“Boogaloo Boys” ve aşırı sağ neden ABD’de hükümeti düşürmek istiyor?

Donald Trump destekçileri Çarşamba günü ABD Kongre Binası'na baskın düzenledi (Getty Images)
Donald Trump destekçileri Çarşamba günü ABD Kongre Binası'na baskın düzenledi (Getty Images)
TT

“Boogaloo Boys” ve aşırı sağ neden ABD’de hükümeti düşürmek istiyor?

Donald Trump destekçileri Çarşamba günü ABD Kongre Binası'na baskın düzenledi (Getty Images)
Donald Trump destekçileri Çarşamba günü ABD Kongre Binası'na baskın düzenledi (Getty Images)

Tarık Eş-Şami
Washington, “beyaz ırka mensup aşırılık yanlılarının” ABD Kongre Binası’nı basması ile yaşanan acı tecrübenin ardından askeri bir kışlaya dönüştü. 50 eyalet başkenti, Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) uyarılarından ve elinde yüzlerce canlı mermisi olan silahlı birinin tutuklanmasından sonra daha fazla şiddet ve isyan içerikli olayların çıkmasına karşı önlem alıyor. Şiddet olaylarının tekrarlanma ihtimali gittikçe güçleniyor. Ancak bununla birlikte önemli bazı sorular ortaya çıkıyor: “Boogaloo Boys” olarak anılan “beyaz ırkın üstünlüğünü savunan aşırı sağcı” grupların gerçek hedefleri ne? Neden kaosu artırmak, güvenlik güçlerini kışkırtmak ve çatışmanın gidişatını hızlandırarak hükümetin devrilmesine yol açmak istiyorlar? ABD’deki ordu ve polisin içerisine nasıl sızdılar?
FBI birkaç hafta önce Washington’da, Boogaloo Boys’un liderliğinde protesto düzenlenmesine yönelik çağrılar yapıldığını tespit etmesinin ardından “aşırı sağcı silahlı grupların ABD’nin her yerinde gösteri yapmayı ve şiddet kullanmayı planladığına” dair uyarıda bulundu. Daha sonra Washington ve diğer eyaletlerin başkentlerindeki yetkililer geçen hafta vakit kaybetmeden hükümet binalarını güvence altına almaya ve şehirleri güçlendirmeye başladı. Bununla birlikte şiddet yanlısı protestocuların sosyal medya hesaplarının kapatılmasının ardından internetteki özel sohbet odalarına yönelmesiyle neler yapabileceklerine dair net bir istihbarat bilgisi elde edilemedi.
ABD’li yetkililer, “aşırı sağcı unsurlar, beyaz ırkın üstünlüğünü ve silah haklarını savunan hareketlerin destekçileri ve hükümet karşıtı radikal gruplardan” oluşan karışık bir güruhla mücadele etmeye hazırlanıyor.
Peki, aşırılık yanlıları ve isyancılar ABD’yi nasıl bir yolla ele geçirmeye çalışıyor ve ABD toplumunda geniş bir çatlağa neden olan bu hareketlerin ve grupların gücü ve tehlikesi nedir?

Boogaloo Boys kim?
ABD’deki aşırı sağcı gruplar ile ilgilenen uzmanlar, komplo teorisine inanan QAnon Hareketi, Proud Boys grubu ve diğer aşırı sağcı grupların takipçilerinin Washington’daki Kongre Binası’nı bastıkları sırada William Luther Pierce tarafından 1978 yılında kaleme alınan ve “beyaz ırkın üstünlüğünü savunan hareketlerin kutsal kitabı” sayılan “The Turner Diaries” adlı romana benzeyen hayali bir macera yaşadıklarını öne sürdüler. Zira romanda büyük bir yangınla ABD hükümetinin devrilmesi ve beyaz olmayanlar ile geride kalan beyaz nüfusun arasında istenmeyen etnik bileşenlere karşı nihai bir soykırım savaşı başlatılması tasvir ediliyor. Bu kişiler genelde bu büyük yangını ve aşırı şiddeti “Boogaloo” olarak adlandırıyor.
Bununla birlikte Boogaloo Boys hareketi aslında bir örgüt liderliğinden yoksun, nispeten yeni bir grup sayılıyor. Aşırı sağcı gruplar arasındaki en tehlikeli hareket olarak göze çarpıyor. Hareketin adı 1984 yılında “Breakin' 2: Electric Boogaloo” adıyla çıkarılan kötü bir dans  filminden geliyor. Filmde renkli Hawai gömlekleri ile silah ve taktik ekipmanlar taşıyan unsurların sahnelerine yer veriliyor. Geçen iki yıl içerisinde filmin adının ilk kısmı iğneleyici bir şekilde "Civil War 2: Electric Boogaloo" olarak değiştirildi. 2018’den beri, “Boogaloo” kelimesi internette kısaltılmış popüler bir terim haline geldi. İsim, gelecekteki olası bir iç savaş için kısaltılmış bir kaynak olarak kullanılıyor ve Boogaloo Boys şu an bu savaşın hızlandırılmasını teşvik ediyor.

