Bilim dünyası Kovid-19 sebebiyle kötümser

Bilim dünyası Kovid-19 sebebiyle kötümser
TT

Bilim dünyası Kovid-19 sebebiyle kötümser

Bilim dünyası Kovid-19 sebebiyle kötümser

Tıp bilimleri tarihinde bir aşının geliştirilmesi için gereken süre genellikle 5 ila 8 yıl ve bazen 10 yıl sürüyor. Ancak araştırmacılar, daha önce görülmemiş bir hızla, 10 aydan daha kısa bir sürede Kovid-19 salgınına karşı aşılar geliştirdi.
Bu yıl bilimsel araştırmalar daha önce hiç bu kadar ilgi çekmemişti. Yaşam standartlarını altüst eden Kovid-19 virüsüne karşı bir aşı geliştirmek ve üretmek için büyük laboratuvarlar ve uluslararası şirketler arasında büyük bir rekabet yaşandı. Politik hesaplamaların ve ekonomik denklemlerin etkisine göre hareket eden bir dünyada bu yıl "Bilim Yılı" unvanını almayı hak etti.
Ancak bu ilgiyi memnuniyetle karşılayan ve modern toplumların yönetiminde bilimsel araştırmanın rolünün tanınmasından dolayı sevinen bilim camiası, gelişmiş toplumlarda refah içinde yaşamaya alışmış ve tüm bu endişe ve ölüm korkusuna neden olan salgının başlarına geleceğini asla düşünmeyen milyonlarca insanın hayatını mahveden salgının ortadan kaldırılmasının ardından bu ilgi ve desteğin gelecekte de devam edeceği konusunda iyimser değil.
Dünyadaki tüm gelişmelerden haberdar olabildiğimiz ileri teknoloji çağında bu salgının nasıl aniden ortaya çıktığı konusu çoğu kişi için merak konusu. Ancak gerçek şu ki bilim camiası yıllardır viral salgınlara dair uyarılarına devam etse de yetkililerden bu konuda bir karşılık göremediler. 
Ünlü Amerikalı fizikçi Carl Sagan, konuyla alakalı şu ifadeleri kullanıyor:
“Tamamen bilim ve teknolojiye bağlı toplumlarda yaşıyoruz, ancak insanların çoğu bunlar hakkında hiçbir şey bilmiyor. Bu, felaketlerin meydana gelmesinin kesin bir nedeni. Bilim camiası ile halk arasında antik çağlardan beri bir ayrılığın var olduğu doğrudur. Ancak teknoloji toplumlarımızın ve yaşam döngümüzün temel dayanağı olduğunda, bu ayrılık çok tehlikeli bir konu haline gelir.”
Geçen yılın sonlarında UNESCO yayınlanan bir araştırmaya göre, insanların yüzde 70'inden fazlası bilime güveniyor, ancak onu anlamıyor. İnsanların yarısından fazlası ise bilimsel bilgilerinin zayıf olduğunu düşünüyor. Söz konusu araştırma, bilim çevreleri ile halk arasındaki mevcut ayrılığın nedenlerinin topluluktaki nitelik veya bilimsel bilgi eksikliğiyle sınırlı olmadığını, daha ziyade genellikle araştırmacıların yaşadığı izolasyon ve çevrelerinin dışındakilerle büyük oranda iletişim eksikliği yaşamaları ile bağlantılı olduğunu öne sürüyor.
UNESCO uzmanları, bilim camiasında başarının neredeyse, araştırmacıları değerlendirmenin tek yolu haline gelen ve ayrıca araştırmalarını sürdürmek için mali kaynaklara erişimlerini sağlayan uzmanlaşmış dergilerde yayınlanan araştırma, çalışma ve makale sayısıyla sınırlı olduğunu söylüyorlar.  Yaygın olarak "yayınla ya da yok ol" terimiyle açıklanan bu durum, birçok araştırmacının toplumsal ve medya ortamından dışlanarak tonlarca belgenin arasına sıkışmasına ve araştırma sonuçlarını aktarmak zorunda olduğu düşüncesini ve bunları toplumun anlayışına yakın bir dilde yayınlamaları gerektiğini unutturuyor.
Ayrıca, bilimsel araştırmanın uzun ve karmaşık yolları, başarıyı hızlı ve kısa süreli kriterlere göre ölçen modern toplumların hızıyla çelişiyor. Bunun yanı sıra, bilimsel araştırmalara ayrılan kaynakların çoğu ülkede on yıllardır azalmakta olduğu biliniyor. Bu durum, önde gelen bilim adamlarını ve uzmanları, küresel ekonomik odak merkezlerine dönüşen ve ülkelerin sağlık krizleri ve ciddi ekonomik etkileri nedeniyle son zamanlarda cömert bir şekilde para aktardığı ilaç şirketlerinin kollarına itiyor. 
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Halk Sağlığı Departmanı Direktörü Epidemiyolog Dr. Maria Neira, uzun bir röportajında şunları kaydediyor: 
“Dünya, son yıllarda Uzak Doğu ülkelerindeki yüksek sağlık hizmetleri ve biraz da şans sayesinde 2002'de SARS virüsünü, ardından 2009’da domuz gribini aştı. Ayrıca 2014’te Ebola virüsünü, Zika virüsünü ise 2016'da yendi. Çünkü bunlar pandemi düzeyine ulaşmadı. Ancak WHO, 11 Mart'ta Kovid salgınını ilan ettiğinde ve dünya siyasi mücadelelerle meşgulken, toplumlar da futbol maçlarına ve dizilere gömüldüğünde bilim camiası her zamanki gibi hazırdı. Düşük maaşlar ve yetersiz kaynaklara rağmen 10  aydan daha kısa bir sürede aşı geliştirebildik. Bizi bugün bulunduğumuz yere getiren sağlam irade ve yorulmak bilmeyen azimle yıllardır çalışan bilim adamları ve araştırmacılar sayesinde.”
Pandeminin ortaya çıkmasından bu yana dünyada tanık olunan araştırma yarışının insanlık tarihinde benzeri yaşanmadı. Virüsün ortaya çıkmasından sadece 4 ay sonra, dünyanın çeşitli ülkelerindeki araştırmacılar, mutasyon özelliklerinin tanımlanmasını kolaylaştırmak için virüsle enfekte olanların 90 binden fazla genetik dizisini (genom) yayınladı. 6 aydan kısa bir süre içinde araştırmacılar Kovid-19 üzerine 40 binden fazla çalışma yayınladı. SARS virüsü ile ilgili yayınlanan araştırma sayısı bini geçmemişti. WHO, geçen Mayıs ayından bu yana 35 ülkede 440 hastaneyi virüse karşı denediği tedavilerin etkinliği hakkında bilgi ve veri paylaşmak için bir program oluşturdu.
Dr. Neira, bu konuda gururunu ve duygularını ifade ederek şu açıklamalarda bulunuyor:
“Uzmanlar arasındaki işbirliği açısından tüm rekorları kırdık. Hayatımda hiç böyle bir şey görmedim. Dünyanın dört bir yanından, bazen gece yarısından sonra veya şafağın erken saatlerinde uzmanlar ve araştırmacılarla iletişime geçtik. Tümü, çoğu durumda tüm ticari konuları bir kenara bırakarak çağrılara cevap verdi. Meslektaşlarım ve ben paylaşma ve işbirliğindeki bu cömertliği unutamayız. Hepimiz bunun, ders çıkarma ve geleceğe hazırlanmanın kaynağı olabilecek tarihi bir an olduğunun farkındayız."
Bununla birlikte, bağımsız bilim çevreleri, jeopolitik çatışmaların ve aşılar etrafında dönen ticari rekabetin etkilerinden büyük ölçüde endişe ediyor. Bu çevreler, bugüne kadar dünya çapında dağıtılan aşıları üreten üç şirketin (AstraZeneca, Pfizer ve Moderna) hiçbirinin araştırma sonuçlarını karşılaştırması için yetkili bilimsel otoritelere bunları sunmadığını hatırlatıyor.
Ayrıca, Kanada Kraliyet Derneği geçtiğimiz günlerde, medya aracılığıyla doğrulanmamış teorileri destekleyen bazı akademisyenlerin "kibirleri" konusunda uyarıda bulunurken, “British Medical Journal (BMJ)” dergisi son sayısının başyazısında, "Kovid-19 hakkında konuşan birine olan güven ne kadar büyük olsa da söylediklerine dair bu güvenin o kadar zayıf olması gerektiği" uyarısında bulundu. Dergi, koronavirüs bulaşmasından kaynaklanan bağışıklık süresi, mutasyona uğramış suşların risk seviyesi veya okullardaki düşük bulaş oranının nedenleri gibi salgın hakkında kimsenin kesin cevabını bilmediği birçok soru olduğunu kaydetti.



İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında bir gazeteci daha hayatını kaybetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında bir gazeteci daha hayatını kaybetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda bir gazeteci daha yaşamını yitirdi.

