ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Şarku’l Avsat’a konuştu: Obama’nın hatalarını yapmadık… Suriye’de Güney Lübnan’ın kurulmasını engelledik... Rejimin İdlib’e dönmeyeceğinden eminim

James Jeffrey geçtiğimiz ekim ayında Cenevre’de (Reuters)
James Jeffrey geçtiğimiz ekim ayında Cenevre’de (Reuters)
TT

ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Şarku’l Avsat’a konuştu: Obama’nın hatalarını yapmadık… Suriye’de Güney Lübnan’ın kurulmasını engelledik... Rejimin İdlib’e dönmeyeceğinden eminim

James Jeffrey geçtiğimiz ekim ayında Cenevre’de (Reuters)
James Jeffrey geçtiğimiz ekim ayında Cenevre’de (Reuters)

ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi ve DEAŞ ile Mücadele Koalisyonu Temsilcisi Büyükelçi James Jeffrey, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte seçilmiş ABD Başkanı Joe Biden’ın yönetimine Başkan Donald Trump yönetiminin Suriye’de izlediği politikayı izlemeye devam etmesini “tavsiye” ederek “Başarılı çünkü ilk olarak Barack Obama’nın Suriye’de yaptığı hataların hiçbirini yapmadık. Başarılı çünkü askeri güç dahil olmak üzere tüm güç unsurlarımızı kullandık. Suriye rejimi 2013 yılında kimyasal silah kullandığında neden karşılık vermedik? “Kırmızı çizgilerimiz” gözlerimiz önünde çiğnenirken neden oturup izleyelim?” ifadelerini kullandı.
Jeffrey ülkesinin İran’ın Suriye’de konuşlanmasını engellemek için İsrail’e temel yardım sağladığını söyleyerek “İsrailliler bizim yardımlarımızla İran’ın, Lübnan’ın güneyinde olduğu gibi Suriye’nin güneyinde de ikinci bir pozisyon kurmasını ve uzun menzilli füze sistemiyle İsrail ve diğer ülkelere yönelik tehditler savurmasını engellemeyi başardı” ifadelerini kullanarak, İran ile ona bağlı güçlerin “herhangi bir nihai uzlaşma” yapılması durumunda Suriye’den çıkarılması gerektiğine işaret etti.
Eski ABD Temsilcisi kendisine sorulan bir soruya karşılık “Rusya’nın Suriye bataklığının ortasında” olduğunu söyleyerek “Ruslar bataklığın içinde olduklarının farkındalar. Ancak bir bataklıkta olsanız bile -ki bu bize Vietnam’da olmuştu- bunu idrak etmek ve bu gerçeğe göre hareket etmek zaman alıyor. Aynısı Afganistan’da Sovyetler Birliği’ne 1980’li yıllarda ise Irak’ın güneyinde İran’a oldu. Bu mesele yıllar alıyor. ABD bunu idrak edip Suriye’de uzlaşmaya varmayı kabul etmeleri için onlara baskı uygulamaya devam edecek” cevabını verdi.

İdlib konusuna da değinen Jeffrey “Rejimin Türk ordusu nedeniyle İdlib’e dönmeyeceğine eminim. Yaklaşık 20 bin askerleri var, belki de 30 bin. Onlar (Türkler) rejimin İdlib’e dönmesini engelleyebiliyorlar” ifadelerini kullanarak Ankara’nın Suriye’nin kuzeybatısındaki varlığından dolayı ABD, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ve Avrupa’dan destek aldığını belirtti.

İşte Şarku’l Avsat’ın Jeffrey ile cuma akşamı telefon aracılığıyla gerçekleştirdiği röportajın tam metni:

*Şu an Suriye’nin durumunu nasıl yorumluyorsunuz? Burada üç nüfuz bölgesi var. Aralarındaki farklar ve kesişme noktaları nelerdir?
Esed rejiminin kontrolü altında bulunan ve ekonomik, siyasi ve toplumsal birçok sıkıntının yanı sıra DEAŞ’tan kaynaklanan bazı sıkıntıların yaşandığı bir bölge var. Türkiye’nin ve muhalif grupların kontrolünde olan Kuzeybatı Suriye var. Bir de ABD’nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolü altında olan Kuzeydoğu Suriye var ve et-Tanf üssü de burada yer alıyor. Asıl bölünme Esed’in kontrolünde olan bir bölge ile onun kontrolünde olmayan diğer bölgeler arasında ve onun kontrolü altına girmesinin de imkanı yok.

*Hükümet güçlerinin yakın zamanda İdlib’e döneceğini düşünmüyor musunuz?
Hayır, düşünmüyorum.

*Neden?
Türk ordusu yüzünden. 20 bin civarında, belki de 30 bin civarında askerleri var ve rejimin İdlib’e dönmesini engelleyebilecek güce sahipler.

*İdlib halkına Şam’ın yakın zamanda İdlib’e dönmeyeceğini mi söylüyorsunuz?
Türkiye’nin ABD, Avrupa Birliği (AB) ve NATO’nun desteği ile birlikte buna izin vermeyeceğine eminim.

*ABD, Türkiye’ye İdlib’de nasıl bir destek sağlıyor?
Diplomatik destek sağladık. Türklerle bu ve temel destek hakkında konuştuk. Büyükelçi David Satterfield’in geçen yıl mart ayında Türkiye’ye destek verilmesi için NATO’ya ilettiği mesajın yanı sıra Başkan Donald Trump da 2018 yılının Eylül ayında bunu açıkça söylemişti.

*Bunca yıldan sonra görevinizden ayrılıyorsunuz. Suriye rejiminin şu anda göreve geldiğiniz zamana göre daha güçlü olduğunu mu düşünüyorsunuz eğer öyleyse kontrol alanlarını genişlettiği için mi daha güçlü?
Ekonomik olarak daha zayıf. Suriye lirasının değerinin nerelerde olduğuna bir bakın. Yönetici kesimdeki bölünmeye ve Rami Mahluf’un (Suriye Devlet Başkanı’nın kuzeni ve iş adamı) durumuna bakın. Ayrıca rejimi destekleyen Rusya ve İran, özellikle de İran, ABD yaptırımlarının baskısı altında. Ayrıca ABD’nin rejime karşı yaptırımları daha da sertleşecek. Rejim siyasi, askeri ve ekonomik olarak zayıf.

*ABD’nin Şam’ı izolasyon kutusunda tutmak için çeşitli araçları olduğunu, bunlardan birinin de yaptırımlar olduğunu söylüyorsunuz. Ancak Suriyeliler yaptırımların hedeflenen kişilerden daha çok insanlara ve vatandaşlara zarar verdiğini söylüyor. Ne düşünüyorsunuz?
Yaptırımlar rejime darbe indiriyor ve karar alma ve askeri faaliyetler yapma gücünü engelliyor. Buna karşılık Suriyelilere 12 milyar dolardan fazla yardımda bulunduk. Yaptırımların halkın üzerinde bazı etkileri olabilir ancak Suriyelilerin acı çekmesinin asıl sebebinin Esed rejiminin kararı, yolsuzluk ve rüşvet olduğunu unutmamalıyız. Bunun sebebi yaptırımlar değil.

