Irak halk hareketi grupları seçimlere katılmak konusunda istekliler

Bazı gruplar, Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’nu bir takım engeller koymakla suçluyor

Dün Nasıriye'de Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu ofisinde kişisel bilgilerini oluşturan Iraklı bir kadın (AFP)
Dün Nasıriye'de Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu ofisinde kişisel bilgilerini oluşturan Iraklı bir kadın (AFP)
TT

Irak halk hareketi grupları seçimlere katılmak konusunda istekliler

Dün Nasıriye'de Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu ofisinde kişisel bilgilerini oluşturan Iraklı bir kadın (AFP)
Dün Nasıriye'de Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu ofisinde kişisel bilgilerini oluşturan Iraklı bir kadın (AFP)

Irak’ta ‘Ekim Devrimi’ olarak bilinen ve Ekim 2019'da başkent Bağdat ile ülkenin orta ve güney şehirlerinde başlayan halk hareketinde yer alan grupların büyük çoğunluğu, içlerindeki bir takım anlaşmazlıklara ve belki de çelişkilere rağmen önümüzdeki Haziran'da yapılması planlanan genel seçimlere katılma konusunda oldukça istekliler. Bu çerçevede gerekli pratik adımları atan dokuz grup hakkında, Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu listelerinde bir siyasi oluşuma veya seçim koalisyonuna kayıt olmaları gibi pek çok söylenti dolaşıyor.
Bağımsız Protesto Gösterileri Birliği Genel Sekreteri Ammar en-Naimi, seçim deneyimi ve protesto hareketinin genel faaliyetinde meydana gelen değişikliklere ilişkin değerlendirmesinde, Tişrin Hareketi’ne (Ekim protestoları) katılan gençlerin, özellikle başarıya götürecek koşulların sağlanması halinde siyasi eyleme inanmaya başladıklarını söyledi. Buna karşın bazıları, partilerin ve milislerin devlet ve kurumları üzerindeki hegemonyasında bunun başarılmasının imkansız olduğunu düşünüyorlar.  Ancak herkes, halk hareketi gruplarının yaklaşan seçimlerde iktidardaki partiler ve gruplarla rekabet edebileceğine inanıyor.
Aylarca Tahrir Meydanı'ndaki bir çadırda yaşadıktan sonra Başkent Bağdat’ın Mansur semtinde bulunan ‘Nazel Aked Hakei’ (Hakkımı alıyorum) grubunun siyasi bürosunda Şarku’l Avsat’a konuşan Naimi, dokuzdan fazla halk hareketi grubunun seçim deneyimini başlatmaya karar verdiğini söyledi. Naimi, “Bunun için bir araya geldik. Cebhetu Tişrin, Şebab Min Ecli Irak, el-Beytu’l-Vatani, İmdad, Teyyaru’d-Devle, Hirak 25 Tişrin, El-Mev’id ve diğer grupları topladık” dedi.
Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’nun ‘şiddet içerdiği’ gerekçesiyle ‘Nazel Aked Hakei’ adıyla kaydetmeyi reddederek, söz konusu grupların seçim listelerinde yer almasını engellemeye çalışmakla suçlayan Naimi, ayrıca, bazı grupların ve partilerin dini sembolleri ve sloganları onaylanırken, hareketin sıkılmış bir yumruk şeklindeki logosuna da karşı çıkıldığını söyledi. Buna rağmen Naimi, kayıt şartlarını yerine getirdikten sonra Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu’nun önümüzdeki hafta yeni siyasi oluşumu onaylamasını beklediklerini belirtti.
İktidar taraflarının ve gruplarının, Tişrin Hareketi gruplarına yönelik dışarıdan finanse edildiği şeklindeki suçlamayı reddeden Naimi, “Tüm finansman kaynaklarımız basit ve iyi biliniyor. Tişrin Hareketi'ni destekleyen kişiler grupları finanse ediyor. Bu basit bağışlar, siyasi olarak çalışmaya başladığımızda da devam etti. Ancak bu bağışlar, ofis giderlerinin karşılanması vb. harcamalar açısından ihtiyacımız olanı zar zor karşılıyorlar. Mesele şu ki, iktidardaki birçok taraf ve parti, yıllardır bilinen yabancı taraflardan büyük meblağlar alıyor, ancak kimse onları suçlamıyor” ifadelerini kullandı.
