Rami Mahluf, Esed'den ‘sahte sözleşmelerle satılan’ mülklerinin kendisine iade edilmesini istedi

Suriyeli işadamı, Suriye Devlet Başkanı’na “Ülkedeki en büyük yolsuzluk dosyası neden umurunuzda değil?” diye sordu

Suriye Devlet Başkanı Esed ile işadamı Mahluf arasındaki anlaşmazlık 2019'da başladı (AFP)
Suriye Devlet Başkanı Esed ile işadamı Mahluf arasındaki anlaşmazlık 2019'da başladı (AFP)
TT

Rami Mahluf, Esed'den ‘sahte sözleşmelerle satılan’ mülklerinin kendisine iade edilmesini istedi

Suriye Devlet Başkanı Esed ile işadamı Mahluf arasındaki anlaşmazlık 2019'da başladı (AFP)
Suriye Devlet Başkanı Esed ile işadamı Mahluf arasındaki anlaşmazlık 2019'da başladı (AFP)

Velid Şekir
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile kuzeni olan Suriyeli işadamı Rami Mahluf arasındaki anlaşmazlıkta geçtiğimiz pazar günü yeni bir gelişme yaşandı. Mahluf, pazar akşamı Facebook sayfası üzerinden ‘savaş zenginleri’ olarak tanımladığı kişileri, Suriye'deki tüm mallarını ‘sahte sözleşmelerle’ satmakla suçladı. Mahluf, Facebook üzerinden paylaştığı ve Esed'e gönderdiği mektupta ‘dolandırıcılık ve sahteciliği neden umursamıyorsunuz?’ diye sordu.
Beşşar Esed ve eşi Esma’ya yakın nüfuzlu kişilerle çatışma halinde olan Mahluf, Esed’e yazdığı mektupta ‘bu kişilerin yaptıklarına’ atıfta bulunarak Esed’e bir takım gerçeklerden söz ettikten sonra Esed’den ‘tüm haklarını iade etmesini ve failleri cezalandırmasını’ istedi.
Suriye’nin 2012 tarihli Anayasası’na göre Esed, Yüksek Yargı Konseyi’ne başkanlık ederken, yardımcılığını ise Adalet Bakanı Hâkim Ahmed Seyyid yapıyor. Konsey üyeleri arasında ise Yargıtay Başkanı ve iki yardımcısı, Cumhuriyet Başsavcısı, Adalet Bakan Yardımcısı ve Adli Teftiş Dairesi Başkanı yer alıyor. Şam'ın bir kenar mahallesinde yaşayan Mahluf, vergi kaçırmakla suçlanıp başkanlığını yaptığı şirketin kârından Suriye devletinin payını ödememesinin ardından Maliye Bakanlığı'nın kendisinden vergi ve harç ödemesini talep ettiğini ve telekomünikasyon şirketi Syriatel’den ve diğer şirketlerden vazgeçmesi için baskı yaptığını açıklamıştı.
Mahluf'un Facebook üzerinden paylaştığı ve İndependent Arabia tarafından aktarılan mektubun girişinde şu ifadeler yer alıyor:
“Bugün Yüksek Yargı Konseyi Başkanı, İcra, Askeri ve Güvenlik Dairesi Başkanı Beşşar Esed'e, savaş zengini çetelerin şirketlerden ve mülklerden vazgeçmememiz nedeniyle tehditlerini yerine getirmeye, benim ve çocuklarımın evlerini sahte sözleşmelerle satmaya başladıklarına dair bir mektup gönderdi. Sayın Başkan eğer bu durumdan razıysanız bundan sonra söyleyecek sözüm yoktur.”
Bununla birlikte Mahluf, mektubunu ‘hedefine ulaşmasını sağlamak için yayımladığını’ açıkladı.
‘Sayın Yüksek Yargı Konseyi Başkanı’ diye başlayan ve Esed’e bu sıfatıyla hitap edilen mektupta, “Adalet Bakanlığı’nda 13621 nosuyla kayıtlı, 28 Eylül 2020 tarihli ve size yukarıda belirtilen sıfatınızla hitaben yazdığımız mektubumuza (herhangi bir adli merci karşısına çıkıp kendimizi savunmamız ve ifade etmemiz engellendiğinden ötürü) ilaveten size bu mektupla başvuruyoruz. Şimdiye kadar hiç birine cevap alamadığımız; 13 Ekim 2020 tarihli ve 14683 nolu Yüksek Yargı Kurulu Başkan Yardımcısı’na gönderdiğimiz tüm mektuplar, İç Ticaret ve Tüketiciyi Koruma Bakanlığı’na gönderdiğimiz mektuplar ile 10 Ocak 2021 tarihli ve RR220538267SY nolu gönderilen bu mektubun içeriğini belirten posta kartı, Adalet Bakanlığı’na yazılan 21 Eylül 2020 tarihli ve 12977 nolu mektubumuz ve 23 Eylül 2020 tarihli ve 13107 numaralı posta kartı da ektedir” ifadeleri yer aldı.