Gazze'deki hükümetin Medya Ofisinden yapılan yazılı açıklamada, İsrail'in saldırılarını başlattığı 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde öldürülen gazetecilere ilişkin bilgi verildi.

Filistin el-An Haber Ajansı çalışanı Muhammed Bisam el-Cemel'in, İsrail ordusunun Refah'taki evine düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybettiği belirtildi.

Açıklamada, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde öldürülen gazetecilerin sayısının 141'e yükseldiği bildirildi.

Medya Ofisinden daha önce yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze'de gazetecileri "Filistin'in sesini susturmak, gerçekleri gizlemek, haber ve bilgilerin bölgesel ve uluslararası kamuoyuna ulaşmasını engellemek amacıyla kasıtlı olarak öldürdüğü" ifade edilmişti.


İsrail'in 202 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de 34 bin 305 kişi hayatını kaybetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in 202 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de 34 bin 305 kişi hayatını kaybetti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusunun 202 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi'nde can kaybı son 24 saatte 43 artarak 34 bin 305'e yükseldi.

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'ne 202 gündür sürdürdüğü saldırılara ilişkin bilgi verildi.

İsrail ordusunun son 24 saatte Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 43 Filistinlinin daha hayatını kaybettiği, 64 Filistinlinin yaralandığı belirtildi.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısının 34 bin 305'e, yaralı sayısının da 77 bin 293'e yükseldiği kaydedildi.

Açıklamada ayrıca enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğu ancak İsrail askerlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığı yinelendi.


ABD'de toplam doğurganlık hızı tarihinin en düşük seviyesine geriledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD'de toplam doğurganlık hızı tarihinin en düşük seviyesine geriledi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD'de geçen yıl bir kadının 15-49 yaşlarında doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade eden toplam doğurganlık hızı, ülkede nüfus kayıtlarının tutulmaya başlandığı 1930'lardan bu yana en düşük seviyeye düştü.

The Wall Street Journal (WSJ) gazetesinin haberine göre, ABD'nin 2023'te toplam doğurganlık hızı 2022'ye kıyasla yüzde 2 azalarak 1,62 çocuk olarak belirlendi.

Ülkede 40'lı yaşlardaki kadınların doğum oranı sabit kalırken 35-39 yaş aralığındaki doğum hızının yüzde 5,47 gerilediği, 20-24 yaş grubunda ise yüzde 4 düştüğü saptandı.

Toplam doğurganlık hızının ABD'de nüfus kayıtlarının tutulmaya başlandığı 1930'lardan bu yana en düşük seviyeye gerilemesi, ABD'li gençlerin ev sahibi olmak, öğrenim kredisi borçlarının ödenmesi, çocuk bakımı gibi ekonomik ve sosyal zorluklar karşısında çocuk sahibi olmaktan vazgeçmesi ya da süreci ertelemesi eğilimiyle açıklandı.

ABD'de 2008 ekonomik krizinden bu yana düşüş eğiliminde olan toplam doğurganlık hızı, 2007'de "yenilenme hızı" olarak da nitelendirilen ve nüfusun niceliğini koruyan 2,12 çocuk olarak kayıtlara geçmişti.

Ülkeye göçmen alımının, toplam doğurganlık hızının gerilemesiyle uzun vadede ortaya çıkacak iş gücü açığını doldurması ve nüfusun niceliğini dengelemesi bekleniyor.


Venedik'e günübirlik gelen turistlerden giriş ücreti alınması uygulaması başladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Venedik'e günübirlik gelen turistlerden giriş ücreti alınması uygulaması başladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İtalya'nın kanallarıyla ünlü tarihi kenti Venedik'te günlük turist yoğunluğunu kontrol altına almak amacıyla günübirlik ziyarete gelen turistlerden giriş ücreti alınmasına yönelik uygulama başladı.

Venedik Belediye Meclisinin Eylül 2023'te kente günübirlik gelen turist yoğunluğunu kontrol edebilmek için aldığı karar doğrultusunda, bu yıl yoğun geçmesi beklenen 29 günde denenecek uygulama, bu sabah yerel saatle 08.30'da ilk kez devreye alındı.

Kentin ana giriş noktalarından Santa Lucia Tren Garı ve Roma Meydanı'na uygulamaya dair bilgilendirici panolar, ödeme ve kontrol noktaları konulurken, kente gelen yerli ve yabancı turistler işlemlerini internet üzerinden yapmadıysa bu noktalarda ödemelerini gerçekleştirdi.