*Ancak yaptırımlar esnekliğe veya siyasi tavizlere yol açmadı?
Çünkü Esed, Rusya ve İran’a güvenmeyi tercih ediyor. Bu destek var olduğu sürece o da görevde kalmaya devam edecek.

*Birazdan Rusya konusuna geri döneceğim. Peki ya Kuzeydoğu Suriye? Orada kaç askeriniz var ve hedefleriniz neler?
DEAŞ’ı yenmek için SDG’yi destekleyen küçük bir birlik var. Ancak oradaki kara ve aynı şekilde hava varlığımız ile et-Tanf’ın yanı sıra Esed, Rusya ve İran’ın bu bölgedeki topraklar üzerinde kontrolü ele geçirmesini engellemek istiyoruz.

*Et-Tanf konusuna gelirsek, İsrail’in Suriye’deki hava saldırılarına herhangi bir lojistik destek sağlıyor musunuz?
Et-Tanf üssü orada coğrafi bölgeyi kontrol altında tutmak ve DEAŞ ile savaşmak için çalışıyor. Destek konusunu İsraillilere sorabilirsiniz.

*Birkaç gün önce Kuzedoğu Suriye’deki YPG ile Türkiye arasında bir uzlaşma gerçekleştirmeye çalıştığınızı söylediniz. Detaylar neler?
YPG ile Türkiye arasında bir uzlaşmadan söz etmedim, aksine bir taraftan PYD ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve Mesud Barzani (Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) eski Başkanı) tarafından desteklenen Peşmergeler arasındaki bir anlaşmadan söz ettim. Müzakerelerde bulunmaya devam ediyorlar. Bunun Türkiye’ye PKK ve onun Suriye kolu YPG’nin tüm Kürtleri sultası altına almayacağını göstermesini umuyoruz.

*Bir taraftan SDG ve YPG, diğer taraftan ise Ankara arasında uzlaşma olma olasılığı olduğunu düşünüyor musunuz?
Her zaman mümkün. Tarihi bildiğiniz gibi 2014 ve 2015 yılında Duhok’ta yoğun görüşmeler yapılmıştı.

*Peki ya Şam ile normalleşme? İlişkileri normalleştirmek için şartlarınız neler?
Herhangi bir çözüm sürecinde 2254 sayılı karar uygulanmalı ve çözüm sürecinin bir parçası olarak Türkiye, ABD ve İran kuvvetleri geri çekilmeli, teröristler için güvenli bir sığınak sağlamamalı ve teröristlere karşı uluslararası toplumla birlikte çalışmalı. Buna ek olarak 2013 yılında yapılan anlaşmada (2118 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı çıkarılmadan önce ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında imzalandı) geçen kimyasal programla ilgili tüm yükümlülüklerin uygulanması. Aynı zamanda savaş suçu işleyenler yargı önüne çıkarılması. Suriyelilerin ülkelerine onurlu ve özgürce dönmeleri için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ile birlikte çalışılması. Beklentilerimiz bunlar.

*Devlet Başkanı Esed’in bu şartları kabul etmesi durumunda ABD ilişkileri normalleştirmeyi ve kendisi ile iş yapmayı kabul edecek mi?
Bunun Esed’in kabul etmesiyle bir ilgisi yok. Bu, “bir adıma karşılık bir adım” yaklaşımı ile ilgili. Ruslara söylediğimiz şey bu. Söylediğimiz koşullar kabul edilirse, baskıyı adım adım hafifletecek, diplomatik izolasyon ile yaptırımları kaldıracağız.

*Esed’in bizzat kendisine de mi?
Esed bu koşulları bizzat kendi yerine getirmeye başlarsa, biz de karşılık vermeye başlayacağız (adım adım). Evet doğru.

*Peki İran ve Suriye’deki güçleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
İran’ın ilk hedefi Esed’i iktidarda tutmaktı. Daha sonra İranlılar Suriye’de İsrail’e, Türkiye’ye, Arap devletlerine ve ABD’nin liderlik ettiği bölgesel rejime karşı mevzilenmeye karar verdi.

*İsrailliler İran’ın çekilmesinden bahsediyor. İsrail’in İran’ı güneyden uzak tutmayı başardığını düşünüyor musunuz?
Evet, İsrailliler bizim yardımlarımızla İran’ın, Lübnan’ın güneyinde olduğu gibi Suriye’nin güneyinde de ikinci bir pozisyon kurmasını ve uzun menzilli füze sistemiyle İsrail ve diğer ülkelere yönelik tehditler savurmasını engellemeyi başardı.

*Bu bağlamda ABD’nin Suriye’de İsrail’e verdiği desteğin niteliği nedir?
Temel destek.

*Burada askeri ve istihbarat desteğinden mi bahsediyoruz?
Temel destek.

*Peki ya Rusya? “Adıma karşılık adım” yaklaşımından söz ettiniz ve belli bir zamana kadar Suriye hakkında Ruslarla müzakereye yakındınız. Rusların tutumunu ve Suriye’de çözüme gitmeye ne kadar hazır olduklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlk olarak Ruslar, Suriye’de askeri bir zafer kazanamayacaklarına ikna olmuş durumdalar. İkincisi, Esed’in ne popüler ne de etkili olduğunun farkındalar. Ancak Ruslar hala siyasi ve diplomatik bir çözüm için adım atmadılar. Uluslararası topluma çağrıda bulunmak için Şam’daki son mülteci konferansını desteklemeye çalıştılar. Uluslararası toplumun bunu kabul etmeyeceğini biliyoruz. Bu nedenle onlara (Rusya’nın yaklaşımının) doğru olmadığını göstermek için bu konferansa herhangi bir ciddi katılım gösterilmesinin önüne geçtik. Ruslar bu girişimlerine devam ederse, bunların bir işe yaramayacağını onlara göstermeye devam edeceğiz. Vaktimiz var.

*Daha önce birkaç kez rolünüzün Rusya’yı “Suriye bataklığına” batırmak olduğunu söylemiştiniz. Nasıl?
Bataklık hiçbir başarı ya da çıkış (krizden çıkış) elde edemeden kaynaklarını harcadıkları bir durumun içinde olmalarıdır. Böylece düşmemek ya da boğulmamak için mücadele etmek zorunda kalacaklar. En nihayetinde de diğer yolu izlemeye karar verecekler bu da bizimle ve uluslararası toplumla işbirliği yapmak.

*Rusya’nın şu an “Suriye bataklığına” iyice battığını mı düşünüyorsunuz?
Evet bataklığın ortasındalar. Öyle sanıyorum. Bataklığa battıklarının farkında olduklarını biliyoruz. Ancak bir bataklıkta olsanız bile -ki bu bize Vietnam’da olmuştu- bunu iyice idrak etmek ve bu gerçeğe göre hareket etmek zaman alıyor. Aynısı Afganistan’da Sovyetler Birliği’ne 1980’li yıllarda ise Irak’ın güneyinde (iki taraf arasındaki savaşta) İran’a oldu. Bu mesele yıllar alıyor.