“Avukatlar tehdit ediliyor ve sahte sözleşmeler yapılıyor”
Mahluf mektubuna şöyle devam ediyor:
“Avukatlar artık tehdit altında ve hiçbiri haklarımızı savunmaya cesaret edemiyor. Bu durum, bu çetelerin geniş yetkilere sahip olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Bunların başında istisnasız herkesin boynunun üstünde her an inmeye hazır bir kılıç gibi duran rejimin güvenlik bürokrasisi geliyor. Aynı zamanda hiçbir devlet kurumuyla iletişim kuramıyoruz. Bu çeteler, sizlere gönderdiğimiz tüm mektupları atlatmak için son zamanlarda cezalandırmayla eş değer yeni bir yöntem kullanmaya başladılar. Tüm resmi kamu kurumları da sahte sözleşmeler düzenleyerek ve belgeleri iki yıl öncesinden günümüze kadar olan eski tarihlerle kayıtlar yaparak onlarla birlikte hareket ediyor. Böylece sahte tarihler ve hileli yöntemleriyle yasal olarak doğru iddialarımızı yalanlıyorlar.”
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Mahluf, ‘hiçbirini satmadıklarını’ söylediği mülklerinin satışının resmi olarak yasallaştırıldığından söz etti.
Söz konusu çeteleri, bu şekilde mülklerini satmak ve ardından başka satışlar için düzenlemeler yapmakla suçlayan Mahluf, böylece bu çetelerin nihai sayılabilecek yargı kararlarıyla ‘mevcut durumdan habersiz iyi niyetli alıcılar’ olarak tanımladığı kişilerin bu mülkleri satın almaları için duruma yasal bir statü vermeye çalıştıklarını söyledi.

“Geçim kaynaklarımıza göz diktiler”
Dolandırıcılık ve sahteciliğin ‘mükemmel bir şekilde’ yapılarak tüm prosedürlerin ve bunlara uygun olarak alınan yargı kararlarının unutturulduğuna işaret eden Mahluf, ‘açgözlülük ve adaletsizlikten şikayetçi olanlara yapılanların yaşadıkları evlerin sahte sözleşmelerle satılması noktasına ulaştığına’ dikkati çekti. Mahluf daha önce kendilerinden istenenleri yerine getirmemeleri halinde başlarına geleceklerle ilgili yapılan tehditlerin ‘pratiğe dökülmeye başlamasıyla henüz reşit yaşta dahi olmayan çocuklarının mallarına ve oturdukları evlere el uzatıldığını’ söyledi.
Mahluf mektupta, “Güvenlik güçlerinin 6 Ocak 2021 tarihinde gece yarısı ofislerimizden birine baskın yapması ve şirketlerimize kamu kurumlarıyla yapılan toplantılarını ve yönetim kurullarının kararlarını usul ve kararlara uygun olarak şekillendirme özgürlüğü sağlayan tüm evraklara ve ticari kayıtlara el konulması karşısında şaşırdık” ifadelerini kullandı. Mahluf, tüm bu belgelerin, bazı gerçekleri ve sahteciliği ispat etmelerinin engellenmesi çerçevesinde ellerinden alındığını da sözlerine ekledi. 
Mahluf, Esed’e hitaben, “Neden sizin veya herhangi bir kamu kuruluşunun, yukarıda ifade ettiğimiz bu büyüklükteki bir sahtecilik ve dolandırıcılığı içeren, Suriye Arap Cumhuriyeti tarihindeki en büyük yolsuzluk dosyasını oluşturan ve Suriye’nin itibarını zedeleyen bu konu hakkında endişesi bulunmuyor? Suriye Anayasası’nın hüküm ve maddelerine uygun olarak, bunun konuyla ilgili en yüksek adli makam sizsiniz” dedi.
Anayasa ile ilgili olarak ise Mahluf, ‘söz konusu kişilerin kendilerine karşı yasadışı oyunlar oynayarak, özel mülklerini tamamen hukuka aykırı bir şekilde kamulaştırdıklarını ve yasadışı yollarla anayasayı sürekli olarak ihlal ettiklerini, yapılanlara vakıf olmalarına ve dile getirmelerine rağmen kendilerinin söz konusu kişileri caydıramadıklarını’ söyledi. Mahluf, ünlü bir iş adamı olarak “Haklarını savunmakta ve yapılan haksızlıkları herhangi bir resmi makama iletmekte zorlanan sıradan bir vatandaş ne yapsın?” diye sordu.
Mahluf mektubunu “Anayasa ve özel mülkiyeti güvence altına alan ve koruyan hükümleri çerçevesinde tüm haklarımızı bize iade etmenizi, failleri kim olursa olsun en ağır cezalarla cezalandırmanızı ve bunun emsal teşkil etmesini rica ediyorum” diyerek sonlandırdı.
Suriye hükümeti, Mahluf’un Facebook üzerinden, bazı hükümet yetkililerinin kendisinden başta Syriatel olmak üzere sahibi olduğu şirketlerden vazgeçmesini talep ettiklerini açıkladığı bir video kaydı yayınlamasının ardından geçtiğimiz yıl bahar aylarında Mahluf'un tüm mallarına el koydu.

