WHO’dan aşıların eşit dağılımı için çağrı

Bir hemşire Florida'da bir sağlık çalışanı Pfizer-Biontech aşısını yapıyor (AFP)
Bir hemşire Florida'da bir sağlık çalışanı Pfizer-Biontech aşısını yapıyor (AFP)
TT

WHO’dan aşıların eşit dağılımı için çağrı

Bir hemşire Florida'da bir sağlık çalışanı Pfizer-Biontech aşısını yapıyor (AFP)
Bir hemşire Florida'da bir sağlık çalışanı Pfizer-Biontech aşısını yapıyor (AFP)

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Kovid-19’a karşı geliştirilen aşıların ülkelere eşit dağıtılmadığını belirterek, üye ülkelere aşıların eşit dağıtılması için ortak çalışma çağrısında bulundu.
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, düzenlediği basın toplantısında Kovid-19’a karşı geliştirilen aşıların dünyaya eşit dağıtılmadığını ifade etti. Ghebreyesus, "Virüsün ortaya çıkmasından bir yıldan daha kısa bir süre sonra güvenli ve etkili aşıların geliştirilmesi ve onaylanması bir umut kaynağı oldu. Son zamanlarda hızla yayılan mutasyonların ortaya çıkması, aşıların hızlı ve adil bir şekilde yaygınlaştırılmasını daha da önemli hale getiriyor. Aşıların, dünyadaki eşitsizlik duvarında başka bir tuğla haline gelme tehlikesiyle karşı karşıyayız" dedi.
İlk aşıların uygulanmaya başladığı sırada verilen eşit erişim vaadinin ciddi risk altına girdiğini kaydeden Ghebreyesus, "49 yüksek gelirli ülkede 39 milyondan fazla doz aşı uygulandı. En düşük gelirli ülkede sadece 25 doz aşı verildi. Bu ilk ben yaklaşımı, dünyanın en yoksul ve en savunmasız insanlarını risk altında bırakmakla kalmıyor aynı zamanda Kovid-19 salgını kısıtlamaları ile insani ve ekonomik zorlukları uzatıyor. Açık konuşmam gerekiyor, dünya feci bir ahlaki başarısızlığın eşiğinde. Bu başarısızlığın bedeli dünyanın en fakir ülkelerinde hayat ve geçim kaynakları ile ödenecek. Herkese yetecek kadar aşı olacak. Ancak şu anda, tüm ülkelerde ağır hastalık ve ölüm riski en yüksek olanlara öncelik vermek için küresel bir aile olarak birlikte çalışmalıyız" dedi.

Birlik çağrısı
Tüm ülkeleri bu yılın ilk 100 günü içinde sağlık çalışanlarının ve yaşlıların aşılanmasını sağlamak için dayanışma içinde çalışmaya çağıran Ghebreyesus, “Birlikte oyunun kurallarını 3 şekilde değiştirmeliyiz. İlk olarak ikili sözleşmeleri olan ülkeleri COVAX ile yapılan bu sözleşmelerde şeffaf olmaya çağırıyoruz. İkinci olarak, aşı üreticilerini, onayları hızlandırmak için WHO'ya gerçek zamanlı olarak tüm verileri paylaşmaya çağırıyoruz. Son olarak aşı uygulayan tüm ülkeleri yalnızca güvenlik, etkinlik ve kalite açısından uluslararası standartları karşılayan aşıları kullanmaya çağırıyoruz" diye konuştu.

“Farklı bir hikaye yazmak için bir fırsatımız var”
Daha önce ortaya çıkan pandemilere karşı geliştirilen aşılara yoksul ülkelerin zor eriştiğini ve Kovid-19 salgınında aynı eşitsizliğin tekrarlanmasını istemediğini ifade eden Ghebreyesus, "40 yıl önce yeni bir virüs ortaya çıktı ve bir salgını ateşledi. Hayat kurtaran ilaçlar geliştirildi. Ancak dünyadaki yoksulların bunlara erişmesi için on yıldan fazla zaman geçti. 12 yıl önce yeni bir virüs ortaya çıktı ve bir salgını ateşledi. Hayat kurtaran aşılar geliştirildi, ancak dünyadaki yoksullar erişime ulaştığında salgın sona erdi. Bir yıl önce yeni bir virüs ortaya çıktı ve bir salgını ateşledi. Hayat kurtaran aşılar geliştirildi. Bundan sonra ne olacağı bize bağlı. Tarihi tekrarlamamak ve farklı bir hikaye yazmak için bir fırsatımız var" dedi.
Ghebreyesus, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’nün temasının sağlık eşitsizliği olduğunu belirterek, “Tüm üye devletlere Dünya Sağlık Günü'ne kadar, dünyadaki pek çok sağlık sorununun kökeninde yatan eşitsizliklerin üstesinden gelmek için bir umut sembolü olarak, Kovid-19 aşılarının her ülkede bulunması için çalışma çağrısında bulunuyorum" şeklinde konuştu.



