Erdoğan, AİHM’nin Selahattin Demirtaş ile ilgili verdiği karara tepki gösterdi

Selahattin Demirtaş (AFP)
Selahattin Demirtaş (AFP)
TT

Erdoğan, AİHM’nin Selahattin Demirtaş ile ilgili verdiği karara tepki gösterdi

Selahattin Demirtaş (AFP)
Selahattin Demirtaş (AFP)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “AİHM, Türkiye nezdinde saygı görmek istiyorsa önce dönüp kendi çelişkilerini sorgulamalıdır. Buradaki tartışmanın konusunun AP’nin terör örgütü olarak kabul ettiği PKK ile içli dışlı olan, elinde onlarca masumun kanı bulunan siyasetçi maskeli bir kişi olduğunu hatırlatmak isterim. AİHM böyle bir teröristi savunmanın arkasında olduğunu bilmelidir” dedi.
TBMM AK Parti grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AİHM’nin Selahattin Demirtaş ile ilgili verdiği karara tepki gösterdi. Türkiye’nin geçmişte yaşadığı kavgaların ve ödediği bedellerin arka planında Türkiye’yi siyasi ve ekonomik olarak geri bırakma hesaplarının yattığını artık çok daha net ifade edebildiklerini belirten Erodoğan, “Ülkemizin jeostratejik avantajlarını kullanmasına engel olmak için başımıza musallat edilen gaileler kendiliğinden ortaya çıkmamış, hepsi de proje dahilinde üretilmiştir. Çok partili siyasi hayata geçişimizin ardından kabuğumuzu kırmak için yaptığımız her hamlenin darbe duvarına çarparak bize yeniden içimize kapatması bu projenin bir parçasıdır. Savunma sanayi projelerimizi engelleme gayretleriyle milletimizin birliğini ve beraberliğini hedef alan senaryolar hep aynı kaynaktan beslenmiştir. Bugün de PKK’dan FETÖ’ye envai çeşit terör örgütünü üzerimize salanlarla, içeride bunların borazanlığını yapanların ipi aynı ele çıkıyor. Bundan 7 yıl önce yaşadığımız 17-25 Aralık emniyet yargı darbe girişimi sonrasında aylarca Meclis’te grup kürsülerinden terör örgütünün montaj kasetlerini yayınlayanlara bu görevleri verenleri biliyoruz. 15 Temmuz gecesi milletimiz canı pahasına darbecilere karşı direnirken, tankların açtığı yoldan Bakırköy’e gidip televizyon karşısında kahvesini yudumlayarak demokrasinin yıkılışını bekleyenlere bu rahatlığı verenleri de biliyoruz. 17-25 darbe girişimini hukuk kılıfına sokmaya çalışanın da, 15 Temmuz darbe girişimine ‘tiyatro’ diyenin de gerisinde aynı zihniyet vardır. Biz bu zihniyeti gayet iyi tanıyoruz. Bu zihniyet, PKK’lı teröristleri ‘hendek kazan arkadaşlar’ olarak tanımlayandır. Bu zihniyet YPG’li teröristleri ‘vatanlarını savunan oluşumlar’ şeklinde taktim edenler, bu zihniyet FETÖ’cüleri ‘haklarını arayan mağdurlar’ gibi göstermeye çalışandır. Bu zihniyet şehirlerimizi yakıp yıkan gezicileri ‘aydınlanma hareketi’ olarak gösterendir. Bu zihniyet Suriye’de zalim rejimi överken, hayatları ve istiklalleri için mücadele eden mazlumları ‘terörist’ diye yaftalayanlardır. Bu zihniyet Doğu Akdeniz’de Yunan ve Rum tezlerine sahip çıkarak onların gazetelerine övgüyle manşet olandır. Bu zihniyet Karadeniz’deki doğal gaz sevincimize ortak olamayandır. Bu zihniyet Türkiye’nin Libya’daki, Karabağ’daki başarısından rahatsızlık duyandır. Bu zihniyet batılı yatırımcılara ve turistlere ‘Türkiye’ye gelmeyin’ mesajı verendir. Bu zihniyet ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına ‘diktatör’ diye bühtan ederken, kendi partisinde faşizmin en sefil şeklini uygulayandır. Bu zihniyet seçilmiş milletvekillerini pazarda satışa çıkartırcasına zorla başka partilere gönderirken bile demokrasiden söz edebilendir. Bu zihniyet ekonominin sıkıntıya girmesinden, salgının artmasından, terörün artmasından, hatta yaşanan kazalardan bile siyasi çıkar elde etmeyi umacak kadar alçalabilendir. Bu zihniyetin temsilcisi olan zat dün çıktı ülkemize yurt dışından ve yurt içinden kaynak kazandırmak için zaman zaman başvurduğumuz varlık barışı uygulamasını uyuşturucu, fuhuş, organ ticaretiyle irtibatlandıracak kadar alçaldı ve düştü. Bunun adı, o zatın kendi meşrebinde dahi düşkünlüktür. İşte bu, kendi ülkesine ve halkına husumeti siyasetinin merkezine oturtan zihniyeti ona sufle verenlerle birlikte tarihe gömmek hep birlikte boynumuzun borcudur. Her şey gibi muhalefetin de yerli ve millisini ülkemize kazandırmak inşallah bize nasip olacaktır. Tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birinden geçtiğimiz şu günlerde Cumhur İttifakı ile birlikte ülkemize önce 2023’e ulaştırmakta, ardından da daha güçlü şekilde yoluna devam ettirmekte kararlıyız” diye konuştu.
