İsrail’de siyasi deprem: Likud Partisi parçalanıyor

Ayrıldığı Likud partisinin liderlerinden Gideon Sa’ar (Reuters)
Ayrıldığı Likud partisinin liderlerinden Gideon Sa’ar (Reuters)
TT

İsrail’de siyasi deprem: Likud Partisi parçalanıyor

Ayrıldığı Likud partisinin liderlerinden Gideon Sa’ar (Reuters)
Ayrıldığı Likud partisinin liderlerinden Gideon Sa’ar (Reuters)

İsrail siyasi arenası, hükümetin geleceği üzerinde büyük bir etkisi olacak siyasi bir sarsıntıya tanık oldu. Bu durum, iktidardaki Likud Partisi liderlerinden biri olan Gideon Sa’ar’ın geri çekilmesi ve Binyamin Netanyahu’nun iktidarını devirmek için yeni bir parti kurma niyetini açıklaması sonrasında gelişti.
Knesset Komisyonu’nun 9 Aralık’ta 16 Mart’ta erken seçim yapma kararı almasıyla birlikte Sa’ar’ın istifası, beklenen ağır kayıplar korkusuyla mevcut hükümeti koruma olasılığının kapılarını açtı.
Sa’ar, Netanyahu’ya ülkedeki her şeyi yolsuzluk suçlamalarına karşı yargı savaşının yararına adadığı yönünde sert suçlamalarda bulunmuştu. Liderlerinden biri olduğu Likud Partisi’ni de eleştiren Gideon Sa’ar, salı akşamı düzenlediği bir basın toplantısında, “İsrail, iki yıldır süregelen siyasi bir krizin içinde. Halk, bölünmüş durumda. Siyasi söylem giderek zehirleniyor. Halkın temsilcisine olan güveni kötüleşiyor. İsrail, ciddi ve kötüleşen bir ekonomik krizden geçiyor. Gelecek yıllarda bu durumun zorlu sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kalacağız. Bu nedenle en büyük öncelik Netanyahu hükümetini değiştirmektir” ifadelerini kullandı.
Değişimin neden Likud Partisi içerisinde gerçekleşmediğine değinen Sa’ar, “Likud, son yıllarda yüzünü değiştirdi ve yolundan saparak liderinin kişisel çıkarları için bir araç haline geldi. Değerlere bağlılığın yerini pohpohlama ve değersizleştirme aldı, bu da kan ve et kültüne dönüştü. Öncelik, Netanyahu’yu değiştirmektir. Artık Netanyahu liderliğindeki bir hükümeti destekleyemiyorum ve artık onun liderliğinde Likud’un bir üyesi olamam. Bugün İsrail’in istikrar ve birliğe ihtiyacı var ve Netanyahu, bunu ona veremeyecek. Bu nedenle, Netanyahu’nun yerini almak için gelecek seçimlerde onunla karşı karşıya geleceğim” dedi.
Sa’ar, bu harekete öncülük eden müttefiklerinin kimliklerini açıklamadı. Ancak son haftalardaki hareketlerini ve toplantılarını gözlemleyenler, iki Likud milletvekili olan  Knesset Koronavirüs Komitesi Başkanı Yifat Shasha-Biton, Milletvekili Michael Sher’in, ayrıca eski Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot, İletişim Bakanı Yoaz Hendel İsrail Meclisi Dışişleri ve Güvenlik Komitesi Başkanı Zvi Hauser ve (bu iki isim Mavi- Beyaz İttifak’tan geri çekilerek, Derekh Eretz partisini kurdu) ve çeşitli siyasi olmayan isimlerin onun safına katılma olasılığına dikkati çekti.
Dikkat çekici şekilde bu açıklamadan birkaç saat sonra Sa’ar’a 17 koltuk veren anket sonuçları yayınlandı. Anket, 9 Aralık’ta ‘Radio 103’ tarafından gerçekleştirilirken, Sa’ar’ın yalnızca Likud’un oylarından almakla kalmayıp, tüm partileri etkileyeceğini gösterdi. Anket ayrıca, bugün seçimlerin yapılması halinde Netanyahu’nun bir sonraki hükümeti kurmakta başarılı olacağının kesin olmadığını gösteriyor. Sonuçlar, 60 Knesset üyesinin Netanyahu’nun hükümeti kurma görevine karşı olduğunu ortaya koydu. Son haftalarda yapılan kamuoyu anketleri de sağcı kampta 66 milletvekilinin yer alacağını gösteriyor.
Anket, bugün 36 koltuğa sahip olan Likud’a 25 koltuk verirken, son anketlere göre Likud 29 koltuk elde etmişti. Naftali Bennett liderliğindeki sağ parti koalisyonu, anketlerin kendisine 23 koltuk vermesinin ardından (bugün 5 koltuğa sahip), 19 koltuk kazanmak üzere geri çekilecek. Yeş Atid ise ankete göre 14 koltuğa geriledi. Son yapılan kamuoyu anketleri Yeş Atid’e 19 koltuk verirken parti, şu an ise 14 koltuğa sahip. Arap partilerinin ‘Ortak Listesi’ ise yeni kamuoyu anketine göre 11 koltuk alırken, bugün ise 15 koltuğa sahip.
Haredi partileri hususunda Şas Partisi 9 koltuk, Birleşik Tevrat Yahudiliği 7 koltuk, İsrail Evimiz 7 koltuk alarak güçlerini korurken, bugün 19 koltuğa sahip olan Mavi- Beyaz İttifak 6 koltuğa geriledi ve Meretz ise 5 koltuğa ulaştı. Sa’ar’ın ideolojik olarak Netanyahu'dan daha sağcı olduğu söyleniyor. Ekim 2019’da Likud liderliği için Netanyahu ile yarışarak, parti üyelerinin oylarının yüzde 30’unu elde etti. Gücünü, geçmişte Adalet Bakanı, Eğitim Bakanı ve İçişleri Bakanı gibi görevlerindeki başarılarından alıyor. Aynı şekilde yolsuzluk davalarında Netanyahu’ya saldırmadığı için Likud’un desteğini aldı. Ayrıca “Netanyahu, iddianameler nedeniyle değil, liderliği nedeniyle çıkmaza girdiği için istifa etmelidir” dedi. Likud liderliği için yürüttüğü kampanya boyunca Sa’ar, Netanyahu’nun sağcı bir hükümet kuramadığını savundu. Netanyahu tarafından hezimete uğradığında ise Sa’ar, onu aradı, tebrik etti ve partinin sadakatine bağlılığını sürdürdü. Rakibinin yandaşları arasında dahil büyük bir saygı gördü ve seçim listesinde dördüncü oldu. Ancak Netanyahu, onu kenara çekme kararı alarak, Sa’ar’ı herhangi bir bakanlığa atamadı.
Sa’ar, aşırı sağın yanlılarından biri olarak kabul edilse de kızının Arap bir gençle evlenmesine karşı anlayışlı tavrı ile karakterize edildi. O dönemde “Kızımın kimi seveceğine ben karar vermiyorum. Gerçek şu ki, hayranlık uyandıran hoş bir genç adam seçti” ifadelerini kullanmıştı. Gözlemciler, Sa’ar’ın adımının, 9 Aralık’ta seçimlerin 16 Mart’a ertelenmesine yol açtığı ihtimalini de gündeme getirdi. Anketler, erken seçimlerin hem Netanyahu’ya hem de Gantz’a zarar vereceğini gösteriyor. Bu nedenle iki lider, mevcut hükümeti korumak ve Sa’ar tehlikesini kendilerinden uzak tutmak için yoğun müzakereler yürütüyorlar.