*Rusya’nın “bataklıkta” olduğunu fark etmesi ve tutumunu değiştirmesi ne kadar zaman alır?
Bir fikrim yok. Bunu anlamaları için baskı yapmaya devam edeceğiz.

*Suriye Özel Temsilciliği görevinizi bırakmaya karar verdiniz. ABD Başkanı seçilen Joe Biden’ın yönetiminde Suriye dosyası ile ilgilenecek yeni ekibe tavsiyeleriniz neler?
Baskıyı esas alan bu başarılı politikayı devam ettirmeleri. Başarılı çünkü ilk olarak Barack Obama’nın Suriye’de yaptığı hataların hiçbirini yapmadık. Başarılı çünkü askeri güç dahil olmak üzere tüm güç unsurlarımızı kullandık. Suriye rejimi 2013 yılında kimyasal silah kullandığında neden karşılık vermedik? Kırmızı çizgilerimiz gözlerimiz önünde çiğnenirken neden oturup izleyelim? DEAŞ’a karşı Uluslararası koalisyondan vazgeçmedik. BM’den yararlandık. En önemlisi de Avrupa dahil bölgedeki tüm taraflar tarafından desteklenen bir politikamız var. Bu, onların (yeni ekibin) devam ettirmesi için mükemmel bir başlangıç.

*Askeri ve diplomatik yollardan baskı yapmaya ve tecrit etmeye devam etmek mi kastınız?
Hayır. Bekleyin. Bütün bunlar aynı zamanda siyasi bir çözüme (uzlaşmaya) bağlı. Bu, Suriye hükümetinin nasıl olacağına karar vermediğimiz (hüküm vermediğimiz) anlamına geliyor. Yani 2254 sayılı karara yanıt verilmesini istiyoruz. Esed’in (yönetimi) bırakması gerektiğini söylemiyoruz. Rusya’nın (Suriye’yi) terk etmesi gerektiğini de söylemiyoruz. Söylediğimiz şey İran’ın Suriye’den çıkması ancak Suriye’deki nihai çözümün bir parçası olarak. Aynı zamanda ABD ayrılacak. Türkiye ayrılacak. İsrail ayrılacak. Teklifimiz bu.

*Öyleyse ABD Rusya’nın varlığı ve İran’ın çıkması ile Suriye’yi kabul ediyor. Doğru mu?
Tamamen doğru.

*Peki ya Esed’in varlığı ile?
Esed izlediği politikayı değiştirirse evet.

*Biden yönetiminde Suriye dosyası ile ilgilenecek yeni ekiple görüştünüz. Kendilerine ne söylediniz?
İç diplomatik görüşmelerimin içeriği hakkında konuşmuyorum.

*Örneğin?
Size az önce söylediğim şeyleri herkese söylüyorum.

*Yeni ABD yönetiminin önceki yönetimle aynı politikayı sürdüreceğini düşünüyor musunuz? Ruslarla daha fazla siyasi sürece ve müzakereye girmek için yatırım yapılmasından söz ediliyor mu?
Yeni ekibin ne yapacağını göreceğiz.

*Suriye’nin dışında yaşayan Suriyelilere gelince; onlar hakkındaki düşünceleriniz neler? Ne zaman bir uzlaşma yapılabileceğini ve yakında ülkelerine geri dönebileceklerini düşünüyorsunuz?
Bir tarih veremem.

*Kaç yıl?
Bir şey söyleyemem.

*Peki ülkelerine geri dönebileceklerini düşünüyor musunuz?
İyimser bakıyorum. Benim hayatımda kesin. Tüm Suriye halkına şükranlarımı sunarım.



Erdoğan'ın Washington ziyareti neden ertelendi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden’ın Brüksel'deki görüşmesinden bir kare, 14 Haziran 2021 (DPA)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden’ın Brüksel'deki görüşmesinden bir kare, 14 Haziran 2021 (DPA)
TT

Erdoğan'ın Washington ziyareti neden ertelendi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden’ın Brüksel'deki görüşmesinden bir kare, 14 Haziran 2021 (DPA)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden’ın Brüksel'deki görüşmesinden bir kare, 14 Haziran 2021 (DPA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında mayıs ayında Beyaz Saray'da yapılması beklenen görüşmenin ertelenmesi tartışma yarattı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Biden'ın başkanlık döneminde Washington’a gerçekleştirmesi planlanan bu ilk ziyaretinin ertelenmesinin nedenini ‘birbiriyle uyuşmayan diplomatik programlara’ olarak açıkladı. Cumhurbaşkanı’nın Washington ziyareti için daha sonra ‘her iki taraf için de uygun’ bir tarihin belirleneceğini söyleyen Keçeli, Türkiye ile ABD arasındaki üst düzey görüşmelerin devam edeceğini vurguladı.

Ziyaretle ilgili tartışmalar

Geçtiğimiz hafta Türk basınında yer alan ziyaretin ABD tarafından ‘iptal edildiği’ yönündeki haberler, Cumhurbaşkanlığı'na yakın kaynaklar tarafından yalanlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Biden’ın başkanlığı döneminde ABD'ye yapması planlanan bu ilk resmi ziyaretin iptaline ilişkin son günlerde artan spekülasyonlar, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby'nin perşembe günü yaptığı ‘planlanmış bir şey yok’ açıklamasıyla daha da alevlendi. Ardından ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeffry L. Flake, cuma günü İstanbul'da yapılan Türkiye - ABD İş Konseyi toplantısı sırasında ‘ziyaret için hazırlıkların devam ettiğini ancak resmi açıklamanın planlanan tarihe yakın bir zamanda yapılacağını’ açıkladı.

dcvrftb
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden’ın, NATO Zirvesi sırasında yaptıkları ikili görüşmeden bir kare, 11 Temmuz 2023 (Reuters)

ABD'li bir muhabir, Beyaz Saray’daki haftalık basın brifingi sırasında Kirby'ye “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki hafta içinde Beyaz Saray'a bir ziyaret gerçekleştirmesi bekleniyor. Erdoğan geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul'da Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’yi ağırladı. Görüşmeler sırasında bu konu da gündeme gelecek mi, yoksa ziyarete gölge düşürür mü? diye sordu.

Kirby, şu yanıtı verdi:

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretine ilişkin programlanmış bir şey yok. Dolayısıyla bu konuda bir yorum yapamayacağım. Bu konu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görüşmeleri sırasında konuşulacak. Hamas'a, kim olduklarına ve neyi savunduklarına ilişkin tutumumuzu açık bir şekilde ortaya koyduk.

Türk basınında üst düzey yetkililere ve diplomatik kaynaklara dayandırılan haberlerde Kirby'nin açıklamasının gerçeği yansıtmadığı ve ziyaretin planlandığı gibi gerçekleşeceği bildirildiyse de Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Keçeli, cumayı cumartesiye bağlayan gece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinin ertelendiğini açıkladı.

Erdoğan-Heniyye görüşmesinin etkisi

Erdoğan hükümetine yakın kaynaklar, geçtiğimiz hafta Odatv haber sitesinde yayınlanan ‘ziyaretin Washington'ın İsrail'e 26 milyar dolarlık yardım paketini onaylamasının ardından iptal edildiği’ haberini teyit etmeyi reddettiler.

Geçtiğimiz pazartesi günü Erdoğan'a Irak ziyaretinde eşlik eden ve iktidara yakınlığıyla bilinen Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, ABD'nin ziyareti iptal etmediğini ve hazırlıkların devam ettiğini söyledi. Erdoğan'ın ilgili birimlere ziyaretin iptal edilmesi ya da ertelenmesi yönünde herhangi bir talimat vermediğini belirten Selvi, ABD'nin İsrail'e yardımı konusunun Türkiye tarafından bilindiğini ve ‘Washington ile ilişkilerini etkilemediğini’ vurguladı.

fvgvb gfb
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Henniye ile tokalaşırken, 20 Nisan 2024 (DPA)

Biden'ın başkanlık süresinin bitmesine sadece yedi ay kaldığına dikkati çeken Selvi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyaretinin ortak çıkarlara ilişkin konuları görüşmek üzere ‘hem Türkiye hem de ABD için önemli bir fırsat’ oluşturduğunun altını çizdi.

Ziyaretin önündeki olası engellerden birinin ABD’li bir grubun ve ABD'deki İsrail lobisinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hamas Siyasi Büro Başkanı Heniyye ile görüşmesinin ardından Erdoğan-Biden görüşmesinin gerçekleşmesini engelleme çabaları olduğunu düşünen Selvi, “İsmail Heniyye ile Erdoğan görüşmesinden sonra ABD tarafında bir grup, Erdoğan-Biden görüşmesini engellemek istiyor. Erdoğan-Haniye fotoğrafından sonra verilecek bir Erdoğan-Biden fotoğrafının seçimlerde aleyhlerine olacağını düşünüyorlar” yorumunda bulundu. Selvi, söz konusu tarafların ziyaretin iptal edilmesi için Türkiye'nin inisiyatif almasını tercih edeceklerini de sözlerine ekledi.

NATO kartı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington ziyareti için yeni bir tarih belirlenmemesi halinde, Biden-Erdoğan görüşmesinin önümüzdeki temmuz ayında Washington'da yapılması planlanan NATO Zirvesi sırasında artık geleneksel hale gelen gayri resmi görüşme şeklinde gerçekleşmesi bekleniyor.

sdvrfbt
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte, İstanbul'da bir araya geldi, 26 Nisan 2024 (EPA)

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in yerine seçilecek isim yarışını kullanarak ülkesinin çıkarlarını önde tutmaya çalışıyor. Erdoğan, geçtiğimiz cuma günü İstanbul'da NATO Genel Sekreterliği görevi için adaylardan biri olan Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile görüştü. Erdoğan Rutte'un adaylığıyla ilgili görüşmeleri, bazı NATO ülkelerinin Türkiye'ye uyguladığı savunma sanayi ihracatına yönelik kısıtlamaları kaldırılmaları konusunda destekleyici bir pozisyon kazanmak için kullanmaya çalıştı.

Erdoğan, Rutte ile birlikte düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin NATO Genel Sekreteri seçimiyle ilgili kararını ‘stratejik ve adil düşünce’ çerçevesinde vereceğini söyledi. NATO’nun bazı üyelerinin bazı diğer üyelerin savunma sanayisine uyguladığı kısıtlamaların ve engellerin kaldırılmasının önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, NATO Genel Sekreterliği için adı geçen bir diğer isim olan Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis ile geçtiğimiz hafta yaptığı telefon görüşmesinde de bunu belirttiğini sözlerine ekledi.

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki gümrük birliği anlaşmasının modernize edilmesi çalışmalarına başlanması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara'nın bu konuya verdiği önemi görüşmeleri sırasında Rutte ile de paylaştığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB'nin Türkiye ile ilişkilerini ‘adalet ve stratejik perspektif’ çerçevesinde ele alması konusunda Hollanda'dan destek beklediğini de ifade etti.

Hollanda parlamentosu, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği Hollanda ziyareti sırasında Türkiye-AB Gümrük Birliği modernizasyonunu için Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 2017 yılından bu yana tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile sivil toplum aktivisti ve iş adamı Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılmasına ilişkin kararları uygulamasını şart koşan öneriyi kabul etmişti.


Hamas iki İsrailli esirin videosunu yayınladı

Serbest bırakılan İsrailli esirleri Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyelerine teslim eden bir Hamas mensubu (Arşiv - Reuters)
Serbest bırakılan İsrailli esirleri Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyelerine teslim eden bir Hamas mensubu (Arşiv - Reuters)
TT

Hamas iki İsrailli esirin videosunu yayınladı

Serbest bırakılan İsrailli esirleri Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyelerine teslim eden bir Hamas mensubu (Arşiv - Reuters)
Serbest bırakılan İsrailli esirleri Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyelerine teslim eden bir Hamas mensubu (Arşiv - Reuters)

Hamas, dün (Cumartesi) 7 Ekim'de İsrail'in güneyine düzenlediği saldırıdan bu yana Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli esirlerden ikisini gösterdiği anlaşılan yeni bir video yayınladı.

Görüntüler, İsrail'in psikolojik terör olarak kınadığı, Hamas tarafından daha önce yayınlanan diğer esirlerin görüntülerine benzer bir şekilde çekildi.

Videoda kendilerini 64 yaşındaki Keith Segal ve 47 yaşındaki Omri Miran olarak tanıtan iki adam, karanlık bir arka plan önünde tek başlarına konuşurken görülüyor.

İki adam ailelerine sevgilerini ileterek serbest bırakılmaları çağrısında bulundu.

Miran, Gazze'deki savaşı başlatan Hamas saldırısı sırasında Nahal Oz'daki evinden eşi ve iki küçük kızının gözleri önünde kaçırılmıştı.

İsrail ve ABD çifte vatandaşlığına sahip olan Segal ise eşiyle birlikte başka bir sınır kasabasında esir alındı. Eşi daha sonra Kasım ayındaki kısa süreli ateşkes sırasında serbest bırakıldı.

Söz konusu video Hamursuz (Fısıh) Bayramı sırasında yayınlandı.

Segal videoda geçen yıl ailesiyle birlikte Hamursuz Bayramı'nı kutladığını hatırlayarak gözyaşlarına boğuldu ve onlara tekrar dönme umudunu dile getirdi.

İsrail istatistiklerine göre yaklaşık bin 200 kişinin ölümüne neden olan Hamas saldırısı sırasında yaklaşık 250 İsrailli ve yabancı esir alındı.

Bunun üzerine İsrail Gazze'ye bir saldırı başlatarak Hamas'ı yok etme ve esirleri geri alma sözü verdi. Hamas kontrolünde bulunan Gazze Şeridi'ndeki sağlık yetkilileri, saldırıda şu ana kadar 34 binden fazla Filistinlinin öldüğünü açıkladı.


