İyi niyet zirvesinin ve Arap ülkelerindeki son durumun bir değerlendirmesi

KİK zirvesi, bazıları siyasi olmayan önemli noktalar barındırıyordu

Suudi Arabistan’ın El-Ula kentinde düzenlenen KİK Zirvesi toplantı faaliyetlerinden bir kesit (Getty)
Suudi Arabistan’ın El-Ula kentinde düzenlenen KİK Zirvesi toplantı faaliyetlerinden bir kesit (Getty)
TT

İyi niyet zirvesinin ve Arap ülkelerindeki son durumun bir değerlendirmesi

Suudi Arabistan’ın El-Ula kentinde düzenlenen KİK Zirvesi toplantı faaliyetlerinden bir kesit (Getty)
Suudi Arabistan’ın El-Ula kentinde düzenlenen KİK Zirvesi toplantı faaliyetlerinden bir kesit (Getty)

Nebil Fehmi / Eski Mısır Dışişleri Bakanı
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgının patlak vermesinin ve yayılmasının etkilerine rağmen Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), son G20 Zirvesi’ne de ev sahipliği yapan Suudi Arabistan’ın El-Ula kentinde 5 Ocak’ta üyelerinin dijital ortamda değil, bizzat katılımıyla ve hem bölgesel hem de uluslararası geniş bir takiple 41’inci zirvesini gerçekleştirdi.
Toplantının tüm sağlık tedbirlerine, uluslararası ve bölgesel zorluklara rağmen düzenlenmesinin ve katılımların gerçekleşmesinin, Suudi Arabistan'ın, önde gelen isimler ve heyetler dahil olmak üzere misafirlerini hiçbir sağlık riskiyle karşı karşıya bırakmadan ve gerekli tıbbi ve sağlık düzenlemelerinden ödün vermeden böyle bir zirveyi düzgün bir şekilde yönetmek için tüm imkanlara sahip olduğunu düşündüğünü ve bu imkanların bir sonucu olarak vatandaşlarını da virüsten koruyabileceğinden emin olduğunu gösterdiğini düşünüyorum.  
Çok hoşuma giden diğer bir nokta ise, KİK, ev sahibi ülke ve katılımcı ülkelerin, Körfez bölgesinin karşı karşıya olduğu sorunların ve durumların önemini ve ciddiyetinin farkında olduklarını teyit etmelerinin ardından tüm zorluklara rağmen buluşmaya devam etmeleri oldu. Sadece Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır ile Katar arasında uzlaşıya varılması ya da İran ile yaşanan gerilimler gibi medyanın daha fazla ilgisini çeken konularda değil, aynı zamanda Yemen'deki son durum, yeni ABD yönetimi, Filistin-İsrail müzakerelerinin tökezlemesi, barış sürecinin temellerinin yıkılması, Suriye arenası, Libya'daki son durum ve Kovid-19 salgınının sağlık, sosyal ve ekonomik yansımalarıyla ilgili diğer zorluklarla nasıl başa çıkılacağıyla ilgili tartışmaların ve görüşmelerin de önemini ortaya koydular.
Zirvenin, Körfez bölgesi dışından geniş bir bölgesel ve uluslararası takiple yapılması, gerekli ve acil olarak ilgilenilmesi gereken bir dizi bölgesel sorunun varlığının pratik bir ifadesi olarak görülebilir.
Bunlar özellikle Türkiye’nin sert uygulamaları, İran'ın hegemonik politikaları ve İsrail'in uzlaşmazlığı dahil olmak üzere Körfez bölgesi içindeki ve dışındaki Arap ülkelerini ilgilendiren sorunlardır.
Körfez ve Arap ülkelerinin ulusal güvenliğine yönelik tehditleri ele almak için Arap ülkelerinin bölgesel ve uluslararası ülkelerle işbirliği içinde güvenlik düzenlemelerini kendi aralarında değerlendirmelerinin önemini de vurgulamalıyım.
Öte yandan zirve ve kulisleri, ABD Başkanı seçilen Joe Biden yönetiminin bazıları olumlu, bazıları olumsuz olan farklı pozisyonlar alması ihtimaline karşı nasıl bir tutum sergileneceğini tartışmak için uygun bir fırsat sağladı. Her iki durumun da Arap toplumunun ulusal çıkarları ve bölgesel denge, istikrar ve güvenlik üzerinde etkileri olacağı biliniyor.
Körfez ülkelerinin liderlerinin ve Arapların bunu açıkça beyan etmeseler bile akıllarındaki en önemli konulardan biri, uluslararası öncelikler değiştikten, Arap petrolüne olan bağımlık azaldıktan ve Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Arap dostları için ABD güvenlik garantilerinin yeniden gözden geçirilmesi, inanılırlığının ve sürekliliğinin değerlendirilmesi gerektiğidir.
Bu arada Washington’ın, Irak’ın işgalinden sonra Ortadoğu'da üstlendiği rolü, doğrudan çıkarları ve kısa vadeli öncelikleri çerçevesinde sınırlama ve bölge ülkelerine pozisyonlarını gözden geçirmeleri için daha fazla alan bırakma eğiliminde olduğu biliniyor.
Bu durum, hem bir Cumhuriyetçi başkanın hem de bir Demokrat başkanın döneminde ortaya çıktı. Özellikle Biden’ın başkan yardımcılığını yaptığı ve Suudi Arabistan ile İran'ın pozisyonlarını gözden geçirmeleri ve birbirleriyle geçinmenin bir yolunu bulmaları gerektiğini belirten eski ABD Başkan Barack Obama’nın yönetimi döneminde daha da netleşti.