Yeni Zelanda'dan 200 bin kişinin istismarıyla ilgili tarihi özür

"Resmi ve koşulsuz" özrünü sunan Christopher Luxon'un parlamentodaki yurttaşlara yaptığı jest dikkat çekti (Robert Kitchin/Stuff/AP
"Resmi ve koşulsuz" özrünü sunan Christopher Luxon'un parlamentodaki yurttaşlara yaptığı jest dikkat çekti (Robert Kitchin/Stuff/AP
TT

Yeni Zelanda'dan 200 bin kişinin istismarıyla ilgili tarihi özür

"Resmi ve koşulsuz" özrünü sunan Christopher Luxon'un parlamentodaki yurttaşlara yaptığı jest dikkat çekti (Robert Kitchin/Stuff/AP
"Resmi ve koşulsuz" özrünü sunan Christopher Luxon'un parlamentodaki yurttaşlara yaptığı jest dikkat çekti (Robert Kitchin/Stuff/AP

Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon, 200 bine yakın çocuk ve savunmasız yetişkinin devlet ve kilise bakımı altındayken istismara uğraması nedeniyle bugün parlamentoda özür diledi. 

Başbakan, akıl hastanelerinde ve yetiştirme yurtlarında yaşananların "tasavvur edilemez acıya" yol açtığını söyledi. 

Bu konudaki ihbarları önemsemeyen önceki hükümetler adına özür dileyen Luxon, şu ifadeleri kullandı:

Uğradığınız istismarı bildirmek için öne çıktığınızda size inanılmadığı için üzgünüm. Sözlerim, bu kadar acıyla bu kadar uzun süre yaşadıktan sonra bazılarınız için pek anlam ifade etmeyebilir. Ancak umuyorum ki taşıdığınız yükün tanınması ve bu özürle bazılarınız hafifleyecek.

54 yaşındaki siyasetçi, özellikle Alice Gölü'ndeki akıl hastanesinde yapılan kısırlaştırma operasyonları, etik dışı deneyler ve cezalandırma amaçlı elektrik şoklarına işaret etti:

Alice Gölü'nde işkenceye uğrayanlar… Gençtiniz, yalnızdınız ve tasavvur edilemez acılara maruz bırakıldınız. Derinden üzgünüm.

Luxon, istismar faillerinin adlarının kamusal alanlardan silineceğini de açıkladı. 

Soruşturmada adı geçen kiliselerin "doğru olanı yapıp" telafi sürecinde yer almasını beklediğini vurguladı. 

İstismardan kurtulup hayatta kalanlar, parlamentodaki dinleyici locasını doldururken pek çoğunun özür sırasında ağladığı görüldü.

Uzun zamandır beklenen bu adım, Fransız haber ajansı AFP tarafından "tarihi özür" diye nitelendi. 

İstismara uğrayan kişilerden Tu Chapman, "devlet, kilise ve inanca dayalı diğer kurumlardaki onlarca yıldır süren istismar ve işkenceden dolayı" devletin hesap vermesi gerektiğini vurguladı.

6 yıldır yürütülen soruşturma, 1950-2019'da 200 bine yakın Yeni Zelandalının istismara uğradığını ortaya koyarak ülkede "akla gelmez bir ulusal felaket" yaşandığı sonucuna varmıştı. 

Bu rakam, artık 5 milyon nüfusa ulaşan ülkenin geçmişinde devlet ve kilise bakımında olan 650 bin kişinin neredeyse üçte birinin istismara uğradığı anlamına geliyor.

Çocukların kilisede cinsel istismara uğradığı, annelerin çocuklarını evlat edinme sürecine sokmaya zorlandığı ve yataklara bağlanan sorunlu hastalara elektroşok tedavisi uygulandığı ortaya çıkmıştı.

Yerli Maorilere ırkçı saiklerle daha fazla istismar uygulandığı bildirilmişti. 

İstismara maruz kalanlar, yaşadıkları travmanın bağımlılık gibi sorunlara yol açtığını söylüyor. 

2018'de başlatılan soruşturma sonucunda temmuzda yayımlanan raporda, devlete 233'e yakın öneri sunuldu. Luxon hükümeti, Yeni Zelanda tarihinin en kapsamlı soruşturmasıyla hazırlanan rapordaki tavsiyeleri değerlendireceğini belirtiyor. 

Diğer yandan merkez sağcı Yeni Zelanda Ulusal Partisi liderliğindeki hükümet, somut tazminat planları açıklamadığı gerekçesiyle eleştiri de topluyor.

Independent Türkçe, CNN, AP, AFP