Yemen modern tarihindeki en etkili aşiret reisi Şeyh Sinan Ebu Luhum’un vefatı

Merhum aşiret lideri Sinan Ebu Lahum, eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın solunda (Görsel fikri mülkiyet haklarına tabidir- Ebu Luhum Kütüphanesi)
Merhum aşiret lideri Sinan Ebu Lahum, eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın solunda (Görsel fikri mülkiyet haklarına tabidir- Ebu Luhum Kütüphanesi)
TT

Yemen modern tarihindeki en etkili aşiret reisi Şeyh Sinan Ebu Luhum’un vefatı

Merhum aşiret lideri Sinan Ebu Lahum, eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın solunda (Görsel fikri mülkiyet haklarına tabidir- Ebu Luhum Kütüphanesi)
Merhum aşiret lideri Sinan Ebu Lahum, eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın solunda (Görsel fikri mülkiyet haklarına tabidir- Ebu Luhum Kütüphanesi)

Kenan el-Humeyri
Yemenli bir aşiret reisi olan Sinan Ebu Luhum’un geçtiğimiz Cumartesi günü Mısır’ın başkenti Kahire’de vefat ettiği duyuruldu. 26 Eylül devriminin en önemli mücahitlerinden biri olan Ebu Luhum, yıllardır mücadele ettiği amansız bir hastalığa yenik düştü.
Ebu Luhum ailesine yakın kaynaklar, 99 yaşındaki kabile reisinin geçtiğimiz Cumartesi günü Kahire’de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybettiğini bildirdiler.
Yemen resmi haber ajansı Saba’ya göre Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi, Ebu Luhum ailesine gönderdiği taziye mektubunda, merhumun değerler, ilkeler ve vatanına sadık kaldığı gibi tutumlarına da bağlı kaldığı gibi imamet iktidarı projesine karşı verdiği mücadelenin altını çizdi.
Hadi, Sinan Ebu Luhum’un vefatını vatan için ‘büyük bir kayıp’ olarak niteledi. Öte yandan ülkenin kuzeyindeki çok sayıda vilayeti kontrol altına alan Husiler’e atıfta bulunarak, ülkenin, yeni imamlarının Yemen'i karanlık ve geri kalmışlık, yoksulluk, cehalet, hastalık, tiranlık ve adaletsizlik çağına geri döndürmeye ayrıca İran'ın bölgedeki gündemlerini ve yayılmacı hırslarını hayata geçirmeye çalışmalarının ardından bugün en zor ve kritik dönemini yaşadığına dikkat çekti.

Kabilenin kuruluşu
1922 yılında dünyaya gelen Sinan bin Abdullah bin Salih Ebu Luhum, başkent Sana’nın doğusunda yer alan Nehm bölgesinin Malah semtinden. Ancak çocukluğu ve ilk gençliğini, babasının görevi nedeniyle İb ilinin Varaf bölgesinde geçirdi.
Ebu Luhum, onlarca yıl boyunca Bakil kabilesinin önde gelen liderlerinden biri olarak kaldı. Haşid aşiretinin şeyhi olan Abdullah bin Hüseyin el-Ahmer’e paralel olarak ikinci adam olarak görev yaptı. Bakil liderliğini atalarından miras aldı. Uzun süre şeyhler şeyhi pozisyonunda kaldı. Sağlık durumu kötüleşmeye başlayınca yerini oğlu Saba aldı.

Etkin bir kişilik
Şeyh Sinan, 26 Eylül 1962 İmamlık yönetimine karşı devrimdeki rolü nedeniyle çağdaş Yemen tarihindeki en etkili ve aktif kabile liderlerinden biri olarak kabul edilir. 1994 yılının yaz aylarında yapılan savaşın en önde gelen muhaliflerinden biriydi. Sosyalistler ve Baasçılara doğru meylettiğine olan inancı ve kabile şeyhlerinin eyalette hassas konumlar almasından endişe duyduğu için 1967-1974 yılları arasında Kuzey Yemen'i yöneten Devlet Başkanı Abdurrahman el-Eryani'nin istifasını destekledi. Bu, aynı zamanda Abdullah bin Hüseyin el-Ahmer’in şiddetle savunduğu bir düşünceydi. Her iki aşiret lideri de hatıratlarında bundan bahsettiler.
1974 ve 1977 yılları arasında görev yapan İbrahim el-Hamdi’nin cumhurbaşkanlığı dönemi Sinan Ebu Luhum’la ciddi anlaşmazlıklara sahne oldu. Cumhurbaşkanı’nın, aşiret şeyhlerinin, siyasi çalışmalar ve devlet konumları üzerindeki kontrolünü sonlandırmaya yönelik, çaresiz girişimlerle attığı ‘düzeltici adımlar’ bu anlaşmazlıkların başlıca sebepleri arasındaydı. Bu şeyhlerin başında da Sinan Ebu Luhum yer alıyordu. Hamdi’nin bu girişimleri Ebu Luhum tarafından reddedildi. Bu nedenle daha sonra Genelkurmay Başkanı Ahmed el-Gaşimi’nin evinde öldürülen el-Hamdi ile uzun tartışmalara girdi.