Zirvenin büyük başarılara ulaştığını açıklamak veya başarılarını sorgulamak için henüz çok erken. Ancak yaklaşık altı ay içinde sonuçlarını teyit edebiliriz. Çünkü sonuçları, sadece yapılan açıklamalar veya doğal olarak sınırlı olan birkaç gün içinde elde edilen başarılarda değildir. Zirvelerden önce, olumlu sonuçlar üretmesi amacıyla hazırlık niteliğindeki bir takım diplomatik faaliyetlerin yapıldığı varsayılır.
Halihazırda Kuveyt'in Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır ile Katar arasındaki ilişkilerin düzelmesi ve Riyad ile Doha arasında hava ve kara sahasının açılmasına ilişkin çabasına tanık olduk. Ancak tarafların gelecekteki uygulamalarında karar, mutabık kalınanlara olan bağlılıklarının ve bölgeyi tehdit eden riskleri ele alma konusundaki iş birliğinin kapsamıyla ilgili tarafsız ve ciddi bir değerlendirme de yapılmalı. Burada El-Ula Bildirgesi’ni Mısır adına Cumhurbaşkanı tarafından değil, Dışişleri Bakanı tarafından imzalandığına dikkati çekmeliyim. Bu, bir yandan Araplar arasında mutabakata ulaşma taahhüdünü vurgularken diğer yandan da diğerlerinin anlaşmaya olan bağlılıklarını bekleme, takip etme ve diğer ülkelerin iç işlerine karışmaktan kaçınma arzusunu teyit ediyor.
Bu nedenle, Körfez zirvesinin kendi başına kısmi de olsa bir başarı olduğunu düşünüyorum. Çünkü mevcut durumların ve pozisyonların hassasiyetini ve bunları mümkün olduğunca toplu olarak tartışma ve ilgilenme ihtiyacının sağlam bir şekilde ortaya konduğunu gösteriyor. İkinci başarı, iyi bir yaklaşım olan iyi niyet göstergesiydi. Ancak zirve, Katar, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır arasındaki anlaşmazlıkları körükleyen uygulamalardan kaçınmaya yönelik iyi niyet açıklamalarını pratik ve sürdürülebilir uygulamaların takip etmesiyle gerçek ve kapsamlı bir başarıya ulaşabilir.
Körfez bölgesi ve Arap ülkelerinin, özellikle Arap olmayan ülkelerden gelen bölgesel tehlikelerle mücadele etmeleri için güvenlik yeteneklerinin desteklenmesiyle ilgili yapılan açıklamanın içeriğinin tercüme edilmesi için adımlar atılması da önemlidir.
Bununla birlikte Arap ülkelerinin İran tarafından yapılabilecek özel ve gerekli bazı önerilere yönelik erkenden hazırlanması gerektiğini düşünüyorum.
Öte yandan İsrail'den yönelen Ortadoğu'daki siyasi ve nükleer tehditleri ele almak, Arap ülkeleri arasında güven inşa etmek gerekiyor.
Türkiye ile Arap ülkelerinin ciddi müzakereler yapabilmeleri için elverişli koşullar sağlamak için de istişarelere hazırlık yapılmalı.
KİK Zirvesi’nin düzenlenmesine dair herhangi bir işaretin olmaması, zirve hazırlıklarının başlaması ve neredeyse yapılmasına kadarki süreçte beni durdurdu ve şu soruları sormama neden oldu:
Arap zirvelerinin elektronik ortamda yapılmasını veya bizzat katılımla yapılmasının durdurulmasını nasıl açıklayabiliriz?
Bizi bir araya gelmekten alıkoyan bir Arap ve Ortadoğu uyuşmazlığı mı var? Ben öyle düşünmüyorum.
KİK Zirvesi’nin fiilen yapılmaması, sorunların ve anlaşmazlığın çokluğunun bir sonucu mu? Eğer öyleyse, bu durum, KİK’in zorluklarla başa çıkmak ve Arap çıkarlarını korumak olan birincil amacı ile çelişir.
Arap dünyası, kendini tüm tehlikelerden ve tehditlerden uzakta mı görüyor? Bu nasıl olabilir? KİK Zirvesi’nde tartışılan konuların çoğu Arapları ve çıkarlarını ilgilendirmiyor mu? Bunlar Arapların bugününü ve geleceğini etkileyen konular değil mi?
Ev sahibi ülkenin zirveyi düzenleyememesinden ötürü toplanmak mümkün olmadı mı? 
Kahire'de Arap Birliği'nin (AL) bir merkezi olduğu ve Mısır’daki havalimanlarının halen açık ve çalışabilir olduğu için bu bana mantıksız bir gerekçe olarak göründü. Çünkü AL, zirvenin aktif bir başkanlığı olmaması halinde ana düzenleyicisi olabilir ve zirveyi merkez ülke ile koordineli olarak veya uzaktan katılımla düzenleyebilir.
Bir Arap zirvesi düzenlemeye olan ilgisizliğin ya da bunu yapmamanın Arapların durumuna ilişkin birçok ve ciddi soruyu gündeme getirdiğini ve acilen ciddi bir inceleme ve tam bir dürüstlük gerektirdiğini söylemek abartı olmaz. Çünkü Ortadoğu bölgesinde bir taraf ve çoğunluğa sahip olduğu için çıkarları, hakları ve özlemleri olan bir siyasi grup olarak Arap dünyasının azalan güvenilirliğini korumak için halklarımızın çıkarlarından, bölgenin geleceğinden ve istikrarından sorumluyuz.



