İran destekli milisler Suriye’nin doğusunda yeniden konuşlanıyor

Türkiye destekli savaşçıların dün Suriye’nin kuzeyindeki Halep kırsalında yaptığı askeri eğitimlerden bir kare (AFP)
Türkiye destekli savaşçıların dün Suriye’nin kuzeyindeki Halep kırsalında yaptığı askeri eğitimlerden bir kare (AFP)
TT

İran destekli milisler Suriye’nin doğusunda yeniden konuşlanıyor

Türkiye destekli savaşçıların dün Suriye’nin kuzeyindeki Halep kırsalında yaptığı askeri eğitimlerden bir kare (AFP)
Türkiye destekli savaşçıların dün Suriye’nin kuzeyindeki Halep kırsalında yaptığı askeri eğitimlerden bir kare (AFP)

İsrail’e ait olduğu tahmin edilen uçakların çarşamba sabahı ‘İran’ın Suriye’de konuşlanmasının engellenmesi’ şeklinde bilinen politika kapsamında Suriye’ye gerçekleştirdiği en şiddetli hava saldırılarının hemen ardından İran destekli milislerin dün Suriye’nin doğusunda yeniden konuşlanmaya başladığı bildirildi. Şam hükümeti Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) hava saldırılarının tekrarlanmaması için talepte bulunurken, İran medyası İsrail saldırısının yol açtığı zararlara ilişkin olayın ilk dakikalarında aktarılan bilgilerin abartılı olduğunu belirtti. Nitekim İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) olayda Suriye rejim güçlerinden ve İran destekli gruplardan 57 unsurun öldüğünü, onlarcasının yaralandığını aktarmıştı.
Gözlemevi, dün yayınladığı yeni raporda, İranlı güçler ve desteklediği milislerin, İsrail’in en yoğun bombardımanının gerçekleştiği bölgelere geçtiğimiz saatlerde yeniden konuşlandığını kaydetti. Rapora göre, söz konusu güçler Suriye’nin doğusundaki Elbu Kemal ve El Meyadin kentlerinin yanı sıra Deyrizor kentine yeniden konuşlandı. Bu bölgelerin çevresindeki mevzilerin tahliye edildiğini belirten Gözlemevi, bir kısım milislerin yeni hava saldırıların hedefi olma endişesiyle meskun bölgelere, diğer bir kısmının ise İran ile bağlantılı gruplara ait mevzilere konuşlandığını bildirdi.
Gözlemevi’nin raporuna göre, İsrail, salıyı çarşambaya bağlayan gece, Suriye’nin Deyrizor kentinden Irak-Suriye sınırındaki Elbu Kemal Çölü’ne uzanan bölgeyi bombaladı. Bombardımanda Lübnan Hizbullah’ı, rejim güçleri, İranlı güçler ile Fatimiyyun Tugayı başta olmak üzere İran’ın desteklediği grupların Deyrizor çevresindeki karargah ve depoları ile Elbu Kemal ve El-Meyadin çöllerindeki silah depolarının vurulduğu bilgisine yer verilen raporda, olayda en az 57 kişinin öldüğü ifade edildi.
Gözlemevi’nin aktardığına göre, İsrail’in Deyrizor ve çevresinde Ayyaş bölgesindeki depolara, Es-Saika Karargahı’na, 137. Tugay’a, Deyrizor kentine uzanan dağa ve askeri güvenlik binalarına düzenlediği 10 hava saldırısında rejim güçlerinden 10, Askeri Güvenlik’ten 4, İran destekli milislerden 12 olmak üzere 26 kişi öldü. İsrail’in Elbu Kemal Çölü’ndeki El-Hizam bölgesi, El-Cemiyyat Mahallesi ve diğer bölgelerde yer alan askeri mevzi, mühimmat ve silah depolarına düzenlediği 6 hava saldırısında tamamı Irak uyruklu İran destekli 16 milis öldü. İsrail’in, Deyrizor’un doğusundaki El Meyadin Çölü’nde bulunan El-Mezari bölgesine yönelik 2 hava saldırısında Fatimiyyun Tugayı mensubu Afgan uyruklu 11 milis öldürüldü.
