10 yılın ardından Arap Baharı’ndan geriye ne kaldı?

10 yılın ardından Arap Baharı’ndan geriye ne kaldı?
TT

10 yılın ardından Arap Baharı’ndan geriye ne kaldı?

10 yılın ardından Arap Baharı’ndan geriye ne kaldı?

Bundan 10 yıl önce Arap dünyasında herkesi şaşırtan halk devrimleri başladı ve bu hareket çığ gibi büyüyerek özgürlük hayalleri ile diğer ülkelere yayıldı.
Ancak sonunda birçok hayaller suya düşse de, bu tarihi olay tüm Mağrip ülkelerinin çehresini değiştirdi.
2011’den itibaren bölgeyi sarsan bu siyasi ve coğrafi depreme ‘Arap Baharı’ adı verildi.
Tunus, Libya, Mısır, Cezayir ve Fas’taki kitlesel halk gösterilerini hayal kırıklığı yaratan reformlar izlerken, aynı zamanda kanlı çatışmaları da beraberinde getirdi.
Arap Baharı’nın kıvılcımı, 17 Aralık 2010 tarihinde seyyar satıcı Muhammed Buazazi’nin mallarına yerel makamlarca el konulmasını protesto etmek için kendisini yakmasıyla ilk olarak Tunus’ta başladı.
Bouzazi’nin ölmesi ise benzeri görülmemiş büyüklükte bir öfkeye yol açtı ve 23 yıldır iktidarda olan Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali’ye yönelik protesto hareketi aynı gün ülke geneline yayıldı.
Coğrafyanın kaderini değiştiren protestolar aynı ay içerisinde Mısır ve Libya’da patlak verirken, daha sonra Fas ve Cezayir’e kadar uzandı.



Ateşkes öncesinde bir yangın seli yaşandı

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın suikasta kurban gittiği Beyrut'un güney banliyösünde yıkım (AFP)
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın suikasta kurban gittiği Beyrut'un güney banliyösünde yıkım (AFP)
TT

Ateşkes öncesinde bir yangın seli yaşandı

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın suikasta kurban gittiği Beyrut'un güney banliyösünde yıkım (AFP)
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın suikasta kurban gittiği Beyrut'un güney banliyösünde yıkım (AFP)

İsrail, bugün Beyrut ve Tel Aviv saatiyle (TSİ 02:00) 04:00'te yürürlüğe giren Hizbullah ile arasındaki ateşkes anlaşmasının ilanını bir “ateş seli” ile karşıladı ve başta başkent Beyrut olmak üzere Lübnan'ın birçok bölgesine ve Suriye içlerine yönelik en ağır saldırılarını yaptı. Hizbullah ise İsrail'in kuzey ve orta kesimlerine doğru düzinelerce roketle karşılık verdi.

ABD Başkanı Joe Biden dün İsrail ve Lübnan'ın anlaşma şartlarını kabul ettiğini ve ülkesinin “Fransa ile iş birliği içinde Lübnan'da ateşkesin uygulanmasını sağlamak için destek vereceğini” açıkladı. Şarku'l Avsat Lübnan, İsrail ve UNIFIL'in yanı sıra Fransa'nın da dahil olduğu ABD liderliğindeki beş üyeli komitenin, Hizbullah'ın güney bölgelerinden tahliyesinin “ilki batı sektöründen başlamak üzere her biri 20 günden oluşan 3 aşamada” uygulanmasını denetleyeceğini ve anlaşmanın seçilmiş Başkan Donald Trump'ın onayını aldığını öğrendi. Biden anlaşmanın yürürlüğe girmesi için Beyrut ve Tel Aviv saatiyle sabah 4:00'ü belirledi.
Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Biden'dan bir telefon aldı, mevcut durum ve ateşkes kararı hakkında istişarede bulundu.

Ateşkes anlaşmasının dün akşam kabinesine sunulmasından saatler önce İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu “herhangi bir ihlale güçlü bir şekilde karşılık vereceğini” duyurdu. Netanyahu televizyonda yayınlanan konuşmasında, “Anlaşmayı uygulayacağız ve herhangi bir ihlale güçlü bir şekilde karşılık vereceğiz. Zafere kadar birlikte çalışmaya devam edeceğiz” diyerek sözlerine şöyle sürdürdü: “Ateşkes arayışının üç nedeni var: İran'a odaklanmak, tükenen silah stoklarını yenilemek, orduya bir mola vermek ve son olarak Hamas'ı izole etmek.” Lübnanlılar dün, gerilimin başladığı 23 Eylül'den bu yana en şiddetli günü terör ve korku içinde yaşadı.

İsrail'in ateş topu Suriye'ye de sıçradı ve Hizbullah'ın yoğun olarak faaliyet gösterdiğine inanılan Humus vilayetinin el Kuseyr bölgesindeki köprü ve yolların bombalandığı bildirildi.