Ortaya çıkışı ve genişlemesi
Ancak belli bir şekilde örgütlenmemiş bu grubun içerisinde iki farklı yaklaşım var. Bunlardan biri neo-Naziler ve beyaz ırkın üstünlüğüne inanan gruplarla olan asıl bağlarından ortaya çıkmışken, ikinci yeni yaklaşım devletin otoritesinden şüphe duyan, devletin rolünü zayıflatmaya ve onu siyaset ve ekonomiden uzak tutmaya çağıran liberteryenizmi esas alıyor.
Grup 2019 yılında kurulduktan sonra, 2020 yılında internet üzerinden nüfuzlarını genişlettikçe açık bir şekilde göze çarpmaya başladı. Aynı zamanda grubun unsurları silah hakları ile ilgili protestolarda ve salgın kısıtlamaları ve polisle bağlantılı cinayet eylemlerine karşı yapılan mitinglerde boy gösterdi. Grup, içinde beyaz ırkın üstünlüğünü savunan birçok kişi olmasına rağmen farklı ten renginden insanları da barındırıyor. Hareketin bazı üyeleri buna dayanarak ırkçılık suçlamalarını reddediyor.

Çöküşün hızlandırılması
Vanderbilt Üniversitesi’nden “ABD’deki aşırılık yanlısı milisler” konusunda uzman Sosyolog Amy Cooter’a göre bazı aşırı sağcı gruplar kaos ortamı yaratma, güvenlik ve kolluk kuvvetlerini kışkırtma ve hükümetin çöküşünü hızlandırarak “aşırılık yanlısı milislerin” yalnızca beyazlardan oluşan bir devlet kurmasının önünü açan siyasi gerilimi tırmandırma fikrine dayanan “hızlandırma” adlı bir kavramı benimsemiş durumdalar.

Korku mesajları
Bazıları aşırılık yanlısı kişilerin sadece öfkeli insanlar olduğunu düşünürken Rutgers Üniversitesi’nden Antropoloji Profesörü Alexander Hinton’e göre aşırı sağcıların çoğu, daha büyük aşırılık yanlısı toplulukların bir parçası olduğu için Kongre Binası’nı basan saldırgan topluluğun fotoğraflarında görüldüğü gibi yalnız değil. Çoğu sosyal medya aracılığıyla iletişim kuruyor, bildiriler ve açıklamalar dağıtıyor. Mesajları yakında siyahların ve farklı ten rengindeki insanların sayısının ABD’deki beyazların sayısını geçeceğine dair gittikçe artan bir korkuyu gözler önüne seriyor. “Yahudilerin öncülüğünde beyaz ırkı yıkmak için bir komplo olduğu” fikri zihinlerini ele geçirmiş durumda. Bu inanca karşılık da beyazlar ile beyaz olmayanlar arasında gelecekte olabilecek bir savaşa hazırlık yapıyorlar.

Yahudi düşmanlığı
Yahudi ırkını yok etmeye yönelik çağrılar beyaz ırkın üstünlüğüne inananların ve aşırı sağcıların meclislerinde oldukça yaygın görülüyor. Örneğin, “dünyanın şeytana tapan ve Başkan Donald Trump’a komplo kuran bir çete tarafından yönetildiğine” dair delil olmaksızın bir teori ortaya atan QAnon grubunun taraftarları bu düşüncelerini yayıyor. Aynı şekilde bazıları Yahudi karşıtı resimler yayınlıyor.
Brandeis Üniversitesi’nden Yahudi-Amerikan tarihi uzmanı Profesör Jonathan Sarna, grubun tıpkı Yahudi bankacı Rothschild ailesini bir asır önce tasvir ettiği gibi geçtiğimiz aylarda dünyadaki olayları kontrol eden en tepedeki kişi olarak lanse ettiği Yahudi milyarder George Soros’u hedef aldığına işaret ediyor.
Aynı zamanda QAnon hareketinin üyeleri ve beyaz ırkın üstünlüğünü savunan kişiler, Yahudileri üçlü kemer yöntemi ile ayırt ediyorlar. Bu, beyaz ırkın gerçek üyeleri olmadıklarını, aksine “işgalci ve yabancı” olduklarını düşündükleri kişilerden kurtulduklarını gösteren gizli bir yöntem. Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan kesimden popüler bir internet sitesi “Avrupalıların Tanrı’nın çocukları olduğu” düşüncesiyle Yahudilerden “onlar” şeklinde bahsederek takipçilerinin Yahudiler ile “Aryan” ırkı arasında ayrım yapmalarına yardımcı olmak için Yahudi kadın ve erkeklerin resimlerini yayınladı. Profesör Sarna’ya göre bu sitedeki beyaz ırkın üstünlüğünü savunanlar Yahudilere karşı soykırım yapılması ile ilgili kötü fikirler yayıyorlar.

Orduya nasıl sızdılar?
Beyaz ırkın üstün olduğunu savunanlar beyazların ABD’de saldırıya maruz kaldığını düşündükleri için başka ırkların yasal medeni haklarının olmadığı yalnızca beyazlara özgü bir devlet inşa etmek istiyorlar. Bu yüzden daha etkili bir destek elde etmek için ABD ordusundan aralarına yeni üyeler katmaya yönelik çalışmalarını yoğunlaştırıyorlar.
New Hampshire Üniversitesi’nden Jennifer Spindel, Oklahoma Üniversitesi’nden Matthew Motta ve Minnesota Üniversitesi’nden Robert Ralston gibi araştırmacılar, ABD ordusu ile beyaz ırkı savunanların arasında 1990’lara kadar dayanan derin bir bağ olduğuna işaret ediyorlar. Zira beyaz ırkı savunan birçok kişi, askerlik hizmetini savaş becerilerini geliştirmek ve ABD ordusundaki diğer beyazları aralarına katmak için bir fırsat olarak görüyor.
Görünüşe göre bu unsur, beyaz ırkın üstünlüğünü savunanların şiddetini artırmasına bir şekilde katkıda bulundu. Nitekim önceki araştırmalara bakıldığında beyaz ırkın üstünlüğünü savunanların, 2018 yılından beri ABD’de yerel aşırılık yanlısı hareketlerin saldırılarından daha ölümcül saldırılar düzenlediği görülüyor. Aynı zamanda Kongre Binası’na yapılan baskını inceleyen araştırmacılar, olaylarda daha önceden ABD ordusuna hizmet etmiş kişilerin de tutuklandığına işaret ediyor.

Polislerin katılımı
Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan gruplar aynı şekilde polis memurlarını da içlerine katmaya çalışıyor. Georgetown Üniversitesi’nden Hukuk Profesörü Vida Johnson polis teşkilatlarının muazzam gücü, resmi olarak ruhsatlı silahların bulunması ve gizli bilgilere erişme imkanından ötürü polis departmanlarının “beyaz ırkın üstünlüğü savunan” gruplar için üye toplamak adına cezbedici bir sahaya dönüştüğüne işaret etti. 2006 yılından beri FBI bu konuda uyarılarda bulunuyor ancak halen ne kadar polisin bu gruplara katıldığını teyit etmek zor.
Bununla birlikte Florida, Alabama ve Louisiana’daki polis memurları 2009 yılından beri beyaz ırkın üstünlüğünü savunan grupların üyeleri olarak biliniyor. Yapılan araştırmalar, 49 farklı eyalette bulunan 100’ün üzerindeki polis departmanına dağılmış olan bazı memurların ırkçı e-postaları, yazıları ya da sosyal medya üzerinde yorumlarını ortaya koydu. New York Polis Teşkilatı’ndaki üst düzey bir memur da bu kişilerin arasında yer alıyordu.
Washington’daki yetkililer, seçilmiş başkan Joe Biden’ın önümüzdeki çarşamba günü düzenlenecek görev teslim töreninden önce polis ve Ulusal Muhafızlar’ın yaklaşımları hakkında bir güvenlik incelemesi yaptılar. Aşırı sağcı gruplardan, özellikle de Boogaloo Boys gruplarından gelebilecek herhangi bir güvenlik ihlali karşısında teyakkuz hali devam ediyor. Bununla birlikte genel olarak güvenlik servislerinin ve yetkililerin, ABD’de demokrasi ve yönetim için bir tehdit haline gelen bu aşırılık yanlısı gruplarla nasıl başa çıkılacağını yeniden gözden geçireceğine su götürmez bir gerçek olarak bakılıyor.