Siyasetin kalbinde bir aktör
Ebu Luhum, yetmiş günlük kuşatmadan sonra Yemen siyaseti ve aşiret meselelerinde aktif rol aldı. İmam güçlerinin 1967 yılında başkent Sana’ya dayattığı kuşatmayı kırma sürecine katkıda bulunmuştu. Ancak son on yıldır yaşlılık ve hastalıklar nedeniyle ülkesindeki çalkantılı olayların sahnesinde gözden kayboldu.
Ebu Lahum, 1962 devrimine Kuzey Yemen'de katıldı. Şura Meclisinin başkan yardımcılığına atandı ve günlerce bölgede kaldı. Daha sonra başkentten ayrılıp İmamet sisteminin kalıntılarının toplandığı Saada vilayetindeki isyancı bölgelere boyun eğdirmek için askeri bir kampanya yürüttü. Daha sonra Çin Büyükelçisi olarak atandı. Ancak merhum Mısır Savunma Bakanı Mareşal Abdulhakim Amir eşliğinde Sana’ya döndü. Bazı Yemen bölgelerinde Mısır güçleri adına kuşatmanın kaldırılması için operasyonlara katıldı. Daha sonra 1964 yılında, o dönemde doğmakta olan güç üzerinde baskıcı etkisi olan aşiretlerle bir kota anlaşması oluşturmak üzere 30 üye, 12 şeyh, 12 subay ve beş sivilden oluşan Başkanlık Konseyi üyeliğine atandı. Bunun ardından ülkenin ilk cumhurbaşkanı ve 1962-1967 yılları arasında görev yapan Abdullah es-Sellal ile olan anlaşmazlığın tırmanması üzerine bakanlık oluşumundan çıkarılmak üzere Tarım Bakanı olarak atandı.
Ebu Luhum, 1967 yılında Hudeyde Valisi olarak atandı. O dönemde başkent Sana’yı dolduran siyaset ve aşiret gürültüsünden uzak, sessiz bir sahil şehrinde kalma arzusu nedeniyle bu görevi resmi kararname olmaksızın kendisinin seçtiği ve olması için zorladığı söyleniyor.
Ebu Luhum, 1979 yılında Kuzey ve Güney Yemen arasında patlak veren savaşa karşı olduğu için cumhurbaşkanları Ali Abdullah Salih ve Abdulfettah İsmail liderliğindeki uzlaşma konferansına katıldı. 22 Mayıs 1990’da Yemen Cumhuriyeti Bildirgesi’nin imzalanmasına katıldı.

Salih’in deneyimli Büyükelçisi
Cumhurbaşkanı Salih, Yemen kabilelerinin en büyüğü olan Bakil kabilesinin şeyhi Ebu Luhum ile diğer kabileleri kazanmak ve boyun eğdirmek için yakın ilişkisi ve bu alandaki mahareti ile tanınıyordu.
Feodal şeyh olarak tanınmasına rağmen Ebu Luhum, Salih’in pek çok sorunun çözümünde dayandığı ve önemli ağırlığı olan uygun bir arabulucu olarak kaldı. Bu arabuluculuklardan belki de en önemlisi, 1993 yılında ülke birliğinin ortakları olan Yemen Sosyalist Partisi ile Cumhurbaşkanı Salih’in partisi olan Genel Halk Kongresi arasında yaşanan fırtınalı siyasi krizde sergilediği duruş oldu. Salih ve güneydeki yardımcısı Ali Salim el-Biyd’in arasını düzeltme konusunda kararlı bir şekilde çaba sarf etti. Daha sonra ikili arasındaki kriz tırmanarak, 1994 yılının yazında kanlı bir iç savaş patlak vermesine neden oldu. Söz konusu iç savaş Salih’in Kuzey’deki güçlerinin Güney vilayetlerini işgal etmesi ve zor kullanarak birlik kurulmasıyla sona ermişti. Ebu Luhum anılarının dördüncü bölümünde savaş karşıtı olma tavrında ısrarcı olduğunu ifade ederek, bunun Cumhurbaşkanı Salih ile ilişkilerinde gerginliğe neden olduğuna işaret etti ve net tutumlarının hayatı boyunca birçok soruna neden olduğunu belirtti.
Ebu Lahum, anılarında anlattığına göre komşu ülkelerle de çeşitli siyasi roller oynadı. Özellikle de liderleriyle yakın ilişkileri bulunan komşusu Suudi Arabistan ile görüşleri birleştirme konusunda ustalaştı.

Olaylara tanık oldu
Ebu Luhum, 2007 yılında anılarını kaleme aldığı bir kitap yayınladı. Dört bölümden oluşan kitabına ‘Yemen… Hakaik ve Vesaik İştehe (Yemen… Yaşadığım Gerçekler ve Belgeler)’ adını verdi.
O dönemde eleştirmenler, Ebu Luhum’un anılarını, modern Yemen tarihindeki olayların oluşumuna en önde gelen tanıklardan birinin nesnel bir anlatımı olarak nitelendirdiler.



Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.


Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
TT

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Hadramaut ve el-Mahra illerinde yeni bir askeri gerçeklik dayatma girişimlerine karşı net bir tavır sergiledi. Alimi, bu bölgelerde yaşananların siyasi bir anlaşmazlığın parçası olmadığını, aksine geçiş dönemi yetkililerine karşı tek taraflı eylemlerin ve isyanın kademeli bir seyri olduğunu vurguladı.

Alimi, Danışma Konseyi ile genişletilmiş bir toplantıda yaptığı açıklamada, sivilleri korumanın devletin sorumluluğu olduğunu ve siyasi liderliğin, gerilimi durdurmak, kan dökülmesini sona erdirmek ve durumu normale döndürmek için hemen müdahale eden Yemen’de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’nun müdahalesini resmi olarak talep ettiğini vurguladı.

Toplantı sırasında doğu illerindeki gelişmeleri değerlendiren Alimi, devletin, Güney Geçiş Konseyi'nin (GGK) zorla bir fiili durum dayatmak ve başta iktidarın devrinin ilanı ve Riyad Anlaşması olmak üzere geçiş döneminin referanslarını baltalamak amacıyla yaptığı askeri eylemlerle ortaya çıkan ve kendisinin ‘yüksek derecede sorumluluk’ olarak nitelendirdiği tehlikeli bir tırmanışla başa çıktığını belirtti.

Hadramut’taki gerilimin Ghayl Bin Yamin, Şihr ve ed-Deys eş-Şarkiye bölgelerini de kapsayacak şekilde yayıldığını, terörle mücadele iddiasının sahadaki kontrol dengesini değiştirmek için bir bahane olarak kullanıldığını belirtti.

cdfgth
Lahic ilindeki GGK destekçileri (AFP)

Terörle mücadelenin devlet kurumlarının münhasır sorumluluğu olduğunu vurgulayan Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, bu çerçeve dışında atılan adımların aşırılığı engellemek bir yana, sivil barışı ve sosyal dokuyu tehdit eden tehlikeli güvenlik boşlukları yarattığını vurguladı.

Alimi, gerilimle birlikte insani ihlallere değinerek, sivil kayıpları ve kamu ve özel mülkiyete yönelik saldırıları doğrulayan saha ve insan hakları raporlarına ve Yemen devletinin yasal statüsünün zayıflatılmasına atıfta bulundu.

GGK’nın eylemleri ve arabuluculuk desteği

Resmi kaynaklara göre Alimi, Danışma Konseyi'ne Ulusal Savunma Konseyi toplantısının sonuçları hakkında bilgi verdi. Toplantıda, gerginliğin geçiş döneminin şartlarını açıkça ihlal ettiği ve devletin meşru kurumlarına karşı bir isyan olduğu sonucuna varıldı.

Devletin sivilleri korumak, sükuneti sağlamak ve kan dökülmesini önlemekle yükümlü olduğunu vurgulayan Alimi, Danışma Konseyi'nin tavsiyeleri doğrultusunda, siyasi liderliğin Hadramut'taki sivilleri korumak için acil önlemler alınması talebiyle Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'na resmi bir talepte bulunduğunu ve ortak kuvvetler liderliğinin kan dökülmesini durdurmak ve istikrarı yeniden sağlamak amacıyla bu talebe derhal yanıt verdiğini söyledi.

cdfvg
Alimi, GGK’yı Hadramut'ta sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçladı (EPA)

Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, gerilimi azaltma çabalarını ihlal eden ve sivilleri tehlikeye atan her türlü askeri harekete karşı, hayatların korunmasını sağlayacak, Suudi Arabistan ve BAE'nin çabalarının başarısını devam ettirecek, GGK güçlerinin Hadramut ve el-Mahra’daki mevzilerden çekilmesini, bu mevzilerin Vatan Kalkanı Güçleri’ne devredilmesini ve yerel yetkililerin anayasal yetkilerini kullanmalarının önünü açacak şekilde derhal müdahale edileceğini vurguladı.

Riyad ve Abu Dabi'nin liderliğindeki arabuluculuk çabalarını desteklediğini bir kez daha dile getiren Alimi, Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen'in birliğini ve istikrarını desteklemede üstlendikleri öncü role övgüde bulunurken Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'ın devlet kurumlarını yeniden kurma konusundaki samimi ve kardeşçe arzuyu yansıtan açıklamalarını takdir etti.

Ayrıca, güney meselesinin çözülmesinin uzlaşı ve güven tesis edilmesi yoluyla kesin bir taahhüt olmaya devam edeceğini vurgulayan Alimi, Yemen'in düşmanlarına hizmet eden tek taraflı eylemlerin sonuçlarına karşı uyardı. Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı, diyalog kanallarının açık tutulmasının ve İran destekli Husi milisleriyle mücadele için tüm imkanların seferber edilmesinin önemini vurguladı.