Esma Esed’in şirketleri ve sağlam para ihtiyacı
Suriye Devlet Başkanı Esed ile Suriye ekonomisinin dayanaklarından biri sayılan işadamı kuzeni arasındaki anlaşmazlık, rejimin 2019 yılında, Suriye Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinin azalması ve Suriye lirasının değer kaybetmesi sonrasında Mahluf'tan şirketlerinin kârlarından devlet hazinesine ödeme yapmasını istemesi üzerine başladı.  Esed, rejimin desteğini alarak yükselen bazı işadamlarının kârlarından yolsuzlukla mücadele başlığı altında kesinti yapmaya başladı.
O tarihten bu yana Mahluf Suriye'deki evinde kalıyor. Moskova'nın Esed'den özellikle Suriye devletinin Moskova'ya olan borçlarını geri ödeyemediği için rejimin içindeki ve etrafındaki iş adamlarının yaptığı yolsuzluklarla mücadele etmesini istemesinin ardından yetkililerin baskısı altında olan Mahluf’un Rusya’nın koruması altında olduğu söyleniyor. Bununla birlikte Mahluf, ailesini yurt dışına ve büyük yatırımlarının olduğu Dubai'ye gönderdi.
Yine o tarihten beri Esed'in eşi Esma’nın, daha önce Mahluf'a özgü olan ve kendisine büyük kazançlar sağlayan yatırımları elde etmek için rejimi çevreleyen işadamları ve savaş zengini olarak tanımlanan bazı kişilerle çalıştığı haberleri yayıldı. Suriye’nin First Lady’si, söz konusu kişiler ve akrabaları (kuzenleri) aracılığıyla birkaç şirket kurdu. Sosyal medya üzerinden çeşitli mesajlar ve video kayıtları yayımlayan Mahluf, Esed'in çevresindekileri ‘savaş zengini’ olarak tanımlıyor.
Mahluf'un 14 Aralık'ta Facebook üzerinden ‘Hizmetkarından ülkenin Başkanına’ başlığıyla Esed'e gönderdiği son mektupta, “Savaş tüccarları, Suriye ekonomisinin tamamını kontrol etmek için otoriter, korkutucu ve yıkıcı yöntemler uygulamaya başladılar. Çok sayıda tüccarın ve sanayicinin yerini, korkunç bir hale gelen güvenlik örtüsü ile desteklenen savaş zengini dediğimiz birkaç kişi aldı. Mesele savaşın başında muhalifleri sınır dışı etmekten ibaret değildi. Artık rejim destekçilerinin rollerinin ele alınmasının zamanı geldi” ifadelerine yer verdi.
Mahluf, Esed’e hitaben, “2019 yılı başlarından bu yana savaş ağalarının davranışlarının ülkeye ne kadar zarar verdiğini ve derhal durdurulması gerektiğini, aksi takdirde bunun etkilerinin ülke için bir felaket olacağını söylüyoruz. Onların programlarına ve planlarına açıkça karşı çıkmaya ve onlara karşı durmaya başladık” dedi.



‘Sessiz göç’ yolculukları Gazzelileri kurtuluş ve ‘Avrupa’nın ihtişamı’ umuduyla cezbediyor

Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)
Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)
TT

‘Sessiz göç’ yolculukları Gazzelileri kurtuluş ve ‘Avrupa’nın ihtişamı’ umuduyla cezbediyor

Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)
Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Balah’ta yaşayan Cenin, aylardır sosyal medyada yayımlanan bir sponsorlu ilan aracılığıyla yurtdışına göç etme fırsatını sunan kişilerle temas halindeydi. İlan, Gazze’deki kanlı savaş ortamını fırsata çevirerek hedefi ‘Avrupa’ olarak belirledi ve böylece ilgiyi artırmayı amaçladı.

Facebook üzerinden yayımlanan ve Gazze’de ilk kez duyulan ‘Avrupa’nın İhtişamı’ adlı kuruluşun sponsor olduğu bu ilan, güvenilirliği konusunda birçok soru işaretine yol açtı. Buna rağmen bazı kişiler, iki yıldır devam eden bombardıman ve yıkım ortamından uzak, farklı bir yaşam umuduyla, ilanda yer alan WhatsApp numarası üzerinden iletişime geçmekten çekinmedi.

