Afrika Boynuzu’nda kabile çatışmaları: Somali-Afar çatışması örneği

Cibuti ve Etiyopya’da iki kabile, genetik, dilsel ve kültür açıdan birbirine yakın ve birbirine komşudur

Afar ve Somaliler, Cibuti ve Etiyopya'dan birbirine komşu Kuşitik dili konuşan iki kabiledir (AFP)
Afar ve Somaliler, Cibuti ve Etiyopya'dan birbirine komşu Kuşitik dili konuşan iki kabiledir (AFP)
TT

Afrika Boynuzu’nda kabile çatışmaları: Somali-Afar çatışması örneği

Afar ve Somaliler, Cibuti ve Etiyopya'dan birbirine komşu Kuşitik dili konuşan iki kabiledir (AFP)
Afar ve Somaliler, Cibuti ve Etiyopya'dan birbirine komşu Kuşitik dili konuşan iki kabiledir (AFP)

Mahmud Muhammed Hasan Abdi
Afrika Boynuzu, Etiyopya, Somali, Eritre ve Cibuti’nin yer aldığı coğrafi bir bölgedir. Bu tanım, nüfus gruplarının dört ana dil ve etnik gruba ayrıldığı Sudan, Kenya, Uganda ve Güney Sudan’ı da kapsayacak şekilde genişletilebilir. Söz konusu gruplar; Habeş ve Arap dillerini konuşanların bulunduğu Sami grubu, Dinka, Shilluk ve Luo halkların yer aldığı Nilotik grup, Oromolar, Somalililer ve Afarların yer aldığı Kuştik dili konuşan grup ve Bantu dili konuşan Kikuyular’dır. Bununla birlikte bölgedeki ülkelerin sınırlarının kolonyal çizilmesinin bir sonucu olarak nüfus, Hıristiyanlar, Müslümanlar ve eski dinlere mensup olanlar olmak üzere üç ana dini gruba ayrılmıştır. Nüfus ayrıca Afrika kıtasındaki diğer halklarla aynı zorluklardan şikayetçidir. Bu da karşıtlık ve yakınlıktan kaynaklanan doğal sürtüşmeler nedeniyle ve bir birlerine karşı seferberlik ilan etmenin kolaylığıyla birlikte kültürel, etnik ve dini çeşitliliğin olduğu ülkeleri etnik ve dini çatışmaların eşiğinde yaşamaya mecbur bırakıyor.

Bir model olarak Etiyopya
Etiyopya'nın tarihi olarak ortaya çıkış koşullarını, halkının çeşitli kesimleri arasındaki etnik, kültürel ve dini sorunlar belirlerken, ülke, Süleymaniye Hanedanlığı’nın ve bölgedeki Müslüman halkların yabancı işgaline karşı gösterdiği direnişe karşı müttefike ihtiyaç duyan Avrupalı ​​güçlerin önderliğinde, Habeşistan Krallığı sınırlarında kurulmuştur. Bu yüzden çeşitlilik yalnızca Etiyopya'yı değil, Somali dışında tüm bölge ülkelerindeki siyasi gerçekliğin özelliklerini şekillendirmiştir. Monarşinin çökmesi ve Mengistu Haile Mariam’ın liderliğinde Etiyopya Cumhuriyeti'nin kurulması ve sosyalist yaklaşımın benimsenmesinin ardından bu yaklaşımın içerdiği fikirleri taşıyan entelektüel akımlar oluşmuştur. Bu akımlar, eşitliğin sağlanması, Amharaların güç tekeline son verilmesi ve monarşi mirasının kültür üzerindeki egemenliğinin azaltılması çağrısında bulunmaktadır. Eritre halkının Etiyopya'ya ilhak kararına karşı direnişin devam etmesi ve Somali ile Etiyopya arasındaki savaşlarla bölgedeki tüm siyasi varlıkların tükenmesiyle birlikte isyancı gruplar, başkentlere kolayca ulaşabildi. Bu da Etiyopya'da rejimin devrilmesine, Somali'de devletin çökmesine, Eritre'de ise bağımsızlığın kazanılmasına yol açtı.
Milliyetçi radikal akımlar, özellikle Tigray Halk Kurtuluş Cephesinin (TPLF) eski lideri olan Meles Zenawi'nin ölümü ve Hailemariam Desalegn’in başbakan olmasıyla birlikte Etiyopya hükümetinin gücünün azalmasından ve Amharaların gücünün Etiyopya’daki diğer etnik kesimlere kültürel, dilsel ve dini haklar için resmi alanlar verilerek sınırlandırılması ve hegemonyasının ortadan kaldırılması çabalarından yararlanarak gün yüzüne çıkmaya başladılar. Bugün Etiyopya sınırları içindeki milliyetçi unsurlar arasında Etiyopya'nın kurucusunun mirasına tahammül edemedikleri için gerilim artmış durumda. Ülke, binlerce kişinin öldüğü, yüz binlerce insanın evlerini terk ettiği kanlı çatışmalara tanık oldu. İktidardaki milliyetleri temsil eden siyasi partiler içinde sağcı kanadın popülaritesi arttı. Bu durum, Somalililer ve Oromolar, Amharalar ve Tigreyler, Amharalar ve Şankellalar, Somalililer ve Afarlar gibi, milliyetler arasında şiddetli çatışmalara ve misillemelere yol açtı.