Texas, Filistin yanlısı göstericilere yönelik suçlamaları düşürdü ve polisi eleştirdi

Teksas Üniversitesi'nde Filistin'i desteklemek için gösteri yapan öğrencilerle güvenlik görevlileri çatıştı  (AP)
Teksas Üniversitesi'nde Filistin'i desteklemek için gösteri yapan öğrencilerle güvenlik görevlileri çatıştı  (AP)
TT

Texas, Filistin yanlısı göstericilere yönelik suçlamaları düşürdü ve polisi eleştirdi

Teksas Üniversitesi'nde Filistin'i desteklemek için gösteri yapan öğrencilerle güvenlik görevlileri çatıştı  (AP)
Teksas Üniversitesi'nde Filistin'i desteklemek için gösteri yapan öğrencilerle güvenlik görevlileri çatıştı  (AP)

Teksas'taki yetkililer, bu hafta Teksas Üniversitesi'ndeki protestolar sırasında tutuklanan bir grup Filistin yanlısı göstericiye yönelik suçlamaları düşürdü. Newsweek dergisine göre bu adım, tutuklama gerekçelerine ilişkin yazılı ifadelerin tahrif edildiği yönündeki suçlamaların ardından geldi.

Gazze yanlısı gösteriler Amerikan üniversitelerinde yayılıyor

Austin American-Statesman gazetesi dün (Cuma) Travis İlçesi Bölge Savcısı Delia Garza'nın, avukatların tutuklamaların dayandığı yazılı ifadelerde eksiklikler tespit etmesi üzerine 50'den fazla göstericiye yönelik suçlamaların düşürüldüğünü açıkladığını bildirdi.

Teksas Üniversitesi'nde Filistin'i desteklemek için gösteri yapan öğrencilerle güvenlik çatıştı  (AP)

Bölge savcısı Noha Al-Zuhri'ye göre güvenlik görevlileri, çeşitli yazılı ifadeleri kes yapıştır yaparak göstericilerin tutuklanmasına sebep oldu. Savcı, "İşlerin olması gerektiği gibi prosedüre uygun olmadığını" belirtti.

Üniversite ise kampüsün güvenliğini sağlamak ve yasa dışı eylemleri önlemek için yardım istediğini vurgulayarak, güvenlik müdahalesini kınadı.

Bu bağlamda Filistin Dayanışma Komitesi'nin kampüste etkinlik düzenleme planlarını yayınlaması ise üniversite çevrelerinde tartışma ve gerilime yol açtı.

Bu haftanın başlarında, Texas Üniversitesi Kampüsünde düzenlenen Filistin yanlısı protesto gösterisi sırasında çok sayıda öğrenci tutuklanmıştı.

Austin'deki Texas Üniversitesi, Columbia Üniversitesi ve Northwestern Üniversitesi gibi birden fazla üniversite kampüslerinde Filistin yanlısı protesto gösterileri yaygınlaştı.


Bangladeş'te son 76 yılın en uzun süreli sıcak dalgası etkili oluyor

Bangladeş'te son 76 yılın en uzun süreli sıcak dalgası etkili oluyor
TT

Bangladeş'te son 76 yılın en uzun süreli sıcak dalgası etkili oluyor

Bangladeş'te son 76 yılın en uzun süreli sıcak dalgası etkili oluyor

Bangladeş Meteoroloji Departmanından Md. Bazlur Rashid, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ülkedeki sıcaklık dalgasının 27 gündür devam ettiğini ve ay sonuna kadar sürmesinin beklendiğini belirtti.

Rashid, 1948'den bu yana mevcut verilere göre, bu ay bir yıl içinde en uzun süre devam eden sıcak hava dalgası rekorunun kırıldığını ifade etti.

Böyle bir durumun en son 25 gün süren sıcaklık dalgasıyla 2014'te yaşandığını aktaran Rashid, "İklim değişikliği, aşırı hava koşullarının başlıca nedenleri arasında yer alıyor." değerlendirmesini yaptı.

Bangladeş'te ilk olarak bu yıl ülkenin neredeyse yüzde 75'inde sıcaklık dalgaları yaşanmış, nisan ayının ikinci haftasında aşırı sıcaklar nedeniyle bir hafta eğitim öğretime ara verilmek zorunda kalmıştı.


İstanbul'da Filistin için buluşan halkların temsilcileri, İsrail üzerinde baskı kurmaya kararlı

İstanbul'da Filistin için buluşan halkların temsilcileri, İsrail üzerinde baskı kurmaya kararlı
TT

İstanbul'da Filistin için buluşan halkların temsilcileri, İsrail üzerinde baskı kurmaya kararlı

İstanbul'da Filistin için buluşan halkların temsilcileri, İsrail üzerinde baskı kurmaya kararlı

Asya, Avrupa, Güney Amerika, Afrika dahil 7 kıta ve 75 ülkeden 600'e yakın parlamenterin katıldığı, 5. Parlamenterler Arası Kudüs Platformu Konferansı'nın açılış oturumu, dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla İstanbul'da bir otelde yapıldı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, Faslı milletvekili ve Afrika Parlamentosu üyesi Abdel Samad Haikar ve konferansın düzenli katılımcısı Eski Alman milletvekili Cemal Karslı, konferansa ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Töre, bu konferansın Gazze'deki zulmü, Kudüs'ü dile getirmek için yapıldığını belirterek "1967'den beri Filistinliler işgal altındadır, zulüm çekiyorlar ve maalesef medeni dediğimiz ülkeler de seyirci kalıyor hatta İsrail'e destek veriyor. 'Dünya beşten büyüktür' sözü, çok gerçekçi bir ifade olmuştur." diye konuştu.

Avrupa ülkelerinin İsrail'e desteği ve İsrail'in Gazze'ye saldırılarına sessiz kalmasına tepki gösteren Töre, "Yine dünya maalesef Avrupa'dan daha büyüktür. Medeni dediğimiz Avrupa ülkeleri de katil İsrail'in yanında yer alıyorlar, İsrail kasaplarının yanında yer alıyorlar." ifadelerini kullandı.

Töre, bu nedenle Türkiye'nin liderliğinde bunu yeniden gündeme getirmenin ve Müslüman ve Müslüman olmayan ülkeden de parlamenterlerin burada toplanmasının güzel olduğunu belirterek TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'a teşekkür etti.

Töre, "Bu zulüm bitecek. İnsanlar inşallah hürriyete, özgürlüğe kavuşacak Filistin'de ama insanlık çok utanmıştır. Bu zulümden, bu vahşetten dünya insanlığı çok utanmıştır ama insanlığını kaybeden medeni ülkeler vardır. Bu da bir kere daha orta yere çıkmıştır." dedi.

Türkiye'nin İsrail'in Gazze'ye saldırılarını sona erdirme çabalarına da değinen Töre, şunları kaydetti:

"Maalesef dünyada sessizlik devam ediyor. Uzun vadeli bir milli mücadele şekline dönüştü bu iş. Zaten Türkiye, İslam ülkelerinin daima liderliğini üstlenmiş bir ülkeydi. Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğini çok önemsiyoruz. İnşallah Recep Tayyip Erdoğan başaracaktır. Filistin halkı zulümden kurtulacaktır. İnşallah katliamlar son bulacaktır Gazzelilere karşı. Batı dünyasını bir kere daha kınıyoruz. Katil İsrail’i lanetliyoruz."

