Irak'ta Kürt sokaklarındaki ateşin perde arkası

Irak'ta Kürt sokaklarındaki ateşin perde arkası
TT

Irak'ta Kürt sokaklarındaki ateşin perde arkası

Irak'ta Kürt sokaklarındaki ateşin perde arkası

"Seyitsadık'ta bir parti binası ateşe verildiğinde yetim çocuklar için girişe konulan kumbarayı parçalayıp içindeki parayı cebine indiren göstericiye tanık oldum. Süleymaniye'nin birçok ilçesinde yakılan isyan ateşinin nedeni görünürde maaşların ödenmemesi ve ekonomik kriz. Fakat perde gerisinde başka hesaplar var." 
Bu cümleler günlerdir devam eden protesto gösterilerini takip eden Iraklı bir gazeteciye ait.
Süleymaniye'de ikamet eden ve Kürdistan Yurtseverler Birliği'ne yakın basın kuruluşlarında çalışan gazetecinin söylediklerine göre, eylemlerde boy gösteren birçok gösterici yabancı. 

"Başka yerden gelenler Sorani bilmiyor, yüzlerini kapatıyor"
Irak Kürdistan Bölgesi'nde faaliyet gösteren tüm parti binalarının ayrım gözetmeksizin ateşe verildiğini ifade eden gazeteci, "15-25 yaş aralığındaki gençler yakıp, yıkıyor. Yüzlerini kapatanların çoğu Süleymaniyeli değil. Soranice (IKB'de konuşulan Kürtçe'nin lehçesi) de konuşmuyorlar" sözleriyle eylemlere katılanların yaş aralığına başka yerden geldiklerine dikkati çekti. 
IKB'nin kontrolünde eskiden 5 kent vardı. Kerkük'ün tekrar Irak merkezi yönetimine geçmesiyle IKB'de dört kent kaldı.
Bunların ikisi Irak Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) denetiminde olan Duhok ve başkent Erbil.
KYB'nin hakimiyetinin olduğu iller ise Halepçe (IKB kent olarak ilan etti ama Bağdat yönetimi onay vermedi) ve Süleymaniye.
Özellikle Süleymaniye hem nüfus hem de yüz ölçümü olarak IKB'nin en büyük vilayeti. Süleymaniye, KYB'nin yanı sıra hükümetin 3'üncü koalisyon ortağı Goran Hareketi ve diğer İslami partilerin de güçlü olduğu bir vilayet olarak biliniyor. 
Protesto gösterileri günlerdir Süleymaniye kent merkezi ve ilçelerinde yaşanıyor. 

9 kişiyi keskin nişancılar mı vurdu?
Kent merkezindeki gösteriler büyük oranda kontrol altında tutulsa da Dokan, Piremegrun, Şarezur, Seyitsadık, Kifri ve Tekiye gibi yerleşim birimlerinde şiddet olayları yaşandı.
Hatta kan da aktı. Gösterilerde 9 kişi öldü, pek çok kişi yaralandı. Onlarca kişi de gece yarısı evlere yapılan baskınlarla gözaltına alındı. 
Tansiyon düşmüyor. Bölge yönetimi yaşananlardan dolayı şaşkın. Zira öldürülen 9 kişi kim tarafından ateşlendiği tespit edilmeyen silahlardan çıkan kurşunlarla vuruldu. Bunlardan Penciwin'deki bir kişinin keskin nişancı tarafından öldürüldüğü gündeme geldi. 

