Güneş'in en yakın komşusu umutları boşa çıkardı: "Yaşanabilir bölgedeki gezegenler radyasyonla yıkanıyor"

(Mark Myers /Sidney Üniversitesi)
(Mark Myers /Sidney Üniversitesi)
TT

Güneş'in en yakın komşusu umutları boşa çıkardı: "Yaşanabilir bölgedeki gezegenler radyasyonla yıkanıyor"

(Mark Myers /Sidney Üniversitesi)
(Mark Myers /Sidney Üniversitesi)

Proxima Centauri, Dünya'dan sadece 4,2 ışık yılı uzakta ve Güneş'e en yakın yıldız konumunda. Yıldızın "yaşanabilir bölge" ismi verilen, ne çok sıcak ne de çok soğuk koşulların bulunmadığı bölgesinde birkaç gezegen mevcut. O gezegenlerden biri olan Proxima b, Dünya’ya benzerliğiyle biliniyor. Bu nedenle uzayda yaşam arayışı için ilk adaylardan biri olarak görülüyor.
Proxima b, Dünya’nın sadece 1,17 katı büyüklüğünde. Yani insanlara ev shaipliği yapan gezegenle hemen hemen aynı boyutta. Gezegenin, kendi yıldızının yörüngesinde dönmesi sadece 11,2 gün sürüyor ama bilim insanları, Dünya'nın Güneş'ten aldığıyla aşağı yukarı aynı miktarda ısı aldığına inanıyor.
Bununla birlikte Proxima Centauri'nin M-tipi bir yıldız olması problem teşkil ediyor. Evrende en sık bulunan M-tipi yıldızlarda, sık ​​sık ultraviyole patlamalar meydana geliyor.
Şimdi yeni araştırmalar, bu alevlenmelerin düşünülenden daha şiddetli olduğunu ve yıldız sistemindeki yaşam olasılığını ortadan kaldırdığını gösterdi.
Avustralya'daki Sidney Üniversitesi'nden gökbilimci Andrew Zic, "Gökbilimciler kısa süre önce Proxima Centauri çevresinde, suyun sıvı halde bulunabileceği 'yaşanabilir bölge' içinde iki 'Dünya benzeri' kayalık gezegen buldu” dedi ve ekledi:
Ancak Proxima Centauri'nin nispeten soğuk bir kırmızı cüce olduğu düşünüldüğünde, yaşanabilir bölgenin yıldıza çok yakın olması gerekiyor. Hatta Merkür'ün Güneşimize olduğundan çok daha yakın...
Araştırmamız şunu gösteriyor: Bu durum, gezegenleri baştan aşağı yıkayabilecek tehlikeli, iyonlaştırıcı radyasyona karşı çok savunmasız kılıyor.
Araştırmacının aktarımına göre, Güneş de "koronal kütle atımları" ismi verilen süreç sırasında iyonize parçacıklardan oluşan sıcak bulutlar yayıyor. Ancak Güneş, Proxima Centauri ve diğer kırmızı cüce yıldızlardan çok daha sıcak olduğu için, yaşanabilir bölgesi de daha uzakta bulunuyor.
Bu nedenle Dünya, söz konusu Güneş patlamalarından insanları koruyan güçlü bir manyetik alana sahip. Kırmızı cüce yıldızların yörüngesinde dönen gezegenlerse bu hususta o kadar şanslı değil.
The Astrophysical Journal isimli hakemli dergide yayımlanan araştırmanın başyazarı Andrew Zic, bunu şöyle açıklıyor:
Güneşimiz de 'koronal kütle atımları' dediğimiz süreçte iyonize parçacıklardan oluşan sıcak bulutları düzenli olarak yayıyor. Ancak Güneş, Proxima Centauri ve diğer kırmızı cüce yıldızlardan çok daha sıcak. Bu nedenle 'yaşanabilir bölgemiz' de Güneş'in yüzeyinden uzak kalıyor. Yani Dünya bu yıkıcı olaylardan nispeten daha uzakta kalıyor.
Sonuçta bu durum, Proxima Centauri'yi çevreleyen gezegenlerde büyük olasılıkla yaşam bulunmadığı anlamına geliyor. Bilim insanı, "Bu, muhtemelen kötü bir haber" diyor ve ekliyor:
Galaksideki en yaygın yıldızlar, yani  kırmızı cüceler bildiğimiz türden yaşam bulmak için harika adaylar değil gibi görünüyor.
 
Independent Türkçe, Daily Express, CNN



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell