İsrail’den İran’ın nükleer programını çökertmek için üç seçenek

Biden’ın Tahran ile anlaşmaya dönmesine yönelik endişelerin ışığında askeri seçenek tekrar masaya yatırıldı

İsrail’den İran’ın nükleer programını çökertmek için üç seçenek
TT

İsrail’den İran’ın nükleer programını çökertmek için üç seçenek

İsrail’den İran’ın nükleer programını çökertmek için üç seçenek

İsrailli kaynaklar, İsrail ordusunun İran ile olası bir çatışma karşısında üç askeri seçeneği gözden geçirdiğini belirtiyor. Seçilmiş ABD Başkanı Joe Biden’ın İran’la nükleer anlaşmaya geri döneceğine dair vaatlerde bulunması nedeniyle Binyamin Netanyahu yeni ABD yönetimi ile İran’ın nükleer politikası konusunda yaşayacağı görüş ayrılıklarına hazırlanıyor.
Tel Aviv’deki siyasi bir kaynak dün (Perşembe) İsrail ordusunun “Orta Doğu’daki tehditlerle özellikle de İran’ın nükleer tehdidi ile başa çıkmak üzere gözden geçirilmiş bir planı finanse etmek amacıyla hükümete, bütçesinin artırılması için talepte bulunduğunu ve bunun birkaç milyar dolara mal olacağının tahmin edildiğini” bildirdi.
Başbakan Binyamin Netanyahu’ya yakınlığı ile bilinen Israel Hayom gazetesi, İsrail ordusunun İran’ın Orta Doğu’daki tehditleri ile mücadele eden ve nükleer çabalarını engellemeye çalışan yeni bir harekât planı üzerinde çalıştığını yazdı. Gazete ordunun “yakın bir zamanda hazır olacak üç seçenekli komplike bir planı siyasi partilere sunmadan önce” tartıştığına işaret etti.
Gazeteye göre “yeni plan, Güvenlik Bakanlığı için milyarlarca dolarlar ek bir bütçe ayrılmasını gerektiriyor.” Siyasi kaynaklar “Maliye Bakanlığı bu ek bütçenin verilmesine karşı çıkıyor ve ordunun bu planı kendi bütçesinden karşılamasını istiyor” dedi. Zira bakanlık yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını yüzünden 160,3 milyar şekele (50 milyar doların üzerinde) ulaşan bütçe açığı ile tarihindeki en büyük bütçe açığına tanık oluyor. Bu da 2019 yılındaki bütçe açığının üç katına tekabül ediyor.
Seçilmiş ABD Başkanı Joe Biden, İran’ın tüm yükümlülüklerine geri dönmesi durumunda anlaşmaya geri dönmek istiyor. İsrail, Biden’ın “daha yumuşak” bir tavır sergilemesinden endişe duyuyor. Dönemi sona eren ABD Başkanı Donald Trump’ın askerî harekât tehditlerine rağmen İran’ın nükleer çalışmalara yönelik attığı adımlar azalmamıştı.
Askeri kaynaklar “ordunun ihtiyaçlarını anlayan ve İran’ın nükleer projesi ile mücadele edilmesi gerektiğini düşünen Netanyahu’nun sorunu çözmek için bir yol bulacağına dair söz verdiğini” kaydetti. Kaynaklar sözlerine şöyle devam etti:
“Tahran, bölgedeki gelişmelerin ciddiyetinin ve nükleer faaliyetlerine duyulan öfkenin ne dereceye ulaştığının farkında değil ve bu yüzden blöf yapıyor. İran, Joe Biden liderliğinde ABD ile yeni bir sayfa açmak için batı ülkeleri ile nükleer anlaşmaya geri dönmek istiyor. Ancak son zamanlarda kendisini nükleer bir bomba elde etmeye yakınlaştıracak bazı adımlar attı. İsrail’de baskın olan görüş, İran'ın bir nükleer santral üretmek için sadece bir yıla ihtiyacı olduğu yönünde. İsrail ordusunda bu planların hazırlanması, İran’ın nükleer programında ilerleme olduğunun ve Tahran’ın nükleer bir bomba üretmek için karar alması durumunda, bu hedefine daha kısa sürede ulaşmasına izin verecek faaliyetlerde bulunduğunun tespit edilmesinin ardından geliyor.”