Erbil ve Duhok sakin, Süleymaniye karışık
Olayların Erbil ve Duhok'ta değil de KYB'nin denetimi altındaki yerleşim birimlerinde yaşanmasının birçok nedeni var. 
Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, KDP güçlü bir istihbarat ağına sahip. Güvenlik güçleri bu iki kentte hadise çıkmasına göz yummuyor. Ayrıca bu iki kent ticaret merkezi gibi. Esnaf, düzeninin bozulmasını istemiyor. 
Süleymaniye ise kültür ve sanat kenti olarak biliniyor. Bu nedenle özgürlük alanı daha geniş. İnsanlara baskı ve şiddet fazla uygulanmazken halka hizmet de edilmiyor. 
Bölgede yolsuzluk iddiaları hiç eksik olmuyor. Ancak halk, KDP bölgesinde yolsuzluk olmasına rağmen "hizmet ediliyor" diyerek teselli bulurken, Süleymaniye için söylenen söz ise şu: "Hem çalıyorlar hem de hizmet etmiyorlar." 

KDP'nin komşusu Türkiye, KYB'nin İran
Ayrıca KDP ile KYB'nin komşuluk yaptıkları ülkelerde olayların meydana gelmesinde etkin olarak görülüyor.
Duhok ve Erbil'e hakim olan KDP'nin komşusu Türkiye. Süleymaniye ve Halepçe'yi yöneten KYB ve Goran Hareketi'nin komşusu ise İran. 
Irak ile İran arasındaki sınır uzunluğu bin 450 kilometre. Bu uzun hutut boyunca 11 gümrük kapısı bulunuyor. Bunların 6'sı IKB yönetimi ile Tahran yönetimi arasında. 
Hacı Omeran ve Kale Gümrük Kapıları kuzeyde yani KDP'nin denetimi altındayken Başmak, Seyranbend Pervizhan ve Şomse Gümrük Kapıları ise KYB'nin denetimdeki bölgede yer alıyor. Hacı Omeran, Başmak ve Pervizhan resmi gümrük kapıları ve açıklar. Diğerleri ise şu anda faal değil. 
Yani, İran ile IKB arasında geçiş noktaları oldukça fazla. Zaten KYB İran'ın etkisi altında kalmakla suçlanıyor. Bu konuda en çok da Talabani ailesi eleştiriliyor.
Bin 450 kilometrelik sınırda, Şii hilali için açılan birçok kapı var. Bu kapılardan Irak'a giren İranlılar, Yemen, Bahreyn Suriye ve Lübnan'daki nüfuzu bir şekilde organize ediyor. 

Süleymani öldürüldü, İran etkinliği azaldı mı?
ABD Başkanı Donald Trump'ın yürüttüğü siyaset özellikle de Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin öldürülmesiyle Şii hilalindeki etkinliği nispeten azalan İran, Irak'taki güzergahının kapanmasını istemiyor. 
Bu karayolu güzergahının özelde Suriye için kapanma ihtimali Şengal (Sincar) Anlaşması ile ortaya çıktı. 
Şengal Anlaşması'nın yürürlüğe girmesi halinde Tahran'ın Şam ile irtibatı büyük oranda kesilebilir. 
Çünkü, şu anda Şengal, Suriye'ye açılan önemli bir kapı olarak görülüyor. Hatta hem Tahran hem de PKK burayı "kritik öneme haiz hat" olarak görüyor. 

Şengal'de etkin silahlı gruplar: Haşdi Şabi ve PKK
Şengal'de ise Haşdi Şabi ve PKK başta olmak üzere bazı silahlı gruplar var. Hem Bağdat hem de Erbil yönetimleri Haşdi Şabi ve PKK'nın bölgeden çıkmasını istiyor.
Baskılar sonucu ilk önce PKK'nın çıktığı iddia edildi. Fakat bir gün sonra bu iddia bizatihi IKB Başbakanı Mesrur Barzani tarafından yalanlandı.
Barzani yaptığı açıklamada, PKK'ya bağlı güçler Şengal'den çıkmadı. Birkaç saatliğine çıkıp farklı kıyafetlerle geri döndüler. Hatta Suriye'den de yeni silahlı güçler getirildi. Göstericilerde Suriyeli ve vatandaşlarımızda olmayanlar var" dedi. 
Barzani iddiasını bir adım öteye taşıyarak, "PKK 700 köyümüzü işgal etmiş ve bölgelerin isimlerini değiştirmiş. Irak'ta bayrağımızın dalgalanmasına izin verilmeyen yer onların kontrol ettiği bölgelerdir. Çünkü kendilerini hükümetin alternatifi gibi görüyorlar" ifadelerini kullandı. 

