Trump sonrası ABD-Mısır ilişkilerini nasıl bir gelecek bekliyor?

Kahire'nin Moskova ve Pekin ile ilişkilerinin gelişmesi ve Washington'un Ortadoğu'daki hamlelerine cevap vermedeki başarısızlığı ABD’nin rahatsızlığına neden oluyor (AFP)
Kahire'nin Moskova ve Pekin ile ilişkilerinin gelişmesi ve Washington'un Ortadoğu'daki hamlelerine cevap vermedeki başarısızlığı ABD’nin rahatsızlığına neden oluyor (AFP)
TT

Trump sonrası ABD-Mısır ilişkilerini nasıl bir gelecek bekliyor?

Kahire'nin Moskova ve Pekin ile ilişkilerinin gelişmesi ve Washington'un Ortadoğu'daki hamlelerine cevap vermedeki başarısızlığı ABD’nin rahatsızlığına neden oluyor (AFP)
Kahire'nin Moskova ve Pekin ile ilişkilerinin gelişmesi ve Washington'un Ortadoğu'daki hamlelerine cevap vermedeki başarısızlığı ABD’nin rahatsızlığına neden oluyor (AFP)

Tarık Fehmi
ABD Başkanı Donald Trump, yönetiminin son günlerinde resmi Twitter hesabından yaptığı bir açıklamada, Mısır’a bir takım suçlamalarda bulundu. Trump’ın tweetinde göre Mısır, İsrail ile barış antlaşmasının imzalanmasından bu yana kendisine sağlanan yardım parası ile Rus yapımı silah almakla suçlandı.   
Trump tweetini yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını yardımının onaylanması üzerine Kongre’ye yönelttiği eleştirinin bir parçası olarak yazmıştı. Trump, söz konusu paylaşımda “Kongre üyeleri Kamboçya’ya 85,5 milyon, Myanmar’a 124 milyon ve Mısır’a 1,3 milyar dolarlık yardımlar içeren tasarının metnini dahi okumadılar. Oysa sonuncusu askeri teçhizatını neredeyse sadece Rusya’dan satın alıyor” ifadelerini kullandı.
Salgının ABD halkının üzerindeki etkileri nedeniyle yardımcı olacak olan 892 milyar dolarlık bir yasa tasarısını imzalamamakla tehdit etti. Kongre tarafından onaylanan tasarıda da düzenleme yapılması için çağrıda bulundu.

Sağlam veriler
Mısır, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı tarafından sağlanan 815 milyonu ekonomik ve 1,3 milyar askeri olmak üzere 2,1 milyar dolarlık yardımı alıyor. Kahire'nin 1979 yılında İsrail ile Camp David Barış Anlaşmasını imzalamasından bu yana Mısır'a her yıl yardım akmakta.
Yardımın harcama konusunda eğitim, görev, uzman gönderme ve ABD'den silah yedek parçaları ithal etme gibi belirli yolları olduğu için Kahire doğrudan Washington'dan para almıyor. ABD’de bulunmaması durumunda üçüncü bir ülkeden silah satın alınmasına fikir birliği ve rıza ile belki de dolaylı olarak izin veriliyor. Bu durum, ABD tarafıyla hiçbir ilgisi olmayan saf Mısır standartlarına göre bunu yapmasını sağladı.
Mısır, üzerinde anlaşmaya varılan harcama talimatlarına uydu. Ayrıca, Rusya'dan silah alımı yeni değil ve yıllar önce gerçekleşti. ABD yönetimleri iki ülke arasındaki genişletilmiş stratejik ortaklık nedeniyle rezerv yapmadı. Mısır silah anlaşmaları yardımla finanse edilmiyor.
Geçtiğimiz günlerde Kongre, önümüzdeki yıl için hükümetin harcama bütçe yasası içerisinde Mısır'a yaklaşık 1,3 milyar dolar tutarında olağan askeri yardımı geçirdi. Ancak, 300 milyon dolardan fazla fonun verilmesi siyasi gerekçeler ve insan hakları, dini azınlıklardan tutuklularının serbest bırakılmasındaki ilerleme ile ilişkilendirdi.
Yasadaki bir hüküm, ABD Dışişleri Bakanı'nın Mısır'ın mahkûmların serbest bırakılması alanında kaydettiği ilerlemeyi milletvekillerine bildirmek için bir rapor sunana kadar 75 milyonun dondurulacağını öngörüyor. Bir başka hüküm ise 225 milyon hibenin serbest bırakılmasını hukukun üstünlüğü ilkesinin güçlendirilmesi ve dini azınlıkların korunması da dahil olmak üzere demokratik kurumlar ve insan haklarının desteklenmesine bağladı.