İtalyan basınında yer alan haberlerde, uygulamanın ilk günü olan bugün için "Contributo di Accesso a Venezia" (Venedik'e Giriş Ücreti) isimli internet sitesinden 80 bin kişinin kayıt yaptırdığı, bunlardan sadece 7 binden fazlasının tarihi kent merkezine erişim için gereken 5 avroyu ödediği belirtildi. Bu ödemelerden 36 bin avrodan fazla gelir elde edildiği aktarıldı.

Uygulamayla, dünyada ilk kez bir kente günübirlik giriş için ücret ödendiği ifade edilirken, benzer şekilde turist yoğunluğuna sahip diğer şehirlerin de ilk kez yürürlüğe konan uygulamayı dikkatle takip ettikleri kaydedildi.

Venedik Belediye Başkanı Luigi Brugnaro da basına yaptığı açıklamada, "Giriş ücreti, dünyada ilk olan bir deneyimdir. Turist akışını yönetme, bölge sakinleri ve misafirlerimiz için daha iyi bir yaşam kalitesini garanti etme girişimidir." ifadesini kullandı.

Giriş ücretini ödeyen bazı turistler gazetecilere yaptığı açıklamada, Venedik'e yardım için bu uygulamayı desteklediğini belirtirken, kimi ise bir şey değişmeyeceğini, bu kontrol noktalarıyla şehrin eğlence parkı havasına sokulduğunu ifade etti.

- Uygulamaya karşı çıkanlar da var

Venedik'teki uygulamaya karşı olanlar kentin pek çok yerine, "Kitle turizmini idare etmek için bilet uygulamasına gerek yok. 25 Nisan'da giriş bileti uygulamasına hayır." yazılı pankartlar astı.

İki dönem Venedik Belediye Başkanlığı görevini yürüten Massimo Cacciari de Adnkronos ajansına verdiği demecinde, "giriş ücreti" uygulamasına karşı çıkarak, "Bu safça bir çılgınlık. Tamamen gayrı meşru, anayasaya da aykırı. Dünyada hiçbir şehre girmek için para ödemezsiniz. 'Aklınızı mı kaçırdınız' diyen biri yok mu? Bir şehre girmek için vergi konulur mu? Orta Çağ'da mı olduğunu sanıyorsun." ifadelerini kullandı.

Cacciari, turistleri bu "giriş ücreti"ni vermemeye çağırdı.

Uygulamanın devreye alındığı günde yüzlerce kişi de kentin Roma Meydanı'nda "giriş ücretine hayır" yazılı pankartlarla protesto yürüyüşü yaptı. Göstericiler, uygulamayı getiren Belediye Başkanı Brugnaro'ya tepki gösterdi.

Protesto yürüyüşünde, polis kordonunu aşmak isteyen göstericilerle güvenlik güçleri arasında zaman zaman arbedeler yaşandı. Polisin, kalkan ve cop kullanarak göstericileri engellediği anlar basına yansıdı. Göstericilerin eylem sırasında "Utanın-Utanın" ve "Faşistler" şeklinde slogan attıkları görüldü.

Bir grup da garın önündeki kontrol noktasında ellerindeki sahte İtalyan pasaportlarını göstererek, Avrupa Birliği'nde (AB) ve İtalya'da serbest dolaşım olduğunu ancak Venedik'te bunun bugün itibariyle sona erdiğini savundu.

- Venedik'e giriş ücreti uygulaması
Venedik Belediye Meclisinin kentteki turist yoğunluğunu kontrol altına almak maksadıyla Eylül 2023'te kabul ettiği "Venedik'e giriş ücreti" uygulaması, bu yıl ilk aşamada yoğunluk oluşması beklenen bazı tatil günlerini de kapsayan 29 günde denenecek.

Venedik'e günübirlik ziyaretleri belirlenen 29 güne denk gelen turistler, "Contributo di Accesso a Venezia" (Venedik'e Giriş Ücreti) adıyla oluşturulan siteden rezervasyon yaparak giriş ücretlerini ödeyebilecek.

5 avroluk giriş ücretini ödeyen ziyaretçilerin akıllı telefonuna geçiş belgesi özelliğinde bir karekod gönderilecek ve şehirde rastgele yapılacak kontrollerde bu karekodun gösterilmesi gerekecek. Giriş ücretini ödemeyenler, yerel yetkililerin kontrollerinde tespit edilmeleri halinde, giriş ücretine ek olarak 50 ila 300 avro idari para cezasına ödemek durumunda kalacak.

Venedik Belediyesi sınırlarındaki tesislerde konaklayanlar, Venedik'in içinde bulunduğu Veneto bölgesinde ikamet edenler, 14 yaş altı çocuklar, bakıma muhtaç olanlar, spor müsabakalarına katılanlar, seyahate çıkan lise öğrencileri, güvenlik güçleri ve itfaiye ekipleri giriş ücreti ödemekten muaf tutulacak.