Washington, Uluslararası Kalkınma Ajansı'ndaki gizli belgelerin imha edilmesini istiyor

Washington DC'deki ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı binası önünde protestocular (Reuters)
Washington DC'deki ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı binası önünde protestocular (Reuters)
TT

Washington, Uluslararası Kalkınma Ajansı'ndaki gizli belgelerin imha edilmesini istiyor

Washington DC'deki ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı binası önünde protestocular (Reuters)
Washington DC'deki ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı binası önünde protestocular (Reuters)

Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) çalışanlarının, bazıları gizli olan kurum içi belgeleri imha etmeleri için bir e-posta emri alması, Başkan Donald Trump yönetimi ve milyarder Elon Musk'ın Devlet Verimliliği Departmanı'nın (DGE), ABD'nin yurtdışındaki yardımlarını azaltma çabalarının bir parçası olarak, hassas kayıtları nasıl ele aldığına dair yeni soruları gündeme getirdi.

Ajansın genel sekreter vekili Erika Carr'dan gelen mesaj, gizli kasaların ve çalışanların belge dosyalarının boşaltılması çağrısında bulunduğu için ABD'nin önde gelen medya kuruluşlarına sızdırıldı. Carr şöyle yazmış: “Önce mümkün olduğunca çok sayıda belgeyi imha edin ve yakma torbalarını imha makinesi bozulduğunda ya da ara vermek zorunda kaldığınızda kullanmak üzere saklayın.”