Doğrudan açıklamalar
Mısır'ın Trump yönetimiyle ilişkileri Beyaz Saray'a geldiğinden beri iyiydi. Tweeti yalnızca Kahire'yi hedef almayan belirli bir bağlamda geliyor. Ancak, Rusya ve Mısır'ın kendisinden silah alma eğiliminde olduğu Çin, Fransa ve Almanya gibi diğer ülkelerle ilişkilerin gelişmesine ilişkin ABD korku ve endişelerine işaret ediyor. Demokrat ve Cumhuriyetçi yönetimlerdeki mevcut ve eski yetkililerden gelen şikâyetlerin kaynağı da buydu.
Tüm bu endişeleri, önemli bir soruyla özetlemek mümkün: Mısır neden diğer ülkelerden silah alıyor? Neden stratejik ortaklığın sınırlarına bağlı kalmıyor? Kahire’nin silah temin kaynaklarının çeşitliliği ve Dabaa’da nükleer santraller inşa etmek için Rus tarafına yöneldiği göz önüne alındığında özellikle de Mısır-Çin ilişkilerinin Çin’den aşı ithal etmek de dahil olmak üzere çeşitli alanlarda büyük gelişmesiyle birlikte bu durum şüphelere neden oluyor.
Kahire, ABD'nin Ortadoğu'daki hamlelerine fiili olarak yanıt vermedi. Özellikle de Mısır'ın İsrail ile ticaret yollarının açılması konusunda çekinceleri olduğu için Sisi’nin mesafeli duruşu Trump'ın görev süresinin son yılında daha da belirginleşti. Bu mesafeli ilişki Sisi’yi medyada ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak bilinen Ortadoğu'da barış ve refah projesini başlatan Manama Ekonomi Çalıştayı’na katılmaya Mısır Maliye Bakan Yardımcısı'nı göndermeye sevk etti.
Bu, Kahire ile Washington arasında, Mısır'ın Trump'ın Nahda (Hedasi/Rönesans) Barajı'nı havaya uçurma ihtiyacı çağrısıyla etkileşime girmemesinde ortaya çıkan ve bunu iç kamuoyunun konumu da dahil olmak üzere her düzeyde Mısır meselesi olarak gören, konuşulmamış bir gerilim alanı olduğu anlamına geliyor.
İki taraf arasında çatışma olmamasına rağmen Kahire'nin siyasi ve stratejik olarak Amerikan sisteminin dışına çıkma hareketi, Başkan Trump'ın son pozisyonuyla ilgili olarak işaret ettiği şeyin bir nedeni olabilir. Görünüşe göre Mısır’ın, art arda Fransa, ardından da Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Kıbrıs ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile tatbikatlar gerçekleştirmesi ABD’yi rahatsız etti. Ardından Sisi, Rusya’ya yöneldi. Karadeniz’de su yolları yakınında Mısır-Rus tatbikatları gerçekleştirildi. Kahire daha sonra geçtiğimiz günlerde Akdeniz Gaz Forumu'nda Abu Dabi'ye katıldı. ABD gözlemci olarak foruma katılma talebinde bulunmasına rağmen, Mısır Amerikan talebine yanıt vermedi.
Mısır aynı zamanda ABD'nin Körfez-Katar uzlaşısı dosyasındaki hamlesiyle, genel diplomatik çerçeve içinde etkileşime girdi. Dışişleri Bakanlığı, Arap dayanışmasının herhangi bir adımını memnuniyetle karşıladığını ve ortak Arap eylemini desteklediğini teyit eden bir bildiri yayınladı.  Ancak yakın zamanda ABD'nin rolüne atıfta bulunulmadı.
Fas ve Trump yönetiminin, Filistin ve İsrail tarafları arasında yaklaşmakta olan barış sürecinde gerçek bir rol oynaması için Rabat'a özel bir çerçeve çizme çabası göz önünde bulundurulduğunda buna, bazı Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki aceleci barış yollarıyla ilgili mevcut anlaşmaya ilişkin bazı Mısır tutumlarının ayrışması da ekleniyor. Bu, birikmiş tarihsel rolünün Filistin ile İsrail arasında Amerikan arabuluculuğuyla ve Mısır'ın kendisine gelecek olanlarda rol ayırma çabasıyla gerçekleşecek müzakereler çerçevesinde yaklaşmakta olan her adımda hareketinin sabitlerini tanıdığını düşünen Kahire'yi rahatsız edebilir.
Belki de Kahire’nin hamlesi ve Filistin ve Ürdün taraflarıyla görüşmenin yapılması bunu doğruluyor. Mısır’ın Filistin meselesinin dış politikasında öncelik verdiğine dair resmi gösterge, Mısır-Fas ilişkilerinde devam eden gerilimin ışığında bu durumu doğruluyor.