Peşmerge önce PKK ile birlikte hareket etti, PKK'nın önü açıldı
Örgütün böyle bir etkinliğe ulaşmış olmasının bazı nedenler bulunuyor. Bunların başında ise DEAŞ'ın Musul'u alıp ilçeleri tek tek işgal ettiği dönemde PKK ile Peşmerge birlikte hareket etti.
İlk başlarda PKK'nın bölgede yaptığı tüm faaliyetlere göz yumuldu. Bunu fırsat bilen örgüt, dağ kadrosundan gönderdiği kişiler aracılığıyla Ezidileri örgütledi. 
Bir taraftan Ezidilere silahlı eğitim verilirken diğer taraftansa şehirden kaçıp Şengal Dağı'nın tepesine yerleşen Ezidiler için okullar açtı. Küçük çocuklara buralarda eğitim verildi. 
Ezidilerin bir kısmı PKK ile birlikte hareket etti. Bizatihi eski İKB Başkanı Mesud Barzani'nin yönettiği operasyonlardan sonra Şengal'in DEAŞ'dan kurtarılmasının ardından da PKK saflarındaki Ezidiler sayesinde ilçede kalıcı hale geldi. 
Şu anda PKK'nin Şengal'de 8 noktada karargâhı bulunduğu bilinen bir gerçek. Üstelik bunların başında farklı yerlerde gelenlerden çok Ezidiler var. Yani, çıkartılmak istenen kişiler, Türkiye, Suriye ve İran'dan gelen Kürtlerden ziyade Iraklı Ezidiler. 
Başbakan Mesrur Barzani'nin bahsettiği yeni katılımlar ise sınırlı sayıda ve üst düzey yönetici olabilir.
Zira strateji oluşturan ve silahlı Ezidi grupların nasıl hareket etmesi gerektiğini salık veren ve çıkmak yerine "görünmeden" varlıklarını sürdürmeyi bunlar sağlıyor. 

300 bin kişiden 23 bini geri döndü
Şengal, DEAŞ saldırısından önce ekseriyeti Ezidi olmak üzere 300 bin nüfuslu bir yerleşim birimiydi. DEAŞ ilçeyi ele geçirdiğinde silahlı grupların dışında tüm çocuk, kadın ve yaşlılar ölümü göze alarak günler süren bir yolculukla evlerini terk etti. 
Şimdiye kadar 23 bin kişinin geri döndüğü belirtilirken diğer geri kalan Ezidilerin büyük bir kısmı Erbil, Duhok ve Zaho'daki kamplarda yaşarken bir kısmı Suriye'de diğer bir kısım ise Avrupa ülkelerine göç ederek hayatını sürdürüyor.
Ancak geri dönen ve ilk günden itibaren silahlı mücadele veren Ezidiler ise parçalanmış durumdalar. 
Bir bölümü PKK ile hareket ederken, bir kısmı Irak merkezi hükümetiyle diğer bir kısım ise Erbil ile birlikte hareket ediyor. 
Erbil ile hareket eden grubun gün geçtikçe küçüldüğü başındaki Kasım Şeşo'nun ise istifa ettiği gelen bilgiler arasında. 
Şengal'de Haşdi Şabi ve PKK birlikte hareket ediyor. Çünkü her iki grupta hem Erbil hem de Bağdat tarafından istenmiyor. 
İki grupta Şengal konusunda İran'a yakın görüşte. Hem Haşdi Şabi hem de PKK, Irak -Suriye arasındaki Tel Koçer Gümrük (Rabia) Kapısı'nın kapanmasını ya da tamamıyla Erbil ve Bağdat'ın kontrolüne geçmesini istemiyor. 
Suriye-Irak arasında elbette ki tek bir sınır kapısı yok. Peşhabur (Semelka) Sınır Kapısı KDP'nın denetiminde. Tel Koçer Suriye tarafından Suriye Demokratik Güçleri'nin kontrolünde. El Kaim ve El Velid Gümrük Kapıları ise Sünni bölgelerinde yer alıyorlar.
Dolayısıyla şu anda Şengal'i geçtikten sonra ulaşılabilen en kolay gümrük kapısı Tel Koçer gibi gözüküyor. 

Seravi: Bir kısmı maalesef dostlarımız PKK'ya bağlı gruplar
Onun için İran ve PKK'nın "kritik öneme sahip hattın" kapanmaması için Süleymaniye'deki olaylarda etkin rol aldığı iddia ediliyor. 
Bu iddianın sahibi bölgedeki pek çok kaynak. Yetkili konumdaki insanlar da bu duruma dikkati çekiyor. 
Kürdistan Yurtseverler Birliği Önderlik Meclisi Üyesi Aso Seravi bu konuya açık şekilde dile getirenlerden.
Protestolarda yer alan göstericileri "provokatör" olarak niteleyerek, "Bir kısım İran istihbaratı, bir kısım da maalesef dostlarımız PKK'ya bağlı gruplardı" dedi.
KYB'nin PKK için birçok şeyi göğüslediğini ve bu nedenle Süleymaniye'nin bazı ülkeler tarafından terör listesine alındığını anımsatan Seravi, "Süleymaniye Havalimanı ve Türkiye Hava Sahasını onların yüzünden kapandı. Tüm bunlara rağmen o dostlarımız gelip Yekiti (KYB) saldırdı. Ama Duhok ve Erbil'de bir ıslık bile çalamıyorlar" ifadelerini kullandı. 

Seravi iddialarını daha da ileriye taşıyarak şunları kaydetti: 
Yaşlı adamı vuruyor, Kuran-ı Kerim yakıyor, halkın evi ve malını talan ediyorlar. Buzdolabını sırtlamış götürüyor. Gaz tüpünü çalışıyor. Bu gösterici değil hırsızdır. Bu yağmacıdır. Bu işleri yapanların hiçbiri memur olarak atanma yaşında bile değil. Gösterici, memurdur, çalışandır hak talebinde bulunur. Bu şekilde taş ile gelen değildir. Gösterici olan memura kendi hakkını savunduğu için saygı duyulur. Kimsenin ona kötü söz bile söyleme hakkı yoktur. Gerçekten bir grup hırsız ve yağmacıydı. Seyidsadık'ın imajını zedelemek istediler.

"Görünürde ekonomik kriz gerçekte başka hesaplar var"
Hem Seravi hem de KYB'ye yakın gazeteciyi haklı çıkaran nedenler mevcut. Süleymaniye'deki olaylarla birçok amaç güdülüyor. 
Birincisi Kürtlerle- Arapların işbirliği yapmasını istemiyor. Bilindiği gibi Irak'ın mevcut Başbakanı Mustafa Kazimi, eski bir istihbaratçı. 
Kazimi, Kürtleri çok iyi tanıyor ve Kürtlerle birlikte hareket etmenin Irak'ın yararına olduğunu biliyor. 
Bunun içinde tıpkı kendisinden önceki Başbakan Adil Abdulmehdi gibi Bağdat-Erbil arasındaki sorunların çözülmesini istiyor. 
Tıpkı Kazimi gibi IKB Başbakanı Mesrur Barzani de bir istihbaratçı. Mesrur Barzani, yıllarca bölgenin istihbarat kurumu olan Parastın'ın başında görev yaptı. 

Eski istihbaratçılar aynı dili konuşuyor
Dolayısıyla eski istihbaratçı Mustafa Kazimi ile Mesrur Barzani aynı dili konuşuyor ve benzer yaklaşımlar gösteriyor. 
Eğer Bağdat-Erbil arasındaki sorunlar çözülürse birilerinin hesapları bozulacak. Bu nedenle protesto gösterileriyle krizin derinleşmesi ve kalıcı hale getirilmesi amaçlanıyor. 
İkincisi Irak Kürdistan Bölgesi'ndeki ikili yönetim anlayışının sürmesi arzulanıyor. Yani KDP, Erbil ve Duhok'ta KYB ve Goran ise Süleymaniye ve Halepçe'de etkinliğini sürdürmeli. 
Bu paçalı yönetim anlayışının devam etmesi halinde zayıflık sürecek. Tek ordu, tek istihbarat hayata geçirilmediği sürece güvenlik tam anlamıyla sağlanamıyor. Süleymaniye'deki olaylarda bu açık şekilde görüldü. KYB'ye bağlı güçler protesto olaylarını bastıramayınca KDP'den destek talep edildi. 
Üçüncüsü ise Şii Hilali için "hayati öneme haiz hat" olarak görülen güzergahın kapanmaması amaçlanıyor. Bu güzergah ise İran-Irak sınırından başlayıp Süleymaniye Kerkük ve Musul'a bağlı Şengal üzerinden Suriye'ye topraklarında devam ediyor. İran'ın Irak topraklarını Şii hilalinin güzergahı olarak kullandığını bütün dünya biliyor. 
Bu gerçek bölge yöneticileri tarafından da zaman zaman dile getirildi. Eski İKB Başkanı Mesud Barzani, IŞİD'in 2014'teki Erbil saldırısı karşısında kendisine askeri yardımlarda bulunan İran'a müteşekkir olduğunu birkaç defa açık şekilde dile getirdi. Fakat hiçbir zaman kendi hakimiyetindeki alanların tam olarak İran nüfuzuna girmesine müsaade etmedi.

Telafer'in hassas özelliği İran'ın işine geliyor
İran'ın Akdeniz'e açılan Şii hilalinin 3 ayağı bulunuyor. Tahran yönetimi, hilalin Irak'taki ayağını güvenlik gerekçesiyle IKB'den geçmesi arzuluyordu ama Barzani bu teklifi reddedince rota Kürtlerden Sünni bölgelerine kaydırıldı.
IŞİD tehdidi yüksek olmasına rağmen İran şu anda aktif bir şekilde Diyala'nın Celavla beldesinden başlayıp sırasıyla Salahaddin'in Şirgat, Musul'un Telafer ve Sincar (Şengal) ilçesini kullanarak Suriye'ye doğru uzanan bir lojistik güzergahı kullanıyor.
Musul'un Telefer ilçesinin de çok nazik bir özelliği var. O da şu: Telafer IŞİD öncesinde kent nüfusu yaklaşık 400 bin civarındaydı. Ekseriyeti Türkmenlerden oluşuyor. Bu nüfusun yüzde 60'i Şii, yüzde 40'ı ise Sünnilerden oluşuyor. 
Şu anda da bu bölgelerin tamamında Haşdi Şabi etkin. İran'a yakınlığı ile bilinen Haşdi Şabi, ülkedeki yol kontrolünü gerçekleştiriyor. Dolayısıyla gelen araçların kontrolünü bu grup yapıyor. 
Böylece yıllardır bir ülkede illegal olarak varlıklarını sürdüren yapılar, sorunların katlanarak devam ettiği parçalı ve zayıf yönetimlerde kalıcılıklarını muhkemleştirmeye çalışıyorlar. 
Durum böyle olunca hem PKK tüm bölgede rahat bir nefes alıyor hem de Haşdi Şabi girdiği yerlerden çıkmayarak İran'a yol açıcı görevini sürdürüyor. 
Erbil Soran Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Namam Talabani de Kürt sokağındaki tepkilerin farklı nedenleri olmakla birlikte olayların büyümesinde dış güçlerin etkisi olduğunu şu sözlerle dile getirdi: 
IKB güvenli ve birçok petrol şirketinin yatırım yaptığı bir bölge. Irak'ta yaşanan olaylar sonucu ABD Büyükelçililik çalışanlarını geri çekti. Bazı Iraklı siyasiler ve İran hükümeti IKB'deki güven ve istikrardan rahatsız oldu. Tahminlerime göre Irak ve IKB'de istikrar ve güven olması bazı İran'ın hoşuna gitmedi. Bölgede başlayan barışçıl gösterilerin şiddete dönüşmesinde aktif rol oynadı.

