Mısır, Irak ve Ürdün üçlü zirveye hazırlanıyor

Üç ülke ortak proje paketini duyuracak

Mısır Cumhurbaşkanı dün Mısırlı yetkililerin huzurunda Irak bakanlık heyetini karşıladı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı dün Mısırlı yetkililerin huzurunda Irak bakanlık heyetini karşıladı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır, Irak ve Ürdün üçlü zirveye hazırlanıyor

Mısır Cumhurbaşkanı dün Mısırlı yetkililerin huzurunda Irak bakanlık heyetini karşıladı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı dün Mısırlı yetkililerin huzurunda Irak bakanlık heyetini karşıladı (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli “Önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde Mısır, Irak ve Ürdün arasında üçlü bir zirve yapılması planlanıyor” ifadelerini kullanarak “bir sonraki üçlü zirvenin hazırlıklarının tamamlanabilmesi için uygulama mekanizmalarının (projeler için) hızlı bir şekilde oluşturulmasının” önemini vurguladı.
Medbuli dün Kahire’de Mısır ve Irak arasında düzenlenen kapsamlı ikili müzakerelerin bir oturumuna başkanlık etti. Söz konusu oturum özellikle “Medbuli ve Mısır bakanlık heyetinin, ortak üst düzey komite toplantıları yapmak üzere Bağdat’a ziyaret düzenlemesinin ve toplantılara iki ülkeden ilgili bir dizi bakanın ve üst düzey yetkilinin katılmasının” ardından geçtiğimiz ay boyunca uzlaşma sağlanan noktaların tamamlanması kapsamında geldi. Medbuli oturumun başında, Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile de görüşen Planlama Bakanı Halit Bettal en-Necm’in başkanlık ettiği Irak bakanlık heyetini selamladı.
Medbuli, anayasal prosedürler tamamlanır tamamlanmaz iki tarafta yürürlüğe girecek olan “Petrol Karşılığında İmar” Anlaşması adına gösterdiği çabalardan ötürü Irak Planlama Bakanı’na teşekkür ve takdirlerini iletti.
Mısır Başbakanı “Mısır hızlı bir şekilde herhangi bir ham madde, araç-gereç ya da Irak tarafı için tesis hazırlamaya ve bu projeleri hayata geçirmek için iki tarafta daimi bir gözlem komitesi kurulmasına yönelik başkanlık direktifinin yanı sıra bu işbirliğini etkinleştirmede sorun teşkil edebilecek herhangi bir rutin uygulamanın üstesinden gelmeye hazır. İki ülke liderliğinin vizyonuna göre uygulanacak olan bu projelerin iki kardeş halk üzerinde oldukça olumlu bir etkisi bırakması bekleniyor” ifadelerini kullandı.
Irak Planlama Bakanı ise “ülkesinin Mısır tarafı ile işbirliği içinde uygulanacak belirli bir kalkınma projeleri listesine hızlı bir şekilde ulaşma arzusunu” dile getirerek “önümüzdeki birkaç yıl içinde, ilgili bakanlıkların her biri tarafından aday gösterilen bir veya iki proje olması koşuluyla hayata geçirilecek projelerin belirli bir listesine ulaşılacağına” dikkati çekti.
Aynı zamanda Mısır ve Ürdün heyetleri arasında gerçekleştirilen ikili toplantıların oturumuna da başkanlık eden Medbuli ülkesinin “yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ve Krallık’ta yaşanan bakanlık değişimi nedeniyle Ürdün ile yapılamayan ortak komite toplantısını” gerçekleştirmeyi dört gözle beklediğini belirtti. Mısır Başbakanı “Mısır ve Ürdün arasındaki ortak işbirliği için belirli noktaların netleştirilmesi gerekiyor. İki ülke arasındaki ikili işbirliğini ilerletmek için tüm zorlukların üstesinden gelinmesi gerektiğini göz önüne alarak; bunların başında ülkelerin, halklarının ve topraklarının güvenliğini sağlamak için önleyici tedbirler almalarını gerektiren Kovid-19 krizi de dahil olmak üzere mevcut koşulların büyük sıkıntılara yol açtığı birey ve ürün odaklı kara taşımacılığı alanı geliyor” dedi.
Aynı şekilde Medbuli “enerji sektörünün Mısır ile Ürdün arasındaki ikili işbirliğini ve gerek elektrik bağlantısı gerekse petrol ve gaz alanında olsun Irak’ın katılımı ile birlikte üçlü işbirliğini güçlendirmedeki önemini” vurguladı.



Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan
TT

Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan

Tarihin kritik bir anında, Tahran destekli Iraklı milisler yakın geçmişlerinden bir hayalet gibi göründüler. Bir yanda İran, diğer yanda ABD ve İsrail arasındaki son savaşta kenarda kaldılar. Çatışmadaki bu belirgin yoklukları yalnızca taktiksel bir karar değildi; İran'ın Irak içindeki nüfuz yapısındaki derin bir çatırdamayı, banka kasalarından Bağdat'taki siyasi ve güvenlik karar alma merkezlerine kadar uzanan ince ipler üzerinden uygulanan Amerikan baskısının artan etkinliğini yansıtıyordu.

200'den fazla İsrail savaş uçağı ve yaklaşık 300 balistik füze, İran içindeki hedeflerini vurmak için Irak semalarından geçti, ancak Iraklı milisler yine de müttefiklerini savunmak için karşılık vermediler. Buna karşılık küçük Yemenli Husi milis grubu, kimsenin beklemediği garip bir sahneyle gemilere saldırmaya ve İsrail'e füze fırlatmaya devam etti.

Onlarca yıldır milisler, İran'ın bölgedeki en önemli kollarından birini oluşturdu. Bu gruplar, 2003'ten sonra ABD'nin Irak işgali altında kuruldular ve finansman, eğitim ve danışmanlık yoluyla gelişerek bölgesel çatışmalarda ileri roller oynadılar. Suriye, Yemen ve Irak'taki çatışmalar, bu grupların Velayet-i Fakih’e mutlak sadakatlerini gösterdikleri ve “direniş ekseni"nin merkezi bir unsuru haline geldikleri arenalardı.

Ancak dönüm noktası, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırı sonrasında yaşandı. O dönemde, Hizbullah Tugayları ve Asaib Ehli’l Hak da dahil olmak üzere Iraklı milis gruplar, ABD'nin İsrail'in yanında savaşa girmesi halinde askeri müdahalede bulunacaklarını duyurdular. Washington'un fiilen dahil olmasıyla birlikte de bu milisler, insansız hava araçlarıyla Amerikan ve İsrail üslerini hedef almaya başladılar. Ancak, çok geçmeden liderlerini ve silah depolarını hedef alan yoğun ve ölümcül Amerikan saldırılarına maruz kaldılar ve bu da onların net bir şekilde gerilemelerine ve Mart 2024'te saldırılarını durdurmalarına neden oldu.

İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki grupların etkisi “kolayca azalmayacak”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edecektir

Sessizlik konuşuyor

Son savaşta, tüm beklentilerin aksine, Iraklı milisler harekete geçmediler. Füze fırlatmadılar veya misilleme eylemleri düzenlemediler, bunun yerine kendilerini kelimelerden ibaret ateşli açıklamalarla sınırladılar. Bu geri adım, askeri güç eksikliğinin değil, başta akıllı Amerikan baskısının yoğunlaşması olmak üzere iç ve dış değişikliklerin dayattığı zorunlu bir yeniden konumlandırmanın sonucuydu.

Nitekim Temsilciler Meclisi Başkanvekili Muhsin el-Mendelavi, “İran nüfuzunun azalmasının Irak'a zarar vermeyeceğini” vurguladı. Bağdat’ın, İran ile tarihi ve coğrafi bağlarını korurken, bağımsız bir dış politika oluşturmayı ve İran yanlısı silahlı grupların gücünü sınırlamayı hedeflediğini belirtti. Ayrıca, gücün sadece devletin kontrolünde olmasının önemine dikkat çekti ve devlet dışı silahların ortadan kaldırılması için uzun vadeli bir adımın atılmasını beklediğini ifade etti.

Milislere sempati duyan bir analist olan Kazım el-Fartuşi ise “çocukların artık büyüdüğünü” ve İran yanlısı grupların artık yerel ağlara sahip olduğunu, artık Tahran'a körü körüne itaat etmek zorunda olmadıklarını belirtti. Öte yandan, siyaset bilimi profesörü Anmar el-Saray, İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki milis grupların etkisinin “kolayca azalmayacağına”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edeceğine inanıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını kullanma gücü açık bir ivmeyle azalıyor.

Amerikan baskı araçları

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'un Irak'taki kara gücü küçük olsa da, yeni stratejisi etkili ve can yakıcı araçların bir karışımına dayanıyor. Bu araçlar, milis grupları finanse eden petrol kaçakçısı şebekeleri hedef alan mali yaptırımlar, silah satın almak için kullanılan banka havalelerine getirilen kısıtlamalar ve bu milislerin birinci kademe liderlerine yönelik can yakıcı nokta saldırılardır.

