Vatikan Gizli Arşivi'nde bir dönemin "renkli" topluluğunu araştırdı… Marmara: Levantenler, Osmanlı döneminde altın çağını yaşadı

Yazar Rinaldo Marmara, Levantenlerin eski kültürlerinin artık kalmadığını söyledi / Fotoğraf: Independent Türkçe
Yazar Rinaldo Marmara, Levantenlerin eski kültürlerinin artık kalmadığını söyledi / Fotoğraf: Independent Türkçe
TT

Vatikan Gizli Arşivi'nde bir dönemin "renkli" topluluğunu araştırdı… Marmara: Levantenler, Osmanlı döneminde altın çağını yaşadı

Yazar Rinaldo Marmara, Levantenlerin eski kültürlerinin artık kalmadığını söyledi / Fotoğraf: Independent Türkçe
Yazar Rinaldo Marmara, Levantenlerin eski kültürlerinin artık kalmadığını söyledi / Fotoğraf: Independent Türkçe

Türkiye toprakları üzerinde yaşayan topluluklardan biri olan Levantenlerin varlıkları hep merak konusu oldu.
Galata ve Pera, araştırmacılar tarafından gözde konular olarak ele alınsa da burada yaşamış Levantenlerin ekonomik, siyasal ve kültürel katkılarına ilişkin çalışma sayısı yok denecek kadar az. 
Bu konudaki eksikliği gidecek bir esere imza atıldı. Eski Türkiye Katolik Ruhani Reisler Kurulu Basın Sözcüsü Rinaldo Marmara, "Osmanlı Başkentinde Bir Levanten Semti Galata-Pera" isimli bir kitap yazdı. 
Marmara, Fransa, Montpellier Paul Valery Üniversitesi’nden Bizans’tan günümüze Latin veya Levanten cemaatinin kuruluş, yükselme ve gerileme dönemleri hakkında doktora yapan biri. 
50’den fazla kitaba ve yüzden fazla makale kaleme alan Marmara, Levantenlerin tarihine ışık tutmak için Vatikan Gizli Arşivleri’nden aylarca çalıştı, elde ettiği bilgileri bir kitapta topladı. 
Tarihi belge ve fotoğrafların yer aldığı Türkiye İş Bankası yayınlarından çıkan kitapta Marmara bir döneme ışık tutarken, geçmişin renkli topluluğu yaşantısı hakkında dikkat çeken bilgiler veriyor. 
Yazar Rinaldo Marmara, Independent Türkçe’nin sorularını yanıtladı… 

Yazar Rinaldo Marmara, Levantenleri anlattı / Fotoğraf: Independent Türkçe
"Bütün mesele fetihle başladı"

Kimdir bu Levantenler, ya da kimlere Levanten deniliyor? 
Herkes Levantenlerden bahsediyor fakat hiç kimse tam olarak bunların kim olduğunu bilmiyor. Onun için bu soru önemli. Bazıları, Yahudileri, Rumları, Ermenileri ve Hristiyanları Levanten olarak sayıyor. Herkes Levanten değildir. Bunlar için zaten bir tanımlama veya adlandırma vardır. Bunlara gayrimüslim deniliyor. Rumları, Ermenileri, Yahudileri çıkardığımızda geriye Latinler kalıyor. Bu Latinler de ayrı bir gruptu. Bunun da zorluğu vardı. Bizans İmparatorluğu zamanında herkes yabancıydı. O zaman millet mefhumu de yoktu. Yabancılardan kasıt ise Venedikliler, Cenevizliler ve Pisalılardı. Bunlar da Haliç'in sağ kolunda koloni şeklinde yaşıyorlardı. Bütün mesele İstanbul’un fethiyle başlıyor. 

