi. Bu yüzden, kitabın şu anda yayınlanmasına öfke gösteriliyor. Ayrıca Marat’ın ailesi de durumdan endişeli. Özellikle de Marat’ın Wagner ordusunun son durum hakkındaki askeri düşünceleri bu endişeyi artırıyor” ifadelerine yer verdi.



Avrupa bilimde atağa kalkıyor: 4 maddede Bilim için Avrupa'yı Seç programı

Ursula von der Leyen, 5 Mayıs'taki konferansta "Hepimiz bilimin pasaportu, cinsiyeti, etnik kökeni veya siyasi partisi olmadığına hemfikiriz" dedi (Gonzalo Fuentes/AP)
Ursula von der Leyen, 5 Mayıs'taki konferansta "Hepimiz bilimin pasaportu, cinsiyeti, etnik kökeni veya siyasi partisi olmadığına hemfikiriz" dedi (Gonzalo Fuentes/AP)
TT

Avrupa bilimde atağa kalkıyor: 4 maddede Bilim için Avrupa'yı Seç programı

Ursula von der Leyen, 5 Mayıs'taki konferansta "Hepimiz bilimin pasaportu, cinsiyeti, etnik kökeni veya siyasi partisi olmadığına hemfikiriz" dedi (Gonzalo Fuentes/AP)
Ursula von der Leyen, 5 Mayıs'taki konferansta "Hepimiz bilimin pasaportu, cinsiyeti, etnik kökeni veya siyasi partisi olmadığına hemfikiriz" dedi (Gonzalo Fuentes/AP)

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçen haftalarda dünyanın dört bir yanındaki araştırmacılar için heyecan verici bir duyuru yaptı.

Kıtayı bilim insanları için bir "çekim merkezi" haline getirmeyi amaçlayan bir hamleyle yarım milyar euroluk Bilim için Avrupa'yı Seç (Choose Europe for Science) girişimi başlatıldı.

Bu hafta Logos'ta bu yatırımın arka planını, detaylarını ve önündeki engelleri inceleyeceğiz. 

1) Bilim için Avrupa'yı Seç nedir?

Ursula von der Leyen ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 5 Mayıs Pazartesi günü Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'nde Bilim için Avrupa'yı Seç konferansında dünyanın dört bir yanından araştırmacıları kıtaya çekmeyi amaçlayan programı duyurdu.

Bilim için Avrupa'yı Seç girişimi, bilimin özgür kalması, yeteneğe yatırım yapılması ve Avrupa'da inovasyonun hızlandırılması gibi hedeflere sahip.

Program kapsamında çeşitli alanlardan uzmanların Avrupa'ya gidip çalışması için 2025-2027 döneminde 500 milyon euro yatırım yapılacak. Macron, Fransa'nın da ayrıca 100 milyon euroluk bir yatırım yapacağını açıkladı.

Girişimin hedefleri arasında AB üye devletlerin 2030'a kadar GSYH'lerinin yüzde 3'ünü Ar-Ge projelerine ayırmaları da yer alıyor.

Duyuruyu yapan von der Leyen, "Bilimin, Avrupa'daki geleceğimizin anahtarını elinde tuttuğuna inanıyorum" ifadelerini kullandı. 

500 milyon euroluk hibenin, 2021-2027 için halihazırda 16 milyar euro bütçeye sahip Avrupa Araştırma Konseyi'ne (ERC) aktarılması bekleniyor.

Fransa'nın önerisiyle başlatılan girişim kapsamında ERC tarafından 7 yıllık bir "süper hibe" oluşturulması da sözkonusu. Uzun vadeli verilecek bu hibeyle, önde gelen araştırmacıların finansal istikrar sağlaması amaçlanıyor. 

Von der Leyen, ERC'nin Avrupa'ya taşınma ve yeni laboratuvar kurma masraflarını karşılayan hibe miktarını 1 milyondan 2 milyon euroya çıkaracaklarını da sözlerine ekledi.

Avrupa Komisyonu Başkanı, "Avrupa'ya giriş ve Avrupa'da kalma sürecini hızlandıracağız" diyerek ekledi:

Marie Curie'nin bir zamanlar yaptığı gibi, yurt içinde veya yurt dışında her araştırmacıya, bilimde bir hayat hayal eden her genç kıza ve erkeğe mesajımız açıktır. Bilimi seçin. Avrupa'yı seçin.

2) ABD'de bilimsel çalışmalara gelen darbeler

Avrupa'nın bu hamlesinin arkasında, Donald Trump'ın bu yıl başlayan ikinci döneminde ABD'deki bilimsel çalışmaları sekteye uğratan adımlar atmasının olduğu düşünülüyor.

Trump göreve geldiği ocak ayından bu yana federal fonları dondurarak, soruşturmalar başlatarak ve yabancı öğrencilerin vizelerini iptal ederek üniversiteleri hedef alıyor.

2026 mali yılı için önerilen bütçenin kabul edilmesi halinde ABD Ulusal Bilim Vakfı bütçesi yüzde 56, ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) bütçesiyse yaklaşık yüzde 40 azalacak.

Böyle bir atmosferde işlerini kaybeden, kaybetme endişesi yaşayan araştırmacılar veya sınır dışı edilme tehlikesindeki yabancı öğrenciler farklı ülkelere yöneliyor.