Kanalların üstüne kurulu yapısı ve tarihi dokusuyla Venedik, her yıl milyonlarca turisti ağırlıyor.


İspanya, 4 ülke ile aynı anda Filistin devletini tanımayı planlıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İspanya, 4 ülke ile aynı anda Filistin devletini tanımayı planlıyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İspanya'da sol koalisyon hükümetinin Filistin devletini tanıma girişimini 4 ülke ile aynı anda ortak bir kararla yapmayı planladığı öğrenildi.

İspanya Dışişleri Bakanlığı kaynakları, AA muhabirine, Başbakan Pedro Sanchez'in ve Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares'in birçok kez dile getirdiği Filistin devletini tanıma girişiminin kısa zamanda gerçekleşmesinin planlandığını, İspanya'nın 4 ülke ile birlikte ortak hareket etmesinin öngörüldüğünü bildirdi.

İspanya'nın, daha önce yaptıkları ortak açıklamada uygun koşullar olması halinde Filistin devletini tanıma sözü veren Malta, İrlanda, Slovenya ve bu girişime destek verdiğini açıklayan Norveç ile birlikte hareket etmesi bekleniyor.

"Jamaika'nın ardından Filistin devletini dünyada tanıyan ülke sayısı 140 oldu. Bunun İspanya ve diğer ülkelerin de katılımıyla 145'e çıkacağını düşünüyoruz." diyen kaynaklar, bu kararı almalarının ardından beklentilerinin kalıcı ateşkes ilan edilmesi için taraflar üzerindeki baskıyı artırmak olduğunu aktardı.

Kaynaklar, "Filistin devletinin tanınması hem İspanyol hükümetinin hem de Başbakan Sanchez'in seçim öncesi ve sonrasındaki bir vaadidir. Bunun tarafları tekrardan müzakere masasına oturmasına hizmet etmesini umuyoruz. Bu büyük bir strateji ve şu anda doğru zaman. Daha fazla beklenmemeli." ifadelerini kullandı.

Kaynaklar, şunları kaydetti:

Kısa vadede öncelik acil kalıcı ateşkes, rehinelerin şartsız serbest bırakılması ve insani yardımların koşulsuz bir şekilde bölgeye girmesi olacaktır. Uzun vadede ise bölgede barış, refah ve güvenlik için tek yol olarak gördüğümüz iki devletli çözüme dayalı, geri dönüşü olmayan yol haritası oluşturmaktır. Filistin halkının umudu ve İsrail'in güvenliğinin garanti edilmesi için bu gereklidir. Biz Hamas'ı bu süreçte tamamen dışarıda görüyoruz. Hamas bölgede barışın ortağı değildir.

Siyasi cesaretin tek gerekli şey olduğunu vurgulayan kaynaklar, "Gazze'nin yeniden yapılanması için devasa ekonomik plan gerekmektedir. Buna İspanya ve AB kesinlikle katılacaktır. Gazze'nin bölgesel bağlantıları açılmalıdır. Hiçbir şekilde aceleci olmadan bunun üzerinde çalışılmalıdır. İsrail'in meşru hakkı olan güvenlik garantisi de sağlanmalıdır." diye konuştu.

Orta Doğu için mevcut durumda "genel görüşün savaşın devam edeceği" olduğunu belirten kaynaklar, "Gazze'de birinci sınıf insani felaket yaşandığının ve Lübnan'da her gün yaşanan olaylardan da büyük endişe duyduklarının" altını çizdi.


İngiltere Kralı, düzensiz göçmenlerin Ruanda'ya sınır dışı edilmesine ilişkin tasarıyı onayladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İngiltere Kralı, düzensiz göçmenlerin Ruanda'ya sınır dışı edilmesine ilişkin tasarıyı onayladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İngiltere'de düzensiz göçmenlerin Ruanda'ya sınır dışı edilmesine ilişkin yasa tasarısı, Kral 3. Charles tarafından onaylandı.

SkyNews'ün haberine göre Kraliyet Sözcüsü, Ruanda Planı'nın Kral 3. Charles'ın onayıyla yasalaştığını doğruladı.

Ülkedeki düzensiz göçmenleri Ruanda'ya sınır dışı edecek yasa tasarısı, 23 Nisan'da Avam Kamarası ile Lordlar Kamarası arasında defalarca gidip gelmesinin ardından Parlamentodan geçmişti.