Baskılar askeri boyutla sınırlı kalmadı; Irak devletinin tüm kılcal damarlarına kadar uzandı. Nitekim 29 Haziran 2025'te, İran destekli Federal Mahkeme Başyargıcı Casim Muhammed Abbud, ulusal bir yargı komitesinin kararıyla emekliye ayrıldı. Bu eşi benzeri görülmemiş adım, İran'ın geçmişteki hegemonyası altında tamamen başarısız olurdu, ancak sessizce gerçekleşti ve bu İran'ın Irak devlet kurumları içindeki etkisinin zayıfladığının açık bir göstergesi.

Siyasi araştırmacı Hamza Mustafa, İran yanlısı milislerin son çatışma sırasındaki sessizliğinin güç dengesinde bir değişimi yansıttığı ve belki de Tahran'ın gerilimi azaltma sinyali verdiği değerlendirmesinde bulundu. Hükümetin “kriz yönetiminin tüm iplerini elinde tuttuğunu kanıtladığını” ve kendisini uzak tutma politikasını benimsediğini, bunun da  kriz yönetimi için eşi benzeri görülmemiş bir alan sağladığını belirtti.

Irak halkının ruh halinin değişmesi

Irak'ı saran siyasi ve mezhepsel bölünmelere rağmen, birçok Iraklı tek bir temel talepte birleşiyor; Irak'ın, İran'ın uluslararası rakipleriyle hesaplaşacağı bir arenaya dönüştürülmesini reddetmek. Bu eğilim artık yalnızca popüler bir görüş değil; giderek daha dengeli dış politikalara ve bağımsız ulusal egemenliğe yönelen Bağdat'taki karar vericilerin yönelimlerine de yansıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını harekete geçirme kabiliyeti açıkça azalıyor. Washington'un milis grupların hareketini kısıtlamadaki başarısıyla birlikte, bir sonraki aşamada, özellikle petrol sektörü ile yönetimde İran nüfuzunun kalan kısmını zayıflatmaya yönelik Amerikan çabalarının daha da artması muhtemel.

Amerikan varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur

Latif el-Mahdavi ise “İran desteğinin yokluğunun, Irak'taki müttefiklerinin siyasi ve güvenlik nüfuzunun azalmasına yol açacağını, çünkü bunların Tahran'ın eseri olduğunu” düşünüyor. Ancak, bu olasılığın İran nüfuzunun tamamen sona ermesi anlamına gelmediğini, aksine mekanizmalarında niteliksel bir değişim anlamına geldiğini de sözlerine ekliyor.

Bugün tanık olduğumuz yalnızca “geçici bir sakinlik” değil, belki de Bağdat ve Tahran arasındaki ilişkinin yeniden tanımlandığı ve etki sınırlarının Irak'ın yüksek çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde silahlar, egemenlik ve parayla çizildiği yeni bir dönemin başlangıcıdır.

ABD'nin etki araçları

Dolar, bankalar ve para transferleri:

En büyük silah, petrol satış gelirlerinin dolar cinsinden yatırıldığı New York Federal Rezerv Bankası'dır. Washington, Bağdat'a para transferini geciktirme veya engelleme yetkisine sahip ve bu da ona hükümet üzerinde güçlü bir baskı aracı sağlamaktadır

ABD Yabancı Hesaplar Vergi Uyum Yasası (FATCA)

Uluslararası finansal transferleri kontrol eden ve dolarla bağlantılı Irak bankalarının faaliyetlerini etkileyen bir yasadır.

SWIFT aracılığıyla para transferlerini kontrol etme silahı

ABD, dolar transferlerini izleyerek İran bağlantılı milislere fon akışının önlenmesine yardımcı olmuştur.

İran ile iş birliği yapan bankaların yasaklanması

Washington, 2023-2024 yıllarında 14 Irak bankasına, İran ve Suriye'ye dolar kaçakçılığı yapmakla suçlayarak kısıtlamalar getirmiştir.

Askeri silahlar: Silahlar ve üsler

Ayn el-Esed Hava Üssü (Anbar), ABD kuvvetleri için bir operasyon ve kalıcı bir mevcudiyet merkezidir. ABD tarafından İran yanlısı grupların hareketlerini izlemek için kullanılmaktadır.

ABD üslerinde konuşlandırılmış ve İran veya milislerinden gelebilecek herhangi bir tehdide karşı caydırıcılık görevi gören hava savunma sistemleri (Patriot/THAAD) bulunmaktadır.

Milislere karşı nokta saldırılar

Washington, Tahran tarafından desteklenen Şii grupların önde gelen liderlerini hedef alan birkaç hassas hava saldırısı (2020-2021-2023-2024) gerçekleştirmiştir.

Irak, Amerikalıları sınır dışı edebilir mi?

ABD varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur.