Kaddafi destekçileri, oğul Seyfulislam’ın gelecek seçimlere katılması çağrısında bulundu, Seyfulislam ise sessizliğini koruyor

Libya Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin önde gelen isimlerinden Said es-Senusi el-Berasi
Libya Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin önde gelen isimlerinden Said es-Senusi el-Berasi
TT

Kaddafi destekçileri, oğul Seyfulislam’ın gelecek seçimlere katılması çağrısında bulundu, Seyfulislam ise sessizliğini koruyor

Libya Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin önde gelen isimlerinden Said es-Senusi el-Berasi
Libya Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin önde gelen isimlerinden Said es-Senusi el-Berasi

Birlemiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) girişimleri çerçevesinde Libya’da genel seçimlerin zamanında yapılması beklenirken Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin destekçileri, oğlu Seyfulilsma Kaddafi’nin seçimlere katılması çağrılarını artırdılar. Öte yandan çeşitli ülkelerde hayatlarını sürdüren dağılmış Kaddafi ailesi için Beni Velid kenti ve Sirte kentindeki Kasr Ebu Hadi bölgesinde iki evin inşası için zamanla yarışılıyor.
Eski rejime bağlı birçok grup, siyaset arenasında devrik rejimin önde gelen isimlerine yer açılması çağrısında bulunuyor. Libya Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin önde gelen isimlerinden Said es-Senusi el-Berasi konuya ilişkin açıklamasında, “Kaddafi rejiminin destekçileri olarak geniş bir halk tabanına sahibiz. Siyaset arenasına girmesi konusunda fikir birliği olan Dr. Seyfulislam Kaddafi’nin bir sonraki siyasi sürece ve ulusal uzlaşıya liderlik etmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Berasi, Şarku’l Avsat’ın gelecek Aralık ayında yapılması planlanan seçimlerde  ‘alıkonulan veya saklanan’ Seyfulislam Kaddafi’nin nasıl aday olacağına ilişkin sorusuna, “Bu, onu siyaset sahnesinin dışında tutmak isteyenlerin bakış açısıdır. Dr. Seyfulislam orada ve halen hayatta. Libyalı kabilelerle iletişimi hiç kopmadı. Beş yıl önce Libya Temsilciler Meclisi tarafından çıkarılan Genel Af Yasası kapsamındaki isimlerden biri. Zamanı geldiğinde ortaya çıkacaktır” cevabını verdi.
Seyfulislam Kaddafi’nin avukatı Halid ez-Zaidi daha önce yaptığı bir açıklamada, eski rejimin önde gelen isimleri arasında yer alan tüm hükümlü ve tutukluların serbest bırakılmasına yönelik Genel Af Yasası’nın uygulanması gerektiği çağrısında bulunmuş, hukuki bir denge sağlanmadan ‘ulusal uzlaşının ve toplumsal barışın sağlanamayacağını’ vurgulamıştı. Seyfulislam Kaddafi, 11 Haziran 2017 tarihinde Trablus'un güneybatısındaki Zintan kentini kontrol eden Ebu Bekir es-Sıddık Tugayı tarafından serbest bırakılmıştı. Ebu Bekir es-Sıddık Tugayı, Seyfulislam Kaddafi’nin Libya’nın doğusunu yöneten paralel hükümetin talebi üzerine serbest bırakıldığını açıklamıştı.

