Milli Eğitim Bakanı Selçuk: 'Dünyada öğretmen ve öğrencilerin en fazla kullandığı site EBA'

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk (İHA)
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk (İHA)
TT

Milli Eğitim Bakanı Selçuk: 'Dünyada öğretmen ve öğrencilerin en fazla kullandığı site EBA'

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk (İHA)
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk (İHA)

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Canlı sınıf ve alternatif uygulamaların sisteme entegrasyonuyla EBA’da günlük yaklaşık 3 milyon ders yapabilme kapasitesi bulunuyor. Her ülkenin EBA benzeri siteleri var ancak dünyada öğretmen ve öğrencilerin en fazla kullandığı site EBA. Bu sayı uluslararası kuruluşların verisidir. Yine veriye dayalı olarak söylüyorum: dünyada sadece 4 ülke öğretim kademeleri için 3 ayrı televizyon kanalı kurabildi” dedi.
Bakan Selçuk, TBMM Genel Kurulu'nda Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçe görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Selçuk, 2021 Program Bütçemizde bulunan 67 adet performans göstergesi ile programlar yıllık belirlenen ölçülebilir hedeflerle takip edileceğini belirterek, “Tekli eğitime geçiş ve okul öncesi eğitim hedefimiz, uzaktan eğitim, okullardaki deprem güçlendirme faaliyetleri ve meslek liselerinin atölye altyapısı gibi özel önem verdiğimiz alanlar için yatırım bütçemizi, 5,8 milyar TL'den yüzde 94 artırarak 11,3 milyar TL'ye çıkartıyoruz. 2021 yılında; Bakanlığımıza tahsis edilen bütçe ile; e-öğrenme sisteminin etkin kullanımıyla dijitalleşme stratejisine uyumlu şekilde müfredat düzenlemelerine, öğrenme kazanımları itibarıyla uluslararası standartların yakalanması amacıyla ölçme ve değerlendirme kapasitesinin güçlendirilmesine, güvenli eğitim ortamlarının sağlanmasına, kadın ve çocukların da içerisinde yer aldığı dezavantajlı kesimlerin eğitimden azami derecede faydalanmasına, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına, öğrencilerin ruhsal ve bedensel gelişimlerini gözeten eğitim ortamlarının geliştirilmesine, Tasarım Beceri Atölyelerinin ülke çapında yaygınlaştırılmasına, yabancı dil eğitiminde ihtiyaç temelli ve katmanlı bir yapı oluşturulmasına, öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin desteklenmesine öncelik verilecektir” ifadelerini kullandı.
Selçuk, EBA sistemine ilişkin olarak, “Ülkemizdeki salgının seyri konusunda Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun tavsiyeleri neticesinde alınmış olan karar ile 2020-2021 eğitim öğretim yılının ilk ara tatilinin ardından, 23 Kasım Pazartesi gününden itibaren TRT EBA, EBA platformu ve canlı sınıf uygulamaları, basılı ve dijital yardımcı kaynaklarla 4 Ocak 2021'e kadar uzaktan eğitim sürecini başlattık. Önümüzdeki tüm konular salgın sürecinin seyrine göre değerlendirilecek ve ayrıca duyurulacaktır. Bir an önce yüz yüze eğitim için şartların olgunlaşmasını beklediğimizi ifade etmek isterim. Uzaktan eğitimin ana mecrası olan TRT EBA ilkokul, ortaokul ve lise televizyon kanalları için ders ve etkinlik çekimlerimize devam ediyoruz. Kanallardaki tüm ders yayınlarımız günde üç kez tekrar ediliyor. Dersleri kaçıran öğrenciler için ders videoları hem EBA internet portalına hem de TRT İzle platformuna yükleniyor” şeklinde konuştu.
EBA'da konu ve kazanımlarla eşleştirilmiş videolu veya etkileşimli anlatımların, alıştırmaların, özetlerin, infografiklerin, proje dokümanlarının, öğretmenlere özel içeriklerin, 5 binden fazla kitap ve 240 binden fazla soru şu an öğretmen ve öğrencilerin hizmetinde olduğunu hatırlatan Bakan Selçuk, “Salgın sürecinde uzaktan eğitimin başladığı 23 Mart tarihinden bugüne kadar yaklaşık 12 milyar 249 milyon kez ziyaret edilen EBA platformu, dünyada eğitim kategorisinde en çok öğrenci ve öğretmenler tarafından en çok ziyaret edilen web sitesi olmuştur. Canlı sınıf ve alternatif uygulamaların sisteme entegrasyonuyla EBA'da günlük yaklaşık 3 milyon ders yapabilme kapasitesi bulunuyor. Her ülkenin EBA benzeri siteleri var ancak dünyada öğretmen ve öğrencilerin en fazla kullandığı site EBA. Bu sayı uluslararası kuruluşların verisidir. Yine veriye dayalı olarak söylüyorum: dünyada sadece 4 ülke öğretim kademeleri için 3 ayrı televizyon kanalı kurabildi” dedi.