Beyaz Saray: Amerika ve Ukrayna'nın barış anlaşması konusunda iki noktada anlaşamadığı belirtiliyor

Beyaz Saray sözcüsü Karoline Leavitt, gazetecilere yaptığı açıklamadan bir kare (EPA)
Beyaz Saray sözcüsü Karoline Leavitt, gazetecilere yaptığı açıklamadan bir kare (EPA)
TT

Beyaz Saray: Amerika ve Ukrayna'nın barış anlaşması konusunda iki noktada anlaşamadığı belirtiliyor

Beyaz Saray sözcüsü Karoline Leavitt, gazetecilere yaptığı açıklamadan bir kare (EPA)
Beyaz Saray sözcüsü Karoline Leavitt, gazetecilere yaptığı açıklamadan bir kare (EPA)

Beyaz Saray Sözcüsü Karolyn Leavitt, dün yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump ile Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenskiy arasında bu hafta herhangi bir görüşme planlanmadığını söyledi.

Reuters'a konuşan kaynaklar, Zelenskiy'nin bu hafta Trump ile Ukrayna'daki savaşı sona erdirme planının hassas yönlerini görüşmek üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne gidebileceğini söyledi.

Leavitt, Washington ve Kiev'in Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını sona erdirme amaçlı olası bir anlaşma konusunda verimli görüşmelerde bulunduğunu ve hâlâ "sadece iki anlaşmazlık noktası" olduğunu ifade etti.

Fox News'in The Story programına verdiği röportajda, ABD Başkanı Donald Trump'ın savaşı sona erdirmek için bir anlaşmaya varma olasılığı konusunda iyimser olduğunu belirtti.

Leavitt, özellikle Cumhuriyetçi Parti içinden Başkan Donald Trump'a yöneltilen, Trump'ın Ukrayna'daki çatışmayı sona erdirme çabalarında Rusya'ya karşı taraflı davrandığını eleştirilerine yanıt verdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Beyaz Saray sözcüsü, "Amerika Birleşik Devletleri'nin bu savaşı sona erdirmek için her iki tarafla da eşit şartlarda çalışmadığı" fikrinin tamamen yanlış olduğunu belirtti.

Levitt, Trump'ın, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle başlayan savaşı sona erdirmek için bir plan üzerinde çalışma olasılığı konusunda "iyimserlik ve umut" ifade ettiğini söyledi.

Benzer bir bağlamda, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün yaptığı açıklamada, ABD ve Avrupa ile görüşülen önerilen barış planının "doğru" noktalar içerdiğini, ancak Amerikalı mevkidaşı Donald Trump ile görüşeceği hassas konular olduğunu söyledi.

Zelenskiy, dün akşam televizyonda yaptığı konuşmada, "Cenevre görüşmelerinin ardından, şu an itibarıyla daha az madde var- artık 28 değil- ve bu çerçeveye önemli sayıda doğru unsur dahil edildi" dedi.

Zelenskiy, "Ekibimiz bugün yeni taslak adımlar hakkında bir rapor sundu ve bu gerçekten doğru bir yaklaşım. Hassas konular ve en hassas noktalara gelince, bunları Başkan Trump ile görüşeceğim" ifadesini kullandı.

ABD yönetiminin önerdiği plana göre Moskova'nın hak iddia ettiği doğu Ukrayna'daki Donetsk ve Luhansk bölgeleri ile Rusya'nın 2014'te ilhak ettiği Kırım Yarımadası, ABD de dahil olmak üzere "fiilen Rus toprağı olarak tanınacak".

28 maddelik Amerikan planı, iki güney bölgesinin, Herson ve Zaporijya'nın bölünmesini öngörüyor. Kiev mevcut formülü kabul ederse, NATO'ya katılma hedefinden de vazgeçmeli ve bunu anayasasına dahil etmelidir.

Planda ayrıca Ukrayna ordusunun 600 bin askerle sınırlandırılması, NATO'nun Ukrayna'ya asker konuşlandırmaması, ancak Avrupa savaş uçaklarının Kiev'i korumak için Polonya'da konuşlandırılması öngörülüyor.