Rusya’da Kaddafi’nin rol almasını istiyor
Ancak Seyfulislam Kaddafi, serbest bırakıldığından bu yana kamuoyu karşısına hiç çıkmadı. Buna rağmen Rusya, Kaddafi'nin oğluyla iletişim kanallarını hep açık tutarken Libya’nın siyaset sahnesinde bir rol üslenmesi gerektiğine dair inancına bağlı kalmaya devam etti. Bunun bir uzantısı olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Orta Doğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov geçtiğimiz Perşembe günü ‘Seyfulislam Kaddafi Hareketi’ temsilcileri Miftah el-Verfelle ve Ömer Ebu Şeride’yi kabul etti.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Bogdanov’un, Verfelle ve Ebu Şeride ile yaptığı görüşmede Libya krizine Berlin’de yapılan Libya konulu uluslararası konferansın çıktıları ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları çerçevesinde kapsamlı bir çözüme ulaşılmasının önündeki engellerin ele alındığı, ayrıca Libya ve çevresindeki son gelişmelerle ilgili görüş alışverişinde bulunulduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca Bogdanov’un, ülkesinin, ‘Libya'nın birliğine, toprak bütünlüğüne ve egemenliğine verdiği desteği’ vurguladığı aktarıldı.
Öte yandan Said es-Senusi el-Berasi, Verfelle ve Ebu Şeride’nin Rusya ziyaretinin amacının, ‘Seyfulislam Kaddafi'nin ülkesindeki krizin çözümüne ilişkin bakış açısını iletmek’ olduğunu söyledi. Rusya'nın uluslararası düzeyde aktif ve iyi bir bakış açısına sahip bir ülke olduğunu belirten Berasi, bunun da Libya Sosyalist Halk Cemahiriyesi destekçilerinin Libya siyasi diyaloguna katılmaları gerektiğini gösterdiğini’ kaydetti.

Libyalı bazı kabileler Kaddafi ailesinin dönüşü için girişimlerde bulunuyor
Libyalı bazı kabileler, çeşitli ülkelere dağılmış Kaddafi ailesinin ‘evsiz barksız’ üyelerini tekrar bir araya getirme çabalarıyla ilgili ve özellikle Kaddafi'nin dul eşi Safiye Ferkaş’ın çocukları ve torunları ile Libya'ya yerleşmek üzere dönüşüyle ilgili olarak daha önce bir takım girişimlerde bulunmuşlardı. Ancak o zamanki güvenlik koşulları bunun gerçekleşmesini engellemişti. Ancak BMGK’nın Kaddafi ailesinin üç üyesi; eşi Safiye, kızı Ayşe ve en büyük oğlu Muhammed’in insani nedenlerden ötürü Libya'ya seyahat yasağından muaf tutulmaları kararından sonra, eski rejime sadık birkaç kabile, geçtiğimiz Aralık ayında Kaddafi ailesinin Libya’da bir araya getirilmesi talebini bir kez daha dile getirdiler.
Bu arada bölünmüş bir aileyi yeniden bir araya getirmek amacıyla ‘el-Cade’ olarak adlandırılan bir hareket başlatıldı. Kaddafi'nin memleketi (Sirte'nin güneyindeki) Kasr Ebu Hadi sakinleri, Kaddafi ailesine bir ev inşa etmek için başlatılan bir gönüllü kampanyası çerçevesinde zamana karşı yarışıyorlar.
Bölgenin ileri gelenlerinden biri, evin temel atma töreni sırasında yaptığı konuşmada Kaddafi’ye ve ailesine övgüde bulunurken evi inşa etmedeki amacın, Kaddafi ailesinin Libya'da kalıcı olarak ikamet etmesini sağlamak olduğunu söyledi. Temel atma töreni ile ilgili yayımlanan videoda, törene katılanların Kaddafi ve ‘Büyük Fatih Devrimi’ ile ilgili sloganlar attıkları duyuldu. Katılımcılar ayrıca kendi çabalarıyla inşa etmeye başladıkları bu evi çabucak bitirme sözü verdiler.
Kasr Ebu Hadi’deki temel atma töreninden iki gün önce, halen Kaddafi’ye bağlı olan Beni Velid kentinde aynı sahneler tekrarlanmış, burada da kentin ileri gelenlerinden biri, Kaddafi ailesine bir ev inşa etmek için temel atma töreni düzenlemişti. Törende, ‘Beni Velidliler, bireysel bağışlarıyla Komutan Muammer Kaddafi'nin ailesine şehirde bir ev inşa ediyor’ yazılı afiş dikkat çekti.



Gazze’de ateşkes teklifi: Nihai çözümün kapısını aralayacak mı?

8 Temmuz'da Gazze'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısının yeri (Reuters)
8 Temmuz'da Gazze'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısının yeri (Reuters)
TT

Gazze’de ateşkes teklifi: Nihai çözümün kapısını aralayacak mı?