Gizlilik içinde gerçekleştirilen yolculuk

Gazze’den bu yolculuklara katılan kişilerle iletişim kurmak kolay olmadı. Hem çıkış sürecini çevreleyen sıkı gizlilik hem de son derece zor güvenlik ve insani koşullar nedeniyle ulaşmak güçtü. Ayrıca, yolcuların ulaştıkları ülkelerdeki mevcut durumları ve yasal statüleri henüz doğrulanmış değil. Yakın aile üyeleri aracılığıyla güven ağı kurarak WhatsApp üzerinden ulaştığımız Cenin, önce tereddüt etti, ardından konuşmayı kabul etti. Bulunduğu ülkede devlet takibinden korktuğu için kimliğinin tamamının açıklanmasını istemedi.

dfg
Gazze Şeridi’ndeki Filistinlileri taşıyan uçaklardan birinin Johannesburg'a iniş yaptığı sırada çekilmiş fotoğrafı (Sosyal medya)

Cenin, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, kuruluşun ilanında yer alan numarayla ilk temasta çok tereddüt ettiğini, ancak daha sonra riski göze alarak iletişime geçtiğini anlattı. İsrail numaraları kullanan kişilerle konuştuğundan emin olduktan sonra, kendisi, eşi ve üç çocuğunu Gazze Şeridi’nden göç etmeye karar verenler arasına kaydettirdi; amaçları güvenli bir hayat bulmaktı.

Cenin, savaş öncesinde ve savaş sırasında pek çok Gazzelinin dolandırıcılığa maruz kaldığını bildiği için başta çekindiğini, ancak kendisiyle iletişim kuran kişilerin, ödemelerin ‘son adım’ niteliğinde olduğunu ve çok önemsemediklerini belirtmeleri üzerine cesaret bulduğunu söyledi. Bu güvence, kendisinin ve ailesinin savaş sırasında yaşadığı zorluklardan sonra yeni bir umut arayışını sürdürmesini sağladı.

Söz konusu sürecin, yolculuk etmek isteyen her aile bireyi için detaylı bilgiler (tam ad, kimlik numarası, pasaport numarası ve diğer kişisel bilgileri) gönderilerek başlatıldığını anlatan Cenin, ardından her kişi (çocuklar dahil) için bin 500 dolar talep edildiğini belirtti.

Güvenlik taraması

Cenin, yolculuk tarihleri ve prosedürler hakkında bilgi almak için zaman zaman kuruluşla iletişim kurmaya devam ettiğini, kendisine sürecin ‘gereken adımlar doğrultusunda devam ettiği’ yönünde güvence verildiğini söyledi. Kuruluşun ayrıca, Gazze Şeridi’nden çıkacak her kişi hakkında ‘sıkı bir güvenlik taraması’ yapılacağını ve aralarında ‘Hamas veya diğer Filistinli gruplardan herhangi bir kişinin’ bulunmamasının sağlanacağını kendisine bildirdiğini aktardı.

Cenin, üç buçuk ay sonra kendisi ve eşinin cep telefonlarına beklenmedik bir mesaj geldiğini, mesajda altı saat içinde hazır olmaları ve yalnızca gerekli belgeleri yanlarına almaları gerektiği bildirildiğini anlattı. Yolculuk için gerekli paranın birkaç gün öncesinde, ağırlıklı olarak kripto para hesapları ve yabancı para cüzdan uygulamaları üzerinden transfer edildiğini belirtti.

Deyr el-Balah’dan Ramon Havalimanı’na

Cenin’e göre aile, ekim ayı sonunda, Deyr el-Balah yakınlarındaki bir noktadan küçük bir otobüsle yaklaşık 40 kişiyle birlikte Gazze’den ayrıldı. Grup, İsrail kontrolündeki bölgelere yönlendirildi, muhtemelen Doğu Han Yunus veya Refah civarında bir askeri noktaya ulaştı, buradan Kerem Şalom Sınır Kapısı’na götürüldü ve ardından Negev’deki Ramon Havalimanı’na ulaştı. Oradan Güney Afrika’ya uçtular. Cenin, daha önce Han Yunus’tan başka Gazze sakinlerinin de aynı rotayı kullandığını ifade etti.