Somalililer ve Afarlar örneği
Afarlar ve Somalililer, genetik, dil ve kültür açısından birbirine yakın iki Kuşitik milletidir. Aynı zamanda Şafilik mezhebine mensupturlar. Hem Cibuti hem de Etiyopya'ya komşudurlar. Ancak iki milletin kültürel, sosyal ve ekonomik oluşumunun en önemli unsurlarından biri, iki komşu pastoral millet olmalarıdır. Yani, hayvancılık için ot ve su kaynaklarına göçten kaynaklanan sürtüşmeler yaşamaktadırlar. Bu, kaçınılmaz bir mesele olmakla birlikte iki millet arasında uzun bir geçmişi olan kan davasına da neden olmuştur. Bu da iki millet arasındaki ortak paydaların, düşmanlığın ortaya çıkışını engelleme rolünün zayıflamasına yol açmaktadır.
Somaliler ve Afarların etrafında gelişen tarihi koşullar ve coğrafi konumlarının doğurduğu sonuçlar, kendilerine bakış açılarında iki farklı yolun benimsemesine neden oldu. Geleneksel Afar liderliğinin merkezileşmesi, Afar topraklarının İtalyanların Eritre'yi, Fransızların Cibuti'yi işgal etmesiyle bölünmesinden ve geriye kalan toprakların üzerindeki Habeş hakimiyetinden kaynaklı olumsuz etki, milliyetçilik açısından sakinlik ve karşıtlık arasında değişen siyasi bir çizgi çizilmesine yol açtı. Özellikle, Fransa’nın Cibuti işgaline karşı direniş politikası feci sonuçlar doğurdu. Bu durum, Afrikalı liderlerin Cibuti, Eritre ve Etiyopya'daki siyasi oluşumlarla ilişkilerde muhafazakar bir yaklaşım benimsemelerine nende oldu. Somalililer ise o sıralarda Fransız kolonisi Cibuti dışında gerek Batılı ülkelerin işgalleri olsun gerek Habeşistan Krallığı’nın hegemonyası olsun, sahadaki önemli varlıklara karşı çatışmacı ve isyankar bir yaklaşım benimsedi. Afar'ın sahip olduklarına karşın Somalililerin geleneksel bir merkezi otoritesi yoktu. Bununla birlikte sorunlar, iki tarafın tarihi liderleri arasında takdir ve saygı çerçevesinde çözülebilirdi. Tüm bunlar, iki kardeş milletin, Etiyopya'daki iktidar sütunlarıyla ilgilenme konusunda zıt yollara girmesine, daha fazla çatışmasına ve rekabet etmesine neden oldu.