"21 Aralık tarihine kadar 200 bin tablet daha dağıtılacak"
Selçuk, şöyle konuştu:
“Şimdiye kadar çeşitli kuruluşların da desteğiyle 150 bin civarında tablet dağıtıldı. Bakanlık olarak çalışmalarımız devam ediyor. 21 Aralık tarihine kadar 200 bin tablet daha dağıtılacak ve 2021 Ocak ortasına kadar ilave 300 bin internet bağlantılı tablet daha dağıtılacak. İhtiyaç sahibi öğrenciler arasından; ailesinin gelir düzeyi, eğitim çağındaki kardeş sayısı, yüz yüze eğitime devam etme durumu, özel eğitim gereksinim halleri gibi hususlarda resmi veriler üzerinden yaptığımız sıralamalar doğrultusunda dağıtımlara imkanlar ölçüsünde devam edilecek. Ayrıca yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, kamu ve özel sektör kuruluşları ile sivil inisiyatifler tarafından sunulan ayni ve nakdi bilgisayar desteklerinin de öğrencilere hızla ulaşabilmesi için aynı stratejiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

“Öğretmen başına düşen öğrenci sayımız; ilköğretimde 28'den 16'ya, ortaöğretimde 18'den 11'e düştü"
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı hakkında bilgi veren Selçuk, “Öğretmen başına düşen öğrenci sayımız; ilköğretimde 28'den 16'ya, ortaöğretimde de 18'den 11'e düşmüştür. Ülkemizin tüm coğrafi bölgelerindeki öğretmen doluluk oranları birbirine yakın bir seviyeye yükseltilmiştir. Norm kadro doluluk oranları Doğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 95, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 93, ülke genelinde ise yüzde 92 seviyesindedir. Öğretmenlerimizin mali ve sosyal haklarında önemli iyileştirmeler yapılmış ve 01.07.2020 tarihi itibarıyla Bakanlığımız bünyesinde göreve başlayan 9. derece birinci kademedeki bir öğretmenimizin maaşı 4 bin 369 TL, ek ders ücretinin saati net 18,22 TL olmuştur. Ayrıca tüm öğretmenlere, her eğitim öğretim yılı başında yeni eğitim yılına hazırlık ödeneği verilmektedir. Bu yıl öğretmenlerimize bin 210 TL ödenmiştir” diye konuştu.



Bilim insanları "Kitlesel yok oluş döneminde miyiz?" sorusunu yanıtladı

İnsan eliyle yeryüzünden silinen hayvanlardan biri olan dodonun soyu 1681'de tükenmişti (AP)
İnsan eliyle yeryüzünden silinen hayvanlardan biri olan dodonun soyu 1681'de tükenmişti (AP)
TT

Bilim insanları "Kitlesel yok oluş döneminde miyiz?" sorusunu yanıtladı

İnsan eliyle yeryüzünden silinen hayvanlardan biri olan dodonun soyu 1681'de tükenmişti (AP)
İnsan eliyle yeryüzünden silinen hayvanlardan biri olan dodonun soyu 1681'de tükenmişti (AP)

Bilim insanları, bazı çalışmaların aksine, halihazırda bir kitlesel yok oluş olayı yaşanmadığını öne sürdü. 