Sonuçları hakemli dergi Nature'da martta yayımlanan bir ankete katılan Amerikalı bilim insanlarının yüzde 75'i ülkeyi terk etmeyi düşünüyor.

Ayrıca dünyanın farklı yerlerindeki araştırmacıların ABD'ye ilgisi de azalmış görünüyor. 2025'in ilk çeyreğinde ABD'deki araştırma merkezlerine Çin'den yapılan başvuruların yüzde 39, Avrupa'dan yapılanlarınsa yüzde 41 düştüğü kaydedildi.

5 Mayıs'taki konuşmasında von der Leyen, ABD'den açıkça bahsetmeden "Günümüz dünyasında bilimin rolü sorgulanıyor" derken Macron da şu ifadeleri kullandı:

Birkaç yıl önce, dünyanın en büyük demokrasilerinden birinin, içinde 'çeşitlilik' kelimesi geçtiği için araştırma programlarını iptal edeceği kimsenin aklına gelmezdi.

3) Program hangi alanları kapsıyor?

Konferansta 500 milyon euronun tam olarak nasıl harcanacağı açıklanmadı. Ancak sağlık, yapay zeka, uzay, iklim, enerji, kuantum teknolojisi, yarı iletkenler, biyoçeşitlilik, dezenformasyon ve çevre dostu "döngüsel ekonominin" teşvik edilmesi gibi alanlardaki araştırmaları desteklemeye öncelik verileceği belirtildi.

Program kapsamında Marie Skłodowska Curie Uluslararası Burs ve Araştırma Dolaşım Destekleri (MSCA) Bilim için Avrupa'yı Seç pilot programı başlatıldı. 

Pilot program, akademik ve akademik olmayan kuruluşların, sadece belirli bir proje kapsamında değil, sonrasında da uzun vadeli istihdam sunmak amacıyla doktora sonrası araştırmacıları işe aldığı projeleri destekliyor. Girişimin esas farklılığının, bu kuruluşların uzun vadeli profesyonel hedefler koyması olduğu belirtiliyor.

Başvuru, AB üye devletinde veya Ufuk Avrupa (Horizon Europe) ülkesindeki bir tüzel kişilik tarafından yapılıyor ve araştırmacıların işe alınmasından da o sorumlu oluyor. 

2021'de Türkiye'nin de Ufuk Avrupa'ya katılması sayesinde buradaki araştırmacılar, Avrupa'daki meslektaşlarıyla eşit şartlarda fonlara başvurabiliyor.

Pilot programın tamamına 22,5 milyon euro ayrılırken bir yararlanıcı en fazla 3,5 milyon euro alabiliyor. Projelerin en az 3 araştırmacıyı 5 yıla kadar istihdam etmesi gerekirken, MSCA ilk iki ila üç yıla ortak finansman sağlıyor ve geri kalan iki yıldan kurumlar sorumlu oluyor.

Araştırmacılarda doktora derecesi aranıyor ancak hangi ülkeden geldiklerinin önemi yok.

MSCA Bilim için Avrupa'yı Seç programının başvuruları 1 Ekim'de başlayacak ve 3 Aralık'ta sona erecek. 

4) Avrupa bu programın altından kalkabilecek mi?

Avrupa Komisyonu'nun verilerine göre dünya genelindeki araştırmacıların 4'te biri, yani 2 milyonu Avrupa'da yaşıyor. 

Ayrıca 95,5 milyar euroluk bütçesiyle dünyanın en büyük uluslararası araştırma programlarından biri olan Ufuk Avrupa da AB tarafından yönetiliyor.

Öte yandan Avrupa'nın yeni programı hayata geçirme sürecinde yaşanabilecek zorluklara dair bazı endişeler var.

Uzmanlar, AB ülkeleri rekabetçi bir araştırma altyapısı ve yüksek bir yaşam kalitesi sunsa da araştırma fonlarının ve araştırmacıların ücretlerinin, ABD seviyelerinin çok gerisinde kalmasının bir engel teşkil edeceğini söylüyor.

Ayrıca von der Leyen ve Macron, Avrupa araştırma sisteminin bürokratik engeller ve araştırmaların ticari uygulamalara dönüştürülmesinde gecikmeler gibi zayıf yönleri olduğunu ifade ediyor.

Kanada Kanada Baş Bilim Danışmanı Mona Nemer de Avrupa'daki araştırmaların, Kuzey Amerika'daki kadar "çevik ve atik" olmasının önünde engeller olduğunu söylüyor. Nemer, "altyapıya yeterince yatırım yapmadan yetenekleri çekmenin işe yaramayacağını" belirterek ekliyor:

Avrupa, bilimsel ekosisteme bütüncül bir yaklaşım benimsemeli.

Von der Leyen konferansta, AB'nin bürokrasideki zorluklar ve işletmelere erişim gibi problemleri çözme yolunda adımlar atacağını dile getirdi.

AB'nin yeni bir yasal düzenlemeyle "bilimsel özgürlüğü güvence altına alacağını" da söyleyerek ekledi: 

Çünkü dünya çapında tehditler artarken, Avrupa ilkelerinden ödün vermeyecek. Avrupa, akademik ve bilimsel özgürlüğün yuvası olmaya devam etmeli.

Yararlanılan Kaynaklar: Science, Ars Technica, Reuters, AA, AP, Avrupa Komisyonu, Le Monde, Nature