Israel Hayom bu bağlamda “İran’ın gelişmiş santrifüjlere sahip olmasının yanı sıra üç ton ağırlığında düşük seviyede zenginleştirilmiş uranyuma da sahip olduğunu ve geçtiğimiz haftadan beri yüzde 20 oranında uranyum zenginleştirmeye başladığını” belirterek, “Tüm bunlardan İran’ın nükleer silah elde etmeye bir adım daha yaklaştığı anlaşılıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Gazete, cuma günkü sayısında İsrail Güvenlik Bakanı Benny Gantz tarafından kaleme alınan detaylı bir makaleden bir paragraf alıntıladı. Söz konusu paragrafta şu ifadeler yer alıyordu:
“İran, son yıllarda araştırma ve geliştirme, zenginleştirilmiş materyaller toplama ve ayrıca saldırı gücünü artırma konusunda ilerleme kaydediyor. İran rejimi, her şeyi nükleer silah elde etme gerçeğine götüren bir çalışma sistemi ile yürütüyor. İsrail’in bu İran programlarıyla mücadele etmek için askeri bir seçeneği olması gerektiği aşikâr ve bu konu kaynak ve yatırım gerektiriyor. Şu anda da bunu sağlamak için çalışıyorum.”
Netanyahu’ya yakın bir kaynak, Netanyahu’nun bu dosyayı yürütmek için bir hükümet yetkilisi atamayı planladığını ifade ederek, bu pozisyon için en güçlü adayın gelecek haziran ayında görev süresi sona erecek olan MOSSAD Başkanı Yossi Cohen olduğunu iddia etti. Kaynak bu seçeneği değerlendirirken “İsrail, İran ile gelecekte nükleer araştırmalarını, balistik füzeler geliştirmesini ve bölgedeki askeri faaliyetlerini kısıtlamanın yanı sıra nükleer programını denetlemek için daha uzun bir süreyi kapsayan bir anlaşma yapmak istiyor” dedi.
İran’la diplomatik çalışmalara öncülük eden Demokrat Partili eski ABD Başkanı Barack Obama’nın yönetimi sırasında İsrail, zaman zaman İran’ın nükleer tesislerine önleyici hava saldırıları tehdidinde bulunuyordu.
Bazı Amerikalı yetkililer o sırada askeri cephaneliğinde nükleer silahlar olduğu bildirilen İsrail'in uzaktaki, dağınık ve ağır tahkim edilmiş İran hedeflerini etkili bir şekilde vurma yeteneğini sorguladılar.
İsrailli yetkililer, Biden’in, nükleer program ortadan kaldırılıncaya kadar Trump’ın Tahran’a dayattığı sert yaptırımlar da dahil olmak üzere uyguladığı “azami baskı” politikasını sürdürmesini umduklarını dile getirdiler. Ancak Reuters’a göre Maliye Bakanı Yisrael Katz İsrail Ordu Radyosu’na verdiği demeçte “İran konusunda (Biden ile) görüş ayrılıkları yaşandığını ve elbette bunun bir meydan okuma teşkil edeceğini” itiraf etti.
Katz, Biden’ın nükleer anlaşmayla ilgili yapılacak herhangi bir yeni müzakereye İran’ın balistik füze programını dahil etme niyeti karşısında istekli görünüyordu. Biden tarafından ulusal güvenlik danışmanı olarak atanan Jake Sullivan, bu ayın başlarında CNN’e verdiği röportajda, İsrail’e olası bir imada bulunarak “bölgedeki oyunculara” danışmaya hazır olduklarını belirtti.
İsrail İstihbarat Bakanı Eli Cohen, Ynet televizyonuna verdiği demeçte, Netanyahu hükümetinin yeni ABD yönetimi ile henüz resmi bir diyaloğa girmediğini söyledi. Cohen, İsrail’in gayri resmi kanallardan Biden’i İran konusunda etkilemeye çalışıp çalışmadığı sorusuna yanıt olarak “Evet. Bu yönde bir çaba var” cevabını verdi.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.