"Bu konferansın suçlu üzerinde siyasi baskıya yol açacağını umuyoruz"

Faslı milletvekili ve Afrika Parlamentosu üyesi Abdel Samad Haikar da İsrail'in Gazze'ye saldırılarında çocuk ve kadınların hedef alındığını, bu nedenle uluslararası hukuk tarafından suç sayıldığını vurgulayarak bu konferansın halkların İsrail'in Gazze'ye saldırılarına tepkisini göstermesi açısından önemli olduğunu dile getirdi.

Burada 80'e yakın ülkenin parlamentosunun bulunduğunu kaydeden Haikar, bu tür konferansların bir baskı ve ret ifadesi olduğunun altını çizdi.

Haikar, "Bu parlamenterler arası konferansın bu ülkelerdeki siyasi kararlara etkisi olacaktır ve bunun ABD ve İsrail, yani suçlu üzerinde siyasi baskıya yol açacağını da umuyoruz." dedi.

"Türkiye'nin pozisyonu diğer ülkelerin pozisyonlarının çok ilerisinde"

Konferansın düzenli katılımcısı eski Alman milletvekili Cemal Karslı ise Türkiye'nin Gazze konusunda onurlu duruşunun olduğunu belirterek "Bütün İslam ve Arap dünyasının Türkiye'nin duruşuna sahip olmasını ne kadar isterdim ama Türkiye'nin pozisyonu diğer ülkelerin pozisyonlarının çok ilerisinde." diye konuştu.

Bu konferansta dünyanın her yerinden temsilciler olduğunu anlatan Karslı, "Bu, Gazze'deki, Kudüs'teki, Filistin'deki halkımıza büyük bir ivme kazandırıyor. Yanınızdayız, kalbimiz sizinle. Yalnız değilsiniz." ifadelerini kullandı.

Filistin halkına seslenen Karslı, "Siz bizim bir parçamızsınız, sizin acınız bizim acımızdır ve biz biriz, dolayısıyla bu konferans gerçekten de tam zamanında geldi. Burada olduğum için çok mutluyum." ifadelerini kullandı.

Karslı, Almanya'daki yetkililerin "siyonist lobiden" korktuğu için İsrail'e sesini yükseltemediğini belirterek "Ne yazık ki Almanya hem Filistinlilere baskı yaparken hem de başlı başına suça destek verirken kendi Nazi tarihinin acısını çekiyor, kendi Nazi tarihini silmek istiyor." değerlendirmesini yaptı.

Siyasetçilerin medyadan korktuğunu vurgulayan Karslı, "Ne yazık ki medyanın kimin elinde olduğunu biliyoruz ve bu nedenle Alman toplumu, Alman siyasetçiler ve Alman karar vericiler siyonist lobinin önünde eğiliyor." dedi.


İran Cumhurbaşkanı Reisi: Savunma doktrinimizde nükleer silah üretimine yer yok

İran Cumhurbaşkanı Reisi: Savunma doktrinimizde nükleer silah üretimine yer yok
TT

İran Cumhurbaşkanı Reisi: Savunma doktrinimizde nükleer silah üretimine yer yok

İran Cumhurbaşkanı Reisi: Savunma doktrinimizde nükleer silah üretimine yer yok

İran Cumhurbaşkanı Reisi, başkent Tahran'da düzenlenen "İran Expo 2024 Fuarı"nın açılış töreninde Uluslararası Konferans Merkezi'nde konuştu.

Konuşmasında, fuara uluslararası katılım seviyesinin ülkesine yönelik ekonomik yaptırımların etkisizliğine işaret ettiğini ifade eden Reisi, "Bu fuar ülke, bölge ve tüm dünya için ekonomik kalkınmayı teşvik ediyor. Bu fuar, İran'ın yaptırımlara karşı dayanıklı olduğunu ve yaptırımların bu ülkede hiçbir zaman başarılı olmadığını gösteriyor." dedi.

Konuşmasında, İran'ın nükleer silah üreteceğine dair endişelere de değinen Reisi, "Nükleer ve savunma sanayi dahil olmak üzere doktrinimizde nükleer silah üretimine yer yoktur. Bu, Rehber'in (Hamaney) fetvasıdır." ifadelerini kullandı.

Reisi, nükleer teknolojiyi sivil amaçlarla kullandıklarını ve kullanmaya devam edeceklerini kaydetti.

İran lideri Hamaney, 2000'li yılların başında fetva çıkararak nükleer silahların geliştirilmesini veya kullanılmasını yasaklamıştı.

İsrail'in 1 Nisan'da İran'ın Şam'daki konsolosluğuna saldırısından sonra ülkede bazı siyasiler, Hamaney'in fetvasının değişebileceğini ve İran'ın da nükleer silah üretebileceğini iddia etmişti.

Meclis Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Üyesi ve muhafazakar Milletvekili Cevad Kerimi Kuddusi, Hamaney'in fetvasının değişmesi halinde ilk nükleer denemenin bir hafta içinde yapılacağını öne sürmüştü. İranlı vekilin paylaşımı ülke içinde de tepkilere yol açmıştı.


ABD'de Ohio Eyalet Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek gösterilerinde 36 kişi gözaltına alındı

ABD'de Ohio Eyalet Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek gösterilerinde 36 kişi gözaltına alındı
TT

ABD'de Ohio Eyalet Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek gösterilerinde 36 kişi gözaltına alındı

ABD'de Ohio Eyalet Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek gösterilerinde 36 kişi gözaltına alındı

Üniversite Sözcüsü Ben Johnson, AA muhabirine yaptığı açıklamada, üniversitenin ana yerleşkesi Columbus'ta gözaltına alınan 36 kişiden 20'sinin okulla bir bağlantısının olmadığını, 16'sının öğrenci olduğunu belirtti.

Johnson, yerel bir kanala yaptığı açıklamada da üniversitede gece kamp yapma ve etkinlik düzenlemenin yasak olduğunu söyledi.

Anayasal haklarını birkaç saat boyunca kullanan göstericilere bir süre sonra dağılmaları talimatı verildiğini aktaran Johnson, "Birçok uyarının ardından ayrılmayı reddeden kişiler gözaltına alındı ve mülke izinsiz girmekle suçlandı." diye konuştu.

Ohio Eyalet Üniversitesi binalarının çatılarında konuşlanan keskin nişancıların fotoğrafları ve videoları dün sosyal medyada kısa sürede yayılmıştı.

Üniversite yönetimi, bu kişilerin eyalet güvenlik güçlerinden olduğunu açıklamıştı.

