2020 ABD’nin Sahra’nın Fas’ın egemenliğinde olduğunu tanıma ve İsrail ile ilişkilerin kurulduğu bir yıl oldu

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından resmi olarak onaylanan ve 12 Aralık 2020 tarihinde ABD’nin Rabat Büyükelçisi David Fischer tarafından sunulan yeni Fas haritası, Sahra’nın Fas Krallığı’nın bir parçası olduğunu gösteriyor (AFP)
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından resmi olarak onaylanan ve 12 Aralık 2020 tarihinde ABD’nin Rabat Büyükelçisi David Fischer tarafından sunulan yeni Fas haritası, Sahra’nın Fas Krallığı’nın bir parçası olduğunu gösteriyor (AFP)
TT

2020 ABD’nin Sahra’nın Fas’ın egemenliğinde olduğunu tanıma ve İsrail ile ilişkilerin kurulduğu bir yıl oldu

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından resmi olarak onaylanan ve 12 Aralık 2020 tarihinde ABD’nin Rabat Büyükelçisi David Fischer tarafından sunulan yeni Fas haritası, Sahra’nın Fas Krallığı’nın bir parçası olduğunu gösteriyor (AFP)
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından resmi olarak onaylanan ve 12 Aralık 2020 tarihinde ABD’nin Rabat Büyükelçisi David Fischer tarafından sunulan yeni Fas haritası, Sahra’nın Fas Krallığı’nın bir parçası olduğunu gösteriyor (AFP)

Perde, 2020 yılında iki önemli olay nedeniyle Fas’ta düştü. İlk olay, Fas ile Cezayir destekli Polisario Cephesi arasında 45 yıldan daha uzun bir süre çatışmanın devam ettiği Fas’ın Sahra bölgesinin ABD tarafından tanınması oldu. İkinci olay ise ikinci Filistin intifadasının patlak vermesinin ardından Rabat’taki İsrail irtibat bürosunu kapatma kararının bir sonucu olarak 2000 yılında kesilen Rabat ve İsrail arasındaki ilişkilerin yeniden başlaması oldu.
Fas halkı, 10 Aralık 2020 tarihinde ABD Başkanı Donald Trump tarafından Twitter üzerinden paylaşılan tweetleri hatırlayacaklar. Trump, tweetlerinde “Bugün tarihi bir atılım gerçekleşti. En büyük iki dostumuz İsrail ve Fas Krallığı, tam diplomatik ilişkiler kurmayı kabul etti” ifadelerine yer verdi. ABD Başkanı, diğer bir tweette ise, ABD’nin Fas’ın Sahra üzerindeki egemenliğini tanıyan bir kararname imzaladığını duyurdu. Üçüncü bir gönderide de Fas’ın 1777’de ABD’yi tanıdığını hatırlatan Trump, bu nedenle de kendilerinin Batı Sahra üzerinde Fas’ın hakimiyetini tanımalarının uygun bir adım olduğunu kaydetti.
Trump’ın tweetlerinin ardından Beyaz Saray, Fas’ın Sahra bölgesindeki Dakhla şehrinde ABD için bir konsolosluk açıldığını ve ABD hükümetinin, Sahra dahil tüm Fas haritasını onayladığını duyurdu. Kraliyet Divanı tarafından 10 Aralık’ta yapılan bir açıklamada da Fas’ın, ‘Fas asıllı Yahudileri ve İsrailli turistleri Fas’a getirmek için doğrudan uçuşları kolaylaştırmayı, resmi ikili temasları ve diplomatik ilişkileri en kısa sürede yeniden başlatmayı, ekonomik ve teknolojik alanda yenilikçi ilişkiler geliştirmeyi ve iki ülkedeki irtibat bürolarını yeniden açmayı’ amaçladığı belirtildi.
Tel Aviv’den ilk uçuş olarak, Başkan Trump’ın baş danışmanı ve damadı Jared Kushner ile İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Meir Ben Shabbat liderliğindeki ABD’li ve İsrailli heyeti taşıyan uçak 22 Aralık’ta Rabat’a iniş yaptı. Heyetler, Rabat’taki Kraliyet Sarayı’na kabul edildiler ve Fas- ABD ile İsrail arasında üçlü bir deklarasyon imzalandı. 2020 yılı, Fas Kraliyet Silahlı Kuvvetleri’nin
13 Kasım’da Sahra’daki ‘Guerguerat’ olarak bilinen tampon bölgede Fas- Moritanya sınırında bulunan ‘Guerguerat’ geçidini kurtarmak üzere yaptığı müdahaleye de tanık oldu. Müdahale öncesinde Sahra’nın Fas’tan ayrılmasını isteyen Polisario Cephesi unsurları, geçidi 3 hafta süreliğine kapatmıştı.
Fas kuvvetleri, herhangi bir kayıp vermeden geçidi kurtarmayı başardı ve Polisario Cephesi unsurlarının bir kez daha sızmasını engellemek için bir ayrım duvarı inşa ederek bölgeyi güvence altına aldı. Fas ve Afrika arasındaki ticaret için hayati önem taşıyan bu kara geçidinde ticaret yeniden başlatıldı.
Fas Başbakanı Saadeddin el-Osmani’ye göre 73 devlet, Fas’ın geçidi barışçıl bir şekilde kurtarma pozisyonunu destekledi.



Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

TT

Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

Dürzilerin önde gelen liderlerinden Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, Suveyda'da varılan ateşkes anlaşmasının, kendisi ve Şeyh Hamud el-Hanavi tarafından temsil edilen Dürziler ile Suveyda Vilayeti İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Ahmed ed-Dalati ve diğer yetkililer tarafından temsil edilen Suriye hükümeti arasında imzalandığını duyurdu.

Suriye hükümeti, son günlerde şehirde devam eden ve çok sayıda ölü ve yaralıya neden olan çatışmalara son vermek için dün Suveyda halkıyla ateşkes anlaşması imzaladı.

Şarku'l Avsat'ın incelediği anlaşma, tüm askeri operasyonların derhal durdurulmasını ve tüm tarafların güvenlik güçlerine ve kontrol noktalarına yönelik her türlü saldırıyı durdurma taahhüdünde bulunmasını öngörüyor.

Anlaşmaya göre, ateşkesin uygulanmasını denetlemek ve uyulmasını sağlamak için Suriye devleti ve Dürzi şeyhlerinden oluşan bir gözetim komitesi kurulması planlanıyor.

hyujı8o9
Dürzi cemaatinin ruhani liderlerinde Şeyh Hikmet el-Hicri, Suveyda'da kendisini destekleyen ‘Askeri Konsey’ üyeleri ile birlikte (Arşiv)

Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Suriye'deki Dürzi Cemaati Meclisi’nin üç şeyhi, yani Şeyh Yusuf Carbu, Şeyh Hamud el-Hanavi ve Şeyh Hikmet el-Hicri'yi bünyesinde barındırdığını belirterek, Hikmet el-Hicri'nin ‘farklı bir yönelime sahip olduğu’ için ‘anlaşmanın tarafı olmadığını’ söyledi.

Anlaşmanın tüm taraflarca imzalanmadığını, çünkü Suveyda'daki güvenlik durumunun seyahat ve toplantılara izin vermediğini belirten Şeyh Yusuf Carbu, anlaşmanın ‘yazışmalar yoluyla’ kabul edildiğini belirtti. Anlaşmanın ardından iyimser olsa da, Şeyh Yusuf Carbu “Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor” ifadesini kullandı.

Şeyh Hikmet el-Hicri, çok geçmeden, ‘kendilerini sahte bir şekilde hükümet olarak adlandıran silahlı çetelerle herhangi bir anlaşma, müzakere veya yetki devri olmadığını’ teyit eden bir açıklama yayınladı. Bu ortak tutumdan sapan, tek taraflı iletişim veya anlaşma yapan herhangi bir kişi veya kuruluşun ‘istisnasız ve müsamahasız bir şekilde yasal ve toplumsal hesap verebilirliğe tabi tutulacağı’ uyarısında bulundu.