Dünya tarihinde bugüne kadar bilinen 5 kitlesel yok oluş olayı yaşanırken, bunlardan sonuncusu yaklaşık 66 milyon yıl önce Dinozorlar Çağı'nı sona erdirmişti. 

Kitlesel yok oluş, gezegendeki canlı türlerinin yaklaşık yüzde 75'inin 2 milyon yıl gibi kısa bir süre zarfında soyunun tükenmesini ifade ediyor. 2 milyon yıl uzun gibi görünse de Dünya'nın 4,5 milyar yıllık tarihinde aslında çok kısa bir zaman aralığına denk geliyor.

Bazı uzmanlar biyoçeşitlilikteki endişe verici düşüş nedeniyle halihazırda 6. kitlesel yok oluşun yaşandığını ve bunun öncekilerden farklı olarak insan eliyle gerçekleştiğini öne sürüyor.

Ancak bulguları hakemli dergi PLOS Biology'de yayımlanan yeni bir çalışmaya göre bu varsayım yanlış. Araştırmacılar biyoçeşitlilik azalsa da bunun, kitlesel yok oluş kategorisine girecek hızda yaşanmadığını belirledi.

Arizona Üniversitesi'nden John Wiens ve Harvard Üniversitesi'nden Kristen Saban, Dünya Doğayı Koruma Birliği'nin (IUCN) değerlendirmeye aldığı 22 bin bitki ve hayvan cinsi hakkındaki son 500 yılın verilerini inceledi. 

Araştırmacılar, daha kapsamlı bir evrimsel tarihi yansıttığı için tür yerine cins düzeyinde değerlendirme yapmayı tercih etti. Cins, farklı ancak birbiriyle ilişkili türleri gruplandıran biyolojik sınıflandırmayı ifade ediyor. Çalışmaya yaklaşık 163 bin tür dahil edildi.

Bilim insanları 1500'den bu yana 90'ı hayvan ve 12'si bitki olmak üzere toplam 102 cinsin yok olduğunu saptadı.

Araştırmacılar bu rakamın, incelenen canlı gruplarının sadece yüzde 0,5'ine denk gelmesinden dolayı kitlesel yok oluştan söz edilemeyeceğini savunuyor.

Ayrıca soyu tükenen canlıların zaman ve mekan açısından eşit dağılmadığı da gözlemlendi. Örneğin bu olayların dörtte üçünden fazlası adalarda meydana gelmişti. 

Yok oluşların çoğunun memeliler (21 cins) ve kuşlar (37 cins) arasında yaşandığı da belirlendi.

Bunun yanı sıra şaşırtıcı bir şekilde, cins düzeyindeki yok olma oranlarının azalmaya başladığı ve en hızlı kayıpların 1870'ler, 1890'lar ve 1900'lerde yaşandığı tespit edildi.

Wiens bulgular hakkında şu ifadeleri kullanıyor: 

Bitki ve hayvan cinslerinin yok oluşunun çok nadir yaşandığını, bunların çoğunlukla sadece adalardaki cinsler olduğunu ve bu yok oluşların son 100 yılda hızla artmak yerine aslında yavaşladığını gördük.

2023'te yapılan başka bir çalışmada 5 bin 400 omurgalı hayvan cinsi incelenmiş ve canlıların soyunun "hızla tükendiği", halihazırda 6. kitlesel yok oluşun yaşandığı öne sürülmüştü. 

Ancak Wiens bu çalışmanın balıklar, böcekler ve bitkileri hesaba katmaması nedeniyle net bir tablo çizemediğini savunuyor.