8 Temmuz'da Gazze'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısının yeri (Reuters)
8 Temmuz'da Gazze'nin merkezindeki Bureyc Mülteci Kampında yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısının yeri (Reuters)

Salim er-Rayes

Hamas ve İsrail, ABD Başkanı Donald Trump'ın desteklediği bir ABD girişiminin ardından 60 günlük ateşkes anlaşmasına varmaya yakın. Girişim, esas olarak ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un mayıs ayı sonlarında sunduğu belgeye dayanıyor. Söz konusu belge, belirtilen süre içinde ateşkesi ve esir takasını sağlamayı, kalıcı bir ateşkese varmak ve savaşı sona erdirmek amacıyla, anlaşmanın hükümlerinin uygulanmasıyla eş zamanlı olarak müzakereler yürütülmesini öngörüyordu.

Mevcut teklif her iki tarafın da ön onayını alırken, kalıcı ateşkesin şartları konusunda bir anlaşmaya varılamadı. Bu şartlar arasında müzakereler sırasında askeri operasyonların durması, Hamas başta olmak üzere Gazze'deki Filistinli direniş gruplarının elindeki İsrailli rehinelerin sayısını azaltma girişimleri sayılabilir. İsrail, savaşı sona erdirmek için Hamas’ın iktidardan tamamen vazgeçmesini ve Gazze Şeridi'nin tamamen silahsızlandırılmasını şart koşuyor. Hamas ise silahların teslim edilmesini kırmızı çizgi sayarak, teslim etmemekte ısrar ediyor. Buna karşılık, liderlerinden az sayıda kişinin sınırlı bir süre için Gazze Şeridi'nden ayrılması konusunda esneklik gösterdi.

Savaşın sona erdirilmesiyle ilgili şartlarda bir anlaşma sağlanamaması nedeniyle, Witkoff belgesine yakın zamanda güncellenmiş bir formül eklendi. Bu formül müzakere sürecinin geçici ateşkes süresince devam etmesine, müzakerelerde “iyi niyet” gösterilmesi halinde, altmış günlük sürenin ardından ateşkesin daha uzun bir süre uzatılabilmesine imkân tanıyor. İyi niyet gevşek bir ifade, zira İsrail'in Hamas'ın kalıcı bir ateşkese varılması konusunda iyi niyet göstermediğini düşünmesi halinde askeri operasyonlarını ve hava saldırılarını yeniden başlatmasına olanak tanıyor. Kalıcı ateşkes için daha önce de belirttiğimiz gibi hem İsrail hem de ABD, Hamas'ın iktidardan vazgeçmesini ve silahlarını tamamen teslim etmesini şart koşuyor, dolayısıyla İsrail, Hamas’ın iyi niyetli olmadığını ve silahlarını teslim etmekten ziyade “depolamayı” önerdiğini öne sürerek savaşa geri dönebilir.

Son haftalarda İsrail, Hamas’ın hem siyasi hem askeri liderlerini ve üyelerini hedef alarak hava bombardımanlarını ve topçu saldırılarını yoğunlaştırdı ve bunlar, Gazze Şeridi'nde onlarca Filistinli sivilin hayatına mal oldu. Ancak, askeri baskıyla yetinmedi; ayrıca Gazzelileri aç bırakarak ve BM’ye bağlı uluslararası kurum ve kuruluşlar aracılığıyla yardımların onlara ulaşmasını engelleyerek baskısını daha da yoğunlaştırdı. BM yerine Amerikan yardım dağıtım noktaları kurdu ve bunun sonucunda İsrail ordusunun ateşiyle, çocuklarına yiyecek götürmek isteyen 650'den fazla kişi öldü.

Buna ilave olarak, Hamas’a karşı savaşan silahlı Filistinli milis gruplar da ortaya çıktı ve bunlar, birkaç haftadır İsrail ordusu tarafından kontrol edilen bir bölge olan Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ın doğusunda bulunan bölgede konuşlanmış bulunuyorlar. Bu milisler, “Terörle Mücadele Birliği” veya silahlı grubu yöneten kişiye atfen “Yasir Ebu Şebab Grubu” olarak biliniyor. İsrail medyası, grubun İsrail ve Filistinli taraflarca desteklendiğini bildirdi, Ebu Şebab ise Wall Street Journal'a verdiği röportajda bu iddiayı reddetti.

