Biden ve Esed’e mesaj gönderen İsrail, Suriye’nin doğusundaki İran mevzilenmesini vurmada ‘en üst aşamaya’ geçmeye başladı

Irak’tan önceki gün Suriye’ye giriş yapan ABD’nin Bradley tipi zırhlı araçları, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Simelka Sınır Kapısı yakınlarında görülüyor (AFP)
Irak’tan önceki gün Suriye’ye giriş yapan ABD’nin Bradley tipi zırhlı araçları, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Simelka Sınır Kapısı yakınlarında görülüyor (AFP)
TT

Biden ve Esed’e mesaj gönderen İsrail, Suriye’nin doğusundaki İran mevzilenmesini vurmada ‘en üst aşamaya’ geçmeye başladı

Irak’tan önceki gün Suriye’ye giriş yapan ABD’nin Bradley tipi zırhlı araçları, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Simelka Sınır Kapısı yakınlarında görülüyor (AFP)
Irak’tan önceki gün Suriye’ye giriş yapan ABD’nin Bradley tipi zırhlı araçları, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Simelka Sınır Kapısı yakınlarında görülüyor (AFP)

İsrail’in dün Suriye’nin doğusundaki askeri mevzi ve silah depolarına yönelik hava saldırıları sonucu rejim saflarındaki İran destekli en az 57 unsur öldü. Bu, İsrail’in Suriye’ye hava saldırılarına başladığı tarihten bu yana kaydedilen en yüksek ölüm sayısı. İsrail Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Amos Yadlin, Irak sınırına yakın bölgeyi hedef alan bu hava saldırılarının “Suriye’deki İran mevzilenmesini vurmada en üst aşamayı” oluşturduğunu belirterek, saldırıların İran’ın yanı sıra ABD’nin seçilmiş Başkanı Joe Biden ve Suriye rejim lideri Beşşar Esed’e mesaj niteliğinde olduğunu söyledi.
İsrail, “İran’ın Suriye’deki mevzilenmesini vurma” kararlığını vurgulamasıyla eş zamanlı olarak son aylarda Suriye’nin çeşitli bölgelerinde İranlı güçlerin ve desteklediği grupların askeri mevzilerine yönelik saldırılarına hız vermiş durumda. AFP’nin Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nden (SOHR) aktardığına göre, İsrail, salıyı çarşambaya bağlayan gece, Suriye’nin Deyrizor kentinden Irak-Suriye sınırındaki Elbu Kemal Çölü’ne uzanan bölgeyi bombaladı. Gözlemevi, bombardımanda Lübnan Hizbullah’ı, rejim güçleri, İranlı güçler ve desteklediği grupların Deyrizor çevresindeki karargah ve depoları ile Elbu Kemal ve El-Meyadin çöllerindeki silah depolarının vurulduğunu bildirdi.
Gözlemevi’nin aktardığı yeni verilere göre, söz konusu üç bölgeye yönelik bombardımanda rejim güçlerinden 14 unsur ve rejim saflarında savaşan İran destekli 43 unsur öldü. İran destekli unsurlardan 16’sının Irak uyruklu, 11’inin Afganistanlı milislerden oluşan Fatimiyyun Tugayı’na mensup olduğunu belirten Gözlemevi, 37 unsurun yaralandığını, bazılarının hayati tehlikesi bulunduğunu kaydetti.
Suriye resmi haber ajansı SANA, askeri bir kaynağa dayandırarak verdiği haberde, ‘düşman’ İsrail’in yerel saatle 01.10’da (23.10 GMT) Deyrizor kenti ile Elbukemal bölgesine hava saldırısı gerçekleştirdiğini ve halihazırda saldırının sonuçlarının incelendiğini belirtti. Ajans, detaylar hakkında bilgi vermedi.
Gözlemevi Müdürü Rami Abdurrahman, AFP’ye verdiği demeçte, bu hava saldırısının, sonuçları bakımından İsrail’in Suriye’de gerçekleştirdiği en kanlı hava saldırılarından biri olduğunu söyledi. İsrail’in Haziran 2018’de Deyrizor kentine düzenlediği şiddetli hava saldırısında aralarında 16’sı rejim unsuru 55 kişi ölmüştü. Abdurrahman, İsrail’in salı gecesi düzenlediği hava saldırılarının, İran destekli Afgan Fatimiyyun Tugayı’nın Irak topraklarından İran silahlarını taşıyan 4 tırı Suriye’ye geçirmesinden birkaç gün sonra geldiğini belirtti. Abdurrahman, söz konusu 4 tırın, İsrail’in salı gecesi hedef aldığı depolara yük boşalttığına dikkati çekti.
Gözlemevi’nin çarşamba aktardığı verilere göre, salı gecesi gerçekleşen bombardımanda Elbukemal Çölü’nde İran destekli ve Suriye uyruklu olmayan 12 savaşçı öldü, 15’i yaralandı. Gözlemevi, hava saldırılarının hangi ülke uçakları tarafından yapıldığının tespit edilemediğini kaydetti. Suriye devlet medyasının teyit etmemesi ve İsrail’in yorum yapmaktan kaçınması, uçakların hangi ülkeye ait olduğunun belirlenmesini zorlaştırıyor.