Çatışmayı körükleyen faktörler
Kuşitikliğin, Afrika Boynuzu'nda eski bir etnik köken olmasına rağmen, belli zaman dilimlerinde önemli büyümeler yaşadığı söylenebilir. Bu, unsurları arasında net bir ayrıma yol açtı. Tarihi koşullar, bazı grupların diğerlerinden daha fazla büyümesinin önünü açtı. Buna Oromolar ve Somalililerin nüfus artışı ve coğrafi genişlemesi örnek gösterilebilir. Aynı koşullar, Afarlar ve Sidamolar gibi milliyetlerin büyümesini sınırladı. Bu da Afarlar ve Sidamolar arasında kendilerini koruma ve gelecek kaygısına kapılmalarına neden oldu.
Meles Zenawi dönemi Etiyopya yönetimi tarafından benimsenen idare politikası, bölgedeki milliyetler arasında ortak topraklarda uzlaşıya varılamayan sınırların oluşmasına katkıda bulundu. Buna, söz konusu yapay sınırların ötesinde yer alan bölgelere ve milletlere ait etnik yerleşim bölgeleri ve adalar ile ilgili sorunların çözülememesi de ekleniyor. Tartışmalı bölgelerde gelişimin ihmal edilmesi ve bu bölgelerin siyasi olarak getirilen yasaklara karşı savunmasız bırakılması gibi sorunlardan bahsetmiyorum bile. Etnik seferberlik, özellikle yanlış bilgiler içeren haberlerin yayılması, medya platformlarında sürtüşme alanlarındaki her milliyetten insanların geleceğine dair kasvetli bir tablonun çizilmesi ve mevcut sorunların artmasına katkıda bulunan dış mihrakların varlığı tarafların bir an önce uzlaşıya varmasını gerektiriyor.



İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
TT

İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)

İran'ın Tesnim haber ajansının haberine göre İran'ın güneydoğusundaki sınır bölgesinde "terörist gruplar" tarafından düzenlenen bir saldırıda üç Devrim Muhafızı öldürüldü.


Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
TT

Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad, Avrupa Komisyonu’ndan, Avrupa fonlarının bazı sivil toplum kuruluşları (STK) üzerinden Hamas’a aktarılmış olabileceği iddiaları hakkında soruşturma başlatılmasını talep etti.

AFP'nin eriştiği mektup, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile Avrupa Komisyonu üyeleri Dubravka Suica, Michael McGrath ve Magnus Brunner’a gönderildi. Haddad mektupta, “Son zamanlarda Hamas’ın 2020’den beri Filistin topraklarında faaliyet gösteren STK’lara ve uluslararası kuruluşlara kısıtlamalar getirdiğine dair şüpheler hakkında bilgilendirildim” ifadesini kullandı.

Haddad, söz konusu bilgilerin, Avrupa fonlarının bütünlüğü ve Avrupa vergi mükelleflerinin korunması açısından ciddi kaygılar yarattığını belirterek, katkıların yalnızca insani amaçlarla kullanıldığından emin olunması gerektiğini söyledi. AB’nin, Handicap International, Norveç Mülteci Konseyi (NRC) ve International Medical Corps gibi bazı insani yardım kuruluşlarına bağışçı olduğunu da hatırlattı.

Geçtiğimiz mayıs ayında Haddad, Avrupa fonlarının ‘antisemitizmle bağlantılı ya da aşırılık yanlısı gruplara’ gitmemesi için Brüksel’den denetimlerin güçlendirilmesini talep etmişti.

Haddad, mektubunda Fransa’nın Avusturya ve Hollanda ile birlikte Avrupa düzeyinde, ‘AB fonlarından yararlananların Avrupa değerlerine bağlılığını güvence altına almayı’ amaçlayan öneriler sunduğunu hatırlattı.

Haddad, “Fransa, yapıları Hamas ağlarının bir tür müdahalesi altında kalmış olabilecek insani amaçlı kuruluşlara Avrupa fonu sağlamayı kabul edilemez bulmaktadır” dedi.

Haddad ayrıca, uluslararası kuruluşların insani hizmetlerini sürdürebilmek için ‘AB düzeyinde terör örgütü olarak tanımlanan bir yapının desteğini kabul etmek zorunda bırakılmaması gerektiğini’ vurgulayarak bu iddialara ilişkin ‘tam kapsamlı bir soruşturma’ yapılması çağrısında bulundu.

Fransa, şeffaflığın artırılması ve fonların kontrolü için yeni mekanizmalar oluşturulmasının yanı sıra, daha güçlü bir fon askıya alma sistemi de talep etti.