İsrail'in Hamas’ın gerek askeri kanadı olan Kassam Tugayları'na gerekse İçişleri Bakanlığı'na bağlı polis kuvvetlerine mensup askeri unsurlarını yoğun bir şekilde hedef alması, İsrail ordusunun Gazze sakinlerine zorunlu tahliyeyi dayatması, Gazze Şeridi'nin 365 kilometrekarelik alanının yüzde 80'inden fazlasının kontrolünü ele geçirmesi ile birlikte, Hamas’ın iç güvenlik kontrolü azaldı. Gazze'deki önde gelen ailelere ait çeşitli gruplar arasında silahlanma yaygınlaştı. Bunlar yardım tırlarını gasp ettiler ve çaldıkları malları pazarlarda Gazzelilere normal fiyatlarının 300 ila 500 katı fiyatlara sattılar.

Haziran ayının ikinci yarısından itibaren, 2007'den beri silah zoruyla dayattığı Gazze Şeridi üzerindeki kontrol ve otoritesini kaybetmesi anlamına gelen, güvenlik gücünün zayıfladığını hissetmesiyle birlikte Hamas, yönetimini sessizce yeniden yapılandırdı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla dergisinden aktardığı analize göre adının açıklanmasını istemeyen Hamaslı bir yetkili; “Hamas, açıklanmayan kararlarla kendisine bağlı iki yeni vali (biri eski bir güvenlik görevlisi) atadı. İsrail tarafından öldürülenlerin yerine yeni güvenlik liderleri belirledi” bilgisini verdi.

Kaynak, “Bazıları Hamas'ın bittiğini ve İsrail suikastları ile Gazze'nin geniş alanları üzerindeki kontrolü sonucunda iktidardan düşeceğini sanıyor. Ancak hareket her zaman kendini yeniden yapılandırarak, yönetim ve güvenlik kontrolünü dayatarak herkesi şaşırttı. İşgalin, varlığını ortadan kaldırma hedefine ulaşmasına da izin vermeyecek” değerlendirmesinde bulundu.

Gazze'deki hükümet atamalarına paralel olarak, “Delici Ok” adı verilen ve varlıklarını üç merkezi bölgede yoğunlaştıran silahlı gruplar da yaygınlaştı. Bu bölgeler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un güney-orta bölgesi, Gazze Şeridi'nin merkezi bölgesi Nuseyrat Kampı ve Deyr el-Belah şehri, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Gazze Şehri'nin kuzeybatı ve orta bölgesidir. Bu gruplar, siyah giyinen, maske takan, silah ve sopa taşıyan yirmili yaşlarının başındaki genç erkeklerden oluşuyor. Yardım tırlarını gasp etmeye ve çalmaya çalışan çeteleri ve haydutları hedef alıyorlar.

Delici Ok grubu, 2006 yılında Hamas ve İslami Cihat'ın askeri kanatlarını da kapsayacak şekilde kurulan Filistin Direniş Grupları Ortak Harekât Odası'na bağlı. Oda, Hamas'ın askeri kanadı olan İzzeddin Kassam Tugayları başta olmak üzere, Filistinli direniş örgütlerinin 12 silahlı kanadını bünyesine kattıktan sonra 2018 yılında yeniden oluşturuldu ve canlandırıldı.

Grubun operasyonları son günlerde varlığını dayatma ve göreceli olarak güvenliği sağlama amacıyla gelişti. Delici Ok’un operasyonlarına ait onlarca video dolaşıma sokuldu ve bunlarda, Gazze Şeridi'nde yakın zamanda silahlanan ailelere mensup kişilerin kurşuna dizilerek infaz edilmesi de dahil olmak üzere hırsız çetelerinin dövüldüğü ve dağıtıldığı görülüyor. Bu uygulama, aşiretlerin, sivil bir yargılama olmaksızın hırsızlık suçlamasıyla öldürülen üyeleri için intikam talep eden açıklamalar yapmasına yol açtı.