Tişrin Hareketi gruplarının, yaklaşan seçimlerde özellikle tüm illerde aralarındaki iş birliğine ve koordinasyona hız verilirse şanslarının yüksek olacağına inanan Naimi, gruplar arasındaki koordinasyonun Ninova, Anbar ve Selahaddin gibi Ekim ayaklanmasına katılmayan iller de dahil olmak üzere her zaman olduğunu söyledi.
Protestolara katılan aktivistlerden biri olan Musa Rahmetullah ise yaptığı değerlendirmede, protestocuların Bağdat’taki Tahrir Meydanı’ndan ve Nasıriye'deki el-Habubi Meydanı'ndan çekilmesinin ve çadırların kaldırılmasının, protestocular arasında siyaset arenasına katılım fikrinin güçlü bir şekilde gündeme getirdiğini ve siyasi eyleme geçmenin kabul edilebilir bir seçenek haline geldiğini söyledi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Rahmetullah, Tişrin Hareketi gruplarının üç ana kategoriye ayrıldıklarını söyledi.  Birincisi, rejimi değiştirmeyi ve yeniden şekillendirmeyi hedefliyor ve protestolar durduktan sonra bunu başarmak için siyasi eylemin gerektiğine inanıyor. İkincisi, iş ve istihdam fırsatlarını düşünüyor ve siyasi eylemi reddetmiyor. Halk hareketi gruplarının yüzde 10-15'i bu kategoriye giriyor. Üçüncüsü ise, rejimi devirmek için silahlı mücadeleye girmeyi dahi düşünen ve seçimlere inanmayan daha devrimci ve militan bir yapıya sahip.
Seçimlere katılmak isteyen Tişrin Hareketi grupları arasındaki koordinasyona rağmen, Meclis’e girseler bile, bu grupların karşılaşacakları sorunlarla ilgili endişesini dile getirmekten çekinmeyen Rahmetullah,  “Gruplari kendilerine karşı çıkan iktidar güçleri ve partileriyle uğraşmak zorunda kalacaklar. Bu da Irak halkının itibarını etkileyecek. Çünkü mevcut siyasi sistem çerçevesinde bir aşamada söz konusu güçlerle ittifak yapmak zorunda kalabilirler” yorumunda bulundu. Rahmetullah ayrıca, iktidar partilerinin ve onlara bağlı milislerin, Tişrin Hareketi gruplarını sömürerek onları seçim ittifaklarına çekmesinden korktuğunu belirterek, “Belki de başarısızlıktaki başka bir faktör de bu olacak” dedi.
Bazı siyasi partilerin ve onların silahlı kollarının, Tişrin Hareketi’ne bağlı olanların bazılarını seçim listeleri ve koalisyonlarında kendilerine katılmaya çektiklerini söyleyen Rahmetullah, “Böylece ilk olarak Tişrin Hareketi katılımcılarını dağıtmak, ikinci olarak ise halk arasındaki itibarlarından yararlanmak istiyorlar” ifadelerini kullandı.
Vasit ilinden bir aktivist olan avukat Seccad Salim ise ‘Tişrin Hareketi gruplarının büyük bir bölümünün siyasete girme konusundaki heveslerinin, yolsuzlukla, otorite partileri ve onlara bağlı silahlı gruplarla savaşmanın yeni bir yolu’ olduğuna inanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan Salim, “Vasit’te Tişrin Hareketi’ni destekleyenlerle el-Mev’id Hareketi’ni kurduk. Diğer illerle koordinasyon halindeyiz. Önümüzdeki ayın başlarında hareketin kurultayını düzenlemeyi planlıyoruz. Tişrin Hareketi’nin önümüzdeki seçimlerde büyük bir şansı olacağını düşünüyoruz. Eğer bunu başarırsak gerek sokakta gerek mecliste muhalefet kanadında olmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.