Independent Türkçe



Netanyahu’dan Gazze Şeridi'ni tamamen işgal etme tehdidi... ‘Stratejik tuzak’ uyarıları arasında yeni bir iddia

Gazze Şeridi sınırındaki İsrail tankları (AFP)
Gazze Şeridi sınırındaki İsrail tankları (AFP)
TT

Netanyahu’dan Gazze Şeridi'ni tamamen işgal etme tehdidi... ‘Stratejik tuzak’ uyarıları arasında yeni bir iddia

Gazze Şeridi sınırındaki İsrail tankları (AFP)
Gazze Şeridi sınırındaki İsrail tankları (AFP)

Gazze Şeridi'ne karadan ve havadan yardım girişine izin verilmesine yönelik ani kararın ardındaki nedenlere ilişkin açıklamalar farklılık gösterse de, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu kararını verdi. Netanyahu, yaklaşık iki milyon Filistinlinin hayatını tehdit eden kıtlık uyarıları üzerine, savaşı durdurmak ve daha fazla yardımın girmesine izin vermek için, Gazze Şeridi'nin tamamını işgal etmeyi hedefleyen bir plan benimsedi.

İsrail medyası, Netanyahu'nun konuyla ilgili bir karar almak üzere bugün hükümetiyle bir toplantı yapacağını ve ayrıca ‘savaşın üç hedefini nasıl gerçekleştireceği’ konusunda orduya talimat vermek üzere güvenlik kabinesini toplayacağını bildirdi.

İsrail Başbakanı, ‘birlikte durmaya ve birlikte savaşmaya devam ederek savaşın tüm hedeflerini gerçekleştirmenin... düşmanı yenmenin, esirleri kurtarmanın ve Gazze Şeridi'nin bundan sonra İsrail için herhangi bir tehdit oluşturmamasını sağlamanın’ gerekliliğini vurguladı.

Netanyahu üzerindeki baskı artıyor

Analistler, Netanyahu'nun askeri gerginliği artırma eğiliminin, savaşın ilan edilen hedeflerine ulaşmak için belirli bir vizyonun olmadığına ve kararsızlığa işaret ettiğini düşünüyor. Bazı analistler ise Filistinli grupların son günlerde Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli esirlerin görüntülerini yayınlamasının ve bu esirlerden birinin kendi mezarını kazdığını söylemesinin, özellikle de aşırı sağcı bazı bakanların Gazze Şeridi'ne yardım girişine izin verdiği için onu eleştirmelerinin ardından, Başbakan üzerindeki baskıyı artırmış olabileceğini düşünüyor. Bunların başında elbette Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich geliyor. Onlar söz konusu kararı Hamas’a bir hediye olarak nitelendirdiler ve böyle bir karar alınmaması gerektiğini ifade ettiler.

Ancak askeri gerilimin ardındaki gerçek neden ne olursa olsun, yerel medya İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in bu öneriye karşı çıktığını bildirdi. Yisrael Hayom gazetesi, ordudaki önemli bir kaynaktan, Genelkurmay Başkanı'nın Gazze Şeridi'nin tamamen işgal edilmesine karşı çıktığını ve bunu ‘stratejik bir tuzak’ olarak gördüğünü aktardı.