Trump, yapay zeka temelli bilimsel araştırmaları hızlandırmak için “Genesis Misyonu” kararnamesini imzaladı

Trump, Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde imzaladığı bir başkanlık kararnamesini elinde tutarken (Arşiv - Reuters)
Trump, Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde imzaladığı bir başkanlık kararnamesini elinde tutarken (Arşiv - Reuters)
TT

Trump, yapay zeka temelli bilimsel araştırmaları hızlandırmak için “Genesis Misyonu” kararnamesini imzaladı

Trump, Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde imzaladığı bir başkanlık kararnamesini elinde tutarken (Arşiv - Reuters)
Trump, Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde imzaladığı bir başkanlık kararnamesini elinde tutarken (Arşiv - Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, araştırmaları hızlandırmak ve bilimsel atılımlar gerçekleştirmek için yapay zekayı (AI) kullanmaya yönelik olan ‘Genesis Mission’ isimli ulusal girişimi başlatan kararnameyi imzaladı.

Genesis Mission, yapay zeka kullanarak kamu araştırmalarından bilimsel veriler toplayabilen bir platform oluşturmayı amaçlıyor. Başkanlık kararnamesine göre bu alan yeni yapay zeka modellerinin geliştirilmesine, araştırmanın belirli aşamalarının otomatikleştirilmesine ve yeni hipotezlerin test edilmesine olanak tanıyacak.

ABD Enerji Bakanı Chris Wright, telefonla düzenlediği basın toplantısında çip devleri Nvidia ve AMD'den bahsetti. Ayrıca, bulut bilişim şirketleri Dell ve HP'nin de projenin ortakları olduğunu belirten Bakan Wright, başka şirketlerin de projeye katılacağını kaydetti.

Genesis Mission girişimi, laboratuvarlar ve devlet kurumları arasında veri toplamanın yanı sıra platform kullanıcılarına yeterli bilgi işlem gücü sağlamak için büyük bulut altyapılarının kullanılmasını da öngörüyor. Dün yayınlanan başkanlık kararnamesi, Enerji Bakanlığı'na, nükleer füzyondan yarı iletken üretimine kadar çeşitli alanlarda keşifleri hızlandırmak için ülkenin süper bilgisayarlarını, federal bilimsel veri setlerini ve araştırma tesislerini bir araya getiren entegre bir yapay zeka platformu kurma yetkisi veriyor.

Kararname metninde, “ABD, yapay zeka geliştirme alanında küresel teknolojik üstünlük için rekabet ediyor” deniyor. Yapay zeka, ‘bilimsel keşif ve ekonomik büyüme için önemli bir sınır’ olarak tanımlanıyor. Girişimin merkezinde, araştırmacılara yüksek performanslı bilgi işlem kaynaklarına, yapay zeka modelleme araçlarına ve bilimsel modelleri eğitmek ve araştırmaları otomatikleştirmek için geniş federal veri koleksiyonlarına erişim sağlayacak olan Amerikan Bilim ve Güvenlik Platformu yer alıyor.

Öncelikli alanlar arasında ileri imalat, biyoteknoloji, biyomalzemeler, nükleer enerji, kuantum bilişim ve yarı iletkenler bulunuyor. Tüm bunlar, ABD'nin Çin'den artan rekabetle karşı karşıya olduğu alanlar. Başkanlık kararnamesi, hassas araştırmaların güvenliği için sıkı siber güvenlik önlemleri alınarak özel şirketler, üniversiteler ve ulusal laboratuvarlarla iş birliği yapılmasını öngörüyor.


Tayvan Başbakanı: Çin'e geri dönmek Tayvan halkı için bir seçenek değil

Çin ve Tayvan bayrakları (Reuters)
Çin ve Tayvan bayrakları (Reuters)
TT

Tayvan Başbakanı: Çin'e geri dönmek Tayvan halkı için bir seçenek değil

Çin ve Tayvan bayrakları (Reuters)
Çin ve Tayvan bayrakları (Reuters)

Tayvan Başbakanı Chu Jung-tae, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde Pekin'in Tayvan üzerindeki egemenlik iddialarını güçlendirmesinin ardından bugün yaptığı açıklamada, adanın 23 milyonluk nüfusu için Çin'e geri dönmenin bir seçenek olmadığını söyledi.

Şi dün Trump'a, II. Dünya Savaşı'nın sonunda "Tayvan'ın Çin'e dönmesinin" Pekin'in dünya düzeni vizyonunun önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tayvan'ın demokratik olarak seçilmiş hükümeti, Çin'in bu tutumunu şiddetle reddediyor.

Chu, parlamento dışında gazetecilere yaptığı açıklamada, Tayvan'ın "tamamen bağımsız ve egemen bir ülke" olduğunun tekrar vurgulanması gerektiğini söyledi. "Ülkemizin 23 milyonluk nüfusu için (geri dönmek) bir seçenek değil, bu çok açık" ifadelerini kullandı.