Geçen hafta, New York'taki Columbia Üniversitesi Rektörü'nün polisten kampüs bahçesinde oturma eylemi düzenleyen göstericileri tutuklamasını istemesiyle alevlenerek ABD'nin dört bir tarafındaki üniversitelere yayılan Filistin destekçisi protestolara, birçok öğretim görevlisi, profesör ve bazı siyasetçilerin destek vermesi, üniversite yönetimlerinin bu gösterileri sonlandırmasını zorlaştırıyor.


Eski ABD'li asker ve diplomat Wright: İsrail'i destekleyen rolü nedeniyle ABD'den utanıyorum

Eski ABD'li asker ve diplomat Wright: İsrail'i destekleyen rolü nedeniyle ABD'den utanıyorum
TT

Eski ABD'li asker ve diplomat Wright: İsrail'i destekleyen rolü nedeniyle ABD'den utanıyorum

Eski ABD'li asker ve diplomat Wright: İsrail'i destekleyen rolü nedeniyle ABD'den utanıyorum

12 ülkeden çok sayıda sivil toplum kuruluşunun teşebbüsüyle oluşturulan ve gelecek günlerde Akdeniz'e açılması beklenen Uluslararası Özgürlük Filosu için İstanbul'a gelen Wright, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Eski bir ABD askeri ve diplomatı olduğunu kaydeden Wright, Irak Savaşı'na karşı çıktığı için 2003 yılında görevinden istifa ettiğini söyledi.

Wright, Uluslararası Özgürlük Filosu'nun "İsrail'in Gazze'ye yasa dışı deniz ablukasını kırmak ve İsrail ile ABD'nin Gazze halkına uyguladığı soykırım nedeniyle açlık çeken Gazze halkına yiyecek götürmek" olduğunu belirtti.

"İsraillilerin yaptığı bir soykırımdır"

"İsraillilerin yaptığı bir soykırımdır. Bu, bir etnik temizliktir." diyen Wright, şunları ifade etti:

"İsrail, 33 binden fazla insanı öldürürken, 75 binden fazla insanı yaralarken ve binlerce insanı enkaz altında ölüme terk ederken İsrail'i destekleyen rolü nedeniyle ABD'den utanıyorum. ABD, İsrail'e silah sağlıyor, İsrail'e milyarlarca dolar veriyor ve İsrail'in Filistinlileri öldürmeyi durdurması için elindeki kozları kullanmayı reddediyor."

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki sivillere yönelik yoğun bombardımanını ve ülkesinin saldırıya verdiği desteği protesto etmek için 25 Şubat'ta başkent Washington'daki İsrail Büyükelçiliği önünde kendisini ateşe vererek hayatını kaybeden ABD Hava Kuvvetlerinin muvazzaf üyesi Aaron Bushnell'i anımsatan Wright, ayrıca ülkesinin İspanya'daki üssünden Washington'a giden, "İspanya'da kalıp Gazze'ye silah gönderen ABD Hava Kuvvetleri'nin bir parçası olamam." diyen başka bir ABD'li askerin daha olduğunu dile getirdi.

Aynı askerin ABD Kongresi'ne de gittiğini belirten Wright, 7 gün boyunca Gazze'de yiyeceği olmayan insanlar için açlık grevi yaptığını söyledi.

"75 yıllık suçluluk duygusu, İsrail'in uyguladığı soykırımı savunmak için kullanılıyor"

Wright, İsrail'i desteklemenin ABD diplomasi tarihinin trajik bir parçası olduğuna dikkati çekti.

"Demokrat ya da Cumhuriyetçi, her yönetim İsrail'in ne suç işlerse işlesin korunmasının önemli olduğunu düşünmektedir." görüşünü paylaşan Wright, şunları kaydetti:

"Dünyanın geri kalanı da 'Amerika ne yapıyor?' diye soruyor. Bunu neden yapıyorlar? Bence bu, ABD'nin Almanya ve Avusturya'da soykırıma uğrayan insanları kurtarmak için yeterince hızlı adım atmadığı İkinci Dünya Savaşı'ndan kalan psikolojik bir şey. Savaştan sonra da Birleşik Devletler, Holokost'tan kurtulanları kabul etmedi yani bence burada bir suçluluk psikolojisi var. Bu 75 yıllık suçluluk duygusu, şimdi İsrail'in Gazze halkına uyguladığı soykırımı savunmak için kullanılıyor."

İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'deki işgali sürdükçe bölgedeki çatışmaların devam edeceğini dile getiren Wright, ezilen insanların ayaklanmasının son derece doğal ve İsrail'in yaptıklarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı.

Wright, İsrail'e yönelik boykotların şiddet içermeyen çok etkili eylemler olduğunu sözlerine ekledi.


Alman polisinin hastanelik ettiği Filistin destekçisi Yasemin Acar, yaşadıklarını anlattı

Alman polisinin hastanelik ettiği Filistin destekçisi Yasemin Acar, yaşadıklarını anlattı
TT

Alman polisinin hastanelik ettiği Filistin destekçisi Yasemin Acar, yaşadıklarını anlattı

Alman polisinin hastanelik ettiği Filistin destekçisi Yasemin Acar, yaşadıklarını anlattı

Almanya’nın başkenti Berlin’de dün Filistin’i destekleyenlerin yer aldığı çadır kampında barışçıl eylemcilere şiddet uygulayan polisin hastanelik ettiği aktivist Yasemin Acar, "Burası Avrupa’nın göbeği Almanya. Demokrasi dediğimizde bizi parlamentonun karşısında şiddetle dövüyorlar, tutukluyorlar, hastanelik ediyorlar." dedi.

Berlin polisi, Filistin destekçilerinin bulunduğu kampa sert müdahale ederek aralarında Acar’ın da olduğu çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.

Kimlik tespitinin ardından serbest bırakılan Acar, gözaltına alındığı sırada kolundan yaralanması sebebiyle gittiği hastanede tedavi edildi.

Burada AA muhabirine açıklamada bulunan Acar, kolunun alçıya alınıp alınmayacağının henüz belli olmadığını ancak iyi olmaya çalıştığını söyledi.

Kampın boşaltılmasının 12 Nisan’da Berlin’de yasaklanan Filistin Kongresi'nde yaşananları hatırlattığına dikkati çeken Acar, polisin gözaltı sırasında kullandığı şiddetin daha da arttığını belirtti.

Acar, boşaltılıp yasaklanacağını telefonda öğrenince hemen kampa gittiğini anlatarak, şunları kaydetti:

"Gider gitmez zaten polis (beni) gördü. Orada bağırmaya başladık. ‘Filistin’e özgürlük’ derken polis, zaten parmağını bana doğru gösterdi. 10-15 polis gelip, hepsi de erkek bu arada, şiddetli bir şekilde kafamı arkaya çekip birisi (polis) eliyle burnuma vurdu. Hatta nefes alamadığımı bile söyledim. Dinlemiyorlar, 'Çeneni kapa!' falan gibi kelimeler kullandılar yani insan hakları, kadın olmanın hiçbir değeri kalmadı artık. Almanya’da insan olmanın değeri kalmadı."

