Libya görüşmelerinde ‘büyük bir ilerleme olduğunu’ açıklayan BM, yeni Libya Temsilcisi atadı

Trablus’ta yaşayan Libyalılar, dün Terhune’deki toplu mezarlardan çıkarılan akrabalarının cesetleri için yas tutarken (Reuters)
Trablus’ta yaşayan Libyalılar, dün Terhune’deki toplu mezarlardan çıkarılan akrabalarının cesetleri için yas tutarken (Reuters)
TT

Libya görüşmelerinde ‘büyük bir ilerleme olduğunu’ açıklayan BM, yeni Libya Temsilcisi atadı

Trablus’ta yaşayan Libyalılar, dün Terhune’deki toplu mezarlardan çıkarılan akrabalarının cesetleri için yas tutarken (Reuters)
Trablus’ta yaşayan Libyalılar, dün Terhune’deki toplu mezarlardan çıkarılan akrabalarının cesetleri için yas tutarken (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Destek Misyonu (UNSMIL) ortak yürütme otoritesini seçme mekanizmasına ilişkin yürütülen görüşmelerde ‘büyük bir ilerleme’ kaydedildiğini açıkladı. Bu açıklamayla eşzamanlı olarak BM Güvenlik Konseyi (BMGK) Gassam Salame’nin istifasından yaklaşık bir yıl sonra Slovak Jan Kubis’in UNSMIL Başkanı olarak atanmasını onayladı.
Bu gelişmeler, Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in Özel Temsilcisi Abdulbasit el-Bedri’nin, Rusya Dışişleri, Savunma ve Strateji Bakanlıklarından üst düzey yetkililerle görüşmeler gerçekleştirdiği bir dönemde geldi. Salih’in son Fransa ziyaretine eşlik eden Bedri, Fransa’dan dönüşünde Rus yetkililerle bir araya geldi.
Bedri ile Rus yetkililer arasındaki görüşmelerin detayları hakkında bilgi sahibi olan bir yetkili, isminin gizli kalması kaydıyla Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, görüşmelerde BM’nin öncülük ettiği kapsamlı çözüm süreci ve siyasi durumun ele alındığını belirtti. Kaynak, toplantılarda, “mevcut Serrac yönetimi yerine seçimleri denetlemesi için yeni bir yönetimin seçimlerden önce kurulması ihtiyacının” dile getirildiğini ifade etti.
Yetkili, “BM aracılığıyla yapılacak seçimlerden önce Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi’ni düşürecek yeni bir yönetimin kurulmasına ihtiyaç var. BM özellikle UNSMIL Temsilci Vekili Stephanie Williams ile Roma ziyaretinde yaptığı görüşmenin ardından artık Serrac’ı uluslararası tanınırlığı geri çekmekle tehdit ediyor” diye konuştu. Yetkili, Williams’ın, Serrac’ı seçimlerden önce görevi bırakmaya ikna etmek için bir dizi girişimde bulunduğunu da kaydetti.
Libya Siyasi Diyalog Forumu’nun oluşturduğu Danışma Komitesi’nin yaptığı sürpriz açıklamayla yürütme otoritesinin seçilmesine ilişkin mekanizma üzerinde anlaşmaya varıldığını duyurmasının ardından UNSMIL’ın davetiyle Libya Siyasi Diyalog Forumu katılımcılarının dün akşam telekonferans yoluyla bir toplantı düzenlemesi bekleniyordu.
BM Misyonu Sözcüsü Jean El Alam, beklenen toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, UNSMIL’ın Siyasi Diyaloğa katılan heyetlerin üyelerinin yakın zamanda aralarındaki ihtilafları azaltmalarını ve halihazırda tartışılan meseleler üzerinde uzlaşıya varmalarını umduğunu belirtti. Alam, Libya’nın dört bir yanına uçak seyahatlerinin ve petrol üretimi ile ihracatının yeniden başlaması ve taraflar arasında daha kapsamlı bir güven inşası için karşılıklı olarak tutukluların takas edilmesi başta olmak üzere yeni ve oldukça cesaret verici ilerleme kaydedildiğini ifade etti.
Alam, açıklamanın devamında şunları kaydetti:
“Danışma Komitesi’nin bazı temel engellerle ilgili mevcut görüşmelerinde büyük bir ilerleme kaydedildi. Tunus’taki Siyasi Diyalog Forumu toplantısında oluşturulan yol haritasının yüzde 70’i kat edildi. Ekim’de 5+5 Ortak Askeri Komitesi’nin ateşkes anlaşması imzalamasından bu yana askeri alanda oldukça cesaret verici ve büyük bir ilerleme gerçekleşti. Libya Merkez Bankası Yönetim Kurulu’nun döviz kurunu birleştirme ilanı da dahil ekonomi alanında umut verici gelişmeler var.”