Cenin, otobüsün yola çıktığı andan itibaren, Han Yunus ile Refah arasındaki İsrail kontrol noktalarına ulaşana kadar iki insansız hava aracının (İHA) otobüsü takip ettiğini ve geçiş noktasına kadar eşlik ettiğini aktardı.

zc
Gazze şehrinde tahrip edilmiş bir İsrail askeri aracının önünden geçen Filistinliler, 27 Kasım 2025 (AP)

Cenin ve ailesi, Avrupa’nın İhtişamı kuruluşunun düzenlediği ilk yolculuğun bir parçasıydı. Ailenin Güney Afrika’ya ulaşımı ve giriş süreci, başka bir ülkeden geçerek gerçekleştirildi ve bu süreç, bazı Filistinlilerin Nairobi’den bindikleri uçakta saatlerce bekletildikleri durumlarla kıyaslandığında çok daha kolay geçti. O yolculukta yolcular, eksik belgeleri nedeniyle uzun süre uçağa alınmamıştı; bu durum, Cenin’in bindiği uçakta da yaşanmıştı.

Avrupa’nın İhtişamı yolculukları

Bazı Filistinlilerin ifadelerine göre Avrupa’nın İhtişamı kuruluşu, Mayıs-Kasım 2025 arasında Gazze’den Filistinlileri taşıyan üç uçuş gerçekleştirdi. İlk uçuşun hedefi Endonezya’ydı ve 57 Gazze sakini yolculuk yaptı; yolcular, Ramon Havalimanı’ndan kalkarak Budapeşte’ye inmişti. İkinci uçuş, geçtiğimiz Ekim ayında Ramon Havalimanı’ndan Nairobi’ye, oradan Güney Afrika’ya gerçekleşti; üçüncü ve son uçuş da geçen ay aynı güzergâhla yapıldı.

Bu yolculuklar, kendisini internet sitesinde ‘2010 yılında Almanya’da kurulan, çatışma ve savaş bölgelerindeki Müslüman topluluklara yardım ve kurtarma çalışmaları sunan insani bir kuruluş’ olarak tanımlayan Avrupa’nın İhtişamı hakkında birçok soru işareti yarattı.

frgt
Gazzelilerin yerinden edilmesine karşı düzenlenen bir gösteriye katılan İsrail vatandaşı Araplar, 8 Şubat 2025 (AFP)

Kuruluş, ana merkezinin Kudüs’te, Şeyh Cerrah Mahallesi’nde bulunduğunu iddia ediyor. Ancak Kudüs’teki Filistinli gazetecilerin belirtilen adrese yaptığı ziyaret, kuruluşun herhangi bir fiziksel varlığının olmadığını ortaya koydu. Adres olarak verilen yerin, uzun süredir kullanılmayan boş bir yapı olduğu belirlendi.

Kuruluş, geçen yıldan bu yana çalışmalarını ağırlıklı olarak Gazze’ye yardım üzerine yoğunlaştırdığını, özellikle yaralı ve hastalara destek sağladığını öne sürüyor. Açıklamalarında, ağır durumdaki hastaların kritik tıbbi bakıma erişimini kolaylaştırdığını, tedavi için yurtdışına seyahatlerini organize ettiğini ve tedavi süresince refakatçilerinin yanında kalmasını garanti ettiğini belirtiyor.

Dünya Sağlık Örgütü de işin içinde mi?

Bu durum, Avrupa’nın İhtişamı adlı kuruluşun Gazze’deki bazı yaralıların ve refakatçilerinin dış ülkelere çıkışını, ‘Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile koordinasyon’ adı altında gizlice yürütüp yürütmediği yönünde soru işaretlerini artırıyor.

Gazze Şeridi’ndeki güvenlik kaynakları, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamalarda, savaş sırasında Gazze’den çok sayıda uçuşun gerçekleştiğini, güvenlik kaosunun, güvenlik görevlilerinin ve savaşçıların takibinin zorlaşmasının bu tür şüpheli seyahat biçimlerine zemin hazırladığını ifade etti.

scd
Gazze'den gelen Filistinli aileler, Ürdün, İsviçre ve Norveç'in koordinasyonunda İsviçre hastanelerinde tedavi görmek üzere Cenevre Havaalanı’na vardı. (EPA)

Kaynaklara göre, bazı aileler hastalık ve tedavi gerekçesiyle Gazze’den ayrıldı. Bununla birlikte, bazı hastalar da Arap ve Avrupa ülkelerine resmi mekanizmalar ve WHO aracılığıyla tedavi için seyahat etti; öncelikli hastaların listeleri ve savaş yaralıları da bu kapsamda yer aldı.

