El-Hol Kampı’ndaki Faslı kadınlar, ülkelerine geri dönüş vizesi almayı bekliyorlar

El-Hol Kampı’nda kalan Faslı iki kadın (Şarku’l Avsat)
El-Hol Kampı’nda kalan Faslı iki kadın (Şarku’l Avsat)
TT

El-Hol Kampı’ndaki Faslı kadınlar, ülkelerine geri dönüş vizesi almayı bekliyorlar

El-Hol Kampı’nda kalan Faslı iki kadın (Şarku’l Avsat)
El-Hol Kampı’nda kalan Faslı iki kadın (Şarku’l Avsat)

Mehira isimli Faslı kadın, Suriye’nin kuzeydoğusundaki El-Hol Kampı’nda kalan ülkesinden kadınlarla birlikte, Fas’ın başkenti Rabat’ta, mülteci kamplarında mahsur kalan Faslı kadınların durumlarını incelemekle sorumlu özel Meclis Komitesi’nin düzenleyeceği toplantıları büyük bir umutla takip ediyorlar. Faslı kadınlar, ülkelerine geri dönüş vizesi çıkmasını beklediklerini belirtiyorlar.
Komitenin kurulduğu haberlerinin basına yansıması üzerine Şarku’l Avsat muhabiri, Haseke kentinin 45 kilometre doğusundaki El-Hol Kampı’nı ziyaret etti. Bu kampta Arap ve Batı ülkelerinden gelen yabancı kadınlar ve çocukları için özel bir bölüm bulunuyor. Bu bölümde kalanların sayısı yaklaşık 12 bine ulaşıyor. Bunların 3 bin 177’si kadın, geriye kalanlar ise 15 yaş altı çocuklardan oluşuyor. Faslı kadınlar, göçmen Arap kadınların başında geliyor. Zira Faslı kadınların sayıları yaklaşık 582’ye, çocuklarının ise 500’e ulaşıyor.
“Suriye’ye yolculuğumun kararı, benim irademle olmadı. Kocam, bu yerdeki (Fas’ta) yaşamın ve buradaki kaderimizin son bulması amacıyla bu yolculuğa çıkmam için beni zorladı ve çocuklarımla tehdit etti.” Diyen 40 yaşındaki Mehira, Fas’ın başkenti Rabat’tan, 10 yıldır karmaşık bir durumda olan bu ülkeye, Suriye’ye yolculuk hikayesini bu kelimelerle anlatmaya başladı. Siyahlara bürünen kadın, hikayelerini ve ağır anılarını anlatmak üzere, kışın soğuk havasından, yazın yakıcı güneşin ışığından korumayan küçük çadırın altında kızının yanına oturdu.
Mehira, “2005 yılında Faslı biriyle evlendim ve hiçbir aşırılık gözlemlemedim. Zira namazını kılar, saçlarını ve sakalını normal bir şekilde tıraş ederdi” dedi. 2011 başında Suriye savaşının patlak vermesinin ardından servis edilen korkunç görüntüler, sempati ve destek duygularını güçlendirdi. Bu görüntüler, kontrol edilemeyen bir yangın gibi sosyal medya platformlarında hızla yayıldı. Görüntüler yakın ve uzak birçok ülkedeki vatandaşın duygularına hitap etti. Bu kişilerden biri de Suriye halkının trajesinden ve maruz kaldığı savaş felaketinden etkilendiğini gizlemeyen Mehira’nın kocası oldu.
Mehira, “2013 yazında, bana önceden haber vermeden, Türkiye’ye yolculuk yapmamıza karar verdi. Türkiye’ye ulaştıktan sonra, Nusra Cephesi örgütüne katılmak ve ardından DEAŞ örgütüne biat etmek amacıyla Suriye’ye girme kararını ve arzusunu bana bildirdi. Beynimden vurulmuşa döndüm” diye konuştu. Nitekim Mehira bu kararı şiddetle reddetti ve kocası onu ciğerpareleriyle yani çocuklarıyla tehdit etti. Mehira, “Onları benden zorla alacağını söyledi. Bu yüzden baskı ve dayak altında kabul ettim. O, çocuklarıma çok bağlı olduğumu biliyor” ifadesini kullandı.
Mehira, Suriye’de mahsur kalan Faslı kadınların durumlarını görüşmek üzere Fas Meclisi’nde özel bir komitenin kurulduğu ve Faslı muhalif milletvekili ve siyasi partilerin, çocuklarıyla birlikte mahsur kalan kadınların ailelerinin çağrılarına kulak vererek bu kişilerin iadesini talep ettiklerine dair çıkan haberler hakkında bilgisi olup olmadığı sorusuna, “Burada televizyon veya internet ağı bulunmuyor. Kızım Fatma, oradaki ailemizle iletişim kurmak ve neler olduğunu bize haber vermeleri için bazen internet kafeye gider” diye yanıt verdi. Bir anlığına duraklayan Mehira daha sonra üzgün ve zorla duyulabilen düşük bir ses tonuyla, “Bu haberlerin doğru olmasını ve ivedilikle vatanımıza dönmemizi umuyorum” dedi.