Ancak olaya ilişkin Gözlemevi’nin verdiği sayılar ile İran medyasının verdiği sayılar birbiriyle büyük ölçüde çelişiyor. Zira İran medyasında yer alan haberlere göre, Devrim Muhafızları’nın dış operasyon birimi Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani’nin siyasi danışmanı Ahmed Kerimhani, Deyrizor’daki can kayıplarına ilişkin iddiaları yalanladı. Kerimhani, “Yabancı medyanın Siyonist yapının Suriye’deki mevzilere yönelik hava saldırılarına ilişkin iddiaları gerçekten yoksun ve direnişe karşı bir medya savaşıdır” dedi. Kerimhani, İsrail’in yoğun hava saldırılara başvurmasının “İsrail’in direnişin ağır intikamından korkmasından” ve İsrail’de ciddi siyasi, güvenlik ve sosyal sorunlara neden olan Başbakan Binyamin Netanyahu karşıtı protestoların büyümesi nedeniyle İsrailli yetkililerin çözümü cepheye kaçmakta aramasından kaynaklandığını söyledi. İranlı yetkili, “Siyonist yapı, İslam Cumhuriyeti’nin ve Suriye’deki grupların kırmızı çizgilerini çok iyi biliyor ve direniş mevzilerine saldırmanın ağır ve ciddi bir misilleme ile karşılık bulacağının farkında” ifadesini kullandı.
Öte yandan, Devrim Muhafızları’na bağlı Tasnim Haber Ajansı, Fatimiyyun Tugayı’nın Suriye’deki unsurlarının öldüğü yönünde batı medyasında çıkan haberleri yalanladığını bildirdi. Suriye’deki Fatimiyyun Tugayı’ndan bir saha komutanı, isminin gizli kalması kaydıyla Tasnim’e yaptığı açıklamada, “Fatimiyyun’un hiçbir savaşçısı hava saldırılarında ölmedi. Deyrizor ve Elbu Kemal arasındaki yolun üzerinde bulunan Suriye ordusuna ait mevzileri hedef alan hava saldırıları, bazı Suriyeli subayların ölümüne neden oldu” ifadesini kullandı.
İranlı komutan, “Siyonist yapı ve onu medya ile destekleyenler, bu haberleri yaymak ve Direniş Cephesi ile savaşçıların liderlik yapısında korku ve endişe uyandırmak için saldırılarını sürdürmek istiyorlar. Fakat aynı zamanda ortadan kaldırılmalarının Cephe için her zamankinden daha kolay olduğunu biliyorlar” dedi.
Suriye resmi haber ajansı SANA, Suriye Dışişleri ve Göçmenler Bakanlığı’nın BM Genel Sekreteri ve BMGK Başkanı’na gönderdiği mektupta, İsrail’in Deyrizor’un bazı bölgelerine yönelik vahşi saldırganlığının, ABD yönetimi tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Haseke, Rakka ve Deyrizor vilayetlerinde Suriye halkına karşı terör, suç ve baskı uygulamalarını sürdürdüğü bir dönemde geldiğini belirtti. BMGK’ya, İsrail saldırılarının tekrarlanmasını önlemek için acil ve kararlı önlemler alması çağrısı yapılan mektupta, Suriye hükümetinin dost ve müttefik ülkelerin yardımıyla Suriye topraklarının her bir karışını geri almakta kararlılığı vurgulandı. Mektupta, Suriye halkının terörizme karşı kesin zafer kazanılması ve Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’ni 4 Haziran 1967 hattına kadar yeniden geri alınması hususunda bugün her zamankinden daha kararlı olduğu ifade edildi.
SANA, SDG’ye karşı sürdürülen kampanya kapsamında, SDG’nin kontrol ettiği Deyrizor’un kuzey kırsalındaki El-Azba bölgesinde El-Bekir aşiretinin önde gelen isimlerinden Hüseyin Şeyh el-Cemil’in dün ateş açılarak öldürüldüğünü aktardı. SANA, bu suikastın, El Akidat aşiretinin önde gelen ismi Şeyh Atliyuş eş-Şettat ve oğlunun öldürüldüğü suikast eyleminden sadece birkaç gün sonra gerçekleştiğine dikkat çekti. SANA’nın haberine göre, Havayic Ziban köyünde yaşayan Şettat’ın oğlu, daha önce SDG’yi “Suriye’nin doğusundaki bazı aşiret şeyhlerini ve milli sembolleri tasfiye etmekle” suçlamıştı.
Diğer taraftan, Gözlemevi, Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib kırsalında yer alan Hazzarin köyünün kuzeyinde rejim ve desteklediği güçlerin kullandığı Ez-Zeytun Kampı’na, Ensar et-Tevhid örgütü tarafından el yapımı roketlerin fırlatıldığını duyurdu. Gözlemevi’nin aktardığına göre, kampa yönelik saldırıda rejim ve desteklediği güçlere bağlı 3 unsur ölürken, 7 unsur yaralandı.



Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times


Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
TT

Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)

Ukraynalıların çoğu barış anlaşması kapsamında Rusya'ya büyük tavizler verilmesine karşı.

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü'nün (KIIS) 547 kişinin katılımıyla yaptığı ankette, Ukraynalıların yüzde 75'inin Kiev yönetiminin büyük toprak tavizleri vermesine karşı çıktığı belirlendi.

Katılımcılar, ABD ve Avrupa Birliği'nden (AB) net güvenlik garantileri alınmadan anlaşma yapılmaması gerektiğini savunuyor. Ayrıca Rusya'nın Ukrayna ordusunun büyüklüğünün sınırlandırılması talebine de karşı çıkıyorlar.

Diğer yandan yüzde 72'lik kesim, cephedeki mevcut durumun korunduğu bazı tavizler içeren bir anlaşmaya sıcak bakıyor.

Kasım sonuyla aralık ortası arasında gerçekleştirilen ankette, Ukraynalıların yüzde 63'ünün savaşı sürdürmeye hazır olduğu aktarılıyor. Katılımcıların sadece yüzde 9'u savaşın 2026'nın başlarında sona ereceğine inanıyor.

ABD arabuluculuğunda gerçekleştirilen görüşmelerde ateşkese dair somut bir adım henüz atılmadı. Ankete göre Ukraynalıların sadece yüzde 21'i ABD'ye güveniyor. Bu oran geçen yıl aralıkta yüzde 41'di.

NATO'ya duyulan güven de aynı dönemde yüzde 43'ten yüzde 34'e düştü.

KIIS direktörü Anton Hruşetski, sonuçlar hakkında şunları söylüyor:

Güvenlik garantileri net ve bağlayıcı olmazsa Ukraynalılar bunlara güven duymaz. Bu da barış planının onaylanmasına yönelik genel istekliliği etkiler.

Hafta sonu Berlin'de düzenlenen toplantıda ABD'li ve Avrupalı yetkililer, Ukraynalı heyetle bir araya gelmişti.

Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, İtalya, Polonya, İskandinav ülkeleriyle AB yönetimi tarafından dün yapılan ortak açıklamada, Avrupa liderliğindeki Gönüllü Ülkeler Koalisyonu çerçevesinde oluşturulacak ve ABD tarafından desteklenen "çok uluslu bir Ukrayna gücü" kurulacağı duyurulmuştu.

Bu güç, Ukrayna savunma kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasına, hava sahasının güvenliğinin sağlanmasına ve denizlerin daha güvenli hale getirilmesine destek verecek.

Ayrıca Ukrayna için NATO'nun 5. maddesine benzer güçlü güvenlik garantileri içeren bir "barış paketi" üzerinde önemli ilerleme sağlandığı bildirilmişi.

ABD Başkanı Donald Trump da dünkü açıklamasında Ukrayna'nın talep ettiği güvenlik garantilerinin Avrupa'yla işbirliği içinde şekillendirildiğini vurgulayarak, "Savaşın yeniden başlamaması için güvenlik garantileri üzerinde çalışıyoruz" demişti.