Ülkeye ve millete hizmetin adını ancak kendileri gibi bunu 18 yıldır kesintisiz yaşayanların bildiğini söyleyen Erdoğan, “AK Parti olarak kurulduğumuz günden beri girdiğimiz 15 genel ve mahalli seçimi, halkoylamasının, cumhurbaşkanlığı seçiminin tamamından milletimizin gönlünü kazanmayı başararak hamdolsun birinci çıktık. Tarihleri faşizmle, darbecilikle, milletin değerlerine husumetle, bugünleri ise taciz, tecavüz, hırsızlık iddiaları ile dolu olanların bu hazdan habersiz şekilde siyasetten silinip gidecek olmaları ne acı. Bütçe görüşmelerinde Genel Başkan Yardımcım Efkan Bey, tüm rakamlarıyla bu süre içinde CHP’nin nereden nereye geldiğini ortaya koydu. Kendisinin televizyon programlarında nasıl sözler verdiğini, ‘eğer şu kadar oy alamazsam, çeker giderim’ dediği halde hala hangi yüzle o koltukta oturuyor anlamak mümkün değil. Yüzüne baka baka Efkan Bey bunları söyledi, ama yüz ola yüz, yüz yoksa ne ola. İktidarı milli iradeye ram olmak yerine terör örgütlerinin arkasında, krizlerin gölgesinde, dışarıdan kırpılan gözlerde aramaya devam ettikleri müddetçe bu akıbetten kurtulamayacaklardır. Rabbim kimseyi böyle nasipsizlerden eylemesin” şeklinde konuştu.
“Bugün Türkiye denilince akla ilk insanlık geliyor, adalet geliyor, haysiyetli bir dış politika geliyor” açıklamasında bulunan Erdoğan, “Eksen tartışmalarından ülkemizin adının terör örgütleri ile yan yana getirilme çabalarına kadar pek çok zorlama ithamın gerisinde bu rahatsızlık yatıyor. Oysa ne Türkiye’nin ekseninde bir kayma ne de ülkemizin terör örgütleri ile mücadelesinde bir zafiyet vardır. Gabar’da, Cudi’de, Besler’de, Kandil’de bu teröristleri ezeceğiz, inlerinde vuracağız dedik ve vuruyoruz. Ara vermek yok” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Libya’da, Suriye’de, Azerbaycan’da, Afganistan’da yaptıklarını anlatan ve Türkiye’nin kimsenin toprağında ve egemenliğinde gözü olmadığını söyleyen Erdoğan, Türkiye’nin Kıbrıs ve Azerbaycan Türkleri yanında tüm dost ve kardeşlerinin menfaatlerini korumaya çalıştığının altını çizdi. Erdoğan, “Türkiye’nin yaptırım ve şantaj diline boyun eğmeyecek bir ülke olduğunu başta ülkemizdeki müzmin muhalifler olmak üzere artık tarafından idrak edilmelidir. Dış politika vizyonları Kemalist Türkiye’den faşist İtalya’ya selam göndermekten ibaret olanların böyle bir ufku, böyle bir özgüveni anlamasını da beklemiyoruz. Boraltan faciasının müsebbiplerinin Karabağ’daki zaferin heyecanını hissetmelerinin güçlüğünün farkındayız. Bu zihniyetin tasallutu altındayken önüne açılan tüm fırsat pencerelerini kaçıran Türkiye, inşallah bir daha aynı duruma düşmeyecektir. Ülkemizin ne doğuya ne batıya sırtını dönme gibi bir lükse olabilir. Avrupa ve Amerika ile ilişkilerimizi geliştirirken, Türk dünyasını, Asya’yı, Latin Amerika’yı, Afrika’yı asla ihmal edemeyiz. Tüm çabalarımıza rağmen 2020 Avrupa ve Amerika ile ilişkilerimizin suni gündemlerle sınandığı bir yıl oldu. Türkiye hem Doğu Akdeniz meselesinde hem de S-400’ler konusunda hak etmediği çifte standartlarla karşılaştı. Yeni yılda Amerika ve Avrupa ile olan münasebetlerimizde yeni bir sayfa açmayı arzu ediyoruz. Çok yönlü siyasi, ekonomik ve askeri işbirliklerimizi Amerika ile köklü bağlarımızın alternatifi olarak görmüyoruz. AB’nin de Türkiye’yi kendinden uzaklaştıran stratejik körlükten bir an önce kurtulmasını ümit ediyoruz. Amerika’nın yeni Başkanı Sayın Bidon’un da Türk-Amerikan ilişkilerine gereken özeni göstereceğine inanıyorum. Kimseye karşı ön yargımız, husumetimiz, düşmanlığımız bulunmuyor” açıklamasında bulundu.

Öğrencilere burs ve kredi müjdesi
Üniversite öğrencilerine Gençlik ve Spor Bakanlığı vasıtasıyla verilecek kredi ve burs miktarını belirlediklerini belirten Erdoğan, “Bilindiği gibi 2020 yılında lisans öğrencilerine 550 lira, yüksek lisansta bin 100 lira, doktorada bin 650 lira olarak uyguladığımız kredi ve burs ödemelerinin toplam miktarı 9 milyar 670 milyon lirayı buldu. Önümüzdeki yıl ise lisansta bu rakamı 550’den 650’lira çıkartmış bulunuyoruz. Bin 100 lira olan yüksek lisansı bin 300 liraya çıkartıyoruz. Doktorada ise bin 650 lira olan ödemeyi bin 950’liraya çıkartmış oluyoruz. Bu ödemeler milli sporcularımıza iki ve veya üç katı, üniversite sınavlarında ilk 100’e girenlere üç katı olarak yapılmaya devam edecek. Ocak ayında 452 bin öğrencimizin hesabına burs, 1 milyon 11 bin öğrencimizin hesabına kredi olarak bu tutarlar yatırılacaktır” dedi.

“AİHM böyle bir teröristi savunmanın arkasında olduğunu bilmelidir”
AİHM’nin Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara ilişkin konuşan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“AİHM bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez. Sadece burada verilen kararlar mahkemelerimizce değerlendirilir. AİHM, bu kararı iç hukuk yolları tüketilmeden alarak istisnai bir uygulama yapmıştır. Kaldı ki, biz bireysel başvuru adımını attığımız zaman Türkiye’de Anayasa Mahkemesini bütün yolları tüketme unsuru olarak gördük, ondan sonra AİHM devreye girebilir. Şimdi görüyoruz ki, burada bütün yollar tüketilmeden AİHM bu tür kararları alma yoluna tevessül etmiştir. Tamamıyla bu adımlar siyasidir. Bununla gereğini, gerekçesini biliyoruz. İstisnasını bir kenara bıraksak bile Selahattin Demirtaş ile ilgili hüküm, aynı mahkemenin mesela İspanya’daki Batasuna Partisi kararındaki gerekçelerle açıkça çelişmektedir. Mahkeme Batasuna davası kararında bırakın şiddet eylemlerini teşvik etmeyi, şiddet eylemlerini açıkça kınamamanın dahi cezaya konu suç sayılabileceğine hükmetmiştir. Terör örgütünün şiddet eylemini kınamamayı teröre destek olarak kabul eden bir mahkemenin 06-08 Ekim 2014’te 39 vatandaşımızın hunharca katledilmesiyle sonuçlanan bir eylemin baş sorumlusunun tahliyesini istemiş olması resmen çifte standarttır, hatta ikiyüzlülüktür. AİHM, Türkiye nezdinde saygı görmek istiyorsa önce dönüp kendi çelişkilerini sorgulamalıdır. Buradaki tartışmanın konusunun AP’nin terör örgütü olarak kabul ettiği PKK ile içli dışlı olan elinde onlarca masumun kanı bulunan siyasetçi maskeli bir kişi olduğunu hatırlatmak isterim. AİHM böyle bir teröristi savunmanın arkasında olduğunu bilmelidir, bilmiyorsa biz devamlı bunu söyleyeceğiz. Bu şahıs, siyasi görevleri veya siyasi söylemleri sebebiyle değil, terörle arasına mesafe koyamadığı, bölücü terör örgütünün emri ile onlarca kişinin ölümüne yol aktığı için milletimizin gözünde de suçludur. Kobani’nin katili budur. Diyarbakır’da 53 yavrumuzun katili budur. Oradaki Kürt kardeşlerimi sokağa döken, bu kardeşlerimizin ölümüne neden olan budur. Ey AİHM sen anlamasan da biz anlatmaya devam edeceğiz. Aynı mahkemenin FETÖ davaları için takınacağı tavrın işaretleri şimdiden görünmeye başladı. PKK’ye terör örgütü muamelesi yapmayan, PKK ile irtibatlı kişileri terörist kabul etmeyen bu mahkemenin FETÖ ile ilgili aynı yaklaşımı sergilememesini temenni ediyoruz. Aksi taktirde bunca çifte standarda ve riyakarlığı daha fazla tahammül etmek mecburiyetinde olmadığımızın da bilinmesini isterim.”



Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.


WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.