Mart 2019’da Bağuz’daki çatışmaların bitmesi ve terör örgütü DEAŞ’ın hakimiyetine son verilmesinin ardından, adamlar hapishanelere ve gözaltı merkezlerine nakledildi. Kadınlar ve 12 yaşından küçük çocuklar da Haseke kentindeki El-Hol ve Roj mülteci kamplarına yerleştirildi. 16 yaş üstü çocuklar ise Suriye’nin en kuzeydoğusundaki Kamışlı kentine bağlı Tel Maruf’taki çocuk cezaevine gönderildi.
Başka bir çadırda kalan ve ülkesinin gelenek ve kültürüne bağlı 50’li yaşların ortasındaki Ranva, kaldığı yeri adeta bir Faslının evine dönüştürmüş. 2015’te kocasıyla birlikte Suriye’ye girişini ve hikayesini anlatmaya başlayan Ranva, “23 yaşındaki kızım Faslı bir savaşçıyla evlendi ve o (savaşçı) bir buçuk yıldır Suriye Demokratik Güçleri tarafından tutuluyor. Akıbetini bilmiyoruz” dedi.
Ablasından iki yaş küçük olan Ranva’nın ikinci kızı da Faslı bir savaşçıyla evlendi. Bu evlilikten bir çocuk dünyaya geldi. Faslı savaşçı evlilikten bir yıl sonra öldürüldü. Ranva’nın ikinci kızı daha sonra Tunuslu bir savaşçıyla evlendi ve Tunuslu savaşçı da öldürüldü. Bu evlilikten olan çocuk, Bağuz kasabasından kaçtıkları sırada doğdu.
Ranva’nın en küçük kızı ise, ailesi 2014 yılında göç ederek DEAŞ örgütünün kontrolündeki bölgelere yerleştiğinde 14 yaşındaydı. Fakat babası onu küçük yaşta Faslı bir savaşçıyla evlenmeye zorladı. Onun kocası da iki ay sonra öldürüldü. Bu evlilikten bir çocukları dünyaya geldi. Ancak Ranva’nın en küçük kızı ikinci kez evlenmeyi reddetti.
Siyah abasını tutarak etrafında çeviren Ranva, “Ailem burada dağılmış vaziyette. Kocamın ölümünden sonra onların sorumluluğunu üstlendim. Bu haberlerin doğrulanmasını bekliyorum. Doğrulanmasını ve işlemlerin hızlandırılmasını diliyoruz” diye konuştu.
Ranva konuştuğu sırada kızları sessiz kalırken, İsra isimli 19 yaşındaki en küçük kız konuşmaya dahil olarak, Suriye’de yaşadıkları hayatın oldukça zor olduğunu söyledi. Suriye’nin birçok şehri ve kasabası arasında gidip gelen aile sonunda Deyrizor’un Bağuz kasabasına yerleşti. Aile Irak’a kaçtı ve El-İşare kasabasında 6 ay bekledi fakat uluslararası koalisyon uçaklarının bombardımanları sonucu 2018’in sonlarında Suriye’ye geri döndü. Aile o günden bu yana El-Hol Kampı’nda kalıyor.
Fas’ın Daru’l Beyda (Kazablanka) şehrinden gelen 30 yaşındaki Sedim, yaklaşık 2 yıldır El-Hol Kampı’nda kalıyor. Başından geçen olaylardan dolayı yaşından büyük gözüken Sedim, hikayesini şu sözlerle anlattı:
“Babam, annemi boşadıktan sonra DEAŞ örgütüne katılmaya karar verdi. İki kere örgüt saflarındaki iki savaşçıyla evlenmek zorunda bırakıldım. Ancak ikisi de (evlendikten) aylar sonra öldü ve ben halihazırda dulum.”
Fas’a dönüş imkanına işaret eden bilgileri duyduğunda yaşadığı sevinci dile getiren Sedim, “Bu bir rüya ve dilerim Allah’tan yakında gerçekleşir. Burada, bu çadırın insafı altında hayatın ızdırabını ve memleketimden ve ailemden uzaklığın acısını yaşıyoruz” dedi.
Fas, DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyona üye bir Arap ülkesi. Fas da geri kalan Arap ve Batı ülkeleri gibi vatandaşlarının iadesini reddediyor ve tutuklandıkları veya teslim oldukları coğrafyada yargılanmalarını talep ediyor. Ancak bununla birlikte Rabat, geçen yıl Mart ayında 8 yetim çocuğun iadesi konusunda esneklik gösterdi.
Fas Meclisi, muhalefetteki Özgünlük ve Modernite Partisi’nin çağrısı ve talebi üzerine Dışişleri Bakanlığı, Fas Kızılay’ı ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi koordinasyonuyla ulusal bir komite kurulması talebini onayladı. Komite, Suriye’deki tutukluları ziyaret ederek, mülteci kamplarında mahsur kalan anne ve çocukların durumlarını inceleyecek.



Salih Müslim: Dünya Türkiye’nin operasyonlarına için yeşil ışık yakmayacak

Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Salih Müslim (Şarku’l Avsat)
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Salih Müslim (Şarku’l Avsat)
TT

Salih Müslim: Dünya Türkiye’nin operasyonlarına için yeşil ışık yakmayacak

Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Salih Müslim (Şarku’l Avsat)
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Salih Müslim (Şarku’l Avsat)

Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Salih Müslim, Türkiye'nin İsveç'in NATO'ya üyeliğini kabul etmesi karşılığında Kürtlere yönelik operasyonlarının desteklenmesinin de aralarında bulunduğu şartlarını, Kürtlerin bekasına yönelik bir savaş ilanı olarak değerlendirdi. Müslim, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Türkiye, tarafların tarafsızlık politikasını reddetmelerinden ötürü Kürt halkının çektiği sıkıntıları anlayan uluslararası güçlere her türlü baskıyı uyguluyor. Öyle ki Ankara, Kürtlerin bekasına karşı yürüttüğü savaşta, başta NATO olmak üzere tüm güçleri kendi tarafına çekmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.

PYD ile başta İsveç olmak üzere Avrupa ülkeleri arasında herhangi bir düşmanlık olmadığını vurgulayan Müslim, Ankara'nın, Suriye'nin kuzeydoğusunda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve PYD liderliğindeki askeri güçlerin kontrolü altındaki bölgelere yönelik operasyonlarına yeşil ışık yakılması ihtimalini dışladı.

Müslim, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye'nin Kürtlere yönelik saldırılarının karşılığında müzakerelerden bir şey kazanabileceğini düşünmüyorum. Çünkü Erdoğan, tüm dünyanın onun bombardımanlarına razı olacağına inanıyor, ama beklediğini alamayacak.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg arasında 11 Temmuz’da Litvanya'nın Vilnius kentinde gerçekleşen üçlü görüşme sırasında, Türkiye’nin İsveç'in NATO'ya katılımını onayladığını duyurdu. Müslim, bu kararın Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerine ilişkin beklenen sonuçları hakkında yaptığı değerlendirmede, Özerk Yönetim tecrübesi ve bu bölgelerin 10 yıl önce Suriye yönetiminin kontrolü dışında örgütlenmesi sayesinde Rojava'da (Suriye Kürdistanı) başarılı bir model oluşturduklarını belirterek, “Güçlerimizin disiplini sonucunda, ABD ve Uluslararası Koalisyon güçlerini bizimle askeri ortaklık yapmaya iten halkımızın kazanımlarını savunacağız” dedi.

Kürt halkını hedef alan saldırılara karşı Kürtlerin ulusal birliğinin sağlanmasını isteyen ve tüm Kürt tarafları, Kürt birliğinin önündeki en büyük engel olan partizanlık ve tek taraflı çıkarlardan uzak durmaya çağıran Müslim, “Ulusal birliği sağlamak isteyen Kürt partileri çıkarlarını bir kenara bırakmalı” şeklinde konuştu. Suriyeli siyasetçi, ulusal birliği sağlamaya ve muhalefetteki Kürt Ulusal Konseyi de dahil olmak üzere tüm Kürt taraflarla diyalog kurmaya hazır olduğunu da sözlerine ekledi.

Müslim, Özerk Yönetimin ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki bölgeleri yönetmek için Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile birlikte çalışmak istediklerini, ancak ENKS’nin Türkiye destekli Suriyeli muhalefet koalisyonundaki varlığının buna engel olduğunu söyledi. Müslim, diyalog kapısının bir şeyler yapmak ve bu cesareti göstermek isteyen tüm siyasi güçlere açık olduğunun da altını çizdi.

Türk siyasetine ve Kürtlerle savaş politikasına karşı uyarıda bulunan PYD Eş Başkanı, “Türkiye, Türkiye'deki Kürt şehirlerini ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) topraklarındaki Kürt şehirlerini yakıp yıkıyor. Bunun DEAŞ'ın Rojava bölgelerine yaptıklarından hiçbir farkı yok. Bu politikalar, bir iç ekonomik krizin yansımasıdır” şeklinde konuştu.

PYD’nin resmi internet sitesi üzerinden pazar günü konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Suriye sorununun çözümüne yönelik arabuluculuk çalışmalarında önemli rol oynayan İsveç halkına ve kurumlarına saygı ve takdir ifade edildi. Açıklamada, “Partimiz (PYD), İsveç'in ve halkının çıkarlarına zarar verecek herhangi bir eylemde bulunmamıştır. Türkiye'nin, İsveç'in tüm dünyada demokrasiye destek veren insani duruşunu etkilemek için uyguladığı baskıyı kınıyoruz” denildi.

Türkiye’nin artan operasyonları

Türkiye, geçtiğimiz haziran ayı başlarından bu yana DEAŞ'e karşı savaşında ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon güçleri tarafından desteklenen Özerk Yönetim ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki bölgeleri hedef alan hava saldırılarını artırdı.

Geçtiğimiz haziran ayının sonlarında silahlı insansız hava aracı (SİHA) ile Özerk Yönetimin önde gelen isimlerinin bulunduğu bir araç hedef alındı. Araçta Kamışlı Kantonu Eş Başkanı Yusra Derviş ile yardımcısı Liman Şiveş ve aracı kullanan Fırat Tuma öldü, Kamışlı Kanton Eş Başkanı Gabi Şamun ise ağır yaralandı.