Trump sonrası ABD-Mısır ilişkilerini nasıl bir gelecek bekliyor?

Kahire'nin Moskova ve Pekin ile ilişkilerinin gelişmesi ve Washington'un Ortadoğu'daki hamlelerine cevap vermedeki başarısızlığı ABD’nin rahatsızlığına neden oluyor (AFP)
Kahire'nin Moskova ve Pekin ile ilişkilerinin gelişmesi ve Washington'un Ortadoğu'daki hamlelerine cevap vermedeki başarısızlığı ABD’nin rahatsızlığına neden oluyor (AFP)
TT

Trump sonrası ABD-Mısır ilişkilerini nasıl bir gelecek bekliyor?

Kahire'nin Moskova ve Pekin ile ilişkilerinin gelişmesi ve Washington'un Ortadoğu'daki hamlelerine cevap vermedeki başarısızlığı ABD’nin rahatsızlığına neden oluyor (AFP)
Kahire'nin Moskova ve Pekin ile ilişkilerinin gelişmesi ve Washington'un Ortadoğu'daki hamlelerine cevap vermedeki başarısızlığı ABD’nin rahatsızlığına neden oluyor (AFP)

Tarık Fehmi
ABD Başkanı Donald Trump, yönetiminin son günlerinde resmi Twitter hesabından yaptığı bir açıklamada, Mısır’a bir takım suçlamalarda bulundu. Trump’ın tweetinde göre Mısır, İsrail ile barış antlaşmasının imzalanmasından bu yana kendisine sağlanan yardım parası ile Rus yapımı silah almakla suçlandı.   
Trump tweetini yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını yardımının onaylanması üzerine Kongre’ye yönelttiği eleştirinin bir parçası olarak yazmıştı. Trump, söz konusu paylaşımda “Kongre üyeleri Kamboçya’ya 85,5 milyon, Myanmar’a 124 milyon ve Mısır’a 1,3 milyar dolarlık yardımlar içeren tasarının metnini dahi okumadılar. Oysa sonuncusu askeri teçhizatını neredeyse sadece Rusya’dan satın alıyor” ifadelerini kullandı.
Salgının ABD halkının üzerindeki etkileri nedeniyle yardımcı olacak olan 892 milyar dolarlık bir yasa tasarısını imzalamamakla tehdit etti. Kongre tarafından onaylanan tasarıda da düzenleme yapılması için çağrıda bulundu.

Sağlam veriler
Mısır, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı tarafından sağlanan 815 milyonu ekonomik ve 1,3 milyar askeri olmak üzere 2,1 milyar dolarlık yardımı alıyor. Kahire'nin 1979 yılında İsrail ile Camp David Barış Anlaşmasını imzalamasından bu yana Mısır'a her yıl yardım akmakta.
Yardımın harcama konusunda eğitim, görev, uzman gönderme ve ABD'den silah yedek parçaları ithal etme gibi belirli yolları olduğu için Kahire doğrudan Washington'dan para almıyor. ABD’de bulunmaması durumunda üçüncü bir ülkeden silah satın alınmasına fikir birliği ve rıza ile belki de dolaylı olarak izin veriliyor. Bu durum, ABD tarafıyla hiçbir ilgisi olmayan saf Mısır standartlarına göre bunu yapmasını sağladı.
Mısır, üzerinde anlaşmaya varılan harcama talimatlarına uydu. Ayrıca, Rusya'dan silah alımı yeni değil ve yıllar önce gerçekleşti. ABD yönetimleri iki ülke arasındaki genişletilmiş stratejik ortaklık nedeniyle rezerv yapmadı. Mısır silah anlaşmaları yardımla finanse edilmiyor.
Geçtiğimiz günlerde Kongre, önümüzdeki yıl için hükümetin harcama bütçe yasası içerisinde Mısır'a yaklaşık 1,3 milyar dolar tutarında olağan askeri yardımı geçirdi. Ancak, 300 milyon dolardan fazla fonun verilmesi siyasi gerekçeler ve insan hakları, dini azınlıklardan tutuklularının serbest bırakılmasındaki ilerleme ile ilişkilendirdi.
Yasadaki bir hüküm, ABD Dışişleri Bakanı'nın Mısır'ın mahkûmların serbest bırakılması alanında kaydettiği ilerlemeyi milletvekillerine bildirmek için bir rapor sunana kadar 75 milyonun dondurulacağını öngörüyor. Bir başka hüküm ise 225 milyon hibenin serbest bırakılmasını hukukun üstünlüğü ilkesinin güçlendirilmesi ve dini azınlıkların korunması da dahil olmak üzere demokratik kurumlar ve insan haklarının desteklenmesine bağladı.

