Turizmde ekonomik kayıp 1 trilyon doların üzerinde

(İHA)
(İHA)
TT

Turizmde ekonomik kayıp 1 trilyon doların üzerinde

(İHA)
(İHA)

Korona virüsün turizme olan etkileri yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Ekonomik gelirinin tamamını turizm üzerinden karşılayan ülkeler zor günler geçiriyor. Resmi veriler açıklandığında turizm gelirli ülkelerin ekonomik yapılarının da şekilleneceğini ön gören Antalya Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz, “Eskiler tarihe karışacak ve turizm yeniden yazılacak” dedi.
Bugüne kadar 100 milyon kişiye bulaşan ve yaklaşık 2 milyon kişinin hayatına mal olan Korona virüsün turizme olan ekonomik etkileri yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Ekonomisi tamamen turizme dayalı ülkeler büyük bir krizin eşiğinde. 2020 yılının resmi verileri henüz açıklanmasa da Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) dünya genelinde ekonomik kaybın 1 trilyon doların üzerinde olabileceğini öngörüyor.

“En büyük kayıp 185 milyar dolarla Amerika'da olacak”
Resmi olmayan verilerle, Dünya turizm örgütünün verilerini birleştirerek ülkelerin yaklaşık kayıplarını gösteren bir tablo oluşturan Antalya Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz, “En büyük kayıp 185 milyar dolarla Amerika'da olacak. Turizmin klasikleri İspanya 56,7 milyar dolar, Fransa 50,4 milyar, İtalya 35 milyar dolar kayıp yaşayacak. Daha az turist getirmekle birlikte , turizm gelirinin yüksek olmasından kaybının da en yüksek olduğu ülkelerden biri Tayland olacak. Ülkesindeki neredeyse bütün fuarları ve uluslararası organizasyonları iptal eden Almanya özellikle şehir turizminde elde ettiği geliri, 42 milyar dolar kayıp olarak yaşayacak. Türkiye, geçtiğimiz seneki yükselişinin ardından 2020 yılında korona etkisiyle yaklaşık 35 milyon turist kaybı ile 25,5 milyar dolar turizm gelirinden mahrum kaldı. Veriler tahminidir, ocak ayı sonunda yayınlanacak TUİK verileri sonrasında tekrar revize edilebilir” diye konuştu.

“Fransa artık dünya birincisi olmayacak”
Tahminlerine göre Fransa’nın artık turizmde dünya birincisi olmayacağını söyleyen Recep Yavuz, “ Telafisi bir kaç yıla mal olacak bu kayıplar, yine turizm yolu ile kapatılmaya çalışılacak. Henüz yaklaşık 100 milyon turizm çalışanının işsiz kaldığı ve turizmin en az 50 sektöre yaptığı katkının boyutlarına gelemedik. Pandemi sonrası oluşturduğum tablodaki ülkelerden bazılarının yeri değişecek, belki bazıları bu tabloya hiç giremeyecek. Mesela benim tahminimce Fransa artık dünya birincisi olmayacak. İngiltere'nin Brexit ve Korona sonrası yönü hiç belli değil. Çin, Japonya gibi uzak olan Asya ülkeleri en derin kayıplara maruz kalacaklar. Tac Mahal' e bir süre insanlar gitmeyecek” şeklinde konuştu.

“Sağlık altyapısı kuvvetli ülkelerin öne çıkacağını öngörüyorum”
Bu süreçte sağlık alt yapısı güçlü ülkelerin ön plana çıkacağını belirten Recep Yavuz, “Bu süreçte yakın, güneşli, ferah , sağlık altyapısı kuvvetli ülkelerin öne çıkacağını öngörüyorum. Özellikle Adalar, Adria Kıyıları ve tabii Akdeniz ve Doğu Akdeniz ülkelerinin daha çok şansı olduğunu düşünüyorum. Yaşanan korona tecrübeleri ve kamuoyu ile paylaşılan haber ve resimler misafirlerin hala hafızlarında. Gerçi turist ile Korona sürecini birlikte yönetebilen Antalya dışında pek fazla destinasyon da yoktu sanırım. Dünya 'da 2020 yılında 3 milyon turistin gittiği bir tatil destinasyonu olduğunu düşünmüyorum. Veriler açıklanınca daha doğru değerlendiririz” ifadelerini kullandı.



IMF: Ortadoğu'da büyüme 2025'te hızlanacak

Uluslararası Para Fonu (IMF) logosu (Reuters)
Uluslararası Para Fonu (IMF) logosu (Reuters)
TT

IMF: Ortadoğu'da büyüme 2025'te hızlanacak

Uluslararası Para Fonu (IMF) logosu (Reuters)
Uluslararası Para Fonu (IMF) logosu (Reuters)

Uluslararası Para Fonu (IMF) Ortadoğu ve Orta Asya Departmanı Direktörü Cihad Azur, bölgenin çeşitli zorluklarla karşı karşıya olduğunu vurguladı. Ortadoğu ülkelerinin çoğunda enflasyonun yüksek seviyelerde seyrettiğini ve bu durumun politika açısından sürekli dikkatli olunmasını gerektirdiğini belirtti. Aynı zamanda, Bölgesel Ekonomik Görünüm raporunun sunumunda belirttiği gibi, Ortadoğu'da büyüme hızının 2025 yılında hızlandığını ve tahminlerin önceki yıla göre daha iyi bir bölgesel büyüme oranı gösterdiğini belirterek, bölgenin ekonomik görünümünün olumlu işaretler gösterdiğini ifade etti. Bu durum, bölgenin halen incelenmekte olan borç sorununa rağmen, Körfez ülkelerindeki petrol dışı sektörlerin dayanıklılığı tarafından destekleniyor.