Beklenen etkiler
Mısır, Türkiye değil. Bu nedenle Mısır-Amerikan anlaşmazlık alanlarının ABD-Türkiye ilişkilerine benzetilmesi yanlış. Ancak Türkiye, NATO'daki varlığı nedeniyle ABD için önemli bir ülke olduğu, Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerinde stratejik dosyalara sahip olduğu için, içerik bakımından doğru olabilir.
Öte yandan, Mısır-Amerikan ilişkileri önemli ve ortaklık için bir model oluşturuyor. ABD hala çokuluslu güçler aracılığıyla Sina'daki güvenlik düzenlemelerinde arabulucu değil bir ortak. ‘Parlak Yıldız’ tatbikatları hala ilişkilerin doğası açısından bir örnek niteliğinde. Bölgedeki hiçbir ülke bunu taklit edemedi. Tel Aviv, Mısır ve İsrail arasındaki barış modeli herhangi bir Arap ülkesiyle tekrar edilebildiği için, Mısır-Amerikan denkleminde hala rol oynuyor.
Gelmekte olan en önemli şey nedir? Mesele, ortaya çıkması beklenen iç meselelerin tekrarlanması mümkün olduğu için Biden yönetimi ile Mısır- ABD ilişkilerine bir kriz ihraç etmiyor. Bununla birlikte, analiz için adil olmak gerekirse, iki tarafın ilişkileri kırk yıldır sürüyor. Kongre komitelerinde yaşananlara ve yaşanacak olanlara, Demokratların siyasal İslami grupla başa çıkma konusundaki fikirlerinin yeniden pazarlanmasına ayrıca demokrasi, insan hakları ve diğer konuları vurgulamalarına rağmen, ilişkiler sistemi, bazılarının öngördüğü şekilde çökmedi.
Kahire ve Washington'un önümüzdeki dönemde, ister dahili ister bölgesel olsun, çok sayıda geleneksel olmayan meseleyi içerebilecek gerçek bir stratejik diyalog kurma eğiliminde olacağı kesindir. Her hâlükârda Biden yönetimi ile ilişkilerin ilerleyebileceği iki seçenek var:
Sisi yönetimi ya Cumhuriyetçi politikalarla doğrudan yüzleşmeyecek ve özellikle de ABD'nin barış, İsrail’le normalleşme ve Körfez-İsrail-Amerikan sistemi konularında Biden’ın takınacağı tavırla uzlaşacak.
Aynı şekilde Mısır'ın Nahda Barajı konusundaki barışçıl çözüm siyasetinin sürmesi ve uluslararası aktörlerin çözümde rol almaya devam etmesi gerekiyor.
İkinci seçenek ise yeni ABD yönetiminin Sisi iktidarı ile medya önünde tartışmaya girmesi. Şayet bu gerçekleşirse ABD Mısır’a karşı pek çok gündem konusunda baskı kartına sahip olsa da bu durum diğer ülkeler için de geçerli olacak.

* Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir.



Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.


Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
TT

Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)

Akil Abbas

Irak seçimlerinin sonucu önceki genel seçimlerin çoğundan farklı olarak, bu kez açık ve net bir kazanan ortaya çıkardığı için dikkat çekici ve belirleyiciydi. Seçimlerin kazananı çeşitli seçim listeleriyle “Koordinasyon Çerçevesi”ydi. Seçimleri yönetmekten sorumlu Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından açıklanan sonuçlara göre Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin başkanlığını yaptığı liste de dahil olmak üzere, Koordinasyon Çerçevesi’nin çeşitli seçim listeleri 180'den fazla sandalye kazandı.

Çerçeve’nin güçlü seçim performansının işaretlerinden biri, 46 sandalye kazanan Sudani’nin “Yeniden İnşa ve Kalkınma Koalisyonu” listesinin, Koordinasyon Çerçevesi ile rekabet etme fikrinden vazgeçerek hızla bu yapıya entegre olmasıydı. Bu durum bilhassa Koalisyon’un, desteklediği ve aday gösterdiği başbakanların seçimlere katılmak için siyasi ittifaklar kurmalarını engelleyen bir taahhütte bulunmalarını şart koşan Çerçeve’nin isteklerine karşı kurulmuş olduğu göz önüne alındığında oldukça önemliydi. Çerçeve’nin bu şartının arkasında, başbakanların kendi siyasi güçlerini oluşturmalarını ve Şii oylarının çok sayıda rakip arasında dağılmasını önlemek yatıyor.

Bu halk desteği değil sadece bir seçim zaferidir

Ancak, bu seçim zaferini bazı Koordinasyon Çerçevesi gruplarının pazarlamaya çalıştığı yapay bağlamda değil, doğru ve dolaysız bağlamında anlamak önemlidir. Bu zafer, çeşitli taraflı yasal, teknik ve mali faktörlerin amacına ulaşmasıyla gerçekleşti. İyi yönetim performansıyla veya toplumun olumlu sonuçlarını hissettiği ve bunun sonucunda Koordinasyon Çerçevesi'ni seçimlerde ödüllendirdiği yönetişimdeki net bir iyileşmeyle ilgisi yoktu.

2023'te Koordinasyon Çerçevesi iktidarda olanlar başta olmak üzere, cömertçe harcama yapabilecek mali imkanlara sahip büyük partilerin çıkarlarına hizmet eden, daha küçük ve mali açıdan dezavantajlı partileri ise dışlayan adaletsiz bir seçim yasasını meclisten geçirdi.

Buna ilave olarak birçok gözlemcinin belirttiği gibi, bu etkili partiler tarafından seçim merkezlerinin önünde bile yaygın olarak oy satın alınması söz konusuydu. Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı. Ayrıca bu etkili partiler, ülke çapında başarılı kampanyalar yürütebilecek devasa, pahalı ve deneyimli kampanya aygıtlarına da sahip.

Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı

Irak'ta “Sivil Güçler” olarak adlandırılan muhalif güçler, bu avantajların hiçbirine sahip değil; bu da onları neredeyse her seçimde yapısal olarak zayıf bir konumda bırakıyor. Bu güçler, tek çatı altında birleşme ve sınırlı seçim etkisine sahip, sınırlı bir elit kitleye hitap eden mevcut muhalif söylem yerine, sıradan Iraklıların dikkatini çekecek net bir muhalif seçim söylemi oluşturmakta sürekli yetersiz kaldığı için daha da zayıflıyor.

Sivil Güçler ayrıca bu seçimlere yönelik boykottan da zarar gördü. Zira seçimleri boykot edenler genellikle iktidarın dizginlerini elinde tutan muktedir partilerden memnun değiller ve bu nedenle mantıksal olarak, oy kullansalar muhalefet partilerine oy verme olasılıkları daha yüksek olurdu. Yüksek Seçim Komisyonu ise uluslararası standartlara aykırı ve hatalı bir formül kullanarak seçimlere katılım oranını (yüzde 56) şişirmeye devam ediyor. Seçim Komisyonu, oy kullanma oranlarını, oy kullanma hakkına sahip Iraklıların toplam sayısı yerine, kayıtlı seçmenlerin sayısına göre fiilen oy kullanan seçmenleri sayarak hesaplıyor.

Seçim sonrası hesaplar

Koordinasyon Çerçevesi’nin halihazırda yaşadığı ve iktidardaki tekeline herhangi bir rakibin olmadığı anlamına gelen zafer coşkusunun ötesinde, en zorlu meydan okumalar hükümetin kurulmasının ardından yakında başlayacak. Yeni hükümetin, Koordinasyon Çerçevesi’nin kontrolü altındaki yeni meclis tarafından, alışıldık ve “tek sepet” anlaşması olarak bilinen kota anlaşması yoluyla hızla onaylanması bekleniyor. Yani üç başkanlık (meclis, hükümet ve cumhurbaşkanlığı) için adayların aynı anda kabul edileceği ve onaylanacağı tahmin ediliyor. Bu süreç ayrıca Şii, Sünni ve Kürt siyasi grupları arasında, üç başkanlık pozisyonu için adayları ve diğer yüksek mevkilerin kota sistemine göre nasıl dağıtılacağını belirleyecek “büyük bir siyasi anlaşma” yapılmasını da içeriyor. Buna ek olarak, söz konusu gruplar arasındaki siyasi anlaşmaya dayanarak kurulacak hükümetin programı da belirlenecek (bu, hükümet kurulduktan sonra nadiren uyulan, ancak bu grupların seçmenlerine ihtiyaçlarının dikkate alındığı konusunda güvence vermek için halkla ilişkiler açısından faydalı bir anlaşmadır).

Çoğunluğu elde ettiği seçim zaferiyle, Çerçeve, gelecekte kendisine bir zorluk oluşturmayacak veya kendisinden bağımsız hareket edemeyecek, tamamen kontrolü altında, ona boyun eğmiş zayıf bir başbakan geleneğini yerleştirme yolunda ilerliyor (bu bağlamda, Ekim 2020 protestolarının devirdiği eski Başbakan Adil Abdulmehdi, Çerçeve’nin aradığı ideal model sayılıyor, ancak Sudani'de bu aradığını bulamadı). Çerçeve, Sudani'nin görev süresini ister yeni ve daha sıkı koşullar altında uzatmaya karar versin, ister yeni bir başbakan seçsin ki bu şu anda daha muhtemel görünüyor, yeni hükümet ve onu destekleyen Çerçeve, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması ve İslam Cumhuriyeti'nin Irak'taki baskın etkisine son verilmesi gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı.

ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle) ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle)

Yeni hükümet, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı

Önümüzdeki günlerde ABD Başkanı’nın Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya Bağdat'ı ziyaret edecek. Başkan Donald Trump ile görüşmesinin ardından yaptığı ayrıntılı paylaşımdan da açıkça görüldüğü gibi, fraksiyonların dağıtılması konusunu gündeme getirecek. Savaya paylaşımında, Irak'ın silahın devletin elinde toplanması konusunda bir yol ayrımında olduğunu, Irak devletinin ekonomik refah beklentileri de dahil olmak üzere gelecekteki başarısının veya başarısızlığının, milis grupları silahsızlandırma gücüne bağlı olacağını belirtti. Irak'taki en önemli İran yanlısı silahlı örgüt olan Nuceba Hareketi'nin liderinin bu açıklamaya yönelik öfkeli tepkisi özellikle dikkat çekiciydi. Genel Sekreteri Şeyh Ekrem el-Kabi, Irak hükümetinin Savaya'nın “açık müdahalesi” olarak nitelendirdiği bu açıklamalarını reddetmemesi halinde, “İslami Direniş'in onu susturacağını ve efendilerine geri göndereceğini” açıkladı.

Washington ile muğlak ilişki

Savaya'nın ülkeye yapacağı beklenen ziyaretin önemi, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Sudani arasında ekim ayında, Irak genel seçimlerinden yaklaşık 20 gün önce yapılan telefon görüşmesinin ardından yayınlanan Amerikan bildirisinde belirtildiği gibi, “İran destekli milislerin silahsızlandırılmasının gerekliliği” ile ilgili Amerikan pozisyonundaki önemli bir boşluğu doldurması olasılığında gizli. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu boşluk, Irak'ın bu milisleri dağıtma yönündeki ABD talebine uymaması durumunda ortaya çıkacak sonuçların ne olacağının bilinmemesinden kaynaklanıyor. Eğer varsa bu sonuçların ne olacağının açıklanması bir fark yaratacak ve Irak'ın resmi tutumunu ve Amerikan talebine nasıl yanıt vereceğini önemli ölçüde etkileyecektir.

Trump yönetimindeki ABD, şu ana kadar Irak'taki İran nüfuzuna son verme gerekliliği konusunda net ve kararlı (ve önceki yönetimlerin aksine açık) bir dil kullanmakla yetiniyor. Bu nüfuzun temel direği olarak silahlı fraksiyonların dağıtılmasının gerekliliğini vurguluyor. Ancak, bu doğrudan Amerikan talepleri, netliklerine rağmen Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar.

Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)

Bu doğrudan Amerikan talepleri netliklerine rağmen, Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar

Bu muğlaklık, Irak’ın olası bir reddiyle başa çıkmak konusunda gerçek bir Amerikan planının olmamasından ve ABD'nin ekonomik ve mali baskı uygulamak gibi daha ileri gitmeden siyasi ve medyatik baskısıyla yetinmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu senaryo, Koordinasyon Çerçevesi ve ona bağlı silahlı fraksiyonlar için olduğu kadar, bu çatışmayı büyük bir bekleyişle takip eden İran için de en iyi seçenek olarak kabul ediliyor.

Önümüzdeki yeni Irak hükümetinin kurulmasına kadarki dönemde, belirsiz ABD-Irak ilişkilerinin geleceği, çatışmaya doğru mu ilerleyeceği yoksa mevcut muğlak durumunda mı kalacağı yönünde daha da netleşecektir. Bu durum, özellikle Trump yönetiminin bu ilişkinin geleceğini olumlu veya olumsuz yönde belirleyecek somut adımlar atmadan, siyasi açıklamalar, açık uçlu talepler ve aleni suçlamaların ötesinde Irak için hiçbir planı olmadığı ortaya çıkarsa geçerlidir. Koordinasyon Çerçevesi, iki taraf arasındaki ilişkinin olduğu gibi, yani muğlak, birçok olasılığa açık ve çözümsüz kalmasını istiyor, çünkü bu, İslam Cumhuriyeti ile özel ve haksız ittifakını sürdürmesine olanak tanırken, aynı zamanda Amerikan kayıtsızlığından da faydalanmasını sağlıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.