"Fatih’in fermanıyla geri dönenler oldu" 

Fetihte ne oluyor? 
Bazı Latinler İstanbul'da kalıyor, bazıları da korkudan kaçıyor. Kalanlar için Fatih(Sultan Mehmet Han) 1 Haziran 1453'te bir ferman çıkartıyor. Herkes de bunu 'ayrıcalıklarla dolu' bir ferman olarak görüyor. Ancak bu da yanlıştır. Bunu başka türlü okumak lazım. O ferman, Osmanlı'nın Latin cemaatinin kuruluş gerekçesidir. Bu fermandan sonra daha önce kaçanlar yavaş yavaş dönmeye başlıyor. Yabancı vasfıyla geliyorlar. O dönemde bu yabancılar Osmanlı İmparatorluğu'nda bir seneden fazla kalamıyorlardı. Bir seneyi geçtiklerinde onlar, yabancı vasfını kaybediyor ve Osmanlı tebaasına geçiyorlardı. Tabii böyle olunca gayrimüslim olarak görülüyor ve bir daha da Osmanlı'dan çıkamıyorlardı. Dolayısıyla iki grup oluşmuştu. Biri Osmanlı Latin cemaati, diğeri de yabancı Latinler. Levanten ismini işte bu yabancı Latinler için kullanıyoruz ki, onları diğerlerinden ayırmak için. Bütün mesele Osmanlı döneminde gayrimüslimlerden farklı bir Latin grubunun oluşmuş olmasından kaynaklanıyor. 

Bugün Türkiye toprakları olarak tarif ettiğimiz Anadolu'nun en çok hangi bölgelerinde yaşadılar Levantenler? 
İstanbul ve İzmir'de yaşadılar. Daha çok liman bölgelerinde ikamet ettiler. Fetih sırasında kaçanlar daha çok Yunan adalarına göçmüşlerdi. Geri gelenler de öncelikle işte bu Yunan adalarına gidenlerdi. Fakat 1839'dan sonra yani Tanzimat ile beraber çok daha fazla kişi geri dönmeye başladı. O zaman, İtalya, Fransa, Macaristan ve Avusturya'dan gelmeye başladılar. En kalabalık grup İtalyanlar olduğu için bunlara Levanten denildiğini söylemek daha doğru. Yani buradan İtalyanlar kast ediliyor. 

"Bir zamanlar sayıları 35 bin olan Levantenlerden bin 500 kişi kaldı"

Nüfusları ne kadardı?
En kalabalık oldukları dönemde sayıları 35 bin civarındaydı. Tabii o zaman İstanbul'un nüfusu da azdı. Bugün ise sayıları bin 500 civarında. 

Latin ifadesini kullanıyorsunuz ama kitabınızda Levanten tabirini tercih etmişsiniz. Bu ayrım neden kaynaklanıyor? 
Kalabalık grup İtalyanlar olduğu için Latinler diyorum. Daha sonra evlilikler yoluyla Ortodokslar da bunlara katıldı. Ortodoksların arasında Rumlar vardı. Rumlar dualarını Rumca yapıyorlardı ama Latinler, Latince yapıyordu. Tüm dua ve ibadetleri Latince yapıldığı için Latinler denilmeye başlandı. Fransız olanlara Franco denildi. Bütün bu gruplara Levanten diyoruz. Türkiye'de özellikle de İstanbul ve İzmir'de doğmuş, yaşamış ve yabancı hüviyetini korumuş olanlar kişilere Levanten diyoruz. Bunlar Osmanlı tebaasına geçmemiş oldukları için de gayrimüslim olarak görünmüyorlardı. Bunlar kapitülasyonlara göre idare ediliyorlardı ve her türlü ayrıcalıkları vardı. 

İstanbul'da ağırlıklı olarak Galata ve Pera'da mı yaşadılar? 
İstanbul'da ilk yaşam alanları daha yoğun olarak Galata ve Pera oldu. Ancak daha sonra yavaş yavaş Pangaltı'ya doğru gelmeye başladılar. 1870’te çıkan yangından sonra herkes Pangaltı'ya doğru geldi. 

"Serbestlik ve din hürriyeti sayesinde altın çağını yaşayabildiler" 

En rahat hangi dönemde yaşadılar? 
Osmanlı döneminde çok rahat yaşadıklarını söyleyebilirim. 1839'dan sonra Levantenler Osmanlı'da altın çağını yaşadılar. Çünkü bu dönemde birçok kişi Osmanlı İmparatorluğu'na geldi. Sebebi de Avrupa'dan çok daha güzel yaşayabiliyorlardı. Dinsel özgürlük ve serbestlik bakımından çok rahattılar. Osmanlı İmparatorluğu’nda her bir yabancı cemaat hem özerk olarak hem diğer dini topluluklarla aynı sınırlar içinde kardeşçe yaşayabilmiştir. Bütün bu özgürlük alanları Osmanlıların misafirperverliği sayesinde oldu. Atını çizmekte fayda var, o misafirperverlik bugün de devam ediyor. Avrupa duvarlar örerken Türkiye, Suriyeliler başta olmak üzere farklı millet mensuplarına kucak açıyor. Tanzimat döneminde değişik milletlerden gelip burada işlerini kurup çok rahat yaşadılar.