"Bizi suçlarken suçlu olduklarını gösteriyorlar"

Gözaltına alındıktan sonra polisin çadır kampının arka tarafında oluşturduğu ofis gibi bir alana götürüldüklerini anlatan Acar, "'Seni hapishaneye atacağız.' dediler. Haklarımı bildiğim için karşı çıktım. Sesimi yükselttiğim için beni ondan sonra susturmaya çalıştılar. ‘Susarsanız sizi götürmeyeceğiz.’ diye kelimeler kullanıldı. O anda işte beni rahat bıraktılar ama dediğim gibi orada birkaç dakika tuttular." ifadelerini kullandı.

Acar, büyük haksızlıklar yaşadıklarını belirterek, "Filistin için elbette sokaklara döküldük ama şu an Almanya’da da yaşanan baskıya karşı da sokaklara dökülüyoruz çünkü baskı çok büyük. Şiddet, gün geçtikçe artıyor. Şiddet, genel olarak yanlış bir şey. Şiddetin kullanılmaması lazım yani bizi suçlarken aslında kendilerinin suçlu olduklarını gayet iyi ve net bir şekilde gösteriyorlar." değerlendirmesine bulundu.

"Silahla vurmaya mı çalışacaklar?"

Şaşkın olduğunu ve durumun nereye gideceğini bilmediği dile getiren Acar, "Acaba bir dahaki sefere yine kamp gibi bir şey düzenlediğimizde silahlarını çıkarıp bizi vurmaya mı çalışacaklar? Onun korkusunu yaşıyoruz." ifadelerini kullandı.

Acar, polis hakkında suç duyurusunda bulunacağı bilgisini paylaşarak, “Polis, özel bir koruma altında. Tabii birbirlerini koruyorlar. Polise mukavemet ettiğimi söylediler ama öyle bir şey yok. Kameraların hepsi çekti, görünüyor. Öyle bir şey yoktu. Ben orada dururken ani şekilde şiddetle beni oradan çıkardılar.” diye konuştu.

Kampta kanepe veya sandalye getirilmesinin suç sayıldığını belirten Acar, "Bir gün sandalyeye izin verirken ertesi gün yasak koyuyorlar. İşte ‘Yasak’ dedikleri şeyler bunlar. Sıradan şeyler. Biz, yanlış bir şey yapmadık, hakkımız olanı yaptık." dedi.

Acar, bu konuda dokümanlara sahip olduklarını ifade ederek polisi keyfi uygulamayla suçladı.

Devletin Filistin destekçilerine karşı olduğunu söyleyen Acar, "Yani elimiz ayağımız bağlı bir durumda hissediyoruz şu an. Bize kalan sadece sesimiz. Onu da yükseltmemize izin vermiyorlar. Yükselttiğimiz zaman bu gibi şeyler oluyor. Hastanelerde buluyoruz kendimizi." şeklinde konuştu.

Acar, Filistin destekçilerinin Başbakanlığın yanında ve Federal Meclisin karşısında yer alan çadır kampından hükümet yetkililerin rahatsız olduğunu kaydederek, "Çünkü şu an Almanya, zaten kendini genel olarak demokratik bir ülke olarak gösteriyor." dedi.

"Parlamentonun karşısında dövüyorlar, tutukluyorlar, hastanelik ediyorlar"

Başka ülkelerdeki kamplar boşaltılırken kaydedilen görüntüler nedeniyle Almanya’da söz konusu ülkenin "diktatör" ve "faşist" olarak nitelenebileceğine dikkati çeken Acar, "Ama burada Almanya oluyor yani parlamentonun karşısında yapılan bir şey ancak yine demokrasi diyorlar. Burada demokrasi denilen bir şey yok. Biz, demokrasi içerisinde yaşamıyoruz." ifadelerini kullandı.

Acar, bütün dünyanın bunu görmesi ve duyması gerektiğini vurgulayarak, "Çünkü burası Avrupa’nın göbeği Almanya. Demokrasi dediğimizde bizi parlamentonun karşısında şiddetle dövüyorlar, tutukluyorlar, hastanelik ediyorlar." diye konuştu.

Almanya'nın başkenti Berlin'de polis, Filistin destekçilerinin oluşturduğu "Gazze'ye destek" çadır kampını dün yasaklayarak tahliye etmişti. Sert müdahale sırasında çok sayıda kişiyi gözaltına alan polis, alandaki çadırları da sökmüştü. Başbakanlığın yanında ve Federal Meclisin karşısındaki çadır kampında Filistin destekçileri, "Soykırım-Almanya yine iştirak ediyor" ve "Silah sağlamayı durdurun" yazılı pankartlar asmıştı.


Kiev 21 Rus füzesinin düşürüldüğünü duyururken, Moskova 66 insansız hava aracının imha edildiğini açıkladı

Rus füze saldırısı sırasında siviller Kiev'deki metro istasyonuna sığındı (Reuters)
Rus füze saldırısı sırasında siviller Kiev'deki metro istasyonuna sığındı (Reuters)
TT

Kiev 21 Rus füzesinin düşürüldüğünü duyururken, Moskova 66 insansız hava aracının imha edildiğini açıkladı

Rus füze saldırısı sırasında siviller Kiev'deki metro istasyonuna sığındı (Reuters)
Rus füze saldırısı sırasında siviller Kiev'deki metro istasyonuna sığındı (Reuters)

Ukrayna Hava Kuvvetleri Komutanı Mykola Oleshchuk, bugün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, dün gece düzenlenen Rus saldırısında hava savunmasının 34 füzeden 21'ini düşürdüğünü duyurdu. Rus füze saldırılarının püskürtülmesinde Ukrayna savaş uçaklarının, hava savunma füze birliklerinin, mobil atış birliklerinin ve elektronik harp araçlarının rol aldığını belirtti.

Ukrayna Enerji Bakanı German Galuşenko ise Rusya'nın bugün üç bölgede Ukrayna enerji tesislerine saldırdığını, ekipmanları tahrip ettiğini ve en az bir işçiyi yaraladığını açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'dan aktardığı habere göre Galuşenko, Telegram uygulamasından Rus saldırılarının, Ukrayna'nın merkezindeki Dnipropetrovsk bölgesi ile ülkenin batısındaki Lviv ve İvano-Frankivsk bölgelerini hedef aldığını söyledi.

Elektrik işletmecisi DTİK yaptığı açıklamada, "yoğun" gece saldırıları sonucu termik santrallerden dördünün "ciddi hasara uğradığını" duyurdu.

Rusya Savunma Bakanlığı ise bugün hava savunma sisteminin Krasnodar Bölgesi üzerinde 66 ve Kırım Yarımadası üzerinde iki Ukrayna insansız hava aracını imha ettiğini açıkladı.

Bakanlıktan yapılan açıklamada "Dün gece, Kiev rejiminin Rusya topraklarındaki hedeflere insansız hava araçları kullanarak terör saldırıları düzenleme girişimleri engellendi. 66 Ukrayna İHA'sı Krasnodar Bölgesi'nde görev yapan hava savunma sistemleri tarafından imha edildi ve durduruldu; diğer iki İHA ise Kırım Yarımadası'nda imha edildi" ifadeleri yer aldı.