Başbakan Rishi Sunak, düzensiz göçmenleri Ruanda'ya sınır dışı edecek uçakların 10 ila 12 hafta içinde kalkacağını duyurmuştu.

- Tartışmalı "Ruanda Planı" nedir?

İngiliz hükümeti, Nisan 2022'de hazırlanan "Ruanda Planı" kapsamında düzensiz göçmenleri ve ülkeye yasa dışı yollarla girip sığınma talebinde bulunanları, Ruanda'ya gönderme hedefini açıklamıştı.

Ülkede muhalefet, insan hakları örgütleri ile Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşun tepki gösterdiği karar, Yargıtay ve Yüksek Mahkemece yasaya uygun bulunmuştu.

Kararın ardından Haziran 2022'de Ruanda'ya 7 kişiyi taşıyan ilk uçuş ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararıyla durdurulmuştu. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı, Yüksek Mahkemede yeni dava açmış, mahkeme de 19 Aralık 2022'de Ruanda uçuşunun yasal olduğuna karar vermişti.

Mahkeme, temyiz yolunu açık tutmuş, insan hakları savunucularının bu mahkemede açtığı dava sonucu 29 Haziran'da Ruanda Planı'nın yasalara uygun olmadığına karar verilmişti. Hükümet ise Temyiz Mahkemesinin kararını Yüksek Mahkemeye taşımış, Yüksek Mahkeme de 15 Kasım'daki kararında Ruanda'ya yollanacak kişilerin kötü muameleye maruz kalma ve kendi ülkelerine gönderilme gibi risklerin bulunduğu gerekçesiyle planın yasaya uygun olmadığını açıklamıştı.

Bunun üzerine Ruanda'yla 5 Aralık 2023'te yeni anlaşma imzalanmıştı.

Bu anlaşmaya göre Ruanda'ya gönderilecek düzensiz göçmenler, İngiltere dışında başka bir üçüncü ülkeye sınır dışı edilemeyecek. Ruanda'daki diğer sığınmacılarla aynı haklara sahip olacak bu kişilerin yasal talepleri için destek verilecek. Ruanda'nın sorumlulukları bağımsız gözlemciler tarafından kontrol edilecek. Yasa tasarısıyla Ruanda, düzensiz göçmenlerin sınır dışına gönderilebileceği güvenli ülke kabul edilecek. Ruanda'nın güvenli olduğunu gösterir yasal adımlar ve uygulamalar da hayata geçirilecek.


Af Örgütü, ABD'deki üniversiteleri, öğrencilerin kampüslerdeki protesto haklarını korumaya çağırdı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Af Örgütü, ABD'deki üniversiteleri, öğrencilerin kampüslerdeki protesto haklarını korumaya çağırdı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Uluslararası Af Örgütü, İsrail karşıtı eylemlerin engellendiği ve öğrencilerin gözaltına alındığı ABD'deki üniversiteleri, öğrencilerin kampüslerdeki "barışçıl ve güvenli" protesto haklarını korumaya ve kolaylaştırmaya çağırdı.  

Af Örgütünden yapılan açıklamada, ABD'deki üniversitelerde İsrail karşıtı öğrenci protestolarının engellenmesi ve öğrencilerin gözaltına alınması kınandı.

İsrail hükümetinin eylemlerine yönelik eleştirilerin doğası gereği antisemitik olmadığı vurgulanan açıklamada, bazı protestolarda şiddeti yüceltmek de dahil olmak üzere nefret dolu söylemler kullanan kişilerin de olduğu aktarıldı.

Üniversite idarelerinin, öğrencilerin kampüslerdeki "barışçıl ve güvenli bir şekilde" protesto haklarını korumaya ve kolaylaştırmaya çağrıldığı açıklamada, ABD Başkanı Joe Biden'a da İsrail'e yönelik tüm silah transferlerini askıya alması ve Gazze'de derhal ateşkes sağlanması için çalışma çağrısı yapıldı.

- "İnsan haklarının ihlalidir"

Açıklamada görüşlerine yer verilen Af Örgütü ABD İcra Direktörü Paul O'Brien, "Barışçıl olarak protesto etmek ve seslerini duyurmak için bir araya gelenleri susturmak, taciz etmek, tehdit etmek ya da başka bir şekilde sindirmek için atılan her adım insan haklarının ihlalidir." ifadelerini kullandı.

O'Brien, ABD'deki üniversitelerin Filistinlilerin haklarını savunan protestocuların gözaltına alınmalarını talep ederek öğrencilere baskıcı şekilde karşılık verdiğine dikkati çekti.