"Avrupa Birliği’nin Osmanlı’dan alacağı dersler var" 

Kitabınızda vermek istediğiniz mesaj nedir? 
O kitabı bir amaç ve mesaj vermek için kaleme aldım. Şu mesajı vermek istedim: O zamanki, Osmanlı Devleti bugün kurulmak istenen Avrupa Birliği'nin öncüsüdür. Kendi sınırları içinde çok farklı dini gruplar, cemaatler vardı. Bir de dışarıdan gelen yabancılar varlıklarını özgürce sürdürüyorlardı. Her cemaatin, okulları, hastaneleri, yaşlılar için huzurevleri, tiyatro salonları, sinemaları mevcuttu. Devlet içinde sanki devletler vardı. Bugünkü Avrupa Birliği'nin pek beceremediğini Osmanlı Devleti o zaman hayata geçirmişti. Onun için her zaman şunu söylüyorum: Avrupa Birliği'nin Osmanlı'dan alacağı çok dersler vardır. Osmanlı Devleti farklı milletlerin beraberce yaşama kültürünü oluşturmuştu. 

"Ortak dilleri Rumca idi" 

Levantenleri "kuruluş", yükselme" ve "gerileme" dönemlerine ayırarak inceliyorsunuz. Neden böyle bir değerlendirme yapma gereği duydunuz? 
Sadece Levantenler için değil pek çok husus için böyledir. Levantenleri bir kuruluş dönemleri, Bizans zamanında tekrar sıfıra inme dönemleri vardır. Osmanlı döneminde yükselme devrini yaşamışlar. Bugün onların tarihi hakkında bilgi veren ne kadar bina, eser ve kilise görüyorsanız hepsi Osmanlılar döneminde yapıldı. Tanzimat döneminden sonra Levantenler de yavaş yavaş gerilemeye başladılar. Çünkü, daha önce elde ettikleri ayrıcalıkları ortadan kalkmıştı.
Levanten bir kültür idi. Levantenler ise doğu ile batı arasında köprü görevi yapıyorlardı. Levantenler ne doğuluydu, ne de batılıydı. İkisinin senteziydi. Onlar başka türlü düşünüyor ve öyle yaşıyorlardı. Örf, adet, gelenek ve görenekleri farklıydı. Ortak dilleri vardı ki, Rumca'ydı. İstanbul'da yaşayan bir İtalyan, Fransız biriyle karşılaştığında her ikisi Rumca konuşurlardı. Artık karma evlilikler olduğu için eski Levantenlik yok oluyor. 

Vatikan Gizli Arşivleri'nde Levantenlere ait, belge ve fotoğraflar var / Fotoğraf: Independent Türkçe
"Vatikan arşivlerinden çok az araştırmacı istifade ediyor" 

"Osmanlı Başkentinde Bir Levanten Semti Galata-Pera" kitabını yazmak için Vatikan arşivlerinden faydalanmışsınız. Vatikan arşivlerinde ne kadar çalıştınız? 
Ben 25 yıldır Vatikan arşivlerine gider gerekli çalışmalarımı yaparım. Çeyrek asırdır bundan faydalanmama rağmen çok az şey bildiğimin farkındayım. Arşivlerin raf uzunluğu 87 kilometredir. Senelerin verdiği tecrübeyle çalışma yapıyoruz. Çok üzüldüğüm bir husus var ki, o da şudur: Çok az araştırmacı o arşivlerden istifade ediyor. Oradaki evrakın bir bölümü Latince'dir.  Ama belgelerin çok büyük bölümü Fransızca ve İtalyanca’dır. Ondan dolayı daha eskilerinden faydalanabilmek için çok iyi derecede Fransızca ve İtalyanca bilmek gerekiyor. Çünkü belgelerin büyük bölümü el yazmasıdır. Çok iyi derecede İtalyanca ve Fransızca bilen az olduğundan kimse gidip araştırma yapmıyor.  

Kitaptaki fotoğrafları Vatikan'daki arşivlerden mi çıkardınız?
Bir kısım belgeyi oradaki arşivlerden aldım. Diğer bir kısmını ise buradaki kiliselerimizin arşivlerinden elde ettim. 

Levantenler bir renkse buna gerektiği gibi sahip çıkıldı mı? 
Bunun sahip çıkılıp çıkılmadığı tartışmasına girmek çok anlamlı değil bana göre. Çünkü, bu bir kültürdü ve bugün itibarıyla bitmiştir. 'Bunları tekrar yeniden, diriltip, yaşatalım' lafları boştur. Bir tarihi süreç içinde yaşandı ve bitti. Artık onun üzerinden araştırma yapıp gelecek kuşaklara bilgi aktarmak gerekir. Bunun için paneller, konferanslar düzenlemek lazım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İstanbul'un Renkleri isimli bir projesi vardı. Ben hemen farklı bir renk olarak Levantenleri yazdım. 

"İtalyan olabilirim ama İstanbulluyum" 
Ataları İstanbul'da doğup büyümüş, kendisi de göç nedeniyle Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde doğmuş Levantenler Galata veya Pera'ya geldiğinde neler hissediyorlar? Size duygularını anlatan oldu mu?
Tabii ki gelip buraları gezenler veya kabristanı ziyaret ettiklerinde atalarının burada yaşadıklarını farklı şekilde yad edenler oluyor. Ancak çok da farklı duygulara kapılmıyorlar. Çünkü burada doğup, burada büyümemişler. Yani buralı değiller. Onun için milliyet önemli değildir, yaşanılan yer önemlidir. Ben her zaman şunu söylerim: Ben bir İtalyanım ama İtalyalıyım demem. İstanbul'da doğdum. Burada büyüdüm. O nedenle İstanbul'u severim. Bir milliyete mensubiyet olarak İtalyan olabilirim ama Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşıyım ve İstanbulluyum. Ben şimdi İtalya'ya gitsem, nerede yaşarım? İtalya güzel olabilir ama ben orada yaşayamam. Sebebi de oralı olmamamdır. Gönüllü bağlılık budur. İnsan doğduğu yeri özler ve arar. 

"Levantenlerin eski kültürleri ve cemiyet yaşamı kalmadı" 

Peki bir araya geldiklerinde eski gelenek, görenek, örf ve adetlerine göre organizasyonlar yapıyorlar mı? 
Hayır... Onlar artık bitti. Şehrin her tarafına dağılmış durumdalar. En önemli şey de o eski kültürü kalmadı Levantenlerin. Türkiye Levantenleri için Pangaltı Latin Kabristanı'ndaki bu anıt önemlidir. Bu Taksim ve başka mezarlardaki mezar taşları getirilerek burada anıt oluşturuldu. 1864'te yapıldı. Mezar taşlarıyla yapıldı. Vefat eden tüm herkesin kemikleri de buraya konuldu.



Türkiye, Suriye ordusunun yeteneklerini güçlendirecek

Bakanlar Murhef Ebu Kasra ve Yasar Güler, Suriye ve Türkiye savunma bakanlıkları arasında askeri eğitim ve danışmanlık anlaşması imzaladı (Suriye Savunma Bakanlığı)
Bakanlar Murhef Ebu Kasra ve Yasar Güler, Suriye ve Türkiye savunma bakanlıkları arasında askeri eğitim ve danışmanlık anlaşması imzaladı (Suriye Savunma Bakanlığı)
TT

Türkiye, Suriye ordusunun yeteneklerini güçlendirecek

Bakanlar Murhef Ebu Kasra ve Yasar Güler, Suriye ve Türkiye savunma bakanlıkları arasında askeri eğitim ve danışmanlık anlaşması imzaladı (Suriye Savunma Bakanlığı)
Bakanlar Murhef Ebu Kasra ve Yasar Güler, Suriye ve Türkiye savunma bakanlıkları arasında askeri eğitim ve danışmanlık anlaşması imzaladı (Suriye Savunma Bakanlığı)

Suriye ve Türkiye dün, Suriye ordusunun kabiliyetlerinin güçlendirilmesi, kurumlarının geliştirilmesi ve kapsamlı güvenlik sektörü reformunun desteklenmesini amaçlayan bir askeri iş birliği anlaşması imzaladı.

Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), iki ülke savunma bakanlarının huzurunda Ankara'da imzalanan anlaşmanın, Suriye ordusunun operasyonel hazırlığını artırmak, ortak operasyonları güçlendirmek ve terörle mücadele, mayın temizleme, siber savunma, askeri mühendislik, lojistik ve barışı koruma operasyonları gibi uzmanlık gerektiren beceri eğitimleri sağlamak amacıyla eğitim kurslarını içerdiğini bildirdi.

Aralarında Dışişleri ve Savunma Bakanları ile İstihbarat Başkanı'nın da bulunduğu üst düzey Suriye heyeti, Türk yetkililerle görüşmek üzere Ankara'ya geldi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre siyasi olarak, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Türk mevkidaşı Hakan Fidan'ın görüşmelerinde Süveyda dosyası, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) gerilimi, bölünme tehlikesi ve İsrail'in dış müdahaleleri gündemi oluşturdu.


ABD Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasıyla İran sınırında

ABD Başkanı Donald Trump, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Beyaz Saray'da imzalanan barış anlaşmasının ardından kameralara poz verirken, 8 Ağustos 2025 (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Beyaz Saray'da imzalanan barış anlaşmasının ardından kameralara poz verirken, 8 Ağustos 2025 (AFP)
TT

ABD Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasıyla İran sınırında

ABD Başkanı Donald Trump, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Beyaz Saray'da imzalanan barış anlaşmasının ardından kameralara poz verirken, 8 Ağustos 2025 (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Beyaz Saray'da imzalanan barış anlaşmasının ardından kameralara poz verirken, 8 Ağustos 2025 (AFP)

Ömer Önhon

Güney Kafkasya'da devam eden büyük oyunda, siyaset, ekonomi ve güvenliği bir araya getiren yeni bir proje öne çıktı. Beyaz Saray'da 8 Ağustos Cuma günü düzenlenen törende, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, iki ülke arasında barış için ortak deklarasyona imza attılar. Törene, anlaşmanın hamisi olarak belgeyi imzalayan ABD Başkanı Donald Trump da katıldı.

Ortak deklarasyon sınırlara saygı, bölgesel çatışmanın sona erdirilmesi ve güç kullanımının reddi gibi yedi temel maddeden oluşuyor. Taraflar ayrıca, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) Minsk Grubu'nun kapatılması için ortak bir talepte bulunmak da dahil olmak üzere çeşitli bazı belgeler üzerinde de anlaşmaya vardı ve bunları imzaladı. Ermenistan ve Azerbaycan Dışişleri Bakanları, ‘Devletler Arasında Barış ve İlişkilerin Kurulmasına Dair Anlaşma’ taslağını imzalayarak, nihai metni tamamladılar. Bakü, Erivan'ın imzaların atılmasından ve nihai onaylamadan önce bölgesel talepleri sona erdirecek anayasa değişikliklerini yapmasını bekliyor.

Anlaşma ayrıca, Azerbaycan'ın ana kısmını Ermenistan toprakları üzerinden Nahçıvan'a bağlayan ‘Zengizor Koridoru’ olarak bilinen engelsiz bir geçiş bölgesi kurulmasını da kapsıyordu. Ermenistan, ABD ve üzerinde anlaşmaya varılan diğer dış taraflarla birlikte, ‘Trump'ın uluslararası barış ve refah yolu’ olarak adlandırılan bir çerçeve oluşturmak için çalışmayı taahhüt etti. Washington’daki görüşme önemli bir başarı olsa da, birçok ayrıntı hala net bir anlaşma ve daha fazla açıklığa ihtiyaç duyuyor.

Azerbaycanlılar ve Ermeniler arasındaki çatışma, 20’nci yüzyılın başlarına, her iki ülkenin de işgal altında olduğu ve 1990 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla bağımsızlıklarını kazandıkları döneme kadar uzanıyor. O zamandan beri, tarihsel anlaşmazlıklar ve bölgesel talepler nedeniyle aralarında zaman zaman savaşlar patlak verdi. Ermeniler, özellikle Rusya'nın büyük dış desteğiyle Karabağ ve diğer Azerbaycan bölgelerini işgal etti.