Avrupa’nın İhtişamı kuruluşuna gelince, internet sitesini açtığınızda bazı uyarılar dikkat çekiyor. Site, iki kişinin (Adnan ve Müeyyed) isimlerini ve birinin Filistin, diğerinin İsrail numarasını, ayrıca İsrail’den iki WhatsApp numarasını iletişim için vermiş. Kullanıcılara, işlemlerin düzgün yürütülmesini sağlamak, ödemeleri belirlenen numaralar üzerinden yapmak ve başka numaralarla iletişime geçmemek gerektiği hatırlatılıyor. Başka bir uyarıda, kayıt sürecinde veya güvenlik izni alma hızlandırma gibi işlemlerde hiçbir aracı kullanılmaması gerektiği vurgulanıyor; bu, başvuranların dolandırıcılık veya sahtekârlıkla karşılaşmaması amacıyla yapılan bir uyarı niteliğinde.

İsrail planının uygulaması

Gazze içinden ve dışından bazı gözlemciler, kuruluşun doğrudan İsrail resmi makamlarıyla bağlantılı olduğunu ve Gazze’den göçü teşvik ederek bölgeyi boşaltmayı amaçladığını ileri sürdü. Kuruluşun kendini tanımlarken yaptığı çok sayıda yazım hatası ve isminin farklı biçimlerde geçmesi, kullanılan numaraların İsrail’e ait olması ve seyahatler için güvenlik onaylarının alınması, örgütün İsrail yetkilileriyle yakın ilişki içinde olduğunu ve yolculukların İsrail’den başlatıldığını gösteriyor. Kuruluşun faaliyetleri, İsrail’in Gazze’deki güvenlik kontrolünü artırmasının ardından daha belirgin hale gelmiş durumda.

Daha da önemlisi, teknoloji uzmanları, aralarında Filistinliler ve Arapların da bulunduğu kişiler, kuruluşun internet sitesinin bu yıl 2 Şubat’ta oluşturulduğunu ve İzlanda’da kayıtlı olduğunu ortaya koydu.

İsrail kaynakları, Haaretz gazetesine verdikleri bir raporda, Avrupa’nın İhtişamı kuruluşunun, internet sitesi üzerinden veya kuruluş yetkilileriyle iletişim kuran göçmen adaylarının bilgilerini içeren önceden hazırlanmış listeleri İsrail ordusu ve Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi’ne (COGAT) teslim ettiğini kabul etti.

Haaretz’in araştırmasına göre Avrupa’nın İhtişamı, Estonya’da kayıtlı Talent Globus adlı bir şirketle bağlantılı ve şirketin kurucusu İsrail asıllı Estonyalı Tomer Janar Lind. Gazete, kuruluşun İsrail Savunma Bakanlığı bünyesinde bu yıl şubat ayında kurulan bir birimle koordinasyon halinde olduğunu ve amacının Gazze sakinleri için ‘gönüllü göçü kolaylaştırmak’ olduğunu belirtti. Bu birimin özellikle, dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze halkına gönüllü göç olanağı açılması önerisinin ardından oluşturulduğu ifade edildi.

fr
Gazze'den gelen bir baba ve çocuğu, Ürdün, İsviçre ve Norveç'in koordinasyonunda İsviçre hastanelerinde tedavi görmek üzere Cenevre Havaalanı’na vardı. (AFP)

18 Kasım’da Avrupa’nın İhtişamı kuruluşu bir açıklama yayınlayarak, Gazze halkının kendi yaşam alanlarını seçme özgürlüğünden mahrum bırakılması ve günlük tehlike ile sıkıntı altında tutulmalarını sağlamak amacıyla aleyhlerinde büyük bir karalama kampanyası yürütüldüğünü belirtti. Kuruluş, İsrail ile sadece çıkış işlemlerinin koordinasyonu konusunda bağlantısı olduğunu, Mossad veya herhangi bir istihbarat örgütü ile ilgisi bulunmadığını vurguladı.

Karşılıklı suçlamalar ve belirsiz durumlar

33 yaşındaki Ahmed, Avrupa’nın İhtişamı’nın ikinci uçuşunu kullanarak Gazze’den ayrılanlardan biri olarak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Gazze’den ayrıldıktan sonra herhangi bir Filistinli kurumdan tehdit almadığını söyledi. Bununla birlikte, bazı Filistinli büyükelçilik çalışanlarının kuruluşa karşı uyarılarda bulunduğunu ve kendisinden kayıt ve çıkış süreci ile Ramon Havalimanı’nda görüştüğü kişiler hakkında bilgi istediklerini aktardı.