Abdulati, Gazze Şeridi'nin altyapısının yeniden inşa edilmesi çağrısında bulundu

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
TT

Abdulati, Gazze Şeridi'nin altyapısının yeniden inşa edilmesi çağrısında bulundu

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati bugün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nin altyapısının yeniden inşa edilmesinin ve insani yardımların bölgeye güvenli, hızlı ve engelsiz şekilde ulaşmasının önemini vurguladı.

Açıklama, Abdulati’nin Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetimi Komiseri Hadja Lahbib ile gerçekleştirdiği görüşme sonrasında Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hallaf tarafından duyuruldu.

Hallaf’ın açıklamasına göre Abdulati, mart ayında yayımlanan ortak bildiriyle Mısır-AB ilişkilerinin kapsamlı ve stratejik bir ortaklığa yükseltilmesinden bu yana yaşanan olumlu gelişmeleri memnuniyetle karşıladı. Bakan, ortaklığın altı ana ekseninin uygulanması çerçevesinde karşılıklı çıkar alanlarında iş birliğini güçlendirmeye kararlı olduklarını belirtti. Ayrıca uluslararası toplumun bölgedeki jeopolitik krizler ile mülteci ve göçmen sorunlarının yükünü paylaşma sorumluluğunu hatırlatarak, komşu ülkelerdeki krizler nedeniyle milyonlarca yabancıya ev sahipliği yapan Mısır’ın ağır bir yük taşıdığını ifade etti.

Abdulati, Lahbib’i Gazze Şeridi’ndeki son duruma ve ateşkesin Şarm eş-Şeyh Barış Anlaşması doğrultusunda kalıcı hâle getirilmesine yönelik yürütülen çabalara dair bilgilendirdi. Ayrıca Mısır’ın, erken toparlanma, yeniden inşa ve Gazze’nin kalkınmasını ele alacak uluslararası konferansa yönelik hazırlıklarını sürdürdüğünü aktardı.

Mısır Dışişleri Bakanı, 20 Kasım’da Brüksel’de yapılan Filistin Bağışçılar Grubu’nun ilk toplantısını da memnuniyetle karşıladı. AB ve üye ülkelerden yeniden imar sürecinin finansmanına etkin katılım beklediklerini belirten Abdulati, Filistin halkına ve Filistin Yönetimi’ne destek sağlayan Avrupa mekanizmalarının etkinleştirilmesi ve bütçelerinin güçlendirilmesinin önemini vurguladı.

Suriye dosyasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Abdulati, Mısır’ın Suriye’nin birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini savunan kararlı tutumunu yineledi. Abdulati, ülkenin istikrarını zayıflatabilecek her türlü girişim ve müdahaleye karşı olduklarını belirterek, Suriye halkının beklentilerini karşılayacak kapsamlı bir siyasi sürecin hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.

Açıklamaya göre Lahbib, Mısır’ın bölge barışı ve istikrarı için yürüttüğü çabaları ve Gazze Şeridi’nde ateşkesin sağlanması ile insani yardımların ulaştırılmasındaki kritik rolünü takdir etti. AB’nin Mısır’ın bu yöndeki çalışmalarını desteklediğini ve stratejik ortaklığı güçlendirmeye önem verdiğini ifade etti.

