Geçtiğimiz yılın başından bu yana, Avrupalılar her sabah salgına Asya sayacının rakamları ile uyanıyorlar, sonra günün bitmesi ile kendi sayaçlarındaki sayıları Amerika kıtasına gönderiyorlar, ABD’de diğerleri gibi, insanlığın bildiği en büyük bilimsel proje ile dünya çapında araştırmacıların virüsle mücadele için bir araya geldiği Kovid-19 kabusunda kendi sayacındaki günlük verileri duyuruyor.
Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) ortaya çıkması ve dünya genelinde yayılmasının üzerinden 13 ay geçmesinin ardından koronavirüs salgını modern zamanlarda karşılaştığımız en büyük sorun haline geldi. Birçok uzman salgının oluşturduğu kötü durumun 2. Dünya Savaşı’ndan aşağı kalır bir yanı olmadığını düşünüyor.
2. Dünya Savaşı sırasında Albert Einstein'ın o dönemin ABD Başkanı Theodore Roosevelt'e bir mektup göndererek Alman Robert Oppenheimer liderliğinde dönemin bilinen en iyi bilim adamlarını atom bombasının geliştirilmesi için “Manhattan Projesi” altında toplamaya ikna etmesinin ardından nükleer silah geliştirme yarışı başlamış oldu. Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerinde çeyrek milyon insanı yok etmesine neden olan atom bombası, savaşın Müttefik devletler tarafından kazanılmasını sağladı.
Bugün de insanlık bu yıkıcı küresel salgından bir çıkış yolu bulmak için bilime sığınıyor ancak bu kez Manhattan nükleer projesinde görülen katı gizliliğin aksine parlak beyinler hayat kurtarmak için iş birliği yapıyor ve araştırmalarının sonuçlarını daha önce görülmemiş bir şeffaflıkla paylaşıyorlar.
Kovid-19 salgını ile mücadelenin tarihteki en büyük bilimsel araştırma projesine dönüşmesi, alışıldığı üzere yönetilen bir zihnin proje yönetimi tarafından net bir plana göre denetlenmesi ile değil, Asya'dan Avrupa'ya, Kuzey Amerika'ya kadar bayrak koşusuna benzeyen bir yarışta, birçok sektörde ve disiplinde 24 saat aktif olan yüzbinlerce profesyoneli içeren bir ağ üzerinden bilim adamları ve araştırmacılar arasındaki geniş çaplı spontane işbirliği ile oluştu.
Günde 200 araştırma
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uzmanları “açık bilim” olarak adlandırdıkları şey üzerine bahse giriyorlar. Araştırmacılar verileri, bulguları, çalışmaları ve elektronik programlarını bazen bilimsel dergilerde yayınlamadan ve meslektaşların karşılaştırmasına tabi tutmadan önce burada paylaşıyorlar.
Kovid-19’a yönelik bir araştırma ekibini yöneten aynı zamanda Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nde kürsü başkanı olan Deniz Biyoloğu Carlos Duarte “Şüphesiz, Kovid-19 pandemisinden sonraki dünya öncekiyle aynı olmayacak ancak dünyanın bilim adamlarının ve tıp uzmanlarının oynadığı rolü unutmaması hayati önem taşıyor. Çünkü doğasını veya zamanlamasını tam olarak bilmediğimiz salgının eşiğindeyiz ve bu salgınlarla mücadelede bilimsel silahlar dışında başka bir yol olmayacak” ifadelerini kullandı.
WHO’nun verilerine göre, her gün dünyanın dört bir yanındaki bilim adamları ve araştırmacılar Kovid-19 üzerine 200'den fazla yeni çalışma alışverişinde bulunuyorlar. (www. covid19primer.com linki üzerinden söz konusu araştırmalara göz atabilirsiniz) Yeni araştırmaların sayısı, tüm insan hastalıkları hakkında yayınlanan araştırmaların iki katı, dünyamızın karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olan iklim değişikliği üzerine yayınlananların ise üç katıdır. Bu araştırmalar, genomik analizler ile virüsün kökenini ve diğer koronavirüsle ilişkisinin belirlenmesi ile somut sonuçlar sunarken, pandemiyle mücadele için çeşitli çözümler sağladı.