Ahmed, yolculuğunun Ramon Havalimanı’ndan Nairobi üzerinden Güney Afrika’ya olduğunu belirtti ve eşiyle birlikte göç etmekten büyük mutluluk duyduğunu ifade etti. Ancak hayatın zorluklarıyla yüzleşmek zorunda kaldığını da sözlerine ekledi.

sdfrg
Gazze Şeridi'nde yaşayan Filistinlileri taşıyan bir yolcu uçağının Johannesburg Havalimanı'na iniş yaptığı ve yetkililerin yolculara ülkeye giriş izni vermediği anlara ait videodan alınan ekran görüntüsü (Sosyal medya)

Genç adam, Nairobi Havalimanı’ndan ayrıldıktan sonra kuruluşun kendilerinin koşullarını takip etmediğini, kaderlerinin belirsiz kaldığını ve Güney Afrika’da kendilerini karşılayan kimsenin olmadığını belirtti. Sadece Ramon Havalimanı’nda ve Nairobi’de bir ekip tarafından karşılandıklarını, Johannesburg’daki OR Tambo Havalimanı’nda ya da uçakta yanlarında kimsenin bulunmadığını aktardı. Ahmed, “Bizi kaderimizle baş başa bıraktılar; havalimanı önünde bekleyen araçlar bizi ucuz misafirhanelere götürdü ve tüm masraflarımızı kendimiz karşıladık” dedi. Öte yandan, Güney Afrika yetkilileri, bu tür uçuşlarla daha fazla Filistinlinin kabul edilmesini reddettiklerini, bunun İsrail’in Gazze’yi boşaltma planının bir parçası olabileceğinden endişe ettiklerini açıkladı.

Tüm bunlara rağmen Ahmed ve eşi, Gazze’de yaşanan trajik durumu geride bırakmış olmanın mutluluğunu yaşıyor.

Hamas ile Filistin Yönetimi arasında

Güvenlik kaynakları, Hamas yönetiminde olan Gazze Şeridi’nde, bu yolculukların gerçek niteliğinden ve arkasındaki kuruluştan haberdar olmadıklarını belirtti. Genel kanının, yolcuların hastalar veya Avrupa’da akrabaları olan kişiler olduğu ve seyahatlerinin söz konusu ülkelerin büyükelçilikleri aracılığıyla aile birleşimi amacıyla kolaylaştırıldığı yönünde olduğunu ifade ettiler.

Kaynaklar, yolcuların sorgulanmadığını veya onlarla iletişime geçilmediğini, ancak şu anda yeni seyahat girişimlerinin engellenmesi için çalışmalar yürütüldüğünü belirtti.

s
İsrail'in operasyonları şu ana kadar Batı Şeria'nın kuzeyinde 40 bin Filistinliyi yerinden etti. (Reuters)

Filistin Yönetimi, Avrupa’nın İhtişamı kuruluşunun yönelttiği suçlamalar veya olaylarla ilgili resmi bir açıklama yapmazken, Dışişleri Bakanlığı yalnızca bir uyarı yayımlayarak, Gazze halkını ‘insan kaçakçılığı ağları ve göç acenteleri tuzaklarına düşmemeleri’ konusunda uyardı ve söz konusu kuruluş hakkında yasal işlem başlatma kararlılığını vurguladı.

Filistin’in Güney Afrika Büyükelçiliği ise 14 Kasım’da, ‘yanıltıcı ve şüpheli’ olarak tanımladığı bir tarafın, Gazze Şeridi’ndeki insani durumu istismar ederek halkı kandırıp yasadışı ve sorumsuz bir şekilde seyahatlerini organize etmeye çalıştığını duyurdu. Büyükelçilik, Johannesburg’a ulaşan son uçuş krizi sonrası, söz konusu tarafın, yolcular varış ülkesine ulaştığında rutin işlemler ve komplikasyonlar ortaya çıkınca sorumluluktan kaçmaya çalıştığını belirtti.

Hamas yönetimindeki güvenlik kaynakları, ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından, güvenlik koşullarının hâlâ istikrarsız olmasına ve İsrail’in hareketleri izleme çabalarına rağmen, şüpheli yolculukları engellemeye çalışacaklarını ifade etti. Kaynaklar, tedavi veya insani amaçlı seyahatler hariç, şüpheli kuruluşların düzenlediği operasyonlara karşı önlem alacaklarını ve Gazze halkının göç ettirilmesini önlemeyi amaçladıklarını söyledi.

Takip ve süreklilik

Kuruluşun ciddi bir takiple karşı karşıya olduğu, siber saldırılar ve bazı merciler tarafından yasal işlemlerle baskı altına alındığı görülüyor. Bu durum, WhatsApp’ın kuruluşun ilan ettiği numaraları hem sosyal medya üzerinden hem de web sitesi aracılığıyla engellemesine yol açtı.

sd
Gazze Şeridi'ndeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda düzenlenen protesto sırasında ‘Yerinden edilmeye hayır’ ve ‘Gazze ölüyor’ yazılı pankart taşıyan Filistinliler (DPA)

Kuruluş, Facebook üzerinden yaptığı bir paylaşımda, numaralarının engellenmesini ismini vermediği bazı tarafların ‘faaliyetlerine yönelik saldırının’ bir parçası olarak gerçekleştirdiğini iddia etti. Kuruluş, çalışmalarına devam ettiğini, bu sorunu çözmek ve iletişim için yeni numaralar düzenlemek üzere adımlar attığını, hazır olduğunda takipçileriyle alternatif numaralardan iletişim kuracağını duyurdu.