Hallaf, görüşmede Sudan’daki gelişmelerin de ele alındığını aktardı. Abdulati’nin, özellikle el-Faşir bölgesinde işlenen ağır ihlalleri kınadığı ve Sudan’daki çatışmaların durdurulması ile devletin birliği ve bütünlüğünün korunması için Mısır’ın dörtlü mekanizma kapsamında yürüttüğü çabaları anlattığı belirtildi.

Abdulati, insani yardımların Sudan’a ulaştırılmasının önemine dikkat çekerek, ülkenin egemenliğine saygı duyulması ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği içinde yardım akışının kolaylaştırılması yönündeki kararlılıklarını vurguladı.

Görüşmede ayrıca Lübnan’daki gelişmeler ele alındı. Abdulati, Mısır’ın Lübnan’ın birliği, egemenliği, güvenliği ve istikrarına verdiği desteğin değişmez olduğunu ifade etti.


Stockholm ve Şam, hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacak

İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
TT

Stockholm ve Şam, hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacak

İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)

İsveç Göç Bakanı Johan Forssell, bugün yaptığı açıklamada, Stockholm ve Şam'ın, İsveç'te işlenen suçlardan hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacağını duyurdu. Bu, Stockholm'ün Suriye'ye yaptığı yardımların bir kısmını dağıtmaya devam edebilmesi için koyduğu bir koşuldu.

Forssell, İsveç kamu yayın kuruluşu SR'de yaptığı açıklamada, söz konusu kişilerin "İsveç'te bulunan ve orada suç işlemiş Suriye vatandaşı kişiler olduğunu ve sınır dışı edilmeleri gerektiğini, ancak bunun çeşitli nedenlerle bazen çok zor olduğunu" belirtti.

Forssell ve Uluslararası Kalkınma Bakanı Benjamin Dossa, bu hafta Suriye'yi ziyaret ederek Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüştü. Bu, İsveçli bakanların 2011'den bu yana Şam'a yaptığı ilk ziyaretti.

2015 yılında savaştan kaçan birçok Suriyeliye İsveç'te sığınma hakkı tanıyan büyük göçmen akınının ardından, ardışık sol ve sağ hükümetler sığınma kurallarını sıkılaştırdı.

Forssell, "İsveç'in en önemli önceliklerinden biri konusunda iş birliği yapmayı kabul ettik," diyerek, "İsveç'e gelenlerin büyük çoğunluğu dürüst ve yasalara saygılı, ancak suç işleyenler de var" ifadeleriini kullandı.

Forssell, "Bu insanları sınır dışı edebilmeliyiz; İsveç'te onlara yer yok" dedi.

İsveç kalkınma yardımlarını düzenleyen ve artık göçü azaltmayı ve sınır dışı işlemlerini hızlandırmayı da içeren yeni ilkeye işaret etti; bu iki hükümet önceliği var.

"İsveç çıkarlarımız tehlikede... Kalkınma yardımı sağladığımızda, bu ülkelerin bizimle iş birliği yapmalarını ve vatandaşlarını, özellikle de İsveç'te suç işleyenleri geri almalarını bekliyoruz. Benzer adımlar atılmazsa, kalkınma yardımı sağlamayacağız" dedi.

İki bakan, Suriyelilerin geri dönüşü konusunu eş-Şara ile genel olarak görüştü. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre ülkelerine dönmek isteyen Suriyelilere, seyahat masrafları ve diğer lojistik giderlerini karşılamak üzere mali yardım alma hakkı tanınıyor.


Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü toplantısında: Rus silahlarının etkili olduğu kanıtlandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
TT

Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü toplantısında: Rus silahlarının etkili olduğu kanıtlandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) toplantısında Rus silahlarının etkinliği hakkında konuştu.

Rus haber ajansı Interfax'ın aktardığına göre Putin, bugün Kırgızistan'da düzenlenen askeri ittifak toplantısında, "Gerçek muharebe operasyonlarında etkili olduğu kanıtlanmış modern Rus silahları ve teknolojisiyle birleşik silahlı kuvvetleri donatmak için geniş çaplı bir program başlatmayı öneriyoruz" dedi.

Rusya, Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşta düzenli olarak yeni silah sistemleri test ediyor.

Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te konuşan Putin, hava ve savunma kabiliyetlerine odaklanan ortak askeri tatbikatların planlandığını söyledi.

 KGAÖ, Rusya'nın hakim olduğu bir askeri ittifaktır.

Şu anda eski Sovyet cumhuriyetleri olan Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Belarus'u kapsamaktadır.

Ermenistan, Dağlık Karabağ bölgesindeki anlaşmazlıkta Azerbaycan'a yenilmesinin ardından Rusya ile gerginliğin artması üzerine Şubat 2024'te ittifak üyeliğini dondurdu.