Öte yandan bu çalışmada, son 1 milyon yıl içinde hiç olmadığı kadar hızlı bir tür ve cins kaybı yaşandığı için bu sonuca varılmıştı. Makalenin yazarları Gerardo Ceballos ve Paul Ehrlich, CNN'e yaptıkları açıklamada şöyle diyor:

Diğer bir deyişle, önceki yüzyılda kaybolan binlerce türün normal şartlarda yok olması binlerce yıl sürerdi. Bu eğilim evrenseldir ve omurgalılar, omurgasızlar, bitkiler, mantarlar ve mikroplar dahil tüm organizmaları etkiliyor.

Yeni çalışmanın yazarları halihazırda bir yok oluş tehdidi olmasa da biyoçeşitlilikteki azalmanın ciddiyetini koruduğunun altını çiziyor.

Wiens "Gelecekteki yok oluşların, insanları tehdit ettiği için değil, insanların diğer türleri yok oluşa sürüklemesinin ahlaki açıdan yanlış olması nedeniyle durdurulması gerektiğini savunuyoruz" diye açıklıyor.

Manchester Üniversitesi'nden ve iki çalışmada da yer almayan Sadiah Qureshi ise "6. kitlesel yok oluşla ilgili iddialar harekete geçme çağrısı görevi görebilir ancak kayıplarla ilgili kıyametvari iddialar da insanlarda hiçbir şey yapamayacakları hissi yaratabilir" diyerek ekliyor: 

Hâlâ anlamlı bir fark yaratabileceğimizi unutmamalıyız; bu yüzden umudu korumak önemli.

Independent Türkçe, CNN, Phys.org, PLOS Biology, PNAS


Ünlü ressamın tablosundaki renk gizemi aydınlatıldı

Jackson Pollock'un Number 1A, 1948 adlı eseri New York'taki Modern Sanat Müzesi'nde sergileniyor (AP)
Jackson Pollock'un Number 1A, 1948 adlı eseri New York'taki Modern Sanat Müzesi'nde sergileniyor (AP)
TT

Ünlü ressamın tablosundaki renk gizemi aydınlatıldı

Jackson Pollock'un Number 1A, 1948 adlı eseri New York'taki Modern Sanat Müzesi'nde sergileniyor (AP)
Jackson Pollock'un Number 1A, 1948 adlı eseri New York'taki Modern Sanat Müzesi'nde sergileniyor (AP)

Bilim insanları Jackson Pollock'un bir tablosundaki mavi rengin kaynağını tespit etti.

Soyut dışavurumculuğun öncülerinden Amerikalı ressam Pollock'un Number 1A, 1948 adlı eseri, farklı renklerdeki boyaların tuvale sıçratılmasıyla sanatçının klasik tarzını yansıtıyor.

Daha önceki çalışmalarda ressamın temel paletinin parçası olan kırmızı ve sarı pigmentler belirlense de tablodaki canlı mavi renk tanımlanamamıştı.

Pollock'un tuvalde turkuaz boya kullandığı tahmin ediliyordu ancak hakemli dergi PNAS'te 15 Eylül Pazartesi günü yayımlanan çalışma, eserde aslında manganez mavisinin tercih edildiğini saptadı.

Araştırmacılar mavi boyadan örnekler alarak Raman spektroskopisi adlı bir yönteme başvurdu. Bu yöntemde lazerlerle ışık saçılıyor ve boya moleküllerinin titreşimi ölçülerek renk belirleniyor.

Yeni çalışma Pollock'un manganez mavisini kullandığına dair ilk kesin kanıtı sunuyor.

Stanford Üniversitesi'nden makalenin ortak yazarı Edward Solomon, "Bazı çarpıcı renklerin nereden geldiğini moleküler düzeyde anlamak gerçekten ilginç" diyor.

Manganez mavisi bir zamanlar sadece sanatçılar arasında değil, çimento boyası olarak kullanıldığı inşaat sektöründe de yaygındı. Ancak çevreye zarar verdiği endişelerinden dolayı 1990'larda kullanımdan kaldırılmaya başlandı.

Bilim insanları ayrıca örnekleri inceleyerek bu kadar canlı bir renk tonunun nasıl ortaya çıktığını da anlamaya çalıştı.

