Yemen modern tarihindeki en etkili aşiret reisi Şeyh Sinan Ebu Luhum’un vefatı

Merhum aşiret lideri Sinan Ebu Lahum, eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın solunda (Görsel fikri mülkiyet haklarına tabidir- Ebu Luhum Kütüphanesi)
Merhum aşiret lideri Sinan Ebu Lahum, eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın solunda (Görsel fikri mülkiyet haklarına tabidir- Ebu Luhum Kütüphanesi)
TT

Yemen modern tarihindeki en etkili aşiret reisi Şeyh Sinan Ebu Luhum’un vefatı

Merhum aşiret lideri Sinan Ebu Lahum, eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın solunda (Görsel fikri mülkiyet haklarına tabidir- Ebu Luhum Kütüphanesi)
Merhum aşiret lideri Sinan Ebu Lahum, eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın solunda (Görsel fikri mülkiyet haklarına tabidir- Ebu Luhum Kütüphanesi)

Kenan el-Humeyri
Yemenli bir aşiret reisi olan Sinan Ebu Luhum’un geçtiğimiz Cumartesi günü Mısır’ın başkenti Kahire’de vefat ettiği duyuruldu. 26 Eylül devriminin en önemli mücahitlerinden biri olan Ebu Luhum, yıllardır mücadele ettiği amansız bir hastalığa yenik düştü.
Ebu Luhum ailesine yakın kaynaklar, 99 yaşındaki kabile reisinin geçtiğimiz Cumartesi günü Kahire’de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybettiğini bildirdiler.
Yemen resmi haber ajansı Saba’ya göre Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi, Ebu Luhum ailesine gönderdiği taziye mektubunda, merhumun değerler, ilkeler ve vatanına sadık kaldığı gibi tutumlarına da bağlı kaldığı gibi imamet iktidarı projesine karşı verdiği mücadelenin altını çizdi.
Hadi, Sinan Ebu Luhum’un vefatını vatan için ‘büyük bir kayıp’ olarak niteledi. Öte yandan ülkenin kuzeyindeki çok sayıda vilayeti kontrol altına alan Husiler’e atıfta bulunarak, ülkenin, yeni imamlarının Yemen'i karanlık ve geri kalmışlık, yoksulluk, cehalet, hastalık, tiranlık ve adaletsizlik çağına geri döndürmeye ayrıca İran'ın bölgedeki gündemlerini ve yayılmacı hırslarını hayata geçirmeye çalışmalarının ardından bugün en zor ve kritik dönemini yaşadığına dikkat çekti.

Kabilenin kuruluşu
1922 yılında dünyaya gelen Sinan bin Abdullah bin Salih Ebu Luhum, başkent Sana’nın doğusunda yer alan Nehm bölgesinin Malah semtinden. Ancak çocukluğu ve ilk gençliğini, babasının görevi nedeniyle İb ilinin Varaf bölgesinde geçirdi.
Ebu Luhum, onlarca yıl boyunca Bakil kabilesinin önde gelen liderlerinden biri olarak kaldı. Haşid aşiretinin şeyhi olan Abdullah bin Hüseyin el-Ahmer’e paralel olarak ikinci adam olarak görev yaptı. Bakil liderliğini atalarından miras aldı. Uzun süre şeyhler şeyhi pozisyonunda kaldı. Sağlık durumu kötüleşmeye başlayınca yerini oğlu Saba aldı.

Etkin bir kişilik
Şeyh Sinan, 26 Eylül 1962 İmamlık yönetimine karşı devrimdeki rolü nedeniyle çağdaş Yemen tarihindeki en etkili ve aktif kabile liderlerinden biri olarak kabul edilir. 1994 yılının yaz aylarında yapılan savaşın en önde gelen muhaliflerinden biriydi. Sosyalistler ve Baasçılara doğru meylettiğine olan inancı ve kabile şeyhlerinin eyalette hassas konumlar almasından endişe duyduğu için 1967-1974 yılları arasında Kuzey Yemen'i yöneten Devlet Başkanı Abdurrahman el-Eryani'nin istifasını destekledi. Bu, aynı zamanda Abdullah bin Hüseyin el-Ahmer’in şiddetle savunduğu bir düşünceydi. Her iki aşiret lideri de hatıratlarında bundan bahsettiler.
1974 ve 1977 yılları arasında görev yapan İbrahim el-Hamdi’nin cumhurbaşkanlığı dönemi Sinan Ebu Luhum’la ciddi anlaşmazlıklara sahne oldu. Cumhurbaşkanı’nın, aşiret şeyhlerinin, siyasi çalışmalar ve devlet konumları üzerindeki kontrolünü sonlandırmaya yönelik, çaresiz girişimlerle attığı ‘düzeltici adımlar’ bu anlaşmazlıkların başlıca sebepleri arasındaydı. Bu şeyhlerin başında da Sinan Ebu Luhum yer alıyordu. Hamdi’nin bu girişimleri Ebu Luhum tarafından reddedildi. Bu nedenle daha sonra Genelkurmay Başkanı Ahmed el-Gaşimi’nin evinde öldürülen el-Hamdi ile uzun tartışmalara girdi.

Siyasetin kalbinde bir aktör
Ebu Luhum, yetmiş günlük kuşatmadan sonra Yemen siyaseti ve aşiret meselelerinde aktif rol aldı. İmam güçlerinin 1967 yılında başkent Sana’ya dayattığı kuşatmayı kırma sürecine katkıda bulunmuştu. Ancak son on yıldır yaşlılık ve hastalıklar nedeniyle ülkesindeki çalkantılı olayların sahnesinde gözden kayboldu.
Ebu Lahum, 1962 devrimine Kuzey Yemen'de katıldı. Şura Meclisinin başkan yardımcılığına atandı ve günlerce bölgede kaldı. Daha sonra başkentten ayrılıp İmamet sisteminin kalıntılarının toplandığı Saada vilayetindeki isyancı bölgelere boyun eğdirmek için askeri bir kampanya yürüttü. Daha sonra Çin Büyükelçisi olarak atandı. Ancak merhum Mısır Savunma Bakanı Mareşal Abdulhakim Amir eşliğinde Sana’ya döndü. Bazı Yemen bölgelerinde Mısır güçleri adına kuşatmanın kaldırılması için operasyonlara katıldı. Daha sonra 1964 yılında, o dönemde doğmakta olan güç üzerinde baskıcı etkisi olan aşiretlerle bir kota anlaşması oluşturmak üzere 30 üye, 12 şeyh, 12 subay ve beş sivilden oluşan Başkanlık Konseyi üyeliğine atandı. Bunun ardından ülkenin ilk cumhurbaşkanı ve 1962-1967 yılları arasında görev yapan Abdullah es-Sellal ile olan anlaşmazlığın tırmanması üzerine bakanlık oluşumundan çıkarılmak üzere Tarım Bakanı olarak atandı.
Ebu Luhum, 1967 yılında Hudeyde Valisi olarak atandı. O dönemde başkent Sana’yı dolduran siyaset ve aşiret gürültüsünden uzak, sessiz bir sahil şehrinde kalma arzusu nedeniyle bu görevi resmi kararname olmaksızın kendisinin seçtiği ve olması için zorladığı söyleniyor.
Ebu Luhum, 1979 yılında Kuzey ve Güney Yemen arasında patlak veren savaşa karşı olduğu için cumhurbaşkanları Ali Abdullah Salih ve Abdulfettah İsmail liderliğindeki uzlaşma konferansına katıldı. 22 Mayıs 1990’da Yemen Cumhuriyeti Bildirgesi’nin imzalanmasına katıldı.