Akademik özgürlüğün eğitim hakkının merkezinde yer aldığını vurgulayan O'Brien, kampüs aktivizminin ise bu özgürlüğün önemli bileşeni olduğunu kaydetti.

O'Brien, nefret dolu söylemleri ve şiddeti mümkün olan en güçlü şekilde kınadıklarını belirterek, "Yönetimlerin farklı bakış açılarına izin veren atmosferi teşvik etme sorumluluğu vardır." değerlendirmesinde bulundu.

- ABD'deki üniversitelerde Filistin protestoları

Columbia Üniversitesinde Filistin destekçisi öğrenciler, okulun, Filistin işgalini ve Gazze'deki soykırımı destekleyen şirketlere devam eden finansal yatırımlarını protesto amacıyla kampüsün bahçesinde oturma eylemi başlatmıştı.

Polis, 108 öğrenciyi gözaltına almış, okul yönetimi de eyleme karışan 80 civarında öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası vermişti.

Columbia Üniversitesindeki Filistin destekçisi gösteriler, New York Üniversitesi (NYU), Yale Üniversitesi, Massachusetts Teknoloji Ensititüsü (MIT), Tufts Üniversitesi, The New School ve Kuzey Carolina Üniversitesi gibi ABD'nin diğer önde gelen yükseköğrenim kurumlarına da yayılmıştı.


BM: Gazze halkı artan salgın hastalık riskiyle karşı karşıya

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

BM: Gazze halkı artan salgın hastalık riskiyle karşı karşıya

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), İsrail’in zorla aç ve susuz bırakarak yardımların girişini engellediği Gazze’deki Filistinlilerin artan salgın hastalık riskiyle karşı karşıya bulunduğunu açıkladı.

UNRWA’nın X sosyal medya hesabından İsrail’in saldırılarının sürdüğü Gazze’de yol açtığı insanlık felaketine ilişkin açıklamada yapıldı.

"Gazze’de açlık, hastalık ve ölüm halkın peşini bırakmıyor" ifadesine yer verilen açıklamada, İsrail’in saldırılarından kaçan 1.5 milyon kişinin sığındığı Refah kentindeki derme çatma barınakların arasında çöplerin biriktiği vurgulandı.

Açıklamada, salgın hastalık riskinin yüksek olduğu, ishal ve hepatit A salgınlarında endişe verici artış yaşandığına dikkat çekildi.

- Bir yandan İsrail saldırıları, diğer yandan açlık ve salgın hastalıklar

İsrail 7 Ekim 2023'ten beri yaklaşık 2,3 milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze Şeridi'ne hava, kara ve denizden saldırılarını sürdürüyor.

Saldırılar nedeniyle bugüne kadar çoğu kadın ve çocuk 34 bin 262 Filistinli öldürüldü, 77 bin 229 Filistinli yaralandı.

Hava, kara ve denizden düzenlenen saldırılar nedeniyle Gazze'de 1,9 milyon Filistinli de yerinden oldu. İsrail'in çıkardığı zorluklar nedeniyle bölgeye yeteri kadar yardım da ulaştırılamıyor. Filistinliler bir taraftan İsrail saldırıları diğer taraftan da her gün daha derinleşen açlıkla mücadele ediyor.

BM, İsrail'in yoğun saldırısı altındaki Gazze Şeridi'nde 2,2 milyon kişinin kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunmuştu.

BM'ye göre, Gazze'de 378 bin kişi Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) ölçeğine göre "felaket" olarak adlandırılan 5. seviye, 939 bin kişi de "acil durum" olarak bilinen 4. seviye açlıkla karşı karşıya bulunuyor.

Özellikle Gazze'nin kuzeyinde yaşayan Filistinlilerin un bulamadıkları için hayvan yemlerini öğüterek tüketmek zorunda kaldığı bildiriliyor.


Macron'a göre, dünyadaki silahlanma karşısında Avrupa "çok yavaş" ve "yeterince iddialı değil"

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Macron'a göre, dünyadaki silahlanma karşısında Avrupa "çok yavaş" ve "yeterince iddialı değil"

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa'nın askeri açıdan yeterince iddialı olamadığını ve dünyadaki silahlanma yarışının gerisinde kaldığını söyledi.

Macron, 6-9 Haziran'da yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri öncesi Sorbonne Üniversitesinde "Avrupa" temalı konuşma yaptı.

Muhaliflerin bu konuşmayı kastederek "cumhurbaşkanlığı koltuğunu seçim kampanyası için kullanmakla" suçladığı Macron, konuşmasında, değişen uluslararası koşullar, Ukrayna'daki savaş, kıtanın güvenliği ve savunması gibi konuları ele aldı ve "daha egemen ve daha güçlü" bir Avrupa mesajı verdi.

Stratejik riskler ve uluslararası sistemdeki dönüşümler bağlamında, "Avrupa'mız ölümlü, ölebilir" diyen Macron, Avrupa'da birliğin ve gücün sağlanması için mücadele çağrısı yaptı.

Macron, Rusya'nın Ukrayna savaşını kazanmamasının Avrupa'nın güvenlik “koşulu” olduğunu kaydetti ve Rusya'ya karşı "otonom gerçek bir strateji" yürütülmesi gerektiğini savundu.

Öte yandan dünya genelinde artan silahlanma karşısında Avrupa'nın "çok yavaş kaldığını ve yeterince iddialı olmadığını" belirten Macron, "Güvenilir Avrupa Savunması" isimli bir konseptin inşası için Avrupalı ortakları ile harekete geçeceğini dile getirdi.

Macron ayrıca kıtanın "siber güvenlik ve siber savunma kapasitesine" sahip olmasını istediğini belirtti.

Sene başında Fransa dahil Avrupa geneline yayılan çiftçi protestolarına da değinen Macron, "çiftçilerin öfkesinin Avrupa'ya karşı değil aşırı düzenlemelere yönelik" olduğunu savundu.

Macron, 7 yıl önce, cumhurbaşkanlığı döneminin başında yine Sorbonne Üniversitesinde bir konuşma yapmıştı.

- Macron'a karşı protesto gösterisi

Macron'un Sorbonne Üniversitesine gelmesini protesto eden yüzlerce eylemci Pantheon Meydanı'nda toplandı.

"Macron kapat çeneni, Sorbonne senin değil" sloganları atan eylemcilere karşı polis yoğun güvenlik önlemleri aldı.

Polisin çevrelediği alanda Filistin bayrakları ve "Özgür Filistin" sloganları ile tempo tutan eylemciler İsrail'in Gazze’ye yönelik saldırılarını da protesto etti.


İsveç'te maskeli saldırganlar tiyatrodaki anti-faşist etkinliğe sis bombasıyla saldırdı

Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)
Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)
TT

İsveç'te maskeli saldırganlar tiyatrodaki anti-faşist etkinliğe sis bombasıyla saldırdı

Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)
Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)

İsveç polisi, çarşamba gecesi maskeli birkaç saldırganın Stockholm'da düzenlenen anti-faşist bir etkinliğe ev sahipliği yapan tiyatroyu basarak oradaki topluluğa saldırdığını ve sis bombaları patlattığını belirtti. 

Sol görüşlü Sol Parti (Vansterpartiet) ve Yeşiller Partisi'nin (Green Party), İsveç başkentinin güney banliyölerinden birinde bulunan Gubbangen tiyatrosunda düzenlediği etkinliğe yaklaşık 50 kişi katıldı. Etkinliğe bir üyesiyle katılan ırkçılık karşıtı Expo Vakfı, saldırı sonrasında üç kişinin hastaneye kaldırıldığını söyledi.

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson saldırıyı kınayarak bunu İsveç demokrasisine yapılmış bir saldırı diye nitelendirdi. TT haber ajansına göre Başbakan, bu tür olayların ülkede yeri olmadığını da sözlerine ekledi.

Kristersson, "Demokratik bir toplantıya yapılan saldırı, tüm demokrasimize yapılmış bir saldırıdır" dedi.

Expo, maskeli saldırganların etkinlik başlamak üzereyken tiyatroya girdiklerini ve biber gazıyla sis bombası kullandıklarını belirtti. 

Vakıf, saldırganları "bir grup Nazi" diye tanımladı.

Expo, "Naziler, fiziksel şiddet kullanarak ziyaretçilere saldırdı" diye belirtti ve saldırganların "giriş salonunu dumanla dolduran bir tür sis bombası atmadan önce binayı tahrip ettiklerini" ifade etti. 

Expo tarafından yayımlanan görüntülerde panik içindeki katılımcıların mekandan kaçmaya çalıştığı görülüyor.

Saldırı tüm siyasi partiler tarafından kınandı. Henüz herhangi bir tutuklama yapılmadı.

SVT kanalına göre Sol Parti'den Nooshi Dadgostar, "bireyler arasında eşitlik" anlamına gelen etkinliğe "Nazi gibi görünen kişilerin şiddetle saldırıldığını" söyledi.

Dadgostar; ülkedeki "tüm siyasi güçleri", "demokrasimizi tehdit eden radikal sağa" karşı birlikte mücadele etmeye çağırdı.
Independent Türkçe