Cumhuriyetçi lider, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye seçim çağrısı da yapmıştı. ABD Başkanı, Kiev'in "seçim düzenlememek için savaşı bahane ettiğini" öne sürmüştü.

Görev süresi geçen yıl sona eren Zelenski ise Batılı müttefiklerin güvenliği sağlaması halinde 90 gün içinde seçime gitmeye hazır olduğunu söylemişti.

Ancak KIIS anketine göre, Ukraynalıların sadece yüzde 9'u çatışmalar sona ermeden seçim yapılmasını istiyor.

Independent Türkçe, Reuters, NBC


Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
TT

Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)

Sırbistan yönetimi, ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'ın otel yapmasına yeşil ışık yaksa da ardından gelen protestolar ve bir bakana açılan dava, Belgrad'daki projenin iptaline neden oldu.

Pazartesi günü bir özel savcı, aralarında Kültür Bakanı Nikola Selaković'in de olduğu 4 kişi hakkında, Kushner'ın projesiyle bağlantılı olarak düzenlediği iddianameyi açıkladı. 

Organize Suçlardan Sorumlu Kamu Başsavcılığı'nın sitesinde yayımlanan açıklamada bu 4 kişinin görevin kötüye kullanılması ve belgede sahtecilikle suçlandığı bildirildi. 

Bunun üzerine Kushner'ın firması Affinity Partners hızlıca bir açıklama yayımlayarak Belgrad'ın merkezindeki otel ve apartman kompleksi projesinin iptal edildiğini duyurdu:

Anlamlı projeler ayrışmaya değil, birleşmeye neden olmalı. Sırbistan ve Belgrad halkına saygı göstererek başvurumuzu geri çekiyoruz.

Kushner'ın iki yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı projenin 1999'daki Kosova Savaşı sırasında NATO'nun bombaladığı bir bölgede yapılması öngörülüyordu.

Lüks otel Trump markasını taşıyacağı için projede Cumhuriyetçi liderin oğulları Eric ve Donald Jr. tarafından yönetilen Trump Organization da yer alıyordu.

Ancak yarım milyar dolarlık proje, bombalanan Yugoslav Halk Ordusu karargahının yer aldığı anıt bölgesinde inşa edileceğinden ülkede büyük tartışma yaratmıştı. 

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, bölgenin kültürel koruma statüsünü geçen yıl kaldırmıştı. Ayrıca Kushner'ın firması Affinity Partners'la 99 yıllığına kira sözleşmesi imzalanmıştı. Bunun ardından ülkede büyük protestolar patlak vermişti. 

Vucic'in liderliğindeki Sırp İlerleme Partisi, çoğunluğu elinde bulundurduğu Parlamento'da geçen ay geçirdiği yasayla inşaatın önünü açmıştı. 

Muhalefetten hükümetin kararına sert tepkiler gelmişti. Merkez sol Özgür ve Adalet Parti'den parlamenter Marinika Tepic, Belgrad'ın "Donald Trump'ı memnun etmek uğruna ülkenin tarihini yok ettiğini" söylemişti. 

44 yaşındaki damat, ilk Trump döneminin aksine ABD yönetiminde yer almayacağını açıklasa da Gazze ve Ukrayna savaşlarındaki müzakerelerde önemli roller üstleniyor. 

Diğer yandan da çoğunlukla Ortadoğu yönetimlerinin fonladığı bir özel sermaye şirketi olan Affinity'nin başında. 

Şirket, dünyanın en büyük oyun şirketlerinden Electronic Arts'ın (EA) satışında da gündem oldu. 

Önceki aylarda sağlanan 55 milyar dolarlık anlaşmayla EA'i satın alan konsorsiyumda Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'yla birlikte Affinity Partners ve bir başka özel sermaye şirketi olan Silver Lake de yer alıyor.

Netflix'in satın alması beklenen Warner Bros. için Paramount'un verdiği teklifte de Affinity'nin adı geçiyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Wall Street Journal, AP