Bütün bunlar, İsrail ordusunun tüm Filistin güvenlik güçleri unsurlarını hedef almaya devam ettiği sırada yaşandı. Nitekim yardım tırlarını korumaya çalışırken veya hırsızlara ve haydutlara kurdukları pusular sırasında “Delici Ok” unsurlarını hedef aldı ve bazılarını öldürdü. Delici Ok güçleri ise çalmaya ve hatta fiyatları yükseltmeye çalışan herkesi daha güçlü ve sert bir şekilde cezalandırarak bu saldırılara karşılık verdi. Piyasada sınırlı miktarda bulunan temel gıda maddelerini, yaklaşık 650 gündür devam eden savaştan psikolojik ve mali olarak bitkin düşmüş, ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamak isteyen sıradan vatandaşların satın alamayacağı fiyatlarla satın alıp sattıkları için kendilerine doğrudan tehditler yöneltilen bir dizi esnafı, dükkanlarını kapatmaya zorladı.

Bazıları Hamas'ın bittiğini ve İsrail suikastları ile Gazze'nin geniş alanları üzerindeki kontrolü sonucunda iktidardan düşeceğini sanıyor. Ancak hareket her zaman kendini yeniden yapılandırarak, yönetim ve güvenlik kontrolünü dayatarak herkesi şaşırttı.

Hamas ve İsrail arasında önümüzdeki günlerde ateşkese varılmasının yakın olduğu konuşulurken, Delici Ok, kanun kaçağı olarak sınıflandırdığı Yasir Ebu Şebab Grubu gibi silahlı grupları tehdit eden bir bildiri yayınladı. Ayrıca, son haftalarda ortaya çıkan silahlı aileleri tehdit etti. Güvenlik ve kontrolü sağlamak için ateşkes döneminde hırsızları, çeteleri, haydutları ve tekelleşen büyük tüccarları takip etme ve hesap sorma ile tehdit etti.

Yukarıdaki tüm saha verileri göz önüne alındığında, Hamas'ın ateşkes ışığında savaşı kalıcı olarak sona erdirmek, İsrail’in askeri operasyonlarını, liderlerini ve üyelerini hedef almasını durdurmak için nihai çözümü, müzakere etmeyi seçtiği anlaşılıyor. Hamas, İsrail ordusunun geçen mart ayındaki sınırlara kadar geri çekilmesini şart koşuyor. Bu, ordunun güney, doğu ve kuzey sınırları boyunca 700 ila 1.000 metre derinliğe çekilmesi anlamına geliyor. Geri çekilme, Hamas’a 60 gün içinde serbestçe faaliyet gösterip, hareket etmesine ve güvenliği sağlamasına olanak tanıyacak. Böylece, iki yıllık soykırım savaşının ardından Gazze Şeridi'nde hükümet ve askeri olarak varlığını kanıtladıktan sonra, diğer tarafa -ABD tarafından desteklenen İsrail'e- kendi koşullarını dayatmaya çalışacak.

fgthy
İsrail’de askeri araçlar, İsrail ile Gazze arasındaki sınırın yakınında duruyor, 7 Temmuz (Reuters)

Hamas, üyelerinin kararlılığına, yaşamak için en temel ihtiyaçlarını, çocuklarını, mallarını ve işlerini kaybeden Gazze sakinlerinin fedakarlıklarına güveniyor. Ayrıca elinde kazançlı bir kart olan İsrailli rehinelerin veya onlardan geriye kalanların bulunmasına güveniyor. Ancak bir rehine takası gerçekleşirse ve bu kartını kaybederse, İsrail'in 60 gün geçtikten sonra savaşa geri dönmemesini nasıl garantiye alacak? İsrail ve ABD'nin kalıcı bir ateşkes için ön koşul olarak iktidardan vazgeçmesi ve tüm silahlarını teslim etmesi konusundaki ısrarı göz önüne alındığında, yönetiminin devamını nasıl sağlayacak ve savaşta yıkılanları yeniden inşa etme aşamasını nasıl başlatacak?

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.