Tüm bu tartışmalara ve kuruluş hakkındaki şüphelere rağmen, Avrupa’nın İhtişamı hâlâ Gazze’den yolcu başvurularını kabul etmeye devam ediyor. Bu durum, hem internet sitesinde hem de Facebook sayfasında görülebiliyor; ayrıca, Gazze halkına sosyal medya üzerinden gösterilen sponsorlu reklamlar da devam ediyor.

41 yaşındaki Gazze sakini Nadir, güvenlik gerekçesiyle tam adını açıklamadı. Evli ve dört çocuk babası olan Nadir, yaklaşık bir buçuk ay önce kuruluşa başvuranlardan biri ve hâlâ kuruluşun sağladığı numaralar üzerinden iletişim sürecini sürdürüyor.

fgr
Gazze'de gün batımı (Reuters)

Nadir, zor yaşam koşullarının onu göç etmeyi düşünmeye ve ailesi için daha iyi bir gelecek aramaya zorladığını söylüyor. Seyahat girişimlerinin başarılı olmasını umut ettiğini ve diğerleri gibi şansının yaver gitmesini diliyor.

Nadir, “Tek istediğim, Gazze’den herhangi bir ülkeye çıkmak ve oradan gidebileceğim herhangi bir yere gitmek… Önemli olan, çadır yaşamından kurtulmak ve kendim, eşim ve çocuklarım için güvenli bir hayat aramak” şeklinde konuştu.


Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı

Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı
TT

Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı

Papa Leo Lübnan'ı barışa çağırdı

Papa 14. Leo, dün Lübnan'ı barışa çağırarak, ülkeye yaptığı ziyaretin başında Lübnanlılara ülkelerinde kalma "cesaretini" göstermeleri çağrısında bulundu ve ortak bir gelecek için "uzlaşmanın" önemini vurguladı.

Papa Francis, yarına kadar sürecek Lübnan ziyaretine başladı ve Lübnan halkına seslenerek, "Barışa bağlılık ve barış sevgisi, bariz yenilgiler karşısında korku duymaz ve başarısızlığın onları caydırmasına izin vermez" dedi. Papa Francis, "Kaçmanın daha kolay, hatta başka bir yere gitmenin daha iyi olduğu anlar vardır. Evde kalmak veya geri dönmek cesaret ve öngörü gerektirir" ifadelerini kullandı. Papa Francis, "Dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi burada da istikrarsızlık, şiddet, yoksulluk ve diğer birçok tehlikenin, vatanlarını terk etmenin derin acısını yaşayarak başka bir gelecek arayan gençlerde ve ailelerde kan kaybına neden olduğunu biliyoruz" dedi.

Papa, Lübnanlılara "zorlu uzlaşma yolunu" izlemeleri çağrısında bulunarak, "iyileşmesi yıllar, hatta bazen nesiller süren kişisel ve kolektif yaralar var" ifadesini kullandı.

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa'yı karşılamada yaptığı konuşmada, "Lübnan'ı korumak yaşayan insanlığın görevidir, çünkü farklı dinlerin evlatları arasında özgür ve eşit yaşam modeli çökerse, yeryüzünde buna uygun başka hiçbir yer yoktur" dedi.


Avn, Papa'yı kabul ederken: Ne teslim olacağız ne de ayrılacağız

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
TT

Avn, Papa'yı kabul ederken: Ne teslim olacağız ne de ayrılacağız

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, "Lübnan özgürlük için ve özgürlük nedeniyle kuruldu. Herhangi bir din, mezhep veya grup için değil" ifadelerini kullandı.

Beyrut'ta Papa 14. Leo ile yaptığı görüşmede Avn, Lübnan'ın "her insan için özgürlük ve her insan için onur vatanı" olduğunu belirterek, "Ölmeyeceğiz, terk etmeyeceğiz, umutsuzluğa kapılmayacağız ve teslim olmayacağız" dedi.

Avn, "Lübnan, Hristiyanlar ve Müslümanların, Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında eşitliğe dayalı, her insana ve her özgür vicdana açık bir anayasal sistem içinde, farklı ama eşit bir şekilde birlikte yaşadığı, sistemiyle benzersiz bir ülkedir" şeklinde konuştu.

Papa 14. Leo’nun, geçen perşembe günü başlayıp dün öğlene kadar süren Türkiye ziyaretinin ardından geldiği Lübnan’ı ziyareti yarına (Salı) kadar devam edecek ve akabinde Roma'ya dönecek.