Salih’in deneyimli Büyükelçisi
Cumhurbaşkanı Salih, Yemen kabilelerinin en büyüğü olan Bakil kabilesinin şeyhi Ebu Luhum ile diğer kabileleri kazanmak ve boyun eğdirmek için yakın ilişkisi ve bu alandaki mahareti ile tanınıyordu.
Feodal şeyh olarak tanınmasına rağmen Ebu Luhum, Salih’in pek çok sorunun çözümünde dayandığı ve önemli ağırlığı olan uygun bir arabulucu olarak kaldı. Bu arabuluculuklardan belki de en önemlisi, 1993 yılında ülke birliğinin ortakları olan Yemen Sosyalist Partisi ile Cumhurbaşkanı Salih’in partisi olan Genel Halk Kongresi arasında yaşanan fırtınalı siyasi krizde sergilediği duruş oldu. Salih ve güneydeki yardımcısı Ali Salim el-Biyd’in arasını düzeltme konusunda kararlı bir şekilde çaba sarf etti. Daha sonra ikili arasındaki kriz tırmanarak, 1994 yılının yazında kanlı bir iç savaş patlak vermesine neden oldu. Söz konusu iç savaş Salih’in Kuzey’deki güçlerinin Güney vilayetlerini işgal etmesi ve zor kullanarak birlik kurulmasıyla sona ermişti. Ebu Luhum anılarının dördüncü bölümünde savaş karşıtı olma tavrında ısrarcı olduğunu ifade ederek, bunun Cumhurbaşkanı Salih ile ilişkilerinde gerginliğe neden olduğuna işaret etti ve net tutumlarının hayatı boyunca birçok soruna neden olduğunu belirtti.
Ebu Lahum, anılarında anlattığına göre komşu ülkelerle de çeşitli siyasi roller oynadı. Özellikle de liderleriyle yakın ilişkileri bulunan komşusu Suudi Arabistan ile görüşleri birleştirme konusunda ustalaştı.

Olaylara tanık oldu
Ebu Luhum, 2007 yılında anılarını kaleme aldığı bir kitap yayınladı. Dört bölümden oluşan kitabına ‘Yemen… Hakaik ve Vesaik İştehe (Yemen… Yaşadığım Gerçekler ve Belgeler)’ adını verdi.
O dönemde eleştirmenler, Ebu Luhum’un anılarını, modern Yemen tarihindeki olayların oluşumuna en önde gelen tanıklardan birinin nesnel bir anlatımı olarak nitelendirdiler.



Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
TT

Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)

Şam, bugün ‘kurtuluşunun’ birinci yıldönümünde Suriyelilerin ülkelerine dönüşünü, eski rejimin çöküşünü ve lideri Beşşar Esed'in ülkeden kaçışını kutluyor.

Adeta bir tatil havasının hakim olduğu başkentte, geri dönüş hakkının sevinci, hatıraların ağırlığıyla iç içe geçmiş durumda. Sokaklar ise ‘karanlık dönemin’ sembollerinin yerini alan yeni bir kimliği yansıtıyor. Silahlı grupların üyeleri yeni devletin güvenlik kurumlarına entegre edilirken Şamlılar gelecekleriyle ilgili endişelerinin bir kısmından kurtulmuş durumdalar.

Süslemelerin, kalabalıkların, dolu otellerin ve yıllarca süren sürgünün ardından geri dönenlerin ardında, hala kayıp olanların aileleri ve yıkılmış bölgelerin sakinleri arasında hiç bitmeyecek bir hüzün var. Yine de insanlar, sanki ‘duvarların artık kulakları yokmuş’ gibi, açıkça konuşma cesaretini yeniden kazandılar ve bireysel karar verme gücünü ve geri dönme hakkını yeniden kazandıklarına dair genel duygularını ifade ettiler.

Bu değişim, 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed'in ülkenden kaçışının ardından yaşanan hareketli gecenin hatıralarını silebilmiş değil. O gece, güvenlik kurumları çöktü, silahlı gruplar kritik öneme sahip karargahları yağmalamak için acele etti ve eski rejimin üyeleri üniformalarını sokaklarda bıraktı. Şam kaosun eşiğine gelmişti.

Ancak Cisr el-Ebyad, Bab Tuma ve el-Kassa gibi mahalleler, doktorlar, öğrenciler ve tüccarlardan oluşan geçici mahalle komiteleri sayesinde kendilerini korumayı başardılar. Bu girişimler sayesinde 200'den fazla hırsız tutuklandı ve mezhep çatışmaları önlerken halkın durumun kontrolden çıkmasını engelleme yeteneğini ortaya koydu.

Öte yandan Tahran'da bugün, İran'ın Suriye'deki dayanak noktasını kaybetmesi, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in ‘dış komplo’ hakkındaki konuşması, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Suriye'yi ‘35. Eyalet’ olarak görmesi, diplomasinin savunulması ve milletvekillerinin on milyarlarca doların israf edildiği yönündeki suçlamaları arasında ‘direniş çadırının ana direğinin’ çöküşüyle ilgili çelişkili haberler basında yer alıyor.


Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
TT

Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)

(Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi (LK) lideri Samir Caca, Hizbullah'ın askeri kanadının Lübnan'ın en büyük sorunu olduğunu söylerken Hizbullah’ın askeri yapısının tasfiyesini geciktirmek için hiçbir neden olmadığını savunuyor.