Araştırmaya göre bu pigment, ışığın elektronlarla etkileşimi sonucu yeşil ve mor ışığı emip yalnızca saf maviyi yansıttığı için bu kadar berrak görünüyor.

New York'taki Modern Sanat Müzesi'nden Abed Haddad, Pollock'un eserleri kaotik görünse de ressamın bu yorumu reddettiğini ve çalışmalarını sistemli bulduğunu söylüyor.

Çalışmanın ortak yazarı Haddad şu ifadeleri kullanıyor:

Aslında bizim çalışma şeklimizle Jackson Pollock'un resim yapma şekli arasında birçok benzerlik görüyorum.

Independent Türkçe, AP, Artnet, PNAS


Komedi ustasından yeni gerilim: İki yıldız başrollerde

Hizmetçi Millie rolündeki Sydney Sweeney'ye (önde) Nina'yı canlandıran Oscar adayı Amanda Seyfried (arkada) eşlik ediyor (Lionsgate)
Hizmetçi Millie rolündeki Sydney Sweeney'ye (önde) Nina'yı canlandıran Oscar adayı Amanda Seyfried (arkada) eşlik ediyor (Lionsgate)
TT

Komedi ustasından yeni gerilim: İki yıldız başrollerde

Hizmetçi Millie rolündeki Sydney Sweeney'ye (önde) Nina'yı canlandıran Oscar adayı Amanda Seyfried (arkada) eşlik ediyor (Lionsgate)
Hizmetçi Millie rolündeki Sydney Sweeney'ye (önde) Nina'yı canlandıran Oscar adayı Amanda Seyfried (arkada) eşlik ediyor (Lionsgate)

Sydney Sweeney ve Amanda Seyfried, The Housemaid fragmanında aynı malikanede tehlikeli bir yakınlık kuruyor.

Paul Feig'in yönetmenliğini üstlendiği gerilim filmi The Housemaid, ABD'de 19 Aralık'ta gösterime girecek. Filmin Türkiye'deki vizyon tarihi ise 9 Ocak 2026.

Oyuncu kadrosunda Brandon Sklenar, Michele Morrone ve Elizabeth Perkins'in de yer aldığı film, 45 yaşındaki Amerikalı yazar Freida McFadden'ın aynı adlı romanından uyarlandı.

The Housemaid, zengin çift Nina ve Andrew'un yanında hizmetçilik yapmaya başlayan Millie'nin hikayesini anlatıyor. Millie, kısa süre sonra çiftin tehlikeli sırlar sakladığını öğreniyor. 

Millie'yi canlandıran Sweeney fragmanda, "Bu işe ihtiyacım var. Kaybedemem. Geri dönmek istemiyorum" sözleriyle dikkat çekiyor.

McFadden'ın 2022 tarihli aynı adlı çok satan romanından uyarlanan senaryoyu Rebecca Sonnenshine kaleme aldı. Küçük Bir Rica (A Simple Favor) ve Ajan (Spy) gibi filmlerle tanınan Feig de kamera arkasına geçti.

Feig ve oyuncular, nisanda CinemaCon sahnesinde filmi tanıtmış ve ilk görüntüleri paylaşmıştı. Feig, neden komedi ağırlıklı projelerden sonra bir gerilim filmi çekmeyi tercih ettiğini şöyle açıklamıştı: 

Gerilim, korku ve komedi bu filmde birbirine öyle güzel sarılıyor ki... Benim için bir hayalin gerçekleşmesi gibi.

Sweeney ise kaynak eserin büyük bir hayranı olduğunu dile getirmişti. "Ben tam bir kitap aşığıyım, okumayı çok seviyorum" diyen oyuncu, McFadden'ın Hizmetçi (The Housemaid) üçlemesini bir haftada bitirdiğini anlatmıştı. Euphoria yıldızı, projeye dair ise şunları eklemişti: 

Karakterler kusurlu ve darmaduman ama bu da onları gerçekçi kılıyor.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Variety