Bu analizler ayrıca virüsün vücuda girme yolunun ve sürecinin öğrenilmesine de yardımcı oldu. Enflamasyona neden olan proteinlerin belirlenmesinin ardından aşıların nereye yönlendirileceğinin öğrenilmesini sağladılar.
Bazı laboratuvarlar şu anda aşıları denemek için, önce fareler üzerinde ardından da klinik deneylerde insanlar üzerinde deneme yapmak yerine, aşıların üretilmesi ve geliştirmek için yapay zeka kullanıyorlar. Bu teknoloji aşıların geliştirilme süresinin benzeri görülmemiş bir oranda kısaltılmasına yardımcı oluyor. Söz konusu teknoloji, bilim adamlarının kök hücreler üzerinde yürüttüğü ve bazı Avrupa Birliği üye devletlerinin dini nedenlerle kamu parasıyla finanse etmeyi reddettiği araştırmalar sayesinde geliştirildi.
Virüsün 60 mutasyonu
İstatistik ve uygulamalı matematik uzmanları, pandeminin gelecekteki gidişatını, salgının sağlığı koruyucu kampanyalara ve kapanma önemlerine vereceği tepkiyi gösterecek programlar geliştirmeye çalışıyorlar.
Bu çalışmalardan biri, katı izolasyon önlemlerinin, vaka ve ölü sayılarını yüzde 80 oranında azalttığını göstermişti. Söz konusu programlar, izolasyon önlemlerinden çıkış için belirlenecek stratejileri belirlemede, normal yaşama dönme ve virüse karşı savunmasız grupları korumada birincil role sahip olacaktır. Programlar ayrıca popülasyondaki bağışıklık düzeyinin büyük ölçekte öğrenilmesinde yardımcı olacak.
WHO uzmanları tarafından toplanan araştırma ve çalışmaların sonuçlarına göre, çeşitli ülkelerde bugüne kadar 5 bin 700'den fazla genomun genetik diziliminin yapılması ile farklı derecelerde mutasyon sonucu oluşan yaklaşık 60 farklı virüs türü olduğu öğrenildi. Virüs türlerinin belirlenmesi, virüsün Çin'den diğer Asya ülkelerine o bölgelerden de Avrupa'ya ve oradan da Amerika'ya yayılma yollarını belirlenmesine ve bu ülkelerde ölüm oranlarındaki farklılığın nedenlerini açıklamaya yardımcı olacaktır.
Bu çalışmaların, virüs hakkında günümüzde yaygın olarak bilinen, virüsün bazı hayvanlara bulaşma olasılığı, enfeksiyon riskinin hastanın yaşı ve diyabet, obezite, akciğer enfeksiyonları, kalp hastalığı kronik hastalıklarla ve sigara ve alkol kullanımı ile yakından ilişkili olduğu gibi bilgilerin bilinmesine yardımcı olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Bilimsel araştırmalardan elde edilen umut verici sonuçlar arasında, bazıları dakikalar içinde enfeksiyonu tespit edebilen düzinelerce farklı test yönteminin geliştirilmesi yer alıyor. Bu test yöntemleri izolasyondan çıkış stratejilerinin geliştirilmesinde etkili olan kapsamlı testlerin yapılmasına yardım sağlayacak.
Yapılan araştırmalar sonucunda kanalizasyon sularının analiz edilmesi ile tüm şehirlerdeki viral yükün gelişimini izlenmesi de mümkün oldu.
Hastalıklarla mücadelede daha önce görülmemiş bu uluslararası bilimsel işbirliğinin öneminin belki de en net örneği, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nin (CERN) -19 milyar dolarlık rekor bir maliyetle nükleer fizik araştırmalarına adanmış en büyük bilimsel laboratuvar ve Cenevre yakınlarındaki İsviçre-Fransa sınırları altındaki uzun tünellerde bulunuyor- Kovid-19’a yakalanan hastaların yaşadığı rahatsızlıkların şiddetini hafifletmeyi amaçlayan bir solunum cihazı geliştirmesidir.