Caca, LK’nin ilk genel konferansında, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve Başbakan Nevvaf Selam'a açık bir mesaj göndererek şunları söyledi:

“Hizbullah'ın askeri kanadının, yaşadığımız büyük sorunun merkezinde olduğu artık açıkça ortada. Herkes, bu sorunun çözülmesinin mali durumu hafifletmek için bir ön koşul olduğu konusunda hemfikir.”

Caca ayrıca, önümüzdeki bahar için planlanan parlamento seçim yasası ile ilgili olarak Meclis Başkanı Nabih Berri'ye bir mesaj gönderdi. Ona, iç düzenlemelerin uygulanmak için oluşturulduğunu, partizan amaçlara ulaşmak, parlamentonun işleyişini bozmak ve parlamento seçimlerini sekteye uğratmaya çalışmak için kullanılmak üzere oluşturulmadığını söyledi.


Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
TT

Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)

Hamas'tan üst düzey bir yetkili dün yaptığı açıklamada, hareketin İsrail ile varılan ateşkes anlaşması kapsamında silah cephaneliğinin "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazır olduğunu belirtti. Yetkili, böylece ABD arabuluculuğundaki anlaşmanın en karmaşık konularından birini çözmek için olası bir formül önerdiğini söyledi.

Hareketin siyasi büro (karar alma organı) üyesi Basem Naim'in açıklamaları, tarafların anlaşmanın ikinci ve daha karmaşık aşamasına geçmeye hazırlandığı bir zamanda geldi.

Naim, hareket liderlerinin çoğunun bulunduğu Katar'ın Doha kentinde Associated Press'e (AP) verdiği demeçte, "Daha fazla gerilimi veya daha fazla çatışma veya patlamayı önlemek için kapsamlı bir yaklaşım benimsemeye açığız" ifadelerini kullandı.

Naim, Hamas'ın "direnme hakkını" koruduğunu, ancak hareketin Filistin devleti kurma sürecinin bir parçası olarak silah bırakmaya hazır olduğunu ifade etti. Naim, bunun nasıl uygulanacağı konusunda ayrıntı vermese de müzakerelere olanak sağlamak için beş ila on yıllık uzun vadeli bir ateşkes önerdi.

Naim, "bu sürenin ciddi ve kapsamlı bir şekilde kullanılması gerektiğini" vurgulayarak, Hamas'ın silahlarıyla ilgili mevcut seçeneklere "çok açık" olduğunu belirtti. Naim, "Filistin'in ateşkes veya müzakere süresince silahların hiçbir şekilde kullanılmayacağına dair garanti vermesiyle, silahların dondurulması, depolanması veya imha edilmesi hakkında konuşabiliriz" ifadesini kullandı.

Ateşkes, ABD Başkanı Donald Trump'ın ekim ayında sunduğu ve "garantör devletler" olarak hareket eden uluslararası tarafların da katılımıyla hazırlanan 20 maddelik bir plana dayanıyor. Naim, "planın çok fazla açıklığa kavuşturulması gerektiğini" belirtti.

Uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılması şu anda en acil endişeler arasında.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre en önemli konulardan biri, bu gücün Hamas'ı silahsızlandırmaktan sorumlu olup olmayacağı.

Naim, bunun Hamas için kabul edilemez olduğunu ve hareketin, söz konusu gücün anlaşmanın uygulanmasını izlemesini beklediğini vurguladı. Naim, "Ateşkes anlaşmasını izlemek, ihlalleri bildirmek ve olası bir gerilimi önlemek için sınıra yakın bir BM gücünün bulunmasını memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. "Ancak, bu güçlere Filistin topraklarında silahsızlanma veya bu tür eylemlerde bulunma yetkisi verilmesini kabul etmiyoruz" diye ekledi.

Naim, ilerlemenin bir işareti olarak, Hamas ve rakibi Filistin Yönetimi'nin, Gazze'deki günlük işleri yönetecek yeni teknokrat komiteyi kurma konusunda ilerleme kaydettiğini açıkladı.

Yönetim ve Hamas'ın, Batı Şeria'da ikamet eden ancak aslen Gazzeli olan Filistin hükümetinden bir bakanın komiteye başkanlık etmesi konusunda anlaştıklarını söyledi.