Bazı ülkelerdeki toparlanma zorluklarına ilişkin olarak Azur, Lübnan ve Suriye'nin toparlanma yolunun derin reformlardan geçtiğini belirtti. İstikrarın sağlanması ve yeniden yapılanma sürecinin hızlandırılması için temel bir unsur olarak finansal istikrarın önemini vurguladı. Sonuç olarak Azur, son dönemde alınan ticaret önlemlerinin bölge üzerindeki etkisinin şu ana kadar sınırlı olduğunu söyledi.

Mısır ile ilgili olarak Azur, IMF'nin programının ekonomik istikrarın sağlanmasında ilerleme kaydettiğini belirterek, Mısır ekonomisinin son iki yılda somut bir iyileşme gösterdiğini kaydetti.


Altın, bankaların endişeleri ve faiz indirimi beklentileriyle 17 yılın en iyi haftasına doğru yükselişini sürdürüyor

Üst üste dizilmiş altın külçeleri (Reuters)
Üst üste dizilmiş altın külçeleri (Reuters)
TT

Altın, bankaların endişeleri ve faiz indirimi beklentileriyle 17 yılın en iyi haftasına doğru yükselişini sürdürüyor

Üst üste dizilmiş altın külçeleri (Reuters)
Üst üste dizilmiş altın külçeleri (Reuters)

Altın parlamaya devam ederek ons başına 4 bin 300 dolar seviyesini aşarak tarihindeki en yüksek fiyatını kaydetti ve 17 yıldan fazla bir süredir en iyi haftalık performansına doğru ilerledi. Bu keskin artış, ABD'deki bölgesel bankaların güvenliği konusundaki endişeler, artan küresel ticaret gerilimleri ve ABD faiz indirimlerine yönelik artan bahislerin birleşimiyle tetiklendi ve bu da güvenli liman yatırımı olarak sarı metale olan talebi artırdı.

Spot altın, seansın erken saatlerinde 4.378,69 dolarlık yeni bir rekor seviyeye ulaştıktan sonra, saat 06:15'te ons başına yüzde 0,8 artışla 4.359,31 dolara yükseldi. Aralık teslimi ABD altın vadeli işlemleri yüzde 1,6 artışla 4.372,10 dolara yükseldi.

Hafta boyunca altın fiyatları yaklaşık yüzde 8,6 artışla Eylül 2008'den bu yana en iyi haftalık performansını sergiledi ve her işlem seansında arka arkaya rekor seviyelere ulaştı.

Spot gümüş, altın fiyatlarındaki artış ve spot piyasada kısa pozisyonların kapatılmasıyla desteklenerek, 54,35 dolarlık tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştıktan sonra, yüzde 0,1 artışla ons başına 54,26 dolara yükseldi ve haftalık yüzde 8'lik bir kazanç elde etti.

KCM Trade'in kıdemli piyasa analisti Tim Waterer, “Altın yakında ons başına 4 bin 500 dolara doğru hızlı bir yükseliş görebilir, ancak yükselişin hızı büyük ölçüde ABD-Çin ticareti ve ABD hükümetinin kapanma olasılığı konusundaki endişelerin devam etmesine bağlı olacak” dedi.

İlgili bir gelişmede Çin, nadir toprak elementleri ihracatına uyguladığı kontroller konusunda ABD'yi ‘korku yaymakla’ suçladı ve Washington'un kısıtlamaların kaldırılması yönündeki taleplerini reddetti. Bu da iki taraf arasındaki ticaret geriliminin kötüleştiğine işaret ediyor.

Bu arada, Fed Yönetim Kurulu üyesi Christopher Waller, işgücü piyasasındaki yavaşlamaya ilişkin artan endişeleri gerekçe göstererek faiz oranlarının daha da düşürülmesini desteklediğini açıkladı.

Yatırımcılar, Fed'in 29 ve 30 Ekim'deki toplantısında faiz oranlarını 25 baz puan düşürmesini ve ardından aralık ayında bir başka indirim yapmasını bekliyor.

ABD piyasalarında Wall Street, bölgesel bankalardaki zayıflama işaretlerinin Washington ile Pekin arasındaki gerginliğin artmasıyla zaten zor durumda olan yatırımcıların endişelerini artırmasıyla perşembe gününü düşüşle kapattı.

Waterer, “ABD'deki bölgesel bankalarda kredi endişelerinin artması, yatırımcılara altın alımlarını artırmak için ek bir gerekçe sağladı” ifadesini kullandı.