Doğrudan açıklamalar
Mısır'ın Trump yönetimiyle ilişkileri Beyaz Saray'a geldiğinden beri iyiydi. Tweeti yalnızca Kahire'yi hedef almayan belirli bir bağlamda geliyor. Ancak, Rusya ve Mısır'ın kendisinden silah alma eğiliminde olduğu Çin, Fransa ve Almanya gibi diğer ülkelerle ilişkilerin gelişmesine ilişkin ABD korku ve endişelerine işaret ediyor. Demokrat ve Cumhuriyetçi yönetimlerdeki mevcut ve eski yetkililerden gelen şikâyetlerin kaynağı da buydu.
Tüm bu endişeleri, önemli bir soruyla özetlemek mümkün: Mısır neden diğer ülkelerden silah alıyor? Neden stratejik ortaklığın sınırlarına bağlı kalmıyor? Kahire’nin silah temin kaynaklarının çeşitliliği ve Dabaa’da nükleer santraller inşa etmek için Rus tarafına yöneldiği göz önüne alındığında özellikle de Mısır-Çin ilişkilerinin Çin’den aşı ithal etmek de dahil olmak üzere çeşitli alanlarda büyük gelişmesiyle birlikte bu durum şüphelere neden oluyor.
Kahire, ABD'nin Ortadoğu'daki hamlelerine fiili olarak yanıt vermedi. Özellikle de Mısır'ın İsrail ile ticaret yollarının açılması konusunda çekinceleri olduğu için Sisi’nin mesafeli duruşu Trump'ın görev süresinin son yılında daha da belirginleşti. Bu mesafeli ilişki Sisi’yi medyada ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak bilinen Ortadoğu'da barış ve refah projesini başlatan Manama Ekonomi Çalıştayı’na katılmaya Mısır Maliye Bakan Yardımcısı'nı göndermeye sevk etti.
Bu, Kahire ile Washington arasında, Mısır'ın Trump'ın Nahda (Hedasi/Rönesans) Barajı'nı havaya uçurma ihtiyacı çağrısıyla etkileşime girmemesinde ortaya çıkan ve bunu iç kamuoyunun konumu da dahil olmak üzere her düzeyde Mısır meselesi olarak gören, konuşulmamış bir gerilim alanı olduğu anlamına geliyor.
İki taraf arasında çatışma olmamasına rağmen Kahire'nin siyasi ve stratejik olarak Amerikan sisteminin dışına çıkma hareketi, Başkan Trump'ın son pozisyonuyla ilgili olarak işaret ettiği şeyin bir nedeni olabilir. Görünüşe göre Mısır’ın, art arda Fransa, ardından da Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Kıbrıs ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile tatbikatlar gerçekleştirmesi ABD’yi rahatsız etti. Ardından Sisi, Rusya’ya yöneldi. Karadeniz’de su yolları yakınında Mısır-Rus tatbikatları gerçekleştirildi. Kahire daha sonra geçtiğimiz günlerde Akdeniz Gaz Forumu'nda Abu Dabi'ye katıldı. ABD gözlemci olarak foruma katılma talebinde bulunmasına rağmen, Mısır Amerikan talebine yanıt vermedi.
Mısır aynı zamanda ABD'nin Körfez-Katar uzlaşısı dosyasındaki hamlesiyle, genel diplomatik çerçeve içinde etkileşime girdi. Dışişleri Bakanlığı, Arap dayanışmasının herhangi bir adımını memnuniyetle karşıladığını ve ortak Arap eylemini desteklediğini teyit eden bir bildiri yayınladı.  Ancak yakın zamanda ABD'nin rolüne atıfta bulunulmadı.
Fas ve Trump yönetiminin, Filistin ve İsrail tarafları arasında yaklaşmakta olan barış sürecinde gerçek bir rol oynaması için Rabat'a özel bir çerçeve çizme çabası göz önünde bulundurulduğunda buna, bazı Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki aceleci barış yollarıyla ilgili mevcut anlaşmaya ilişkin bazı Mısır tutumlarının ayrışması da ekleniyor. Bu, birikmiş tarihsel rolünün Filistin ile İsrail arasında Amerikan arabuluculuğuyla ve Mısır'ın kendisine gelecek olanlarda rol ayırma çabasıyla gerçekleşecek müzakereler çerçevesinde yaklaşmakta olan her adımda hareketinin sabitlerini tanıdığını düşünen Kahire'yi rahatsız edebilir.
Belki de Kahire’nin hamlesi ve Filistin ve Ürdün taraflarıyla görüşmenin yapılması bunu doğruluyor. Mısır’ın Filistin meselesinin dış politikasında öncelik verdiğine dair resmi gösterge, Mısır-Fas ilişkilerinde devam eden gerilimin ışığında bu durumu doğruluyor.

Beklenen etkiler
Mısır, Türkiye değil. Bu nedenle Mısır-Amerikan anlaşmazlık alanlarının ABD-Türkiye ilişkilerine benzetilmesi yanlış. Ancak Türkiye, NATO'daki varlığı nedeniyle ABD için önemli bir ülke olduğu, Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerinde stratejik dosyalara sahip olduğu için, içerik bakımından doğru olabilir.
Öte yandan, Mısır-Amerikan ilişkileri önemli ve ortaklık için bir model oluşturuyor. ABD hala çokuluslu güçler aracılığıyla Sina'daki güvenlik düzenlemelerinde arabulucu değil bir ortak. ‘Parlak Yıldız’ tatbikatları hala ilişkilerin doğası açısından bir örnek niteliğinde. Bölgedeki hiçbir ülke bunu taklit edemedi. Tel Aviv, Mısır ve İsrail arasındaki barış modeli herhangi bir Arap ülkesiyle tekrar edilebildiği için, Mısır-Amerikan denkleminde hala rol oynuyor.
Gelmekte olan en önemli şey nedir? Mesele, ortaya çıkması beklenen iç meselelerin tekrarlanması mümkün olduğu için Biden yönetimi ile Mısır- ABD ilişkilerine bir kriz ihraç etmiyor. Bununla birlikte, analiz için adil olmak gerekirse, iki tarafın ilişkileri kırk yıldır sürüyor. Kongre komitelerinde yaşananlara ve yaşanacak olanlara, Demokratların siyasal İslami grupla başa çıkma konusundaki fikirlerinin yeniden pazarlanmasına ayrıca demokrasi, insan hakları ve diğer konuları vurgulamalarına rağmen, ilişkiler sistemi, bazılarının öngördüğü şekilde çökmedi.
Kahire ve Washington'un önümüzdeki dönemde, ister dahili ister bölgesel olsun, çok sayıda geleneksel olmayan meseleyi içerebilecek gerçek bir stratejik diyalog kurma eğiliminde olacağı kesindir. Her hâlükârda Biden yönetimi ile ilişkilerin ilerleyebileceği iki seçenek var:
Sisi yönetimi ya Cumhuriyetçi politikalarla doğrudan yüzleşmeyecek ve özellikle de ABD'nin barış, İsrail’le normalleşme ve Körfez-İsrail-Amerikan sistemi konularında Biden’ın takınacağı tavırla uzlaşacak.
Aynı şekilde Mısır'ın Nahda Barajı konusundaki barışçıl çözüm siyasetinin sürmesi ve uluslararası aktörlerin çözümde rol almaya devam etmesi gerekiyor.
İkinci seçenek ise yeni ABD yönetiminin Sisi iktidarı ile medya önünde tartışmaya girmesi. Şayet bu gerçekleşirse ABD Mısır’a karşı pek çok gündem konusunda baskı kartına sahip olsa da bu durum diğer ülkeler için de geçerli olacak.

* Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir.



BM Güvenlik Konseyi bugün Gazze ile ilgili yeni bir karar tasarısını oylayacak

 Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
TT

BM Güvenlik Konseyi bugün Gazze ile ilgili yeni bir karar tasarısını oylayacak

 Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi bugün Gazze Şeridi'nde ateşkes çağrısı yapan ve kuşatma altındaki bölgeye insani yardımın ulaştırılmasını öngören bir karar tasarısı üzerinde yeniden oylama yapacak. Söz konusu öneri, ABD'nin tekrarlanan vetolarına rağmen 23 aydır devam eden savaş karşısında harekete geçmeye çalışan üye devletlerin çoğunluğu tarafından destekleniyor. Bugünkü oylama, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam ettiği ve 14 Filistinlinin hayatını kaybettiği bir ortamda gerçekleşiyor.

Bu arada, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus bugün, zaten baskı altında olan Gazze'deki hastanelerin, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde İsrail'in kara harekatının genişlemesi nedeniyle ‘çöküşün eşiğinde’ olduğunu belirterek, ‘bu insanlık dışı koşulların sona ermesi’ çağrısında bulundu. Ghebreyesus, X platformunda yaptığı paylaşımda, “Gazze'nin kuzeyindeki askerî harekât ve tahliye emirleri, yeni bir göç dalgasına yol açarak, zaten psikolojik travma yaşayan aileleri, giderek küçülen bir alana itiyor. Baskı altında olan hastaneler çöküşün eşiğindeyken, şiddetin artması erişimi engelliyor ve WHO'nun hayati önem taşıyan ekipmanları ulaştırmasını engelliyor” ifadelerini kullandı.

Filistin Enformasyon Merkezi, bugün Gazze Şeridi'nde hayatını kaybeden 14 kişiden 9'unun Gazze şehrinden olduğunu bildirerek, ‘işgal güçlerinin Gazze şehrinin kuzeybatısında vatandaşların evlerini yıkmak için tonlarca patlayıcı yüklü 4 zırhlı aracı patlattığını’ kaydetti. Nuseyrat'taki el-Avde Hastanesi, dün gece, ‘İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın 7. Blok bölgesindeki bir evi hedef alması sonucu dört şehit ve on yaralıyı kabul ettiğini’ bildirdi.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee ise bugün, Gideon’un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında çatışmaların genişlediğini duyurarak, ‘İsrail güçlerine karşı kullanılmak üzere patlayıcı cihazlar içeren bir silah deposuna saldırı düzenlendiğini’ kaydetti.

Adraee X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “162. ve 98. tümenler, Gideon’un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında Gazze şehrinde savaş operasyonlarını genişletiyor ve terörist altyapıyı yok ediyor” dedi.

Adraee’nin paylaşımının devamında şu ifadeler yer aldı: “İsrail Hava Kuvvetleri dün, Gazze şehrinde Hamas'a ait bir silah deposuna saldırı düzenledi. Bu depoda, bölgede faaliyet gösteren İsrail güçlerine karşı kullanılmak üzere hazırlanmış patlayıcı cihazlar depolanıyordu.”

‘Acil ateşkes’

Geçtiğimiz ağustos ayı sonunda seçilmiş üyeler, BM'nin Gazze Şeridi'nde resmi olarak kıtlık ilan etmesinin ardından karar taslağı üzerinde görüşmeler başlattı.

Metnin ilk taslağı, yardımların ulaştırılmasının önündeki tüm engellerin derhal kaldırılmasını talep ediyordu. Ancak diplomatik kaynaklar, Fransa ve Birleşik Krallık'ın, küresel barış ve güvenliği korumak için kurulmuş bir kuruluş tarafından yayınlanan ve ABD'nin her halükârda engelleyebileceği, tamamen insani yardım amaçlı bir kararın yararlılığı konusunda şüpheci olduklarını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre bugün oylamaya sunulacak olan karar taslağı, insani yardımların girişine getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını talep ediyor. Aynı zamanda, ‘Gazze'de acil, koşulsuz, kalıcı ateşkes’ ve rehinelerin koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep ediyor.

İsrail ordusuna göre, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail yerleşimlerine düzenlediği eşi görülmemiş saldırı sırasında kaçırılan 251 kişiden 47'si halen Gazze Şeridi'nde esir tutuluyor; bunlardan 25'i hayatını kaybetti.

ABD, daha önce BM Güvenlik Konseyi'nde oylamaya sunulan benzer karar taslaklarını reddetmişti. En son haziran ayında, müttefiki İsrail'i korumak için veto hakkını kullanmıştı.

Öfke ve hayal kırıklığı

Öncekilerle aynı kaderi paylaşması muhtemel olsa bile, bunu tekrar denemenin faydası olup olmadığı sorusu gündeme geliyor.

Bu soruya yanıt olarak bir Avrupalı diplomat, “Hiçbir şey yapmamak, BM Güvenlik Konseyi'nin 14 üyesine ve küresel kamuoyuna konumlarını açıklamak zorunda kalmayacak olan Amerikalılar için kolay olacaktır” diyerek, sadece ABD'nin veto hakkından korkulduğu için hiçbir şey yapmama fikrini reddetti.

İsmini vermek istemeyen diplomat, “Bu, sahadaki Filistinlilere pek yardımcı olmuyor, ama en azından çaba gösterdiğimizi göstermeye devam ediyoruz” ifadesini kullandı.

Önceki veto, BM Güvenlik Konseyi'nin diğer 14 üyesinin öfkesini uyandırdı. Bu üyeler, İsrail'e Gazze halkının içinde bulunduğu kötü durumu sona erdirmesi için baskı yapamamanın hayal kırıklığını giderek daha fazla dile getiriyorlar.

Yahudi devleti, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te topraklarına düzenlediği saldırının ardından patlak veren savaşı durdurması için uluslararası baskıyla karşı karşıya.

İsrail'in resmi verilerine göre, söz konusu saldırıda İsrail tarafında çoğu sivil olmak üzere bin 219 kişi öldü.

BM'nin güvenilir bulduğu Hamas hükümeti tarafından yayınlanan rakamlara göre, 7 Ekim saldırısının ardından İsrail ordusu tarafından başlatılan şiddetli askerî harekât sonucunda Gazze Şeridi'nde çoğu sivil 65 binden fazla Filistinli öldürüldü.

Savaşın başlamasından bu yana İsrail tarafından kuşatma altında tutulan Filistin topraklarındaki iki milyondan fazla nüfusun büyük çoğunluğu yerinden edildi. İsrail'in Mart 2025 başında uyguladığı kuşatma mayıs sonundan bu yana nispeten hafifletilmiş olsa da, insani yardım bu topraklara sadece sınırlı miktarda ulaşabildi.


İsrail'in Gazze şehrine saldırısı için üç aşamalı bir plan

Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze şehrine saldırısı için üç aşamalı bir plan

Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)

Gazze şehrine yönelik harekâtın ikinci gününe girilmesiyle, İsrail ordusunun Güney Cephesi Komutanı Tümgeneral Yaniv Asor tarafından hazırlanan üç aşamalı bir plan ortaya çıktı. İsrail'in Walla internet sitesi, bu planın ‘benzeri görülmemiş ve Gazze Şeridi'ndeki çatışmalarda bir emsal teşkil edecek’ olduğunu belirtti.

İnternet sitesine göre bir kaynak, ‘Asor'un Gazze şehrini kontrol altına almak için uzun süredir üzerinde çalıştığı ve üç aşamaya ayırdığı bir plan olduğunu’ söyledi. ‘Ateş aşaması’ olarak adlandırılan ilk aşama, yer üstü ve yer altı robotları da dahil olmak üzere çeşitli araçlar kullanılarak terör altyapısının (çoğunlukla geceleri) kapsamlı bir şekilde yok edilmesine odaklanıyor.

Kaynak, ‘operasyonun kapsamının eşi benzeri görülmemiş’ olduğunu ifade ederek, “Gazze daha önce hiç böyle bombalanmamıştı… Ve bu sadece ikinci gece” dedi. İkinci aşama, ‘hızlı ateş, işgalin kendisi ise daha yavaş olacak’ ilkesine dayanan kara operasyonu ile ilgili. Üçüncü aşama ise şu anda ‘İsrail savaşları tarihinde eşi benzeri görülmemiş askeri yeteneklerin toplanması yoluyla yüksek güvenlikli’ olarak sınıflandırılıyor.

vfdbg
Gazze şehrinde İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir binanın enkazını inceleyen Filistinliler (AP)

Şarku’l Avsat’ın Walla internet sitesinden aktardığına göre, aşamalar son iki ay boyunca istihbarat servisleri ve Rehineler ve Kayıp Kişiler Komutanlığı ile koordineli olarak, İsrail askerleri ve rehineler için riskleri en aza indirme ihtiyacını göz önünde bulundurarak dikkatlice planlandı.

İsrail, geçtiğimiz salı günü Gazze şehrini tamamen kontrol altına almak amacıyla, İzzeddin el-Haddad'ın liderliğindeki Kassam Tugayları'nın şehirdeki taburunu yenilgiye uğratmak hedefiyle Gazze şehrine şiddetli bir kara saldırısı başlattı. İsrail ordusu, önümüzdeki yılın başına kadar sürecek operasyonda 2 bin 500 savaşçıyla karşı karşıya kalacağını tahmin ediyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ordunun bir dizi ateş hattıyla şehre saldırısını yoğunlaştırdığı ve Batı Şeria ile İsrail'de şiddetli patlamaların duyulduğu bir gecenin ardından Gazze şehrine yönelik kara harekatının başladığını duyurdu.

İsrail Ordu Sözcüsü, 98., 162. ve 36. tümenlerden gelen düzenli ve yedek kuvvetlerin, Gideon'un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında Gazze şehri genelinde büyük çaplı bir kara operasyonu başlattığını duyurdu. Kuvvetler, operasyon planına uygun olarak faaliyetlerine başladı ve durumun değerlendirilmesine bağlı olarak genişlemeye hazırlanıyor.

Geçici koridor

İsrail dün Gazze şehrine yönelik saldırılarını yoğunlaştırarak bölge sakinlerini güneye doğru kaçmaya zorladı. On binlerce kişinin er-Reşid Caddesi'nde toplanmasıyla hareketin son derece yavaşlaması üzerine ordu, Filistinlilerin tahliyesi için ikinci bir geçici koridor açmak zorunda kaldı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ndeki çeşitli mahalleler ve hayati bölgelere yönelik devam eden operasyonunun bir parçası olarak, salı gecesi ve çarşamba günü Gazze şehrinde yaklaşık 50 hedefi vurduğunu, son 24 saatte ise Gazze şehrinde 140 hedefi vurduğunu açıkladı.

İsrail ordusu dün, kara harekâtını genişletip Gazze Şeridi'nin en büyük şehrine yönelik bombardımanı yoğunlaştırmasının ardından, Gazze şehrinde yaşayanların ayrılması için ‘geçici bir geçiş yolu (koridor)’ belirlediğini duyurdu.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Güneye hareketin kolaylaştırılması için Selahaddin Caddesi üzerinden geçici bir koridor açılıyor” dedi. Adraee, koridorun bugün öğlen saatlerinden cuma günü öğlen saatlerine kadar ‘48 saat’ boyunca açık olacağını belirtti.

Selahaddin Caddesi, kuzeyden güneye kıyı şeridine paralel uzanır. Son haftalarda ordu, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Gazze şehri sakinlerine, şehri ele geçirmeyi amaçlayan bir saldırı başlatmaya hazırlanırken, şehri terk edip Gazze Şeridi'nin güneyinde kurduğu ‘insani yardım bölgesine’ taşınmaları gerektiği konusunda uyarılarını yoğunlaştırdı.

fghyju
İsrail'in askeri operasyonu nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan Filistinliler güneye doğru ilerliyor, 17 Eylül 2025 (Reuters)

İsrail ordusu dün, Gazze şehrini terk etmek zorunda kalanların sayısının 350 bini aştığını belirterek, birçok Filistinlinin orada kalmaya direndiğini, ancak bölgede sığınacak güvenli bir yer olmadığını vurguladı.

Gazze şehrinden henüz ayrılmamış yaklaşık 800 bin Filistinli bulunuyor. İsrail, Hamas'ı teslim olmaya zorlamayı umuyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, operasyonun başlangıcında yaptığı açıklamada, “Hamas'tan iki şey istiyoruz ve onlar bunları istediğimiz için vermeyecekler: tüm rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas'ın silahsızlandırılması. Buradaki saldırı ne kadar yoğun olursa, Hamas o kadar yorulur ve rehinelerin serbest bırakılma şansı o kadar artar” ifadelerini kullandı.

Yoğun hava bombardımanının yanı sıra ordu, ilave kuvvetlerin girişine hazırlık olarak, şehrin dış mahallelerindeki binaları ve altyapıyı yok etmek için patlayıcı yüklü zırhlı personel taşıyıcıları kullandı.

İsrail ordusu ayrıca, halihazırda yedek görevde olan 70 bin askere ilave olarak, operasyon için yaklaşık 60 bin yedek askeri çağırdığını duyurdu.

Yorgunluk haberlerine rağmen, İsrail ordusu yedek askerlerin katılım oranının yüksek olduğunu ve çoğu birimde yüzde 75 ile yüzde 85 arasında değiştiğini vurguladı. Yedek kuvvetler arasında üç tugay ve birkaç tabur ile istihbarat ve lojistik personeli de dahil olmak üzere birçok muharebe destek askeri bulunuyor.

Farklı eksenler

Gazze şehrine yapılan saldırının yanı sıra, İsrail ordusu 99. Tümen'in Gazze'nin kuzeyindeki İsrail tampon bölgesinde savunma operasyonları yürüttüğünü, Gazze Tümeni'nin ise Gazze Şeridi'nin güneyinde operasyonlar gerçekleştirdiğini duyurdu.

İsrail ordusu, Gazze şehrinin yüzde 40'ını kontrol ettiğini ve tam kontrolü ele geçirene kadar operasyonlara devam edeceğini belirterek, planın durdurulabilecek şekilde tasarlandığını iddia ediyor.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre Gazze şehri, başta Şucaiye, ez-Zeytun, et-Tuffah, ed-Derac, Tel el-Heva, Şeyh Rıdvan, es-Sabra, en-Nasr, eş-Şati Mülteci Kampı ve Şeyh Aclin olmak üzere bir dizi önemli mahalle ve kampı içeriyor. İsrail, dün erken saatlerde çoğu Gazze şehrinde olmak üzere 57 Filistinliyi öldürdü.

knk
Gazze sınırına yakın bir bölgede konuşlandırılan İsrail mobil topçu birlikleri, 17 Eylül 2025 (AFP)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), İsrail'in Gazze şehri ve kuzey bölgelerine yönelik bombardımanlarının yoğunlaşmasıyla Gazze sakinlerinin giderek artan bir korku içinde yaşadıklarını belirterek, Gazze Şeridi'nde insani acıların daha da kötüye gideceği uyarısında bulundu.

Zayıf tepkiler

Filistin Dışişleri Bakanlığı, uluslararası toplumun soykırım, yerinden edilme ve ilhak suçlarını ve Filistin halkının maruz kaldığı tarihi adaletsizliği, acıyı ve eşi görülmemiş ıstırabı, her gün tekrarlanan ve sıradanlaşan, alışılmış meseleler olarak ele almasına karşı bir kez daha uyarıda bulundu.

Bakanlık dün yaptığı açıklamada, Filistinlilerin maruz kaldığı durumlara karşı uluslararası toplumun ve devletlerin düşük düzeyli tepkilerini eleştirdi. Bu tepkilerin, özellikle Gazze şehrinin şu anda yaşadıkları göz önüne alındığında, soykırım suçlarının artışına karşı uluslararası toplumun yasal ve ahlaki sorumluluklarına uygun olmadığını belirtti.

n mb nm
İsrail'in askeri operasyonu nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan Filistinlileri izleyen bir kadın, 17 Eylül 2025 (Reuters)

Bakanlık, Filistin halkına yönelik saldırıları durdurmada başarısız olması, uluslararası hukuku ve Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) aldığı ihtiyati tedbirleri uygulayamaması ve işgalci gücün Filistinli sivillere karşı en önemli yükümlülüklerinden biri olan uluslararası insani hukukun güvence altına aldığı temel insani ihtiyaçlara erişimi sağlamadaki başarısızlığı nedeniyle uluslararası toplumu doğrudan sorumlu tuttu. Bakanlık, halkımıza dayatılan ölüm veya yerinden edilme seçeneklerine sessiz kalmanın veya rıza göstermenin, sadece önemli meselelerin siyasi olarak ele alınmasında değil, aynı zamanda en temel insan hakları ve ilkeleri alanında da suç ortaklığı ve çifte standart oluşturduğunu vurguladı.

Bakanlık, işgalin Filistinli sivillerin yaşamları üzerindeki tekelini ve şiddetli hakimiyetini kırmak için pratik uluslararası cesaret gösterilmesi ve çok geç olmadan onlara uluslararası insani koruma sağlanması çağrısında bulundu.


Suveyda'nın kendi kaderini tayin hakkı için imza kampanyası başlatıldı

Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
TT

Suveyda'nın kendi kaderini tayin hakkı için imza kampanyası başlatıldı

Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)

Suriye'nin güneyinde bulunan ve nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda ilinde, uluslararası topluma Suveydalıların kendi kaderini tayin etme hakkı konusunda referandum yapılmasını desteklemesi çağrısında bulunan bir dilekçe için imza kampanyası başlatıldı. Bu kampanya, Şam'ın salı günü Ürdün ve ABD'nin desteğiyle bölgede güvenliği yeniden tesis etmek amacıyla hazırladığı ‘yol haritasını’ duyurmasına yönelik bir misilleme niteliğinde.

Şarku’l Avsat’a konuşan yerel kaynaklar, Suveyda’da 19 oy verme merkezi olduğunu, 2 binden fazla gönüllünün görev aldığını ve kampanya sırasında güvenliği sağlamaktan Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri tarafından ‘atanan’ iç güvenlik güçlerinin sorumlu olduğunu söylediler.

Başka bir bağlamda, bilgili kaynaklar, ABD’nin çabalarına rağmen İsrail ile Suriye arasında beklenen güvenlik anlaşmasının imzalanmasını engelleyen derin ayrılıklar olduğunu vurguladı.

Öte yandan İsrail basını, bazı kaynakların, daha önce bildirildiği üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara arasında önümüzdeki hafta New York'ta Suriye'nin güneyindeki tampon bölgenin kontrolüne ilişkin bir anlaşma imzalanmasının veya bir görüşme yapılmasının söz konusu olmadığını aktardı.