Emir, Başkan Trump ve üst düzey yardımcıları tarafından son iki ay içinde ajansın sözleşmelerinin büyük çoğunluğunun iptal edilmesi, bin 600'den fazla pozisyonun feshedilmesi ve yaklaşık 10 bin çalışanın neredeyse tamamının idari izne çıkarılması da dahil olmak üzere, ajansı tasfiye etmek için atılan bir dizi hızlı adımın ardından geldi.

Kayıt Yönetimi

ABD hükümet yetkililerinin belgeleri imha etmeden önce Kayıtlar İdaresi'nden onay almasını gerektiren 1950 tarihli Federal Kayıtlar Yasası uyarınca, Carr'ın ya da başka bir yetkilinin belgeleri imha etmek için Ulusal Arşivler ve Kayıtlar İdaresi'nden izin alıp almadığı belli değil.

İmha edilen belgeler, Trump yönetimi ve ajans aleyhine açılan, toplu işten çıkarmalar ve çalışanların ani transferleri, ajansın hızla tasfiye edilmesi ve neredeyse tüm dış yardım fonlarının dondurulmasıyla ilgili çok sayıda davayla ilgili olabilir.

Musk önderliğindeki kampanya, ABD'nin küresel etkisini arttırdığı ve dünya çapında istikrarı desteklediği gerekçesiyle, ABD'nin onlarca yıllık geleneği olan beslenme ve tıbbi bakım programları ile yurt dışındaki diğer yardımları finanse etme geleneğini destekleyenler arasında yaygın protestolara yol açtı. Musk ve diğer yönetim yetkilileri ajansı marjinalleştirilmesi ya da lağvedilmesi gereken bir “suç örgütü” olarak tanımladılar, ancak ajansın herhangi bir suç faaliyetine ilişkin ayrıntı vermediler.

Kayıt Kanunları

Senatörlüğü sırasında ABD'nin dış yardımlarını destekleyen Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ajansın programlarının iptal edilmesini selamladı ve bu programların ABD çıkarlarını ilerletmede başarısız olduğunu söyledi.

Rubio geçen ay ajansın başına geçti ve Dışişleri Bakanlığı'ndan Pete Marrocco'nun günlük operasyonları denetleyeceğini açıkladı. Marrocco, Musk'ın ekibindeki genç çalışanlarla birlikte dış yardım fonlarının ödenmesini durdurmak, sözleşmeleri iptal etmek ve binlerce çalışanı işten çıkarmak ya da izin vermek için çalıştı.

Bu çabalar Kongre'de hemen endişeye yol açtı ve milletvekilleri Trump yönetimine, hükümet bilgilerinin yok edilmesini yasaklayan yasalara uyma yükümlülüğünü hatırlatmak için adımlar attı.

Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nin en üst düzey Demokrat üyesi Gregory Meeks, yönetimin hükümet belgelerinin ve diğer materyallerin kullanımını düzenleyen Federal Kayıtlar Yasası'na uymuyor gibi göründüğünü söyledi. Yaptığı açıklamada, “USAID belgelerini ve personel dosyalarını rastgele parçalamak ve yakmak, kurum yasadışı bir şekilde tasfiye edilirken yanlış yapıldığına dair kanıtlardan kurtulmanın harika bir yolu gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.

Bir Senato Dış İlişkiler Komitesi yardımcısı, Demokrat üyelerin “kayıt yasalarına uyum” konusunda ayrıntılar için Dışişleri Bakanlığı ve USAID'e ulaştıklarını söyledi.

Yargısal Zorluklar

Yönetimin ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'nı (USAID) hedef alması, mahkemelerde birçok kez itiraz konusu oldu. Salı gecesi itibariyle iki grup, hakimlerin ajanstaki belgelerin daha fazla imha edilmesini önlemesi için mahkemeye başvuruda bulundular ve ajansın kayıt tutma gerekliliklerine uymadığını savundular. Savunma avukatları başvurularında, yetkililerin hiçbir kişisel kaydı imha etmediğini ve kurumun Ronald Reagan Binası'ndaki merkezinde davacıya ve mahkemeye bilgi vermeden başka hiçbir belgeyi imha etmeyeceğini savundu.

Profesyonel diplomatları temsil eden bir sendika ve davacılardan biri olan ABD Dış Hizmetler Birliği yaptığı açıklamada “USAID'in, USAID çalışanlarının işten çıkarılması ve uzaklaştırılmasıyla ilgili devam eden bir davayla ilgili olabilecek gizli ve hassas belgeleri imha etmeye yönlendirildiğine dair haberlerden derin endişe duyduğunu” belirtti. Kayıtların uygunsuz bir şekilde imha edilmesine karışan çalışanları yasal tehlike altında bulabilecekleri konusunda uyardı.