Biden ve Esed’e mesaj!
İsrail eski Hava Kuvvetleri Komutanı Amos Yadlin, yeni hava saldırılarının İran’ın yanı sıra ABD’nin seçilmiş Başkanı Joe Biden ve Suriye rejim lideri Beşşar Esed’e mesaj niteliğinde olduğunu söyledi. İsrail’in 1991’de Irak nükleer reaktörüne düzenlediği hava saldırısında görev alan, bugün Tel Aviv’deki Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nün başkanlığını yürüten ve Hava Kuvvetleri başta olmak üzere İsrail güvenlik kurumlarının direktörleriyle yakın ilişkilerini koruyan Yadlin, İsrail’e atfedilen son saldırıların, Suriye’deki İran mevzilenmesini vurmada en üst aşamaya geçişten ibaret olduğunu zira bu saldırıların Suriye’nin şehir merkezlerini hedef aldığını ve 10 nitelikli hedefi vurduğunu belirtti. Yadlin, bir radyo programında yaptığı açıklamada, “Bu, Ocak ayı içerisinde Suriye’ye düzenlenen dördüncü hava saldırısı. Fakat bu sefer ki hava saldırıları sadece sapa yerlerdeki üslere ait silah depolarıyla yetinmeyerek, iki şehrin, Deyrizor ve Elbu Kemal’in içindeki hedefleri de vurdu. Hava saldırıları çok sayıda zayiata yol açtı (Suriyeli kaynaklara göre 57 ölü, 37 yaralı) ve Suriye ordusunun imajına ve hava savunma sistemine zarar vermeyi hedefledi. Bununla rejime verilen mesajda, İranlı milislerin Suriye’deki sivil bölgelere mevzilenmesine izin vermesinin ağır bir bedeli olacağını ifade ediyor. Bununla bir başka mesaj da Biden yönetimine veriliyor: Nükleer konu dışında İran’ın olumsuz faaliyetleri var ve İran yönetimiyle yapılacak temasta bu faaliyetlere değinilmesi gerekiyor, İsrail İran’ın mevzilenmesini engelleme yaklaşımını değiştirmeyecek. Hava saldırılarıyla Tahran’a verilen sert mesaj ise çoğunlukla İran’ın Afgan, Iraklı veya Suriyeli destekçilerinden oluşan milisler tarafından kullanılsa bile Suriye’deki askeri mevzileri boşaltması gerektiğidir” dedi.
Yadlin, konuşmasının devamında cevapsız bıraktığı şu soruları yöneltti:
“Bu geceki saldırı ile İran’ın, Natanz (nükleer tesisinin patlatılması) ve (suikastla öldürülen İranlı nükleer bilimci Muhsin) Fahrizade gibi son operasyonlara misilleme yapmasının engellenmesi amacıyla (İsrail’in) alarm durumuna geçmesi arasında bir bağlantı var mı?
Bu hava saldırıları, İran’ı bu iki operasyonun (Natanz ve Fahrizade) veya ABD’nin bir yıl önce İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye düzenlediği suikast eyleminin intikamını almasını engellemek amacıyla mı yoksa İran’ı kışkırtma ve İsrail’e karşı kabaran (ve halen açık) hesabı kapatmaya sevk etme derecesinde gerginliğin tırmandırılması için mi gerçekleştirildi?”
İsrail, bu hava saldırılarıyla ilgili basında çıkan haberleri yalanlama veya teyit etmekten kaçınma ve sessiz kalma konusundaki geleneksel yaklaşımını sürdürdü. Associated Press'e (AP) konuşan üst düzey ABD’li istihbarat yetkilisi, İsrail’in salı gecesi düzenlediği hava saldırılarının, ABD’nin sağladığı istihbarat bilgileriyle gerçekleştiğini ve Suriye’de hedef alınan depoların daha önce İran’a ait silahların depolanması ve hazırlanması için kullanılan transfer hattının bir parçası olarak kullanıldığını belirtti. İsminin açıklanmasını istemeyen ABD’li yetkili, hassas ulusal güvenlik meselelerine vurgu yaparak, “ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun önceki gün (pazartesi) saldırıların gerçekleşmesinden saatler öncesinde Washington’da Mossad Başkanı Yossi Cohen'le bir araya geldiğini” söyledi.
İsrailli yetkililer, son dönemde, üstü kapalı bir şekilde tehditlerle yaptıkları uyarılarda, “İran’ın kontrolündeki herhangi bir mevziden, ister Lübnan’daki Hizbullah tarafından isterse Suriye ve hatta Irak ve Yemen’deki milisler tarafından gerçekleştirilsin, İsrail’e yönelik her türlü saldırı girişimine karşı İsrail güçlerinin yanıt vermek için alarm halinde olduklarını” sık sık dile getiriyorlar. İsrail sınırını yasadışı yoldan geçen ve İsrail istihbaratına göre Hizbullah’a çalışan Lübnanlı bir çobanın tutuklanmasının ardından, Tel Aviv’deki askeri bir yetkili, dün yaptığı açıklamada, Hizbullah’ın Temmuz 2020’de Suriye’de Ali Kamil Muhsin adlı Hizbullah yöneticisinin öldürülmesine karşılık olarak ‘caydırma dengesi’ denklemini dayatmak için bir İsrail askerini avlamak amacıyla halen çabaladığını söyledi. “Askere karşılık asker” diyen İsrailli yetkili, şu tehditte bulundu:
“İsrail teyakkuzda. Hizbullah’tan gelecek herhangi bir eyleme, Lübnan’daki bir dizi hedefin tamamen vurulmasıyla karşılık verilecek.”



ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Şera’ya politikasını gözden geçirmesi çağrısında bulundu

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (Reuters)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (Reuters)
TT

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Şera’ya politikasını gözden geçirmesi çağrısında bulundu

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (Reuters)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (Reuters)

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, geçen hafta yaşanan kanlı mezhep çatışmalarının ardından Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’ya politikalarını gözden geçirmesi ve daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsemesi çağrısında bulundu. Aksi takdirde uluslararası desteği kaybetme ve ülkenin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını söyledi.

Barrack, özel görüşmelerde eş-Şera’ya savaş öncesi ordunun yapısını yeniden gözden geçirmesini, İslamcıların etkisini azaltmasını ve bölgesel güvenlik yardımı talep etmesini tavsiye ettiğini belirtti.

Beyrut'ta Reuters’a verdiği röportajda Barrack, hızlı bir değişiklik yapılmazsa eş-Şera'nın bir zamanlar onu iktidara taşıyan itici gücü kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade etti.

Eş-Şera, 13 yıldan fazla süren iç savaşın ardından, komutasındaki silahlı grupların aralık ayında Beşşar Esed'i devirmesinden sonra iktidara geldi.

Eş-Şera, Suriye'deki çok sayıda dini azınlık üyesini korumaya söz verdi. Ancak bu söz, önce mart ayında Esed'in mensubu olduğu Alevi mezhebine mensup kişilerin toplu katliamlarıyla, şimdi de güneybatıda yaşanan son şiddet olaylarıyla sınanıyor.

Güneydeki Suveyda vilayetinde Dürzi militanlar, Sünni Bedevi aşiretleri ve eş-Şera'nın kendi güçleri arasında çıkan çatışmalarda yüzlerce kişinin öldüğü bildirildi.

Öte yandan İsrail, hükümet güçleri tarafından Dürzilerin toplu katliamına engel olmak için hava saldırıları düzenledi.

Hükümet güçleri Dürzilere karşı ihlallerde bulunmadı

Barrack, yeni hükümetin azınlıkların yönetim yapısına entegrasyonu konusunda ‘daha hızlı ve daha kapsayıcı’ olmayı düşünmesi gerektiğini söyledi.

Ancak Suriye güvenlik güçlerinin Dürzi sivillere karşı ihlallerde bulunduğuna dair haberleri de reddetti. DEAŞ militanlarının hükümet üniforması giymiş olabileceğini ve sosyal medyada yayınlanan videoların kolayca manipüle edilebileceğini, dolayısıyla güvenilir olmadığını belirtti.

Barrack, “Hükümet güçleri şehre girmedi. Yaşanan bu zulümler Suriye hükümet güçleri tarafından işlenmiyor. Onlar şehirde bile değiller. Çünkü İsrail ile şehre girmeme konusunda anlaştılar” ifadelerini kullandı.

Şera’nın varisi yok

ABD, geçen hafta ateşkesin sağlanmasına yardımcı oldu ve 13 Temmuz'da Bedevi aşiretleri ile Dürzi gruplar arasında çıkan çatışmalar sona erdi.

Barrack, Suriye'de yeni hükümet için bir halef veya alternatif planın olmaması nedeniyle risklerin çok yüksek olduğunu söyledi.

Barrack, “Suriye hükümetinde alternatif bir plan yok. Bu Suriye rejimi başarısız olursa, birileri başarısızlığa teşvik etmiştir. Ne amaçla? Ortada bir halef yok” dedi.

Libya'dan ‘daha kötü’

Suriye'nin Libya ve Afganistan'ın durumuna düşüp düşmeyeceği sorusuna yanıt olarak Barrack, “Evet, hatta dahada kötüsü” cevabını verdi.

ABD, İsrail'in Suriye'ye yönelik hava saldırılarını desteklemediğini açıkladı ve Barrack, saldırıların Suriye'deki kaosu artırdığını söyledi.

Şam'daki mevcut yetkilileri tehlikeli radikaller olarak nitelendiren İsrail, hükümet güçlerini Suriye'nin güneybatısından uzak tutmayı ve bölgedeki Dürzi azınlığı korumayı taahhüt ediyor. İsrail'deki Dürzi mezhebinin çağrıları da Netanyahu hükümetini bu yönde teşvik ediyor.

Barrack, İsrail'e mesajının Suriye'nin yeni lideriyle ilgili endişelerini gidermek için diyalog kurması olduğunu ve ABD'nin endişelerin giderilmesine yardımcı olmak için ‘tarafsız arabulucu’ rolünü üstlenebileceğini belirtti.

Barrack, eş-Şera'nın iktidarının başında İsrail'in düşmanı olmadığını ve zamanı geldiğinde İsrail ile ilişkileri normalleştirebileceğini ima ettiğini söyledi.

ABD'nin Suriye'nin nasıl bir siyasi yapıya sahip olması gerektiğini dayatmadığını, ancak istikrar, birlik, adalet ve kapsayıcılık özelliklerine sahip olması gerektiğini ifade eden Barrack, “Eğer sonuçta federal bir hükümet kurulursa, bu onların kararıdır” dedi.