Haddad sözlerini, “Avrupa değerleri ve haklarına yönelik bu dış manipülasyonlar karşısında, AB’nin, kurumlarının ve operatörlerinin, ayrıca üye devletlerin teyakkuzunu iki katına çıkarması gerekir” diyerek tamamladı.


Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
TT

Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)

Yapılan kapsamlı bir soruşturma, kanser riskini büyük ölçüde artıran gen mutasyonunu farkında olmadan taşıyan bir sperm bağışçısının, Avrupa genelinde en az 197 çocuğun babası olduğunu ortaya çıkardı.

Çocukların bir kısmı zaten hayatını kaybetti ve bu mutasyonu miras alanların sadece küçük bir yüzdesi kanserden kurtulabiliyor.

Sperm İngiltere'deki kliniklere satılmadı, ancak BBC, konu hakkında bilgilendirilen çok az sayıda İngiliz ailenin Danimarka'da kısırlık tedavisi görürken donörün spermini kullandığını doğruladı.

Danimarka'daki Avrupa sperm bankası, sperm satışından sorumlu kurum olarak, etkilenen ailelere "en derin taziyelerini" iletti ve spermlerin bazı ülkelerde çok sayıda çocuğun babası olmak için kullanıldığını kabul etti.

Soruşturma, Avrupa Yayın Birliği'nin araştırmacı gazetecilik ağı kapsamında BBC de dahil olmak üzere 14 kamu yayın kuruluşu tarafından yürütüldü.

Sperm, 2005 yılında öğrenciyken bağış yapması karşılığında para alan anonim bir adamdan geldi. Spermi daha sonra yaklaşık 17 yıl boyunca kadınlar tarafından kullanıldı.

BBC'ye göre, adam sağlıklıydı ve bağışçılar için gerekli tüm tarama testlerinden geçmişti. Ancak, doğumundan önce bazı hücrelerinin DNA'sında bir mutasyon meydana gelmiş ve hücrelerin kanserleşmesini önlemede hayati rol oynayan TP53 genine zarar vermişti.

Donörlerin çoğu tehlikeli TP53 genini taşımamaktadır, ancak spermlerinin %20'sine kadarında bu gen bulunmaktadır. Bununla birlikte, enfekte spermden doğan her çocuk, bu mutasyonu tüm hücrelerinde taşıyacaktır.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre Londra'daki Kanser Araştırma Enstitüsü'nde kanser genetiği uzmanı olan Profesör Claire Turnbull şunları söyledi: "Bu yıkıcı bir teşhis. Herhangi bir aile için son derece zor bir teşhis. Çünkü bu riski ömür boyu taşımak zorunda kalma yükünü omuzlarına yüklüyor ki. bu şüphesiz yıkıcıdır."

Tümörleri tespit etmek amacıyla vücut ve beyin için yıllık MR taramaları ve karın ultrasonları yapılmaktadır. Kadınlar genellikle kanser riskini azaltmak için memelerini aldırmayı tercih ederler.

Avrupa Sperm Bankası, "donörün kendisinin ve aile üyelerinin etkilenmediğini" ve bu tür bir mutasyonun "genetik testlerle önleyici olarak tespit edilemeyeceğini" belirtti. Ayrıca, spermde sorun keşfedilir keşfedilmez donörü "bloke ettiklerini" belirttiler.

Sperm bağışı sonucu kanser gelişen çocukları tedavi eden doktorlar, bu yıl Avrupa İnsan Genetiği Derneği konferansında endişelerini dile getirerek, o zamana kadar bilinen 67 vakadan 23'ünde genetik mutasyon tespit ettiklerini bildirdiler. Bu çocukların onuna zaten kanser teşhisi konmuştu.

Bilgi talepleri ve doktorlar ile hastalarla yapılan görüşmeler sonucunda, bağışçılardan doğan çocuk sayısının çok daha fazla olduğunu keşfettik.

Sayı en az 197 çocuk, ancak tüm ülkelerden veri henüz alınmadığı için bu nihai sayı olmayabilir. Ayrıca kaç çocuğun bu ciddi genetik mutasyonu miras aldığı da bilinmiyor.