Getiri sağlamayan bir varlık olan altın, yıl başından bu yana çeşitli faktörlerin etkisiyle yüzde 65'in üzerinde değer kazandı. Bu faktörlerin başında şunlar geliyor: jeopolitik gerilimler, agresif faiz indirimleri beklentileri, merkez bankalarının agresif alımları, doların kullanımının azaltılması politikaları ve altın borsa yatırım fonlarına güçlü girişler.

Jeopolitik cephede, ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Ukrayna'daki savaşla ilgili yeni bir zirve düzenlemeyi kararlaştırdı. Bu arada Batı ülkeleri, Birleşik Krallık'ın büyük Rus petrol şirketlerine karşı önlemler açıklamasının ardından, yeni yaptırımlar uygulayarak Moskova'ya baskı yapmaya devam etti.

Diğer metaller arasında platin yüzde 0,7 düşüşle 1.699,45 dolara, paladyum ise yüzde 0,2 düşüşle 1.611,24 dolara geriledi, ancak her iki metal de haftalık bazda kazanç kaydetmeye devam ediyor.


ABD ve Türkiye arasındaki LNG anlaşması, Rusya'yı nasıl etkileyecek?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

ABD ve Türkiye arasındaki LNG anlaşması, Rusya'yı nasıl etkileyecek?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

ABD ve Türkiye arasında geçen ay imzalanan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ve nükleer enerji anlaşmasının yankıları sürüyor. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na (BMGK) katılmak için geçen ay ABD'ye gitmiş, Beyaz Saray'da Başkan Donald Trump'la bir araya gelmişti. 

İki ülke arasında imzalanan Stratejik Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı kapsamında hem sivil nükleer enerji hem de LNG sektöründe ortak çalışılmasına karar verilmişti. BOTAŞ, 20 yıl boyunca toplamda yaklaşık 70 milyar metreküp doğalgaz eşdeğeri LNG almak için Mercuria ve Woodside Energy ile anlaşma yapmıştı. 

Reuters'ın analizinde, Türkiye'nin bu anlaşmayla doğalgaz üretimini artırıp ABD'den LNG ithal ederek 2028 sonuna kadar doğalgaz ihtiyacının yarısından fazlasını karşılayabileceği yazılıyor. 

Trump, 25 Eylül'deki açıklamasında Türkiye'nin Rusya'dan doğalgaz satın almasını istemediğini belirtmişti. Analizde, Ankara yönetiminin bunu göz önünde bulundurarak enerji tedarikini çeşitlendirmeyi amaçladığı yorumu yapılıyor. Böylelikle Türkiye'nin "enerji güvenliğini artırabileceği ve bölgesel bir doğalgaz merkezine dönüşme hedefinde ilerleyebileceği" belirtiliyor. 

Analizde, Türkiye'nin ithal ettiği LNG'yi ve kendi ürettiği doğalgazı Avrupa'ya yeniden ihraç edeceği, Rusya ve İran'dan aldığı doğalgazı da yurtiçinde kullanacağı savunuluyor. 

Diğer yandan Türkiye-ABD anlaşmasının, Rusya ve İran'ın Avrupa enerji piyasasındaki payını olumsuz etkileyeceğine dikkat çekiliyor. Rusya, Türkiye'nin en büyük gaz tedarikçisi ancak pazar payı 20 yıl önce yüzde 60 iken, sözkonusu oran bu yılın ilk yarısında yüzde 37'ye geriledi. Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından Avrupa ülkelerinin çoğu doğalgaz ithalatını büyük ölçüde sınırladı veya durdurdu. 

Türkiye'nin Rusya'yla yaptığı Mavi Akım ve TürkAkım boru hatları üzerinden yıllık 22 milyar metreküp doğalgaz tedariki sağlayan sözleşmeler sona ermek üzere. İran'la yapılan 10 milyar metreküplük sözleşme 2026 ortasında sonlanacak, Azerbaycan'la yapılan toplamda 9,5 milyar metreküplük iki anlaşmanın biri 2030, diğeriyse 2033'te bitecek. 

Paris merkezli düşünce kuruluşu Akdeniz Enerji ve İklim Örgütü'nden Sohbet Karbuz, Türkiye'nin bu sözleşmelerin bir kısmını uzatabileceğini ancak tedarik çeşitliliğini artırmak için daha esnek şartlar ve daha küçük hacimlerde anlaşma yapmak isteyeceğini söylüyor. 

Analizde, Türkiye'nin Rusya'dan doğalgaz tedarikini azaltmaya yönelik adımlar atmak durumunda kalacağına da dikkat çekiliyor. Moskova merkezli Enerji ve Finans Enstitüsü'nden Aleksey Belogoryev "BOTAŞ'ın teorik olarak iki ila üç yıl içinde Moskova'dan ithalatı durdurabileceğini" savunuyor ve ekliyor: 

Bu bir ihtimal ancak böyle bir şey yapmayacaklar çünkü Rus gazı fiyat açısından rekabetçi ve BOTAŞ'ın diğer tedarikçilere baskı yapmak için kullanabileceği bir fazlalık yaratıyor.

Independent Türkçe, Reuters, Bloomberg