Emani et-Tavil
Yeni tip koronavairüs (Kovid-19) salgının, Afrika'da bölgesel ilişkilerin gidişatını şekillendirecek kadar derin bir siyasi etkisinin olması beklenmiyordu. Salgın şuan Afrika Boynuzu'nda ve kıtanın batısında yeni iç siyasi dengelerin oluşturulmasına katkıda bulunuyor.
Salgınla mücadeleye yönelik politikalarla birlikte Afrika'nın siyasi veya ekonomik etkileşim ve tepki yöntemlerinin çokluğu, dünyanın tüm ülkelerinde olduğu gibi olumsuz yönleri konusundaki fikir birliği olmasına rağmen farklı eğilimlerin sonuçlarının ortaya çıkmasında rol oynadı.
Afrika kıtasında yaklaşık 2,2 milyon doğrulanmış Kovid-19 vakası kaydedildi. Bu da dünya çapındaki toplam vakan sayısının yaklaşık yüzde 3,5'ini oluşturuyor. 2020'nin sonunda kaydedilen bir milyon Kovid-19 vakasıyla Güney Afrika, kıtada Kovid-19’un en fazla görüldüğü ülke oldu.
Tıpkı ABD’de olduğu gibi salgının, Afrika kıtasında da derin siyasi yansımaları olduğu söylenebilir. Örneğin, Etiyopya gibi seçim gereklerini yerine getirmekte başarısız olması veya Cezayir'de olduğu gibi belirli siyasi elitlerin yönetimden uzaklaştırılmasını amaçlayan halk protestolarını durdurmasını sağlayan salgını bazı ülkelerde farklı yansımaları oldu. Ayrıca Fildişi Sahili’nde Alassane Ouattara ve Gine’de Alpha Conde gibi bazı liderler cumhurbaşkanlığı sürelerinin uzatılmasına imkan veren bir takım anayasal değişiklikleri yapabilmek için salgının küresel düzeydeki önceliğinden faydalandılar. Aynı şekilde Nijer, , İçişleri Bakanı ve görev süresi dolan cumhurbaşkanının sağ kolunu, cumhurbaşkanlığına aday göstererek sistem içinde bir güç değişikliği yaptı. Bu adım beklenenin aksine Fransa tarafından memnuniyetle karşılandı.
Sudan’da, devrim sonrası siyasi sistemin bileşenleri arasındaki tartışma devam ederken Sağlık Bakanı’nın, salgın karşısında ciddi ve katı önlemler alması ve sıkı politikalar uygulaması, Bakanlıktaki eski Devlet Başkanı Ömer el Beşir rejimi unsurları tarafından kendisine karşı kullanıldı ve salgının ortaya çıkmasından iki ay sonra görevden alınmasına neden oldu.
Salgının Etiyopya ve Cezayir örneklerinde ise farklı yansımaları oldu. Salgın ilk kez bir ülkede seçimlerin aksamasına neden oldu ve Etiyopya’da seçimler ertelendi. Bu aksamanın siyasi istikrar üzerinde etkili olması beklenen bir iç savaşa yol açtığı düşünüldüğünde salgın bu noktada biraz daha dikkati hak ediyor. Cezayir'de ise salgının, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika ve şu anda yolsuzluk suçlamalarıyla yargılanmakta olan erkek kardeşi dahil olmak üzere ülkenin siyaset sahnesinin önde gelen isimlerinin yönetimden uzaklaştırılmasını talep eden halk protestolarının durmasına neden olarak nispeten de olsa siyasi bir değişimi engellediği söylenebilir.
Etiyopya
Verilere göre Etiyopya'da Kovid-19 kaynaklı vaka ve can kaybı sayısı, iç siyasi denklemlerde önemli bir seçimin tamamlanmasına engel olmayı hak edecek boyutta değildi. 2020 yılı sonunda Kovid-19 kaynaklı can kaybı sayısı 2 bin olarak kayıtlara geçti. Ağustos 2020’de yapılması planlanan genel seçimlerin süresiz olarak ertelenmesi kararı halk protestolarının patlak vermesine neden oldu. Ancak Tigray eyaletinin kararı çiğneyerek yerel meclis seçimlerini düzenlemesinin ardından federal hükümet 5 Ekim itibarıyla Tigray eyaletiyle ve Tigraylı bakanlar ile bağlarını kopardığını açıkladı.
Etiyopya’nın kuzeyindeki Tigray eyaletini yöneten isyancı Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF), ordunun kararını reddederek onu Başbakan Abiy Ahmed’in partisi lehine çalışmakla suçladı. Bununla birlikte TPLF, kuzey üssünün yeni komutanı olarak atanan General Cemal Muhammed'in görevini üstlenmek üzere geldiği bölgenin yönetim şehri Mekele’deki havalimanından dışarıya çıkmasını engelledi ve aynı uçakla geri dönmeye zorladı.
Bu gelişmenin ardından Etiyopya Başbakanı’nın TPLF’ye karşı askeri operasyonların başladığını resmen duyurmasıyla birlikte sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesinin yanı sıra hava trafiği, ulaşım ve tüm iletişim araçları durduruldu. Savaş, hükümete karşı bir tür gerilla savaşı başlatan güçlerin Mekele’ye girmeleriyle Başbakan lehine sonuçsuz bir zaferle sonuçlandı. Ancak Rönesans (Nahda) Barajı yakınlarındaki Benishangul-Gumuz bölgesinde de silahlı çatışmalar başladı. Etiyopya’daki diğer etnik gruplar, geçmişten beri rakip olan gruplar arasında barış içinde bir arada yaşama yöntemlerine karşı bir tehdit oluşturabileceğini düşündükleri Başbakan Abiy Ahmed'in adımları karşısında endişe kapılırken 1990'ların ortasında başlatılan ve Etiyopya Anayasasında da öngörülen formülle yeni bir siyasi proje önerisinde bulundular.
Öte yandan Eritre, Abiy Ahmed'in Tigraylılara karşı Somali Cumhurbaşkanı Muhammed Abdullah Fermacu'nun da bulunduğu üçlü ittifakın parçası oldu. Bu ittifak, üç ülkenin iç siyasi denklemlerine gölge düşürdü. Bu arada Etiyopya'nın Somali'de görev yapan Afrika Birliği (AfB) Barışı Koruma Gücü’nde yer alan askerlerini geri çekmesi, buradaki Eş-Şebab Hareketi’nin örgütlenmesini güçlendirdi.
Etiyopya-Sudan ilişkilerine gelince, Hartum'un Feşka bölgesini Etiyopya'dan almasının ardından iki ülke arasındaki sınırlarda askeri çatışmalar yaşandı. Bu olay, iki ülke arasındaki gerilimin tırmanmasına katkıda bulundu. Bu durum, özellikle Etiyopya’nın Benishangul-Gumuz bölgesindeki silahlı gerilimlerin sorumlusu olarak Sudan’a işaret etmesi ve yine Etiyopya’nın daha önce Sudan’a yönelik suçlamalarıyla iki ülke arasındaki uluslararası sınırları tanımaktan vazgeçmesi nedeniyle 2021'de büyük çaplı askeri çatışmalara yol açabilir.
Cezayir
Koronavirüs, Cezayir'deki halk hareketini de doğrudan etkilerken yetkililere, yolsuzluk yapmaktan hüküm giymiş siyasi elitleri uzaklaştırma ve devlet kurumlarının gereksinimlerini tarihsel ve geleneksel yapılarına göre uyumlu hale getirecek şekilde siyasi sistemi netleştirme fırsatı verdi.
Salgın sonucu ilk ölümlerin kaydedildiği andan itibaren herkesin konunun ciddiyetine vakıf olduklarını ve gösteriler düzenlemek için sokağa çıkmamayı tercih ettiklerini söyleyebiliriz. Vaka ve can kayıplarının artması, 13 Mart 2020 Cuma günü protesto için sokağa çıkan az sayıdaki göstericinin salgının yayılmasından sorumlu tutulmasını faydasız olduğunu ortaya koydu.
20 Mart tarihi, Cezayir sokaklarında uzun bir süre sonra halk yürüyüşlerinin olmadığı ilk cuma olarak kayıtlara geçti. Halk hareketinin herhangi bir merkezi ve bir lider kadrosu olmasa da, sosyal medyayı, özellikle Facebook'u, kamuoyu oluşturmak ve değişim konularında ortak bir vizyon ortaya koymak için kullandı.
Teorik olarak salgının patlak vermesi, halk hareketinin yetkililerin omuzlarındaki yükünün hafiflemesini sağladı. Ancak salgından kaynaklanan ekonomik zorluklar, salgının sona ermesinden sonra halk hareketi için yeni bir kart olabilir.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Cezayir, Şubat ve Mart aylarında, özellikle ekonomisinin petrol ve doğalgaz ihracatına bağlı olması ve petrol fiyatlarındaki sert düşüş nedeniyle 2 milyar dolar olduğu tahmin edilen mali kayıplar kaydetti. Bununla birlikte ülkenin vergi gelirlerinin yüzde 50’si ve memur maaşlarının yüzde 70'i petrol gelirlerine bağlı.
Ülke gelirleri, İspanya ve İtalya'ya giden iki adet boru hattına bağlı olduğundan, Avrupa ülkelerinin ekonomilerini kapatması ve Cezayir petrolüne olan talebin azalması, kamu bütçesi için büyük bir zorluk oluşturdu. Bu durum, bütçe açığını yaklaşık 26 milyar dolara çıkardı. Her ne kadar bu açık, 55 milyar dolar olarak tahmin edilen nakit ile kısmen karşılanabilir olsa da Avrupa'daki kapanma devam ettikçe daha da büyüyebilir.
Genel olarak salgının siyasi etkileri ve yankıları, özellikle ekonomik koşullar, büyük ülkelerin öncelikleri ve Afrika’nın aşıya ulaşma imkanının zayıf olması nedeniyle uzun sürecek gibi görünüyor. Bunlar özellikle Sahra altı Afrika'da aşılması kolay olmayacak konulardır. Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame’nin dediği gibi, ‘salgının etkilerini silmek bir nesil sürebilir’.