İsrail Yayın Kurumu da güvenlik güçlerinin, esirlerin zarar görmesinden endişe duydukları için ordunun daha önce faaliyet göstermediği bölgelerde çatışmanın genişlemesine karşı çıktıklarını belirtti. Ancak Netanyahu'nun isteği tartışmaya açık olmayan bir şekilde kesin görünüyor. Yerel basında yer alan haberlere göre Netanyahu, Zamir'e “Eğer bu sana uymuyorsa, görevinden istifa etmelisin” şeklinde kesin bir mesaj gönderdi. Bu durum, birkaç saat içinde yapılacak toplantı öncesinde siyasi ve güvenlik düzeylerinde derin anlaşmazlıklar ve bölünmeler olduğunu gösteriyor.

İsrail'in en etkili gazetecilerinden ve karar alma çevrelerine yakın isimlerden Amit Segal, Başbakanlık Ofisi’nden bir kaynağın “Karar verildi... Gazze Şeridi'ni işgal edeceğiz” dediğini aktardı.

dfrgty
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırıları sonucu yükselen dumanlar (Reuters)

Segal'ın aktardığına göre yetkili, “Hamas, tam bir teslimiyet olmadan esirleri serbest bırakmayacak. Şimdi harekete geçmezsek esirler açlıktan ölecek ve Gazze Şeridi Hamas’ın kontrolü altında kalacak” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Jerusalem Post’tan aktardığına göre, savaşın genişlemesi, halihazırda Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 75'ini kontrol eden ordunun geri kalan bölgeleri de kontrol altına almasına ve esirlerin tutulduğu düşünülen yerlerde operasyonlar düzenlemesine yol açacak.

İsrail ordusu uyarıyor

New York Post gazetesine göre İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin tamamen işgal edilmesinin, yoğun nüfuslu sivil bölgelerde ve çatışmalardan etkilenmemiş az sayıdaki şehirde askeri varlığın sürdürülmesinin, Hamas hareketinin kalan hücrelerini aramak ve yerlerini belirlemek için yıllar alacağı konusunda uyarıda bulundu.

Böyle bir adım, esirlerin hayatını tehlikeye atabilir. Çünkü son zamanlarda Hamas'ın üyelerine, ellerinde bulunan esirleri İsrail askerleri yaklaşırsa öldürme emri verdiği yönünde haberler çıktı.

Bu gelişmeler ve görüş ayrılıkları, Netanyahu'yu sert bir şekilde eleştirmesiyle tanınan Başsavcı Gali Baharav-Miara'nın görevden alınması için oybirliğiyle alınan kararın ve İsrail Yüksek Mahkemesi'nin bu kararı daha sonra dondurmasının ardından, siyasi ve hukuki bir krizin ortasında geliyor.

sdfrgty
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırıları sonucu meydana gelen yıkımdan (AP)

Diğer yandan Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi, Komite Başkanı Yuli Edelstein'in görevden alınmasına ilişkin kararı onayladı. Bu karar, Netanyahu'nun hükümette kalması için bunu şart koşan Haredi (Ultra-Ortodoks Yahudi) partilerinin talebine yanıt olarak alındı. Edelstein, zorunlu askerlikle ilgili bir yasa tasarısı sunmakta ısrarcıydı ve bu partiler bunu şiddetle reddediyordu.

Netanyahu’nun son açıklamalarının, Hamas’a baskıyı artırarak hareketi yeniden müzakere sürecine çekmeye ve bazı taleplerinden vazgeçirmeye yönelik bir hamle olabileceği yorumları yapılırken, çok sayıda uzman İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde askeri operasyonlarını daha da yoğunlaştırma kapasitesini sorguluyor. Savaşın 23’üncü ayına yaklaşılmasına rağmen Netanyahu’nun hedeflerinin hâlâ hayata geçirilememiş olması, bu kapasiteye dair soru işaretlerini artırıyor.