Proje, Bakü'den başlayıp Ermenistan'dan geçerek Nahçivan'a ulaşan ve ardından Türkiye'ye varan bir demiryolu hattı ve otoyol inşasını kapsarken bu yol, İran sınırına paralel olarak uzanıyor.

Azerbaycan, 2020 yılında Karabağ'ın büyük bir bölümünü geri alan bir askeri operasyon düzenledi ve ardından 2023 eylülünde terörle mücadele çerçevesinde hızlı bir harekatla işgal altındaki topraklarının geri kalanını da kurtardı. O tarihten bu yana Türkiye, ABD, İsrail, Fransa ve İran gibi ülkelerin farklı roller oynadığı karmaşık bir siyasi ve güvenlik sürecine girildi. Bu ülkeler, kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için çaba sarf ettiler.

Başkan Trump, uzun süredir savaşları sona erdirme ve ekonomik ilişkileri güçlendirerek ve refahı artırarak ülkeleri bir araya getirme sloganını savunuyor ve bu konuda ABD'nin ekonomik çıkarlarına odaklanıyor. Ancak, savaşları birkaç gün içinde sona erdirebileceğine dair tekrar ettiği abartılı açıklamaları, özellikle bir günde sona erdirebileceğini söylediği Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirememesi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından manevra yapıldığını itiraf etmesi, güvenilirliğini zedeledi.

fgthyu7
Nahçıvan Özerk Bölgesi'nin Stepanakert (Hankendi) şehrinde düzenlenen bir askeri geçit töreni, 8 Kasım 2023 (AFP)

Bu sefer işler onun lehine gelişebilir, çünkü yakında Putin ile görüşmeye hazırlanıyor ve bu da Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı sona erdirme umutlarını canlandırıyor. Pakistan ile Hindistan, Tayland ile Kamboçya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasındaki çatışmaları sona erdirmeyi kendine mal eden Trump için, Kafkasya’daki son başarısı, uluslararası arenada başarılarını övünmek için yeni bir fırsat sunuyor.

Washington zirvesinin en önemli sonucu, anlaşmada ‘geçiş bölgesi’ olarak adlandırılan ve Zengizor Koridoru olarak bilinen, Ermenistan’da 43 kilometre uzunluğundaki şerit oldu. Bu şerit, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ana kısmını, Nahçivan Özerk Cumhuriyeti'ndeki topraklarından ayırıyor.

Proje, Bakü'den başlayıp Ermenistan'dan geçerek Nahçivan'a ulaşan ve ardından Türkiye'ye varan bir demiryolu hattı ve otoyol inşasını kapsarken bu yol, İran sınırına paralel olarak uzanıyor.

Başkan Donald Trump, Zengizor Koridoru’nu, Azerbaycan'a Nahçıvan'a tam erişim hakkı tanıyan ve Ermenistan'ın toprak bütünlüğüne tam saygı gösteren özel bir geçiş bölgesi olarak tanımladı. Projeye, Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu (TRIPP) adı verildi.

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gelişmelerle birlikte, gözlemciler Türkiye ile Ermenistan arasında tam normalleşme ve diplomatik ilişkilerin kurulmasının çok da uzak olmadığını tahmin ediyorlar.

Trump, Ermenistan'ın bu koridoru inşa etmek için ABD ile özel bir ortaklık kuracağını ve Washington'a 99 yıl süreyle uzatılabilir yönetim hakları vereceğini açıkladı. Projenin hayata geçirilmesi için ABD ve diğer ülkelerden müteahhitlerin yer alacağı bir koalisyon kurulacak ve ABD, Azerbaycan ve Ermenistan karı üzerinde anlaşmaya varılan oranlarda paylaşacak.

Teknik şüphelerle çevrili olan proje, çünkü Ermenistan koridorda egemenlik haklarına sahip olacak, ancak yolcuların ve malların denetimi ve kontrolü, trafiği veya ticari faaliyetleri engellemeyecek şekilde gerçekleştirilecek. Fakat bu durum, uygulama açısından hala belirsizliğini koruyor.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, bu tarihi adımın Trump'ın kişisel müdahalesi olmasaydı gerçekleşemeyeceğini vurgulayarak, 35 yıl süren savaşı sona erdirdiği için Nobel Barış Ödülü'nü hak ettiğini ve onu bu ödüle aday göstereceklerini açıkladılar.

Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında etkili olan başlıca güçlerden biri olan Türkiye, Washington’daki zirvenin sonuçlarından duyduğu memnuniyeti dile getirirken bunu son derece önemli bir gelişme olarak nitelendirerek ABD'nin rolünü takdir etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan anlaşmaya övgüde bulundu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise Zengizor Koridoru’nu Türkiye'yi Kafkasya ve Hazar Denizi üzerinden Türk dünyasına, Türkiye üzerinden Avrupa'ya ve Asya'nın derinliklerine bağlayan önemli bir bağlantı noktası olacağını belirtti.

juı8
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ABD Başkanı Donald Trump'ın da hazır bulunduğu Washington'daki Beyaz Saray'da düzenlenen barış anlaşması imza töreninde tokalaşırken, 8 Ağustos 2025 (AFP)

Türkiye ve Azerbaycan, ‘iki devlet bir millet’ deyişiyle ifade edilen yakın bir ilişkiye sahipler. Dışişleri Bakanı Fidan da bu çerçevede ‘Türk dünyası’ terimini kullandı. Ankara, Ermenistan-Azerbaycan savaşının başından itibaren Bakü'nün yanında yer aldı ve askeri destek sağlayarak Azerbaycan'ın zaferinde önemli bir rol oynadı. Türkiye, 21 Eylül 1991'de Ermenistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biri olmasına rağmen, Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi ve mevcut anlaşmazlıklar nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkiler gerildi.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, 2022 yılında Türkiye'nin diplomatik girişimlerine yanıt verdi ve iki ülke arasında uzlaşı sürecinin ilk adımları atıldı. Bu süreç, geçtiğimiz haziran ayında Paşinyan’ın Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaretle taçlandı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gelişmelerle birlikte, gözlemciler Türkiye ile Ermenistan arasında tam normalleşme ve diplomatik ilişkilerin kurulmasının çok da uzak olmadığı tahminlerinde bulunuyorlar. Birçok Ermeni Taşnak, özellikle de Ermeni diasporasından olanlar, Başbakan Nikol Paşinyan'ın Ermenistan'ın ulusal çıkarlarına aykırı davranışlarda bulunduğunu düşünüyor, ancak halkın geniş desteğine sahip olan Paşinyan bu eleştirilerden etkilenmeyecektir.

Ekonomik faaliyetler ve normalleşme ile ulaşım koridorlarının sağlayacağı fırsatlar büyük bir etki yaratacak olsa da bu durum, mevcut tüm gerilimleri ve zorlukları bir anda ortadan kaldırmaz.

Rusya, Batı'nın kendi hayati etki alanı olarak gördüğü bölgelerde veya sınırlarına yakın bölgelerde yaptığı hamlelerden memnun değil. Başkan Vladimir Putin'in harekete geçmek için uygun anı sabırla beklediği biliniyor.

İran ve Rusya ise Aliyev ve Paşinyan’ın görüşmesi ve anlaşmaları imzalamalarının olumlu bir gelişme olduğunu vurguladılar. Ancak aynı zamanda, ABD'nin Moskova'nın arka bahçesi olarak gördüğü bölgede Rusya'ya karşı önemli bir diplomatik zafer elde etmesinden duydukları endişe ve rahatsızlığı da dile getirdiler. Bu gelişme, Rusya ile Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin gerginleştiği bir dönemde gerçekleşti.

Ermenistan, Paşinyan liderliğinde Rusya'nın nüfuzundan uzaklaşarak güvenliğini sağlamak için Batı'ya yakınlaşmaya çalışırken, Aliyev liderliğindeki Azerbaycan'ın politikası Rusya ile ilişkilerinde temkinli olmakla birlikte, son zamanlarda daha açık bir tutum sergilemeye başladı.

gthyu
Azerbaycan Savunma Bakanlığı'nın 19 Eylül 2023'te yayınladığı bir videodan alınan ve Bakü’nün Azerbaycan güçlerinin Ermenilerin Dağlık Karabağ bölgesinde kullandığı mevzileri imha etmesi sonucu meydana geldiğini söylediği bir patlamayı gösteren bir görüntü (AFP)

Öte yandan İran, Bakü ile Erivan arasındaki ilişkilerin iyileşmesini memnuniyetle karşıladı, ancak projenin olası sonuçları konusunda uyarıda bulundu. Ulaştırma yollarının açılmasının, karşılıklı çıkarlar ve egemenliğin korunması çerçevesinde gerçekleşmediği sürece bölge halklarına fayda sağlamayacağını vurgulayan Tahran, doğu ile batıyı birbirine bağlayan Zengizor Koridoru’nun, kendisinin teşvik ettiği kuzey-güney koridoruna büyük zarar vereceğinden ve Ermenistan'a doğrudan erişimini engelleyeceğinden endişe ediyor.

İran, bölgenin güvenliğini tehlikeye atabilecek dış müdahalelere karşı uyararak Tahran'ın varlığını ve Azerbaycan'daki İsrail varlığını ciddi bir endişe kaynağı olarak gören ABD'ye açık bir gönderme yaptı.

Burada sorun, İran'ın bu projeyi gerçekten durdurabilecek durumda olup olmadığında. Ancak Rusya'nın, Batı'nın kendi hayati etki alanı olarak gördüğü bölgede veya sınırlarına yakın bölgelerde yaptığı hamlelerden memnun olmadığı biliniyor. Başkan Vladimir Putin'in harekete geçmek için uygun anı sabırla beklediği de biliniyor.

ABD’li yetkililerin, Washington'ın anlaşmalarının ve projelerinin Rusya, Çin ve İran'ı hedef alan jeopolitik manevraların bir parçası olduğunu açıkça ilan etmesiyle, bu ülkelerin tek tek veya toplu olarak bu planları engellemek yahut bozmak için karşı projeler veya planlar ortaya koyması şaşırtıcı olmaz.


Türkiye'nin batısında meydana gelen depremde 1 kişi hayatını kaybetti, 29 kişi yaralandı

Deprem sonucu yıkılan bir bina (AP)
Deprem sonucu yıkılan bir bina (AP)
TT

Türkiye'nin batısında meydana gelen depremde 1 kişi hayatını kaybetti, 29 kişi yaralandı

Deprem sonucu yıkılan bir bina (AP)
Deprem sonucu yıkılan bir bina (AP)

Türkiye Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı dün Balıkesir'de meydana gelen depremin 6,1 büyüklüğünde olduğunu belirtti.

Yetkililere göre saat 19:53'te kaydedilen deprem, İstanbul ve İzmir dahil olmak üzere ülkenin batısındaki birçok şehirde hissedildi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İlgili tüm kurumlar depremle ilgili gerekli önlemleri aldığını” belirtti.

Erdoğan, “Balıkesir'i vuran ve komşu illerde de hissedilen depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum” dedi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Balıkesir'de bugün meydana gelen depremde ilk belirlemelere göre 1 kişinin hayatını kaybettiğini, 29 kişinin yaralandığını açıkladı.

Bakan X platformunda daha önce yaptığı açıklamada, "Tüm Afet ve Acil Durum Yönetimi ekiplerimiz ve ilgili kurumlarımız derhal saha aramalarına başladı. Şu ana kadar herhangi bir olumsuz olay kaydedilmedi" demişti.

AFP’nin haberine göre Sındırgı Belediye Başkanı Serhan Sak, NTV'ye yaptığı açıklamada, depremin merkez üssü olan şehirde, şehir merkezindeki üç katlı bir bina da dahil olmak üzere 10 binanın yıkıldığını söyledi.

Sak, "Bu binada altı kişi yaşıyordu ve enkaz altından dört kişi kurtarıldı." diyerek, diğer ikisinin çıkarılması için çalışmaların sürdüğünü belirtti. Sak, "Binalar ve camiler yıkıldı, ancak can kaybı olmadı" dedi.

AFAD, büyüklükleri 3,5 ila 4,6 arasında değişen yedi artçı sarsıntı bildirdi.

Geçtiğimiz haziran ayı başında Muğla’da meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki depremde bir kız çocuğu hayatını kaybetmiş, 69 kişi de yaralanmıştı.

Türkiye, geçmişte birçok trajediye neden olan fay hatlarının üzerinde yer almaktadır.

2023 yılında meydana gelen şiddetli Hatay depreminde en az 53 bin kişi hayatını kaybetti.