UMH birlikleri çölde devriye gerçekleştirdi
Öte yandan UMH, kendisine bağlı bölüklerin çölde devriye gerçekleştirdiğini ve Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) atıfla “Hafter’in milisleri”ni Libya’nın güneyinden çıkarmak için Genelkurmay Başkanlığı’ndan talimat beklediklerini açıkladı.
UMH’ye ait Öfke Volkanı Operasyonu isimli sosyal medya hesabı, aktivistlerin çektiği görüntüleri paylaşarak, Wagner paralı askerlerinin kullandığı 3 savaş uçağının 5+5 Ortak Askeri Komitesi’nin ateşkes anlaşmasını yine ihlal ederek Cufra semalarında görüldüğünü belirtti.
Bu suçlamalar, 5+5 Ortak Askeri Komitesi’nin ateşkesin seyrini ele almak için Libya’nın orta kesimindeki Sirte kentinde düzenleyeceği toplantıya birkaç gün kala geldi.
Libya Ulusal Ordu’ya (LUO) bağlı Manevi Rehberlik İdaresi Başkanı Tuğgeneral Halid el-Mahcub, Sirte’deki toplantıda ülkenin batısı ile doğusu arasındaki sahil yolunun, mayınlardan temizlenmesini, açıldıktan sonra güvenliğinin temin edilmesini ve vatandaşların güvenli geçişini sağlayacak şekilde boşaltılması ve açılması için sahada somut adımlar ile birtakım mekanizmalar da dahil üzerinde anlaşmaya varılan maddelerin uygulanması konularının ele alınacağını söyledi. Mahcub toplantıda ayrıca BM’nin Gassam Salame’nin istifasından yaklaşık bir yıl sonra kıdemli Slovak diplomat Jan Kubis’i UNSMIL Başkanı olarak atamasının da görüşüleceğini söyledi.
Daha önce Slovakya’da Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Kubis, Libya atamasından önce BM Lübnan Koordinatörlüğü görevini yürütüyordu. Kubis geçmişte Afganistan ve Irak’ta da BM Temsilcisi olarak görev almıştı.



HDK, Kadugli'deki BM merkezine saldırdı

Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)
Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)
TT

HDK, Kadugli'deki BM merkezine saldırdı

Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)
Kuzey Kordofan'daki bir kampta gıda yardımı için sıra bekleyen yerinden edilmiş kişiler (AFP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli’ye insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenleyerek Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Bu saldırı sonucunda Bangladeşli altı asker hayatını kaybetti. Şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, personelini tahliye etmeye başladı. Şehir ayrıca sakinlerinin toplu göçüne tanık oluyor.

Sudan Geçici Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranıştır ve uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saymayı ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etmeyi amaçlamaktadır.”

Açıklamada, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunmasını sağlamak için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler’ alınması çağrısı yapıldı.

Bu gelişme, BM Genel Sekreteri António Guterres'in HDK’yı ‘kötü aktörler’ olmakla suçlamasından iki gün sonra yaşandı. Buna karşın HDK, BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladı.


İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir